T
T -S & W b
STANBUL
a r r a ş H İ I M Î p a s a ( Hi di vi _ K a v a k lı Menmed A li Paşa hanedanından Osmanlı padişahının ferm aniyle M ısır H ıdivi olanların sonuncusu; H idiv T ev fik Paşanın oğlu ve ha lefi, 1877 de Iskenderiyede doğdu, 1892 de, Vi- yanada Theresianum okulunda tahsilde iken
babasının ölümü üzerine on sekiz yaşında H i div oldu. K ırk yıl hükümdarlık eden Abbas Hilmi Paşanın değişmez politikası, Türkiyeye karşı mutlak ve samimi bir sadakat olmuştu. Birinci Cihan Harbine gelinciye kadar bu aile nin bütün âzası gibi, îstanbulun hayranların- dandı. Hemen her yıl b ir Avrupa seyahatine Çıkar, bilhassa Fran
sa ve Isviçrede kalır, yaz mevsiminin bü yük bir kısmını da Istanbulda geçirirdi. “ Valide Paşa” ünva- niyle îstanbulun bü yük şöhretlerinden o-' lan anası, Bebekteki ' sahilsarayda oturur du; Abbas H ilm i P a şa da Çubukluyu sev mişti. Kendisini Is-
tanbula getiren El- Abbas Hilmi p aşa
, . , , . (Resim: H- Çizer)
mahrusa adındaki
yatı, İstanbulluların, bilhassa gemici takım ı nın fevkalâde beğendiği bir tekne olarak dev rin bir şöhretiydi, Paşabahçesi koyunda de mirlerdi.
Türkiye Birinci Cihan Harbine girerken Abbas Hilmi Paşa îstanbulda bulunuyordu; İngiltere Türkiyenin M ısır üzerindeki hâkimi yet haklarının sona erdiğini sayarak Abbas H ilm i Paşanın yerine amcası Hüseyin K â mil Paşayı getirdi, “ H idiv” ünvanım da “ Sul tan” a değiştirdi. Fakat Türkiye, Lozan mu ahedesine kadar kendisini Mısır Hidivi olarak tanıtmakta devam etti. İsviçre ve Fransada uzun bir mülteci hayatı sürerek 1944 de öldü. (B. : H ıdivin köşkü, Valide Paşa ve Elm alı m sa ).
Bibi. : İslâm Ansiklopedisi.
ABBAS HİLMİ PAŞAYA SUİKASD
VAK’ASI
(25 Temmuz 1941 -H.
2 Ramazan 1332. Cumartesi) — Ramazan ayını geçirmek üzere 1914 Temmuzunun yirm i ikinci Çarşam ba günü Istanbula gelen Mısır H idivi Abbas HUmi Paşa, Sultan Reşada arzı tâzimat ettik ten sonra, bu ayın yirm i beşine rastlıyan Cu martesi günü sadırâzama iadei ziyaretten dö nerken Babıâlinin cümle kapısı önünde M ısır lı bir gencin suikasd tecavüzüne uğradı.Çubukludan Sirkeciye istimbotla gelen Hidivin yanında damadı M ısır kapı kethüdası
ANSİKLOPEDİSİ —
15
ABBAS HİLMİ PAŞACelâl ve mihmandarı İstanbul ahzıasker ko misyonu reisi Hilm i Paşalar bulunuyordu; is keleden açık bir saray arabasına binmişler, Babıâlide sadaret muhafız ¡bölüğü süravisiyle jandarma ve polis k ıt’aları tarafından karşı lanmışlardı, mülakatta Dahiliye N a zın Talât B ey (P aşa) de hazır bulunmuş ve H idivi ara basına kadar uğurlamıştı. Babıâliden Şeyhü lislâm kapısına gitmek üzere ayrılan Hıdivin arabası cümle kapısından çıktığı sırada, ken disini görmek üzere yolun iki kenarını doldu ran kalabalığın içinden elinde bir brovning ta- bancasiyle birisi fırlamış ve arabaya beş el ateş etmişti. Kurşunlardan ikisi ilk silâh sesi üzerine ayağa kalkan Abbas Hilm i Paşanın sağ yanağı ile sağ bileğine isabet etmiş, üçün cü kurşun da damadı Celâl Paşanın baldırına gelmişti. Mihmandar Hilmi Paşa da kılıcını çe kerek H idivi selâmlıyan süvari ile jandarma ve polise mütecavizi tepelemeleri için emir ver miş, itidalini muhafaza eden arabacı da hay vanları kamçıhyarak yaralanmış olan Mısır hükümdarını vak ’a yerinden Cağaloğluna doğ ru kaçırmıştı.
Suikasdçı ile asker, jandarma ve polis a- rasmdaki müsademe çok kısa sürmüştü; kol larını arkasından tutmağa muvaffak olan Sa lih E fendi adında bir sivil taharri memurunu da yaralıyan mütecaviz, biri sol memesi üstü ne diğeri, de sağ yanağından beynine doğru gi ren iki kurşun ile ağır yaralı olarak oradaki bir berber dükkânının önündeki ağacın dibine devrilmiş ve birkaç saniye sonra da can ver mişti. Halktan birkaç kişi serseri kurşunlarla h a fif yaralanmışlardı. V ak ’a Istanbulda fe v kalâde bir heyecan uyandırmıştı.
Abbas Hilm i Paşanın ilk tedavisi, o za man İran sefarethanesi karşısında bulunan bi rinci kolordu karargâhında operatör Orhan Bey tarafından yapılmış ve yaraların tehlikeli olmadığı görülmüştü. Sultan Reşad başmabe- yinci T evfik Beyi göndererek hatır sordurmuş, sadırâzam Said Halim Paşa da bizzat gelerek yaraları sarılmış olan H idivi otomobiliyle Gül- hane parkı rıhtımına, oradan da istimbotla Çubukludaki sahilsarayına götürmüştü. A k şam üzeri kolordu sertabibini de beraberinde getiren Enver Paşa tarafından ziyaret edil miş, Meclisi M eb’usan adına bir heyet gelmiş; bütün ecnebi hükümdarlarından telgraflar g el dikten başka, îstanbuldaki sefirleri de resmen
ziyarette bulunmuşlardı. Çubuklu telgrafh a nesi günlerce durmadan faaliyette bulunmuş, bilhassa Mısırdan gelen telgrafları alabümek için Çubukluya yardımcı memurlar gönderil mişti.
V ak ’a akşamı Valide Paşa, ifta rı bekle mek üzere Bebekteki sahilsarayının bahçesin de oturuyormuş, suikasdı Dahiliye Nazırının bir telgrafından öğrenince fevkalâde bir te essür ve heyecana kapılmış, pek az sonra o ğ lunun bu meş’um tecavüzü h a fif yaralarla at lattığını bildiren ikinci bir te lgra f alınca Pren ses Fatma Hanım ile beraber derhal Çubuklu ya geçmişti. Ertesi gün İstanbul fukarasına camilerde mühim bir tesaddukta bulundu, akşamı da İstanbul ve civarındaki tekkelerde birer ifta r ziyafeti verdirtti.
İstanbul zabıtasının tahkikatı neticesinde, bu suikasdın siyasî olmadığı, tecavüzünü ken di hayatiyle ödeyen failin de cinnete yakın bir ahlâk buhranı geçiren M ısırlı bir genç olduğu anlaşıldı. V a k ’a günü adı İstanbul matbuatına Mehmed Mazhar Paşa zade Mahmud Mazhar diye geçen bu gencin, dört sene kadar evvel ölmüş M ısır hâkimlerinden Mazhar Efendinin oğlu olduğu anlaşıldı. Henüz yirm i yaşlarında, uzun boylu ve esmer, güzel bir delikanlıydı. İs tanbul Ticareti Bahriye Mektebi talebesinden- di, vak’a günü de sırtında bu mektebin ünifor ması bulunuyordu. Kadıköyünde Cevizlikte Bakla sokağındaki konaklarında oturuyordu. Anasiyle kardeşlerinin Mısıra gitm eleri üzeri ne konakta yalnız kalmıştı. E vrakı arasında hususî hayatının hazin vesikaları bulundu. Anasına yazdığı son mektubunda hayatından acı acı şikâyette bulunuyor, aşk yüzünden öle ceğini söylüyordu. Mısırda bulunan maşûkası bir musevi kızıydı, bu kıza gönderdiği mek tupları da hep kendi kaniyle yazmıştı. A ltı de fa intihar teşebbüsünde bulunmuş, her sefe rinde kurtarılmış, 1913 de b ir ara da sinir buh ranları yüzünden Kadıköy Şifa hastanesinde yatmıştı.
Yemeklerini muntazaman, Kadıköy va pur iskelesi civarında Mısırlı talebenin devam ettiği Ittihadü Islâm lokantasında yiyordu, akşamları da müşterisi yine bu talebelerle A - rap gençleri olan bir gazinçya gidiyordu. K o nakta bir miktar morfin de bulunmuştu. K en disini tanıyanlar, Mahmud Mazharın akranı olmıyan uygunsuz adamlarla da düşüp
kalktı-ABBAS KÜHNEMUİ — 16 ğım söylediler. Kadıköyünde münasebette bu lunduğu bir Yahudi kızı da kendisine daima ölümden bahsettiğini, her intihar teşebbüsün de kurtarıldığından şikâyet ettiğini, vak ’adan az evvel: “ Ölüm için bir çare buldum, ben a- dam vuracağım, hükümet de beni öldürecek’ ’ dediğini anlattı. V a k ’a günü beyaz kolalı bir gömlek giymiş, siyah bir kıravat bağlamış ve tıraş olmuştu. Cesedi polis müdüriyetine kal dırıldığında cebinden bir ç ift kirli çorabı ile, 2 Mecidiye, 6 çeyrek ve 1 kuruş otuz parası çıktı. Ticareti bahriye mektebine uzun zamandan- beri taksitini yatırmamıştı, bu yüzden mekte be alınmıyordu. Suikasıdda kullandığı taban cayı nereden aldığı öğrenilemedi. V ak ’ada alâ kaları bulunmak ihtimaliyle tevk if edilmiş o- lan bazı şüpheli Mısırlılar da serbest bırakıldı. V ak ’a yerinde bulunanlardan b ir zat da ikdam gazetesi muhabirine; Mahmud Mazharın elin de tabanca ile kalabalığın arasına fırladığı za man gayet asabi bulunduğunu, kurşunlar v ı zıldarken Hıdivin de elleriyle başını muhafaza ettiğini ve iki tarafa sallandığını, mütecavi zin ağaç dibine devrildikten sonra dudakları nın bir şeyler söylemek ister gibi bir müddet kımıldadığını, kunduralarının pek eski oldu ğunu anlatmıştı.
Bibi. : İkdam Gazetesi.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi