• Sonuç bulunamadı

Başyazarımız Nadir Nadi'yi ölümünün 10. yılında saygıyla, özlemle anıyoruz:Çağdaşlığa adanmış yaşam

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başyazarımız Nadir Nadi'yi ölümünün 10. yılında saygıyla, özlemle anıyoruz:Çağdaşlığa adanmış yaşam"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

20 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA

KULTUR

kultur(mcumhuriyet.com.tr VJr

15

Başyazarımız Nadir

N adiyy i ölümünün 10. yılında

,

özlemle anıyoruz

m i

Ölümünün 10, yılında 53 yıllık

başyazarımız Nadir Nadi’yi sevgi, saygı, özlemle anıyoruz. Aydınlanmacı, ödünsüz devrimler

ve demokrasi savunucusu Nadir Nadi’nin özgürlüğe, çağdaşlığa adanmış yaşamöyküsünden bir sayfaya sığdırılabilecek kesitler, 1945-91 yıllarının Cumhuriyet gazetesi başyazarının kimliğini vermede elbet yetersiz kalacak.

Nadir Nadi’yi kimliği ile, yazılarından, kitaplarından tanımış

olanlar, yaşasaydı, günümüzün olumsuz gelişmelerine, yükselen değerlere karşı çıkışını, duruşunu kolayca tahmin edebilirler. Biz yine

de özellikle onu tanıyamamış genç kuşaklar için, tanıyanların anılarını

tazelemek üzere, sîzleri, geçmişte yazdıklarından kimi alıntılarla baş

başa bırakmak, Nadir Nadi ile özlem gidermek istiyoruz..

ÇAĞDAŞLIĞA ADANMIŞ YAŞAM

1943 yılında Cumhuriyet Matbaası'nda basılmış "Sokak­

ta Gürültü var! ” kitabından:

Liberal Adam

“O, faşist değildir, fakat bütün fırkaların susturulduğu İtalya'da söz sahibidir. Irkçılıktan hoşlanmaz fakat Hitler’in Âlmanyası’nda elini kolunu sallıya sallıya dolaşır. Sosya­ listleri sevmez fakat Ispanya’dan kovulmayacağını bilir. Fransa gibi bütün partilerin şiddetle boğuştukları bir menı- lekettte o, bir köşeye çekilmiştir. Rahatça cigarasım tüttü­ rürken (Dünya varmış ya ki yokmuş ne umurum?) diyerek önünde yapılan parti kavgalarını zevkle seyreder. Çünkü kendisine hiçbir zaman bir zarar gelmeyeceğine emindir.

Liberal adam muza benzer: Hangi niyetle yenirse odur. Bu manasızlığın sebeplerini, liberalizmi^ tarihinde ara­ malı.

... Sosyalistler, radikaller, komünistler gibi sol tarafı iş­ gale başlayan fırkaların çoğalması üzerine liberaller ortaya doğru kaydılar.

Sağdan milliyetçilerin tazyiki artıyordu. Yerlerinde tutu­ nabilmek için bir kısmı hafifçe sağ, diğer, bir kısmı da ha­ fifçe sola dağılmaya mecbur oldu. O şekilde ki memleket­ te herhangi bir taraf diğer tarafı devirmeye kalkarsa sağda- kilerin sola, soldakilerin de sağa geçivermesi kolay olsun.

İşte liberal adamın her yerde elini kolunu sallayarak gez­ mesinin ve muza benzemesinin sebebi budur.”

★ ★ ★ Dostum Mozart kitabına başlarken..

“(Peki sana ne oluyor?) diye sorabilirsiniz. Ben .ki rast­ lantı sonucu Mozart müziğini sevmiş, emekli bir amatör ke­ mancıyım. Mozart üzerine yazılmış bunca kitap varken ne

demeye kalkıyorum da yarım yamalak bilgimle aynı konu­ yu ele almaya cesaret ediyorum?

Birincisi, dediğim gibi adamın müziğini çok sevmem. İkincisi, Mozart üstüne ülkemizde bugüne dek hemen hiç­ bir çalışına yapılmamış olmasıdır. Tüm eksiklerime, yete­ neksizliğime karşın Mozart üstüne bir çalışma yapmaya be­ ni zorlayan budur...”

★ ★ ★

“ Perde Aralığından” kitabında toplanmış yazıları içinde

yer alan 3 Şubat 1941’de Cumhuriyetle yayımlanmış yazı­ sından..

Sanatta İrtica mı?

“Arkadaşımız Şevket Rado. son sergilerini vesile ederek

D Grubu ressamları ile görüşmüş. Elif Naci müstesna, he­

men bütün öteki sanatkârlar aşağı yukarı şöyle diyorlar:

(-Biz vaktile kübik resme merak ediyorduk. Faaliyetimi­ zi o sâhaya teksif etmiştik. Senelerce emek sarfettikten son­ ra nihayet yolumuzu değiştirmeye mecbur kaldık. Çünkü halk eserlerimizi anlamıyordu...)

Doğrusunu söylemek lazım gelirse ressamlarımızın beya­ natları düşünen bir insanı tatmin etmekten uzaktır.... Bir sa­ natkâr herhangi bir cereyana kapılabilir ve bir müddet son­ ra tuttuğu yolu değiştirebilir. Fakat kübizmi veya fütürizmi bir kenara bırakırken mutlaka geriye dönmek neden? Sanat­ kâr aradığı müddetçe orijinaldir. Yaratmak, her ne pahasına olursa olsun yeni bir ahenk, yeni bir ifade tarzı yaratmak sa­ natın gayesi değil mi? Sonra halkın beğenmesi ne demek­ tir? Günün zevklerine göre iş çıkaran adama benim bildi­ ğim işadamı derler. Sanatkâr halkın peşinden gitmez, bila­ kis güzel bulduğu hedefe doğru halkı sürüklemeye çalışır.”

Ama akşam

oluyor...

‘Başımızı taşlara çarpacağız’

Nadir Nadi yaşasaydı, medya­

nın 90’h yıllarda inanılmaz yoz­ laşması karşısında ne düşünürdü? Onun adına kuşkusuz konuşa­ mam, ama Nadi’nin sanata âşık ve bilime bağlı bir kimliği vardı. Tür­ kiye’nin geleceğine ilişkin sorula­ rı şöyle yanıtlardı:

“Kısa sürede iyimser değilim, uzun sürede çıkış yollan açılacak..”

Büyük bir “aydınlanmacı” idi. 1923 Cumhuriyet devrimine yü­ rekten bağlıydı. Bu konuda en kü­ çük bir ödüne bile katlanamazdı.

Nadir Nadi duyarlıydı. Duygu­ lu insan duyarlı olmayabilir. Nadir Nadi duygularını içine bastıran bir duyarlıydı. Kimi zaman ruhunun radarına en önemsiz görünen bir davranışın ya da sözcüğün gölge­ si düşer, ne kadar zaman geçerse geçsin silinmezdi.

Nadir Nadi anlatıyor

“Çok küçüktüm, bir gün annem arkadaşlarından birine misafirliğe giderken beni de götürdü. Evin ben

yaşta kızış la kaynaştık. İçimde kı­ za karşı tarifsiz bir duygu uyan­ mıştı. (Anarken geçen saatlerin farkına bile varamadım. Kendime geldiğimde birden gölgelerin uzan­ dığını, güneşin yavaş yavaş çekildi­ ğini ve ayrılma saatinin şaki aştığı­ nı hissettim. Hüzünlendim.

Kız bendeki değişikliği hemen anladı. Yüzüme dikkatle bakarak sordu:

- Sana ne oldu? - Hiç! Üzülüyorum. - Neden?

- Çünkü akşam oluyor. Akşam olunca ayrılacağız.

- Boşuna üzülüyorsun, bugün ak­ şam olmayacak ki.”

★ Ama akşam oluyor.

İnsanlarla ilişkileri “mesafeli” görünse de yüreği sımsıcaktı Na­ dir Nadi’nin.

Zamanla onu daha çok anlıyor ve özlüyorum.

id A c u * Çe&soJu

Küçüklük Duygusu (24 Kasım

1968, Cumhuriyet)

“ İkinci Cihan Savaşı’ndan bu yana politika edebiyatında en çok kullanı­ lan terimlerden bir de (Az gelişmiş miletler) deyimidir....

Bu deyiınLağızlarında sakız niyeti­ ne çiğneyen zengin milletler her fır­ satta bize ve dünkü sömürgelerine (Siz özgürsünüz, saygıdeğer toplunı- larsınız ama ne yazık ki ekonomice ve kültürce geri kalmışsınız. Kalkınmak için bize muhtaçsınız, bizimle işbirli­

ği yapmak zorundasınız. Biz de bü­ yük ve uygar milletler olarak insanlık aşkına size yardım ediyoruz) demek­ te, bunu derken de bir yandan yoksul milletleri uyuşturmaya, öte yandan çöken eski sömürgecilik yerine yeni­ sini sürdürmeye çalışmaktadırlar.

... Sömürge halkları bağımsızlığa kavuştuktan sonra şimdi rahatça on­ lara: (Vah vah siz çok geri kalmışsı­ nız. Gelin işbirliği edelim de kendini­ zi kurtarın!) diyebiliyorlar.

Diyorlar da ne oluyor? Az gelişmiş­

lerin endüstrileşmesini, ekonomice gerçekten kalkınmasını engellemek için ellerinden geleni artlarına koy­ muyorlar...

Tarihte hiçbir zaman tam sömürge haline gelmiyen, ulusal Kurtuluş Sa­ vaşı ve Atatürk devrimi ile ekonomik, kültürel, her türlü yükselme olanakla­ rına kavuşan Türkiye’mizde bugün bu azgelişmişlik kompleksinin kimi yö­ netim kadrolarını etkilediğini görmek Atatürkçü aydın çevreleri derinden üzmektedir.

~W

7~

*1« w •

K işiliğin e o z g iı

b ir g a z e te c i

YARGILANMALAR NADİR NADİ NİN YAŞAMINDA HEP VARDI

Nadir Nadi

kimliğinde bir

gazeteci ve

başyazar için

demokrasinin

kesintiye

A N^îffkN ::ıf

••İki f i « J f '

Nadir Bey'i 10 yıl önce bugün

yitirmiştik. Ama yitirdiğimiz, yal­ nızca bedeniydi. Kalıcılığını sağ­ layan özellikleri salt başyazıları ya da kitapları değildi. Kimliği ve ki­ şiliği, üretim sürecini de yönlendir­ diği için ayrı bir önem taşıyordu.

İşte Nadir Bey bu nitelikleri ile yaşıyor. “Ölümsüzlük" dediğimiz de bu olsa gerek.

Ben Nadir-Bey'ı 1963’te tanı­ dım. Cumhuriyet’in patronuydu. Kişiliğinin yanı sıra yaşına ve kıde­ mine, herkes gibi ben de saygı du­ yardım.

Patron olduğunu yılda bir kez anımsardık. 7 Mayıslarda Cumhu­ riyet için “nice yıllar" dileklerimi­ zi iletirken.

Bu günün dışında Nadir Bey de Cumhuriyet’in çalışanlarından bi­ ri gibiydi. Bu kanıya davranışları­ nı ve özel muamele görmekten duyduğu sıkıntıyı gözleyerek var­ mıştık.

Sabit fikirleri ve peşin hükümle­

ri olmadığı için gazete içi sorunla­ ra. önce durumu öğrenerek, sonra danışarak yaklaşır, hata yapma hakkı olmadığına inanarak karar verirdi.

Yöneticilik zor iştir. Alınan ka­ rarlardan birileri ya da çalışanların tümü etkilenebilir. Yanlış yaptığın­ da saygınlığının ve inanılırlığının düzeyini kendi eliyle törpüleme tehlikesi, bir yöneticinin karşılaştı­ ğı en büyük talihsizliktir.

Nadir Bey böyle bir duruma hiç düşmedi. Hem de içerden ve dışar­ dan yöneltilen baskılara ve akıl ver­ melere karşın.

Aklının yatmadığı olaylara ve önerilere karşı duyduğu tepkiyi de neredeyse standartlaştırmıştı. “Ya!.." deyip geçerdi.

Keşke yaşıyor ve Berin Hanını'm şoförünün eline tutuşturduğu, için­ de perhiz yemeği olan hasır sepe­ tiyle gazeteye geliyor olsaydı.

ORHAN ERİNÇ

uğradığı süreçlerde yargılanmalar

yaşamın bir parçası olacaktı. 12 Mart

sürecinde Nadir Nadi’nin yakın

dostları, gazetenin yazarları, önce İlhan

Selçuk, Ali Sirmen ’in tutuklanmaları,

yargılanmalarının acılı günlerini

paylaştı. 12 Eylül sürecinde sıra Oktay

Akbal’a, Nadir Nadi’nin kendisine geldi.

... Savaş çetin olacak, belki de uzun sürecektir...”

★ ★ ★

Kripto (16 Ağustos 1970 tarihli Cumhuriyetken)

“istikrar içinde kalkınmanın ilk ko­ şullarından biri para değerinin de is­ tikrarını koruyabilmesidir. Vatandaş, kazancı ile ne ölçüde bir yaşantı sür­ düreceğini, bugün başladığı işin yarın kendisine ne getirebileceğini az-çok bilmezse istikrardan da söz edilemez. Para değerinin ikide birtepetaklak yu­ varlandığı bir ortamda ekonomik kal­ kınma değil, olsa olsa ekonomik çö­ küntü var demektir.

... (Az gelişmiş, yoksul, dışa bağım­ lı bir ülkede kapitalist yöntemlerle kal­ kınma olanağına hiçbir zaman kavu- şulamaz. Bize devletin tüm ekonomi alanlarım kontrol altında bulundurdu­ ğu planlı ve gerçekten halkçı bir yön­ tem gerek) dediniz mi siz bir kripto- sunuzdur... Kısacası bozuk düzenin neresini eleştirirseniz kripto damgası­ nı yemekten kurtulamazsınız. Kripto Yunanca gizli demektir. Komünist Partisi’niıı yasaklandığı ülkelerde ge­ çerli bir sözcüktür.

... Bu körlemesine gidişle biz başımızı daha pek çok taşlara çar­ pacağa benzeriz.”

Nadir Nadi’yi çok özlüyorum!..

ilk karşılaştığımız yılı anımsıyo­ rum...

1968’in Ağustosu’ydıı...

İzmir’de Büyük Efes Oteli'ndey- dik...

Az sonra, CHP İzmir Milletvekili Dr. Lebit Yurdoğlu gelecekti...

Beni karşısında görünce çok şaşır­ dı Nadir Nadi:

“Sen misin o röportajları yapan?"

Utanmıştım!..

Nadir Nadi. Lebit Yurdoğlu ve ben Torbalı’mn Yazıbaşı köyüne gittik...

Yurdoğlu. bir konuşma yaptı... Köylüler, CHP milletvekilini sıkış­

tırdılar... O gün anladım ki. Nadir Na­ di bir gazeteci...

Üstelik, araştırmacı bir gazeteci!.. Ertesi gün, başyazısında Yazıbaşı izlenimlerini yazdı...

Ben, Nadir Nadi’yi çok iyi bir ga­ zete patronu olarak da tanıdım...

Sorunları dinleyen, çözümler geti­ ren bir gazete patronu...

Son gezimiz, Foça ve Muğla’ya ol­ du...

Nadir Nadi, Berin Nadi, İlhan Sel­

çuk, Handan Selçuk, Oktay Akbal, Ayla Akbal, Uğur Mumcu, Ali Sirmen

ve ben...

Nadir Bey hem hasta hem de yor­ gundu...

Yıl 1989... Aylardan mart... Dalıp dalıp gidiyordu...

Cumhuriyet, Nadir Nadi dönemin­ de bir kurumdu...

Dedim ya, o bir gazete patronuy­ du...

Bugün düne baktığımda şunu söy­ leyebilirim:

Eski yılları. Nadir Nadi’li Curnhu- riyet’i çok., ama çok özlüyorum!..

HİKMET ÇETİNKAYA

Nadir Bey’i

anarken...

Nadir Bey son aylarında çok has­ taydı. Zaman zaman dalıyor, zaman zaman konuşmaları izleyemiyor, kendi dünyasına dönüyordu. Ölü* münden birkaç ay önce olsa gerek, Yeniköy’deki küçük evinin terasın­ da ziyaretimin son anlarında kalk­ mak üzere iken birden içimden gel­ di ve “Size minnettarız Nadir Bey., sayenizde şu Babıali batağında onu­ rumuzu yitirmeden yaşadık” de­ dim.

Dedim de sonra yüzüne baktım beni anladı mı acaba diye. Gözle­ rimden iki damla yaş süzüldü. ‘Ben de sefil N a d ir’

Nadir Bey’in en güldüğüm öykü­ lerinden birisi (kendisi gerçekte çok esprili, şakacı bir insandı) Asil Na­ d irle karşılaşmasıdır. Asil Nadir, Nadir Bey’in elini sıkmış ve efen­ dim demiş, ben Asil Nadir... Nadir Bey gülümseyerek yanıtlamış: “Çok ıııcnııııııı oklum, ben de sefil Nadir.”

ALİ SİRMEN

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca Schirmer I test değerlerinin ağır şiddetli OUAS grubunda orta şiddetli OUAS grubundan; hafif şiddetli OUAS grubunda kontrol grubundan daha düşük olduğu, ancak

Ayrıca sonbahar kar örtüsü rezervinden yoksundur (Şekil-30).. Orta yükseklikteki dağlardan kaynağını alan Adıyan ve Akarçay akarsuları, alüvyal ova yüzeylerinde

Emirt Istan bul’a gehırek bulada yerleşmiştir, il lümünden sonra onbeş bin cilt tuta kitaplığı Fatih kütüphanesine bağış lanmıştır.. Eserleri ;

Dönemin bütün siyasal, sosyal çalkantılannm tanığı, gözlemcisi bir kız çocuğunun bütün baskılara karşın peçe takmaması, işgal Istanbulu’nda İngilizlerle

Bundan 24 yıl önce, Ekim ayının ikinci.cum artesi yaşama gözlerini kapayan Halikarnas Balıkçısı, ardında mavi bir

Bu, yağın metabolik olarak parçalanmasına dair bilgi vermekle birlikte kilo verme sırasında yakılan 10 kg yağın hangi oranlarda CO 2 ve H 2 O’ya dönüştüğüne dair bir

Merkür: Akşam gökyüzüne geç- miş olan gezegen çok parlak ol- masa da ayın ortalarına kadar uy- gun hava koşullarında günbatımın- dan hemen sonra batı ufkunda kısa

gen ayın son haftasında gün- doğumundan önce görülebi- lecek kadar Güneş’ten uzakla- şacak ve ayın 28’inde en büyük batı uzanımında olacak.. Venüs: Ayın