SANAT HABERLERİ
stelâm medeniyeti, milâdî VII - X V i. yüz yıllar arasında, dünya nın tek büyük ve rakipsiz mede niyetidir. Aynı medeniyetin, çe şitli yollardan girerek, göz ka maştırıcı insanlığı, göz ve gönül dolduran sanat, felsefe, ilim üs- tünlüğiyle; yüksek hayat seviye siyle, Batı rönesansmm uyanma sında önemli âmil olduğu, batta Batı dünyasına eski Yunan me deniyetini İslâm bilginlerinin ta nıttığı, tarafsız Avrupalı araştı rıcıların da kabul ettiği tarihî gerçeklerdendir.
Bizim bugünkü kültür dünya mız, sanat zihniyetimiz, gözleri ni yalnız Batıya çevirmiş olduğu için, bir zamanlar kendi zevki, kendi emeği, kendi zekâsı ve kendi yaratmalariyle şeref dire ğine yükselen İslâm medeniyeti ni; daha yakın çehresiyle; Türk- İslâm medeniyetini tanımak, kav ramak, anlamak ve sevmek yol larından sapmış bulunmaktadır.
İslâm ilimlerinin, İslâm tekni- ğininin; hayatla inaılmayacak kadar kaynaşmış İslâm felsefesi nin, nihayet zengin, haşmetli ve rüyalar kadar güzel Türk - İslâm sanat eserlerinin, yurdumuzda ilim ve gerçek yollarla Türk gençliğine tanıtılması, Türk ay dınlarına hatırlatılması, Türk araştırıcılarına rehber yapılmasa, Batı medeniyeti çerçevesindeki Türk davranışlarına yeri ilik ve orijinallik katacak yegâne güven sağlayıcı ve şaşkınlık giderici asil kaynağın tanıtılması ola caktır.
•jSr
Ankara Üniversitesi, îlâhiyat Fakültesinin değerli sanat tarihi profesörü Suut Kemal Yetkin, kültür ve sanat dünyamızdaki bu mühim boşluğu dolduracak bir eser yayınlamıştır. “ İslâm sanatı tarihi,, adlı, 750 büyük sahife tu tarındaki eser, gerek ihatalı ter-, tabi, gerek ve bilhassa plâstik îe-l lâm sanatları hakkında verdiği esaslı bilgilerle, yol gösterici bir müracaat kitabı olarak, göz ve gönül doldurmaktadır. İslâm sa natına bu arada Türk - İslâm sanatlarına ait belli başlı şah eserlerden seiçlmiş 148 şekil ve 14 ü renkli olmak üzere 330 tab lo ve minyatür ihtiva eden bu güzel eser, bir zamanlar Şarkta nasıl büyük, ileri ve hâkim bir medeniyet yaşadığım ve bu me deniyete Türk zekâ ve yaratıcı lığının neler katmaya muvaffak olduğunu bize haber verecek bir rehber vazifesindedir.
Bütün büyük hacmine, güzel resimlerine, aydınlatıcı şekilleri ne rağmen “ İslâm sanatı tarihi,, bu engin sanatın ancak nirengi noktalarını, esas merhalelerini v » bir kısım şaheserlerini t*nu tan, umumî bir eser çehre»inde- dir. Müellif ümi gerçeklere sadık kalarak, İslâm sanatının belli başlı devrelerini adım adım ta kip etmiş, fakat eseri, ister iste mez, İslâm sanat devirleri ara sında bir "mukayeseli sanat,, eseri olmak çehresine de bürün müş, hattâ sanat eserlerinde millî mirasların, millî zevkle rin, iklimlerin, vatan coğrafya larının da ne ölçüde müessir ol duğunu belirten, değerli çizgiler kazanmıştır. Esasen İlmî görüş lerin ve ilim metodlarmm ışığıy la aydınlanan böyle çizgilerdir ki her milletin kendi vatanına, müşterek bir medeniyet çerçeve si içinde, nasıl millî çizgiler çi zip, millî zevklerin ve milli de haların ifadesi olan sanat şah eserleri hediye edebileceğini
gcs-Nihad Sami
B A N A R L I
■
teren büyük dersler ihtiva eder. İslâm San’atı Târihi, eserin iç âleminde neler bulacağımızı be lirten bir önsöz’ den sonra, sıra- siyle, Emevı san’atı, Abbasî san’- atı, Fâtımî san’atı, Selçuklu san’ ati, Moğol ve Timur oğullan sa n atı, Eyyûbî ve Memlûk san’atı, Murâbıtaların ve Muvahhidlerin san’ati, Safevı san’atı, Bâburlu san’ati, nihayet, Osmanlı san’ati gibi, belli başb kısımlar dahilin de sınıflandırılmıştır. Aynca her san’at devrinin dinî mimarî, sivil mimarî, askerî mimarî bakı mından incelenmesi yapılmış, bun lara süsleme ve minyatür san’at- lanna ait bilgi ve tablolar ilâve edilmiştir. Bu sebeple eser, İs lâm San’atı Târihi gibi umumî bir isim altında bu san’atin daha çok mimarî ve resim kollarındaki özelliklerini ve gelişmelerini be lirtmektedir.
Bu arada eserin meselâ 280. sayfasında, Samarra Câmi-i Ke bîr minaresinden başlıyarak, bu minarenin geniş, kaim ve helezonlu bir mahrut halin deki yükselişi; onun yanında Umayya Câmiinin dört köşe minâresi; Kahire’de Kayıtbay Câmiinin Süslü fakat kalın gövde li minare mimarîsi, İsfahan’da Mescid-i Şah minâresinin uzun fakat asâletini bulamamış çizgileri yanında, minâre’nin nasıl bir Türk çizgisi demek olduğunu be lirten İstanbul, Yeni Cami mina resi, Benoit’dan alınarak, bir sahifede toplanmış manalı bir san’at mukayesesidir. İnce nârin yükselişleri yalnız Türk vatanını süsleyip, onun karakteristiğini be lirtmekle kalmayan ve aynı ince narin gölgeleri Batı’nm birçok e
serlerine akseden Türk minâresi bu eserde san’atta “ millî çizgi,, nir ne demek olduğuna dair, yük sek bir delildir. Tıpkı bunun gibi Radkân Türbesinde taşa, tuğla ya işlenmiş, harikulâde kuvvetli, Türk "çadır çizgilerin in de mil letimizin İslâm san’atma ne sağ lam bir Türklükle girdiğinin târihî delilleri arasındadır.
Suud Kemâl Yetkin, uzun, dik katli ve vukuflu bir araştırma mahsulü olan kıymetli eserinde, onun diğer eserlerinde de görüp belirttiğimiz, çok geniş mevzuları en karakteristik çizgileriyle tanıt ma yetkisini yine büyük başariyle tatbik etmiştir. Sayın Profesörün bu mühim eseri meydana getir mek için başvurduğu kaynaklara ait verdiği Bibliyografya cetveli, aynca, aynı konularda detay a- raştırmaları yapacaklara yol gös terici bir bölümdür.
“ İslâm Sn’ati Târihi” , bölümle ri arasında görmeği çok istediği miz bir san’at şubesini, öyle sa nıyoruz ki, başka ve müstakil bir araştırmaya bırakmıştır. Bu san’ at Arab’ın elinde çok kaba veya hem Arab’ın hem Acem’in elinde fazla yapmacıklı bir süsleme ha lindeyken Türk sanatkârları elin de birdenbire güzel san’atlann esil ve müstesnâ bölümünü teşkil etmiş “ hatt - güzel yazı,, san’atı- dir.
Türk hattatlarının bir Arap ya zısı olmaktan çıkararak bir “ İslâ mî Türk Yazısı,, haline koyup tab- lolaştırdığı bu san’atm hâlen ve durmaksızın Batı san’at merakh- ları tarafından kapışılan eserleri, bize bu konu üzerinde aynı sanat kâr bilginimizin elinden aynı de ğerde bir eser görme özlemini ve riyor. Her halde “ İslâm San’atı Târihi,, ilim ve san’at kütüpha nemize kazandırılmış güzel bir rehber, boşluk dolduran bir e- serdir.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi