110
14
P A Z A R , 7 Tem muz 2 0 0 2PAZAR C B M !
Albüm
Sep etçiler K a s r ı'nın 4 0 0 yıllık serüvenine durmadan yenileri ekleniyor
bahçesinde
Osmanlı'nın Çinili Köşk'ten sonra en muhteşem ve önemli köşklerinden biri olan Sepetçiler Kasrı, Sarayburnu'n da sahil yolunun başladığı yerde.açıkhava
K ıH ıIıi3K JO T JIJT J
JÖSCGrelot'un 1680'de çizdiği panoramada yeralan Sepetçiler Kasrı
I f H I lU M iT Ilfl
Sepetçiler Kasrı, Topkapı Sarayı'nın Sarayburnu'ndaki iki kıyı köşkünden biri. Diğeri Yalı Köşkü'ymüş ama artık, yani çok zamandır yok. Sarayın bahçesinde ve kıyılarda yeralan çeşitli kasır, köşk ve sahilsaraylar arasında bugüne gelebilen tek yapı, Sepetçiler Kasrı. 1500'lü yılların sonlarında hayata merhaba dedi, depremlerin ve yangınların şehri İstanbul'da pek çok vartayı atlatmakla kalmadı, 1980 öncesi
terkedilmişliği ya da kötü kullanımı, ardından restorasyon sırasındaki şikayetleri ve yolsuzluk soruşturmalarını da geçerek bugüne gelmeyi başardı. Nihayet, çevresindeki çöplerden, içindeki evsiz şarapçılardan, pislik içindeki restoran mutfaklarından, görkemli kubbeli odalarının terkedildiği bakımsızlıktan kurtulmuş durumda. Şimdi, 4 0 0 yılı aşkın yaşına rağmen dimdik ve nispeten eski haline yakın güzellikte, yine bir yanıyla Haliç'e, bir yanıyla da M armara'ya yaslanmanın keyfini sürerek Eski İstanbul'u anlatıyor yeni şehirlilere. Şimdiki ev sahipleri sultanlar ve gözdeleri yerine başta Celal ve İzzet Ç ap a (solda) olmak üzere, şehrin en gözde yiyecek, içecek, eğlence
mekanlarının işletmecileri; ulaşım araçları saltanat kayıkları yerine lüks otomobiller; mutfağı Osmanlı yerine dünya mutfakları ama olsun, atmosfer Osmanlı'ya ait. Dolayısıyla insana İstanbul'da olduğunu daha çok hissettiriyor.
Uzun yıllar evsiz barksız sarhoşlara, :öplere ve kötü işletilen bir restorana evsahipliği yapan Sepetçiler Kasrı, tabii ki bunları haketmiyordu.
JL_ ▼ -JL ihrabı tabii ki yerinde
ama yaşı öyle geçkin ki, temellerinde A Bizans surları bulunuyor. İmparator 11. Teodusios zamanında yapılan surların m
üzerine inşa edilmeye Sultan III. Murad m
döneminde (1591) başlanmış; kırmızı n *V ı mermerleri Danca ve Rusçuk'tan, çinileri m r f i *
İznik'ten, çivileri ve demir akşamı
Samakov ve Selanik'ten getirilerek. ^ Yerinde daha önce gemilere işaret veren 8 . küçük bir köşk bulunurmuş. Kapı
kemeri üzerindeki kitabede, Sultan İbrahim döneminde, 1643 yılında
yeniden inşa edildiği yazılı. 1739'da, yani
l . Mahmud tahttayken, geniş kapsamlı
bir onarmadan geçmiş ve 19. yüzyılın ortalanna kadar değişmeden kalmış.
I. İbrahim, nam-ı diğer Deli İbrahim, tâ â
Topkapı Sarayı'nın havuzundaki baİıklan altınla beslemesiyle olduğu kadar, sepet örmeye olan merakıyla da tanınıyor. Dolayısıyla kasrın arkasında konuşlanmış hasıra ve sepetçileri himaye ediyor. Kasr adım bu esnaftan ahyor. Ama bir rivayete göre de Edime
Sarayı’nda yükseltilmiş binalara "sepetçi" ya da "sultani" dendiği için adı oradan geliyor. Aynı zamanda saraya ait kayıklar da kasrın sayısı beşi altıyı bulan kayıkhanelerinde komnuyor. Sultanlar buradan denize açılıyor, limandaki gemileri, donanmanın sefere çıkışı ya da dönüşünü buradan seyrediyorlar.
■
■
■
I
pimdi yaşayan bir tarihi mekan oldu; Kubbeli Salon'u tarihteki örneklerine uygun olarak restore edildi ve döşendi. Nikah törenleri için ideal. Mahpeyker Sultan salonunda sergi ve tanıtım toplantıları yapılıyor.
■ Emel ARMUTÇU
Müdürlüğü'nün taşındığı bina, bu haliyle ayakta kalmaya devam ediyor ama bu kez de milyarlarca lira harcanarak kurulduğu söylenen Uluslararası Basın Merkezi, olmayan telefonları, fakslan, kullanılması yasak bilgisayarlan, açılmayan laboratuvarları, çalman çanak antenleriyle dillere düşüyor. Ardından binayı Hazine'den devralarak restore eden Eminönü Hizmet Vakfının çalışmalanyla ilgili tartışmalar ve soruşturmalar, son anda dönülen yıkım kararları geliyor ki bunlar bu yazmm konusu değil. Binada şu anda Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün İstanbul İl Müdürlüğü ile Eminönü Hizmet Vakfı faaliyet gösteriyor ama Basm Yayın yetkililerinden, Uluslararası Basın Merkezine ne olduğuna dair bilgi almak mümkün olmuyor. Tıpkı restorasyonu için milyon dolarlar harcayan Eminönü Hizmet Vakfı’nda kasrm asıl halini gösteren
gravürlerden bir kopya bile bulunmaması gibi... Ama eski görkemine kavuşmuş görünen Sepetçiler Kasrı en azından artık yaşıyor. Mekanda büyük büyük düğünler, iş toplantıları, kokteyller yapılıyor. Daha çok valiliğin, ordunun resmi toplantıları ve davetleri. Ancak 1999'da kapayıp yenilerini açtığı gece kulüpleri nedeniyle adı "Artema CelaT'e çıkan Celal Çapanın Hammamiyla kasr, yeni bir kimliğe bürünüyor. Hele bu yıl Hammam’a eklenen yeni mekanlar, bu 400 yıllık kasrm, İstanbul'un eğlence hayatında, Eski Şehir'den ciddi ciddi kafa tutmasına neden oluyor. Tabii Etiler, Ortaköy gibi trendy yerler dururken Sirkeci'nin seçilmesi, başlangıçta gülüşmelere neden olmuş. Şu anda
Hammam'ın işletmeciliğini yürüten kardeş İzzet Çapa ise gülmüyor, ağlıyormuş. Çünkü "zorunlu hizmet'Te Sirkeciye bizzat gelmesi gerekmiş. Ama bir yıla kalmadan ağabeyinin kararının doğru olduğuna karar verdiğini anlatıyor. Çünkü onlar klasikle yeni trendleri birleştirerek "sürü"den ayrılıyorlar. Ona göre başarının yolu bu; sürüden ayrılmak ve her daim değişmek, trend yaratmak! Sırtım Topkapı
Sarayı’na ve İstanbul'un tarihine dayayan, Haliç'le kolkola, önüne vapur yanaşan, içinden (sahiden) tren geçen, bu açık mekan da bunun için biçilmiş padişah kaftanı yani.
rlAMMAM'DA
LU N A PA R K K O N S E R VE BİT PAZARIBu yıl değişense, Hammam'daki yeni mekanlar: Sepetçiler Kasrı artık Melek Boz'un balık restoranına, Çapalar'm İtalyan yemekleri yapan People'ı ve Douche (Duş) Club'ma, Metin Şen ve Bayram Tutumlunun İspanyol restoranı Olee Tapas'ma, Mehmet Tuna ve Selma Şeşbeş'in Şamdanına, Zerman Ateşliğil'in füzyon mutfağı sunan Kikka'sına ve Dardanel’in fastfood suhsi restoram Sushida’ya ev sahipliği yapıyor. Akşamüstü saatlerinden sabaha karşı 04.00'e kadar yapacak çok şey bulabileceğiniz mekanın bir özelliği de önünden kalkan taksilerin, geceleri de gündüz tarifesiyle çahşması. Haa bir de çarşamba akşamlan 22.00'de, henüz vizyona girmemiş fihnlerin galalan var (Önümüzdeki çarşamba Kevin Costner’in Dragon Fly’ı), açık hava sinemasında, şezlonglar, minderler üzerinde film keyfi.
Bundan 80 yıl önceye kadar saz alemlerine, büyük yemek ziyafetlerine, sultanların bayram kabullerinden sonra kabul ettikleri sanat ve hüner sahiplerinin gösterilerine sık sık sahne olan kasrda şimdi padişahlar yok ama 1000-1500 kişilik mekan günümüzün sanat ve hüner sahiplerinin gösterilerine sahne olmaya devam ediyor: Mesela, 11 Temmuz’da Hammam müşterileri ekstra bir ücret ödemeksizin Sezen Aksu konseri izleyebilecek. 23 Temmuz'da ise Anastasia konseri var. 3 0 Temmuzu "lunapark gecesi" ilan eden Hammam’cılar, Dolmabahçe Çiftlik Parkındaki lunaparkı söküp Sepetçiler Kasrına monte edecek. Her pazar brunch zaten var, ama 7 Ağustos'takinde Örtaköy bit pazarı taşınacak mekana. Gördüğünüz gibi,
Sepetçiler'de her şey hep değişiyor, Eski İstanbul manzarası ise baki.
İHTİŞAM GÜNLERİNDEN
DERİN YALNIZLIĞA
Alt yapısı tamamen tonozlarla örtülü olan ve kubbeİi mimarisiyle Osmanh’yı günümüze taşıyan kasrm, 1739'daki onarımı sırasında tutulan masraf defterleri, yapıyı şöyle anlatıyor: "bir maksure, kubbeli ya da kebir oda, deryaya nazır sofa, orta sofa, bahçeye nazır sofa, taşrada deryaya nazır taht-ı hümayun, abdest odası, ayaklı taht-ı hümayun, ağa odası, hela..." Dekorasyonu ise sedefkari pencere kapaklan, kapılarda al çuhadan perdeler, gölge yapmak için sakız dokumasmdan zar perdeler ve al çuhadan sedir örtüleri, sırma işlenmiş kadifeden
yastıklar... Bu ihtişam hayattan bezmeye, herhalde cumhuriyetin ilanından sonra askeri ecza deposu yapılmasıyla başlıyor. Yıllarca bakımsız kalması, için için yok olmasına neden oluyor. 1955'te sahil yolu açılırken ise yıkılma tehlikesi geçiriyor. Sonrası iyice yalnızlık; işsiz, güçsüz, evsiz ayyaşların yalnızlığına ortaklık. 1970'lerin sonunda başlayan "ilgi" ve restorasyon çabaları da yılan hikayesine dönüyor. Güya eli yüzü düzeltiliyor, hatta içinde "turistik" bir restoran açılıyor ama tonozlarm üzerini fayansla kaplamak gibi, tarihi dokuyu mahveden kimi "düzenlemeler", kasn hayatından iyice bezdiriyor belli ki.
Dönemin antika mobilyalarıyla döşeli Hanzade ve Haseki Sultan salonlarında da özel yemek davetleri veriliyor. Denizin üstündeki davet alanı (Hasbahçe) ise hem büyük toplantılar, düğünler, hem de Hammam müşterilerinin
j eğlenmesi için.
İû^ımam bu yıl, yeni mekanlarıyla daha bir iddialı. İzzet Çapa, "Ortaköy türü" pğlence hayatını, manken ve gençlik faşizmi olarak niteliyor, "sürü
| prada" diyor. Ona göre 21 yaş altındaki gençlere alkol satılması ¡pklanmalı, çpnkü eğlenmeyi bilmiyorlar: "Buranın bir özelliği de televizyoı llevöle girpmez. Bakkal şarkıları çalınmaz, yani piyasa müziği yapılmaz."
\7U N D U Z UYUYAN GÜZEL
GECELERİ SEVİYOR
1990'da Başbakanlık Basm Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, İstanbul İl
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi