• Sonuç bulunamadı

Türkiye Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykâvus'un Aldığı ve Kullandığı Hâkimiyet Sembolleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykâvus'un Aldığı ve Kullandığı Hâkimiyet Sembolleri"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRK~YE SELÇUKLU SULTANI I. ~ZZEDD~N KEYKAVUS'UN

ALDI~I VE KULLANDI~I HAK~M~YET SEMBOLLER~~

Doç. Dr. SAL~M KOCA

Orta Ça~~ Türk tarihi üzerinde önemli bir a~~rl~~~~ olan Fuad Köprülü, bir yaz~s~nda haimiyet sembollerinin devlet hayat~ndaki rolüne dikkati çe-kerek, bu sembollerden baz~lar~na dair esash ara~t~rmalar ortaya koymu~tur'. Köprülü ele ald~~~~ her meselede oldu~u gibi, bu sembollerin sadece derin tahlillerini yaparak ne derece önemli olduklar~n~~ ortaya koymakla kalmam~~, ayn~~ zamanda kendinden sonra bu konuda ara~t~rma yapacaldara da hedef ve vazifelerini göstermi~tir. Nitekim, Köprülü'nün izinden yürüyen Mehmet Altay Köymen, onun ortaya koydu~u esaslar~, Selçuklu hükümdarlar~= ald~klar~~ ve kulland~klar~~ hâkimiyet sembollerine dair yapt~~~~ ara~t~rmalarla daha da derinle~tirerek gerçek hedefine ula~t~rm~~t~r2. Ayd~n Taneris ve Re~at Genç gibi ilim adamlar~~ da, Köprülü taraf~ndan ba~lat~lan ve Köymen ile devam eden çizgiyi ihtimamla korumu~lard~r. Özellikle, Re~at Genç, Karahanl~~ hilkümdarlarm~n ald~klar~~ ve kulland~klar~~ hâkimiyet sem-bollerine dair Türk ve yabanc~~ kaynaklar~n sa~lad~~~~ bilgiye dayanarak ba~a-r~l~~ bir de~erlendirme yapm~~t~'''. ~smail Hakk~~ Uzunçar~~h'mn ara~t~rmalar~~ ise, Köprül• ü'nün tahlil ve terkibinden yoksun olmakla birlikte, geni~~ ve bol malzeme kolleksiyonu olarak devaml~~ bir de~ere sahip olmu~lard~rs. Öte

I F. Köprülü, Ortazaman Türk Devletlerinde Hukuki Sembollerdeki Modfler, islâm ve Türk Hukuk Tarihi Ara~t~rmalar~~ ve Vak~f Müesseseleri, ~stanbul 1983, s. 51-70; ayn~~ yazar,

Bizans Miiesseselerinin Osma~~h Müesseselerine Tesiri, Istanbul 1981, s. 145-162, 186 vd.

2 MA. Köymen, Alp Arslan ve Zaman~, II, Ankara 1983, s. 9-27; ayn~~ yazar, Tu~rul Bey ve

7sm2n~, ~stanbul 1976, s. 74-84; Ahleddin Keykutdd ve Zaman~, henüz ne~redilmemi~tir.

Köymen, ara~t~rmalar~nda "statik metod"u (konuyu geçti~i zaman dilimi içinde incelemek) kullanmakla hocas~~ Röprülf~'den aynlm~~t~r. Halbuki. Köprülü meseleleri hep "jenetik metod"la (konuyu kökünden ba~layarak geldi~i son noktaya kadar incelemek) ele alm~~t~r. Bir de komparatif (mukayeseli) metod vard~r ki, memleketimizde Türk tarihi ara~t~rmalar~= henüz yeterli seviyeye gelmemi~~ olmas~ndan dolay~~ pek az kullamlabilmi~tir.

3 A. Taneri, Harizm~ah ve Zaman~, Ankara 1977, s. 93-101; ayn~~ yazar, Osmanh Devleti'nin Kurulu~~ Döneminde Hilkiimdarhk Kurumunun Geli~mesi ve Saray Hayat~-Te~kilâts, Ankara 1978, s. 213-225.

4 Re~at Genç, Karahanh Devlet Te~kilât~, ~stanbul 1981, s. 128-155.

~.H. Uzunçar~~h, Osmanl~~ Devlet Te~kilât~na Medhal, Ankara 1970, s. 24-30, 67-75, 305-

(2)

56 SAL~M KOCA

yandan, Selçuklu devrinin tan~nm~~~ uzmanlar~ndan olan Frans~z bilgini Cl. Cahen ile Rus bilgini V. Gordlevski de, eserlerinde konuya sadece de ~in-mekle yetinmi~ler, meselenin önemine uygun ara~t~rmalarda bulunmam~~-lard~r6.

Böyle bir giri~ten sonra ba~hktaki konuya dönüyoruz. Her Selçuklu hü-kümdan gibi, Sultan I. ~zzeddin Keykâvus da, devletin ba~~~ olma s~fat~yla, ik-tidar~n~n içeride ve d~~ar~da me~ru kuvvet olarak tan~nmas~~ ve kabul edilmesi için bir tak~m hâkimiyet sembollerini almas~~ ve kullanmas~~ gerekmi~tir. "Unvan ve lakaplar", "para", "hutbe", "uraz/hil'at", "saray", "taht ve taç", "bayrak ve sancak", "çetr", "nevbet", "tu~", "tu~ra ve tevki' ", "yüzük", "kemer", "külah" "ok ve yay" "k~l~ç" ve "çizme" bunlar~n ba~hcalan ve en önemlileridir. ~imdi bunlar~~ birer birer ele alal~m:

1- Unvanlar ve Lakaplar

Hâkimiyet veya hükümdarl~k sembollerinin en önemlilerinden biri, hiç ~üphesiz, hükümdann ald~~~~ ve kulland~~~~ unvanlar ve lakaplard~r. Selçuklu hükümdarlar~, askeri ba~anlarma ve siyasi dü~üncelerine uygun türlü unvan-lar ile lakapunvan-lar alm~~unvan-lar ve kullanm~~unvan-lard~r. ~zzeddin Keykâvus da (1211-1220), Sinop ve çevresini ele geçirdikten sonra, bu fethin alâmeti olarak

"es-Sultanül-Galib"

(Galip Sultan) unvan~m ahn~~ur7. Bu unvan kaynaklarda bazen

"es-Sultanül-Galibül-mu'azzam ~ahen~ahit'l-.zam"

(~ahlann ~ah' en büyük galip Sultan) ~eklinde, bazen de

"Sultanü Bilâdfr-Rum ve'~-~am

6 Cl. Cahen, Pre-Ottoman Turkey, London, 1968; Osmanhlar'dan önce Anadolu'da Türkler, trc. Y. Moran, Istanbul 1979; ayn~~ yazar, La Turquie Pr(.-Ottomane, Istanbul, Paris,

1988; V. Gordlevski, Gosudarstvo Seldhukidov Maloy Azii, Moskau, 1941; Anadolu Selçuklu

Devleti, trc. A. Yaran, Ankara 1988.

7 ibn Bibi, fil-UmC~ri'l-Alâ'iyye, t~pk~~ bas~m, Ankara, 1956, s. 153; tenkitli bas~m, Ankara, 1957; Osm. trc. Yaz~c~o~lu Ali n~r. Th. Houtsma, Tarih-i Abi Selçuk, III, Leiden, 1886, s. 137; ~. Galib, Meskukât-~~ Tiirkmeniyye Katologu, Istanbul 1331, s. 160; ~. Artuk-C. Artuk, ~stanbul Arkeoloji Milzeleri Teshirindeki Islâmi Sikkeler Katalogu, 1, Istanbul 1971, s. 358 vd.; A. Tevhid, Antalya Surlar~~ Kitâbeleri, TOEM, Nr. 86 (1341), 169; M.~. elkilta~~r,

Sinop'ta Selçukfler Zaman~m Ait Tarihi Eserler, Türk Tarih Arkeologya ve Emografya Der., V,

(1949), s. 120-125, 127, 129-131. Her iki kitf~l~ede de ineddin Keykâvus'un en uzun unvan, lakap ve kilnyeleri bulunmaktad~r. öte yandan, Milneccimba~~, "es-Sultanül-Galil~"unvan~n~~ Keykâvus'a Halife en-Nas~r Liclinillah taraf~ndan Simp'un fethi dolay~s~yla verilmi~~ oldu~unu belirtmi~tir (Müneccimba~~, trc. H.F. Turgal, Istanbul 1939, s. 190). Halbuki, bu unvan Keykâvus'un paralannda 1209/1210 tarihinden itibaren geçmektedir. Ayr~ca, kaynaklar vas~tas~yla KeykIvus'un 1211 y~l~nda tahta ç~km~~~ oldu~unu bilmekteyiz. Bu çeli~ki Selçuklu tarihi ile me~gul olan ara~t~nalann dikkatini çekmemi~tir. Biz de bu meselenin halini ~imdilik ileriye b~rak~yoruz.

(3)

I. ~ZZEDD~N KEYKAVUS 57

Ermen" (Ermeni, ~am ve Anadolu ülkelerinin Sultan~ ) ve "Sultanü'l-berri ve'l-bahr"(Karan~n ve denizin Sultan~ ) ~eklinde geçer8.

~zzeddin Keykavus'un unvanlar~~ aras~nda, genellikle tabi (vassal) hü-kümdarlar~n ve ~ehzadelerin kulland~klar~~ "Melik" unvan~na da rastgelinir. Mesela, Halife en-Nas~r Lidinillah (1180-1225) Selçuklu saray~na gönderdi~i mektupta ~zzeddin Keykâvus için "el-Melikü'l ecel" (En büyük Melik) ve

"Melikü Bilâdi'r-Rum" (Anadolu ülkelerinin Meliki) unvanlar~ n~~

kullanm~~-ur°. Melik unvan~~ ayr~ca, kitâbelerde de geçer. Mesela, Sinop ve Antalya ka-lelerinin kitâbelerinde ~zzeddin Keykâvus için zikredilen unvanlar ve lakap-lar aras~nda "Melikü'l-ma~nk ve'l-ma~rib" (Do~unun ve bat~n~n Meliki) ve

"Melikü mevaliyyü'l-âlem" (Dünya hâkimlerinin Meliki) unvanlar~~ da yer

"Melikü'l-ma~r~k ve'l-ma~r~b" unvan~~ üzerinde biraz durmak laz~md~r. Zira, bu unvan ~zzeddin Keykavus'un do~rudan do~ruya dünya hakimiyeti dü~üncesini yans~tmaktad~r. Gerçekten de, her büyük Türk hükümdar~nda oldu~u gibi, dünya hakimiyeti dü~üncesi ~zzeddin Keykavus'u da büyüle-mekte ve onun siyasetine devaml~~ etki etbüyüle-mekte idi. Ba~ka bir ifade ile onun siyasi gayeleri bütün dünyay~~ içine alacak ~ekilde geni~ti.

Kaynaklarda ~zzeddin Keykavus için zikredilen unvanlar~n yan~nda, yine ona ait birçok lakap da yer alm~~t~r. Mesela, Halife en-Nas~r Lidinillah'~n ~z-zeddin Keykâvus için kulland~~~~ birçok lakap aras~nda "Cefflü'd-devle"ve

"Tacü'l-ümme" gibi lakaplar da bulunur°1.

~zzeddin Keykavus'un as~l lakab~~ "~zzü'd-dünya ve 'd-din" (Din ve dünya-n~n ~zzeti)'dir. Bu lakap, onun bast~rd~~~~ bütün paralarda ve kitabelerde ge-çer". Bundan ba~ka, ~zzeddin Keykavus'un en çok kulland~~~~ lakaplardan biri de "Ebû'l-Feth" (Fetih babas~ ) lakab~d~r". Bu lakap onun askeri ba~ar~-lar~n~n en güzel ve en aç~k bir ifadesidir.

8 M.$. Ülküta~~r, a.g.m., TTAED, V, s. 122-124; A. Tevhid, a.g.m., TOEM, 86, s. 169. 9 ~bn Bibi, t~pk~~ bas~m, s. 157, tenkitli bas~m, s. 220.

~~ o M.~. Ülküta~~r, a.g.m., TTAED, V, s. 122; A. Tevhid, a.g.m., TOEM, 86, s. 169. 11 ~bn Bibi, s. 157, s. 220.

12 ~. Galib, Meskûkit-~~ Türkmentyye Katalogu, s. 160; ayn~~ yazar, Takvim-i Meskükât-~~ Selçukiyye, s. 22 vd.; ~. Artuk-G. Artuk, a.g.e., s. 358.; A. Tevhid, a.g.m., TOEM, 86, s. 169; M.~.

Ülküta~~r, a.g.m., TTAED, v, s. 120 vdd.

(4)

58 SALIM KOCA

2 - Para

Para, bir cephesiyle manevi, öteki cephesiyle maddi bir hâkimiyet sem-bolüdür. Onun vas~ tas~yla hem hükümdar~n unvan ve lakaplar~n~, hem de zaman~n ekonomik durumunu ö~renmek mümkün olur. Öte yandan, para hükümdar~n siyasi statüsünü, yani ba~~ml~~ veya ba~~ms~z bir hükümdar ol-mas~n~~ belirlemek bak~m~ndan da önemli bir belge say~l~r.

Yeni hükümdarm baz~~ hâkimiyet sembollerini hemen kullanabilmesine kar~~l~k, baz~lar~n~~ kullanabilmesi belirli bir zaman~~ gerektiriyordu. Genel-likle, yeni hükümdar~n para basurmas~~ epey zaman al~yordu. Sultan I. ~z-zeddin Keykâvus'un bu hususta elini çabuk tuttu~u anla~~l~yor. Çünkü, onun bast~rd~~~~ ilk paran~n tarihi tahta ç~kt~~~~ y~la isabet etmektedir". O, tahta ç~k~~~n~~ takip eden y~llarda, ba~ta devletin merkezi Konya olmak üzere Kay-seri ve Sivas ~ehirlerinde birçok defa gümü~~ ve bak~r paralar bast~rm~~ur. Bu paralar~n bir yüzünde Keykâvus'un unvan ve lakaplar~~ (es-Sultanü'l-Galib iz-zü'd-dünya ve'd-din Keykâvus bin Keyhüsrev), öteki yüzünde de Halife'nin unvan ve lakaplar~~ (el-imanü'n-Nas~r Lidinillah Emirü'l-mü'minin) yer al-m~~t~r. Yine ayn~~ paralar~n bir yüzünün kenar~nda kelime-i ~ehâdet, öteki yü-zünün kenar~nda ise, bas~lma tarihi ve yeri bulunmaktad~r".

Öte yandan, tâbileri (vassal) de Keykâvus ad~na paralar bast~rm~~lard~r. Meselâ, Artuk o~ullar~ndan Mahmud bin Muhammed, Sultan I. ~zzeddin Keykâvus ad~na Amid (Diyarbak~r) 'de 1217 tarihli bak~ r para kestirmi~tir'6. Ayn~~ ~ekilde, Ermeni Kral~~ Leon'un da (1187-1219) tâbilik (vassall~k) yü-kümlülü~üne uyarak Keykâvus ad~na para bast~rd~~~~ bilinmektedir'''.

3 - Hutbe

Hâkimiyet sembollerinden biri de hutbe okutmakur. Hutbe, hükümda-r~n hâkim oldu~u ülkelerin camilerinde cuma ve bayram namazlar~~ esna-s~nda kendi ad, unvan ve lakaplar~n~n "hatip" taraf~ndan zikredilmesi ve kendisine dua edilmesidir. E~er, hükümdar tam ba~~ms~z bir hükümdar ise, 14 ~. Galib, a.g.e., s. 22, 24. ~zzeddin Keykâvus'un kaynaklarda belirtilen tahta ç~k~~~ tarihi ile (1211), paralar~n~ n üzerindeki tarih (1209/1210) birbirini tutmamaktad~r. Bu çeli~ki 7 numaral~~ notta belirtilmi~tir.

15 Sultan I. ~zzeddin Keyka'vus'a ait paralar hakk~nda bilgi almak için bkz. ~. Galib, a.g.e., s. 22-25; ~. Artuk-C. Artuk, a.g.e., s. 357-359.

16 ~. Galib, Meskâkât-~~ Türkineniyye Katologu, s. 160.

(5)

1. ~ZZEDD~N KEYK~WUS 59

devrin gelene~ine uyarak, hutbede önce Abbasi halifesinin ad, unvan ve la-kaplar~n~, sonra kendi ad, unvan ve lakaplar~n~~ zikrettiriyordu. Öte yandan, tabi bir hükümdar~n okuttu~u hutbede ise, s~ras~yla halifenin, metbu hü-kümdann ve kendinin ad, unvan ve lakaplar~~ yer al~yordu.

Para bast~rmak ve hutbe okutmak sadece hakimiyet sembolleri

ayn~~ zamanda ba~~ms~zl~k sembolleridir. Zira, tabi bir hükümdann ba~~ms~z-l~~~n~~ ilan etmesi için bast~rd~~~~ paralardan ve okuttu~u hutbelerden metbu hükümdar~n ad, unvan ve lakaplar~n~~ ç~kararak, sadece kendisininkini zik-rettirmesi kafi geliyordu. Fakat, bunu yapan tabi hükümdar isyan etmi~~ say~-l~yor, metbu hükümdar taraf~ndan üzerine ordular gönderilerek cezaland~n-hyordu 8.

Ayr~ca, tabi bir hükümdar bast~rd~~~~ paralar ve hutbeler üzerinde yapt~~~~ de~i~ikliklerle saf de~i~tirebiliyordu. Yani, o, bir hükümdar ad~ na para bast~nr hutbe okuturken, kendi iste~i ile bundan vazgeçip, ba~ka bir hü-kümdar ad~na para bast~r~p, hutbe okutabiliyordu. Hemen hemen bütün Güneydo~u Anadolu Türkmen beyleri ve bölge hakimleri, siyasi amaçlar~~ ve kuvvetler dengesinin de~i~mesine göre, bazen Türkiye Selçuklu Devleti'nin, bazen de M~s~r Eyyubi Devleti'nin vassall~~~na geçiyorlard~. Mesela, Eyyubi hükümdarlanndan Melik E~ref in artan kudreti kar~~s~nda Mardin Artuklu hükümdar~~ Artuk Arslan ile H~sn-~~ Keyfa (Hasankeyf) Artuklular~~ hüküm-dar~~ Nas~reddin Mahmud ile Erbil hükümdan Muzafferiddin Gökböri, var-l~ klar~n~~ devam ettirebilmek için Sultan I. ~zzeddin Keykavus ile ittifak kur-mu~lar (1218); hutbe ve paralar~~ onun ad~na çevirerek, Türkiye Selçuklu Devleti'nin tabiiyetine (vassal) girmi~lerdir19.

Gayet tabii bir olay say~lmas~ndan ileri gelmi~~ olmal~~ ki, kaynaklarda ~z-zeddin Keykavus'un hutbe okutrnas~ndan pek bahsedilmez. Her hükümdar gibi ~zzeddin Keykavus'un tahta ç~kt~~~~ haftan~n ilk cumas~ndan itibaren bü-tün Selçuklu ülkelerinde hutbeyi kendi ad~na çevirtti~-i muhakkakt~r. Ayr~ca, Keykavus'un bast~rd~~~~ paralar üzerindeki ibâreler göz önüne al~n~rsa, onun hutbelerde de önce Abbasi halifesinin, sonra kendisinin ad, unvan ve lakap-lar~n~~ zikrettirdi~i tereddütsüz söylenebilir.

18 Metbu-tâbi ili~kisi hakk~nda bilgi almak için bkz. M.A. Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, Ankara, 1963, s. 97-157.

(6)

60 SALIM KOCA

Öte yandan, ~zzeddin Keykâvus'un ele geçirdi~i yerlerde yapt~~~~ ilk i~, hutbeyi kendi ad~na okutmak olmu~tur. Mesela, o, Halep seferi s~ras~nda yolu üzerinde bulunan Tell-ba~ir kalesini ele geçirince (1219), hâkimiyet alâmeti olarak hemen hutbeyi kendi ad~na çevirtrni~tir20.

Sultan ~zzeddin Keykâvus, bazen fethetmeyi planlad~~~~ yerleri, kendi ad~na hutbe okutmak ~art~yla vassal~na (tabi) vaadediyordu: Sultan ~zzeddin Keykâvus, Suriye seferine ç~kmadan önce fethetmeyi planlad~~~~ Halep ve çevresini Sümeysat (Samsat) Eyyubi meliki Efdal'e vermeyi vaadetmi~~ ve buna kar~~l~k ondan sadece bu bölgede hutbeyi kendi ad~na okutmas~n~~ is-temi~tir. Melik Efdal de Keykâvus'un teklifini kabul ederek, onun tâbiiyetine girmi~tir21.

4 - T~raz/Hirat

Türkiye Selçuklu sultanlarm~n zaman~n anlay~~~na uyarak, kendi tezgâh-lar~ nda dokuttuktezgâh-lar~~ veya türlü vas~talarla sahip olduktezgâh-lar~~ -~üphesiz kendi sembolleri olan renkte- lüks kuma~lardan -üzerine kendi ad, unvan ve lakap-lar~~ i~lenmi~- elbiseler imâl ettikleri bilinmektedir. "T~raz" denilen bu elbise-ler, tabi hükümdarlara, devlet büyüklerine ve yabanc~~ elçilere verilmesi ha-linde hil'at ad~n~~ al~yordu". Hil'at sadece elbiselerden ibâret olmay~p, bu belirli kostümlerden ba~ka, verilen ki~inin önem ve derecesine göre, "külah", "kemer", "hamâ'il", "k~l~ç", "at", "askeri muzika ve bayrak" (tabl ve alem), "para" gibi baz~~ hâkimiyet sembollerini de içine allyordu23.

Sultan I. ~zzeddin Keykâvus'un da türlü vesilelerle hil'at da~~tt~~~n~~ bil-mekteyiz. Tarihi kay~tlara göre, o, ilk hil'at~n~~ Kayseri'de Ermeni kontunun elçisine vermi~tir". Keykâvus, ikinci hil'at ba~~~~n~~ da Konya'da tahta ç~ k~~~ töreni s~ ras~nda yapm~~t~ r: O, bu törende hemen hemen bütün hâkimiyet

20 ~bn Bibi, s. 188/s. 258; Yaz~c~o~lu, s. 170; W.H. Duda, Die Seltschukengeschichte des

Ibn Bibi (muhtasar ~bn Bibi tercümesi), Kopenhagen, 1959, s. 84. "... ve hutbe be-nam Sultan handend".

21 Esir, Kitatiii'l-Kai nil fi't-Tarih, nsr. C.J. Tornberg, XII, Leiden, 1876-1876, s. 228. 22 M.A. Köyrnen, Alp Arslan ve Zaman~, II, s. 20 vd.; ayr~ca bkz. F. Köprülü, Hil'at mad. ~A. 23 F. Köprülü, Hilat, ~slam ve Türk Hukuk Tarihi Ara~t~rmalar~~ ve Vak~f Müesseseleri, s.

303.

(7)

I. IZZEDD~N KEYKAVUS 61

sembollerini gösterme firsatin~~ buldu~u gibi, cülusunu tebrike gelen devlet büyüklerinin hepsine hil'atler giydirerek, onlar~~ ~erefiendirmi~tir".

~zzeddin Keykavus, sava~larda ba~ar~~ gösteren komutanlara da hil'atler ikram ederek, onlar~~ ödüllendiriyordu. Mesela, o, Ankara ku~atmas~~ s~ra-s~nda karde~i Melik Alâeddin Keykubad'~n hizmetinde bulunan emir Müba-rezeddin ~sa ile teke tek bir kar~~la~ma yaparak, yi~itçe dö~ü~en Emir-i Can-dar Necmeddin Behram~ah'a "hil'at-~~ has" vererek taltif etmi~tir26. Ayn~~ ~e-kilde, Keykavus, Ermeni kral~~ ile yapt~~~~ sava~~n zaferle sonuçlanmas~nda ba~hca rol oynayan Emir-i Meclis Mübarezeddin Behram~ah'a da üzerinden ç~kard~~~~ elbiseyi ikram ederek, özel bir ~ekilde ödüllendirmi~, hatta onun rütbe ve makam~m da bütün komutanlann derecesinin üzerine ç~karm~~, yani onu terfi ettirmi~tir".

Keykavus, vassah olan hükûmdarlara da türlü hil'atler veriyordu: Mesela, o, Sinop'un fethinden sonra vassal haline getirdi~i Trabzon Rum impa-ratoru Kyr Alexios'a "s~rmal~~ elbiseler, külah ve gerdanhkh adar"dan olu~an "~ahane hil'atler ba~~~layarak, metbu-tabi ili~kisini en etkili bir ~ekilde göz-ler önüne sermi~tir. Keykavus, sadece imparatora de~il, onun igöz-leri gelen adamlar~na da türlü hil'atler da~~tarak, lûtf~mu onlardan da esirgememi~-tir28.

Sultan ~zzeddin Keykavus, en çok hil'at ba~~~~n~, Erzincan meliki Fah-reddin Behram~ah'~n k~z~~ Selçuk Hatun ile evlenirken, kendi dü~ün töre-ninde yapm~~t~r: Kaynaldarda belirtildi~i üzere, ~zzeddin Keykavus, gelin Er-zincan'dan Konya'ya getirilince, son derece memnun olmu~~ ve gerdekten ç~k~nca da Emir-i Meclis Mübarezeddin Behram~ah'a, gelini getiren Kad~~ ~e-refeddin ile Erzincan beylerine hil'aderle birlikte türlü hediyeler vermesini emretmi~tir. Behram~ah da Sultan'~n emri gere~ince, "500 hil'at, 700.000 dinar (alt~n), 100 ba~~ at ve 100 ba~~ deve"den olu~an muazzam bir hediye pa-ketini Kad~~ ~erefeddin'e teslim etmi~tir. Hil'at ve hediyeleri Erzincan bey-

25 ll~n Bibi, s. 120/s. 171; Yaz~c~o~lu, s. 108. "... ve kaffe-i mu'teberan ra hil'at pusankl". 26 k~n Bibi, s. 135/s. 194; Yaz~c~o~lu, 115; H. Duda, s. 59 "...hil'at4 has fermud".

" lbn Bibi, s. 167/s. 233; Yaz~c~o~lu, s. 147; H. Ducia, s. 74.

28 il~n Bibi, s. 153/s. 215 vd.; Yaz~c~o~lu, s. 137. "Sultan Tekur ra tesrifi nefis ve hil'atl

sahane çfinanke liy~k4 he~nmet4 selâtin based, ez came-i zerduht ve kfilah4 mofewek ve esb-i motewek en'am fermud ve ba çend nefer ez havass4 in mekremet mebzul dast ve ferman dad. Ta ez establ4 hass ilan ra t~argirha ez esban4 tazi ve esteran4 bari ve geyre dadend".

(8)

62 SAL~M KOCA

lerine da~~tan Kad~~ ~erefeddin, onlarla birlikte bu hil'atleri giymi~~ olarak, Sultan'a veda ziyaretinde bulunmu~tur.

Sultan ~zzeddin Keykâvus'un kendi dü~ünü s~ras~nda gösterdi~i bu cö-mertlik, Erzincan'da büyük etki yapm~~, özellikle Kad~~ ~erefeddin'in o~lu Taceddin'in gönlünü çelmi~tir. Dünya zenginliklerine kavu~mak isteyen Ta-ceddin, Fahreddin Behram~ah'dan ayr~larak, Selçuklu Devleti'nin hizmetine geçmi~tirm.

Selçuklu ülkesinde otoritesini yerle~tirmek ve kom~u hükümdarlar ara-s~nda prestijini yükseltmek için hiçbir f~rsat~~ kaç~rmak istemeyen Sultan ~z-zeddin Keykâvus, cülusunu (tahta ç~k~~) bildirmek ve "Fütüvvet" te~kilât~na kabulünü rica etmek üzere hocas~~ ~eyh Mecdeddin ~shak'~~ elçi olarak türlü hediyelerle birlikte Ba~dad'a, Halife en-Nas~r Lidinillah'a göndermi~tir. Böylece, Sultan ~zzeddin Keykâvus ile Halife en-Nas~r Lidinillah aras~nda türlü hil'atler teati olunmu~tur. Bunlar aras~nda, özellikle, Halife'nin Sul-tan'a göndermi~~ oldu~u "Fütüvvet ~alvar~ " (sirval-i fütüvvet), "saltanat

men-suru", "saltanat hil'at~ " (Hil'at-~~ saltanat-~~ ~ahvar), tülbende sar~lm~~~ bir "sar~k" (imman~e), "davul çoma~~ " (mukarra'a), "alt~n yald~zh gerdanl~k ve at ba~l~~~ " (tovk-u ser fesar-~~ zer nigâr) ve "süslü e~er tak~m~ " (süruç çün

mü-revviç mürassa') gibi hâkimiyet sembolleri dikkati çekiyordusi. 5 - Saray (Dergâh/Bârgâh, Devlet-hane)

Saray da hâkimiyet sembolü say~l~r. Selçuklu sultanlar~n~n ta~~ ve tu~la-dan, -öteki mimari eserlere göre daha sade- saray ve kö~kler yapurd~klar~n~~ bilmekteyiz32. Onlar~n saltanat saraylar~~ (saray-~~ saltanat) ba~ta Konya olmak üzere Kayseri, Antalya, Alanya, Aksaray'da bulunuyordu. Ayr~ca, Niksar,

29 ~bn Bibi, s. 181 vd./s. 250; Yaz~c~o~lu, s. 159 vd.; H. Duda, s. 81; k~~. O. Turan, Selçuklular Zaman~nda Türkiye, ~stanbul 1971, s. 324.

V. Gordlevski, Anadolu Selçuklu Devleti, s. 137.

31 ~ bn Bibi, s. 155 vd., 158 vd./s. 218, 223; Yaz~c~o~lu, s. 140; H. Duda, s. 69; Kad~~

Burhaneddin Mesud, Enikül-Kulub, n~r. F. Köprülü, Belleten, VII, (1943), s. 516.

32 Selçuklu saraylar~mn ve kö~klerinin mimari özellikleri hakk~nda bilgi almak için bkz. O.

Aslanapa, Türk Sanat~, II, ~stanbul 1973, s. 174-181; K. Erdmann, Saraybauten des dreizehnten

und vierzehnten Jahrhunderts in Anatolien, Arta Orientalis, Baltimore, 1959, s. 77-94; K. Otto-Dorn, Bericht über die G~-abung in Kobadabad 1966, Archaeologischer Anzeiger, IV, (1969), s. 438-506.

(9)

I. IZZEDDIN KEYKAVUS 63 Tokat, Elbistan, Erzurum, Sivas, Malatya, Ni~de, Amasya, Ere~li, Borlu ve Ankara'da da birer saray yapt~rm~~lard~33.

Saray~n ba~ta taht salonu olmak üzere birçok odas~~ ve dairesi bulunu-yordum. Odalar~n bulundu~u as~l k~s~mda hükümdar ve ailesi oturuyordu. Saraya dahil dairelerde ise, her biri yüksek rütbeli komutan olan devlet bü-yükleri kal~yorlar ve bunlar, ba~~nda bulunduklar~~ dairenin vermekte oldu~u hizmeti yürütrnekten sorumlu idiler.

Hükümdarlar seleflerinden kalan saraylarla yetinebilecekleri gibi, ken-dilerine yeni saraylar da yapurabilirlerdi. Bilindi~i gibi, ~zzeddin Keykâvus birinci ~~kk~~ tercih etmi~tir. Yani, babas~n~n ve di~er Selçuklu hükümdarla-r~ndan kalan saray ve kö~klerle yetinmi~tir.

Kaynaklarda ~zzeddin Keykavus'un oturdu~u saraylar hakk~nda hemen hemen hiçbir bilgi yoktur; sadece dü~ünü vesilesiyle birkaç defa zikri geçer. Mesela, Keykavus, nikah töreni dolay~s~yla devlet büyüklerine ve misafirlere verdi~i yemekte, saray~n büyük salonunda bulunan havuzu su yerine ~erbet ile doldurtmu~tur. Aynca, o, dü~ün alaym~n Konya'ya yakla~t~~~n~~ duyunca, ~ehrin ve bu arada gelinin inece~i "saltanat saray~ "n~ n süslenmesini emret-mi~tir35.

6 - Taht ve Taç

Taht ve taç birbirini tamamlayan iki hakimiyet sembolüdür. Taht~~ ve tac~~ olmayan bir hükümdar dü~ünülemez. Hükümdar, özellikle törenlerde tahta oturur ve taç giyerdi. Bu törenlerin ilki tahta ç~k~~~ (cülus) törenidir. Bunu, hükümdar~n kabul törenleri takip ediyordu. Hükümdar, vassallar~~ olan hü-kümdarlar~, yabanc~~ elçileri ve devlet büyüklerini genellikle ba~~nda tac~yla tahuna oturmu~~ bir ~ekilde kabul ediyordu.

Kayseri'de karde~i Melik Alâeddin Keykubad'~n yaratt~~~~ tehlikeyi ba~ar~~ ile atlatan ~zzeddin Keykâvus, Konya'ya gelir gelmez yapt~~~~ ilk i~, bir törenle

33 K. Erdmann, Ibn Bibi sis Kunsthistorische Quelle, ~stanbul 1962, s. 16.

34 Saraylar~ n oda ve daireleri hakk~nda bilgi edinmek için bkz. K. Erdmann, a.g.e., s. 17 35 ~bn Bibi, s. 176, 180/s. 243 vd., 248; Yaz~c~o~lu, s. 156, 160; Duda, 78.

(10)

64 SALIM KOCA

tahta ç~kmak olmu~tur. Öte yandan, kaynakta belirtilmemekle birlikte Keykavus'un bu törende ba~~na taç giymi~~ oldu~u muhakkakt~r.

Tarihi kay~tlara göre, ~zzeddin Keykâvus, Ankara, Sinop ve Antalya ~e-hirlerini ele geçirdikten sonra, hâkimiyetinin aç~k bir delili olarak tahta oturmu~tur37. Bu bilgiden de anla~~l~yor ki, Keykâvus, her sefere ç~k~~~nda tahun~~ da yan~na al~yordu.

Ba~ka bir kay~tta da taht ile taç birlikte zikredilmi~tir: Keykâvus, nikah~~ vesilesiyle Konya'ya gelen Kad~~ ~erefeddin ile Erzincan beylerini "Ba~~na ta-cin, giymi~~ ve tahtma oturmu~" bir ~ekilde kabul etmi~tir". Kaynaklarda ~z-zeddin Keykâvus'un kulland~~~~ tahtm ve tac~n ~ekli ve özellikleri hakk~nda hemen hemen hiç bilgi yoktur.

7-Sancak ve Bayrak

Sancak ve bayrak, sefer, seyran (gezinti) ve sava~~ esnas~nda ilgili görevli-ler (sancaktar, mir-i alem, alemdar, bayraktar) taraf~ndan ta~~nan birer hâ-kimiyet sembolleridirler. Bu hâhâ-kimiyet sembolleri kaynaklarda "râyet", "alem-i sultan", "sancak ve râyet-i padi~ah", "râyet-i mansur", "rayât-1 salta-nat", "sancak-1 sultan", "sancak-1 saltasalta-nat", "râyet-i cihangir" gibi deyimlerle ifade edilmi~tir. Fakat, ayn~~ kaynaklarda sanca~~n ve bayra~~n rengi, ~ekli ve üzerindeki yaz~~ ve i~aretler hakk~nda hemen hemen hiç bilgi verilmemi~tir. Baz~~ münferid kay~tlara bakarak40, bu hususta genel bir hükme varmak, ~imdilik oldukça güçtür. Fakat, yine de, t~pk~~ Karahanl~~ ve Büyük Selçuklu hükümdarlar~~ gibi" Türkiye Selçuklu sultanlar~mn da Türkler'in rengi olan k~rm~z~~ renkte bayraklar ve sancaldar kulland~klar~~ ileri sürülebilir. Ayr~ca, 36 ~bn Bibi, s. 120/s. 170; Yaz~c~o~lu, s. 107; Duda, s. 55. "... ve taht-~~ memleket ve serir-i

saltanat ni~andend".

37 ~bn Bibi, s. 139/s. 198, "... ber taht-~~ saltanat ne~est"; s. 152/s. 215. "... ve ber taht-~~

nusret ve zafer ne~est"; s. 145/s. 206, "... ve ber taht-~~ memleket ne~est"; Yaz~c~o~lu, s. 121, 136, 127; H. Duda, s. 61, 67, 63.

" ~ bn Bibi, s. 175/s. 242, "... Sultan deyhim-~ahi ber ser nehade ve ber taht-~~ kâmrani ne~est"; Yaz~c~o~lu, s. 155.

" Taht ve taç hakk~nda di~er örnekler için bkz. K. Erdmann, a.g.e., s. 5 vd.

40 F. Köprcilii, Bayrak, islâm

ve Türk Hukuk Tarihi Ara~t~rmalan, s. 191; K. Erdmann,

a.g.e., s. 11; ~.H. Uzunçar~~h, a.g.e., s. 73. Tarihi kay~tlara göre, Selçuklu sultanlar~~ siyah, sar~~ ve

mavi renkte sancaklar ve bayraklar kullanm~~lard~r.

41 Bilgi almak için bkz. R. Genç, a.g.e., s. 150; M.A. Köymen, Alp Arslan ve Zaman~, II, s.

(11)

I. IZZEDD1N KEYKAVUS 65

her Selçuklu hükümdar~n~n sancaldarm~n üzerine kelime-i tevhid ile kendi ad, unvan ve lakaplarm~~ yazd~rd~~~~ tahmin olunabilir42.

Kaynaldarda, Keykavus'un hemen hemen girdi~i her sava~ta, daha do~-rusu kazand~~~~ her zaferde, bu zaferlerin sembolü olarak onun sanca~~n~n da zikri geçer. Mesela, o, Kayseri'de kendisini ku~atan karde~i Melik Alâed-din Keykubâcl'~~ yenince, galibiyetinin sembolü olarak saltanat sanca~~~ sava~~ meydan~nda yüksekçe bir yere dikilmi~tir43.

Genellikle, dü~ürülen kalenin burcuna saltanat sanca~~n~n çekilmesiyle, o kalenin fetih ve teslim i~lemleri tamamlanm~~~ oluyordu. Ba~ka bir ifade ile, kalenin burcuna dikilen sancak, hâkimiyetin el de~i~tirdi~ini belirtiyordu. Öte yandan, dayanma gücü kalmayan kale savunucular~, genellikle teslim alâmeti olarak -kalenin burcuna dikilmek üzere- Sultan'~n sanca~~n~~ istiyor-lard~. Mesela, Keykavus'un bir y~l süre ile ku~atmas~~ alt~nda kald~ktan sonra teslim olma karar~~ alan Ankara halk~, hâkimiyetini tan~ma alâmeti olarak Sultan'dan sanca~~n~~ istemi~lerdir. Komutan Seyfeddin Ay-aba taraf~ndan törenle ~ehre götürülen Sultan'~n sanca~~, burca dikilerek, kalenin teslim al~nma i~lemi tamamlanm~~t~r".

Ayn~~ ~ekilde, kurtulu~tan ümidini keserek teslim olmaya karar veren Si-nop Kalesi'nin Rum savunucular~~ da, Sultan'dan burca çekilmek üzere sal-tanat sanca~~n~~ istemi~lerdir. Birkaç ki~i Sultan'~ n maiyetinden, birkaç ki~i komutanlardan ve birkaç ki~i de daha önce esir al~nm~~~ Trabzon Rum impa-ratoru Kyr Aleksios'un adamlar~ndan olmak üzere bir heyet, Sultan'~n san-ca~~n~~ törenle kaleye götürmü~~ ve 1 Kas~m 1214 tarihinde cumartesi günü fetih ve hâkimiyetin el de~i~tirmesi alâmeti olarak kalenin burcuna

42 F. Köprülü, a.g.e., s. 191.

43 ~ bn Bibi, s. 118/s. 168; Yaz~c~o~lu, s. 105. "... ve der meydan-~~ do~men godazi rayet-i

ser-ferazi ber efraht".

44 ~ bn Bibi, s. 138/s. 197; Yaz~c~o~lu, s. 120; Duda, s. 6 vd. "~ehriyan a'lam-~~ Sultan hastend

ve emir Seyfeddin Ay-aba Ça~nigir ra taleb da~tend, padi~ah-~~ dehr be ~ehr ~od ve ta'zimet ve ha~met-i herçe temamter ber golle-i kale nasb kerdend".

45 ~ bn Bibi, s. 152/s. 214; Yaz~c~o~lu, s. 135 vd.; Duda, s. 66 vd. "... ve sancak-~~ sultan

hastend, berhi ez merdom u Tekur ve fevci ez ha~em-i rnansur u bazi ez ümera sancak-~~ saltanat ra be-ezemet-i herçe temamter ruz-~~ ~enbe (1 Kas~m 1214) der ~ehr bordend ve ber feraz-~~ baru nasb kerdend".

(12)

66 SAL~M KOCA

Ayr~ca, Sultan ~zzeddin Keykâvus'un Ermeni seferinde Çinçin, Suriye se-ferinde de Merzban, Ra'ban ve Tell-ba~ir kalelerini dü~ürmesi üzerine saha-nat sanca~~, yine bu kalelerin savunucular~~ taraf~ ndan Sultan'dan istenerek burçlara çekilmi~tir46.

Sancak, sadece fetih, teslim ve hakimiyet alâmeti olarak de~il, ayn~~ za-manda hücum i~areti olarak da kullan~l~yordu. Meselâ, ~zzeddin Keykâ-vus'un Antalya Kalesi'ni ku~atmas~~ s~ras~nda "saltanat çetri ve sanca~~"mn hareket etmesiyle Selçuklu askerleri hücuma geçmi~lerdir47.

Ordu ile sanca~~n bir kalenin önünde görünmesi, o kalenin ku~at~ld~~~~ anlam~ na geliyor, kalede bulunanlar büyük bir korkuya dü~üyorlard~ . Me-selâ, ~zzeddin Keykâvus'un Suriye seferi s~ras~ ndan Selçuklu ordusu Ra'ban Kalesi'nin önüne gelince, ilk dikkati çeken ~ey Sultan'~n sanca~~~ olmu~tur. Saltanat sanca~~n~~ gören kale halk~, ku~aulacaklarm~~ hemen anlam~~lar ve büyük bir korkuya kap~lm~~lard~r48.

Sultan'~n sanca~~n~n görünmesi dü~mana ne kadar korku veriyorsa, Sel-çuklu askerlerini de o kadar sevindiriyordu: ~yi bir f~ rsat~~ de~erlendirerek Trabzon Rum imparatoru Kyr Aleksios'u esir alan Sinop taraf~~ uc askerleri, Sultan'~ n ordusu ile bölgeye gelmekte oldu~unu duyduklar~ nda, sevinçle kar~~lama haz~rl~~~na giri~mi~lerdir. Uc askerleri, ordu yalda~~nca, silâhlarm~~ ve techizatlar~m ku~anm~~~ olarak Sultan'~n sanca~~n~~ kar~~lamaya ç~km~~lar-d~r. Atlar~na binmi~~ olarak yol kenar~nda dizilmi~~ olan uc askerleri, Sultan görünür görünmez atlar~ ndan inmi~ler ve sayg~~ alâmeti olarak uzaktan yer öpmü~lerdir49.

Sancak ve bayrak sadece seferlerde de~il, Sultan'~n s~k s~k ç~kt~~~~ seyahat ve seyranlarda da (gezinti) ac~llyordu: ~zzeddin Keykâvus, Sinop'un fethin-den sonra vassal (tabi) hükümdar haline getirdi~i Trabzon Rum imparatoru Kyr Aleksios ile sahilde bir gezinti yapm~~t~r. Sultan'~n yapt~~~~ bu gezintide özellikle baz~~ hakimiyet sembolleri dikkati çekiyordu. Gerçektende o, bu ge-zintide hâkimiyet sembolleri ile donat~lm~~~ olarak at~ n~ n üzerinde ilerli-

46 ~bn Bibi, s. 164, 187, 188/s. 230, 256, 258; Yaz~c~o~lu, s. 144, 168 %Tl.; Duda, s. 72, 84.

47 ~ bn Bibi, s. 144/s. 205; Yaz~c~o~lu, s. 166; Duda, s. 62. "... ve bal-~~ ukab-~~ çetr-i cihangir gosade sod ve rayet-i mansur der hareket amed".

48 ~bn Bibi, s. 187/s. 256; Yaz~c~o~lu, s. 168. "Ehl-i Ra'ban ra ez ferr-i tolu'-u rayat-~~ saltanat ro'bi ve heras herçe temamter der dil u can zahir sod".

49 ~ bn Bibi, s. 149/s. 211; Yaz~c~o~lu, s. 132; Duda, s. 65. "... cümle asakir silâh puside be berk ve uddet-i mokemmel ve mocemmel istikbal-i rayet-i saltanat kerdend".

(13)

I. ~ZZEDD~N KEYKAVUS 67 yordu. Bu arada aç~lm~~~ olan "saltanat sanca~~" Sultan ile birlikte hareket ediyordu. Bu davran~~, ~üphesiz Sultan'~n manevi gücünü ve otoritesini son derece art~r~yordu. Öte yandan, Aleksios ise, hiçbir hükümdarl~ k almeti ta-~~ mamakla birlikte, kendisine tahsis edilmita-~~ olan at~n e~er örtüsünü (ga~iye) omuzuna alarak, at~n önünde belirli bir mesafe ile Sultan'~~ takip ediyordu50. Bu, ayn~~ zamanda, metbu-tâbi ili~kisini en etkili bir ~ekilde gözler önüne seren ender bir sahnedir.

8 - Çeu•

Sefer ve seyran (gezinti) esnas~nda ilgili görevliler (çetrdar) taraf~ndan hükümdar~n ba~~~ üzerinde ta~~nan ~emsiyeye "çetr" ad~~ verilirm. Bu hâkimi-yet sembolü kaynaklarda "çetr-i hümayun", "çetr-i hüsrev-i seyyargan", "çetr-i

padi~ah", "ukab-1 çetr-i cihan gir" "çetr-i mansur" gibi deyimlerle

belirtilmi~-dr. Baz~~ tarihçiler, birkaç tarihi kay~da bakarak, Türkiye Selçuklu sultanlar~-n~n kulland~klar~~ çetrin siyah renkte oldu~u hükmüne varm~~lard~r52. Ka-naatimizce, bu kay~ tlar, çetrin rengi hakk~nda kesin ve genel bir hükme varmak için yeterli de~ildir; ba~ka delillere de ihtiyaç vard~r. Bize göre, Sel-çuklu sultanlar~mn t~razlar~, bayraklar~, sancaklar~~ ve çetrleri hep ayn~~ renkte idi. ~imdilik bir tahminde bulunmak oldukça zor olmakla birlikte bu rengin k~rm~z~~ olmas~~ kuvvetle muhtemeldir. Öte yandan, t~pk~~ bayrak ve sancakta oldu~u gibi, çetrin üzerine de hükümdar~n kendi ad, unvan ve lakaplar~n~~ nak~ettirmi~~ oldu~u dü~ünülebilir.

Sultan~n çetri, büyüklü~ü ve rengi ile çok uzaktan bile te~his edilebili-yordu. Böylece, çetri uzaktan gören tabi hükümdarlar ve devlet erkân~, sayg~~ alân~eti olarak atlarmdan iniyorlard~".

Öte yandan, çetr sava~~ meydan~nda hükümdar~n bulundu~u yeri belir-leyen ve gösteren bir hâlcimiyet sembolü idi. Yani, çetr vas~tas~yla hükümda-r~n sava~ta bulundu~u yer kolayl~kla tayin ve tespit edilebiliyordu. Ayr~ca, çetrin yere dü~mesi de ordunun bozuldu~u anlam~na geliyordu".

~bn Bibi, s. 153/s. 216, Yaz~c~o~lu, s. 137 vd. "... Sultan saati ber etraf-~~ sevail ba râyet-i cihangir her efrahte (...) seyran fermud"...

51 "Çetr" sözü Türkçe "çad~r" kelimesinden bozma bir isimdir.

52 ~.H. Uzunçar~~l~, a.g.e., s. 71; Cl. Cahen, Pre-Ottoman Turkey, s. 220; K. Erdmann, a.g.e., s. 7.

53 V. Gordlevski, a.g.e., s. 289.

(14)

68 SAL~M KOCA

Çetr, Sultan ~zzeddin Keykâvus'un düzenledi~i seferlerde de türlü vesi-lelerle geçer: Yukar~da ayr~ca görüldü~ü gibi, Antalya ku~atmas~nda "Sultan'~ n çetrinin aç~lmas~~ ve saltanat sanca~~n~ n hareket etmesiyle" Sel-çuklu ordusu hücuma geçmi~tir".

Çetr, ba~ka bir kay~da göre de, ordunun hareket yönünü belirleyen bir i~aret olarak kullan~lm~~t~r: Sultan ~zzeddin Keykâvus'un Ermeniler üzerine düzenledi~i seferde (1 2 1 6), "saltanat çetri" Kösi Deresi'nden ordugâh ola-rak belirlenen Gökerin'e gelmi~tir56. Burada ayr~ca, Sultan'~n maiyetinin ve Selçuklu ordusunun saltanat çetrini takip etmi~~ oldu~unu söylemeye bile ge-rek yoktur.

9 - Nevbet

Nevbet, saltanat saray~n~n kap~s~nda ve saltanat çad~r~n~n önünde, belirli zamanlarda, genellikle namaz vakitlerinde, zaman~ n devlet orkestras~ n~ n konser vermesi demektir. Ba~~ms~z hükümdarlar namaz vakiderinde olmak üzere günde be~~ defa, tabi hükümdarlar ise, günde üç defa nevbet çald~rabi-liyorlard~".

T~ pk~~ Büyük Selçuklu sultanlar~~ gibi Türkiye Selçuklu sultanlar~~ da günde be~~ defa nevbet çald~r~yordu58. Onlar~n orkestra tak~m~nda "davul" (tabl ve tebire, kös), "borazan" (kerna, nakkare), "ney" (nay) vs. gibi çalg~~ âletleri bulunuyordu59.

Nevbet sadece bar~~~ zamanlar~nda hakimiyet sembolü olarak çald~r~lm~-yordu. Sava~larda özellikle kesin sonuç al~nmak istendi~i zaman, hücuma geçerken askeri co~turmak için nevbet vurduruluyordu. ~zzeddin Keykâvus, hem Kayseri'de karde~i Melik Alâeddin Keykubâd'~n ku~atmas~ndan s~yr~l~ r-ken, hem de Antalya fethi s~ ras~nda askeri co~turmak için nevbet çald~ rm~~-ur60.

10 - Ota~~ (Saltanat çad~n)

Ota~~ da t~pk~~ saray gibi bir hâkimiyet sembolüdür. Ota~~n hazineden

ç~ kar~l~p kurulmas~, sefere ç~ kma i~areti say~l~ rd~~ ve ne tarafa sefer yap~la-

55 ~bn Bibi, s. 144/s. 205; Yaz~c~o~lu, s. 125; Duda, s. 62.

56 ~bn Bibi, s. 163/s. 229; Duda, s. 71. "... ve çetr-i hümayun ez rah-~~ Kösi Dere be-Kökerin

amed".

57 M.A. Köymen, Alp Arslan ve Zaman~, II, s. 25; ayn~~ yazar, Tu~rul Bey ve Zaman~, s. 77 . 58 ~.H. Uzunçar~~l~, a.g.e., s. 74.

59 ~bn Bibi, s. 118, 144/s. 168, 205; ~.H. Uzunçar~~l~, a.g.e., s. 74; K. Erdman, a.g.e., s. 12.

60

(15)

I. IZZEDDIN KEYKAVUS 69 caksa, ota~~ o tarafa gidilecek bir yerde kurulurdu; ordu da onun etraf~ nda toplan maya ba~larch61.

Ota~~ için kaynaklarda, "dehliz-i mübârek", "dehliz-i cihanpenah",

"seraperde-i mübârek", "seraperde-i saltanat" veya sadece "dehliz" ve "seraperde" deyimleri kullan~lm~~t~ r. Sultan ~zzeddin Keykavus'un ota~~n~n

~ekli, büyüklü~ü, iç düzeni ve rengi hakk~ nda hiç bilgimiz yoktur. Yaln~ z, içinin perdelerle bölünmü~~ olmas~na bak~l~rsa, oldukça büyük idi". Nitekim, kaynaklarda Alâeddin Keykubad'~n ota~~n~n çok büyük oldu~u belirtilmi~tir. Hattâ, bu ota~~n üç direkli olmas~na bak~l~rsa", onun normal üç çad~r büyüklü~ünde oldu~u hükmüne kolayca var~labilir.

Hükümdar~n bütün sefer boyunca içinde kald~~~~ ota~~n türlü odalar~~ vard~r. Sefer müddetince sava~~ meclisleri ota~da toplan~r, ziyafetler ota~da verilir, resmi kabuller hep ota~da yap~l~rd~.

Sultan ~zzeddin Keykavus'un saltanat ota~~~ kaynaklarda ilk defa Antalya seferi vesilesiyle görülür: Keykâvus, sefer karar~~ al~nca, saltanat ota~~~ (dehliz-i mübârek) Antalya'n~n fethi niyetine Konya'n~n Ruzbe ovas~nda kurulmu~-tur. Bundan sonra gönderilen fermanlar gere~ince, büyüklü küçüklü bütün komutanlar emirlerindeki askerlerle Ruzbe ovas~na gelerek, saltanat çad~r~-n~n etraf~nda toplanm~~lard~rTM.

Sultan ~zzeddin Keykâvus, sava~~ s~ras~nda esir al~nan hükümdarlar~~ ve gelen elçileri de saltanat çad~r~nda kabul ediyordu. Mesela, o, Sinop seferi s~ras~nda (1214) uc askerleri taraf~ndan esir al~nan Trabzon Rum impara-toru Kyr Aleksios'u saltanat çad~r~nda (seraperde-i mübârek) kabul etmi~-tir65. Öte yandan, kaynakta belirtilmemelde birlikte, Keykavus'un burada esir imparatoru taht~na oturmu~~ ve ba~~nda tac~~ bulundu~u halde kar~~lam~~~ oldu~u muhakkakur.

~zzeddin Keykavus, Ermeniler üzerine düzenledi~i seferde de (1216), teslim olmay~~ kabul eden Çinçin Kalesi ileri gelenlerini ota~~nda (dehliz-i cihanpenah) kabul etmi~tir. Kalenin ileri gelenleri bu görü~mede, adet ge-

61 M.A. Köymen, Tu~rul Bey e Zaman~, s. 76 vd. 62 ~bn Bibi, s. 210/s. 284; Yaz~c~o~lu, s. 194. 63 H. Duda, s. 198; K. Erdmann, a.g.e., s. 15.

" ~bn Bibi, s. 143/s. 203; Yaz~c~ o~lu, s. 124. "Dehliz-i mübarek niyyet-i feth-i Antalya be-sahra-y~~ Ruzbe (...) nasb kerdend".

65

(16)

70 SALIM KOCA

re~ince kaleye çekilmek üzere Sultan'dan saltanat sanca~~ n~~ istemi~lerdir. Böylece, kaleye götürülen saltanat sanca~~, Sultan'~n memurlar~~ (nüvvab-~~ divan) taraf~ndan burca çekilmi~tir66.

Sultan ~zzeddin Keykâvus, Suriye seferinde ( 1218) Eyyubi ordular~~ ko-mutan~~ Melik E~ref ile yapt~~~~ kar~~la~mada ota~~n~~ sava~~ meydan~n~n orta-s~nda kurdurmu~tur. Fakat, bir süre sonra karars~zl~~a dü~en Sultan, ota~~n~~ birkaç defa toplatm~~~ ve tekrar kurdurmu~tur. Aynca, ota~~n~~ her kurduru-~unda da sava~~ meydan~ndaki yerini de~i~tirmi~tir. Bu durum kar~~s~nda son derece ~a~~rm~~~ olan Melik E~ref, Sultan'~n bu hareket tarz~na bir türlü an-lam verememi~tir. Ak~am olunca da, Sultan ota~~na çekilmi~, komutanlar ve askerler silâhlann~~ ku~anm~~~ olarak ota~~n etraf~nda sabaha kadar dola~arak, nöbet tutmu~lard~r. Sabahleyin ani bir kararla ota~~n~~ toplatan Sultan ~zzed-din Keykâvus, sava~~ meydan~m terkederek, Elbistan'~n yolunu tutmu~tur67.

// - Tu~ra ve Tevki'

Ferman, men~ur, misal (yaz~l~~ ve sözlü emir), fetihname, mektup ve antla~ma metni gibi hükümdar~n in~a Divan~'ndan ç~kan resmi vesikalar~ n üst taraf~na devletin ve hükümdann alâmeti olarak çizilmi~~ ve yaz~lm~~~ i~aret-lerle isim, lakap ve dua cümlesinden olu~an bir çe~it mühür ve imzaya tu~ra ad~~ verilmektedir.

~lk Selçuklu tu~ras~ , O~uz Türkleri'nin sembolü olan "ok ve yay" i~are-tinden ibâretti. Tu~rul Bey, Halife'den ald~~~~ unvanlan yay i~aretinin içine yazd~rarak, tu~raya yeni bir mahiyet ve muhteva kazand~rm~~ ur68. Fakat, Tu~rul Bey'den sonra tu~ran~n bu ~ekliyle devam edip etmedi~i hakk~ nda hemen hemen hiç bilgimiz yoktur. Yaln~z, ~bn Bibi, Türkiye Selçuklu sultan-lar~n~n tu~ralannda yay i~aretini kullanmakta olduklar~n~~ belirtmi~se de, bu husus ~u ana kadar ba~ka hiçbir kaynak ile desteklenememi~tir.

Sultan I. ~zzeddin Keykâvus'un K~bns Kral~~ Hugues'e yazd~~~~ Eylül 1216 tarihli bir mektubun üst taraf~nda k~rm~z~~ mürekkeple yaz~lm~~~ "Sultan" ibâ-resi yer alm~~t~r. Osman Turan ve Claude Cahen'e göre, bu ibre, Keykâ-

66 ~bn Bibi, s. 164/s. 230; Yaz~c~o~lu, s. 144. 67

~ bn Bibi, s. 190/s. 266 vd.; Yaz~c~o~lu, s. 179; Duda, s. 88. 68 Ebu'l-Ferec (Bar Heb~-aeus), Ebul-Ferec Tarihi, I, trc. Ö.R. Do

~rul, Ankara 1945, s. 298, 305.

(17)

I. IZZEDD~N KEYKAVUS 71 vus'un yabanc~~ hükümdarlarla yapt~~~~ yaz~~malarda kulland~~~~ tu~ras~~ idi69. Di~er Selçuklu sultanlar~~ da, resmi vesikalar~n ba~~na besmele ile "sultan" unvarum yazarak, ayn~~ tu~ray~~ kullanm~~lard~r".

Büyük Türk dilcisi Ka~garl~~ Mahmud, tu~ra (tu~rag) kelimesini Arapça "tevki" sözü ile kar~~lam~~sa da?' bu iki kavram~n Selçuklu devrinde tama-men ayn~~ anlam~~ ifade etmedi~i anla~~lmaktad~r. Gerçekten de, Tu~rul Bey'den sonra gelen Selçuklu sultanlan ~slami gelene~e uyarak, tu~radan ba~ka bir tak~m tevkiler kullanm~~lard~r72.

Sultan ~zzeddin Keykavus'un birçok ferman, men~ur ve misal gönder-di~i ve vergönder-di~i bilinmekle birlikte, onun tevki'ine dair hiç bilgi yoktur".

12 - Yüzük

Türkiye Selçuklu hükümdarlan devlet i~lerini sadece ferman ve misaller vas~tas~yla görmüyordu; onlar baz~~ özel durumlarda yüzüklerini birine vere-rek, onu, yap~lmas~n~~ istedikleri i~~ için görevlendiriyorlard~. Ba~ka bir ifade ile, elinde sultamn yüzü~ü olan ki~i, özel veya resmi bir i~in görülmesi için sultan taraf~ndan memur edilmi~~ demekti. Bu bak~mdan, yüzük de, t~ pk~~ tu~ra ve tevki' gibi bir hakimiyet sembolü say~l~r.

Kaynakta Sultan ~zzeddin Keykavus'un yüzü~ü bir defa, o da ölümü vesi-lesiyle geçer: Sultan ~zzeddin Keykavus öldükten sonra (1220), devlet büyük-leri Sivas'ta toplanarak Selçuklu tahuna Melik Alâeddin Keykubad'~~ ç~kar-maya karar vermi~lerdir. Beylerbeyi (Melikü'l-ümera) Seyfeddin Ay-aba, Ma-latya yak~nlar~nda Geze~pirt Kalesi'nde hapis bulunan Alâeddin Keykubad'a haberi bizzat kendisi götürmek istemi~tir. Zira, daha önce Alâeddin Keyku-bad'~~ hapse kendisi götürmü~tü. Bu yüzden aralar~nda husumet bulunu-yordu. O, bu vesile ile, kendisini Alâeddin Keykubâd'a affettirmeyi ve tekrar teveccühünü kazanmay~~ dü~ünmektedir. Devlet adamlar~, Seyfeddin Ay-

69 O. Turan, Türkiye Selçuklular~~ Hakk~nda Resmi Vesikalar, Ankara 1958, s. 25; Cl. Cahen, a.g.e., s. 36 vd.

70 O. Turan, a.g.e., s. 25. 71 Ka

~garl~~ Mahmud, Divanü Lugati't-Türk, I, Ankara 1939-1941, s. 462; II, s. 272 vd.; O. Turan, a.g.e., s. 24; J. Deny, Tu~ra mad., ~A.

72 Bilgi almak için bkz. O. Turan, a.g.e., s. 25; ~.H. Uzunçar~~l~, a.g.e., s. 27, 69; Taeschner, Tavki, El.

73 Sultan I. ~zzeddin Keykâvus'un in~a Divam'ndan ç~kan ferman, men~ur ve mis'aller için bkz. ~bn Bibi, s. 134, 142, 146, 154, 162, 170 vd., 185, 187, 188/s. 192, 203, 207, 216, 227, 237, 238, 254, 256, 257.

(18)

72 SAL~ M KOCA

aba'n~ n teklifini kabul etmi~ler ve onu bu hususta yetkili k~lmak için mer-hum Sultan'~n yüzü~ü ile yas alâmeti olarak siyaha boyanm~~~ mendilini ken-disine vermi~lerdir. Bu hâkimiyet sembollerini yan~na alan Seyfeddin Ay-baba, hemen yola ç~ km~~; Gezerpirt Kalesi'ne var~nca, kale komutamndan izin al~p içeri girmi~~ ve Alâeddin Keykubad'a durumu naldederek, yan~ndaki sembolleri kendisine vermi~tir". Gerçekten de, Keykubad'~n Seyfeddin Ay-aba'ya inanmas~~ için, ~zzeddin Keykavus'a ait bu hâkimiyet sembollerinin gösterilmesi kafi gelmi~tir.

Yüzük, en çok Sultan II. G~yaseddin Keyhüsrev'in saltanat~= ilk y~ lla-r~ nda emir Sâdeddin Köpek tarafindan kullan~lm~~t~r. Keyhüsrev'in zay~f ka-rakterde bir hükümdar olmas~ndan yararlanan Sâdeddin Köpek, Sultan'dan ald~~~~ yüzük ile gayesi önünde engel olarak gördü~ü rakiplerini birer birer ortadan kald~rm~~ur75.

13 - Kemer, Külâh, Ok ,Yay, Tu~, K~l~ç, Çizme

Kemer, külah ve yay~~ da hâkimiyet sembolleri aras~nda saymak gerekir. Zirâ, s~k~~ bir ku~atrnadan sonra Antalya ~ehrini geri alan Sultan ~zzeddin Keykavus, belinde "kemer", ba~~nda "Keyani külah" ve kolunda "yay" oldu~u halde törenle ~ehre girdi~i dikkati çeltmi~tir76.

Bunlardan kemer ve yay, herkesin kulland~~~~ alelâde birer kemer ve yay olmay~p, hükümdara ait belirli özellikleri olan birer hakimiyet sembolüdür. "Keyani külah" ise, Kubâdâbâd saray~~ çinilerindeki resimlerden de anla~~la-bilece~i gibi77, sultanlara has, üç dilimli bir ba~l~k idi78.

Türkiye Selçuklu Devleti'nin en parlak devrinin yarauc~lar~ndan biri olan Sultan ~zzeddin Keykâvus'un k~sa saltanat döneminde (1211-1220) al-d~~~~ ve kullanal-d~~~~ hâkimiyet sembolleri bunlardan ibarettir. Öte yandan, kaynaklarda belirtilmemesine ra~men, "tu~", "k~l~ç" ve "çizme" gibi öteki

74 ~ bn Bibi, s. 204, 206/s. 278, 280; Yaz~c~o~lu, s. 189, 191; Duda, s. 92 vd. Ayr~ca bkz. ~ .H.

Uzunçars~l~, a.g.e., s. 75; K. Erdmann, a.g.e., s. 6. "... Engosteri ve desterçe-i sultan-~~ merhum ra be-resm nesan ber dast ..."

75 O. Turan, Selçuklular Zaman~nda Türkiye, ~stanbul, 1971, s. 409.

76 ~ bn Bibi, s. 145/s. 206; Yaz~c~o~lu, s. 127. "... Kemer-i Keykâvusi beste, külah-~~ keyani her

ser nehade, keman-i pehlevani der bazu efkende.."

77 M. Önder, Selçuklu Kubâd-it~âd Saray~~ Çinileri, Selçuk Dergisi, s. 3, (1988), s. 31-39. 78 "Keyani külah" iran Ahameniler hükümdarlar~ = sembolü idi.

(19)

I. ~ZZEDDIN KEYKA.VUS 73 Selçuklu sultanlar~~ taraf~ndan kullan~ld~~~n~~ bildi~imiz hâkimiyet sembolle-rini de ilâve edebiliriz.

Tu~~ ve k~l~ç, Hun Türlderinden beri bütün Türk devlederinde kullan~-lan iki hükümdarl~k sembolüdür. Bunlardan tu~; seferde, ak~nda ve sava~ta bayrak ve sancakla birlikte ta~~n~rd~.

Türkiye Selçuklular~nda çizme de hükümdarl~k sembolü say~l~yordu: Ça~da~~ kaynaklar~n kapdarma göre, tahum karde~i IV. K~l~ç Arslan'a kapt~-rarak, Bizans'a s~~~nan II. ~zzeddin Keykâvus (1260), ~stanbul'da ya~ad~~~~ sürgün hayat~~ boyunca t~pk~~ bir hükümdar gibi "k~rm~z~~ çizme" giymi~tir. Öte yandan, Karamano~lu Mehmed Bey'in deste~i ile Selçuklu tahuna ç~kan Alâeddin Siyâvu~~ (Cimri), Karamanhlann Mo~ollann deste~indeki Selçuklu ordusuna yenilmesinden sonra Bat~~ Uclarma kaçarak, Türlunenlere s~~~n-m~~ur. Fakat, Selçuklu, Mo~ol ordusu Siyâvu~'un pe~ini b~rakmam~~t~r; 1279 tarihinde Seyitgazi-Bolvadin aras~ndaki sava~ta çok say~da Türkmen ile Siyâ-vu~~ da ölmü~tür. Selçuklu askerleri ölüler aras~nda Siyâvu~'u aya~~ndaki "k~rm~z~~ çi~me"den tan~yarak bulmu~lard~79.

Sonuç

Yukar~dan beri verdi~imiz aynnul~~ bilgiden de anla~~laca~~~ üzere, Orta Ça~~ Türk devletlerinde hükmetme ve hükümdar olma gerçe~i, hükümdann büyük ölçüde belirli hâkimiyet sembollerini almas~na ve kullanmas~na ba~l~~ idi. Bundan dolay~, iktidar~n her el de~i~tirmesinde, yeni iktidar~n sahibi hükümdann yapt~~~~ ilk i~, selefine ait sembolleri silmek ve buna kar~~l~k kendi hâkimiyetini gösteren sembolleri yerle~tirmek olurdu. Görüldü~ü gibi, ~zzeddin Keykâvus da, babas~n~n Ala~ehir>de ~ehit olmas~ndan sonra, Selçuklu tahumn yeni sahibi olarak, kendi hâkimiyetini gösteren sembolleri hemen ihdas etmeye ba~lam~~~ ve dokuz y~ll~k k~sa saltanat döneminde belli-ba~l~~ bütün hâkimiyet sembollerini alm~~~ ve kullanm~~t~r. Bunlar; kaynakla-r~n sa~lad~~~~ ölçüde haklakaynakla-r~nda bilgi vermeye çal~~t~~~m~z "unvanlar",

lakaplar", "para", "hutbe", "uraz", "saray", "taht", "taç", "bayrak", "sancak", "çetr", "nevbet", "ota~", "tu~ra", "tevki'", 'yüzük", "kemer", "külah "ve 'ay"

gibi bir k~sm~~ manevi, bir k~sm~~ da maddi olan unsurlard~r. Hemen belirte-lim ki, bu sembollere sadece Sultan I. ~zzeddin Keykâvus de~il, yapt~klar~~

79 O. Turan, a.g.e., s. 497, 569; Müneccimba~t, Sahayifii'l-Ahbar, trc. ~st., 1939, s. 44; Anonfin Sdçuknâme, At~k., 1952, trc. s. 28, m. 43.

(20)

74 SAL~M KOCA

baz~~ de~i~iklikler (yaz~, i~aret, ibare ~ekil ve resimler v.s, gibi) ve ilâvelerle hemen hemen bütün Selçuklu hükümdarlar~~ da sahip olmu~lard~r.

Keykâvus da, sahib oldu~u belirli sembollere, askeri ba~ar~lar~n~n sonu-cunda yenileri ekleyerek, onlar~~ daha da art~rm~~~ ve zenginle~tirmi~tir. Me-sela, o, Sinop'u fethedince (1214), bu fethin alâmeti olarak "Sultanül-Galib" unvan~ n~~ alm~~t~r. Ayn~~ ~ekilde, Keykâvus, Sinop'tan sonra Antalya'y~~ geri al~p (1216), devleti tabii s~n~rlar~ na ula~urarak, Selçuklu ekonomisine ku-zeyde ve güneyde iki önemli liman kazand~rd~ktan sonra da, unvanlar~na

"Sultanii'l-berr ve'l-bahreyn"(Karan~n ve iki denizin Sultan~, yani Anadolu ve Karadeniz ve Akdeniz'in Sultan') ibâresini ilave etmi~tir. Diyebiliriz ki, bu unvanlar, onun sadece hakimiyetini de~il, emsalsiz ba~ar~lar~n~n birer sem-bolü olarak ad~n~~ da ebedile~tirmi~tir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak, çalışmamızın konusu olan Ahlat müzesi envanterine kayıtlı Selçuklu dönemi eserleri içinde bulunan hayvan figürleri, bu canlıların dönemin

Amaç: Bu çalıĢma okul öncesi çocuklara yönelik Piaget‟nin kuramına dayalı beslenme eğitiminin geliĢtirilmesi, uygulanması ve bu eğitimin çocukların

得安緒®錠 Deanxit® 藥品成分名:Flupentixol,Melitracen 藥品外觀:明紫色,圓凸形,錠劑;大小:0.7 公分

[r]

[r]

Soruların cevaplarını, her sorunun hemen altında ayrılan yere yazınız.. Ba¸ska yerlere veya ka˘gıtlara yazılan cevaplar

İmalatı yapılacak parçanın yüzeylerinin çoğu aynı yüzey kalitesinde işlenecekse yüzeylerin işleme işaretleri resim üzerine istenilen yerlere konur ve yüzeylerin çoğuna

Görüldüğü gibi, İzzeddin Keykâvus da, babasının Alaşehir>de şehit olmasından sonra, Selçuklu tahumn yeni sahibi olarak, kendi hâkimiyetini gösteren sembolleri