i V
5
S * ?1
M
Akşam Keyfi
j?
AHMET
M ITHAT’ın EFENDİLİĞİ,
KOCALILIĞI ve EBESİ
’‘Bey H M E T M ithat E - fendi merhumdan bahis açıldı. Sordum: — Dedem, tiir müşkülüm var, söy le bana: Neden bazı muharrirlere bazlarına “Efend i” deni y o r? Ahmet Mithat Efendi, M u allim Naci Efendi, Namık KemalBey, Tevfik F ikret Bey..
— Biraz düşün bakalıml
Düşündüm: Gözümün önüne Ahmet M ithat m v(> Muallim Na rinin resimde gördüğüm sakal - la n geldi.
— Efend i sakalt.ıara m ı detti -
yor? diye sordum.
— N e münasebet! dedi, Namık Kemalin de, Abdülhak Hamitin de. Rezaizadenin ne, lsma'1 Sa - fanın da, Abdullah Cevdetin de sakalı vardı, bunlara “ Bey” de <
nirdî.
— Bilemedim, Dedem.
— Oğul, **Efendi” yunanca -
dan gelme bir kelimedir. Hem sahip, malik manasına gelir. “E - vin e fendisi” gibi, hem de bilgin, hoca manasına gelir. “Hoca bey” denmez, " Hoca efendi” derler. Ahmet M ifhatm ‘hacet evvel” , Naci merhumun da “ Muallim” sıfatları vardı.
—- Fakat Recai zadenin de
“ Üstadı Ekrem” sıfatı yokmıy* di?
— Üstad başka, hoca, muallim,
öğretmen başka şeydir. Üstad bi lir, hoca öğretir.
— Fakat Recaizadenin dE " Talim i edebiyat” diye edebiyat
öğrefen bir kitabı yok mıydı?
— İşte o kadar. Fakat Ahmet
Mithatm her b ilg i şubesinde Öğ
-re tic i kitapları vardı: Edebiyat, lisan, tarih, san’at, fen, tedris, terbiye_ Merhum, üniversite g i bi bir adamdı. Kafasının içinde sayısız kürsüler ve önünde sayı - sız dershaneler vardı .
— Demek sence de Ahm et M it
hafın en büyük vasfı hocalığıdır.
— Devrinde öyle farzedılıidi,
V e lâkin her muharrir, her mü - tefekkir, gayesi öğretmek olsun olmasın, bir hoca değil m id ir? Bu hocalık sıfatı Ahmet Mıth'd- ta, muallimlik de Naciye pahalı ya mal oldu. Serveti Fünuncu - lar birinin cehaletine, ötekinin zevksizliğine hükmedecek kadar ileri vardılar. Çünkü yaşını başı m almış insanların talebe olmak kibirlerine dokunur, hocalık nıtr tebesini almış olanlara isyan e- derler. V e lâkin Hazrefi A li.
Utlubul ¡İm mine1, mehd ilel lâhd
buyurmuşlardır. “Beşikte:ı meza ra kadar bilgi isteyiniz” demek tir. Yani insan ölünceye kadar talebedir, oğul.
— P ek i insan ahrette mı aıplo
ma alır?
— İnsana hakiki diplomayı mektep değil, memleket verir; bu diploma bir kâğıt parçası de ğil, cemiyetin tak İtridir. İnsan ahrete hu diploma ile beraber gi der, sonra dünyaya onunla bera ber gelir.
— A y ! İnsan tekrar mı dünya
ya gelir?
— Büyük adamlar öldükten
sonra tekrar doğa-ıar.
— Demek Khmet M ithat etiin,
doğumundan 100 yıl sonra, tek - rar dünyaya geldi,
— Evet, oğul. Ebeliğim de
Hakkı Tarık yaptı!. Ç Ö M E Z
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi