• Sonuç bulunamadı

Melih Cevdet Anday'ın "Güneşte" adlı şiir kirabı üzerine:Zamanı korkutan şiir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Melih Cevdet Anday'ın "Güneşte" adlı şiir kirabı üzerine:Zamanı korkutan şiir"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

31 AĞUSTOS 1989

KULTUR

YVYIN DÜNYASINDA SANAT-EDEBIYVT

Melih Cevdet A n day’ın “Güneşte” adlı şiir kitabı üzerine

Zamanı korkutan şiir

Bolluk

Yonca pazar günü toplanır, insan pazartesi, Peygamber çiçeği bilmeden ölür,

Om aholar çiçek koparmaz gece Çünkü bolluğu ölüler getirir bize, Suda boğulm uş martı ölümsüzdür. Ve yaşlandım, buzlu camın havailiği gibi, Savaşan yalnızlığın gökyüzü kış,

Sabah yumuşak karla yükseldikçe Artık ölüm tüm den yeşermezmişçesine Belleğin eşiği yunmuş yıkanmış.

D eniz sen her zaman kusursuz düşündürdün b e n y Çok eskidenmiş gibi ölüyorum

Tanımadığım otlarla içiçe Çünkü bolluğu ölüler getirir bize,

A m a bir şey daha var, biliyorum. /

Güneşte /M elih Cevdet

Anday / Adam

Yayınları / 78 sayfa.

HULKİ AKTUNÇ

Genellikle, şiir zamandan kor­ kar. Salt kalıcılık adına değildir bu korku; süreçle didişmenin güç­ lüğü de şiirde bir yorulma korku­ su yaratabilir.

M elih C evdet A n d a y ’ın “ Güneşte” adlı yeni şiir kitabı, zamanı geçmişten yarına ‘vire”y- le teslim almış şairin dingin gü­ lümseyişi gibi. Söylemezmişçesi­ ne söyleyen, yazılmamışçasına ya­ zılmış bir şiirle karşı karşıyayız. Şiir ile düşünce; yan yana, iç içe varolması büyük tuzaklar barın­ dıran şiir ile düşünce, görkemli bir bileşim yaratıyor. Yalnız ülkemiz şiiri için değil, dünya şiiri için önemli bir yapıt “ Güneşte” . Her şey yepyeni ve her şey şiirin bin­ lerce yıl önce fışkırmış en eski kaynağından akıyor gibi.

“ Güneşte” şiirleri dergilerde tek tek yayımlanırken yoğun ilgi görmüştü. Kitap ise yaz kuraklı­ ğında bütün şiirseverlere büyük bir muştu oldu. Bu şiirlerin, birer “ tansık” niteliği taşıdığı konu­ sunda birleşmeyecek okuryazar yoktur sanırım... İster modern bir yalvaçın kendi yarattığı dualardan oluşmuş bir güncel ahit sayılsın, ister çağdaşımız, gündeşimiz bir

düşünürün dille, şiir biçimleriyle ve zamanla hesaplaşmada vardı­ ğı tansık noktası, “ Güneşte” ül­ kemiz şiirinin doruklarından bi­ ri. (Doğrusu bu şiirler karşısında ben de bir ara “ ermiş” kavramı­ na takılmıştım; ama Cibran’ı, Ta-

gore'u düşününce, hemen cay­ dım. Melih Cevdet Anday’m mis­ tik olduğunu asla söyleyemeyiz. Usa bile tapmayan, us ile usun düştüğü tuzaklarla tatlı tatlı alay eden bir usçudur Anday.)

“ Güneşte” şiirleri üzerine dü­ şünürken, yazarlık yordamları

konusunda önemli olduğunu san­ dığım bir noktada aydınlandığımı duyumsadım. Büyük yazarların değişim evreleri üstüne bir soyut­ lama, bir genelleme ölçüsü yaka­ ladığımı sandım: İlk evreler, ya­ zarın (şairin) yakın çevresini dış­ laştırdığı, yakın çevre ilişkilerini yeniden ürettiği evreler gibi geldi bana. Daha sonraki evrelerde ulu­ sal sorunlar, daha sonra dünya­ nın ve en geniş anlamıyla insanın sorunları ağırlık kazanıyor. Bü­ yük yazarların en olgun dönemin­ de, yazar, salt yakın çevresini, ül­

kesini, dünyayı sarmak ve sars­ makla kalmıyor, doğa ve zaman (tarih?) ile de bir yeniden üret- me/yeniden değerlendirme ilişki­ sine giriyordu.

Melih Cevdet Anday, bu sarp ve tehlikeli geçitte yürüyor. Ora­ lara daha önce varmış ve bir nok­ tada kalmış, yazar ölüleriyle kar­ şılaşarak yürüyor.

“ Güneşte” zamanın içinden za­ manın dışlarına taşan bir yapıt: Çünkü Anday, şiirini ulaştırdığı o mükemmel yapının içinden bi­ ze şunları aktarıyor: İnsan, tarih, eşya ve hayvanlar, zamana başka boyutlar katmaya uğraşmaktadır; tamam çatlatmaya uğraşmakta­ dır. Kısıtlarını zamanın, sınırlarını zamanın, çevrenini zamanın, kır­ maya çalışır. Öncesiz sonrasız oluşumlar, zamanın dikeyliğini, yataylığını, sarmallığını, her ko­ numdaki integrallerini bozup ye­ niden kurar. Bükülüyorsa, düzelt­ mek; süregidiyorsa, bükmek; sü­ rekliyi süreksiz, süreksizi de sü­ rekli kılmak ister hep. Şair, bu kavranamaz görünen kargaşalığın içinde bir odak noktası yaratabi­ len kişidir... Geçmişten bugüne süren, gelecekte de sürecek olan şiirsel zamanın odak noktasını ya­ ratabilen kişidir.

“ Bize ne vakitlerden / İmgenin doğuşunu gören var mı, / Birlik­ teliğimiz bilinir.” (Kuşluk Vak­ ti)... “ Ah ben olmadan görmek

isterdim ağacı.” (Kardelenler)...

“ Zamanlar yanlış yaratıldı, göl­ geleri yeniden dikiyorum kurmak için yeniden ağaçları” (Gündüzün Geceyarısı)...

Ben uzatmayayım. Serüveni

Bal Kusan Şahin anlatsın size:

“ Nama Kralı Anum-Hirbi’nin Kaniş Kralı Warşama’ya gönder­ diği mektupta yazıldığına göre, Eski Mısır’da mavi bal kusan bir şahin vardı. Rahipler bu kutsal kuşun ne ile beslendiğini bir tür­ lü bulamadılar. Belki de hiçbir be­ sin mavi balın yaratılmasında işe yaramıyordu ve şahin bunu bili­ yordu, kendini yaşamdan dahi yüksek bir gerçeğin buyruğun: vermişti. Fakat amacı kendi olaı bir çaba da değildi mavi bal. Ni tekim Mısır şahini öldüğünde hiç bir rahip bunun farkına varmadı Ortada mavi bal duruyordu sade ce. Mısır şahini ruhunu nesnelleş­ tirmek için yaşamıştı.” (“ Sen Ne Dersin?” )

Mavi bal, önünüzde sevgili okurlar.

Şahin ise hep yaşayacaktır. Şimdi zamandan korkmayı da anlıyorum; zamanın sanattan korkusunu da.

Bir kez daha!

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Üç etap halinde ve toplamda 140.000 metrekare alanda uygulanan ve proje sonucunda Hacı Fettah Mahallesi olarak adlandırılan Çaybaşı Kentsel Dönüşüm

J*ai trouvé à'mon retour des Etats-Unis où je m'étais rendu pour des raisons de santé le livre que vous avez eu 1*amabilité de m'envoyer* Ayant moment nément égaré

Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği (Türk KBB BBC Derneği) bu konuda bir çalışma yaparak, olası/kesin COVID-19 olgularında, orofa- ringeal

These two micro-level perspectives differ from each other— the network perspective on migra- tion stresses migrants’ specific mechanisms to facilitate the development of

Merrieketin güzel sanatlar sa­ hasındaki boşluğuna doldurarak, ressamlar, heyketraşlar ve mi­ marlar yetiştirmek için yetmiş i- ki yıl evvel temeli atılarak,

Başbakan Bülend Ulusu'nun talimatıyla yakılması istenen "Yorgun Savaşçı"nm dönemin TRT Genel Müdürü Macit Akman.. tarafmdan kıyılamayarak bir

Sabahattin bey İlmî çalışm aları sırasında hem büro olarak hem ikametgah olarak uzun süre,Pa­ r is te Berlin sokağındaki 6 no- da oturdu...

Bu kâ'rar, o devrin hafiyeleri tara­ fından saraya ulaştırılıyor ve teşebbüsü yapan iki Tıbbiyeli­ nin yakalanm'âsı için tertibat a- lınıyor Fakat bu iki