• Sonuç bulunamadı

İklim Değişikliğinin Yerleşik Düzen,kentsel Yapı Üzerindeki Etkileri Ve Çözüm Önerileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İklim Değişikliğinin Yerleşik Düzen,kentsel Yapı Üzerindeki Etkileri Ve Çözüm Önerileri"

Copied!
159
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Anabilim Dal : PEYZAJ M MARLI I Program : PEYZAJ M MARLI I

STANBUL TEKN K ÜN VERS TES FEN B MLER ENST TÜSÜ

KL M DE KL N YERLE K DÜZEN,

KENTSEL YAPI ÜZER NDEK ETK LER VE ÇÖZÜM ÖNER LER

YÜKSEK L SANS TEZ Peyzaj Mimar Volkan ERKAN

(2)

STANBUL TEKN K ÜN VERS TES FEN B MLER ENST TÜSÜ

KL M DE KL N YERLE K DÜZEN,

KENTSEL YAPI ÜZER NDEK ETK LER VE ÇÖZÜM ÖNER LER

YÜKSEK L SANS TEZ Peyzaj Mimar Volkan ERKAN

(502041763)

Tez Dan man : Yrd.Doç.Dr. Selim VEL LU ( TÜ) Di er Juri Üyeleri : Prof.Dr.Ahmet Cengiz YILDIZCI ( TÜ)

Yrd.Doç.Dr.Mehmet Ali YÜZER ( TÜ)

HAZ RAN 2008

Tezin Enstitüye Verildi i Tarih : 5 May s 2008 Tezin Savunuldu u Tarih : 9 Haziran 2008

(3)

ÖNSÖZ

Yüksek lisans e itimim ve tez çal mam boyunca de erli yorumlar yla bana katk da bulunan dan man hocam Yrd. Doç. Dr. Selim VEL LU’na, Çal mam n ekillenmesinde büyük emekleri olan Gül en GÜLER’e, Çal mam süresince ihtiyac m olan her an desteklerini esirgemeyen Alev ÇAY’a, Ba ar mda büyük eme i bulunan, her zaman, her ko ulda yan mda olup bana güç veren çok sevgili aileme, Te ekkürlerimi sunar m.

(4)

NDEK LER

ÖNSÖZ ii

NDEK LER iii

TABLO L STES v EK L L STES vi KISALTMALAR vii ÖZET viii SUMMARY x 1. G 1 1.1. Amaç ve Kapsam 1 1.2. Ana Çerçeve 4

2. KL M DE KL KLER N ETK LER 5

2.1. Geçmi teki ve gelecekteki iklim de ikli i 6 2.1.1. CO2 Emisyonlar ndan Kimler Sorumlu 7 2.1.2 klim De ikli i ile Neler Ya and 8 2.1.3 klim De ikli i ile Neler Ya anacak 9 2.1.4 klim De imi ile Mücadele ve F rsatlar 11 2.2. klim de ikli i politikas ve sürdürülebilir kalk nma 16

2.2.1. Mevcut Politik Çerçeve 17

2.2.2. Uzun Vadeli Politikalar ve Sürdürülebilir Kalk nma 18 2.2.3. klim De ikli i ile Di er Çevre Sorunlar ve Politikalar 19 3. KL M DE KL N DÜNYA VE TÜRK YE ÜZER NDEK ETK LER 20

3.1. Göstergeler ve zarar görme olas 20

3.2. Karasal Ekosistem ve Biyolojik Çe itlilik 22

3.2.1 Bitki türleri kompozisyonu 22

3.2.1 Da k Bölgelerdek Bitki Türlerinin Da 26

3.3. Türkiye'nin Durumu 30

4. KL M DE KL NE UYUMLANMA 32

4.1. Uyumlanma ihtiyac 32

4.2. Bir Uyumlanma stratejisinin geli tirilmesi 33 4.3. Uyumlanma stratejisi örnekleri ve uygulanabilirlikleri 35

4.3.1. Tarih eridinde yeralan uygulamalar 37

4.4. Yenilenebilir enerji 39

4.5. Ekolojik mimarl k, Planlama ve Sürdürülebilirlik 47 4.5.1. Ekolojik Planlama ve Kent Sürdürülebilirli ine Etkisi 50 4.5.2. Peyzaj Mimarlarl n Sürdürülebilir Kentlerin Olu turulmas ndaki

Rolü 54

4.5.3. Çat ve Teras bahçesi 60

4.5.4. Ye il Yap lar 66

(5)

5. BEL RS ZL KLER, SU SIKINTISI VE PEYZAJ TASARIMI 74

5.1. Belirsizliklerin Sebebi 74

5.2. Veri Mevcudiyeti 76

5.3. Gelecekteki olas etkiler 76

5.4. Problemlerin Çözümünde zlenecek Yol Öneriler 81 5.5. klim De ikli i ve Su Kaynaklar na Etkisi 86

6. KURAKLIK PEYZAJI 109

6.1. Kent içi Peyzaj Sorunlar ve Çözüm Önerileri 109 6.2. Peyzaj Düzenlemesinde Suyun etkin kullan , Kurakl k Peyzaj 113 6.3. Ülkemizde Yap lmas Gereken Uygulamalar 117

7. SONUÇ 119

KAYNAKLAR 119

EKLER 127

(6)

TABLO L STES

Sayfa no

(7)

EK L L STES

Sayfa no

ekil 2.1: Küresel ortalama s cakl n ve atmosferdeki CO2 konsantrasyonunun son

400000 y l içerisinde geriye dönük olarak yeniden olu turulmu kayd (Willows and

Connell,2003.)……… ……….……….8

ekil 2.2: Son 1000 y l içerisinde geriye dönük olarak yeniden olu turulan ve ölçülen s cakl k (Kuzey Yar mküre) ile önümüzdeki 100 y l için tahmin edilen s cakl k art . (Mann et al., 1999 (son 1 000 y l); IPCC, 2001)………..11

ekil 3.1: Hollanda ve Norveç’teki ‘s cak’ ve ‘so uk’ ko ullara adapte olmu bitki türleri gruplar n s kl nda meydana gelen de iklikler. (Tamis et al., 2001; Often and Stabbetorp, 2003.)………..23

ekil 3.2: Dayan kl türlerin 1990 y na k yasla 2100 y ndaki pay ( Bakkenes et al., 2004.) ………....25

ekil 3.3: Yirminci yüzy l boyunca Do u Alplerdeki 30 yüksek zirvede bulunan tür zenginli inde meydana gelen de iklik. (Grabherr et al., 2002)………..27

ekil 3.4: Günümüzde yayg n olan üç da bitkisi türünün 2100 y itibar yla iklim de ikli ine kar olas tepkisi (Bakkenes et al., 2004.)………29

ekil 4.1: klim uyum stratejileri için karar alma çerçevesi, (Willows and Connell, 2003.)...34

ekil 4.2: Bitkisel Çat lar , Japonya, (Architecture Without Architects kitab 2006)……… .37

ekil 4.3: Bitkisel Çat lar , Japonya, (Architecture Without Architects kitab 2006 )…… …37

ekil 4.4: Rüzgar Perdeleri, Japonya, Architecture Without Architects kitab 2006)………38

ekil 4.5: Do al Klima / Rüzgar Yönlendirme Panelleri, Architecture Without Architects 2006)……….……… ……. 38

ekil 4.6: Davies Alpine House (Environmental-firendly buildings, Altunta i ve D)...68

ekil 4.7: Apple ma azas (Environmental-firendly buildings, Altunta i ve D). ……...69

ekil 4.8: Glenn House (Environmental-firendly buildings, Altunta i ve D.) ..……...70

ekil 4.9: Big Dig House (Environmental-firendly buildings, Altunta i ve D. )………...70

ekil 4.10: Wembley Stadyumu (Environmental-firendly buildings, Altunta i ve D.)...71

ekil A.1-a/b Xeriscaping Plan, (The University of Georgia 2007)...129

ekil A.2-a/b Xeriscaping Plan, (The University of Georgia 2007)...131

ekil A.3-a/b Xeriscaping Plan, (The University of Georgia 2007)...133

ekil A.4-a/b Xeriscaping Plan, (The University of Georgia 2007)...135

ekil B.1 Colorado Kurakl k Peyzaj Bahçeleri (www.xeriscape.org 2006)... 137

ekil B.2. Colorado Kurakl k Peyzaj Bahçeleri (www.xeriscape.org 2006)... .138

(8)

KISALTMALAR

GHG : Sera Gazlar

IGRA : Uluslararas Çat Bahçesi Toplulu u IPCC : Hükümetler aras klim de ikli i Paneli AÇA : Avrupa Çevre ajans

UNFCCC : Birle mi Milletler klim De ikli i Çerçeve Sözle mesi CBD : Biyolojik Çe itlilik Sözle mesinde

AB : Avrupa Birli i

WHO : Dünya Sa k Örgütü

DÇS : Birle mi Milletler klim De imi Çerçeve Sözle mesi ET : Emisyon Ticareti

(9)

KL M DE KL N YERLE K DÜZEN, KENTSEL YAPI ÜZER NDEK ETK LER VE ÇÖZÜM ÖNER LER

ÖZET

Günümüzün ehirleri iklim de ikliklerine haz r de ildir. Bu durum, planc lar ve mimarlar önemli bir mücadeleye iterken, meydana gelen de ikli e kar yenilikçi çevreler yaratmak için ciddi f rsatlar sunmaktad r. Yerle ik düzenin iklim de ikliklerine adapte olabilmesi için mimarlar n ve planc lar n yarat çözümler üretmeleri gerekmektedir.

Aç k mekânlar ve ula m koridorlar da kapsayan kentsel tasar m, oldukça uzun ömürlü olup iklimsel de imle y llar boyunca ba a ç kabilmek zorundad r. Bu nedenle kentsel tasar n bütün elementleri s cakl k art lar , ya miktar n de imi ve deniz seviyesinin yükselmesi kar nda yeniden modellenmeli ve bunlarla ba a ç kacak hale getirilmelidir. Adaptasyon, iklimsel de ikli in yönetilmesi için gerekli en önemli stratejidir. Ülkeler riski en aza indirmek ve potansiyel faydalar maksimum düzeye ç karmak için çözüm önerileri olu turmak zorundad rlar. klim ve hava ko ullar nda u anda görülen de iklikler ülkelerin vatanda lar , ekonomilerini ve çevrelerini etkileyen sinyalleri vermeye ba lam r.

Tasar m arac yla klimsel de ime adaptasyonun amac , art k önüne geçilemez baz de ikliklerle iç içe ya am n bir gerçek oldu unu vurgulamak, adaptasyonun planlamaya ve tasar ma entegre olu unun günümüz ve gelece imiz toplumlar n geli imine katk lar göstermektir.

klim de ikli i ve küresel nma ile mücadelede ye il dokunun rolünün ne denli büyük oldu u, çevrenin do al bitki örtüsü aç ndan önem kazand lmas , peyzaj n vazgeçilmez unsur oldu u, ancak su s nt ndan dolay peyzaj kavram nda de iklik olmas , kurakl k peyzaj n önem kazanmas ve gelecekte bu ekilde iklim de ikli i ile mücadelede ba ar olunaca görülmektedir.

ki Bölümden olu an Tezin hedefi unlard r:

• klim de ikli inin geçmi teki ve günümüzdeki etkilerini ortaya koymak.

• Do an n ve toplumla ilgili sektörlerin iklim de ikli inden zarar görme olas n de erlendirilmesini ve mücadale için uyum stratejilerinin geli tirilmesinin önemini vurgulamak.

• Gelecekte meydana gelecek iklim de ikliklerinin kentsel yap ve peyzaj üzerinde meydana getirece i etkileri ortaya koymak,

• klim de ikli i ile mücadelede ye il dokunun rolünün ne denli büyük oldu u, çevrenin do al bitki örtüsü aç ndan önem kazand lmas gerekti i, peyzaj n vazgeçilmez unsur oldu u, ancak su s nt ndan dolay peyzaj kavram nda de iklik olaca , kurakl k peyzaj denen kavram n önem kazanaca ve gelecekte bu ekilde iklim de ikli i ile mücadelede ba ar olunaca belirtmektir.

Beklenen baz riskler ve f rsatlar öyle s ralanabilir:

Kentsel tasar mc lar, mimarlar ve planc lar, kamunun iklimsel de ikli e kar esneklik kazanmas için mekânlar ve binalar tasarlamal r.

(10)

Yüksek yaz s cakl klar binalarda so utma talebinin artmas na yol açacakt r. Di er yandan yüksek k s cakl klar k n enerji tüketimini azaltacakt r.

Yüksek yaz s cakl klar kentsel ye il alan, su altyap , aç k alanlar ve gölgelendirmeye talebi büyük ölçüde art racakt r.

Bu tezde yer alan 2. Bölüm iklim de ikli i ve onun etkilerine yönelik bir de erlendirmeye duyulan ihtiyac anlamam za yard mc olacak arka plan olu turmaktad r. Geçmi te görülen ve gelecekte ortaya ç kacak iklim de iklikleri ve iklim de ikli inin sebepleri aç klanmaktad r. Son birkaç bin y ldan milyon y la kadar olan süre içerisinde meydana gelen iklim de ikliklerinin do a olaylar taraf ndan tetiklendi ini ancak son birkaç yüzy lda ivme kazanan iklim de ikli inin sorumlulu unun büyük oranda insan eylemleri oldu u gösterilmektedir.

klim de ikli i politikas ve sürdürülebilir kalk nma üzerine olan k mda, iklim de ikli i ve onun etkilerine yönelik politik boyutu tart lmaktad r. BM klim De ikli i Çerçeve Sözle mesi (UNFCCC) ve Kyoto Protokolü’nün mevcut politika çerçevesi aç klanmakta ve belirgin politika hedefleri sunulmaktad r. Sera gaz emisyonlar n azalt lmas veya 'karbon kuyular n' art lmas yan nda iklim de ikli inin sonuçlar na adapte olunmas amaçlayan daha ba ka politik stratejiler özetlenmektedir. Son olarak, di er ilgili çevre politikas konular na ve çerçevelerine (biyolojik çe itlilik, su ve insan sa ) yönelik ba lant lar sergilenmektedir.

3. Bölümde, klim de ikli inin durumu ve Dünya ve Türkiye üzerideki etkileri aç klanmaktad r.

4. Bölümde, uyum stratejilerine olan ihtiyaç vurgulanmakta ve bunlar n nas l olu turulabilece i ve iklim de ikli inin sonuçlar n do uraca ciddi zararlar n önlenmesine nas l yard mc olabilece i incelenmektedir.

5. Bölümde, iklim de ikli inin de erlendirilmesi çabalar n zorluklar ile do urdu u sorunlar de erlendirilmektedir. Bu bölümde belirsizliklerin sebepleri aç klanmakta ve veri mevcudiyeti ile bunlar n kalitesi tart lmaktad r. Ayr ca, gelecekteki iklim etkilerinin de erlendirilmesi çal malar n kapsam geni letebilecek olas göstergeler önerilmektedir. Gelecekte varolacak peyzaj n anlam n, kavram n nas l olaca üzerine yorumlar yap lmaktad r. 6. Bölümde, kurakl k peyzaj konusuna de inilerek gelecekte bu yönde uygulamalar sayesinde ye il dokunun sa kl korunabilece i anlat lmaktad r.

(11)

THE EFFECTS OF CLIMATE CHANGE IN SETTLED ENVIRONMENT, URBAN FORM AND SOLUTION PROPOSALS

SUMMARY

Our cities are not currently designed for climate change. It presents planners and designers with significant challenges, but also enormous opportunities to create innovative urban environments that will be attractive while functioning well as the climate changes. Architects and developers must also think creatively, to ensure that the built environment adapts to the changes ahead.

The built environment generally has a design life of several years, and the urban form has even greater longevity. This makes climate change a current, rather than a future issue. In order to help communities adapt, planners, urban designers, architects, and developers should take into account predicted climates over this century at the design stage of any new development, refurbishment or regeneration programme.

Adaptation helps ensure that our urban environments are more robust in the face of inevitable climate change, but it offers other opportunities as well. By building adaptive capacity and delivering sound adaptation solutions we can also make cities more attractive, with a better quality of life. Effective adaptation in the built environment needs to be supported by robust policy and a range of incentives to ensure delivery on the ground.

Without an understanding of both mitigation and adaptation there is a real danger that actions taken to address one could actually make the other worse. We can illustrate this by looking again at the need for a range of densities of development: higher densities have been promoted as a way of improving the overall energy effi ciency of the urban area. However, if density is too high this can exacerbate the urban heat island effect and increase the likelihood of urban fl ooding.

Many adaptation strategies contribute to wider policy objectives and the creation of a quality public realm. The imperative to manage high temperatures and reduce flood and drought impacts can justify the creation and maintenance of green infrastructure.

It is noted that green area is the essential component to cope with global warming and climate change. So, the importance of landscape architecture is one step ahead in design development. On the other hand, it is predicted that water shortage problem on the way for coming years. That concludes to a xeriscape design for planned green spaces.

Climate change presents designers, architects and planners with signifi cant opportunities to create or remodel outdoor spaces and buildings that are resilient in the face of future climates. Adaptation will enhance the liveability of, and quality of life in, communities in future. Climate change presents opportunities to develop new services and products that respond to changing customer preferences. The first to seize these opportunities can gain an ‘early mover’ competitive advantage. Adaptation is an essential component of truly

(12)

The built environment generally has a design life of 40–100 years, and the urban form has even greater longevity. This makes climate change a current, rather than a future issue. In order to help communities adapt, planners, urban designers, architects, and developers should take into account predicted climates over this century at the design stage of any new development, refurbishment or regeneration programme.

However, measures to reduce emissions are only part of the climate change challenge. Even if we make signifi cant reductions in emissions tomorrow, the lag in the climate system means that emissions we have already put into the atmosphere will continue to affect the climate for several decades to come. The impact on towns and cities and their inhabitants will be signifi cant be it through uncomfortably high temperatures, greater incidences of fl ooding, strain on water resources and quality, or less stable ground conditions. Adapting to climate change is therefore an essential part of ensuring our communities remain desirable places to live and work.

Responding to climate change adaptation requires space within and around buildings. If designed well, with innovative use of tree cover and landscaping, this can provide parallel opportunities to lower carbon emissions, improve air quality and create spaces for recreation and wildlife. Far from being a time consuming and costly burden on those charged with development and regeneration, adapting towns and cities to climate change offers enormous potential for creating high value, quality places where people and businesses will want to spend time.

In the second part of the thesis, the climate change to its impact to environment is told. The past and the future problems are explained.

In the third part; The effects of climate change is explained globally and in Turkey.

In the forth part; The importance of the adaptation strategies to follow is explained in details. In the fifth part; the unknown components and predictions in the future environment is discussed.

In the sixth part; The xeriscape design is explained and solutions for the future environment is given.

(13)

1 G

1.1 Amaç ve kapsam

Ya küremiz tarihi boyunca çok say da iklim de ikli ine tan kl k etmi tir. Fakat günümüzde ya anan iklim de ikli inin boyutu ve h , son birkaç bin y lda ve muhtemelen bu sürenin çok daha öncesinde ya anan bütün do a de imlerini durumdad r. Son dönemde gözlemlenen nman n sorumlulu unun ço unlukla insan eylemlerine ve özellikle fosil yak tlar n kullan lmas ndan dolay ortaya ç kan sera gazlar (GHG’ler) emisyonlar na ve arazi kullan ndaki de ikliklere ba lanabilece ine ili kin ciddi kan tlar bulunmaktad r. GHG’lerin halen sürmekte olan emisyonlar sebebiyle, küresel s cakl kta gözlemlenen art n devam etmesi ve yirmi birinci yüzy lda bu art n h zlanmas beklenmektedir. klim de ikli inin çevre, insan sa ve toplum üzerinde imdiden gözlenen önemli etkilerinin gelecekte daha da ciddi boyutlara ula mas beklenmektedir.

klim de ikli i kar nda, Birle mi Milletler klim De ikli i Çerçeve Sözle mesi (UNFCCC) yap lm r. Bu anla ma, sera gaz emisyonlar azaltmay ve bu gazlar n etkilerini hafifletmeyi amaçlamaktad r. Ayr ca, 2008–2012 y llar için Kyoto Protokolü emisyon hedefleri de kabul edilmi tir. Buna ek olarak, GHG emisyonlar n gelecekte daha büyük oranda azalt lmas ve s cakl klarda beklenen tolere edilebilir art lar için AB düzeyinde ve ulusal düzeyde belirleyici politika hedefleri saptanm r. Bu hedeflere ula abilmek için, toplumun ilgili sektörlerinde (enerji, ula m, sanayi, haneler, tar m) daha fazla sürdürülebilir kalk nma sa lanmas amac na yönelik olarak daha ba ka stratejiler ve politikalar n olu turulmas gerekmektedir. Ek olarak, iklim de ikli inin etkilerine adapte olmak için stratejilere olan ihtiyaç her geçen gün artacakt r.

klim de ikli i ve yaratt etkilerin de erlendirilmesinde halen bir tak m belirsizlikler ve bilgi eksikli i söz konusudur. Son 50 y ldan fazla süredir gözlemlenen nman n insan eylemleri sebebiyle ortaya ç kt na dair yeni ve daha güçlü kan tlar mevcuttur. Toplum, sera gazlar emisyonlar önümüzdeki on y llarda büyük oranda azaltsa da iklim sistemi gelecek yüzy llarda de meye devam edecektir.

(14)

Çevreye ve topluma verebilece i ciddi zararlar önlemek ve de en iklimsel ko ullarda bile sürdürülebilir kalk nmay sa lamak için uyum stratejileri gerekmektedir.

Geçti imiz son bir kaç on y lda, küresel iklimde ve Avrupa ikliminde gözle görülür de iklikler ya anmaktad r. S cakl klar artmakta, Avrupa’n n pek çok yerinde ya rejimleri de mekte ve a hava olaylar n s kl baz bölgelerde giderek artmaktad r (IPCC, 2001a). BM Hükümetleraras klim De ikli i Paneli (IPCC) raporuna göre, 'son 50 y ldan fazla bir süredir gözlemlenen art lar n sera gaz emisyonlar ba ta olmak üzere insan eylemleri sebebiyle ortaya ç kt na dair yeni ve daha güçlü kan tlar bulunmaktad r (IPCC, 2001a).

nsanlar n sebep oldu u iklim de ikli inin insan toplumu ve çevre üzerinde önemli etkiler do urmaya devam ederek önümüzdeki y llarda da sürmesi beklenmektedir (IPCC, 2001a). Bu etkilerin boyutu, büyük oranda gelecekte ortaya ç kacak s cakl k art n do as na ve h na ba r. klim de ikli inin sonuçlar na artan sel ve riski, biyolojik çe itlilik kay plar , insan sa na yönelik tehditler ve ormanc k, tar m, turizm ve sigortac k endüstrisi gibi ekonomik sektörlere verece i zararlar da dahildir. Baz sektörlerde, Avrupa’da bulunduklar bölgeye ba olarak, yeni f rsatlar ortaya ç kabilir. Bunun baz etkileri imdiden ortaya ç kmaya ba lam r. Bu tez, son dönemde ortaya ç kan ve gelecekte ortaya ç kmas beklenen iklim de iklikleri ve bu de ikliklerin ba ta Avrupa olmak üzere tüm dünyadaki etkilerine ili kin gösterge temelli bir de erlendirmenin sonuçlar sunmaktad r.

2 Bölümden olu an Tezin hedefi unlard r:

• klim de ikli inin geçmi teki ve günümüzdeki etkilerini ortaya koymak.

• Do an n ve toplumla ilgili sektörlerin iklim de ikli inden zarar görme olas n de erlendirilmesini ve mücadale için uyum stratejilerinin geli tirilmesinin önemini vurgulamak.

• Gelecekte meydana gelecek iklim de ikliklerinin kentsel yap ve peyzaj üzerinde meydana getirece i etkileri ortaya koymak,

• klim de ikli i ile mücadelede ye il dokunun rolünün ne denli büyük oldu u, çevrenin do al bitki örtüsü aç ndan önem kazand lmas gerekti i, peyzaj n vazgeçilmez unsur oldu u, ancak su s nt ndan dolay peyzaj kavram nda de iklik olaca , kurakl k peyzaj denen kavram n önem kazanaca ve gelecekte bu ekilde iklim de ikli i ile mücadelede ba ar olunaca belirtmektir.

(15)

Günümüzün ehirleri iklim de ikliklerine haz r de ildir. Bu durum, planc lar ve mimarlar önemli bir mücadeleye iterken, iklimde meydana gelen de ikli e ra men yenilikçi çevreler yaratmak için ciddi f rsatlar sunmaktad r. Yerle ik düzenin iklim de ikliklerine adapte olabilmesi için mimarlar n ve planc lar n yarat çözümler üretmeleri gerekmektedir.

Uyumlanma, iklimsel de ikli in yönetilmesi için gerekli en önemli stratejilerdir. Ülkeler riski en aza indirmek ve potansiyel faydalar maksimum düzeye ç karmak için çözüm önerileri olu turmak zorundad rlar. klim ve hava ko ullar nda u anda görülen de iklikler ülkelerin vatanda lar , ekonomilerini ve çevrelerini etkileyen sinyalleri vermeye ba lam r.

Beklenen baz riskler ve f rsatlar öyle s ralanabilir:

Kentsel tasar mc lar, mimarlar ve planc lar, kamunun iklimsel de ikli e kar esneklik kazanmas için mekânlar ve binalar tasarlamal r.

Yüksek yaz s cakl klar binalarda so utma talebinin artmas na yol açacakt r. Di er yandan yüksek k s cakl klar k n enerji tüketimini azaltacakt r. Yüksek yaz s cakl klar kentsel ye il alan, su altyap , aç k alanlar ve

gölgelendirmeye talebi büyük ölçüde art racakt r.

Tasar m arac yla klimsel de ime uyumlanman n amac , art k önüne geçilemez baz de ikliklerle iç içe ya am n bir gerçek oldu unu vurgulamak, uyumlanman n planlamaya ve tasar ma entegre olu unun günümüz ve gelece imiz toplumlar n geli imine katk lar göstermektir.

Önemli noktalar;

Gelece i öngörerek tasar n ele al nmas

Uyumlanman n gelecekteki ya am kalitesini art raca n, ya anabilirli i daha iyi k laca n bilinmesi gerekti i

klim de ikli inin tasar mc lar aç ndan ciddi anlamda f rsatlar yarataca Mü teri talepleri do rultusunda yeni ürün ve servis f rsatlar sunaca ve

böylelikle bu konularda ilkleri gerçekle tireceklerin rekabette ciddi avantajlar sa layaca .

(16)

Bu tez, esas olarak, Avrupa genelindeki e ilimlere odaklanm r, ancak gerekli oldu u yerlerde küresel e ilimlere ili kin bilgileri de içermektedir. klim de ikli inin bölgesel etkileri üzerine ayr nt bilgiler, Birle ik Krall k (Cannell, 2003; Hulme et al., 2002) ve rlanda için (Sweeney et al., 2002) oldu u gibi ulusal iklim de ikli i gösterge raporlar nda sunulmaktad r.

Tez, iklim de ikli inin hangi etkilerinin görülmeye ba land , bu etkilerin gelecekte nas l bir seyir izleyece ini ve hangi do al sistemlerin ve toplumsal sektörlerin iklim de ikli ine kar en hassas sektörler oldu unu bilmek isteyenler ba ta olmak üzere, konuyla genel olarak ilgili halk kesimleri ve karar al lar hedeflemektedir. Tez, bir k sm ba ms z olarak AÇA web sitesinde yay nlanan ve yay nlanacak olan bir dizi daha ayr nt gösterge düzeyindeki temel veriler üzerine in a edilmi tir.

1.2 Ana Çerçeve

Bu tezde yer alan 2. Bölüm iklim de ikli i ve onun etkilerine yönelik bir de erlendirmeye duyulan ihtiyac anlamam za yard mc olacak arka plan olu turmaktad r. Geçmi te görülen ve gelecekte ortaya ç kacak iklim de iklikleri ve iklim de ikli inin sebepleri aç klanmaktad r. Son birkaç bin y ldan milyon y la kadar olan süre içerisinde meydana gelen iklim de ikliklerinin do a olaylar taraf ndan tetiklendi ini ancak son birkaç yüzy lda ivme kazanan iklim de ikli inin sorumlulu unun büyük oranda insan eylemleri oldu u gösterilmektedir.

klim de ikli i politikas ve sürdürülebilir kalk nma üzerine olan k mda, iklim de ikli i ve onun etkilerine yönelik politik boyutu tart lmaktad r. BM klim De ikli i Çerçeve Sözle mesi (UNFCCC) ve Kyoto Protokolü’nün mevcut politika çerçevesi aç klanmakta ve belirgin politika hedefleri sunulmaktad r. Sera gaz emisyonlar n azalt lmas veya 'karbon kuyular n' art lmas yan nda iklim de ikli inin sonuçlar na adapte olunmas amaçlayan daha ba ka politik stratejiler özetlenmektedir. Son olarak, di er ilgili çevre politikas konular na ve çerçevelerine (biyolojik çe itlilik, su ve insan sa ) yönelik ba lant lar sergilenmektedir.

3. Bölümde, klim de ikli inin durumu ve Dünya ve Türkiye üzerideki etkileri aç klanmaktad r.

(17)

4. Bölümde, uyum stratejilerine olan ihtiyaç vurgulanmakta ve bunlar n nas l olu turulabilece i ve iklim de ikli inin sonuçlar n do uraca ciddi zararlar n önlenmesine nas l yard mc olabilece i incelenmektedir.

5. Bölümde, iklim de ikli inin de erlendirilmesi çabalar n zorluklar ile do urdu u sorunlar de erlendirilmektedir. Bu bölümde belirsizliklerin sebepleri aç klanmakta ve veri mevcudiyeti ile bunlar n kalitesi tart lmaktad r. Ayr ca, gelecekteki iklim etkilerinin de erlendirilmesi çal malar n kapsam geni letebilecek olas göstergeler önerilmektedir. Gelecekte varolacak peyzaj n anlam n, kavram n nas l olaca üzerine yorumlar yap lmaktad r.

Tezin 1.k sm ndaki bölümlerde yukar da da özetlendi i, iklim de ikli i ile mücadelede ye il dokunun varl n ne denli önemli oldu u, çevre konusunda peyzaj n vazgeçilmez unsur oldu u ortaya ç kmaktad r. Öte yandan iklim de imi ile meydana ç kacak su s nt bizi beklemektedir. Genellikle peyzaj ve su kavramlar do ru orant oldu unu kabul edebiliriz. Bu orant daki bozulmadan yani su s nt ndan dolay peyzaj kavram nda de iklik olacak, kurakl k peyzaj denen kavram önem kazanacak ve gelecekte bu ekilde iklim de ikli i ile mücadelede bitki dokusu korunabilece i öngörülmektedir.

Tezin 2.k sm nda ise yukar da belirtilen nedenlerden dolay kurakl k peyzaj kavram aç klanmakta ve örnekler verilmektedir.

2 KL M DE KL KLER N ETK LER

nsan kaynakl iklim de imi bilimsel olarak kan tlanm olup içinde bulundu umuz yüzy n en önemli küresel çevre problemlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu olay aç k bir ekilde hava paternlerinin de imine, ta nlar ve kurakl klar n iddetinde ve s kl nda giderek aratan bir ekilde önemli de ikliklere yol açmaktad r. Dünya’n n havas giderek say lar artan bu tür iklim krizleri ile mevcut ola an süreçlerden h zla ayr lmaktad r. Bu durumun temel sebebi insan faaliyetleri sonucu ortaya ç kan sera gaz emisyonlar n küresel iklim de imini tetiklemesidir. Di er bir deyi le insan aktiviteleri sebebiyle atmosferde sera gazlar n birikmesi do al sera etkisini artt rmak suretiyle iklimi de tirerek arz n ortalama yüzey

(18)

cakl nda art a yol açmaktad r. Bilindi i gibi güne nlar arz yüzeyine ula nda ya dönü ür ve bu uzaya tekrar uzun dalgal radyasyon olarak k l ötesi formunda gönderilir. te bu k l ötesi radyasyonun bir k sm sera gazlar taraf ndan tutulur. Bu olu um sera etkisi olarak bilinir. Asl nda, sera etkisi insan katk d nda tamamen do al bir olayd r. Yani do al sera etkisi olmasa idi arz n ortalama s cakl -20o C civar nda olacakt . Atmosferdeki sera gazlar insan faaliyetleri nedeniyle tehlikeli bir ekilde art yor. Ba ca sera gazlar olan karbon dioksit (CO2), metan (CH4), diazot monoksit (N2O), ve di er halojenli bile ikleri içeren örne in hidroflorokarbonlar (HFC), perflorokarbonlar (PFC) ve sülfürhekzaflorit (SF6) gibi özel kimyasallarda bu art gözleniyor . Sera gazlar içerisinde en önemli olan hiç üphesiz CO2 dir. World Energy Outlook([2]’e göre fosil yak tlar n kullan nedeniyle dünyada atmosfere her y l 7 milyar ton karbon sal veriliyor. Bu ise yakla k olarak 26 milyar ton CO2 demektir. Bu durumu ortaya karan politikalarda herhangi bir de iklik olmad takdirde 2020 y nda 33 milyar ton CO2 ’e ula lacakt r. SRES Senaryolar na göre CO2 emisyonlar 2030 y nda 75 milyar tona, 2050 y nda 100 milyar tona ve 2100 y nda 140 milyar tona ula acakt r.

Atmosferde 100 y bulan kal k süresini de göz önüne al rsak CO2 seviyelerinin sanayi devriminden bu yana h zla yükseldi i ve tehlikeli bir t rman a geçti i kolayl kla görülüyor Sera gazlar ndaki büyük art nedeniyle atmosfer her geçen gün giderek yor. Hükümetler aras klim De im Paneli (IPCC) 2001 ve 4.cü De erlendirme Raporuna göre küresel ortalama yüzey s cakl son yüzy lda 0.745oC kadar yükseldi. Bu nman n en büyük k sm k sm CO2 deki art gibi son 30 y lda meydana geldi. Kuzey Yar kürede kar örtüsü 1960’l y llardan bu yana %10 azald , ortalama küresel deniz seviyesi 10-20 cm aras nda yükseldi

2.1 Geçmi ve gelecekteki iklim de ikli i

Yeterli g da, temiz su tedariki ve di er temel eko sistem hizmetleri için uygun çevresel ko ullar yaratan Dünya iklimi olmaks n insan ya am devam edemez. Dünya üzerindeki iklimin son bir kaç on y lda, geçmi te insan uygarl n uyum sa lad dönemlerde olmad kadar h zl bir ekilde de ti ini gösteren ba ka bilimsel kan tlar da mevcut bulunmaktad r. A daki k m, iklim de ikli inin geçmi te ve günümüzdeki sebepleri hakk ndaki mevcut bilimsel birikimi özetlemektedir.

(19)

2.1.1. CO2 Emisyonlar ndan Kimler Sorumlu

Bugün tüm dünya CO2 emisyonlar 26 milyar ton civar ndad r. Bu emisyonlar içerisinde en büyük pay y ll k 7.1 milyar ton CO2 emisyon miktar ile tüm dünya emisyonlar n % 24’üne sahip olan ABD dir. Dünyan n en büyük sera gaz emisyon üreticisi ülkesi ABD’nin CO2 emisyonlar ndaki y ll k art % 1.5 dir. Asya Pasifik bölgesinde yer alan geli mekte olan ülkeler CO2 nin % 25 ini üretmektedir. %9 ile dünyan n ikinci büyük CO2 emisyon üreten ülkesi Çin ise son y llarda sanayisindeki yüksek büyüme sonucu emisyonlar bak ndan en dikkat çekici ülkelerin ba nda geliyor. %6 l k emisyon pay ile giderek yükselen ve sanayile meye yeni ba layan Hindistan, Çin ile birlikte 2009 y nda ABD nin bugünkü emisyonlar yakalayabilecektir. Rusya ise 1990 y nda 3 milyar ton CO2 emisyon üretirken 1996 da ya ad ekonomik sorunlar nedeniyle emisyonlar 2 milyar tona kadar dü mü tür. Avrupa da CO2 emisyon indirim çabalar bak ndan en ba ar ülke Almanya d r. Bu ülkede 1990 y nda 1.2 milyar CO2 emisyonu üretilirken, Do u Almanya’n n kat ile ya ad ekonomik yenilenme yap lanma süreci sonras nda emisyonlar % 18.3 azaltm r. ngiltere de ise kömürden gaza geçi sonucu emisyonlar % 12 kadar dü ürülmü tür. Türkiye’nin sektörel sera gaz emisyon envanter sonuçlar göstermektedir. Toplam sera gaz emisyonlar 1990 y nda 170.19 milyon tondan 357.39 milyon tona ç km r. Bu art içerisindeki en büyük pay %63.6 ile enerji sektörüne ve sonra %24.4 ile sanayi ve %7.7

ile at klara aittir. CO2 e de eri olarak sera gaz emisyonlar 2004 y nda 1990 y na göre 110.0% artm r. 2004 y nda Türkiye’de en yüksek CO2 emisyon art %124 ile elektrik üretiminde gözlenmi tir. Bunu %82 ile sanayi üretimi, %56 ile ula m ve %28 ile di erleri izlemektedir. 1990 y na k yasla, toplam CO2 emisyonlar 2004 nda %75.4 art göstermi tir. Ki i ba na CO2 emisyonu OECD ülkelerinin ortalama de eri olan 10.9 ton a göre oldukça dü üktür. Ancak Türkiye’nin CO2 emisyonlar büyük ölçüde fosil yak ta ba ml nedeniyle çok h zl bir ekilde yükselmektedir. Türkiye’de emisyonlar üzerinde herhangi bir politika de ikli i olmad takdirde 2010 y nda 425 milyon tonu a aca tahmin edilmektedir.

Bu seviyeye nas l ula ld anlamak için kaynaklar na bak ld nda bunun %47 sinin kömür, %42 sinin petrol ve %11 in de gaz oldu u görülür. Sonuç olarak Türkiye de toplam sera gaz emisyonlar içinde CO2 in pay ; %89.8, metan n %7.9 ve N2O nun de %2.3 dur. Bugün sanayile mi ülkeler dü ük karbon ekonomisine geçmeye çal maktad r. Bu ülkelerde sera gaz emisyonlar azalt rken ekonomik büyümenin lda %0.2 kadar dü ece i tahmin edilmektedir. Stern taraf ndan haz rlanan rapora

(20)

göre sanayile mi ülkeler ve irketler geli mekte olan ülkelerde projelere yat m yaparak emisyonlar n azalt lmas sa layacaklard r. Bu suretle karbon ve finansman n ticari avantajlar kullanacaklard r.

ekil 2.1: Küresel ortalama s cakl n ve atmosferdeki CO2 konsantrasyonunun son 400 000 y l içerisinde geriye dönük olarak yeniden olu turulmu kayd (Willows and Connell, 2003.)

2.1.2. klim De ikli i ile Neler Ya and

klim de iminin ya anan en belirgin sonuçlar dünyan n giderek nmas , buzullar n

erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, ya paternlerinin de mesi, ekstrem hava olaylar n iddetinde ve s kl nda önemli art lar, ve buna ba olarak ekolojik yap n de ime u ramas r. Bu fiziksel sonuçlar özellikle 20.yüzy n son çeyre inden itibaren büyük can ve ekonomik kay plara yol açt . Dünyada ya anan ekstrem hava olaylar nda özellikle 90 l y llarda önemli art lar meydana geldi. Son

(21)

görüldü. Örne in sviçre 2003 y nda son 250 y n en s cak Haziran ay ya ad . ABD de bir y l içinde 562 tornadonun meydana geldi. 2001 y ndan itibaren 10 milyar dolarlar mertebesinde ekonomik kay plar 2004 y nda 90 milyar dolara yükseldi. Japonya, tarihindeki en çok say da f rt nay 2004 y nda ya ad . IPCC raporuna göre Kuzey Yar kürede 1960’l y llardan bu yana kar örtüsü %10 azald , ortalama küresel deniz seviyesinin de 10-20cm aras nda yükseldi. 2002, 2003, 2004 ve 2005 y llar 1998 sonras en s cak y llar oldu. NASA, 1990’lar n ba lar ndan bu yana Kuzey Atlantik teki yüzey sular n dola nda önemli bir zay flama belirledi. Atlantik Okyanusu ve Kuzeybat Pasifik te son 30 y lda 4 ve 5 iddetli f rt nalarda önemli art lar bul undu. Montreal Kanada da iklim görü meleri esnas nda atmosfer olaylar nedeniyle ya anan do al afetlerin 2005 y nda en yüksek finansal kay plara yol açt ifade edilmi tir. Münich Re Gurubuna göre 2005 y nda bu zarar seviyesi 200 milyar dolar a r. Sadece Katrina f rt nas ndan do an ekonomik kay plar 125 milyar dolard r. Bu f rt na, bu güne kadarki en büyük maddi kayb olu turmaktad r. 2005 y nda ya anan atmosfer olaylar na bakt zda belirgin olarak unlar görebiliyoruz; 1850 y ndan bu yana en yüksek say da f rt nalar 2005 nda ya anm r. 2005 Atlantik kas rgalar bak ndan 26 tropikal f rt na ile bir rekor ya am r. Atlantik te Saffir-Simpson ölçe ine göre 3 ve yukar nda meydana gelen 10 f rt nadan 6’s kas rga eklindeydi. Bundan önceki rekor 21 f rt na ile 1933 nda meydana gelmi tir. Katrina f rt nas ise ABD de 1928 den bu yana en ölümcül f rt na olmu tur. Lousiana ve Mississippi de en az 1300 ki inin hayat kaybetti i Katrina f rt nas n yol açt ekonomik kay p bu güne kadar kar la lan en yüksek seviyede olmu tur. ABD de bu f rt nan n sosyal sorunlar hala çözülememi tir. Ekim ay nda Karayipler de ya anan Wilma kas rgas , Güney Çin de ise tayfun büyük can ve mal kay plar na yol açm r. Japonya n n bat nda ya anan Nabi tayfunu üç günde 1321 mm ya getirmi tir. stanbul un bir y lda ald ya n 700 mm oldu unu hat rlarsak bu de erin etkisini anlayabiliriz. Bunun yan s ra güneydo u Çin de Longwang tayfunu en az 80 ki inin ölümüne yol açm r. 1995-2006, 1850 y nda ba layan aletsel s cakl k kay tlar na göre en s cak on iki y i aret etmektedir.

2.1.3. klim De ikli i ile Neler Ya anacak

IPCC’nin üçüncü de erlendirme raporundaki projeksiyonlar na göre e er hiçbir önlem al nmaz ise bu yüzy n sonunda yani 2100 y nda ortalama s cakl k

(22)

1.4-5.8oC artacak, deniz seviyeleri ise sera gazlar na ba olarak 0.09-0.88 m yükselecektir.

ubat 2007 de aç klanan IPCC raporuna göre Son 100 yüzy lda küresel ortalama hava s cakl 0.745o C artt . Bu art n en büyük k sm 1991sonras nda meydana geldi. Avrupa’da 1901-2000 aras nda nma trendi 0.76o C; 1977-2001 aras nda ise 0.425o C / 10 y l oldu. 1995-2006 dönemi ise 1850 den buyana “en s cak on iki y l” olarak belirlendi. Bu arada küresel deniz seviyesi yükseklikleri y lda 1-2 mm yükseldi, f rt nalar iddetlendi, s kla , kar örtüsü ve buzullar azald . Son yüzy l da Kuzey yar kürede orta ve yüksek enlemlerde buz örtüsü süresinde yakla k 2 hafta azalma belirlendi. Bunun yan s ra ya Kuzey Yar kürede on y lda % 0.5-1.0 kadar artt . iddetli ya n s kl nda da %2-4 artma görüldü. (Avrupa Komisyonu, 2005) ubat 2007 de aç klanan De erlendirme raporuna göre Fiziksel ve Biyolojik Sistemlerde önemli de iklikler ya anmaya ba lad ve 21.Yüzy l sonunda bu de iklikler ya am büyük ölçüde etkileyecek seviyelere gelecektir. Fiziksel sistemler içerisinde deniz buzu ve kar örtüsündeki de im sonucu deniz seviyesi en fazla 56 cm yükselecektir. Avrupa’da 21.Yüzy l içerisinde ya anacak iklim de ikli i çarp sonuçlar göstermektedir. Örne in Avrupa’n n tamam nda nma beklenmekte, en çok nma ise Kuzey Avrupa’da ve k mevsiminde beklenmektedir. Di er bir deyi le iklim de imi en çarp sonuçlar Arktik Bölgede vermektedir. 2030-2050 y llar nda yaz aylar nda Arktik deniz buzunun tamamen yok olmas beklenmektedir. (Avrupa Çevre Ajans , 2005)Güney ve Orta Avrupa’da nma en çok yaz n meydana gelmektedir. Ya lar ise mevsimsel olarak önemli de ikliklere u rayacakt r. Kuzey, Orta ve Bat Avrupa’da artar iken Akdeniz’de azalmaktad r. Yaz ya lar Kuzey d nda önemli ekilde azalmaktad r. Güney ve Güneydo u Avrupa’da su ihtiyac ciddi bir sorun olacakt r. 727 milyon km2 alana sahip k ta Avrupa’s n %73’ünün ehirlerde ya ad göz önüne al nd nda iklim de iminden etkilenme derecesi yüksek olacakt r. Turizm de en çok etkilenen sektörler aras nda yer alacakt r. Hava ve iklimdeki çalkant lara kar duyarl nedeniyle etkilenme yüksek olacakt r. Turizm bölgeleri daha kuzeye ve da k bölgelere kayacak, kayak mevsimleri de k salacakt r. Akdeniz Bölgesi’nde ba k ve arapç n da en çok etkilenecek sektörler aras nda olaca aç kt r. IPCC ve Türkiye sonuçlar için en temel noktalar 2030 y nda Türkiye’nin Kuzeydo usu

nda kalan k sm kuru ve s cak bir iklim etkisi alt na girmesidir. Türkiye’de ise k maksimum s cakl klar son on y lda 10 oC kadar art göstermi tir. Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde ise yaz n hem gece hem de gündüz s cakl klar nda art bulunmaktad r. Buna ba olarak buharla ma artacak, ya lar n mevsimsel da mlar , iddeti

(23)

de ecek ve kar örtüsü azalacakt r. Tüm bu sonuçlar Türkiye’de su stresinin artaca göstermektedir.

ekil 2.2: Son 1000 y l içerisinde geriye dönük olarak yeniden olu turulan ve ölçülen s cakl k (Kuzey Yar mküre) ile önümüzdeki 100 y l için tahmin edilen s cakl k art . (Mann et al., 1999 (son 1 000 y l); IPCC, 2001)

2.1.4. klim De imi ile Mücadele ve F rsatlar

Birle mi Milletler klim De imi Çerçeve Sözle mesi ( DÇS) ve buna ait Kyoto Protokolü iklim de iminin riskini önlemek, iklim de imi konusunda mücadele etmeyi sa layabilmek ve sürdürülebilir kalk nmaya pratik bir katk yapmak üzere uluslar aras topluluklar taraf ndan olu turulan en önemli somut çaba ve tek uluslararas çerçeve olarak biliniyor. May s 1992 de uyarlanan ve Mart 1994 de ya ama geçirilen DÇS bu protokolün adreslenmesindeki ilk uluslararas ölçü olmu tur. Türkiye 189.cu taraf ülke olarak 1994 y nda yürürlü e giren DÇS’e tam 10 y l sonra May s 2004 de kat labildi. (Avrupa Komisyonu, 2005) Bu sözle me, küresel sera gaz emisyonlar n ço undan geli mi ve endüstrile mi ülkelerin sorumlu oldu unu, bu ülkeler ile geli mekte olan ülkeler aras ndaki fark gözeterek

(24)

geli mi ülkelerin sera gaz emisyonlar azaltmak için kurumsal ve finansal kapasitelere sahip oldu unu kabul ediyor. Di er bir deyi le atmosferde sera gazlar n stabilizasyonu ve sürdürülebilir kalk nman n geli tirilmesi DÇS nin iki temel hedefi olmu tur. Sözle meye göre ülkemiz 2001 y nda yap lan taraflar toplant nda sadece OECD ülkelerinin yer ald Ek II den iste i üzerine ç kar ld . 11 Aral k 1997 de ise hükümetler Japonya’n n Kyoto ehrinde klim De imi Çerçeve Sözle mesini bir protokole uyarlad . Kyoto Protokolu olarak bilinen bu uluslar aras çerçeve alt nda sanayile mi ülkelerin alt sera gaz emisyonun ilk taahhüt periyodu olan 2008 y ndan 2012 y na kadar 1990 seviyelerinin % 5.2 alt nda tutulmas istendi. lk kez 16 Mart 1998 de imzaya aç lan Kyoto Protokolu, saca sera etkisi yaratan gazlar n emisyonlar azaltmak üzere sanayile mi ülkelere çe itli hedefler belirleyen uluslararas bir anla mad r. Rusya n n Kyoto Protokoluna taraf olmas ile ilgili tarihi karar ndan üç ay sonra Kyoto Protokolü 16 ubat 2005 tarihinde yürürlü e girdi. (Avrupa Komisyonu, 2001) Buna göre hükümetler hedef CO2 seviyelerinin alt na inildi inde limitin üzerindeki her ton CO2 için “kredi” sat n almak zorundad r. Türkiye Protokol’a henüz taraf olmad . Bu nedenle Türkiye’nin emisyon s rland rma ve azaltma yükümlülü ü de bulunmuyor. Protokole göre taraflar istedikleri takdirde uzun atmosferik ömürleri olan HFCs, PFCs ve SF6 sanayi gazlar için 2005 y referans olarak al nabilmektedir. HFC ler stratosferik ozona zarar veren CFC lere alternatif olarakgeli tirildiklerin dolay bu emisyonlar giderek h zla artmaktad r. Aluminyum sanayinde olu an PFC ler, ma nezyum üretiminde olu an SF6 lar de giderek art yor. Halen Avustralya, Lichtenstein, Monako ve en büyük sera gaz emisyon üreticisi ülke durumunda olan ABD henüz protokolü imzalamad . Özellikle dünyadaki bütün CO2 emisyonlar n yakla k dörtte birinden tek ba na sorumlu olan ABD'nin ekonomisine zarar verece i nedeniyle protokol d nda kalmas son derece kayg verici bir durumdur. Bunun yan s ra emisyon de erleri bak ndan sorunsuz hatta emisyonlar limitlerin alt nda bulunan ülkeler de bulunuyor. Örne in, zlanda sera gaz emisyonlar %10 kadar artt rabilir. klim de imi ile mücadele, Avrupa Birli inin (AB) sürdürülebilir geli me stratejisi alt ndaki temel taahhütlerinden biri oldu. AB, Kyoto Protokolü alt nda sera gaz emisyonlar birinci taahhüt periyodu olan 2008-2012 aras nda %8 indirmeyi taahhüt etti. Bu ortalama seviye üye ülkeler aras nda kendi emisyon hedefleri do rultusunda payla ld . (Avrupa Komisyonu, 2005) Ayr ca AB nin bu %8 lik hedefi geni lemeden etkilenmiyor. Kyoto Protokolü, sanayile mi ülkelerde sera gaz emisyonlar azaltmak üzere emisyonlar üzerinde yasal ba lay limitleri, rlar düzenleyen, emisyonlar dü ürmek üzere piyasaya dayal yeni

(25)

mekanizmalar sunuyor. Protokol, sürdürülebilir ekonomik geli me ile enerji verimlili i, sürdürülebilir tar m, ve yenilenebilir enerji kaynaklar üzerinde Emisyon Ticareti (ET), Ortak Yürütme (OYM) ve Temiz Kalk nma Mekanizmalar (TKM)

eklinde yeni öneriler getiriyor. Emisyon ticareti, ülkelerin üzerinde karara var lm sera gaz emisyon düzeylerinin al m sat na izin verilmesidir. Buna göre çevreyi yüksek düzeyde kirleten ülkeler, gerçekle enden daha fazla emisyon düzeyi hakk olan ülkelerden kullan lmam "kredileri" alabiliyorlar. Ülkeler art k çevrenin karbon yutma özelli ini art ran etkinlikleri kar nda da kredi kazanabiliyorlar. A aç dikme ve topra n korunmas gibi bu etkinlikler, ülkenin kendi topraklar nda ya da ayn ülke taraf ndan geli mekte olan herhangi bir ülkenin topraklar üzerinde uygulanabiliyor. Di er bir deyi le ülkeler aras nda emisyon permileri, emisyon kredilerinin al m ve sat n yap labilir hale gelmesidir. Bir örnekle aç klarsak, bir A ülkesinde emisyonlar bir y n için hedefin üzerinde ise, B ülkesinde ise hedefin alt nda ise A ülkesi B ülkesinin kullanmad emisyon kredilerini hedefini tutturabilmek için sat n alabilir. Ortak Yürütme Mekanizmas na göre bir ülke bir ba ka ülkedeki belirli bir proje için her ton CO2 için emisyon kredilerini sat n alabilir. Temiz Kalk nma Mekanizmalar ise geli mekte olan ülkeleri hedefliyor. Buna göre sanayile mi ülkeler, geli mekte olan ülkelerde emisyonlar azaltan projeleri mali yönden desteklemek üzere emisyon kredilerini sat n alabilirler. Ortak Yürütme Mekanizmalar yani OYM emisyon hedefleri olan sanayile mi ülkelerdeki projeleri hedefliyor. Son mekanizma yani TKM, hedefleri olmayan geli mekte olan ülkelerdeki projelerdir. Örne in TKM projesine göre 200 MW l k bir rüzgar santral projesinin uygulanmas ile 400,000 ton e de er CO2 emisyon azalt hedefleniyor. (Avrupa Çevre Ajans , 2005) Bu üç mekanizma arkas ndaki rasyonellik sera gaz emisyonlar n küresel bir problem oldu unu, ve emisyon azalt lmas n ba ar ld yerlerin henüz çok az önemde bulundu udur. Bu yolda maliyetlerin çok dü ük oldu u yerlerde yap lan azaltman n en az ndan iklim de im mücadelesinin ba lang ç evresinde bulundu unu gösteriyor. Burada ba ar lmas istenen emisyon azaltma i lemlerinde kullan lan krediler için en önemli art ise bu projelerin sonuçlar itibariyle gerçek, ölçülebilir ve uzun vadeli iklim de imi üzerinde faydal olmalar r. Buna göre sadece Avrupa Birli inde yakla k 12,000 endüstrinin varl göz önüne al rsa AB emisyon ticaret projesinin yüz milyarlarca Euro ya ula an bir ticaret hacmi sürpriz olmayacakt r . Sonuç olarak 21.Yüzy l iklim de imini en büyük market (piyasa) haline getirmi tir. Bu suretle çevre çok güçlü bir sektör haline gelmi tir. Dü ük karbon teknolojileri ile 500 milyar Euro luk bir piyasa olu uyor. Bir anlamda çevre en büyük ve en güçlü sektör haline geliyor. Bugün CO2 nin tonu 33

(26)

Euro civar ndad r. Yenilenebilir enerji projelerinin desteklenecek olmas yeni yat mlar ve i alanlar yaratacakt r. (Avrupa Komisyonu, 2005) Ula mdan sanayiye yak t de imi, geli mi kömür teknolojileri ile enerji üretimi, sanayide enerji verimlili ini artt ran projeler Kyoto Protokolü ile f rsatlar yaratacakt r. Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklar bak ndan son derece zengin bir potansiyele sahiptir. Ancak bugüne kadar uygulanan politikalar bu kaynaklar n son derece az bir k sm kullan lmas na yol açm r. Örne in güne enerjisinden yararlanma bak ndan potansiyel yeterince de erlendirilememi tir. Halen Türkiye’nin güney ve bat bölgelerde konut ve ticari sektörün k smen kolektörler kullan lmaktad r. 2001 itibariyle 3.5 milyon m2lik kolektör alan tahmin edilmektedir. (Avrupa Çevre Ajans , 2005) Bu de erin 2020 y na kadar 4 kat artmas beklenmektedir. Türkiye rüzgar enerjisi alan nda son derece önemli bir potansiyele de sahip olmas na kar bu güçten de yeterince yararlanmamaktad r. Halen ülkemizde rüzgar gücünden yararlanma oran % 1 in alt ndad r. AB ülkelerinde 2020 ye kadar %20 lere ç kmas planlanan bu sektörde gerekli yasal düzenlemeler çok gecikmi tir. Özel sektör yat mlar n önümüzdeki y llarda artaca tahmin edilmektedir.

klimde meydana gelen do al de iklikler

Ya küremiz tarihi boyunca iklim ko ullar nda pek çok de iklik sergilemi tir. Bunlar n baz lar , iklim ko ullar nda y llar veya on y llar içerisinde büyük de ikliklere neden olan tekil olaylard r. Di erleri ise, farkl döngüler izleyen düzenli bir davran sergilemektedir. Söz konusu di er de ikliklerin ço u, yüzlerce, binlerce veya milyonlarca y ll k dönemler içerisinde meydana gelmi lerdir. Bunlar, Dünya’n n güne etraf ndaki yörüngesinde olu an varyasyonlar, Dünya’n n ekseninde meydana gelen varyasyonlar, güne in faaliyetlerindeki dalgalanmalar ve volkanik patlamalar gibi do al fenomenler taraf ndan tetiklenmi tir. Son 400 000 lda, iklim, buzul ça lar ve s cak dönemlerden olu an periyodik bir döngü sergilemi tir. Bu varyasyonlarla k yasland nda, son 8 000 y ldaki dünya iklimi, çok küçük s cakl k dalgalanmalar haricinde nispeten son derece istikrarl olmu tur (yüzy l ba na 1 °C’den az). Bu istikrar, insan toplumunun geli imi için bu dönemde son derece olumlu ko ullar sunmu tur (Petit et al., 1999).

(27)

nsanlar n sebep oldu u iklim de ikli i

Yirminci yüzy n ba lang ndan beri, Dünyan n iklimi, Avrupa’da 0.95 °C’lik bir art göstemekle birlikte ortalama olarak 0.7 °C’lik h zl bir nma ya am r ( klim Ara rma Birimi — CRU, 2003). Bu de iklikler, s cakl k de ikli inin hem büyüklü ü hem de h anlam nda anormal boyutlardad r. Söz konusu nma, son 1 000 y lda ya anan bütün iklim varyasyonlar n çok ötesindedir. (IPCC, 2001a) Özellikle 1990’lar, bu dönem içerisindeki en s cak on y l olup (IPCC, 2001a)

cakl klar n gelecekte daha da artmas beklenmektedir.

Böylesi bir küresel nman n ancak çok küçük bir k sm do al sebeplerle aç klanabilir. Bu nman n büyük bir k sm na ili kin sorumlulu un insan eylemlerine ve özellikle sera gazlar emisyonlar na yüklenebilece ine dair yeni ve daha güçlü kan tlar bulunmaktad r (IPCC, 2001a).

Sera gazlar n yeryüzünden yay lan s cakl engelleme ve yeniden yayma özelli i, küresel s cakl k art lar na yol açmaktad r. Sera gazlar , küresel iklim sistemi aç ndan çok önemlidir. Do al (sanayi-öncesi) sera gazlar olmasayd , ortalama küresel s cakl k imdikinden 34 °C daha so uk olurdu. Bu s cakl kta ise insan ya am n desteklenmesi mümkün olmazd .

Di er yandan, sera gazlar ndaki belirgin bir art , s cakl klar n da artmas na sebep olacakt r. Bu da, do al ve toplumsal sistemleri, insan toplumunun adapte olmas güçle tirecek bir ölçüde etkileyebilir.

nsan eylemleri sebebiyle ortaya ç kan ba ca sera gaz , yak tlar n (kömür, petrol, gaz) yanmas sebebiyle ortaya ç kan karbondioksittir (CO2). Di er önemli antropojenik sera gazlar , tar m sebebiyle ortaya ç kan metan (CH4), tar m ve sanayi sebebiyle ortaya ç kan nitrik oksit (N2O), endüstriyel halojen gazlar (CFC ve HCFC’ler) insan faaliyetlerinin (sanayi, karayolu ta mac , konutlar, enerji sektörleri) yayd bile enlerden olu an ozonu içerir. (GCOS 2003)

Antropojenik emisyonlar, CO2’nin atmosfer içerisindeki konsantrasyonunu 280 ppm’den (yakla k olarak 1750 y , sanayi öncesi dönem) günümüzde son 400 000 l içindeki en yüksek konsantrasyonu 70 ppm a acak ekilde 375 ppm’ye yükseltmi tir.

(28)

Gelecekteki iklim de ikli i

Çe itli iklimsel süreçlere ili kin bilimsel bilgiler eksik ve sera gazlar emisyonlar n büyüklü ünü belirleyen sosyo-ekonomik geli me belirsiz oldu u için, gelecekte ortaya ç kacak iklim de ikli inin boyutu kesin olarak bilinememektedir. Bununla birlikte, iklim modellerinin sera gaz emisyon tahminlerini bir girdi olarak kullanarak gelece in iklimini tahmin etme kapasitesine yönelik bilimsel güven artmaktad r. Olas sosyo-ekonomik geli meler ve ilgili sera gaz emisyonlar hakk ndaki geni bir senaryo yelpazedeki senaryolar kullanan bu modellere göre, 2100 y itibar yla ortalama küresel yüzey s cakl 1990’lardaki seviyelerinin 1.4 ve 5.8 °C üzerinde olacakt r. (IPCC, 2001a, )

Gelecekteki iklime yönelik yap lan bu az veya çok do rusal olarak kabul edilebilecek ilimlerin yan nda do rusal olmayan veya bunun ötesindeki küresel nma taraf ndan tetiklenen sözde tekil olaylar n yaratt ekstra riskler de bulunmaktad r. (Kaspar, F. 2004)Böyle bir olay n önümüzdeki yüzy l içerisinde meydana gelme olas nispeten dü ük olmas na ra men gerçekle mesi halinde etkileri son derece yüksek ve uyumlanmas çok zor olacakt r. Gelecekte ortaya ç kabilecek bu tür olas tekil olaylara ili kin örnekler unlard r:

• Kuzey Atlantik’teki termohalin dola n (‘Kuzey Atlantik Ak nt ’ olarak an lmaktad r, ayr ca do ru olmayan bir ekilde ‘Gulf Stream’ de denmektedir) durmas . Bu durum, Kuzey ve Bat Avrupa’n n önemli ölçüde so umas na sebep olabilir;

• okyanusta, derin göllerde ve kutuplardaki tortularda bulunan do al gaz hidratlar ndan küresel nmay h zland racak ekilde büyük miktarda metan emisyonlar n yay lmas ;

• deniz seviyesinde birkaç metrelik bir art a sebep olabilecek ekilde Bat Antarktika Buz Kütlesinin parçalanmas veya Grönland buzunun erimesi.

Bu tür olaylar n ortaya ç kma ihtimalinin dü ük olu u ve bilimsel verilerin kesin olmay sebebiyle, tekil olaylar, bu tezde göz önünde bulundurulmam r. Bu konu, daha fazla bilgi elde edildikten sonra, gelecek raporlarda ele al nabilir (bkz. IPCC, 2001a ve WGBU (Alman Küresel De iklik Dan ma Konseyi), 2003a).

2.2 klim de ikli i politikas ve sürdürülebilir kalk nma

Küresel iklim de ikli inin sürmekte olan ve giderek ivme kazanan h ve do a ve insan toplumu üzerindeki ciddi etkileri, politik tedbirleri gerekli k lmaktad r. Bu

(29)

yan tlar, iklim de ikli i ve yarataca etkileri mümkün oldu u kadar hafifletmeye ve smen kaç lmaz olan bir tak m sonuçlar na kar uyumlanmaya yard mc olmal r. Bu k m, iklim de ikli inin politik çerçevelerini ortaya koymakta ve di er politik konularla olan ba lant lar göstermektedir. Bu bölümde aktar lan politik hedeflerin baz lar , Bölüm 3’te kar k gelen iklim durumu ve etki göstergeleriyle kar la lmaktad r.

2.2.1 Mevcut politik çerçeve

Birle mi Milletler, 1992 y nda klim De ikli i Çerçeve Sözle mesi’ni (UNFCCC) imzaya açm ve bu sözle me 1994 y nda yürürlü e girmi tir. UNFCCC’nin nihai hedefi, ‘atmosferdeki sera gazlar konsantrasyonlar iklim sistemine tehlikeli boyuttaki antropojenik müdahaleyi önleyecek bir seviyede sabitlemektir. Bu seviye, ekosistemlerin iklim de ikli ine do al bir ekilde adapte olmas , g da üretiminin tehdit alt na girmemesini ve ekonomik kalk nman n sürdürülebilir seviyede ilerlemesini sa lamaya yetecek bir zaman zarf nda elde edilmelidir’ (UNFCCC, 1993). Yirminci yüzy n sonu itibar yla, 175’in üzerinde ülke, hem sanayile mi hem de geli mekte olan çok say da ülkenin iklim de ikli ini ciddi bir tehdit olarak kabul ettiklerini gösterir ekilde bu sözle meyi onaylam lard r. AB iklim de ikli ini sürdürülebilir kalk nma ba lam nda, çevreyle ilgili en temel konulardan biri olarak tan mlam r (Avrupa Parlamentosu ve Devlet ve Hükümet Ba kanlar Konseyi, 2002).

1997 y nda, iklim de ikli ini ve etkilerini s rland rmak için, Çerçeve Sözle meyi, geli mi ülkelerde alt çe it sera gaz n (CO2, CH4, N2O ve florlanm üç gaz grubu) emisyonlar için nicel s rlamalar getiren Kyoto Protokolü olarak adland lan protokolle tamamlamak üzere uzla maya var lm r. Bir bütün olarak tüm sanayile mi ülkeler için belirlenen hedef, baz al nan y la k yasla (birçok ülke için florlanm gazlar hariç en önemli Kyoto gazlar baz y 1990’d r) 2008–2012 y llar aras nda %5 düzeyinde emisyonu azaltmakt r. O dönemde 15 üyesi bulunan AB, protokol kapsam nda emisyon oran %8 azaltmay taahhüt etmi tir. Belirlenen bu genel hedef çerçevesinde, 'sorumluluk payla (burden-sharing)' olarak bilinen bir AB mutabakat ile her bir üye devlet için farkl emisyon s rlamas veya azaltma hedefleri kararla lm r. Bununla birlikte, 2004 y nda AB’ne kat lan 10 Üye Devlet için, Kyoto Protokolü çerçevesinde bireysel olarak kabul ettikleri baz al nan l itibar yla %6 ile 8 aras nda de en azaltma hedefleri geçerlidir. Ülkelere,

(30)

geli mi ülkeler aras ndaki proje temelli ortak uygulamalar ile geli mi ve geli mekte olan ülkeler aras ndaki temiz kalk nma mekanizmalar da dahil olmak üzere, taahhütlerini yerine getirmek amac yla, Kyoto veya esnek mekanizmalar denilen mekanizmalar uygulamalar na izin verilmi tir. Ayr ca, azaltmayla ilgili taahhütlerin yerine getirilmesine yönelik olan karbon kuyular (karbonu ay p tecrit edebilen ekosistemler) ancak belirli bir yere kadar kullan labilirler. imdiye kadar, 120 ülke Protokolü onaylam ve ço u sera gaz emisyonlar n azalt lmas na yönelik ulusal programlar kabul etmi lerdir. Bununla birlikte, protokolü onaylayan sanayile mi ülkelerdeki emisyon oranlar , baz al nan y l emisyonlar n %55’ina denk dü en e ik de ere ula mad klar için Kyoto henüz tam olarak yürürlü e girmemi tir. Rusya imzalam olsayd , e ik de ere ula lm olacakt . Aralar nda ABD ve Avustralya’n n da bulundu u baz sanayile mi ülkeler, Kyoto Protokolü’nü onaylamayacaklar aç kça belirtmi lerdir.

2.2.2 Uzun vadeli politikalar ve sürdürülebilir kalk nma

Kyoto Protokolü, ‘iklim sistemine tehlikeli boyuttaki antropojenik müdahaleyi' önlemeye yönelik sadece bir ilk ad m te kil etmektedir. Protokol henüz yürürlü e girmemi olsa da, AB ve bir dizi ülke, uzun vadede, GHG emisyonlar nda önemli bir azaltmaya gidilmesi yönündeki niyetlerini ifade etmi lerdir. AB, uzun vadeli CO2 seviyesini 550 ppm’de sabitleme hedefine ek olarak, sanayi öncesi dönemdeki cakl klar 2 °C’den fazla a mayacak uzun vadeli bir küresel s cakl k hedefi belirlemi tir (alt nc çevre eylem program ). Alman Küresel De iklik Dan ma Konseyi, ekolojik sistemler, g da üretimi, mevcut su kaynaklar , ekonomik kalk nma ve insan sa için iklim de ikli inin s rlar na yönelik kapsaml bir de erlendirmeye dayanarak, yak n dönemde, ayn küresel s cakl k hedefi ile 450 ppm düzeyinde bir CO2 konsantrasyon hedefi önermi tir (WGBU, 2003a). Birle ik Krall k (DTI, 2003a, b) 2050 y itibar yla %60 ve Almanya 2020 y itibar yla %40 düzeyinde ulusal emisyonlar azaltma hedefini benimsemi lerdir (1990’daki seviyelerine göre).

Benzer ekilde, Hollanda Bat Avrupa için belirgin bir hedef olarak %40–60 düzeyinde bir emisyon azaltma hedefi önermi tir. Yak n dönemde yap lan bir çal ma (WGBU, 2003b), fosil yak tlardan yay lan küresel CO2 emisyonlar 2050 itibar yla 1990’daki seviyelerine göre %45–60 azaltmay teklif etmi tir. Bu hedefler, 2005 y nda ba layacak olan, Kyoto sonras küresel görü meler için bir temel olu turabilirler.

(31)

Sera gazlar n emisyonlar nda küresel düzeyde büyük azaltma hedeflerinin yakalanmas için, hem yenilenebilir enerjinin küresel düzeydeki payla n art lmas hem de enerji verimlili inin büyük oranda geli tirilmesi gerekmektedir. Teknolojik geli melerin yan ra, artan ara rmalar, pazara giri stratejileri ve fiyat te viklerinin sa lanmas da gereklidir. Bu önlemler, geli mekte olan ülkelere, sermaye ve teknoloji transferi ile tamamlanmal r. Küresel enerji sistemlerinin dönü ümü, BM’in milenyum kalk nma hedeflerinden biri olan, geli mekte olan ülke halklar n sürdürülebilir enerjiye eri imini sa lamak için gereklidir.

Emisyon azaltma önlemleri gibi hafifletme stratejilerine ek olarak, iklim de ikli ine uyumlanma da giderek daha fazla dikkat çekmektedir . Çok say da ülke, imdiden bu yönde önlemler geli tirmekte ve uygulamaktad r. UNFCCC içerisinde, çe itli iklim de ikli i fonlar kabul edilmi tir (UNFCCC, 2003).

2.2.3 klim de ikli i ile di er çevre sorunlar ve politikalar

klim de ikli i neredeyse tüm do al ve toplumsal sistemler aç ndan bir tak m sonuçlar do urdu undan bu konu, di er önemli çevre sorunlar ve politik önlemler ba lam nda de erlendirilmektedir. Bunlar:

• Biyolojik Çe itlilik Sözle mesinde (CBD, 2003) ele al nan biyolojik çe itlilik. Bu, iklim de ikli i dahil olmak üzere insan faaliyetlerinin biyolojik çe itlili i olumsuz yönde etkiledi inin alt çizmektedir. AB 2010 y itibar yla iklim de ikli i taraf ndan etkilenen biyolojik çe itlilikteki azalmay ortadan kald rmay hedeflemektedir.

• nsan sa , iklim de ikli inden do rudan (s cakl k art ) veya dolayl olarak (seller) etkilenebilir. klim de ikli inin insan sa üzerindeki etkileri, Dünya Sa k Örgütü taraf ndan dile getirilmi tir (örne in WHO, 2003).

• Atmosferik süreçler yoluyla iklim de ikli i üzerinde bir etki do urabilecek olan stratosferdeki ozonun tükenmesi (‘ozon deli i’). Ozon tükenmesini hafifletme stratejileri Montreal Protokolü ile ele al nm r.

• klim de ikli i sebebiyle gelecekte su bulabilme olanaklar de ecektir. Her ne kadar iklim de ikli i aç kça ele al nmasa da, AB su çerçeve direktifinde, su kalitesi

(32)

(örne in nitrat seviyeleri) ve su miktar na ili kin sorunlara (sel riski) i aret edilmektedir.

Bu ba lant lar nedeniyle, bu sorunlar bir arada ele alan politikalara olan ihtiyaca yönelik artan bir bilinç söz konusudur. Örne in, ormanlar n yok olmas n azalt lmas na yönelik politikalar, hem iklim de ikli i (ormanlar n yok olmas CO2’nin olu mas nda ba ca nedenlerden biridir) hem de biyolojik çe itlilik aç ndan faydal olabilecektir. Bu konuda bir di er örnek, farkl çevre sorunlar yla ayn anda ilgilenen çevre vergilerinin kullan lmas olabilir (AÇA, 2003a). Çevre sorunlar n sektörel politikalara olan entegrasyonu AB’nin sürdürülebilir kalk nma stratejisi içerisine dahil edilmi tir (Avrupa Parlamentosu ve Konseyi,2002). Sürdürülebilir kalk nma hedefine ula mak için, gelecekte politik tedbirlerin daha fazla entegrasyonu ve uygulanmas gereklidir.

3 KL M DE KL N DÜNYA VE TÜRK YE ÜZER NDEK ETK LER

Son yüzy l boyunca gözlemlenen iklim de ikli i, Avrupa’y pek çok ekilde etkilemektedir. klim de ikli i, buzullar veya eko-sistemler gibi do al sistemlerin yan ra insan sa ve tar m gibi toplumsal ve ekonomik sistemleri de etkilemektedir.

Ço u durumda, iklim de ikli i ek bir bask faktörü olarak ortaya ç kmaktad r. Örne in, biyolojik çe itlilik, arazi kullan ndaki de iklikler, do al kaynaklar n a tüketimi, istilac yabanc türler ve hava kirlili i gibi faktörler taraf ndan da etkilenmektedir. Ancak iklim de ikli inin rolünün, özellikle iklim de ikli inin büyüklü ü ve h tahmini aral n daha yüksek ucunda oldu undan, çok daha bask n olmas beklenmektedir (IPCC, 2001a, b; WGBU, 2003).

3.1 Göstergeler ve zarar görme olas

Do al ve toplumsal sistemler ile iklim sistemi aras ndaki karma k etkile imler sebebiyle iklim de ikli inin etkisi eksiksiz bir ekilde ortaya koyulamamaktad r. Bunun yerine, iklim de ikli inin belirgin bir etkisini göstermi olan iyi tan mlanm ve ölçülebilir ö elerdeki de iklikler, toplam sistemdeki de iklikler için gösterge olarak kullan labilir. Örne in, buzullar n çekilmesi, iklim de ikli inin kar ve buzla

(33)

ilgili sistemler üzerindeki etkisine ili kin bir gösterge olarak kullan labilir. Göstergeler bütün hikayeyi ortaya koyamayabilir, ancak bir sistemin de mekte oldu u ve bu de ikliklerin hangi yönde ve boyutta oldu u konusunda aç k ipuçlar verebilir. Bu ekilde göstergeler, do al ve toplumsal sistemlerin iklim de ikli inden zarar görme olas de erlendirmek aç ndan yard mc olabilir. Etkiye aç kl k, do al veya toplumsal bir sistemin iklim de ikli ine maruz kalma derecesi, duyarl ve uyum kapasitesi göz önünde bulundurularak, iklim de ikli inin yol açt zarara kar ne oranda hassas oldu unu aç klar. Avrupa’n n, her ne kadar ekonomik kapasitesi sayesinde iklim de ikli ine uyumlanma konusunda geli mekte olan ülkelere göre etkiye muhtemelen daha az aç k olsa da, yine de iklim de ikli inin etkilerine aç k oldu una ili kin bilinç giderek artmaktad r. Bunun ötesinde, göstergeler politik hedeflerin ne kadar uzak mesafede oldu unu göstermeye yard mc olabilmektedir. Söz konusu hedefler, günümüzde sadece sera gaz konsantrasyonu ve küresel ortalama s cakl k konular nda mevcuttur. Fakat gelecekte, nelerin iklim sistemine yönelik tehlikeli antropojenik kar maya’ yol açt sorusuyla ilgili olarak daha fazla hedef tan mlanabilir.

Bu tezde, geçmi te meydana gelen ve gelecekte meydana gelebilecek olan iklim de ikli i ve etkilerini de erlendirmek için, kay tl veriler ve model sonuçlar kullan lm r.

Kay tl veriler ölçülebilir etkilerin (örne in s cakl k) geçmi te sergiledikleri e ilimlerin tan mlanmas için iyi bir kaynak olu tururken, do rudan ölçülemeyen karma k unsurlar n (örne in karbon al ) ve gelecekte ortaya ç kacak e ilimlerin de erlendirilmesi için modeller gerekli olmaktad r. Modeller, iklim de ikli inin mekanizmas ve etkileri hakk ndaki bilgilerin matematiksel formülasyonlar r. Gelecekteki e ilimlerin model temelli bir de erlendirmesi için, iklim de ikli ini tetikleyen unsurlara ili kin olas de iklikler (örne in CO2 emisyonu) hakk nda bir tak m varsay mlar gerekmektedir. Bu tür varsay mlar, senaryo olarak adland lmaktad r. Senaryolar, bir e ilimle ilgili öngörüde bulunmaz, ancak gelecekte ortaya ç kabilecek geli melerin izleyece i olas yolu gösterir. Senaryolar, 'CO2 konsantrasyonlar 650 ppm seviyesine yükselirse iklimde ne gibi de iklikler olur?' gibi varsay mlara yan t bulmak için kullan lan yayg n bir araçt r.

Bu tezde kullan lan veri kaynaklar na s cakl k ve ya rejimi (Hadley Centre, 2003) ve iklim de ikli i ve insan sa (WHO, 2003) konular nda mevcut olan en son raporlar dahildir. Genel olarak, küresel düzeyde veri taban olu turan kaynaklar,

(34)

UNFCCC, IPCC, WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü), WHO (Dünya Sa k Örgütü), WGMS (Dünya Buzul izleme Servisi) ve East Anglia Üniversitesi’nin klim Ara rmalar Birimi’dir (Birle ik Krall k). klimsel etkilere ili kin de erlendirmelerin uygulanmas na yönelik olarak kurulan bir konsorsiyum olan ACACIA (Parry, 2000), CarboEurope (Freibauer, 2002) ve European Phenology Network (Avrupa Fenoloji ) gibi AB ara rma projeleri, Avrupa düzeyinde bilgiler sa lam r. Son olarak, Birle ik Krall k (Cannell et al., 1999; Cannell, 2003; Hulme et al., 2002) ve di er ülkeler için iklim de ikli inin durumu ve etkilerine ili kin göstergeler hakk ndaki ulusal bilgiler, mevcut olduklar nda kullan lm lard r. Belirtilen tahminlerin ço u, BM Hükümetleraras klim De ikli i Paneli taraf ndan yay nlanan alt farkl emisyon senaryosuna (emisyon senaryolar konulu özel rapor — SRES; IPCC, 2000) dayanmaktad r. Bu senaryolar, politikalar, teknolojiler, arazi kullan , ya am biçimleri, nüfus, ekonomik büyüme ve di er konularda gelecekte meydana gelebilecek de ikliklere ili kin makul tahminleri içermektedir. Buna kar n söz konusu varsay mlar, sera gazlar ve di er kirletici maddelere ili kin farkl emisyon yollar yla sonuçlanmaktad r. Emisyon senaryolar , de en emisyonlar n iklim ve etkilerine ili kin sonuçlar de erlendirmek için kullan lmaktad r. Farkl senaryolar ve modelleri bir araya getirmek, belirsizli i azaltmakta ve böylece bir tahminin güvenilirli ini art rmaktad r. Sunulan göstergelerle ilgili tüm bilgiler çe itli türde belirsizliklere tabidir. Bu durum, iklim de ikli i süreçlerine ili kin bilgiler aras ndaki bo luklar, yetersiz veri mevcudiyeti, gözlemlenen bir de ikli in iklim de ikli ine atfedilmesinde kar la lan zorluklar ve gelecekte ortaya ç kabilecek çok say da olas sosyo-ekonomik geli me ve sera gazlar emisyonlar ndan kaynaklanmaktad r. (Ambiente Italia, 2003) Belirsizlikler konusuna her bir göstergenin aç klanmas

ras nda k saca i aret edilmi tir. Bu konu daha ayr nt olarak Bölüm 5’te aç klanm r.

3.2 Karasal Ekosistemler ve Biyolojik Çe itlilik

3.2.1 Bitki türleri kompozisyonu

• Son 30 y lda ya anan iklim de ikli i, Avrupa’n n çe itli bölgelerindeki bitki türleri popülasyonlar nda azalmalar ya anmas yla sonuçlanm r.

• Kuzeybat Avrupa’daki bitki türlerinin çe itlili i, güneye özgü termofilik türlerin kuzeye do ru hareket etmeleri sebebiyle artarken, so a tolerans olan bitkiler üzerindeki etkisi halen s rl r.

(35)

• Tahminler, pek çok bitki türünün daha, kuzeye do ru hareket edece ini öngörmektedir. 2050 y itibar yla, Avrupa’n n pek çok bölümündeki tür da n büyük oranda etkilenmesi beklenmektedir.

• Gelecekte iklim de ikli i nedeniyle, küresel anlamda çok say da türün nesli tükenebilecektir. Habitatlar n bölünmesi gibi iklim d faktörler sebebiyle, nesil tükenme h zlar n artaca öngörülmektedir. Bu faktörler, türlerin iklim de ikli ine yan t vermek için ihtiyaç duyduklar göç ve adaptasyon becerilerini s rland racakt r.

ekil 3.1: Hollanda ve Norveç’teki ‘s cak’ ve ‘so uk’ ko ullara adapte olmu bitki türleri gruplar n s kl nda meydana gelen de iklikler.

Not: Y-ekseni üzerindeki dü ük say lar, so uk ko ullara al bitki gruplar temsil ederken yüksek say lar ise s cak büyüme ko ullar na al bitki gruplar göstermektedir. (Ellenberg say lar na göre). Hollanda için, 1975–1984 y llar aras ndaki dönem ile 1985–1999 llar aras ndaki dönem kar la rken, Norveç için 1958–1961 y llar aras ndaki dönem ile 2000–2002 y llar aras ndaki dönem kar la lm r. (Tamis et al., 2001; Often and Stabbetorp, 2003.)

Bitki türleri, yaln zca belirli bir dizi iklim ko ullar alt nda ba ar bir ekilde üreyip, büyüyebilmektedir. Bu ko ullar de ti i takdirde, bu türler ya adapte olmak veya göç etmek zorunda kalmaktad rlar. Ba ta yüksek rak mlarda ve kuzey bölgelerinde ya ayanlar olmak üzere baz türler aç ndan göç etmek genellikle zordur. Bu iki seçenekten hiçbiri olanakl de ilse, türlerin yerel popülasyonlar n nesli tükenecektir. Belirli bir bölgedeki bitki türleri kompozisyonundaki de iklikler, belirgin ekilde iklim de ikli inden etkilenmekle beraber, arazi kullan ndaki de iklikler gibi di er faktörler de önemli rol oynamaktad r.

Akabinde, bitki türlerinin zenginli inde meydana gelen azalma, tüm biyolojik çe itlili i s rland rmakta olup, bu durum ekosistem istikrar n azalmas na yol açabilmekte ve baz ekosistem ürünleri ve hizmetlerini (örne in ilaç üretimine ili kin)

(36)

tehdit eder hale gelebilmektedir. Ayr ca, bitki türleri da nda ve dolay yla bölgesel vejetasyon kompozisyonunda meydana gelen de iklikler, iklim sistemi üzerinde bir tak m sonuçlar do urabilir.

Yüksek enlemlerde, örne in, çal tundra vejetasyonunun a açlarla yer de tirmesi, radyasyon dengesinde gözle görülür bir etkiye neden olabilir (özellikle kar tabakas yla ilgili durumlarda). Bu durum ise akabinde bölgesel ve küresel iklim de ikli ini art rabilir. Bitki türleri kompozisyonunda meydana gelecek de ikliklerin boyutu, al nacak politik tedbirlerle s rland labilir (IPCC, 2001b; CBD, 2003). Örne in, bir korumal bölgeler a n (Avrupa’daki Natura 2000 gibi) kurulmas , söz konusu bölgelerin ba ar bir ekilde yönetilmesi halinde, tür zenginli indeki baz azalmalar önleyebilir.

Bitki türlerinin iklim de ikli ine verdikleri tepkilere yönelik belirsizlik azd r. klim de ikli inin Avrupa’daki bitki türlerinin çe itlili i üzerindeki etkisine ili kin olarak hala do ru veri eksikli i söz konusudur. AB bünyesindeki baz yeni projeler ngiltere’deki Monarch projesi; http://www.eci.ox.ac.uk/biodiversity/monarch.html; veya ATEAM projesi; http://www.pik-potsdam.de/ateam/ gibi) yak n gelecekte yeni veriler sa layabilir.

Geçmi e ilimler

Avrupa dahil, dünyan n pek çok k sm nda türlerin kompozisyonu de mekte ve türlerin soyu, normal olarak kabul edilen de ere göre 100–1 000 kez daha büyük bir zla tükenmektedir (IPCC, 2002; Hare, 2003). De ikliklerin ço u arazi bölünmesi ve habitat tahribi sebebiyle ortaya ç ksa da, çal malar, bitki kompozisyonundaki de iklikler ile günümüzde ya anan iklim de ikli i aras nda yüksek bir korelasyon oldu unu ortaya koymaktad r (örn. Hughes, 2000; Pauli et al., 2001; Parmesan and Yohe, 2003). Bu yüksek korelasyon, iklimin nihai olarak bitki türleri da , orman yang nlar (örne in, Güney Avrupa ve Rusya’da görülen) gibi do adaki bozulmalar ve toprak kompozisyonundaki de iklikler sebebiyle besin mevcudiyetini belirlemesi olgusuna dayanmaktad r. Avrupa’da son birkaç on y lda, çok say da bitki türünün kuzeye do ru ilerledi i gözlemlenmi tir. Bu hareketin s cakl klardaki art lara ba olmas mümkündür (CBD, 2003; Parmesan and Yohe, 2003). Çok say da Kuzey Kutbu ve tundra topluluklar bundan etkilenmi ve bu topluluklar n yerini a açlar ve bodur çal klar alm r (Molau and Alatalo, 1998). Hollanda (Tamis et al., 2001), Birle ik Krall k (Preston et al., 2002) ve Norveç’in iç bölgeleri (Often and Stabbetorp, 2003) gibi Kuzeybat Avrupa bölgelerinde, termofilik (s cak ortam talep eden) bitki

Referanslar

Benzer Belgeler

Poincaré Kestirimi’nin çözümü sonras›nda ortaya ç›kan toz duman içinde, Perelman ile görüflen tek gaze- teciler olan The New Yorker’›n bilim yazarlar›

Bu amaçla, çal ışma alan ı olarak seçilen Ankara kenti ve yak ı n çevresinin doğal ve kültürel özellikleri incelenerek bunlar ın hava kirliliği üzerindeki etkileri ara şt

Benlik-alg›s› boyutlar› ile benlik-kurgusu temel boyutlar›n›n kutuplar› dikkate al›narak aralar›ndaki örüntüye ayr›nt›l› olarak bak›ld›¤›nda, bireysel

Doğal yolla menopoza giren kadınlarla cerrahi olarak menopoza giren kadınlar ara- sında HADS- Depresyon sınıfı ve puanları arasındaki fark da istatistiksel olarak

Ülkemizdeki Bozkır Türleri.. Asırlar boyu süregelen tahribat sonucunda iç bölgelerdeki karaçam, meşe ve ardıç ormanları ot formasyonuna dönüşmüştür. Trakya,

Sıcaklık ve nemin yıl boyunca yüksek olduğu ekvatoral iklim bölgesinde yeşilliğini dört mevsim koruyan, uzun boylu ve geniş yapraklı ağaçlardan oluşan

mT mT hava kararlı hava kararl ı, dikey hava hareketleri az oldu , dikey hava hareketleri az olduğ ğu i u iç çin, in, kü k ütlede de tlede değ ği iş şme me ç çok ge ok

ve akar- su yataklarında (kenti doğu-batı istikametinde ikiye bölen doğal su yolu Sarıçay’ın su kenarı ve yakın çevresi, ıslak ve sulak alanlar, sazlık alanlar,