• Sonuç bulunamadı

Tanımadığımız meşhurlar:Peçetenin altından çıkan koparılmış erkek başı..

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanımadığımız meşhurlar:Peçetenin altından çıkan koparılmış erkek başı.."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-t /-.'siVHfS

TANIMADIĞIMIZ MEŞHURLAN:

Peçetenin altından çıkan

koparılmış erkek başı..

Hamdi bey mermer lâhdin önünde heyecanla

köpürdü: “ Bu adamın kafasını kim kopardı?.

--- -- --- ---— --- A

K öylü n ü n h eyecanı

Y e ra ltı m ah zen in den çıkınca

. . —

Bunu k im e sö y le ­

m eli?

A c a b a d e fin e m i?

Drigello* nun k u rn azlığı

İstan bu l işi d u y ­

m uş!

K o p a rıla n baş!

M e sele a n la şılıyo r

îsk e n d e rin kafasın ı bul

m ak k a b il d e ğ il

H a m d i b e y e verilen z iy a f e t

P e ç e te y i k a ldırın ca

Dünyanın en g a rip h ed iyesi

G ece olm asına ra ğ m e n H a m d i b e y m ü ze­

y i a çm ak istiyo r

îsk e n d e rin başı d iy e tan ılan k a fa te k ra r eski

yerin e yapıştıruhyor

Hamdi beyin,

bir gün yemekte,

sofraya oturdu­

ğu zaman, peçe­ tesini kaldırınca altından Fransız h ü k ûm eti nin

fi

verdiği Lejyon Donör nişam nın m çıktığını görmüş- | tük. Kendisine p

böyie peçete ile |

yapılan başka ve | daha mühim bir

sürpriz vardır.

Bunun hikâyesi

ötekinden me­

raklıdır:

Sayda’da ta r­ lasına kuyu k a­ zarken 20 metre j|

derinlikte, top­

rak altında dün­ yanın en zengin

lâhit koleksiyo­

nunu gören köy­

lü ilk anda son

derecede şaşır­

mıştı. Kendisini

bir yeraltı m ah­

zeninde ve sıra

sıra bir takım

mezarların orta­ sında bulacağını

aklına getirme­

mişti bile. Aynı

zamanda kork­

muştu da. Adam yeraltından

fırlayıp, yerüstüne çıktı. Gör­

düklerini kimseye söylemiyordu. Zaten söylese de ona inanan çıkmıyacaktı. Hem belki de bu bir define idi. Onun için kimse­

ye bahsetmemek daha doğru

olacaktı. Lâkin köylü bu yeraltı mahzenindeki mezarlar dairesi­ ne şöyle bu işten anlayan birini

indirmek istiyordu. Zamamn

mantığı ile «bunu bilse bilse ec­

nebiler bilir» dedi. Ve doğru

koştu Fransız tebaasından, as­ len İtalyan ve orada resmî vazi­ fesi bulunan M. Drigello’ya gel­ di. Zira el altından yaptığı araş­ tırmada öğrenmişti ki orada bu işten anlasa anlasa ancak M. Drigello anlardı. Esasen kendisi

böyle garip şeylerle, toprak al­

tından çıkarılan öte beri ile meş­ gul oluyordu. Orada Fransanın çok mühim bir memuru idi.

Köylü, M. Drigello’ya daha zi­ yade bir rüyaya benzeyen gör­ düklerini anlattı:

— 2.0 metre derinliğinde... Sı­

ra sıra bir takım mermer san­

dıklar.. dedi.

M. Drigello’nu n o günü pek mühim bir işi vardı. Fakat köy­ lünün bu sözleri karşısında bü­ yülenmiş gibi oldu. Ona:

— Hemen beni oraya götür.,, dedi.

M. Drigello yanma bir sürü de mum almıştı. Hemen o günü köylü ile birlikte lâhitlerin bu­ lunduğu yere geldiler. Ve bir ip­ le 20 metre derinliğe indiler.

Drigello bu derece zengin, bu kadar harikulâde ve bol bir ko­

leksiyon karşısında ne yapaca­ ğım bilmiyor, oradan oraya ko­ şuyor, sevinçle çırpmıyordu.

Tekrar yukarı çıktılar am­

ma artık Drigello’da ra h a t ve huzur da kalmamıştı. Hep lâhit- leri, blhassa son senelere kadar bizde büyük İskender’in mezarı olarak tam lan lâhdi düşünüyor­ du Acaba bunu parça parça Av­

rupaya götürmeğe imkân var

mıydı?..

Lâkin bu sırada Drigello’yu son derecede mahzun eden bir haber işitildi. Mesele İstanbula bildirilmişti. Hamdi bey

geliyor-J

Hamdi beyin meşhur «Tılısımh çeşme»

isimli şaheseri, İngil tere’de Britiş miize- umda bulunan bu ta blodaki Şarklı model

bir ecnebidir. Ressa mm, kendisinden

bahsettiğimiz dostu M. Dibusky’nin

kendisidir

du Bu suretle artıl^ lâhitlerden ümidi kesmek icabediyordu. Hal­

buki Drigello onlan Avrupaya

götürmenin teşebbüslerine bile

yavaş yavaş girişmiş bulunuyor­ du. Demek artık her şeye veda

etmek gerekti. Zira İstanbul

kıymetli lâhitleri işitmişti. Âsa-

n a tik a nizamnamesi de tatbik

edildiği için, eskisi gibi her bu ­ lunan şey Avrupaya götürülm ü­

yordu da. Mamafih Drigello

sanki bir büyüye tutulm uş gibi

Hamdi beyin Amerika müzele­ rinden birinde olan tablosu kendi başına zaman zaman me­

zarların bulunduğu toprak al­

tındaki 20 metreye iniyor, onla­ rın arasında uzun uzun dolaşı­ yordu. Bir yandan da işi hükü­ mete haber verdiği için köylüye kızmaktaydı

Koparılan baş!.

Hamdi bey geldi. Daha Say-

d a ’ya ayak basar basmaz:

— Hemen mezarların yanma inelim!., dedi.

İndiler. Lâhitlerin hemen hep­

si tarihî kıymeti bakımından

fevkalâde idi. Lâkin bühassa

İskender’in lâhdi diye tam lan o emsalsiz şaheser, heykeltraşlığm bir harikasıydı. Hamdi bey hay­ ran hayran bunu tetkik ederken birdenbire bir feryat kopardı:

— Burada bir baş olacakmış!.. Nerede?..

İskender’in iâhdini görenler

bilirler ki etrafında, mermer

üzerinde bir çok kabartm a şe­

killer vardır. Kabartmacılık bu­ rada inanılmaz bir üstatlık gös­

term ektedir Mezarın etrafına

bir çok tarih î sahneler bu suret­

le kabartm a bir halde konul­

m uştur, İşte Hamdi bey mezarın etrafını tetkik ederken kabart­ ma sahneler arasında en mühim İnsan olarak gösterilen ve bizde

uzun senelerden beri «İskende-

rin başı» zannedilen kafanın ye­ rinde olmadığını görmüştü

İskender’in başı ne olmuştu?..

Bir başkası belki bunu gelişi

güzel bir kaza neticesinde kop­

muş farzederek sormazdı bile...

Lâkin böyle eserler karşısında

kıskanç bir titizlik gösteren

Hamdi bey için o tarzda hareket etmek kabil miydi?.

Üstelik heykelin yalnız, başsız kalmış vücudu taze bir taş ya­ rasını andırıyordu Bu .da Ham­

di beyin sanatkâr gözlerinden

Kaçmamıştı. Bu baş yeni kop­

muştu!. Beraberl'erindekiler tam bir hüküm veremiyorlardı.

Yalnız Sayda’da olanlar: — Evet., bu baş duruyordu!., dediler.

Nihayet köylü bir akşam üstü M. Drigello’nu n telâşla buradan

çıktığım gördüğünü hatırladı.

Mesele anlaşılıyordu îskenderin

başını Drigello koparmıştı!..

Lâhitlere âdeta âşık olan bu zat,

işin İstanbula aksetmesi ve

Hamdi beyin Sayda’ya hareketi üzerine hiç olmazsa lâhitlerden götürülebilecek bir şey almak is­

temişti. Bir akşam gizlice, me­

zarların bulunduğu yere inmiş

ve o canım lâhdin üzerindeki

kabartma en güzel başı kopar­ mış, bunu bir kâğıda sararak yukarı çıkmıştı,

Hamdi bey Fransızlara Dri­

gello hakkında resmen m üracaat etti.

Lâkin yapılan araştırm ada

DriçellcJ’nun evinde İskender’in basma benzeyen bir şey bulun­

madı, Mamafih buna rağmeîı

adamın vazifesine nihayet veril­ di. Koparılan baş çoktan Avru­ pa yolunu tutm uş olacaktı.

Peçete altında..

Bu iş Hamdi beyi uzun zaman üzmüştür. Gidip gelip lâhde ba­ kıyor, kopuk başın önünde.

— Hay elin kirilsin.. diye

mütemadiyen onu koparana k ar­ şı söylenip duruyordu.

Nihayet Hamdi beyin ilim yaşı senei devriyelerinden biri gelmiş­

ti. Bu büyük bir merasim şek­

linde kutlanacaktı. Aynca F ran ­ sız sefaretinde kendisine bir de ziyafet verilecekti.

Hamdi bey gitti. Sofraya

oturuldu. Peçetesini kaldırdı ki İskender’in başı!., Lâhidin üze­

rinden koparılan baş!.. Aman,

gözlerine inanamıyordu.

Sefir mem nun gülümsüyor,

Hamdi beyin bir ilim sevinci,

saadeti içinde bulunmasını haz­ la seyrediyor.

Hamdi beyin:

— Lâhitten koparılmış 'olan baş!.. Nereden buldunuz? sözle­ rine karşı sefir:

— Çok arandı. Nihayet

bu-m n bu-m ı bu-m ı ı ı ı ı ı ı t t t ı n n u ı ı ı ı ı u n ı ı bu-m n ı n ı ı bu-m n ı ı n ı ı n u i M i ı ı n u H i

lundu!..

Cevabını veriyoı.

Bir kere de Hamdi beyin yine peçetesinin altından Lejyon Dö- nör nişanının çıktığ'ını h atırlar­

sınız. Fakat nişan Hamdi beyi

bu derecede sevindirmiş değildi.

İskender’in başı diye tanılan

kafanın tabağının içinde çıkma­ sı onun hayatının en mesut anı­ nı teşkil etm iştir Âdeta sevinç­

ten yemek yiyememiş, şerefine

yapılan ve pek sevdiği o Fransız yemekleri, o ağızda dağılan yu­ muşak etlerile âdeta boğazında kalmıştı. Zira biran önce gidip,

gece olmasına rağmen müzeyi

açmak, kopuk başı yerine ta k ­

mak istiyordu. Ziyafetten bu

büyük ve harikulâde hediyesile döndü.

Koparılmış baş, pek az sonra hemen yerine takıldı. Yapıştırıl­

dı. İtinalı bir tam irle eser eski

haline getirtildi. Bu suretle ta ­

rihî bu şaheser, kusursuz olarak yeniden doğdu sayılabilir.

Müzedeki m eşhur lâhdin böy­ le bir macerası da vardır.

Hikmet Feridun Es

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Vaşak, yaban ke- disi, karakulak, sazlık kedisi gibi diğer türler yaşamlarını yaban hayatta devam ettirme- ye çalıyor.. Bu sayımızda yaban kedilerinden sazlık

kemizin sayılı uzmanlarından olan hocamız, TÜBİTAK Başkan danışmanlığı, TC Cumhurbaşkanlığı himaye- sinde sürdürülen Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023 Projesi

ALİ KEMAL BEY — İkinci Abdülhamid devrinin sonları ile Meşrutiyet devrinin en namlı ve muhakkak ki büyük gazetecilerin­ den; en geniş ölçüsü ile hür

Üye devletlerin oybirliği ile karar aldığı konuların en önemli istisnasını Ortak Dış ve Güvenlik Politikası oluşturmaktadır. Aynı zamanda AB Konseyi üye

Treg hücre oranı ve sayısını, otoimmünite tespit edilen erişkin sIgA hastalarında tespit edilmeyene göre, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, daha düşük

RUHSAL DURUM — Ataol Behramoğlu (sağda) şiirin bir dil olgusu olduğu ka­ dar, psikolojik bir olgunun, ruhsal bir durumun yansıtılması olduğunu söylüyor,

Bazı yaşlılar, çoğu acayip bir dli kullanan ve acayip manzıuner l e r ( !) yazan yeni nesil cahil sa­ nıyorlar; klâsik şekilde yazamam d'klnn İçin bu tuhaf

Bugünkü İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun temeli olan Darülbedayi'nin kurucusu, çağdaş Türk tiyatrosu­ nun öncüsü, ilk sesli ve renkli Türk filminin yönetmeni.