• Sonuç bulunamadı

Ziya Gökalp ve milliyetçilik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ziya Gökalp ve milliyetçilik"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7

ZİYA GÖKALP VE

MİLLİYETÇİLİK...

■ H Şevket Süreyya AYDEMİR flHM

Ç

ÖLDE BİR DERVİŞ G İB İ: Geçtiğimiz

h afta D iyarbakır, Ziya G ökalp’in h â tı­ rasını k utladı. Bu kutlam a, D iy arb ak ır’ın ken. di bağrından doğan ve adı, taribim izde daim a anılacak olan b ir oğluna karşı, asil bir bağ­ lılığıdır. B ir ilgi ve b ir bağlılık ki, onunla yalnız D iyarbakIrlI hem şehrilerinin değil, m illetçe hepim izin, hele T ü rk aydınları ile T ürk fik ir adam larının, içten duygulanm aları gerekir. Eğer bu gereği tam yerine getirm e­ mişsek, eğer Z iya G ökalp’in h âtırasın ı, yalnız bir şehrin ve b ir bölgenin çerçevesine te r k c t- mişsek, evvelâ b u «üstün adam» ın ruh u n d an af dilem ek, sanıyorum ki, m illî b ir borcum uz sayılm alıdır..

Çünkü hem en şunu belirtm eliyiz: T ürk m illetinin tarihinde, fatihler, kahram anlar, devlet ku ru cu ları, ün lü kılıç ve gazâ erleri çoktur. Ama fikir adam ı, idealist, ülk ü a r a ­ yıcısı ve hele "düşünür" yetiştirm ek bakım ın­ dan tarihim iz, hiç de cöm ert değildir. N ite­ kim bu vesileyle de te k ra r edelim ki, biz, m eselâ bütün Osmanlı tarih i boyunca, gerek ihtişam , gerek çöküş devirlerim izde, h e rh a n ­ gi b ir fik ir ve bilim harek etin e damgasını vurup, adı y u rt sınırlarını aşan, düşünce ve b u lu şları dünya fik riy atın a k atkıda bulunan te k düşü n ü r yetiştirem em işizdir. Tanzim at devri de bu bakım dan b ir çöl k ad ar kısırdır. Çünkü bizdeki Tanzim at yılları, Batıda b ir uyanış devri olduğu halde, biz bütün T anzi­ m at devri boyunca Batının fik ir eserlerinden b ir tekini bile sınırlarım ızdan içeriye sokm a­ mış, dilimize çevirm em işizdir. Bizde «Tanzi­ mat» denilen güya Batıya yöneliş, G arba s ır­ tın ı çevirerek, nihayet öm ürsüz bir p a rla ­ m ento özlem veya tecrübesi içinde «Abdül- ham it saltanatı» denilen koyu karanlığın içi­ ne yuvarlanm ış gitm iştir. Ç ünkü ortada H ü­ küm dar vardı. K abine vardı. K um andan, va­ li veya göğüsleri nişanlarla p arlayan b ir sa­ ray çevresi vardı. Ama, fikir, düşü n ü r ve y a ­ zar yoktu...

M eşrutiyet devri de maalesef, istenilen u fuk açıklığına kavuşam adı. O nun için, bu boşluk, bu kaos içinde, D iyarbakır’dan gelen b ir içli ve duygulu adam , devrine bir fikir, ru h , ideal ve heyecan akım ı katm ak istem iş­ se, onun h u çırpınışlarım saygı ile anm ak ve hatırlam ak lâzım dır. Bu arayışlar, hu gay­ re tle r, h a ttâ bazı sah alard a daha ziyade d u y ­ gusal (hissi) kalm ış, klâsik anlam da bir fikir sistem i haline getirilem em iş olsa bile.. Çünkü bu boşluk içinde Z iya G ökalp, tek başına, h e r dâvaya yönelm ek zorundaydı. H er özle­ me cevap verm ek zorundaydı. K orkunç bir boşluğun içinde, h e r ta ra fa koşmak, herkese üm it, teselli, yön ve ideal dağıtm ak zorun­ daydı. Çöllere düşüp, hem kendini, hem m ü ­ ritlerin i arayan, cezbell b ir m ürşit gibi, d ai­ m a v ererek ve hiçbir karşılık beklem iyerek, sabırlı, im anlı ve şikayetsiz, kendisini dâva­ ların a vakfetti. Ve onun d ağıttıklarından y a l­ nız bizim neslimiz değil, Osmanlı im p a ra to r­ luğunun «ikinci M eşrutiyet» dediğimiz devri, çok şeyler aldı. D ağıttıklarının en başında da, B alkan H arbi yenilgisi ile bütün g u ru r ve itim adım kaybeden b ir ay d ın lar ve y a n a y ­ dın lar çerçevesine yaydığı üm it ve h a ttâ de­ nebilir ki, «yeniden uyanış» vardı...

Ziya Gökalp kimdi?

M

ehm et Ziya (G ökalp) 1876’d a .D iy arb a­

k ır’da doğdu. 1876, İstan b u l’da ikinci AbdUlhamit’ln ta h ta çıktığı yıldır. Osmanlı D evletinin tarihinde son çöküntünün, a rtık

çanlarını çaldığı yıldır. N itekim kısa süren m izansenlerden sonra A bdülham it, k ara k a ­ n atların ı im p arato rlu k to p rak ların ın üstüne gerecek, karanlık saltan atın ı b aşlatacak tır. Ve 1908’de bir avuç insan, artık cenaze nam azı­ na hazırlanılan bu devleti kurtarm ak için b aşlattık ları ihtilâli yiğitçe başardıktan sonra fark ed ecek lerd ir ki, hele son 33 yılın ta h ri­ batı ile her tü rlü hayatiyetini kaybeden bu devletin k urtarılm ası, neredeyse im kânsız h a ­ le gelmiş bulunm aktadır.

iş te Z iya G ökalp’in sahnede belirişi, bu 1908 ihtilâlinden hem en sonraya rastlar. Ço­ cukluğu ve gençliği, hep D iy arb ak ır’da geçti. O zam an D iyarbakır İsta n b u l’a, bugün bize O rta A frika’dan daha uzak gibiydi, ilk ve o r­ ta öğrenim ini orada yaptı. Bir süre de M ül­ kiye idadisine (daha kısa süreli Lise) devam etti. Ama onu bitirem edi. F ak at kendi ken­ dine Fransızca öğrendi. Arapça ve Farsça d ersler aldı. O todidakt dediğimiz, kendi ken­ dini yetiştiren insanın gayreti içindeydi. F a ­ k at, o vakitki D iyarbakır’ın çıplak u fu k ları ile, ağ ır kale du v arların ın çevirdiği dar ve kasvetli m uhitte, geleceği için üm itsizdi. Ni­ tekim 25 yaşında sinir gerginlikleri son had ­ dine vardı, in tih a ra k a ra r verdi. Tam alnının ortasına sıktığı kurşun, garip bir şekilde bey­ nin iki yarım küresinin arasında kaldı. Ame­ liy at olam azdı ve 1924’te ölüm üne kadar, bu k u rşu n u beyninde taşıdı.

B ir aralık İstan b u l’a gitmiş vc parasız ya­ tılı olarak B ay tar O kuluna (V eterin er M ekte­ bi) yazılm ak im kânını bulm uştu. F akat h ü r­ riyetçi fik irleri yüzünden m ektepten ç ık a rıl­ dı. 9 ay hapsedildi. Sonra da m em leketine sürüldü. Ama D iy arb ak ır’da o sıralard a bir başka sürgün de yaşıyordu: Dr. A bdullah Cevdet... Abdullah Cevdet, 1889’da Tıbbiye’de k u ru lan gizli b ir ihtilâl cem iyetinin, so n ra­ dan O smanlı ittih a t ve T erakki Cemiyeti adı­ nı alan örgütün, ilk kurucularındandı. Avdın, harek etli b ir insandı. O da D iyarbakır’a s ü ­ rü lm ü ştü . Ziya Bey A bdullah Cevdet’le t a ­ nıştı. Ve bu, onun hayatında m utlu bir k a r­ şılaşm a oldu. A bdullah Cevdet’te Ziya Gö­ kalp. hem b ir hoca, hem Batı fikriyatının bir sözcüsünü, hem de yalnız toplum un geriliği a ltın d a ezilmek değil, onu değiştirm ek idea­ linin de yetiştiricisini buldu. Bu tanışm adan sonra onun önünde u fu k la r, a rtık h er gün ye­ ni renklerle açılıyordu.

T

abiî Ziya da ittih a t ve T erak k i’nin gizli m ensupları arasına girdi. Ve nihayet 10 Temmuz 1908’de Rum elide ihtilâl p atlay ın ­ ca, Z iya’ya da İstan b u l’un ve h attâ R um eli- nin yolları a rtık açılm ıştı. N itekim Ziya Gö­ kalp, hürriyetin ilânından sonra evvelâ Di­ y a rb a k ır’da «Dicle» isimli b ir gazete çıkardı. İttih a t ve T e ra k k i’nin orada şubesini k u rd u .

1910’da ise onu, Selanik’te ittih a t ve Terakki K ongresinde D iyarbakır M urahhası olarak görüyoruz. O ndan sonra hayatı ve kaderi, İ t ­ tih a t ve T erak k i’nin faaliyet ve dâvalarına bağlı kaldı. Ve Ziya G ökalp a rtık , yakın ta ­ rihim izin akışında yerini alm ış ve tarihim izin sahnesine çıkmıştı..

Turan şiiri

r M iya G ökalp, evvelâ Selânik’te yay ın lan - " ^ m a y a başlayan «Genç Kalemler» dergisi ile basın ve fik ir hayatına girdi. Bu derginin b ir hedefi, dilde sadelik’ti. Ama Ziya G ökalp’ in bir şiiri ile bu gaye, pek çabuk çerçevesini genişletti. Önceden, İliç de beklenilm eyen bir ülkü u fkunda, bam başka bir hayalin cezbe­ sini yaym aya başladı. Bu h areket, denebilir ki, Ziya G ökalp’in «TTIRAN» şiiri ile başlar.

T uran neydi? Ne dem ekti? Bu kelime as­ lında F arsçadır. F ird ev si’nin «Şehnâmc» si ile efsaneleştirilm iş gibidir. T ur, bu efsaneye gö­ re, Büyük Iran im p arato rlu ğ u n d a Şelıinşalıın iki oğlundan birinin adıdır. Diğer oğlun adı I r ’dir. Bunlar im paratorluğun kuzey ve gü­ ney p arçalarına hükm ederler. T u r’un baş­ kenti, şimdi harabeleri S em erkad’nı 30 kilo­ m etre k adar kuzeyine düşen Afrâsiyap şeh ­ ridir. Onun ülkesine T uran, yani «Torların d i­ yarı» denilir. I r ’in saltan at sahası da Iran, yani «Ir’ler ülkesi» olur. Ve tab iî ki iki k a r- daş arasında, sonu gelmez masal savaşları başlar. Ama sonradan T uran sözü, bir coğra­ fî tâbir olur. Ve Ziya G ökalp da bunu böyle alır. Yani ona göre T uran, b ir vatandır. Tiirk- lerin vatanı. T ürklerin anayurdu. Ve T uran şiirinde bunu h a y k ırır:

«Vatan ne T ü rk iy e’d ir T ürklere, ne T ürkistan, V atan, büyük ve m üebbed bir ü lk ed ir:

T uran !..» Sonra bu sonsuz ufuk üstünde, bize ta ri­ himizi an latır. O güne k adar bizim tarihim iz m ekteplerde, 300 çadır halktık bir Kayı ko­ lunun Söğüt’te yerleşmesi ve orada Osmanlı D evletinin tem elinin atılm ası ile başlıyordu. Ama Ziya Gökalp, bu d ar çerçeveyi p arçalar. Bu K avı kolunu Büyük O ğuzlar’a bağlar. Sonra Cengiz’i, A tillâ’yı, yani M oğolları, B un­ ları ve şark tan garba akan b ü tü n insan sel­ lerinin hikâyesini de tarihim izin içine alır. B u n ları T u ran a bağlar. Sonra so rar:

«Yüce T uran, güzel ülke ! Söyle sana yol nerede?» Yolu kendi de bulam az. Ama «Kızıl Elma» İsimli şiirler eserinde, m eselâ «Ay hanım» destanı gibi, başdöndürücü tira d la r nakleder.

Ve T uran için şu hükm e v a rır: «Ne H inttedir, ne Ç in’de,

T ü rk ru h u n u n içinde...»

işte Z iya G ökalp, bu hayal ağlarını ö re r­ ken, Osmanlı im p arato rlu ğ u n u n T ürk ay d ın ­ ları, bu hayal u fu k ların a m u h taçtılar. Çünkü B alkan Harbi yenilgisi ve B alkanlı o rduların İstan b u l k ap ıların a dayanıp, ru h la rd a kor­ kunç bir aşağılık duygusunun şahlandığı gün­ lerd e bu in san lara :

«— H ayır, senin vatanın yalnız burası de­ ğil, senin v atanın T uran ! T unadan, do­ ğuda S arıdeniz’e k ad ar uzanan ü lk e 1 Da­ ha doğrusu, vatan senin içinde ! Çünkü T uran ne H inttedir. ne Çinde, T ü rk ru h u ­ nun içinde...»

diye lıitabcdişi. bizim neslim iz için, gerçek b ir «Ergenekon» oldu. Yani kaybedilm iş top­ ra k la rın ardında, bir bozkurtun öncülüğü ile, budunun yeni bir çıkış yolu buluşu, yani bir «yeniden doğuş ve kurtuluş» gibi oldu. T a ri­ hin bazı safh aların d a ise m illetlere, efsane şeklinde de olsa, böyle k u rtu lu ş çağrıları ve m üjdeleri lâzım dır...

V azif esini tamamlayan

adam

Y İ V iya G ökalp’i 1908’den sonra, başlıca iiç hüv iy et içinde g ö rü rü z: 1 — Sosyoloğ vc bilim adam ı. 2 — Ozan, m ürşit ve b ir ülkü davetçisi. 3 — Bir de veni toplum un yapı d â ­ valarını işleyen, açıklayan bir halkçı..

Birinci vasfında orijinallik yoktur, ikinci vasfı ile, hissi bir m illiyetçiliğin davetçisi vc m üjdecisidir. Bu onun, en orijinal yanıdır. Gerçi T uran ülküsünü ne bilimsel yönden ele alır, ne T uran ülkesi hakkında araştırm alara girer. Biz T uranın, ne sınırlarını, ne h a lk la rı­ nı, ne nüfusunu, ne dâvalarını biliriz. Ama kendimizi bu efsane rüzgârı ile onun h ay ali­ ne öylesine veririz ki, im p arato rlu ğ u n içine düştüğü korkunç yenilginin ve hepimizi sa ­ ran aşağılık duygusunun içinden sıyrılırız. H attâ T u ran a ulaşm ak için koşar, dağlar, çöl­ le r aşarak onu ararız (S=). Oeüncii vasfına ge­ lince Bu alanda bize devletin yeni y apısı­ nın dâvalarını a n la tır: T ürkçe ezan, evrensel bilim leri ile yeni üniversite, veni m ahkem e­ ler, yeni aile, kadının toplum da yeri vc daha niceleri ile bugünün dâvaları..

H ülâsa Ziva Gökaln. elbette ki klâsik a n ­ lam da bir "düşünür” değildi. Ama düşünce gelişmemizde bir m erhaleydi. Bir aşam aydı. K endinden beklenenleri verdi. Toplum a aç­ tığı kucağında, taşıyabildiği h er sevi getirdi. Tarihim izin o safhasında, o ş a rtla r içinde ise biz, bütün bun lara m uhtaçtık. 1924’te öldüğü zam an: m illetini, yeni bir hayatın basında b ıra k tı. Ve bu sefer, havai olan bir masal ü l­ kesi değil, yeni b ir vatan fikri, yeni bir m il­ let anlayışı ve k urucu b ir ö n d e rin elinde gö­ rerek . kalp huzuru içinde gözlerini kapadı. Z iya Gökalp, ta rih î vazifesini, kendi devrine göre ve yeterince yapm ış olan bah tiy ar in ­ sanlardan biridir...

(O) «Suyu A rayan Adam» isim li eserim de bu hava ve bu arayış, T uranın şa rtla rı için­ de işlenm iştir...

HHHHİ

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

15g/tube 百多邦黴素軟膏 ] - [Mupirocin ] 藥師 藥劑部藥師 發佈日期 2011/10/10 <藥物效用> 治療膿痂或燒傷細菌感染 <服藥指示>

In this study, a collocation method based on Laguerre polynomials has been developed for solving the fractional linear Volterra integro-differential equations.. For this purpose,

第九條 本辦法限於總館使用,不及於附屬醫院分館。

Within this context, Lawrence and Joyce manage to step out of traditional lines in terms of the concept of hero in their works Women in Love and A Portrait of

Malzeme- yi küçük miktarlarda ve yavafl yavafl elde etmenin bir di¤er yolu, uranyum izotoplar›n› iyonlaflt›r›p bir manyetik alan›n üzerinden geçirmek.. Ayn›

Geleneksel içten yanmal› motorlar›n veriminin düflük oluflunun en önemli nedenleri, bu motorlar›n yol- culu¤un çok büyük bölümünde gere- kenden çok daha

Serdar Öztürk – Ankara Hacı Bayram Veli Üni.. Tülay Şeker – Akdeniz

Thus, this study investigates emoji on five (Facebook, WhatsApp, Insta- gram, Snapchat and Twitter) social networking sites in order to ascertain which of it the research