• Sonuç bulunamadı

Nafile sinirleniyor, beyhude telaş ediyorsunuz:Refik Halit yazacaktır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nafile sinirleniyor, beyhude telaş ediyorsunuz:Refik Halit yazacaktır"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Nafile sinirleniyor, beyhude telâş ediyorsunuz

w r---,-r - / w r r r r - r r . w w ^ m v w / v v Y N W , v / / ,A * A v m ,V Y V w / ‘/ v ıA Y V v .V '/ v ,/ ' W / v ; / ' / / / ' / ' / ' W ^ . ' ' . Y / / , m / V ' ^

“ Refik Halit,,

yazacaktır..

Çünkü “ Cumhuriyet,, gazetesinin güzide mu-

i

harriri edebisi üstad İsmail Habib onun yeni bir >

eseri için “ Vatanın edebiyatı için ne güzel bir <

kazanç olurdu!,, diyor. Bu hüküm karşısında <

ise akan sular durmalı ve “ Cumhuriyet,, refi- >

kimiz de susmalıdır.

Y a za n : Süleyman Sıtkı ^

WN/v/VVVW>AAAAAAA^AAAAAAyWVAAA/WWW\AAywVWVV VWVWW

(Yeni Sabah) gazetesi Refik Halit meselesinde tamamile bitaraf bir ga­ zetedir. Hattâ daha doğrusu itiraf et­ mek lâzım gelirse bundan bir kaç gün evveline kadar biz bumeseleye tamamile lâkayıt idik ve meseleye ancak bitaraf kariimiz Süleyman Sıtkının gönderdiği yazıyı tesadüfen

j sütunlarımıza geçirdikten sonra, alâ- jka göstermeğe başladık. Alâka gös- ; terdiğimize de isabet olmadı değil, | çünkü gördük ki, Refik Halidin yazı

yazıp yazmaması meselesinin uyan­ dırdığı rekabet kaygusu, birdenbire af meselesi gibi hükümetin ehemmi-

(2)

“ Refik Halit,,

yazacaktır..

(Başturafı 1 nci sayfada)

yet verdiği mühim bir mesele üze­ rinde bile müessir olacak kadar bü­ yüdü, bazı gazetelerde «Af caiz mi­ dir, Yüzelliliklerin yaptıklarını u- nutmamalıyız» tarzında efkârı umu- miyeyi tezelzül ve teşevvüşe uğrata­ cak miitalaat intişarına başladı. Bu yazılar, bidayette çıksaydı, tabiî gö­ rülebilirdi. Fakat hükümetin verdiği kararı evvelâ tasvip eden (Cumhu­ riyet) refikimizin sonradan bir sol­ dan geri marş ederek dönmesi naza­ rı dikkati celbetmemek kabil değil­ di ve nitekim bitaraf kariimiz Süley­ man Sıtkı bunun herkesten evvel far kına vararak malûm yazısı ile bizi tenvir ve irşat etmiş oldu. Bu yazı­ dan sonra Refik Halit hakkındaki de­ dikoduların duracağını zannetmiştik. Bahusus arada af kanunu da çıkmış oldu. Halbuki görüyoruz ki, (Cum­ huriyet) refikimiz her gün yeni bir bahane bularak ve meselâ yeni bir mektup neşrederek ve o mektubu da ertesi gün «eski ve kıymettar arka­ daşlarından muhterem bir profesöre» yanlış ve manasız surette tefsir et­ tirerek mesele üzerinde ısrarla de­ vam ediyor. Neşriyatın bu şekilde imtidadı bize hayli abes görünü­ yor. Bahusus, ki biz Refik Halit me­ selesinde tamamile bitarafız ve esas itibarile Refik Halit hakkında dü­ şüncemiz, aynile bitaraf kariimiz Sü­ leyman Sıtkı gibidir. Yani bu adam affedilmemeli ve bu vatana avdet etmemeli idi. Fakat avdet ettikten sonra tekrar yazı yazmasına mani o lunamıyacağı da muhakkaktır. Çün­ kü gazetelerimizin bir çoğu Refik Halide müracaat ile kendisinden ya­ zı istiyecekler, yazısını müzayedeye bile çıkracaklar ve o da tabiî bu ta­ lep ve tehalükten sitifade edecektir.

Maamafih şunu da şimdiden temin edelim, ki biz kendi hesabımıza Re­ fik Halidin bir satırını bile - şayet e- limize fırsat geçerse - neşredecek de­ ğiliz. Bunu okuyucularımıza vaad e- diyoruz. Refik Halit hakkındaki neş­ riyatın devamına gelince, bu bapta, âdeta sahibi ihtisas kesilen bitaraf kariimiz Süleyman Sıtkımn yine re­ yini sormağı muvafık gördük ve al­ dığımız cevabı da okuyucularımıza takdim ediyoruz.

(Yeni Sabah heyeti tahririyesi) (Yeni Sabah) müdüriyeti tarafın­ dan lütfen subü aciziveirsal vetis- yar buyurulan (Cumhuriyet) ceridei feridesinin dünkü nüshasmi nazarı mütalaadan geçirdik. Bahsin böyle durmadan uzamış olmasından ve bu­ na da bizim sebebiyet vermiş bulun­ mamızdan cidden bihuzur olmağa başladık. Çünkü evvelâ İstanbul Türk gazeteciliği sahnesinin eski bir seyircisi olmamza ve o sahnede bin bir şekilde rol alagelmiş olan mu - harririni kiramın - yine kendi kalem­ lerde yekdiğeri teşhir yolundaki ya­ zıları sayesinde - seviyei fazıli irfan­ ları ve seciyei gûnagünları hak­ kında da bir hayli malûmat sahibi bulunmamıza rağmen ve hattâ bil­ hassa bu sebepten gazetelerden ve gazetecilerden korkarız ve şimdiye kadar hiç bir vakit onların, münaka­ şalarına da karışmak hatırımızdan geçmedi. Bu def’a da karıştığımıza cidden nadim olmağa başladık. Çün­ kü biz kalemimizi bu hususta maha­ retle kullanmak usulünü bilmiyerek her aklımıza geçeni yazmakta ve her bildiğimizi söylemekte olduğumuz­ dan bu yüzden ergeç başımıza bir iş çıkmak ihtimali hatıra gelmekte ve bundan dolayı bihuzur oamaktayız.

Bununla beraber, acemiliğimize rağmen kaç vakittir yazılarımıza sü­ tunlarında mihraannüvazhk etmek­ te olan (Yeni Sabah) müdüriyeti muhteremesinin de hatırını kırmadı­ ğımızdan muteber (Cumhuriyet) gazetesinin devam eden neşriyatı hakkındaki mütalaamızı serd ve it- yana mecbur kalmış bulunuyoruz.

Bizim fikiri ksıranemizce ceridei muhteremei mezkûr e zımnen «Refik Halit artık Türk matbuatında yazı yazmamalıdır» iddiasında devam et­ mekle haksızbk ediyor ve kendi ken­ dini cerh ve nakşetmiş bulunuyor, Bunu isbat veya hiç olmazsa i- zah için de sözü güzide müverrihe- debiyat, üstad İsmail Habibe nakle­ deceğiz. Üstadı müşarünileyh, ma­ lûm olduğu üzere, (teceddüt edebi­ yatı tarihi) unvanile bir eseri bedi ve nefis neşretmişlerdi. Bu eser, edebi­ yatımız tarihi için o yolda intişar et­ miş olan asarın en mükemmeli, hattâ fatihasıdır. Ondan sonra bu yolda bir

kaç eser daha çıktıysa, bunlar y üs­ tadın eserinin muakkibi veya takli­ didir. Bay İsmail Habibin eserinin a- sıl mümtaziyeti ise tetkikatmdaki kuvveti ile beraber, üslûbundaki cid­ diliği itibarile telifin kendinin de başlı başına bir eseri edebî meziyeti­ ni haiz olmasıdır.

Biz, bir de cemi evrak ve vesaik illetine müptelâ olduğumuz cihetle bu eseri de hini intişarında tedarik etmiş ve o vakittenberi kütüphanei fakiranemizin mutena bir köşesinde hıfzeylemekte bulunmuştuk. (Cum­ huriyet) ceridesinin dünkü yazısını da görünce hemen bu eser hatırımı­ za geldi ve «Acap üstadın Refik Ha­ lit hakkındaki görüşü nedir?» diye­ rek kitabı tehalükle yerinden aldık. Refik Halit bahsini açınca gördük ki, üstadı muhterem Refik Halidin has- seten sitayişhanıdır, evvelâ tahriri meşuma hasrettiği tam iki sahife ya­ zıda, icbı haluzaman olarak yer yer (kunehkâr, masiyetkâr) keli­ melerini istimale lüzum görmüşse de, heyeti umumiyesi itibarile Refik Halîdi, son nesil erbabı kaleminin en mümtazı ve en kuvvetlisi addete- mekte ve hattâ Refik Halit nesrinin âdeta hasretini çekmektedir. Meselâ 637 inci sahifedeki şu satırları bu ab- di acizle beraber okuyun:

«O kunehkâr ve güzel kalem, şim­ di gurbette, vatandan uzak, ne yapı­ yor? Vatanın içindeyken göremediği vatanı, şimdi dışardan samimî bir nedametin ıslak kirpikleri arasından görebiliyor mu? Vatanın ruhuna vus lat zamanında uzak klan ruhu, şimdi hicranda, masiyetini yıkayarak bü­ yük ruha bir vuslat olacak ve içer­ deyken veremediği temiz ve yüksek eseri, dışardayken yaratabilecek mi? Bu, onu kaybeden vatana karşı va­ tanın edebiyatı için ne güzel bir ka­ zanç olurdu.»

Görülüyor ya, güzide üstad İsmail Habib, âdeta gönlünün Refik Halit hasretile yandığını ilâm eden bir â- şıka benziyor. O kadar ki, insan bu satırlara göz gezdirince, dğier zekâ ve irfan üstatlarından olan Fazıl Ah- medin:

«Durmadan aylar, yıllar geçer gel-| m ez sesin Hasretin gönlümde lâkin kim bilir

sen neredesin!» şarkısını ve istimdadı âşıkanesini ha­ tırlamamak kabil olmuyor.

Şimdi denilecek, ki «üstadievb İs­ mail Habib Refik Halide âşık olmuş ve hasretini çekermiş, bundan Cum­ huriyet ceridei fer idesine ne?»

Bu suali soracaklara da naçizane hatırlatırız ki, güzide üstad, edebi­ yat müverrihi olduğu kdar muhte­ rem (Cumhuryiet) in de erkânı tah- ririyei edebiesindendir, hattâ o heye­ tin ürknü aslisidir. Şimdi bir gazete­ nin rükünü asliî edibisinin bir şahsi­ yeti edebiye hakkında verdiği hükmü kat’î ayni zamanda o gazetenin kana­ ati olmak lâzım gelmez mi?Görülüyor ya, mesele bu noktai nazardan mu­ hakeme edilince (Cumhuriyet) ceri­ dei feridesi büyük bir tenakusa düş­ müş ve durmadan kendi kanaatleri hilâfında neşriyat yapmakta bulun­ muştur.

Diğer taraftan mezkûr ceridei muhtereme dünkü nüshasında «aziz ve kadim arkadaşlardan ziiktidar bir profesöre» Türk gençliği Refik Ha- lidi beklemez dedirtyior. Bu da yan­ lış, hem de çok yanlıştır. Refik Ha- liid beklemiyenler ve ondan nefret edenler bizim neslimizdir. Yoksa Türk gençliğinin mutlak Refik Hali- di beklemiş olması lâzımdır. Bundan da (dolayısile) yine (Cumhuriyet) ceridesi mes’uldür. Çünkü bugün yirmi yaşlarında olan Üniversite me­ zunu gençler, Refik Halidin mazisini tanımzlar. O, Türk vatanına İngiliz­ lerle müştereken arkadan kurşun at­ tığı vakit o gençlik beş altı yaşında çocuklar idiler. Onlar Refik Halidi ancak liselerin son sınıfında edebiyat tarihi okurken öğrendiler. Liselerin son sınıflarında başlıca okunan ede­ biyat tarihi ise güzide üstad İsmail Habibindir. O tarih de Refik Halit hakkında, yukarıdaki satırlardan baş ka meselâ «Refik Halidin yazısı va­ tana bir şeref oldu gibi cümleler var­ dır.

Şimdi bize (fizyoloji) filân gibi bil­ mediğimiz frenkçe ıstılahlar paralı- yan B, profesöre soruyoruz.» Refik Halidi en muteber bir tarih kitabında ki bu gibi tavsifat ile öğrenen genç­ lik, onun bir idealist gibi avdetini beklemez mi? Beklerse kabahat kim­ de? Bizim neslimizden olduğunu zan­ nettiğimiz Bay profesörde mi,

Referanslar

Benzer Belgeler

Richard Dove'un editörlü~ünde haz~rlanan bu çal~~ma ise ~ngiltere'nin hem Birinci Dünya Sava~~~ hem de Ikinci Dünya Sava~~~ s~ras~nda ülkede bulunan baz~~ insanlar~~

Fakat, bir yıldan uzun vadeli bir öde- me karşılığında satın alınan maddi duran varlıklarda etkin faiz yöntemi ile vade farkı ayrıştırıla- rak peşin fiyatı belirlenmekte

The freezing extender supplemented with methionine (1mM), curcumin (1 and 2mM) and ellagic acid (1 and 2mM) led to higher percentage of sperm plasma membrane integrity when compared

tasarımlarının oluşturulduğunu, daha çok deneysel çalışmaların yapıldığını gözlemliyoruz. Bu araştırmalar sonucunda ulaşılan sonuçların anlamlandırılması,

1930’larda çekirdek fizi¤inin öncülerinden Hans Bethe, y›ld›z›m›z- da görece a¤›r elementlerin kat›ld›¤› nükleer tepkimelerle (CNO döngüsü) ortaya ç›kan

Fa­ kat yapı tarihinin herhangi bir aşam asında, yapı sözlüğünden Sinan kadar çok şah-yapıt çı­ karan sanatçı da çok sa yılıd ır... Edirne — Selimiye

Daha son­ ra 2 inci Sultan Selim, 4 üncü Avcı Mehmet, 3 ün­ cü Ahmet ve 1 inci Mahmut devirlerinde tadil ve tamir edilen şehrimizin tarihi hamamı, 1965

Bir başka deyişle, kendinizi na­ sıl görüyorsunuz diye sorarsanız, şöyle derim: Burada azınlığa men sup bir ailenin çocuğu olarak, ken­ dimi tam bir Türk, tam