• Sonuç bulunamadı

Geçmiş zamanlardaki haliyle İstanbul:Ayasofya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Geçmiş zamanlardaki haliyle İstanbul:Ayasofya"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Geçmiş zamanlardaki haliyle

İ STANBUL

Patrik Kostantius’dan çeviren Osmanlıca metni sadeleştiren

YORGAKİ EFENDİ

ŞEVKET RADO

KX

Âvasofya

A

YASOFYA binasının büyüklüğü ve ” içinde bulunan bu kadar oymalı sütunların çokluğu, duvarlarında olan türlü mermer ve somaki taşlarının süs­ leri ve ihtişamı emsalsizdir. Bunu ön­ ce Kcstantin ahşaptan (tahta) yaptır­ mış, «Allahın hikmeti» manasına «Aya- sofya» adını vermişti. Bina bir aralık yanmca mabedi Teodosyos yenilemiş­ tir. Sonra Jüstinyanos Kayserin vaktin­ de ortaya ç ’ kan ve şehirde otuz beş bin kişinin ölümüne sebep olan iç savaşta yine yandı. Nihayet bu Kayser o kadar büyük karışıklık ve ihtilalden sonra halk biraz teselli bulsun ve övünsün diye bugün meşhur olan büyük ve muh­ teşem mabedi yaptırmıştır.

Jüstinyanos o vaktin en bilgili ve en m;şhur m'marları olan Antimos (1) ile İzidoros adındaki zatlara bu işi hava­ le etmiş, onlara hem eskilerin kubbeli bina usulünü, hem de Hıristiyanların haç vari yapı sistemini tatbik ettire­ rek eşi görülmemiş bir eser meydana getirtmiştir. Ancak hüner göstermek için gayet basık yapılmış olan kubbe bir depremde yıkılmış, yerine yüksekçe, metin, müstahkem yeni bir kubbe ya­ pılmış ve nice sütunlarla takviye edi­

lerek sağlam bir hale getirilmiştir . Bu binaya, Jüstinyanos Kayserin sal­ tanatının sekizinci, yani Milâdın beş yüz otuz beşinci senesinde başlanıp al­ tı sene sonra tamamlanmış ve beş yüz elli dokuzda yıkılmış olan kubbesi ve döşemesinin bazı yerleri tamir edil­ miştir. En aşağı bir tahmin ile iki mil­ yon yaldız altını, yani iki yüz yirmi bin kese gitmiştir. Bu arada mimar Anti- mos’un ustalığını belirten nice hikâ­ yeler anlatılır. Bunlardan birine göre: Antimos’un evinin bitişiğinde hiç sev­ mediği bir adam otururmuş. Bunları evden kaçırmak için büyük tencereler­ de sular kaynatıp buğusunu borularla tavana vermiş ve buğunun basıncıyle ev sarsılmaya başlamış, bu yüzden içindekiler hep kaçışmışlar. Tarihlere geçen bu hikâyeden Antimos’un daha o zaman buhar gücü hakkında da bilgi­ si olduğu neticesi çıkarılır.

Binanın doğu tarafında, şimdi mihrap olan yer bir büyük yarım silindir şek­ linde olup içerisinde üç yarım daire gö­ rünür. Bunun karşısında batı tarafı da (1) Antemius de Trallee ve İzidore de

Milete.

(2)

böyledir. Fakat ortada olan yarım kub­ besi mihrap gibi içerlek olmayıp üç giriş kapısı dolayısıyle dikaçı bir ke­ mer halinde yapılmıştır. Camiin yanla- larında (2) büyük kemerler altında, alt katta kırk, yukarıda altmış sütun olup bunlar yirmi ikişer arşın (3) yük­ seklikte, nadide mermer, yeşim ve so­ maki direklerdir. E fes’ten, Atina’dan, Rom a’dan getirilmiş veya eski İstan­ bul’daki binalardan alınmışlardır.

Ayasofya’nm duvarları, kadınlara mahsus mahfel denilen yukarı katın kemerlerine kadar türlü kıymetli taş levhalarla örtülüp pervazlarına taştan yapraklar ve çiçekler işlenmiştir. Ora­ dan yukarısı ve alt katın kemerleri mo­ zaik denileh yaldızlı ve renkli sırça ile süslenmiş olup bütün kubbelerde ve du­ varlarda bazı melek resimleri ile bi­ nayı tamir eden imparatorların tasvir­ leri vardır. Halen üzerlerine yaldız sı­ vanmıştır. (4)

Ayasofya’nın iki kat sofası olup her birinde mermerden ve mükellef oyma­ lı, tunç kanatlı, gayet süslü nice kapı­ lar vardır. Bu kapılardan biri önünde bir kuyu olup meşhur bir ziyaret yeri idi.

İşte camii şerifin uzunluğu mihrap­ tan avlunun büyük kapısına kadar alt­ mış dokuz, genişliği, kuzeyden güney tarafına kadar iki yüz kırk üç, yüksek­ liği kubbenin merkezinden yere kadar yüz seksen kademdir. (5) Yapıldığı ta­ rihten Sarı Sultan Selim II. devrine ka­ dar birçok defa tamir ve nihayet padi­ şahımız zamanında (6) baştan başa ye­ nilenerek geçmiş yüzyılların şerefi olan bu 1300 yıllık eserin ne olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır.

X

KİLİSEDEN ÇEVRİLME CAMİLER Rum kayserlerinin ve milletin ileri gelenlerinin Kostantaniyye’de özenerek inşa eyledikleri birçok kilisenin hemen

(2) Bu kitap yazıldığı zaman Ayasofya cami idi.

(3) 1 arşın 68 santimdir.

(4) Bugün mozayikîerin üzerindeki sı­ valar kaldırılmış durumdadır. (5) Kadem, takriben 33 santim, (6) Abdülmecid zamanında.

§İİÜ

(3)

hepsi Fatih’ in İstanbul’u almasından sonra yıkılıp harabolmuş, yalnız cami haline getirilenler sağlam kalmıştır.

Ayasofya’dan sonra bunların ilki «Pantokratos» denilen ve dördüncü te­ pe üzerinde bulunan Zeyrek camiidir ki İmparatoriçe İrini ve oğlu Manoel Komninos tarafından yaptırılmıştır. Daha yakın zamanlara kadar bunların mozayikten tasvirleri duvarlarda görü­ lürdü. Bu bina gayet yüksek ve geniş olduğundan Frenkler (Haçlılar) Kons- tantaniyye’yi istila ettikleri zaman ora­ yı kendilerine saray seçmişlerdi. Bu mabede kayserler hanedanından çok kimseler gömülmüş, hattâ sağlam ka­ lan sandukalarından biri el’an camiin önüne çeşme olarak konmuştur.

İkincisi, «Aya Apostoli» yani «Hava- riyun» dedikleri kilisedir ki ihtişamda hemen hemen Ayasofya’nın benzeridir. Buraya kayserler gömülmüş, fetihte iki yıl kadar Rum Patrikhanesi olmuş, sonra Genadios patrik oraları İslam mahallesine yakın diye Fethiyeye nak­ lettikte bu mabet harap olarak arsa­ sına Fatih camii şerifi yapılmıştır. Bu camii şerif dahi bir büyük depremde yıkılmasıyla Sultan Mustafa III. dev­ rinde daha büyük olarak inşa edilmiş­ tir.

Bu Genadios, Rum milletine Osmanlı devleti tarafından ilk tayin edilen pat­ rik olup Fatih Hazretlerinden pek çok iltifat ve hürmet görmüş faziletli, meş­ hur bir zattır.

Üçüncüsü, Çırçır mahallesinde bulu­ nan «Meryem Ana» kilisesidir.

Dördüncüsü, «Pammakarist» denilen meşhur «Fethiye» camiidir. Bu mabet sırçalarla süslü olup yazdıkları ve ta­ rihleri meşhur olan Anna Komnini im- paratoriçenin ve Sultan Bayezit II.’ye sığınan Paleologos’un kabirleri burada­ dır. Burası Sultan Murat III. zamanına kadar Rum Patrikhanesi olmuş, o va­ kit metropolitlerin çekişmeleri ve

kav-Fethiye Camii

gaları yüzünden camiye çevrilmiştir. Beşincisi Samatya civarında «Yova- ni Vaptisi» (7) yani «Hazreti Yahya» denilen «İmrahor» camii olup birkaç kere harap olmuş, bundan yetmiş yıl önce baştan başa tamir edilmiş, eski sarnıcından ve süslü sütunlarından ba­ zı parçalar kalmıştır.

Altıncısı, Sergios kilisesi denilen «Küçük Ayasofya» olup eskiden bura­ sı bir manastırdı. Cülusundan önce Junsinyanos burada oturduğundan bir büyük ve mükellef, eşi olmayan direk­ leriyle son derece süslü bir mabet ha­ line getirmiştir.

Yedincisi, «Mireleon» denilen «Bod­ rum» camiidir ki eskiden rahibe ma­ nastırı idi.

Sekizincisi, Atmeydanında olup yakın vakte kadar Arslanhane idi. Bugün el- bisehane olan «Ayos Teologos» kilise­ sidir, fakat kiliseden hiç bir eser kal­ mamıştır.

Dokuzuncusu, «Şehir manastırı» ve «Sotiri manastırı» diye meşhur olan «Kaariye» camiidir. Bu da Justinyanos zamanında yapılmıştır. Minaresi yanın­ da bir levhaya hakkedilmiş olan T.O. D.R. harflerinden anlaşılacağı gibi

(7) Jean Babtiste.

(4)

İstanbul'da Ayasofya'm n cami

olarak kullanıldığı zamanlarda içerden görünüşü

50

(5)

meşhur astronomi bilginlerinden Teo­ doros’un gayretiyle yenilenmiştir. Dış tarafındaki kemerleri ve hücreleri bütün mozayik ile süslü ve kapısının üzerinde adı geçenin bir tasviri çizil­ miştir.

Onuncusu, «Ayos Teodoro» denilen «Vefa» camiidir.

On birincisi, Kalıpçılar köşkü yakı­ nında «Panahirandos» adıyla meşhur olan mabettir. Yavuz Sultan Selim’in emriyle camiye çevrilmiş olup hâlâ kıble duvarı dışında bazı Yunanca ke­ limeler görülür.

On İkincisi, Unkapanı’nda «Pantepop- tis» kilisesidir ki on birinci yüzyılda imparator Aleksi Komnenos’un annesi Anna Dalassine tarafından yaptırıl­ mıştır. Kadınlara ve erkeklere mahsus kısımları vardır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra burayı fakir­ ler için imarethane yapmıştı. Sonra ca ­ miye çevrilmiştir.

On üçüncüsü, Yazıcı mahallesinde «Hazreti Yahya» kiliseleri denilen eski «İmaret» ve «Manastır» camileridir.

On dördüncüsü, Justinyanos’un Haz­ reti Mikâil namına yaptırdığı «Mah- mutpaşa» camiidir.

Onbeşincisi, Hıristiyanlarca ayazma­ sı gayet aziz ve muhterem olup «Ayos Andreas» denilen «Kocamustafapaşa» camiidir. Bu camii Yavuz Sultan Selim’

Kaariye Camii

in vezirlerinden Sirozlu Mustafa Paşa tamir ve ihya ettirmiştir. Bunun avlu­ sundaki servi ağacında asılı duran zin­ cir üzerine birçok efsane anlatılır.

On -akıncısı, Salmatomrukta «Manoel manastırı» olan «Kefeli» camiidir.

On yedincisi, sarayda eski cephane­ lik ve sonra müze olan Aya İrini kili­ sesi olup Kostantin zamanında yapıl­ mış, Justinyanos’un himmetiyle yeni­ leştirilmiştir. Her türlü eski zamana

Gül Camii

ait âlet ve silahlar ve türlü antika eş­ ya burada saklanır. Tophane-i Amire Müşiri (Mareşal) merhum Fethi Paşa zamanında, onun gayretiyle buraya es­ ki, nadide birçok nefis eşya getirilmiş­ tir. (8)

Bundan başka Yenicamiin yerinde de eskiden «Berberini» kilisesi varmış.

On sekizincisi, Ayvansaray kapısı içinde «Atik Mustafapaşa» camiidir. Bunun eski adı «Petros ve Markos kili­ sesi» idi.

On dokuzuncusu, Ayakapısı içinde «Aya Teodosiya» denilen «Gül» camii­ dir.

Yirmincisi, Bozdoğan Kemeri yakı­ nında «Kalenderhane» camiidir.

(3) Aya İrini Kilisesi, çoktan beri as­ keri müze olmaktan çıkarılmıştır. Şimdi boş duruyor. Festivallerde konser salonu olarak kullanılıyor. 52

(6)

Kubbeli ve kârgir eski binalardan «Kanlı Kilise» diye bilinen «Muguliatis- sa» kilisesi Rumlara kalmıştır. Bu ma­ bedi ve Küçükcafer mahallesini Fatih Hazretleri mimarı Hristodolos’a bir kı­ ta ferman ile vermiş ve o fermanı Y a­ vuz Sultan Selim de, yine mimarı ri- casiyle, tasdik etmiştir ki bu senetler halen mevcuttur. Fetih sırasında bu yere sığman ilerigelenlerle askerler ve birçok kimseler katlolunduğu için ora­ ya «Kanlı Kilise» ve önünde şehit dü­ şen Müslümanların adına bu semte «Sancaktar Yokuşu» denmiştir. Bu ki­ liseyi Mihail Paleologos’un Abaka Han­ la evlendirilerek Moğol lakabı verilen kızı Mariya 13. yüzyılda yaptırmıştır.

Bundan başka Samatya’da

(Koca-mustafapaşa) «Servili Ayos Yorgos» denilen ufak bir kilise de Hıristiyanla­ rın elinde kalmıştır.

Eskiden kalan diğer bir kilise vardır ki adına «Perivleptos» veya «Sulu Ma­ nastır» denir. Sultan İbrahim zamanın­ da Harem-i Hiimâyun’a alınan bir Er­ meni kızının tahrikiyle bu kilise Erme­ ni milletine verilmiştir. Fakat zamanla bu kızın fesadı artıp Şam eyaleti ver­ gisini de kendisine tahsis ettirmesi ve başka birtakım işlere karışmaya kalk­ ması üzerine zehirlenerek öldürülmüş­ tük Bu kilise vaktiyle gayet mükellef bir mabet olup daha yakın zamanlara kadar duvarları baştanbaşa mozayik- lerle süslü idi.

(Sonu G elecek Sayıda)

Tevzu, insann kendini doğru tartmasıdır.

C. H\ Spurgeon

Başkalarını kendimizden aşağı görmek kolaydır. Fakat kendimizi aşağı görmek... İşte güç olan budur.

Peterborough

TÜRK TARİHİNE IŞIK TUTAN BÜYÜK TARİHİ DİZİ

ÜST AD

FERİDUN FAZIL TÜLBENTÇİ’NÎN KALEMİNDEN

Büyük Türk Zaferleri 100.— Barbaros Hayrettin Geliyor 40.—

Cem Sultan 25.— Hürrem Sultan 40.— İstanbul’un Fethi 4 0 .-Kahramanlar Geçiyor 1 20.— »Kahramanlar Geçiyor 2 2 0 .-Kahramanlar Geçiyor 3 2 0 .-Kahramanlar Geçiyor 4 25.— Kanuni Sultan Süleyman 4 0 .-Osmanoğulları 5 0

.-Sultan Yıldırım Beyazıt 40.— Sultanların Aşkı 25.—

Şah İsmail 25.—

Şanlı Kadırgalar 40.—

Şehitler 15.—

Tarihe Şan Veren Türk 3 0 .-Turgut Reis 3 0 .-Türk Tarihinden Sayfalar 3 0 .-Türk Büyükleri ve

Türk Kahramanları 3 0 .-Zevk ve ibretle okuyacağınız bu kitapları ödemeli isteme adresi:

İNKILÂP VE AKA KİTABEVLERİ Ankara Cad. 95 İstanbul V

53

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

NASA’n›n morötesi dalgaboylar›na duyarl› Gökada Evrim Kaflifi (GALEX) uydusu, Araba Tekeri’nin de, görünür çap›n›n iki kat›na kadar uzanan daha genifl bir

Ancak orga- nik gıda üreticileri için yıkama sırasında bu tür maddelerin kullanımı bir seçenek değil, çünkü organik üretimde kullanılacak mad- delerin organik üretime

Öte yandan University College London’dan Sophie Scott, beyin sinyali verilerinin anlamlı bir biçimde konuşmaya dönüştürülmesinin henüz çok uzak bir hedef

^ Fakültenin tatil olmasına rağmen gençlerin tezlerini okumakla meşgulken, birdenbire bir kalb krizinden ölen profesör Sadrettin Celâl, memleketin kendi

Enterobacter-Klebsiella grubu amoksisilin-klavulanik asid (%72), piperasilin (%65), seftazidim (%53) ve sefotaksime (%52) yüksek oranlarda direnç gösterdi¤i halde, imipenem

Turizmin; Ödemeler dengesine etkisi, gelir etkisi, yurtiçinde ithalat etkisi, işgücü çarpanı etkisi, ihracat ve gelir dağılımını düzenleyici etkisi,

“ Düşünebiliyor musu­ nuz; bu koyu renk tahtanın bile kullanılmadığı, pastel renk boyalı m obilyalarla sade döşenmiş ’yalıya, saksı saksı palmiyeler,

Türkiye’ de böyle birşeyin bir gedik olduğunu o zaman daha İyi anladık ve bunu daha sürekli bir tiyatro haline getirme plânı bende bu denemeden sonra daha