• Sonuç bulunamadı

Anadolu Kavağı'nda bir kız

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anadolu Kavağı'nda bir kız"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Anadolu. Kavağında Bir Kız

K

Syü uç yıl önceki bir ziyaretimde oriu ilk defa... gördümdü. Evler nihayet bulduktan sonra çeşme ve metrûk mezar­ lığa doğru devam eden yolun ağaçlarından birine tırmanmış, yüksrk bir dala ata biner gibi oturmuştu. Ve ağacın a tında oynaşan kız, erkek birço* çocuğa ku­ manda ediyor, emirler veriyordu. Ben geçerken seslendi :

— Efendi, bir çeyrek versene I Hiç duymamış halile ilerleyince, bir kahkaha içinde :

— A, köralasıca herif frenkroiş, anla­ madı I dedi.

Durup başımı çevirdim.

— Frenk değilim çocuğum Sana mah­ sus cevap vermedim. Bu fena şeye alışma! Belki ben kendisini utandırmak iste­ miştim ama, o eskisi kadar şen ve rahat, bir kere daha gülmüştü Ve emri altında oynayan çocuklara mı hitap ettiğini, yoksa kendi nefsile mi hasbıhal ettiğini anlatmı- yan bir eda ile, hemen aynı kelimeleri kullanarak :

— A, körolasıca herif Türkmüş* sözü­ mü anladı, demişti.

On onbir yaşlarında, belki daha büyük ve altın gibi sarı saçlı bir kızdı. İri, yem­ yeşil gözleri vardı. Güneşten yanmış teni

sarı saçlarından adeta koyu bir renk al­ mıştı. Ayakları çıplaktı ve çok eski ve rengi pek atmış entarisinin birçok yırtı­ ğından, yüzüne nisbetle çok beyaz olan vücudu görünüyordu. Büyüdüğü zaman pek güzel olacağı besbelliydi.

Tekrar bir kahkaha ile mukabele

(2)

mensek için on* başka bir nasihatta bulun- mıysrak yürümüştüm. Karşıdaki d*ğm etek­ lerine geçmek ve oradan nihayetteki kale harabesine kadar çıkmak üzere yollar ara­ ya araya uzaklaşmıştım. Tatlı bir sonba­ har akşamıydı.

İkinci defa olarak ona bu sefer, bu temmuz ayının pek sıcak bir gününde, akşama doğru rastladım. Şehrin müthiş bir güneşten cayır cayır yanıp tutuştuğu bir saatte şirket vapurile Anadolu Kava­ ğına gelmiş, iskele başındaki kahvenin o heybetli ve muazzam ağaçları altında uzun bir zaman oturmuştum. Sonra, bine- . eğ^m vapurun gelmesine hemen bir saat kadar varken, kalkıp kahvenin ardındaki meydana çıkmış, eski ahşap evlerin ara­ sından geçerek vadiye Hoğru yürümüştüm. Ve bu esnada o üç yıl evvelki yaramaz köy kızı tabiî hatırımda yoktu Fakat çeş­ menin yanındaki ağaçlardan birine kendi­ sini dayanmış gördüğüm zaman, onu he­ men tanımakta hiç zahmet çekmedim,

Aradan geçen üç yıl içinde çok büyü­ müş, gelişmiş, kocaman birşey olmuş. Saçları hep öyle altın sarısı renginde ve güneşten yanık teni adeta saçlarından koyu, yemyeşil gözleri bilmem ki daha mı irileşmiş. Yanakları al al ve dudakları kızıl. Sırtında yine eski ve rengi atmış, sade yırtıkları dikilmiş bir entari göğsün­ de iki lâtif yuvarlak ifşa ediyor. Beline kadar inen iki kalın örgü saçı var ve eski entaresi ancak diz kapaklarına varıyor. Bacakları çıplak ve tırmık, bere içinde. Ayaklarında takunya.. Yalnız etrafında çocuk, büyük kimse yok. Ve sırtını bir ağacın gövdesine dayamış, elinde su ile dolu bir büyük bardak tutuyor.

Büyük bardak sade su ile değil üzüm tanelerde de dolu. Bu üzüm tanelerini

(3)

birer birer, ikişer ikişer çıkarıp yiyor. Bu sıc«ğı daha geçmemiş günün akşa­ mında, belki soğuk bir suyun iyi soğut­ muş olduğu üzüm tanelerini parmaklarda bardaktan çıkarıp her sefer bir müddet sey­ rettikten sonra ağzına atıyor.Ve mukkak ki, sıcaktan ve sıcak kanından ateş kesilmiş vücudunda, her sefer, leziz bir serinlik dola­ şıyor. Yakınında duruyor, kendisini seyre koyuluyorum. Acaba yine gelip geçenden yollarda para istiyor ve vermiyenlerle - belki verenlerle de olduğu gibi - kahka­ halarla gülüp eğleniyor mu ? Fakat, para istemek için de olsa beni görmeğe, bana bakmağa tenezzül etmedi. Sonra birden gözleri şiddele parladı ve zaten renkli yanakları alev alev oldu. Bardak elinde kaldı ama üzüm yemeği unuttu.

Yeşil gözlerinin yanıp tutuşarak dikili kaldığı tarafa başımı çevirdim ve ileriden onbeş on altı yaşlarında bir erkek çocu­ ğunun bize doğru geldiğini gördüm. Gü­ neş altında gezmekten teni tunç rengi bağ­ lamış, simsiyah saçlı ve simsiyah iri gözlü bir erkek çocuğu idi. Göğsü bağrı açıktı ve gömleğinin kolları, dirseklerinden yukarıya kıvrılmıştı. İnce belini bir lâstik kemer sar­ mıştı ve beyaz ve ütüsüz pantalonunda da, gömleğinde de yırtıklar çoktu. Ayak­ larına, bağları olmıyan, çok eski, lâstikten bir iskartin geçirmişti.

Kıza doğru ilerliyordu. Birbirlerine hiç seslenmemiş, tek söz söylememişlerdi. Sade, adeta mıhlanmış gözlerle birbirle­ rini seyrediyorlardı. Birbirlerinden başka hiç birşey görmiyerek birbirlerini seyre­ diyorlardı. Lâkin birden kız ancak birer birer, ikişer ikişer yemeğe kıyabildiği üzümlerinin hepsini, bardağı dolduran su ile beraber genç çocuğun siyah ve karış­ mış saçlarına, yüsüne, çıplak boynuna ve göğsüne fırlattı. Ve onu belki ateşine

(4)

ancak bir kamçı hizmeti gören bu soğuk su ile tamamen ıslatınca, bu sefer eskisi gibi berrak ve rahat değil, fakat keskin, kısa ve biraz boğuk bir kahkaha ile gülerek harıkulâde çevik bir hayvan gibi fırlayıp kaçtı. Tepeye doğru giden bir patika yolunun dönemecinde kayboluverdi. « Bilmiyorum bu ilk buluşuşları, hattâ

ilk tesadüfleri miydi ? Galiba öyle ola­ caktı ki, üzerine fırlatılan'üzüm tanelerde bir bardak suyun şaşkınlığı geçince, oğlan

/

da kızın arkasından seğirtmekte gecikmedi.. Ağustos 1938

Referanslar

Benzer Belgeler

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

En az yüz yıllık perspektifi olan; Bir Kuşak - Bir Yol Projesinin, Asya, Afrika ve Avrupa’yı kara deniz ve demiryolları ile entegre edeceği, projenin hat üzerinde bulunan

Nitekim artık günümüzde, ezilerek (crush) ve soyularak (avulsion) kopmuş olan parmakların da replantasyonlarının yapılabileceği ve bu tip yaralanmaların -3 yıl

Bunun sonucunda, etrafında daha fazla sayıda negatif yüklü parçacık bulunduran oksijen kıs- mi negatif yüklü iken hidrojenlerin bulunduğu bölümler ise kısmi pozitif

O sırada 65 yaşında olan Pauling, yalnızca iki yıl kimya eğitimi almış olan Stone’un bu iddiasından etkilenmiş olacak ki birkaç yıl sonra şunları yazar: “Kendi- mi

Ayın 6’sında parlak Jüpi- ter ve Ay ile yakın görünecek olan ge- zegen günler ilerledikçe erken doğ- maya başlayacak ve ayın son haftası günbatımında doğuda kendini

A m a iskele çevresinde balık yiyecek, midye ile bira yudumlayacak açık bir yer m utlaka bu- lacaksm ızdır.. K aradeniz’le Boğaz’m kesiştiği o lekesiz gü­ neşi altında

With the reduction in antioxidant enzymes, increased aldehydes and total lipid peroxidases like malondialdehyde, aldehyde 4- hydroxynonenal and peroxynitrite increase