SAHİFE DÖRT
22 Haziran 1970 CUMHURİYET
E§İ NURİYE ÖĞÜTÇÜ ANLATIYOR:
B M ' V ' " " ‘STO...y .p ,... J.ıv-M •»•>... ... — --- . 'u I. t - . r i
-
ÜH M §Jş
ÎT İMl¥ ^Tffig^Tr^ S:- ■&,Sadun T A N J U
T l i l É f f i t • ■ -'H ' ' 4 . -ÄJEvimizi taşlarlar, bizi de
yaşatmayacaklarını söylerlerdi
SL EN Yugoslav m u h aci riyim biz. V arlıklı b ir a i le im işiz. A dana’ya y e r leşince z o r g ü n le r başladı. B a bam za te n p ek çalışm asını sev m ezdi, b ir kazada beli s a k a t la n ın c a , e v in b ü tü n y ü k ü , a - ğ a b ey im le benim sırtım a b in di. 12-13 yaşlarında filândım. Ç ocuk say ılırd ım daha. İp lik fa b rik a s ın d a , boyum yetişsin diye a y ağ ım ın altına sandık k o y a rla rd ı. İşe gelip gid erk en k im sen in gözüne çarpm ıyayım diye iyice ö rtü n ü r, sadece göz le rim i a ç ık ta b ırak ırd ım . S a rışın d ım . G enç kızlığa y en i a- dım a tıy o rd u m . G üzel olduğu m u sö y lü y o rlard ı. O y ıllar, güzel b ir işçi kız İçin te h lik e le rle d o lu y d u . E v d ek iler k o r
k a rd ı, ben k o rk ard ım . A m a k o rk u p a r a etm ezdi, çalışm ak g e re k liy d i. E v in ekm ek p a ra sın a b ü y ü k y ard ım ım olu y o r du.»
«R aşit de ... O rh an K em al dem ek istiy o ru m . A m a dil alış k an lığ ı.. Ben ona hep R aşit d e rim ... E v et, R aşit de ayni fa b rik a d a k â tip ti. İp lik h a n e y i d o la şırk e n b en i görm üş. İşçi d e fte rin d e n v e sik alık resm im i b u lm u ş, b ü y ü ttü rm ü ş , başladı ona b u n a g ö sterm eğ e, N u riy e
ile evleneceğiz demeğe..»
0İ BEN ONBEŞİNDEYİM,
O YÎRMİÜ ÇÜNDE
N BEŞÎN E b asm ıştım K a ş if in bana sevdalandığı y ıllard a. B abam , s a k a tlı ğın ve yoksulluğun daha da arttırd ığ ı terslik le k ü p le re b in di duyunca. A m a R aşit in a tç ı lık ta daha da b ask ın . F a rk e t- ti ki babam b iraz cfa «Kız gi derse nasıl geçiniriz?» diye d ü
şü n ü p , h u y su z la n ıy o r; ona da ç a re b u ld u . Y ard ım ederiz si ze dedi. B in b aşılar filâ n is ti y o rd u o s ıra la r b en i. R aşit, ara c ı g örücü sokm adan İşin iç i ne, gidip k o n u ştu b ab am la. B enim hiç b ir şeyim yok, 24 li r a 5 k u ru ş m aaşım d an b aşk a dedi. Ben sadece N u riy e ’yi is tiy o ru m dedi. B abam ın hoşuna gitm iş olacak b u tu ttu ğ u n u k o p a rm a k k a ra rlılığ ı, e v e t dedi sonunda, evlendik. 1937 y ılın ın 5 M ayısıydı.»
«2 H aziran 1970 gününe k a d a r sü rd ü m u tlu lu ğ u m u z, i p lik fa b rik a sın d a 24 lira m aaşlı b ir k â tip ti evlendiğim izde. 6-6 lirasın ı da b ab a m a v e rird ik , geçinebilsin diye. O rh an K e m al'in b a b a a n n e si E m in e h a nım la, eski b ir k e n a r m ah alle ev in d e o tu r u rd u k . E vlenince b en i a ld ı işd en . Çok k ısk an çtı, çocuk denecek y a ş ta e v li v e gü zel b ir k a d ın ın fa b rik a İşçileri a ra s ın d a yaşam ası m ü m k ü n d e ğildi ona göre. O ysa çok sık ın tı çekiyorduk. B enim g etirece ğim üç beş k u ru ş b ira z olsun h a fifle tird i sıkıntım ızı.»
■ İLK TEVKİF
A Y IN PED ER İM A bdül- k h d ir K em ali b e y ve ka- y m v ald em A ra b is ta n ’da sü rg ü n d e id ile r. Y ıldız ü çüne b asm ıştı o n la rla tan ıştığ ım ızd a. F a k a t R aşit y o k tu . Y ıldız doğ d u k ta n y irm i g ün sonra ask ere a ld ıla r kocam ı, N iğ d e'y e şev k et tile r. Üç ay geçti a ra d a n . G ü n ü n b irin d e b ir h a b e r geldi ki, şa şırd ık k ald ık . T ev k if e tm iş ler. A rk asın d an b ir h a b e r d a ha, 5 yıl a ğ ır hapis. 1938 y ılın dan 1943 so n b ah arın a k a d a r ka v u şa m a d ık b irb irim ize. B ü sb ü tü n k ara g ü n le r geldi k ü ç ü k a i lem iz için. Y iyecek ek m ek b u lam azdık. K ızım a ç lık ta n ölm e sin diye ne yapacağım ı b ilem ez dim . B abam ın ve b izim k ilerin h ali d ah a iy i değildi. Ü stelik, R a şit’in om uzuna y ü k le n e n f i k ir suçu, o g ü n le rin A danasın- da, bizim için b i r u tan çm ış gi bi söylenirdi yüzüm üze. B e re k e t k ay ın p ed e rim v e k a y ın v a l- dem çıkıp g e ld ile r sü rg ü n d en . K ay ın p ed erim e B erg am a A ğ ır Ceza Reisliği v e rild i, hep b e ra b e r k alk ıp gittik.»■ EVİMİZİ
TAŞLARLARDI
A Y IN PED ER İM A bdülka d ir K em âli bey, çok o l gun, te c rü b e li, sak in b ir in san d ı. O ğ lu n u n suçu k a rş ı sında hiç b ir zam an ezilm edi, ö n c e K a y se ri’den A d an a Ceza evine a ld ırd ı R a şit’l d o stlar a- racılığ ı ile ; am a b a k tı ki, bu yüzden çevredeki fanatiklerin azgınlığı a rtıy o r, evim izi ta ş lı y o rlar, b ir a ra b a y a binecek ol sak başım ıza ta ş la r yağıyor, o- la c a k gibi değil, B u rsa ’ya n a k le ttird i R aşit’i. O ra d a N âzım H ik m e t’le 3,5 yıl b e ra b e r old u la r. Biz de, dediği gibi, B erga m a ’n ın y olunu tu ttu k .»
«Çok k a la b a lık tık . A b d ü lk a- d lr K em ali beyin b aşın d a za ten 7 n üfus vardı. B una b ir gelin le b ir to ru n eklenince düşünün siz. Bergam ayı sevm edik. Zaten tedirgin olan aile, bitip tükenm ez y e r s a rs ın tıla rı ile ille de d ö n e lim d iy e tu ttu r d u . S o n b ah ard ı geldiğim izde, kışı zor geçird ik ve e rte s i y ılın b a h a rın d a A d a n a ’ya d ö n dük. K ay ın p ed erim h â k im lik te n ay rılm ış ve A da- n a ’da a v u k a tlık yap m ağ a k a r a r v e rm işti. Böylece v a rd ık 1943 y ılın a. 6 y ıllık evliy d ik ve b u n u n beş y ılın ı özlem içinde g eçirm iştik . B an a dayanılm az dereced e d u y g u lu m e k tu p la r y a zıy o rd u h ap ish an ed en . G idip görem iy o rd u m , z iy a re tle ri sa dece k ay ın p ed e rim y a p ıy o rd u . Hep sa k la d ım o m e k tu p la rı. Şim di a rtık öyle b ir m a h k û m i y e t ki ikim iz için, n e m ek tu p gelecek ondan, ne h a b e r, ne dönüş üm idi..»
■ NE GELİRSE
MAKBULÜM
E LE B İR tan esin i hiç u - n u ta m a m . T ev k ifin d en he m en so n ray d ı. Ç ok genç sin sen d iy o rd u , zate n hiç b ir şey v erem ed im san a, şim di b ir de beş y ıllık m ah k û m iy e t g ir di a ra y a . İs te rs e n a y rıl b enden, kendine y en i b ir yol çiz, b e k le m ekle g eçirm e en güzel y ılla rın ı. Ç ü n k ü k arıcığ ım , b iliy o ru m ki, b u ra d a n ç ık tık ta n son ra d ah a da zor ve y o k su llu k İçinde geçecek hayatım ız.»
«A ğladım , ağladım , ağladım . Razıyım ne gelm işse başım ıza ve ne gelecekse d iy e yazdım . 32 yıl y a şa d ık b e ra b e r, çok da-, ha k ö tü g ü n le r g eçird ik , p iş m an olm adım . H a y a tı o lduğu gibi k ab u l e ttik ve sevdik. 1943 sonb ah arın d a onu serb est b ı ra k tık la rı zam an, te k odalı h a rap ev lerd e, b ir te k k ıv ırcık salata y iyerek, iş diye kapı k a pı dolaşarak, in ş a a t am eleliğin den sebzeciliğe k a d a r h e r işe b u la n a ra k çok zor z a m a n la rı m ız oldu am a, b e ra b e r oluşu m uzun m u tlu lu ğ u bozulm adı, ikinci çocuğum uz N âzım 1944’ de doğdu.»
YARIN . -_________
«Adana garında beton
üzerine serilmiştik
___ çoluk çocuk..»
AviMâ-v.;.'. ;A||||||! |i S i i ||^
resim : AY HA N B AŞOĞ LU
DİŞİ BOND
BU UUCEpe»:* SEO- seciLEßiKi &ICÄZ m a m O LD U K LA R IN » SÖVLEvHBİLlCJM am- 1 CAH VE.TİS?D E lu . MEYE Y40TK.IM OLDUKLAR' B 'r k xG*£roc;EX>ri b i e a z Oam û. <e5z- ' \ A LEHMİŞ» e o c t a i t u ı - *1! j ¡ s n V o e t M % af 1QA M O N - t) > ; t, ÖlELİli-TE ÇAUŞtVOEUZ, o m u m DÇ» SÖYLEVE C E t l E R İ V A ß p lß L £ 0 M W M A S I m» BU «O N U O A TAlE TE
1
|/ ? 3 / ITIFFANY JONES
GARTH
/ BUNCA Z A MAN GOCÚNJME- y ilü C B B E Nİ BO&ULCU SANIP PROFE S Ö R E S İlDİÇ UAV ALLAH , PPOPESOE- D £n B iß vtÊJOTUP M O r h a n K e m a l a ile s i to p l u h a ld e - S o ld a n s a ğ a d o ğ r u : K ızı Y ıld ız ’ın e şi, k ü ç ü k to r u n , K im y a F a k ü l t e s i ö ğ r e n c is i K e m a li, o r t a o k u l ö ğ r e n c is i Iş ık , y a z a r ı n e ş i N u r iy e Ö ğ ü tç ü , Y ıl d ız v e b ü y ü k to r u n , p e t r o l m ü h e n d i s i o ğ u l N â z ım .B ir--- - --- 1
olayın başlangıcı j
MUZAFFER BUYRUKÇU
Bay K rlstof, saat üçe doğru iki dükkân öte.deki kahveye tavla oynam aya gidiyordu. O za m a n Doğan, kendini d ükkânın hâkim i olarak görüyor, h er yanı k arıştırıy o rd u . Ve vitrinde du ra n tereyağından ta h ta bıçakla b ir parça kesip yutuyordu. S abahları b ir lokantaya iki kilo taze kaym ak götürüyordu, ö n cele ri kaym aktan yem e yi akletm em işti. Ama b ir gün m ü th iş canı çek m iş, b ir lüleyi, çevreyi kollayarak ağzm a a t m ıştı.
Ve böylece sü rü p gitm işti sü t, y u m u rta iç m eler, kaym ak, tereyağı yem eler.
Altı ay geçm eden yüzü dolm uş, kem ikler kaybolm uş, kanlı b ir kırm ızılıkla örtülen ya n ak ları gerilm iş, saçları parlaklaşm ış, sağlıklı ve çekici b ir güzellik edinm işti. G ücü onu tedirgin ediyor, yerinde duram ıyordu. Bay K risto f’un yaptığı gibi sandalyeyi tek elle bacağından tu tu p hiç zorlam adan kald ırıy o rd u . Avucunda sık tığı elleri acıtıyor, ark ad aşların ı bellerinden kav rad ı m ı fırlatıy o r, yaptığı b ü tü n bilek yarışlarını kazanıyordu. Adaleleri sertleşm işti. İçinde sü rekli b ir coşkunluk vardı, bağırıp çağırm ak, şa r kı söylem ek istiyordu. GüzeJ, y um urtaların, yağ ların daiıa d a güzelleştirdiği b ir sesi vardı, iş le r bitince ve dükkânda yalnız kalınca büyük ay nanın k arşısın a geçiyor, yüzüne, vücudüne ba kıyor, p azu la n n ı şişiriyor, saçlarını kendine en yakışan biçim i buluncaya k a d a r tarıy o rd u . Son ra , kaşlarını k ald ırıp indiriyor, gülüm süyor, â- şık gibi, üzgün gibi, neşeli gibi, dargın gibi, öfkeli gibi bakıyor, h e r bakışıyla güveni artıy o r du.
Vaso’ya, güzelliğinden em in olduğu İçin çe- kinm eden bakıyordu artık .
Vaso’m m o tu rd u ğ u k a ta dükkândan ve m u t fak tan geçilerek çıküırdı. Vaso, m ü şterilerin dükkânı doldurduğu, ortalığı kaynam ış s ü t b u h arın ın ve kokusunun ılıklaştırdığı sa a tte m er diven başında, ensesine topladığı saçları, m ak yajsız yüzüyle belirirdi. Doğan’m yüreğini k al d ıra n k ışk ırtıcı b ir gülüm sem eyle, «D ubrotru» derd i ve hem en beyaz benekli ta ş m erdiveni ıs lak b ir bezle silm eye koyulurdu ark asın ı kendi sine dönerek. Doğan, sonuna k ad ar gerilen göz lerle ve saldırgan duyguların a lab o ra ettiğ i b ir içle seyrederdi Vaso’nun b ald ırların ı... K u d u ru r gibi oluyordu, ilik le ri dolm uştu. T ek istediği Vasoy’du ve h e r an onu düşünüyor, hayaller k u ruyordu. Vaso, onun kendinden geçm işçesine b ald ırların a baktığını biliyor, yüreğinin yağını eritm ek, çıld ırtm ak am acıyla silm e işini uzattık
ça uzatıyor, a ra d a b ir başını çevirip anlam lı an lam lı gülüm süyordu.
iyice sam im i olm uşlardı, senli benli konu şuyorlar, şakalaşıyorlardı.
B ir gün, «Bay Kı-istof sana bağırıyor m u? B ağırırsa bana söyle» dedi.
B ir gün, «Ne güzel p arm ak ların var senin» dedi, ellerini tu ttu , uzun uzun sıktı, okşadı, göz lerinin içine soluya suluya baktı.
B ir gün yanaklarını sık tı ve kahkahayla gül dü.
B ir gün, a rk asın d an usu! usul yaklaştı, göz lerini elleriyle k ap attı ve m em elerini sırtın a bas- tird i. Doğan, sırtın d ak i y u varlaklardan gelen sı caklık kaybolm asın diye kıpırdam ıyor, sesini çı k arm ıy o rd u . S o n ra ensesine b ir öpücük kondur du ve kaçtı.
B ir gün, «Bn güzellikle klm blllr kaç tane kı zın canım yakacaksın?» dedi.
B ir gün, «Sevgilin var m ı senin?» dedi. B ir gün, «Seni rü y am d a gördüm ve b ü tü n gece seninle uğraştım » dedi.
«Ben de seni gördüm » dedi Doğan, H eyecanlandı, sokuldu, «Anlat bakayım , na sıl gördün?» dedi.
«Şeyyyy! B iraz şey de...»
«Anlat, anlat, çekinm e» dedi, gözlerini dol d u ran utan cı dağıtm ak istercesine baktı, ellerini om uzlarına koydu.
«Ayıp şeyler gördüm , anlatam am .»
«Anlat! N asılm ış o ayıp şeyler bakalım » dedi. «Şeyyy!» dedi Doğan gene, önüne baktı. Düş. le ilgili sözler dilinin ucuna k a d a r geliyor, am a duyduğu u tan ç d üşü a y n n tılariy le anlatm asını engelliyordu. K arşısın d ak i Vaso değil de H ûlki olsaydı b ir saniye bile duraksam azdı. Vaso o- m uzlarını sıkıyor, gülüm süyor ve bekliyordu. «Hadi, anlatsana!»
Doğan, dudaklarına, gözlerine, göğüslerine baktı, «Sevişiyorduk» dedi birdenbire.
«Nasıl?» dedi fısıltıyla. «Sevişiyorduk.»
«Anladım canım , am a nasıl? Ne yapıyordun beni?»
Boğazı k u ru m u ştu . H er yanı titriy o rd u . Bo zuk b ir sesle, «öpüyordum » dedi.
«Yaaa, bak sen utanm aza, öpüyordun de m ek? 'N a s ıl öpüyordun? Böyle mi?» dedi ve du daklarını ağzının içine aldı, ıslak b ir sıcaklığın karanlığında tu ttu , dişledi, so n ra b ırak tı, «Böyle mi?»
(A rkası var)
—
44
—Ben o tu rd u ğ u m y e rd e k ıp ırd am ak sızm bekli
1
yorum ... S abırla ve tevekkül içinde...B ir aralık başım ı hafifçe k ald ırıy o r ve jü r i den yana bakıyorum ... Üyelerin tü m ü de benim le gözgöze gelm em e çabası içinde.F letch er, âni b ir k a ra rla b u lu n d u ğ u y e r den ay rılıp b a n a y ak laşıy o r. Şim di sesi çok da ha y üksek, çok daha kesin ve sözüm ona ta rafsız.
«— Sayın jü r i ü y eleri... S ay ın h an ım efen diler, sayın bey efen d iler... B ir n o k tay ı h a tırla t I m ak zo ru n d ay ım ... D aha önce, m a k tu lü n yakın i ak rab ası M ary W eaver c in a y e tte n san ık o larak tu tu k la n m ış tı... Genç b ir k ad ın d ı bu. T evkif edilm iş ve cezaevine gö n d erilm işti. D u ru şm a la rın sonuna k ad ar da zanlı o la ra k o rad a ka- ı | la c a k tı... F a k a t b ir itir a f çık tı o rta y a hiç bek . lenm edik b ir anda... Bu d u ru m d a kendisini ; serb est b ırak m am ız g erek iy o rd u ... Biz de böy
le y a p tık ... B irk aç gün önce...»
; E n u fak b ir teklem e b ile y apm aksızın cüm 1, leleri peşpeşe sıralark en gözlerini b ana dik- ; i m i? ıs ra rla b a k ıy o rd u . B unun a rk a sın d a n nasıl 1 b ir so ru geleceği m alû m d u a rtık .
«— D u ru m d an h aberini* v a r mıvrtı «MM».
SAHÎFE DÖRT
24 Haziran 1970 CUMHURİYET
“Orhan Kemal kökünü kurt kemiren
bir ağaç gibi ayakta öldü...,,
m
B
ÜTÜN bu sık ın tıları, yok sulluk günlerini anlatıyo ru m size ya, b ir şeyi u- nutm ayalım ; hayatım ızdan şi kâyetçi olm azdık. G ü rü ltü p a tı r t ı eksik olm azdı bizim evi m izde. Çocuklar b iraz serp il d ik ten sonra baba da o n lara k atıld ı ve evin içi stad y o m a d öndü. N e p encereler k ırm ışlard ır, yatak ları, ü ç beş p arça eşya m ızı n asıl a ltü s t etm işlerdir.. A ldırm azdım hiç. Gözüm ayna ya ta k ılırd ı a ra sıra. Y ıllar ön cesinin o küçük işçi kızı kay bolalı n e k ad ar zam an geçm iş.. K endim i çok yaşlanm ış bulu yordum . O rhan da ben de ol duğum uzdan çok yaşlıydık. A- m a işte genç b ir nesil y etiştir
m iştik ve bizde kaybolan h e r şey o n lard a yaşıyordu, canlıy dı.»
■ BAŞ SOKACAK BİR
DAM
S
İM Dİ oturduğum uz b u e- vi alabilm ek için 17 b in li r a gerekiyordu. E ş dost, başınızı sokacak b ir yuvanız ol sun, bu daireyi kaçırm ayın d iyordu. P eşin o larak 17 b in lira verebilirsek, gerisini tak sitlerle 20 yılda ödeyecektik. Piyeslerin den, k itap ların d an , senaryolar d an elim ize geçen p ara, a rk a da bıraktığım ız y ıllarla ölçü- lem iyecek k ad ar a rtm ıştı, a- m a yine de b üyük oğlum N â zım ın, eşin d o stun yard ım ları olm adan dercedem edik b u 17 bin lirayı. Çok d a olm adı b u ray a yerleşeli. İşte 32 yıl süren
0 DİŞİ BOND
/ SIZIM «COMLİ^MAYA- O a S lM lZ l B İL M E L İ D İ E 'j LE .S ■ UATA D A Y A P - 1 . aMCAK BİZ P E ACKADA^LAB K , \ ^ j V AYNI D U Y G U Y U B £ S - / i v -X ^ L E M E U İSTEDIZ--- X . Y- A1 AEASA9 TİFFANY JONES
AYLÂK MUSA
uğraşm dinlenm e n o k tası bu ev oldu. Ç ocuklarım ız y etişti. Yıl- diz'ı evlendirdik, iki to ru n u m uz oldu. N âzım p e tro l m ühen disi o larak B atm an d a çalışıyor. K em âli k im y a fakültesinde öğ renci. Iş ık ; o rta o k u la gidiyor,»
«Yıldız’ı okutam adık. O rta b ire k a d a r o k u la devam edebil di. O ndan so n ra ailenin yükü n ü p ay laştı yavrucak. Ama m u t lu şim di. B ir m aliyeci ile evli. Biz b u evi ta k sitle alınca, ba bası on a «yakınım ıza gel, b ir birim ize d estek oluruz» diye ıs r a r etti. Ş u rad a, yolun ö bür ta ra fın d a k i Cennet m ahallesine geldiler. R aşit yok a rtık , bana d estek olacaklar.»
«Çocuklarıyla a rk a d a ş gibi k o n u şu r, an laşırd ı. Çok hikâye sin in m alzem esini o n lard an a l m ıştır. A rkadaşlarıyla neler k o n u ştu k larım , nasıl oyunlar oynadıklarını, b irb irle rin e k ı zınca n e le r y ap tık larım uzun u z u n so ra r, öğrenirdi. «İneğin B iri» hikâyesini h a tırla r m ısı n ız bilm em . B ir a rs a d a çocuk la r to p oyununa hazırlanırken a ra la rın d a k o n u şu rlar:
■ İNEĞİN BİRİ NDEN
BİR PARÇA..
N
ECDET, «çocuklar» de di, «bunun b ab ası var ya, yolda nasıl yü rü r? K am b u r k am b u r. S anki sırtın d a küfe v arm ış gibi. U lan se nin b aban h am ala benziyor, ö y le babam olsa lâfım etm e ğe utanırım !»A ltanm tep esi attı: «Senin b aban d a cen n et öküzü!»
N ecdet’in to m b u l yanakları al a l oldu: «Benim bab am m ı cen n e t öküzü?»
«Cennet öküzü tabiî!» «Ulan senin bab an öküz asıl. B unun b ab ası v ar ya. Bizim şirk e tte k âtip , babam dedi ki, dalgacı te re sin b iri dedi, kuy ru ğ u n d an tu tu p atacağım , acı yorum , dedi.»
K aptan C ahit to p u n m em esi n i b ırak m ış, çekişm eyi dinli yor, te rli te r li gülüyordu,
Altan: «Benim bab am için m i diyor?»
«Tabiî ya.»
«Senin bab an diyor ha?» «Tabiî benim babam diyor!» «Dem ek b a b a n diyor?» N ecdet n e rd e y s e a ğ lıy acak tı, «şişe k afalı!» dedi.
Ç ocuklar çılgınca g ü ld ü le r. A lta n : «Ne v a r b o y n u zlu n u n oğlu?»
N ecdet to k a t yem işçesine sar sildi.
M istik, «Y uuu» dedi. «Ben o lsam yem ezdim o lâfı!»
■ KENDİNE GÜVENİRDİ
U
YKUDA olsam , u y a n d ırır, b itird iğ i h ik â y e y i b an a o- k u rd u . ö n c e e v in içinde b ir k am u o y u y o k la m a sı y ap ard ı. Ç o cu k lara da o k u rd u y a z d ık la rın ı. B eğenip beğenm ediğim izi sorm azdı. B ü y ü k b ir g ü v en i v a rdı kendine.
«D evam lı ç alışam ıy o rd u son z a m a n la rd a . Y o ru lu y o rd u . Çok sin irli o lu y o rd u . H epim iz çek i n ird ik ö fk esin i a r ttıra c a k b ir şey y apm ıyalım diye. Gece ha yatım ız y o k tu . En b ü y ü k zev ki, c u m a rte s i a k şa m la rı çocuk la rın ı, to r u n la rın ı b ıra ra y a to p lam ak , m a sa b a şın d a o n la r la şa k a la şm a k tı. İçk iy i y asak e tm iş ti d o k to r. Y ine de k ü çü k k a ç a m a k la r y a p a rd ı. Ç iğ köf teye, ta t a r b ö reğ in e, dolm aya, h a m u r iş le rin e b a y ılırd ı. Y e m ek ten so n ra kim i geçirirse eline ta v la y a o tu r tu r d u . M üt hiş k ız a rd ı yenilm eye. H arp m ey d an ın a d ö n erd i o rta lık . O- n un için k a ç ın ırd ı h e rk e s oy n a m a k ta n . Beni k a n d ırm a k is te rd i. yanaşm azdım .»
■ SON ROMAN
15
U L G A R tS T A N 'a gittiğim iz ® de B u rh a n iy e ’ye u ğ ra d ık . B abaannesi o rad a doğm uştu. K asabayı d o la ştık ta n , m üze m ü d ü rü y le k o n u ştu k ta n sonra «tam d ü şü n d ü ğ ü m gibi» dedi. B ü yük b ir ro m an y azm a k is ti y o rd u . O nu b itir d ik te n sonra, a r tık yeni b ir şey yazm ağa v a k ti olm ay acak san ıy o rd u . S ağlığı m ü saad e ed erse, eski k ita p la rı gözden geçirecek, de ğişm eler, ilâ v e le r yap acak , se n ary o oyun h alin e g etirecek ti. «G eride b ıra k tığ ım ız en son «acı» h â tıra , d ö rt yıl önce, 9 M art sabahı polislerin gelip O rh an K e m a l’i g ö tü rm e le rid ir. K öfteci d ü k k â n ın d a kom ünizm p ro p ag an d ası y ap m ış iddiası ile 34 gün içerd e t u t tu l a r . On lira p aram ız v a rd ı. S enin yan ın a vereyim , biz b ir şe y le r y ap arız dedim , a lm a k istem edi, siz ne y apacaksınız d iy e d ir e tti d u r du. S o n u n d a razı edebildim . Gezm eğe g id er gibiydi, akşam a dönecekm iş gibi, hiç b ir ola ğ a n ü stü lü k g ö rm ü y o rd u polis lerin gelip a lm a la rın d a . Biz zate n hiç b ir zam an o lağ an ü s tü lü k g ö rm ed ik başım ıza ne gelm işse, h a y a t b u d u r dedik, belki b u n u n için yenilm edik. Y ıp ran m ad ık dem iy o ru m . O rhan K em al, k ö k ü n ü k u r t yiyen b ir ağaç gibi a y a k ta öldü. Ben se b ak ın , 47 y aşın d a mıyım?» — S O N — D o k t o r ■ S ü r e y y a A t a m a l j Muayenehanesini nakletti ;
Yeni ad res:
S ıra se lv lle r 69 (T aksim S ite) K. 3 T el: 44 57 *4 D o k t o rMUSTAFA ÖZDÎLER
D ahiliye M ütehassısı R andevu a lın m a sı rica o lu n u ıLâleli M eslhpaşa Ced. No. 19 T el: 27 S» 40 AKSARAY
t
D i S T A B İ B İO rh a n T iizü n
H a sta la rın ı, en m o d em ci h a z la rı ile ( s a a t: 13.30-19.:«]) arası k ab u le başlam ıştır. S ansatya C addesi N o: 400 (T el s 21 75 82) ■ M e r h u m O r h a n K e m a l’i n ( R a ş i t Ö ğ ü tç ü ) e ş i N u r iy e Ö ğ ü tç ü , o ğ u l l a n K e m a li v e e n k ü ç ü k to r u n - « O n d a n k a l a n h â t ı r a l a r l a m u t l a n d ı r m a ğ a ç a lış a c a ğ ız h a y a tım ız ı» d iy o r la r-■ ı ı ı ı ı ı ı ı , . 1 5 u ı ı ı ı ı ı ı ı ı i M n N mBir
olayın başlangıcı j
MUZAFFER BUYRUKÇU
■■ m al Doğan, K risto f’un ark asın d an geçm ek istedi,K ristof anladı, kolundan yakaladı, «Dur baka lım , nereye gidiyorsun? Ne yapm aya geldin bu. raya? Söyle ne yapıyordunuz? Y attınız değil mi? Seni koynuna aidi değil m i? Bu o rospu seninle yatıyor değil m i? Söyle. K orkm a, b ir şey yapa cak değilim . Ama söylem ezsen k arak o la çektire- ceğim seni, dövdüreceğim .»
— Ö ldürseler bile kim seye b ir şey söylemi- yeceksin — sözleriyle K risto f’un dediklerini dü. şünüyor, ne yapacağını bilm iyordu Doğan... K or kuyordu, u tan çtan eriyordu. Söylem iyecekti. Na sıl olsa kovacaktı K risto f kendini, yüreklendi, «Su getirdim » dedi.
«Yalan, bu b ard ak sıcak» dedi K ristof, bar. dağı tu ttu , sık tı avuçlarının arasın d a, gözlerine baktı, «Sıcak bu bardak.»
«Su getirdim .»
«Çocuğu b ıra k gitsin... Ne söyleyeceksen ba n a söyle?» diye bağırdı Vaso.
«Bir y ere gidem ez o. Doğruyu söylem eden b ir yere gidemez.»
«Doğruyu söyledi işte» dedi Vaso, b ir yan dan d a giyinm eye başladı, «B ırak çocuğu... Su getirdiyse k ab ah at m ı oldu?»
«Kaç g ü n d ü r kolhıyorum sizi, kaç gün d ü r... Fısıl fısıl konuşm alar.»
«Senin sin irlerin bozuk, ne dediğini b ilm i yorsun. B ırak çocuğu.»
Vaso, giyindikten so n ra K risto f’u n kolundan k u rta rd ı Doğanın bileğini, «Sen aşağıya git, hadi bakalım .»
«Git ve b ir d ah a gelm e... Senin gibi.» K apı kapandı ark asın d an .
M erdivenlerden inerken V aso’nun K risto f’a, K ristof’un da Vaso’ya b ağırdıklarını işitti,.. Ba ğ ırm alar sü rd ü gitti, b ard ak yere atıldı, b ir şey ler devrildi. S o n ra V asonun yüksek sesle ağla dığını, kocasına B ulgarca sövdüğünü ve kocası, nm hiç karşılık verm ediğini anladı. D ükkândan çıktığında sesler kesilm işti. Ama onun içinde hiç bitm iyecek g ü rü ltü ler başlam ıştı. B ir anda, d ö rt eli- sarıldığı ve hep böyle kalm asını istediği dünya başına yıkılm ıştı... Vaso’dan koptuğuna, b ir daha onu göremeyeceğine inanam ıyordu, ya
tanm ış gibi geliyordu. Ama şu sıra d a dükkânda olm ası gerekirken d ü k k ân d a değil de sokaktay sa b ir hikâyenin bitişi de o k ad ar açıktı. Hem
kendini, hem de Vaso’yu suçlayıp duruyordu. B eş dakika önce aşağıya inm iş olsaydı K ristof b ir şey sezinleyem iyecek, ilişkileri —böyle bir güne k ad ar— aksam adan sü rü p gidecekti. —Böy- lc b ir gün— ise çok ötelerdeydi ve belki de hiç gelm iyecekti. Vaso, «Kaçalım» diyordu, «Kaça rız» karşılığını verm işti am a —kaçm a— k avra m ını, babasını, annesini ve babasının karanlık yüzünü düşünm ekten, onlardan gelip ru h u n a si nen k o rk u la rd a n anlıyam am ıştı. Şim di anlıya- m adığı h e r şeyi anlıyordu. Vaso kocasını, o da b ab asın ı sevm iyordu. F ransaya gideceklerdi, Va. so onu okutacaktı, h e r an b irlik te olacaklardı, h e r an ayni y atak ta yatacaklardı ve onun m e m esini tu tacak tı.
K ristof ark asın d an gelir yakalar korkusuyla koşm aya başladı ve an a caddeden ayrılıp ara sokağa girdi. B abasına ne diyecekti?
B abası «Niçin çıktın işten?» der dem ez ya p ış tırm ıştı to k atı.
B urnundan kan boşalm ıştı... Ve kanı g ö rür görm ez ağlam aya başlam ıştı. K anı gördüğü için değildi, yüzündes patlayan tokadın acısına daya- nam adığı için de değildi. Y ıllardır karşılaştığı çıkm azların, biriken küçük acıların b ir araya gelip s e rt b ir şeye dönüşm esi, bu dönüşm enin tedirginliğini sürekli olarak duym ası, b ir çok te rslik te n so n ra bağıram am ası, İçini boşaltam a- m ası y aratm ıştı bu ağlam ayı... D urm adan ağlı yordu. Yüzüyle b irlik te yüreği acıyor, Vaso’nun kulağına fısıldadığı sözler, kocasına çıkışm ası beyninde çınlıyordu.
«Söyle ne yaptın da kovdu seni? Para mı çaldın?»
Bu sözleri b ir uğultu biçim inde işitm işti. « ö ld ü rse le r bile kim seye söylemiyeceksin!» söz. lerin in ark asın d an Vaso’ya koştu, kucakladı, öp tü . m em eleriyle oynarken güldü.
«Söyle diyorum , sana, yoksa geberteceğim seni.»
D ört beş to k a t daha patladı yüzünde. «Tabakları kırdım » dedi.
«Yalan! Yalan!»
«Tabak kırd ım , ondan» dedi. Vaso ne yapı yordu acnba? K ristof döğm üş m üydü? Ama, «O b an a b ir şey yapamaz» dem işti Vaso.
«Tabak k ırm a işi değil bu. Söyle!» (A rkası var) s u m
r
— 4 6 —Y argıcın evet an lam ın a gelen baş İşareti U- zerine kalkıyor, şah itlere m ah su s koltuğa oturu- yorum .
— «Bilinen itira fı y ap m ak üzere b ürom a gel diğiniz gün bana, m ak tu lü , yakın ak rab ası Mary W eaver aracılığı ile ta n ım a k im kânım bulduğu nuzu söylem iştiniz...»
— «Evet, aynen böyle söylem iştim .»
— «Şim di sizden b ir ricam ız v ar... Bize, Mis M ary W eaver’le nasıl tanıştığınızı b ir k ere d aha a n la tır m ısınız?... H angi ş a r tla r altın d a ve nasıl olm uştu bu tanışm a?...»
— «Aylardan A ralıktı... N oel'den biraz ön ce... D ördüncü caddede y ürüyor, M arket S treet kavşağına doğru ilerliyordum . T am o a ra lık b ir arab a göründü... Bu, M ary W eaver’in koyu ye şil ren k tek i M ercury’s! idi. D ireksiyonda da ken. dişi oturu y o rd u . Y aptığı çok an! ve şiddetli fre ne rağm en b an a ç a rp m ak tan yine de alam ad ı k en dini... H afif b ir çarp m a olm u ştu bu... H em en arabadan indi... C am m çok m u yanm ıştı acaba?.. B ir yerim e b ir şey o lm uş m uydu?... K anam aya, kırığa, döküğe benzer b ir şey v ar m ıydı?... Bu vesileyle ayaküstü b iraz k o nuştuk. S onra b ir teklifte bulundu bana... Eve k ad ar götürm ek is tiyordu beni... Y ağm ur yağdığı için kabullen dim b u teklifi. T anışm am ız böyle oldu kendisiy le...»
— «Devam edin...»
— «O devirde ben San F ranclsco’da hiç kim . şeyi tanım ıyordum . Ş eh re ilk defa gelm iştim ... Tam am iyle yabancıydım . Böylece günler gelip geçti... Sonunda da evlenm eye k a ra r verdik.»
— «Ne vakit aldınız bu kararı?...»
— «Ocak ayının ya on sekiziydi ya da yir
m isi... Y anılm ıyorsam ...»
— «Diğer b ir deyim le S tephen W eaver'ln katledilm esinden b ir hafta k ad ar önce...»
— «Evet, öyle...»
F letcher ellerinin ikisini de ceket ceplerine sokuyor, kafasını öne eğiyor ve büyük b ir d ik katle iskarpinlerini incelem eye dalıyor... Sorgu- suna ,'evam için a r a yere u fak b ir boşluk sık ış tırm ası, oyunun k u ra lla rın a göre kaçınılm az b ir şart...
— «Cinayet arifesinde de Mis W eaver’le bu luştunuz m u?... Yani am casım n öldürülm esinden bir gün önce?...»
— «Evet.»
— E traflıca a n la tır m ısınız bu buluşmayı?..» — «Saat akşam ın yedisinden b iraz evvel a- oartim enina gitm iştim ...»
— «Sizi gören old u m u o ray a girerken?...» — «Hayır...»
— «Kapıcı dairesi ve kapıcısı bulunan bü yük b ir yapıya kim seye görünm ekslzin girm e im kânını nasıl sağ lad ığ ım a a n la tır m ısınız bi ze?»
— «Kapıcının devam lı o larak n ö b et tu ttu ğ u
Türkçesi: Adnan TAHİR
büyük kapıdan değil de g arajlar bölüm ü ile i r tib atlı d u ru m d ak i ö b ü r kapıdan girdim ve diğer m erdivenden çıktım .»
— «Kendinizi gösterm ek istem ediğiniz iç ir mİ böyle b ir ted b ire başvurm uşum uz?...» /
B ir kaç saniye te re d d ü t eder görünm em g | rekiyordu:
— «Evet.»
Fletcher, kaçırılm az b ir fırsat yakalam ışç
sın a konduruyor: 1
— «Sebep neydi buna?...»
— «A kşam üstünün böyle ilerlem iş bir saat, de benim oraya girdiğim i görsünler tstem iy i
dum ...» f
— «A kşam üstünün İlerlem iş saati mİ de niz?... F akat henüz yedi bile olm am ıştı diyorc nuz b iraz önce...»
— «H aklısınız efendim ... Henüz yedi bile t m am ıştı... F akat ben b ir kere girdikten son. b ir d ah a çıkm ak niyetinde değildim ...»
— «Geceyi Mis W eayer’in apartım anm da g çirm ek istiyorsunuz bu durum da demek?...»
K ısa b ir sessizlik. — «Evet.»
Savcı, birdenbire yum uşak tav ırlar takım yor... Sesinde de ayni hava:
— «Söz konusu ap artım an d a geçireceğini İlk gece miydi bu?»
Yine kısa b ir sessizlik. — «Hayır.»
(Arkası var)
Taha Toras Arşivi