İSTANBUL SARNIÇLARI
YE HALTINDAKİ
SÜTUN
ORMANLARI
Rom a ve B iza n s d ö n e m le rin d e y a p ıla n sa yısız s a rn ıçta n ,
b a ş ta Y e re b a ta n , B in b ird ire k ve M y r e la io n o lm a k ü z e re
b a z ı d e v s a rn ıç la r g ü n ü m ü z e k a d a r ulaşm ıştır.
I İ M ir Müslüman evinin B avlusuna giriyor, ka-ranlık ve rutubetli bir merdivenin son basa mağına kadar bir meşalenin ışığında iniyorum. Karanlığın verdiği dehşeti daha da arttıran çivit renkli bir ışıkla yer yer aydınlanmış yeşilimsi sular,
kara kubbelerin altında kayboluyor. Meşale, kapının yanındaki kemerleri kırmızıya boyuyor, üzerinden sular sızan duvarları parlatıyor ve her ta rafta, budanmış sık bir ormandaki ağaç gövdeleri gibi göz önüne dikilen bitmez tükenmez sütun dizilerini belli belirsiz ortaya çıkarıyor..."
Bunlar, İtalyan gezgini ve yazarı Edmondo De Amicis'in 1874 yılında Yerebatan Sarnıcı'nı gezerken duydu ğu korku dolu hayranlığı anlatan cüm leler. Yazar, bu uçsuz bucaksız yeraltı ormanının bittiği yeri bulmak için sandalla yola çıkan ve bir daha geri dön meyenlerin ürperti verici hikâyelerini dinlerken dehşet içinde kalıyor.
Yerebatan Sarnıcı, İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak için yapılmış dev sarnıçlardan yalnızca biri. Suyu getire bilmek ve depolayabilmek, bütün de virlerde şehrin baş sorunlarından ve imar faaliyetlerinden biri olmuş. İlk ça lışmalar Roma İmparatoru Hadrianus döneminde başlamış. Bozdoğan Keme ri gibi dev eserler daha sonraki dönem lerde defalarca onarılarak, Trakya'daki su kaynaklarım şehre akıtıp durmuş. Ama taşınan bu suyu depolamak gerek. İşte bu amaçla, önce açık sonra da kapa lı tip sarnıç yapımına geçilmiş.
Bizans dönemi açık sarnıçlarından üçü, kısmen de olsa günümüze kadar ulaşabilmiş: Hebdomon, Karagümrük ve Hagios sarnıçları.
Bakırköy'deki Hebdomon açık sarnıcı 127 metre uzunluk, 90 metre—»
TV -5000.1b
52 SKYLIFE 4 / 9 0 F ot o ğ ra fl a r: Ta rı k E R S O YCISTERNS OF ISTANBUL
6. yüzyılda Uudtinianus tarafından inşa ettirilen Yerebatan, zeykle işlenmiş sütunlar ormanı gibidir.
Built in the 6th century by order of Justinianus I, Yerebatan looks like a forest, of neatly carved columns.
AN
UNDERGROUND
MAZE OF
PILLARS
Y e re b a ta n , B in b ird ire k a n d M y re la io n a re the m a jo r surviving cisterns o f the m a n y b u ilt in the R om an a n d B yza n tin e era.i l I enter t^ie courty ard ° f a
I Moslem house and go down to
■ the last step o f a dark, damp staircase by the light o f the burning torch. The greenish water which is lighted here and there with an indigo light that accentuates the terror of darkness disappears under the black domes. The light dyes the arches near the gate red, making the walls shine with the water oozing from the endless rows o f columns all around, a dense jungle o f newly pruned trees..."
These are the lines written by the Italian traveller and author, De Ami- cis expressing the admiration mixed with awe he experienced when he visited the Yerebatan cistern in 1874. The author stands amazed as he listens to the shocking stories of those who set out in rowboats to find the end of this immense underground jungle, and never came back.
The Yerebatan cistern is only one of the gigantic cisterns which were cons tructed in order to meet water needs of the city of Istanbul. Transporting and storing water has always been one of the main problems and priorities of municipal planning. The first work started during the period of the Roman Emperor, Hadrian. The huge works of art such as the Bozdoğan Aquaduct, thanks to frequent repairs in later years, brought water from Thrace to the city. But the water needed to be stored. For this end, first, reservoirs and then, closed cisterns were built.
Three o f the reservoirs o f the Byzantine era have survived, albeit damaged, to the present day. These are the Hebdomon, Karagümrük and
genişlik ve 11 metre derinlikte inşa edilmiş. Sarnıcı kuşatan destek duvar larında kullanılan yapı tekniği özellikle ilgi çekici. Bugün Karagümrük Stadyu- mu'nun bulunduğu yerde ise, kenarları 152 metre olan kare planlı ve 11 metre derinlikteki açık su sarnıcı kalıntıları hâlâ ayakta. Altımermer'deki Hagios açık sarnıcı da, dev boyutlarıyla günü müze kadar ayakta kalabilmiş en eski sarnıçlar arasında yer alıyor.
7. yüzyıldan sonra kapalı sarnıçlar dönemi başlamış. Çoğu yıkılmış ya da toprak dolmuş olan sayısız sarnıçtan, Binbirdirek, Yerebatan ve Myrelaion sarnıçları temizlenip restore edilmiş ve ziyarete açılmış örneklerin başında ge liyorlar.
Sultanahmet Camii ile Çemberlitaş arasındaki alanda bulunan Binbirdirek, I. Constantinus döneminde Romalı Senatör Philaksenus tarafından yaptı rılmıştır. 64 x 67 metre boyutlarındaki yapı, üzerini örten tonoz sistemiyle sıra halinde dizili 224 sütun tarafından taşınıyor. Bizans'ın son dönemlerinde kendi haline terkedilen bu sarnıç, Osmanlılar tarafından ipek ve iplik imalathanelerine tahsis edilmiş. Bugün temizlenip onarılmış bulunan sarnıç,
keşfedilmeyecek
olan nice sarnıcı
kapkara bir dünyada
öylece duruyor...
Many a cistern in
Istanbul, which has
not been discovered
and possibly will not
be, just lie there in a
pitch-dark world...
Hagios reservoirs.
The Hebdomon reservoir in Bakır köy marina measures 127 by 90 me ters, and is 11 meters deep. The cons truction technique that was employed in the building of the supporting walls surrounding the reservoir is particu larly significant.
Today, on the site of the Karagüm rük Stadium, the remains of a square reservoir measuring 152 meters in length and 11m eters in depth can be seen. The Hagios reservoir in ALti- mermer, too, is among the oldest re servoirs which have survived to the
İstanbul'un bilinen açık sarnıçlarından biri de Çukurbostan açık sarnıcıdır.
Cukurbostan open cistern is another one of Istanbul's known open cisterns.
present day.
The period of the cistern started after the 7th century. Among the innumerab le cisterns built, most o f which have been destroyed or filled with earth, the Binbirdirek, Yerebatan and Myrelaion cisterns have been cleaned, restored and opened to the public. Birbirdirek, which is situated in the area between the Blue Mosque and Çemberlitaş was commissioned by the Roman Senator, Philaksenus during Constantine's rule. The 64m. by 67m. structure is suppor ted by 224 pillars arranged in 16 rows. The cistern was abandoned in the late Byzantine era and utilized as a silk and thread factory by the Ottomans. Today, the restored cistern attracts the attenti on of tourists and researchers.
The closed cistern near Myrelaion Monastery, otherwise known as Bod rum Mosque in Laleli, is one of the last examples o f the Byzantine cistern.
The Yerebatan cistern, which is the largest cistern in Istanbul, was built by Justinian 1 in the 6 th century. The— ►
Soğukçeşme Sokaktaki eski bir sarnıç, restore edilerek restoran haline getirildi, "Sarnıç Restoran" adıyla hizmete açıldı.
An ancient cistern at Soğukçeşme Street has been restored and con verted to a restaurant, which has gone into service under the name "Sarnıç (cistern) Restaurant".
turistlerin ve araştırmacıların büyük ilgisini çekiyor.
Laleli semtinde "Bodrum Camii" olarak bilinen Myrelaion Manastır Kili sesi yanındaki kapalı sarnıç, inşa tarihi bakımından Bizans sarnıçlarının son örneklerinden.
İstanbul'daki en büyük kapalı sarnıç olan Yerebatan sarnıcı ise, I. Justinia- nus tarafından 6. yüzyılda inşa ettiril miş. 140 x 70 metre boyutlarındaki sarnıcı 336 dev sütun taşıyor. İçinde hâlâ su bulunması, bu sarnıcın orijinal görünümünü korumasını sağlamış. Binbirdirek Samıcı'nm sade sütunları na karşılık Yerebatan, büyük bir özen ve zevkle işlenmiş sütunlar ormanı halinde. 9 metre yükseklikteki sarnıç, iki yıl süren temizlik ve restorasyon çalışmaları sonunda 1987'de turistlerin ziyaretine açılmış.
Yerebatan'a, Ayasofya'nın hemen karşısında yer alan küçücük bir yapının içindeki merdivenlerle inilir. Yapı, artık meşalelerle değil, modem araçlar la aydınlatılmasına, "çivit renkli bir ışıkla yer yer aydınlanan yeşilimsi sular kara kubbenin altında kaybo luyor" izlenimi vermemesine karşılık, hâlâ insanın içini ürperti ve hayranlıkla titreten o esrarlı havasını komyor.
Bu ünlü ve büyük sarnıçlar dışında, İstanbul'da eski yapıların altına gizlen miş sayısız kapalı sarnıç bulunduğu bilinmektedir. 1893 tarihinde yapılan dar kapsamlı bir araştırma bile bunlar dan 35 tanesinin tesbitini sağlamıştı. Keşfedilmemiş ve belki de hiçbir za man keşfedilemeyecek olanlar ise, de rin bir sessizlik içinde, şehrin altındaki o kapkara dünyada öylece durmaktadır lar •
cistern, which measures 140m. by 70m., is supported by 336 gigantic pillars. As it still contains water, it has kept its original character. In contrast to the simple pillars o f the Birbirdirek cistern, the pillars of Yerebatan are decorated with care and taste. The 9m. high cis tern was opened to visitors in 1987, at the end o f two years cleaning and restoration. The stairs in a tiny building just opposite Ayasofya lead down to Yerebatan. Although the building is lit by modern lighting equipment, not by torches, it does give the impression of
"the greenish water which is lighted here and there with an indigo light disappearing under the black domes", keeping its magical air which fills one with admiration and amazement.
Alongside these vast cisterns, there are innumerable other cisterns hidden under the old buildings in Istanbul. Even a limited survey, carried out in 1893, located 35 of them. The ones which have not been, and may never be discovered lie still and quiet in a pitch- black world below the city •
SKYLIFE 4 / 9 0 5 7
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi