Cumhuriyet
70 . YIL SAYI 24788 S A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N Î FaĞUSTOS 1993 PERŞEMBE
Osmanlı mimarisinin tipik örneklerinden tarihi han, her türlü yasaya ve ilgili bazı kurum lann gösterdikleri çabaya rağmen yok edildi
Tarihi Cinci H an cin çarpmışa döndü
Tarihi hanın yıkılm adan önceki görünümü. Şim di, ne sütünlar ne de iç avlu yerinde duruyor.
N E SL İH A N K A Y SER İL İO Ğ L U
Yüzlerce yıllık geçmişi boyunca çeşitli uygarlıkların merkezi konu munda olmuş İstanbul’un özellikle
‘Tarihi Yarımada' olarak adlandırıl mış bölgesi, gerek toprak üstünde gerekse toprak altında barındırdığı tarihsel ve kültürel değerler açısın dan dünya çapında öneme sahip bir bölge. Ancak, en azından gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için titiz likle korunması gereken bu bölge, bugüne dek ne yazık ki hakettiği ilgi ve özeni görememiş, aksine yok ol masına yönelik ağır tahribatlara maruz kalmıştır. Bugün artık bir ço ğu yok olmuş bu tarihsel ve kültürel değerlerin, hiç olmazsa elde kalanla rının korunması hatta üzerlerine tit renmesi gerektiği yolunda bazı ku rum ve kişilerin gösterdikleri yoğun çabalara rağmen, tahribatlar hala sürüyor.
Hemen her gün bir yenisinin ek lendiği tahribatlar zincirine, bugün lerde bir yeni halka daha eklendi. Tarihi Yanm ada’mn en önemli böl gelerinden biri olan Süleymaniye ile Eminönü semtleri arasındaki Deve- oğlu Yokuşu üzerinde yer alan Os manlI mimarisinin tipik örneklerin den tarihi bir han, her türlü yasaya ve ilgili bazı kurumlann gösterdikle ri çabaya rağmen yok edildi. 18. yüzyılda inşa edilmiş bu han. Cinci Han olarak da bilinen tarihi Halil
Ağa Hanı. Bugün yalnızca yı- kıntılannın görülebileceği bu han, ortasında avlusu ve avluyu çevrele yen odalanyla iki katlı olarak inşa edilmişti. Han, günümüze kadar ulaşabilen Osmanlı yapılan arasın da 18. yüzyıl mimarisinin en tipik örneklerinden biri olarak kabul edi liyordu.
Halil Ağa Ham’nın sahibi olarak görünen Enver Azmi Kalyon, geçen yıl 26 ağustos tarihinde İstanbul 1 Numaralı K ültür ve Tabiat Varlık- lannı Koruma Kurulu’na, tarihi bi nada yapacağı değişiklikleri içeren ve kurulun onayım talep eden bir başvuruda bulunur. Kurul yaklaşık iki ay sonra, 14.10.1992 Tarih ve 4113 Sayılı K aran’yla bu projede yapılması planlanan değişiklikleri onaylamaz ve nedenlerini de bu ka- rannda açık olarak belirtir. Ancak bu karara ve sözkonusu başvuruda yer almamasına rağmen han, sahi binin direktifleri doğrultusunda bö lüm bölüm yıkılmaya başlanır. D u rumu haber alan ve yerinde ince lemeler yapan Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü yetkilileri kurula yeni bir başvuruda bulunarak olayı bil dirir. İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma K uru lu bunun üzerine, 26.5.1992 tarihin de bir kez daha toplanarak, tarihi hanın yok edilmesine yönelik olarak yapılan bu çalışmaların derhal dur durulması, aksi halde yasal kovuş
turma açılacağı yolunda bir karar alır ve daha fazla “yıkılmaması için gerekli emniyet tedbirlerinin alınma sına, doğacak sorumluluğun mal sa hibine ait olabileceğine., güvenlik ön lemleri için açılan çukurların dol durulmasına, hazırlanacak olan rölö- ve, restitüsyon ve restorasyon proje lerinin Kurulumuza getirilmesine, Kurul kararı alınıncaya kadar hiçbir inşai faaliyette bulunulmamasına ka rar verildi ” şeklinde yazılı açıkla mada bulunur. Ancak bu tarihten
sonra alınan bu karara, Arkeoloji Müzesi’nin çabalarına ve yasalara rağmen hanın tamamına yakını yı kılır. Böylelikle günümüze kadar ulaşabilmiş az sayıdaki tarihsel ve kültürel değerden biri daha göz göre göre yok edilir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Mü dürlüğü bu durum üzerine. Koruma Kurulu ve Eminönü Belediye Baş- kanlığı'na tekrar bir başvuruda bu lunur. Daha sonra kurul geçtiğimiz günlerde tekrar toplanır ve mal
sa-Â . A . alil Ağa Hanı
olarak da bilinen
tarihi han yerle bir
olduktan sonra,
sahibi hakkında
yasal soruşturma
açıldı.
Han, 18. yüzyıl
mimarisinin en tipik
örneklerinden biri
kabul ediliyordu.
hibi hakkında yasal uygulama ya pılması yolunda karar alır. Belki, önemli bir tarihi yapıyı yok ettiği için bu sorumlu kişi ya da kişiler hakkında gereken yasal uygulama lar yapılacak, ancak bu arada yok edilen, yerine konulabilecek mi? Ya da bundan sonra neler yapılabilir?
Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Yönetim Kurulu üyelerinden ve İs tanbul temsilcisi Şeniz A tik’in söz konusu olayla ilgili yorumu şöyle:
“ Burada kurumlar kendi üzerlerine
düşen görevi normal prosedür gereği yapmışlardır. Artık bu aşamada dev letin denetim ve yaptırım gücünün devreye girmesi gerekiyordu ki, bu günkü sonuç ortaya çıkmasın. Ama m aalesef bu örnekte olduğu gibi mü zelerin ve kurumlann aldıkları karar ların yaptırım güçleri sınırlı. Ancak belediyelerin, özellikle denetleme ko nusunda kararlı ve titiz davranmaları gerekiyor. Ayrıca vatandaşların da bilinçli olmaları gerekiyor. Burada yıkılan han, sahip çıkmaya çalıştığı mız geçmişimizin bir parçası. Bunu bile korumayı önemsemedikten son ra, gelecek endişe veriyor. Yasa ve önerilerle yönlendirilerek yapılması, devlet mekanizmasıyla sağlanan bir takım prosedürler, son zamanlarda toplumlunuzun büyük bir kısmının benimsediği gibi, ‘nasıl olsa ben iste diğimi yapar, sonunda da bir yolunu bulup kurtulurum’ gibi cahilce düşün celerin sonucunda gelişmiş politika ların bu alandaki bir yansımasıdır. Dileğimiz odur ki, yasalar bu gibi ko nularda işlerliğini gösterir de, bundan böyle, özellikle eski eserler konusun da bilinçsiz davranışlar, yasalar çer çevesinde hak ettiği cezayı bulur ve böyle üzücü olaylarla bir daha karşı karşıya gelmeyiz. Ülkemiz, dünyanın en zengin kültürel mirasına sahip bir ülkedir. Bu değerlerimizi korumaya orduyu seferber etseniz yetişemez. Ama her bir bireyimiz bu değerlerin koruyucusu olarak kendisini görevli
kılarsa, ne bu tür olaylar olur ne de yurt dışına kaçırılan eserlerimizin pe şine düşme gibi bir kaygımız olur.”
Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Araştı rmaları Merkezi Başkanı Doç. Dr.
Ebru Parman ise konuylajlgili ola rak şunlan söylüyor: “ Ülkemizde son zamanlarda, çeşitli vesilelerle korumacılık adına çok şey söyleni yor. Ancak uygulamaya gelince, ne dense hiçbir şey olmuyor. En azından şu an elimizde olan tarihsel ve kültü rel değerlerin korunmasına y ö n elik , sorumlu ve yetkili makamların acilen bir şeyler yapması gerekiyor. Tür kiye’de olduğu kadar yoğun uygarlık birikimi hangi ülkede var? Ancak bunların korunabilmeleri için önce likle, yeterli eleman yok. Diğer bir önemli eksiklik ise eğitimde. Bireyle rin ilkokuldan başlayarak bu konuda eğitilmeleri gerekiyor. Bu olay, her gün olan yüzlercesinden yalnızca biri. 18. yüzyıla ait bir Osmanlı yapısı nasıl olur da bir şahsın malı olabilir? Burada vakıfların devreye girmesi ve duyarlı yaklaşması gerekiyordu. İstanbul’un göbeğinde ata yadigarı böylesine önemli bir yapıya nasıl olu yor da el uzatılamıyor ve yıkılmasına göz yumulabiliyor, bütün yasalara ve kurul kararlarına rağmen. ‘Bergama Sunağı’ geri gelsin diye büyük çaplı kampanyaların başlatıldığı günü müzde elimizdekileri de yitiriyoruz. Bu çok çarpıcı bir çelişki.”
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi