I S a y f a
MERHUM TANBURÎ CEMİL BEY
ERTAN ANAPA
ve Orkestrası eşliğinde
Ş A F A K
1 Ü Z B A Ş I G İ L
S H O W P R O G R A M I
KULÜP
AS
da
M illiy e t: 9153ÖLÜMÜNÜN
51. YILDÖNÜMÜNDE
mini
Tambûrî Cemil Bey
Türk musikisinin gelmiş geçmiş en büyük virtüözü sayılan
Cemil beyr 1916 yılının 29 Temmuz sabahı veremden ölmüştü...
TURK
m
Hazırlayan:
HİLMİ RİT
T
ÜRK musikisinin gelmiş geçmiş en büyük virtüözü tamburi Cemil bey’in, eli ne aldığı her hangi bir tahta parçasından bile güzel sesler çı karacak değerde doğuştan bir sanatkâr olduğu şüphesizdir. Ancak, şahsiyetinin tahlilinde o zamanlar meydana çıkarılama yan en esaslı taraf, Türk musi kisine yüksek bir ifade tarzı ve ren ve bu musikiye yeni bir üs lûp getiren yaratıcı yanıdır. Bu yaratıcı bestekâr yanının eşsiz örnekleri de — meşhur peşrevle ri, saz semaileri veyahut mahdut bir kaç şarkısı değil — romantik ruhunun kalıp halindeki ölçü lerden, zamanımızdaki modern musiki anlayışlarına uygun şe kilde kurtularak yarattığı ve hepsi birer şaheser olan taksim leridir.Çalmış olduğu tambur, yaylı tambur, kemençe, viyolonsel, lavta, bağlama, cura, rebâb, zur na gibi enstrümanların Pagani- ni’sidir.
Tamburi Cemil bey, 1873 sene sinde İstanbul’da doğmuştur. Üç yaşında iken babası Tevfik beyi kaybeden ve onu hiç tammamış olan Cemil bey, annesinin ya nında fakat amcası Refik bey'in devamlı ihtimam ve himâyesi al tında ilk tahsilini bitirdiği za man oniki yaşındaydı. Büyük çocuklara mahsus ağır başlılığı, uzun pantalonu, kolalı yakası, hele aile muhitini aşan ve hikâ yesi çevreye yayılan tamburu ile dikkati çekmeye başlamıştı. Amcasının Horhor’daki evi, sa de musiki değil, fakat genel kül türü bakımından da onun için çok tesirli bir muhitti. Evde bir kaç piyano vardı. Oraya geldiği zaman tamburu şaşmaz bir in- şiyakla zamanın bütün yetişkin tanburîlerini düşündürecek ka dar olağanüstü bir kuvvetle ça lıyordu. Fakat musikinin klâsik kanunlarını, makam yollarını, usullerini, hattâ nota okumasını bile bilmiyordu. O vakit deli kanlılık çağında olan ağabeysi Ahmet beyden bu konularda ge rekli bilgileri edinirken en bü yük amcazadesi Mahmut beye keman dersi vermeye gelen meş hur Kemanı Ağa’dan da Ham- parsun notasını ve alafranga no tayı öğrendi. Amcasının vefatı üzerine ailece amcazadesinin Ba kırköy’deki evine taşındılar. Ba kırköy’de geçen iki sene içinde Fransızca ve tambur derslerini bırakmadı.
okşamış, alnından öpmüş ve aşa ğı yukarı «Evlâdım, bunca sene dir bu sazı çaldık.. Eh., şöyle böyle biraz onu yendik de sanır dım. Şimdi seni dinledikten son ra, bir daha tamburu elime al mayacağım.» gibi bir cümle sar- fetmiş ve toplulukta bulunanla rı bu sözleri ile allak bullak et miştir. Ali Efendi ile bu görüş meden sonra Cemil bey, üsta dın meclislerinde çok defa bu lunmuş ve doğrudan doğruya ders almamakla beraber, genel musiki bilgisi ve klâsik mekte bin esas karakterine ait incelik leri öğrenmek hususunda ondan geniş ölçüde faydalanmıştır.
Tambur! Cemil, 1901 de yirmi sekiz yaşında iken Defter-i Ha- kani Müdürlerinden Nazif beyin kızı Şerife Saide hanımla evlen miştir. Saide hanım 1902 sene sinde Mesud Cemil’i dünyaya ge tirdi.
1902 - 1903 senelerinde Cemil bey «Rehber-i Musiki» sini neş- retmişti ki, bu kitap Türk musi kisini, Garp musikisi sistemiyle yanyana anlatmaya ve eski sa natımızın edvar kitapları dışın
da, m odem anlamda izahını yapmaya çalışan ilk eserdir. Ce mil’in garp musikisi ile teması ve meşguliyetine saray muhitin de Burhaneddin efendi, Abdür- rahim efendi, Tevfik efendi gibi şehzadeler. Şerif Ali Haydarpaşa- zade, Damat Mecit bey ve kar deşi Şerif Muhiddin bey. Damat Fahir bey gibi aristokrat sima lar geniş ölçüde sebep olmuş lar, birkaç vesile ile Cemil’in meselâ piyanist Godovski gibi büyük virtüozlarla tanışmasını sağlamışlardır.
Bu gün elimizde bulunan plâk lar Cemil bey’in İlâhî aşk kita bından kopmuş soluk birer sa- hife oldukları halde bir tek cümlesini bile taklit etmekten âciz kalıyoruz. 1908 senesinde Cemil bey, bir plâk firmasıyla 100 Napolyon altını mukabilinde plâk doldurmak üzere anlaşmış sa da sonradan bu kararından vazgeçmiştir. Ancak bir kaç se ne sonra ziraat mühendisi Şev ket bey, Cemil beyi plâk yap maya ikna edebilmiştir. Tambu ri Cemil beyin takriben 75 adet plâğı mevcuttur.
Illllllllllllllllllll
1916 yılı Temmuzunun yirmi sekizinci gününü yirmidokuzu- na bağlayan gece yarısmdan son ra karısı ile helâllaştı. Tutuldu ğu verem hastalığından kurtula mayan eşsiz sanatkâr sabaha karşı bir iç nefesten sonra ve fat etti. Nur içinde yatsın.
SEVİLEN ŞARKILAR
Mahur şarkı
Müzik: Tanburi Cemil bey
Var iken zatında böyle hüsn-ii an olma nihan Seyre çık reftar edüp uşşak] eyle şaduman Sen kimin meftunusun mahzun durursun her zama» Seyre çık reftar edüp uşşakı eyle şaduman
Eviç şarkı
Müzik: Tanburi Cemil bey
Nazirin yok senin ey mâh yerde Arar gönlüm seni seyyarelerde Bakar biçare her şeb ah eder de Arar gönlüm seni seyyarelerde
Hüseynî şarkı
Müzik: Tanburi Cemil bey
Görmek ister gözlerim herdem seni Yadet Allah aşkına sen de beni Çünki söyler ağlarım ben hep seni Yadet Allah aşkına sen de beni
Tamburi Cemil’in sür’atle ya yılan şöhretini, amcazadesi Mah mut beyle beraber gittiği bir mecliste tamburi Ali Efendi ile karşılaşması bir kaç misline çı kardı. Bu mecliste tamburi Ali Efendi merhum, henüz bıyıkları terlemeye başlayan genç Cemil’i evvelâ büyük bir hayret, sonra derin bir heyecanla dinlemiş, titreyen elleriyle onun yüzünü
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi