• Sonuç bulunamadı

Başlık: BIBLIYOGRAFYAYazar(lar):Cilt: 13 Sayı: 3 Sayfa: 097-110 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000763 Yayın Tarihi: 1955 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: BIBLIYOGRAFYAYazar(lar):Cilt: 13 Sayı: 3 Sayfa: 097-110 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000763 Yayın Tarihi: 1955 PDF"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BIBLIYOGRAFYA

M u s t a f a N a m ı k Ç a n g ı : Büyük Felsefe Lügati. Fask. I (A-Affinité),

S. VI-80; Fask. II (Affirmatif-Anormal), S. 81-160; Fask. I I I (Anormal-Association), S. 161-240; Fask. IV (Association-Caractère), S. 241-320 İstanbul, 1954, Cumhuriyet Matbaası. [*]

Yazar gayesini Önsözdeki şu satırlarla anlatmaktadır: "Bu lügat kitabında felsefede görülen her kelimenin:

A. Kaynağına göre yunancası ve bundan geçmiş ise Lâtince, Almanca Fransızca ve İngilizcede aldığı şekilleri ve mânâları.

B. Lâtinceden gelmiş ise, bu dilde ve başkaca yukarıda ismi geçen üç çağdaş medeniyet dilinde aldığı şekilleri ve mânâları.

C. Üç yeni batı dilinin kendi bünyesinden veya Orta zaman Lâtince bozmasından çıkmış kelimelerin asılları ve bunların her birinde kök mânâ­ ları ve diğer ikisinde her birinin karşılıkları ve bunların da kezalik mânâları.

Ç. Yukarıda üç kaynaktan Batı felsefe dillerine geçmiş kelimelerin dedelerimizin başlıca eserlerinde ve çağdaşlarda görülebilen karşılıkları ve bulundukları kitaplar ve bunların içinde basılı olanların sayfaları ve bir mânâ anlaşılır miktarda ibareleri.

D. Arabî ve nadir olarak Farisîden gelen bu kelimelerin bu dillerde ve Türkçede mânâları.

E. Tanzimatta ve Meşrutiyet devrinde yazılmış yahut tercüme olunmuş başlıca eserlerde kullanılan ıstılahların bulundukları kitaplardaki say­ faları ve ibareleri. Bunların gerek gelenek ve gerek mânâ ve şekil bakımla­ rından tenkitleri.

F. Bütün bu ıstılahların dil anlamı ve kelime şekilleri bakımından Türkçede bulunuş ve yoksa yapılış tarzları araştırılmıştır. Böylece çağdaş ilmin gösterdiği mukayese şartları dahilinde olabilirlikleri belirtilmiştir.

G. Bu araştırmalarda Anadolu ve yoksa medeniyet itibariyle ötekilere nisbetle daha ziyade ilerlemiş komşu Türk lehçelerine müracaat edilmiştir. Uydurma dil yoluna gidilmemiştir...." (S. V).

Eserin dört fasikülünde bu noktaların nasıl ve ne şekilde tatbik edil­ miş olduğunu göstermeğe çalışırken sayın yazarın " Ortaya konulacak yanlışlar veya eksikler saygı ile karşılanacaktır " (S. VI) sözünden cesa­ ret almaktayız.

Eserde dil meselesi felsefî tarif ve tenkitlerden daha çok söz konusu edildiği için biz de ilkin bu noktaya dokunacağız. Ancak, Önsözün F ve G fıkralarının işaret ettiği hususları, asıl dil bilginlerinin değerlendirmek [*] Bu tenkit basıldığı sırada Büyük Felsefe Lügati Extrospection maddesine kadar çıkmış ve bu maddenin bulunduğu X. fasikül ile I. Cildini ( S. 1-792) tamamlamıştır

(2)

durumunda olduklarını kaydetmek lâzımdır. Büyük Felsefe L û g a t ı ' nın bildi­

ğimiz bütün yankılarında d a1 eser genel olarak ve yalnızca dil açısından

ele alınmıştır. Meselâ N. S. Özerdim altı sütunluk yazısının yarım sütu­ nunu dil açısından yapılmış bir tenkide ayırmıştır; yazısı, aslında, tam bir tenkit değil, bir tanıtmadır. Netekim, kendisi M. N. Çangı'nın Dil

Davası2 yazısına karşılık verdiği "Küçük Bir Cevap" ta "Yazımız sadece

bir kitap tanıtması idi" demek suretiyle bu ciheti teyit etmektedir3.

Yazarda felsefî dili türkçeleştirmek isteği çok kuvvetle göze çarpmak­ tadır; yer yüzünde yayılmış olduğumuz alan göz önünde tutulacak olursa "bizim için de bir felsefe dili yaratmak imkânı zarurî olarak kabul edilmiş olur" demektedir (S. V). ". . .İnsan başka dili ne kadar iyi bilse yine kendi diliyle düşünür" (S. 6) ifadesiyle de bu görüşünü başka bir yönden destek­ lemektedir. Bu hususta, meselâ,"Aboulie" karşılığında "Irksizlik" kelimesinin teklif i sırasında olduğu gibi, bazen çok hassasiyet göstermekte ve: "Bu kadar eski ve özlü bir kelimenin yerine batıdan gelme bir lâfzın alınmasını Türkün fikir ve cemiyet tarihine karşı bir cinayet ve hıyanet görüyoruz" (S. 7, stn. 1) demektedir. Ana dilimizi felsefî düşünüşü ifade edebilecek bir hale getirme­ ye çalışmak hepimizi ancak memnun eder. Bu bakımdan yazarın felsefî te­ rim ve kelimelere birer türkçe karşılık aramak ve teklif etmek gayreti büyük bir şükranla karşılanmalıdır. Ama, yazarın aşağıda misâllerini vereceğimiz ve çoğunun türkçesi bilinen arapça kelime ve terkipleri bol bol kullanması onun türkçeleştirme isteği ile uzlaştırılamaz : Darp, kaziyye, küllî mucibe, cüzî mucibe, müveccihe kaziyye, kübra, suğra, netice, mütenakız, müteda-hil, mahmul, ayniyet mebdei (S. 1); küllî, Gaybet Levhası (S. 10); mutlakai âmme( S. 81); kuvvani tesavii nakizeynler (S.174); cemi, tarh, darp, madrup, mütezayef(S.16); namütenahi (S. 14); mesahai sathiye, mudallâ, muhiti daire (S. 20); "iki adedin azamî kasımı müştereki (kasım kelimesi aynen kasım şeklinde yazılmıştır), kendi zıfı (S. 211); nısıf daire, nısıf kutur (S. 24); "mu­ dallâ bir kuturla murabbam dili" (S. 29); amud, mail (S. 30); aynı mahal, hilafı âdelikler (S. 51); müradif (S. 23); fevkal beşer (S. 123); aşkı akliî Mevlâ, (S.127); "meksup bir ilme mukarin olmayan bir sebkat" (S. 171);mâ bihül iştirak (S. 23); " r u h u avarızı mümkünesi ile idrâk hattı imkândadır" (S. 110); tagaddi, tenemmi (S. 110); müvellidülmâ, müvellidülhumuza (S. 139); uruku davarip, hücrevî istimsâl (S. 236); amayı elvan (S. 150); ayneyni rüyet (S. 297);tahtel kısır ziyaı kelâm (S. 183); lâ yünfek tedailer (S. 240). Bir yerde ise d harfine " d a l " denmektedir; arap harflerini bilmeyen

kim-1 1 - H. A. Yücel: Lügat Paralama (Makale) , Cumhuriyet 18 T e m m u z 1954, S. 2.

2 - N. S. Ö z e r d i m : Kitaplar, Türk Dili, Ay. Der. Cilt I I I , Sa. 36, 1 Eylül 1954, S. 735-737. 3 - H. Nimetullah Ö z t ü r k : Büyük Felsefe Lügati ve Uydurma İle İşleme, Türk Dili, IV, Sa. 37, 1 Ekim 1954, S. 9-12.

2 Cumhuriyet, 18 Kasım 1954 S. 2.

(3)

B İ B L İ Y O G R A F Y A 99

seler için dal kelimesinin mânâsı bu değildir (S. 47). Bu misâller, Önsözünde " H e r şey gençler içindir" (S. IV) diyen yazarın hem türkçeden ya­ na uyandırmış olduğu ümidi gölgelemektedir, hem de " î l i m milletler arasıdır, felsefe millîdir, biz bunu unutuyoruz, kendimizi başka dil­ lerin kelimeleriyle düşünmeğe zorluyoruz" (S. 4) fikrine aykırıdır. Aynı zamanda, Batıdan gelen yabancı kelimelerin dilimize girmesi

"felsefenin ruhu olan birlik cihetini ortadan kaldırmakta, liselileri körü-körüne ezberliyecekleri ve dillerinde, cemiyetlerinde bir başkası ile mü­ nasebet kuramayacakları kelimelere sürüklemektedir; bu, halkın ta­ biriyle "altı kaval, üstü şişhanedir" " (S. 34) sözlerine de aykırı düş­ mektedir. Türkçeye yabancı olmak bakımından Doğu dilleriyle Batı dilleri arasında fark olmasa gerektir. Yazar belki, " bugünkü dil ha­

reket halinde olup kelimeler henüz kati şeklini almamıştır ifadede sarahat ve vuzuh zaruretiyle mânaları iyice belirmiş olan eskileri kul­ lanılmıştır, anlamak ve anlaşılmak, için başka çare bulunamamıştır"

(S. VI) diyecektir. Ama, mânâları iyice belirmiş dediği kelimeler genç­ ler tarafından ancak bir lügat yardımiyle anlaşılmaktadır4. Dil hareket halinde olmakla beraber, bu eserin iddiasına uyularak, arapça kelimeler yerine türkçeleri kullanılır ve karar bulmamış olan kelimelerin eski karşı­ lıkları uygun bir şekilde işaret olunabilirdi5.

Yazar, kaynağı Batı kültüründe olan kelimeleri reddederken "Batıda orta tedrisatta Yunanca ve Lâtince okunmasına göre oralarda öğrenciler için bunlarla kaynaşmak, başkaca, mazileri ve edebiyatları itibariyle kabil iken, bizim için buna imkân ve tabiî lüzum da yoktur" (S. 7) demektedir.

4 H. N. Öztürk bu hususta şöyle söylemektedir: " . . . . Bu gün yeni nesil felsefe derslerini yeni terimlerle gördüğü ve eski ıstılahları bilemiyeceği gibi onlardan bir şey de anlamaz o n u n için bugün yazarın " a n l a m a k ve anlaşılmak" için kullanılması gerekir dediği sözler yeni terimlerle olabilir. Ç ü n k ü karşımızda T ü r k çocuğu ve T ü r k öğrencisi vardır, eski " O s m a n l ı talebesi" yoktur. Yazarın en başta devrim olayını gözönüne alması gerekirdi ve b u n u gözönüne almakladır ki ancak eseri y a r m a kalmış o l u r d u " (S. 10). Ö z t ü r k ' ü n bu kelimeleri genç neslin anlayamıyacağı düşüncesine iştirak etmiş bulu­ nuyoruz. Ancak bu eserin yarına kalması hakkındaki sözlerine şu kayıdı koymamız gerek­ mektedir: Bugünkü nesil Osmanlılar devrinde yazılmış olan bir felsefî eseri anlamak için böyle bir yardımcıya muhtaçtır. Yazarın Büyük Felsefe Lügati, hareket noktası ve gayesi bakımından, bu gayeye hizmet edebilecek d u r u m d a bulunmaktadır.

5 Bu hususta Ö z t ü r k ' ü n " t ü r k ç e sözlük olmaz bugünkü neslin işine y a r a m a z " (S. 12) düşüncesi t a m a m e n tasvip edilemese gerektir. Çünkü yeni nesil orada eski felsefî terimleri kısmen bulabilecektir. Yeri gelmişken Ö z t ü r k ' ü n yazısında bir nok­ taya işaret etmek istiyoruz. H . N . Ö . Lûgatın yazarının " u y d u r m a türkçe yoluna gidilme­ miştir" düşüncesine karşı bir dili işleme ile bir dili u y d u r m a kavramlarını ayırdetmektedir. Bu ayırdı isabetlidir; ancak, " u y d u r m a " kavramı o yazısında " y a b a n c ı kelime" kavramı ile karışmış gözükmektedir. Zira H . N . Ö . " m e f h u m " kelimesini u y d u r m a olarak vasıflandır­ maktadır. Halbuki u y d u r m a kelimeye misâl " a t m a s y o n " olabilir. Öyle zannediyoruz ki bir kelime sonradan yapılmış ve türkçe kaidelerine uygun ise uygundur; sonradan yapıl­ mış ve türkçe kaidelerine uygun değilse uydurmadır. Bu bakımdan " m e f h u m " kelimesi u y d u r m a bir kelime değil arapça bir kelimedir, arapça kökten arapça kaidelere göre ya­ pılmıştır; " a t m a s y o n " ise türkçe bir kökten fransızca şekle göre yapılmıştır, onun için uydurmadır.

(4)

Halbuki lâtince ve yunanca öğretimine imkân olmaması meselesi ile bu öğretime lüzum olmadığı meselesi ayrı ayrı iki meseledir, birbirine bağla­ mamak lâzımdır. Yazar, bir felsefe lûgatında yeri olmamakla beraber, du­ rumun özelliğinden dolayı mademki bu konuya temas etmiştir, o halde, yunanca ve lâtince öğretimine ne bakımdan lüzum olmadığını açıkla­ malıydı. Fakat o zaman da, kendisine, o dillerle hiçbir şekilde teması olma­ mış bulunacak öyle bir aydınlar zümresi için, lûgatında geniş yer tutan yunanca-lâtince kök araştırmalarının ne gibi bir mânâ ifade edeceğini sormamız icabedecektir.

Yazarın, Önsözde bahsetmiş olduğu A, B, C, Ç, D, E, F, G fıkralarını Kısaltmalar adı altında vermiş olduğu bibliyografya ile tam mânâsiyle gerçekleştirebileceği hiçbir zaman ümit edilmemekle beraber, felsefî keli­ meleri ve köklerini bir araya toplamak için sarfetmiş olduğu mekanik emek ve yakın veya uzak geçmişimize bağlayan fikir köprüsünü kurmaya çalışması gerçekten şükranla karşılanmalıdır. Zaten, yazarın gayesi "fikir ve felsefe işçilerine üzerinde çalışacakları malzemeyi hazırlamaktır" (S. VI).

Yazar, malzemeyi hazırlarken maddeler hakkında kendi kültürümüz bakımından dikkate değer genişletmeler yapmakta ve açıklamalarda bu­ lunmaktadır, bunlara ait misâller aşağıda gösterilmiştir:

1 — Aberration (S. 4, stn. 2) kelimesi hakkındaki mânâ inceliklerine dinî, hukukî ve ahlâkî yönden işaret etmesi yerindedir.

2 — Absence (S. 9, stn, 1) teriminin içinde geçtiği örnekleri Gelenbevî, Ahmet Nairn, İsmail Hakkı gibi düşünürlerden vermesi, fikir tarihimizde kelimelerin nasıl kullanılmış olduklarını göstermek bakımından, faydalıdır. Ayrıca bu maddeye yapmış olduğu genişletme de dikkate değerdir.

3 —Abstinence (16, 2; 17, 1-2) Abstraction (20, 1-2; 21, 1-2) Accomodation (37, 1-2; 38, 1-2) Accident (Sophisme de 1'), 35, 2). Actuelle.

A Fortiori gibi maddeler hakkında kültür tarihimiz açısından yapmış olduğu açıklamalar ve genişlemeler faydalı ve ilgi vericidir.

Ayrıca, A dicto Secundum, ad ignoratiom, ad judicium gibi lâtince tâbirlerle yapmış olduğu genişletmeler de faydalıdır.

Böyle büyük bir lûgatta yazardan her madde hakkında tenkidi bir tavır beklemek insaflı bir hareket olmamakla beraber, kendisinin bazı yer­ lerde tenkidi bir durum almayı denediğini görmekteyiz. Absorbtion kelime­ sinin psikolojik mânâsını tayin ederken (S. 16, 2) Istılah Encümeni'ni tenkit etmesi, Bon ve Bonheur maddelerindeki tenkidi böyledir.

Ama, genişletmeler yapılırken arada felsefe ile doğrudan doğruya ilgisi olmayan kelimeler de söz konusu edilmiştir: Acuité, Adolescence, Adulte, Aesthesie, Agnegation, Agoraphobie, Agraphie, Airain (Loi d'), Ainsi, Alalie, Alexie, Algique, Algesimètre, Alienation, Amoureuse,

(5)

Amyb-B İ Amyb-B L İ Y O G R A F Y A 101 lopie, Ametropie, Amnesie, Ampute (Illusion des), Anarthrie, Anoreixie, Anosmie, Anterograde, Antimnesie, Antipathie, Aphemie, Aproxie, Ab-titude, Astigmatisme, Asymbolie, Avarice, Beaux-Arts, Blastodème, Coco-lalie gibi. Görüldüğü gibi bu kelimelerin çoğu anormaller psikolojisini ilgilen­

dirmektedir, yerleri daha çok bir psikoloji lügati olsa gerektir 6. Bu durum

yazarın "felsefede geçen her kelimenin" köklerini ve mânâlarını vermek istemesinden ileri gelebilir (S. VI). Felsefede "kelime" olarak fiiller, isimler ve zarflar da geçmektedir. O halde söz konusu edilecek kelimelerin sınırı çizilmeliydi; eğer, bu gibi kelimelerden fedakârlık edilmek istenilmiyorsa, Lügatin isminde bu çeşit genişletmeye işaret eden bir ilâve yapılarak du­ rumda açıklık sağlanabilirdi. Zira "Büyük" kelimesinin bu mânâya delâlet etmeye kâfi geldiği söylenemez

Önsözün Ç fıkrasında "Dedelerimizin" veya "Çağdaşlarımızın" kitap­ larında görülebilen karşılıkların sahife numaraları gösterileceği vaad edil­ diği halde bu vaad her zaman yerine getirilmemiştir. Meselâ, aşağıdaki maddelere dair İbn-i Sina'dan verilen misâllerin Şifâ ve Necat'tan alındığı belirtilmekle beraber, sayfaları işaret edilmemiştir:

Abstraction (Tecrit, niza, intiza), (18, 1-2), Abstraire (22, 1), A b s t r a i t ( 2 2 , 1-2), Absurde (27, 1), Accident (par, 351, 1), Acquisition (45, 2), Action (52, 1),

Affirmation (mucibe, icap; 81, 1-2; 82, 1), A r t ( 2 2 0 , 2 ; 2 2 1 , 1),

Assentiment (231, 2; 232, 1),

Bundan başka, Acte maddesinde, Aklı Faâl'in İbn-i Sina'nın hangi eserinde ve sayfada o türlü tarifi verildiği belirtilmemiştir (86, 1). Action (52, 1) daki İbn-i Haldun'un tarifinin alındığı sahife belirtilmemiştir.

Yabancı kaynakların isimleri ve o tariflerin geçtiği sayfaların belir­ tilmediğine misâller :Harekî iradesizliğin P. Janet'ye göre tarifi (8, 1-2).

Gerçi L a l a n d e ' d a msl. Acuité geçmektedir, a m a , b u n a karşılık Lalande eserinin son basımında msl. Adloescence, A d u l t e . . gibi terimlere yer vermemiştir. (Bk. A. L a l a n d e : Voc. Tech. et Cri. de la Phil. Sixième Ed. Paris 1951 P. U. F.) Yine msl. Acuité'ye başka bir felsefe lügati yer vermemekte b u n a karşılık Çin, H i n t ve İ b r a n î felsefesinde geçen terimlere yer ayırmaktadır. (Bk. The Dictionary of Philosophy ed. Dagobert D. Runes, New-York, Tarihsiz, 1950 (?) den sonradır, Philosophical Library) Aynı Acuité kelimesini bir terbiye lûgatında da bulmaktayız. (Bk. Dicitionary of Education, ed. Garter V. Good New-York, London, 1945 M c . Graw-Hill Book Co. S. 8-9.

(6)

Cousin ve Hamilton'un " m u t l a k " ve " n a m ü t e n a h i " hakkındaki fikir­ leri (14, 2), Acte maddesinde L. Robin'e atfedilen fikirler (49-2), Affec­ tif'in Ribot'ya göre tarifi (S. 77, 1), " L e Dantec diyor k i . . . " diye başlayan cümle (64, 2).

Büyük Felsefe Lûgatı'nın iri punto ile dizilmiş kısımlarında oldukça

büyük parçalar Lalande'ın Vocabulaire''inden alınmıştır 7. İsim

zikredil-mediği8 ve cümleler " " içine alınmadığı için bir tercümeden değil, tâbir

mazur görülsün, bir aktarmadan bahsedilebilir. Yazarın, Lalande'ı zik­ retmemesinden dolayı, tamamen veya kısmen aktarma durumunda bulun­ duğu yerler aşağıda işaret olunmuştur:

Abnégation kelimesinin İncil'den geldiğini bildiren satırlar (S. 5, stn. 2; Bk. Lalande, S. 2, stn. 1 ve a. b. c mânâları. 6, 1; Bk. L. 2, 1).

Absolu (11, 1). Burada, Lalande ile mukayese edildikte tuhaflığı mey­ dana çıkan görünüşte ise bulanıklığa sevkeden bir durum hasıl olmuştur, şöyle ki: Lalande kelimenin A, B, C, D, E, F, G, H, İ, J, K, L harfleriyle işaretlediği çeşitli anlamlarını ele almaktadır, D harfiyle göstermiş olduğu anlamını Littré'ye göre tarif etmekte ve ikinci paragrafta şöyle söylemekte­ dir: " L e sens paraît être un interprétation partiellement inexact de l'emp­ loie de ce mot par Coussin qui appelle souvent les principes rationelles des vérités absolus au sens E " (5, 1). Halbuki yazar bu bölümleri Türk alfa­ besine göre a, b, c, ç, d, e,. . . tarzında sıraladığı için Lalande'daki E, kendisinde d'ye tekabül etmiş olmaktadır. Böylece Lalande'ın aynen "e mânâsında" diye alınması bir yanlış işarette bulunmaya yol açmıştır. Harf­ ler arasındaki bu tekabülsüzlük eserin S. 13, stn. 2 sinde de vardır.

Absolu maddesinin " I I . Mabadüttabiye. . . . " ismiyle başlayan kı­ sımları (12, 1),

Abstraction'da A ve B parçaları (19, 2; Bk. L. 7, 2),

Abstrait'de ilk paragraf (23, 1;Bk. L. 8, 1) ve 25, 1 in hepsi (Bk. L. 8, 1-2),

Abstraites (Sciences) (25, 2; Bk. L. 8 ve 9), Abstrus (26, 2; Bk. L. 9, 2 ve 10, 1),

Absurde (28; 2, Bk. L. 10, 1),

Achille (Argument d') deki tarif (39, 2; Bk. L. 12, 1),

Acroamatique'te "Felsefe tarihi. . . . " kelimeleriyle başlayan paragraf Lalande'dan alınmıştır. Acroamatique'te alman kısımda atlamalar yapıl­ mıştır. Alınan kısımda atlanan kısma dair atıflar bulunduğu halbuki c kısımlar atlanmış olduğu için, mevcut eksiklikten dolayı bu parça mânâ­ sız kalmaktadır (Bk. L. 13, 2),

7 André Lalande, Vocabulaire Technique et Critique de la Philosophie, Quatrième

éd. Paris, 1938, F. Alcan.

8 Yazar dört fasikülün sadece bir yerinde Lalande'ı zikretmiştir (Bk. S. 5, stn. 1) ama

(7)

BİBLİYOGRAFYA 103 Acte ("Ruhiyat gibi", 47, 2; Bk. L. " P s y c h . . . . " , 13, 2.

"İçtimaiyat gibi", 48, 1; Bk. L. " S o c i a l . . . " , 14, 1-2. " I I . Biri de. . . . 48", 48, 1; Bk. L. " 2 . Acte. . . . " , 14, 2, " E . Fiil. . . . " , 48, 2; Bk. L. " E . Le Mot. . . . " , 14, 2. " A r i s t o . . . . Robin", 48, 2; 49, 1-2; Bk. L. Ay. yer.

" I I . Actus 54", 50, 1; Bk. L. "2. Actus 54", Ay. yer),

Action ( "A. . . . 2 ) " ve " B . . . . Blondell", 54, 1-2; Bk L. 'A. Opéra­ tion. .. . objective", 16, 2; 17, 1-2; 18, 1-2.),

" B u . . . düşünülmüştür", 56, 1-2; Bk. L. " A c t i o n . . . . " , 19, 1-2.

"Fiil olur", 56, ı; Bk. L. "Philosophie représentation", 19, 2), Activisme ("A,. . . olunur", 57, 2; Bk. L. "A...." 20, 1),

Adoptation ( " G a r i z i y a t . . . . 1 1 1 " , 64, 1; Bk. L. " A . . . . I I I " , 21, 1-2), Adéquat (B ve C parçaları, 66, 2; 67, 1; Bk. L. 22, 2),

Admettre (A, B, C, D parçaları, 70, 1-2),

Affecter ( " A . . . . e d e r " 74, 2;Bk. L. " A . . . . a m b i g u i t é " , 23, 2; 24, 1), Affectivité (B ve D paragrafları, 78, 1; Bk. L. 25,. 1),

Affirmation (Affirmatif, Bk. L. 25, 2; 26, 1), A fortiori (A ve B parçaları, 84, 1-2),

Agent (Malebranche'a atfedilen bent; Bk. L. 27, 2), Agnostique (A ve B parçaları, 89, 2; Bk. L. 28, 1), Agnosticisme ( " H u x l e y . . . " ; Bk. L. 28, 1), Algèbre (A, B, G, Ç parçaları, 93, 2; 94, 1),

Allégeance ("Bentham. . . görülüyor", 97, 1-2; Bk. L. 30; 31 ve aşa­ ğısında Sur Allégeance),

Alogique (99, 1-2; Bk. L. 31, 2; 32, 1),

Altéréité (Ave B paragrafları, 101, 2; Bk. L. 32, 2), Alternatif (102, 1; Bk. L. 32, 2),

Altruisme (104, 1-2; Bk. L. 33; 34), Amoralisme (123, 1; Bk. L. 38, 2),

Amour (A, B, C parçaları, 124, 2; 125, 1-2) ve Aşkı aklîi Mevlâ (127, 2; Bk. L. 38, 2; 39, 1 ve altında sur l'Amour),

Amour-Propre (130, 1-2; Bk. L. 41, 1. Metin aynen alınmadığı için eserin A parçasındaki son cümle yersiz kalmaktadır, aslında bir misâldir.),

Analogue (138, 1-2; Bk. L. 44, 1; 45),

Analogie (138, 1-2; A, B, Ç parçalarından bazı kısımlar 134, 2; Bk.

L. 43, 1)

Analyse (139, 2; 140, 1-2, olduğu gibi; Bk. L. 45, 2; 46, 1-2), Analytique (144, 1; Bk. L. 47, 2),

Ane de Buridan (148, 1; Bk. L. 48, 1-2), Anésthétique (151, 1; Bk. L. 49),

Animalité (154, 2),

(8)

Anomie (anomique, 159, 2; 160, 1; Bk. L. 50, 1-2), Anormal (160, 2; Bk. L. 50, 2),

Antécédent (A, B, C parçaları, 162, 2; Bk. L. 51, 2),

Anthropologie (A, B, C, D, parçaları, 165, 2; 166, 1-2; Bk. L. 51, 2; Anthropomorphisme (A ve B parçaları, 168, r; 169, 2),

Anthropothéisme ("Felsefenin. . . . I X " , 170,2; Bk. L. 53, 1 ve altın­ da Sur Anthropothéisme),

Antimorale (172, 2; Bk. L. 54, 2),

Antinomie (A, B, C parçalarının ilk paragrafları, 173-175; Bk. L. 54, 2), Antithèse (A, B, C parçalarında bazı kısımlar; Bk. L. 54, 2),

Apagogique (178, 1; Bk. L. 54, 2),

Apathie (A ve B parçalarında bazı kısımlar, 179, 1-2; Bk. L. 55 ve aşağısında Sur Apathie),

A pari (178, 1; Bk. L. 55, 1),

Aperception (A, B, C, Ç, D parçaları, 181, 1-2; 182, 1; Bk. L. 55,

2; 56, 1-2,),

Apparence (A, B, C, D parçaları, 188, 1-2; Bk. L. 57, 1-2, ve aşağı­ sında Sur Apparence),

Apparant (189, 1; Bk. L. 58, 1),

Appeler ( " M a n t ı k . . . . 184", 190, 1; Bk. L. 58, 2), Appreciation ( " M a n t ı k . . . . olur", 193, 1; Bk. L. 59, 1),

Apprehension (A, B, C, Ç parçaları, 194, 1-2; Bk. L. 59, 1-2; 60, 1), Apriori (A ve B parçalan, 197, 2; 198, 1-2; 199, 1, Bk. L. 60, 2; 61, 1-2), Arbitre (Libre) (204, 1-2; Bk. L. 62, 1-2),

Arbre (de porphyre) (206, 1-2; Bk. L. 63, 1), Arche (207, 1; Bk. L. 63, 1),

Archétype (208, 1-2; Bk. L. 63, 1-2), Architectonique (209, 1 ; Bk. L. 64, 1), Argument (211, 2; Bk. L. 64, 1-2),

Art (A ve B parçalarında bazı kısımlar, 219, 1-2; Bk. L. 65, 2; 66, 1), Articulair (224, 2; Bk. L. 66, 2),

Associatif (236, 2, tamamen),

Associationisme (A ve B parçaları, 241, 1; Bk. L. 70, 2; 71, 1), Associativité (242, 1),

Assomption (tamamen, 242, 2; 243, 1, Bk. L. 71, 1-2, ve aşağısında Sur Assomption),

Asyllogistique (244, 2; Bk. L. 72, 1),

Atome (A, B, C, Ç parçalarında bazı kısımlar, 249, 2; 250, 1; Bk. L. 73, 2; 74, 1),

Atomisme (252, 1-2),

Attente (253, 1; Bk. L. 76),

(9)

BİBLİYOGRAFYA 105 Attribut (A, B, C parçalarında bazı kısımlar, 262, 1-2; Bk. L. 79, 2),

Automatique (tamamen, 268, 1-2; Bk. L. 81, 1-2), Autonomie (271, 1-2; Bk, L. 82, 1-2),

Authentique (tamamen, sadece Rembrent ismi Mustafa Rakım olmuştur, 266, 1; Bk. L. 80, 1-2),

Autoptique (272, 1; Bk. L. 82, 2),

Autorité (A, B, G parçaları, 274, 1; Bk. L. 82, 283, 1), Autre (277, 1; Bk. L. 84, 2),

Axiomatique (280, 1-2; 281, 1-2; Bk. L. 85,1- 2), Baer (Loi de) (283, 2; Bk. L. 87, 1),

Battologie (285, 1; Bk. L. 87, 2),

Béatitude (A ve B parçalarında bazı kısımlar, 286, 1-2; Bk. L. 88, 1), Besoin (290, 1-2),

Bien (A, B, C parçalan, 293, 1; Bk. L. 90, 1), Bien (Souverain) (295, 1; Bk. L. 90, 1; 91, 2), Biogénétique (297, 2; Bk. L. 91, 1),

Bonté (307, 2; 308, 1, Bk. L. 92, 2), Capital (315, 2; 316, 1, Bk. L. 94, 2),

Caractère (A, B, C, Ç parçaları, 319, 2; Bk. L. 95, 2; 96, 1) Lalande'dan alınmıştır. Ancak, yazarın bu arada bazı genişletmeler yaptığını da kay­ detmek lâzımdır: Affirmation, Affirmatif, Agnosie, Amour, Analogie, Ana­ logue, Apathie, Apriori, Art, Autonomie, Béatitude maddelerinde olduğu gibi.

Lalande'ın Vocabulaire''inin kritik bir lügat olduğu ve içinde kendi tenkitleriyle mülâhazaları bulunduğu malûmdur. Büyük Felsefe Lûgatı'nda kaynak zikredilmemek suretiyle yapılmış olan ihmal yazarı, aslında La-lande'a ait olan tenkit ve ihtarları kendine maletmis olmak durumuna düşürmüştür. Aşağıda bu gibi yerlere işaret olunmuştur:

Aberration. S. 5, stn. 1, (Üç yıldızdan sonra gelen kısımlar).

Absolu. Lalande kelimenin Kant tarafından sıfat olarak kullanıldığını işaret ederken " . . . mais, nous ne croyons pas qu'on trouve chez lui. . . . le sens correspondent du substantif" (5, 2) demektedir. Yazar aynen " . . . . fa­ kat onda. . . . isme tekabül eden mânânın bulunduğunu zannetmiyoruz." (12, 2) dediği için, aslında Lalande zannetmediği halde, görünüşte yazar zannetmemiş olmaktadır.

Absolu ( " T e n k i t . . . " , 13, 1; Bk. L. 6, 2), Abstrait (Tenkit, 25, Bk. L. 8, 1-2),

Abstraites (Sciences) (Tenkidi fikirler, 26, 1-2, Bk. L. 8; 9 ve altında Sur Abstraites),

Absurde ( " T e n k i t . . . . " , 30, 1; Bk. L. 10, 2), Acquis ( " İ h t a r . . . . " , 43, 2; Bk. L. 13, 1),

(10)

Acte Pure ("Tenkit.. . . " , 50, 2; Bk. L. 15, 2; 16, 1), Action ( " T e n k i t . . . . " , 54, 2; 55, 1; Bk. L. 18, 2; 19, 1), Affectivité ("Tenkit ", 78, 2; Bk. L. 25, 1-2), A fortiori ("İhtar ", 84, 1-2; Bk. L. 27, 1), Agnosie ("İhtar. . . . " , 87, 2; Bk. L. 27, 2), Agrégat ("Tenkit ", 91, 1-2; Bk. L. 28, 2),

Algèbre ("Tenkit. . . . " , 93, 2; 94, 1; Bk. L. 28, 2; 29, 1, ve altında Sur l'Algèbre),

Altéréité ("İhtar ", 101, 2; Bk. L. 32, 2), Ame ("Tenkit. . . . " , 108, 2; 109, 1; Bk. L. 35), Anormal ( " İ h t a r . . . . " , 122, 2; Bk. L. 37, 2), Analogie ( " T e n k i t . . . . " , 136, 1-2; Bk. L. 44, 1-2), Ane de Buridan ("Mülâhaza. . . . " , 148, 1; Bk. L. 48, 1-2), Anormal ( " T e n k i t . . . . " , 152, 2; Bk. L. 48, 1-2), Anthropologie ( " T e n k i t . . . . " , 166, 1; Bk. L. 52), Aperception ("Tenkit. . . . " , 181, 1-2; 182, 1; Bk. L. 55; 56), Apprehension ( " T e n k i t . . . . " , 194; Bk. L. 60), Apriori ( " T e n k i t . . . . " , 197-199; Bk. L. 60; 61), Art ( " T e n k i t . . . . " , 220,1-2; Bk. L. 66, 1-2). Assentiment ( " T e n k i t . . . . " , 231, 1-2; Bk. L. 68, 1), Assomption ("İhtar. . . . " , 242, 2; 243, 1; Bk. L. 71, 2), Atomisme ( " T e n k i t . . . . " , 252, 1-2; Bk. L. 75, 2; 76, 1), Attitude ("Tenkit ", 259, 1; Bk. L. 78, 2; 79, 1), Attribut ("Tenkit ", 262, 1-2; Bk. L. 79, 1), Authentique ( " T e n k i t . . . . " , 266, 1; Bk. L. 80, 2), Automathique ( " T e n k i t . . . . " , 268, 1-2; Bk. L. 81, 2), Axiomatique ( " T e n k i t . . . . " , 279, 2; Bk. L. 85, 1), Axiome ("Tenkit ", 280, 1, 2; 281, 1-2; Bk. L. 85, 1-2; 86, 1-2), Barbari ( " İ h t a r . . . . " ; Bk. L. 87, 2),

Besoin ("İhtar. . ." ve "Tenkit. . . . " ; 290, 1-2; Bk. L. 89, 2), Bien (Souverain) ( " T e n k i t . . . . " , 295, 1; Bk. L. 90, 2; 91, 1), Bonté ( " T e n k i t . . . . " , 308, 1; Bk. 92, 1) ve

Capital ("Tenkit. . . . " , 316, 1, Bk. L. 94, 2) maddelerindeki tenkit, ihtar ve mülâhazalar aslında Lalande'a ait olduğu halde görünüşte yazara malolmaktadır.

Bazı yerlerde ise Lalande'ın Vocabulaire'i bozularak ve verilmiş olan kaynak bilgileri ortadan kaldırılarak aktarılmıştır. Böyle olan yerler aşa­ ğıda işaret edilmiştir:

Aberration (S. 5, stn. 1) da Prudhon'un cümlesi " " içine alınmadığı için aslında Lalande'ın görünüşde ise yazarın fikriyle karışmaktadır.

Abnégation da ". . .geçmiş hayat içinde sevilen ne varsa onların hep­ sini unutmaktır, çünkü (Terakki bizde mevcut olan ademiyetin fenasiyle kemale erer) (Thauler)" denilmektedir (6, 1). Halbuki Lalande'da bu

(11)

BİBLİYOGRAFYA 107

cümlenin Thauler'e ait olduğuna dair açık bir işaret yoktur (Bk. L. S. 2). Abstractionnisme (22, 1 ; Bk. L. 2),

Aboulie (6, 2; Bk. L. 3) ve

Action (54, 1-2; Bk. L. 18) da Lalande'ın vermiş olduğu kaynaklar ortadan kaldırılmıştır.

Algèbre'de yapılan ihmaller tuhaf bir durum yaratmıştır, şöyle ki : Lalande'da Schröder'in eserinin ismi ve onun yanında yayın tarihi olan (1890-1896) kaydı bulunmaktadır. Yazar, burada, eser adını zikretmeyerek sadece bu iki tarihi kaydetmiştir. Umumiyetle bir mütefekkirin yanında zikredilen iki sayının onun doğum ve ölüm yıllarına işaret ettiği malûm bir gelenektir. Bu hesaba göre Schröder altı yaşında olmaktadır (Bk. L. 29, 1).

Anthropomorphisme (168, 1; Bk. L. 52, 2), Aperception (181, 1-2; Bk. L. 55, 2) ve

Arbitre (Libre) (204, 1 ; Bk. L. 62, 1-2) de kaynaklar ortadan kaldı­ rılmıştır.

Argument (211, 2) da yapılan atlamalar bazı parçaların mânâsız kal­ masına sebep olmuştur. Burada Gauchy delilinde olduğu gibi.

Assentiment (231, 2) da ikinci paragraf tahrif edilerek aktarılmıştır. Aslında fikir M. Blondell'indir, görünüşte yazara malolmuştur. (Bk. L. 68 ve altında Sur Assentiment).

Attente (253, 1 ; Bk. L. 76, 1), Attraction (260, 2, Bk. L. 78, 1-2), Baer (Loi de) (283, 2; Bk. L. 87, 1) ve

Battalogie (2851 ; 1, Bk. L. 87, 2) de de Lalande'ın vermiş olduğu kay­ naklar kaydedilmemiştir.

Büyük Felsefe Lûgatı'nın Önsözünde Ç fıkrasındaki vaadin yerine

getirilmemesinden doğan ve yukarıda işaret etmiş olduğumuz hususlar, yazarın hazırlamış olduğu "malzeme" nin bu kısımlarında "fikir işçisini" şaşırtabilecek mahiyettedir.

Bu arada gözümüze çarpan yanlışlara veyahut yanlış tercümelere de işaret etmeliyiz :

1— " . . . Celarent üç kaziyesi küllî salibe olan kıyastır. (Her cisim müelleftir. Müelleften hiçbir şey kadîm değildir. Cisimden hiçbir şey ka­ dîm değildir,) (Bg. C. II-200)" denilmektedir (S. 1, stn. 1). Burada iki yanlış vardır: 1- Celarent iddia edildiği gibi "üç kaziyesi küllî salibe olan bir kıyas" değildir. Celarent E, A, E harflerinin de ifade ettiği gibi, öncülleri (mukaddimat) tümel olumsuz (=küllî selbî), tümel olumlu (=küllî icabî), ve sonucu (= netice) tümel olumsuz ( = küllî selbî) olan bir tasım ( = kıyas)

dır9. 2- Verilen misâl verilen tarife uymamaktadır. Bu misâl ancak A, E,

E ye getirilebilir.

9 Bk. Lalande, S. 104, stn. 2; Von Aster, Bilgi Teorisi ve Mantık, S. 128, İstanbul

(12)

Aynı yerde Baroco'ya verilmiş olan " . . . Bazı cisim kadîm değildir. Her bir kadîm basittir. Öyle ise bazı cisim kadîm değildir" misâli yanlıştır. Bu misâl ancak O, A, O ya yani Bocardo'ya uyar. Doğru formül şudur: Bütün P 1er M dir, -Bazı S 1er M değildir,- Şu halde bazı S 1er P değildir1 0.

2 — Abaque maddesinde (2, 2) Lalande'dan alman metin anlaşılma­ dan tercüme edilmiş gözükmektedir. Şöyle ki: "... B. Jevons'un Çotu: N'nin a, b, c, basit hatlariyle imtizaçlarının ve 2 adedinde menfilerini gösteren bir levhadır. Bu ing.(iliz) mantıkçısının yoluna göre müta mukaddemlerden mantıkî neticeler çıkarmaya yarar." denilmektedir. Halbuki asıl metin şudur: " . . . B. En Logique (Abaque de Jevons), Tableau à double entrée représentant les combinaison de n termes simples a, b, c. . . . et de leurs négation, au nombre de 2n. Ce tableaux sert à tirer les conséquences lo­ giques de premisses donnés, souvent la méthode de Jevons (Pure Logic, P. 80) (Bk. L. 1, 1). Bu metnin tercümesi şöyle olabilir: "B. Mantıkta, Abaque de Jevons, n kadar basit a, b, c. . . . terimleriyle onların selblerinin müna­ sebetlerini 2n sayıda olmak üzere gösteren, hem yukarıdan aşağıya hem soldan sağa doğru mütalea edilebilen bir levhadır. Bu levha verilmiş olan öncüllerden ( = mukaddimat) Jevons usulüne göre mantıkî sonuçlar çıkarmaya yarar."

3 — Abduction'un Lalande'dan aktarılmış mânâsı verildikten sonra " . . . Bu da yakın olmayan bir kaziyeye nisbetle ilme daha ziyade yaklaşır. Bunun için suğrası neticeden daha az bedihî olur." denilmektedir (S, 3, stn. 2). " B u " işaret sıfatının işaret ettiği şey "kıyas" veya "netice" olsa dahi mânâ anlaşılmamaktadır. İkinci cümle ise yanlıştır. Çünkü, "abduc­ tion" halinde küçük önerme ya sonuç kadar veya sonuçtan daha fazla muh­ temeldir1 1, yazarın "suğra neticeden daha az bedihîdir" iddiası doğru değil­ dir". Biraz aşağıda mânâ düzeliyor ise de aynı konu hakkında ileri sürülen biri yanlış diğeri doğru iki fikir uzlaştırılamasa gerektir.

4 — Absorbsion hakkında verilen misâl yanlıştır, zira "a = a (a + b), a=a+f a b " değil, a v a b = a a ( a v b ) = a dır (16, 2; Bk. L. 7, 2). Buna benzer bir işaret hatası Addition'da da yapılmıştır (95, 2, Bk. L. 21, 1). 5 — Addition'un tarifinden sonra getirilmiş olan misâl yanlıştır, "İngilizler, Fransızlar Avrupalıdır" denilmektedir (65, 2). Doğrusu şudur: "İngilizler ve Fransızlar; Avrupalılar ve Ruslar" (Bk. L. 21, 1).

6 —Anthropologie Criminelle'in tercümesi yanlıştır, zira " . . . cinaî beşeriyet. Meşru gösterilmesi müşkül, fakat pek ziyade kullanılan bir tabir­ dir. Cinayet ve cünha işlerinin hususî, tabiî ve zihnî vasıflarının mütaleası." denilmektedir (166, 1) İşlerin "zihnî vasıfları" olamıyacağı açıktır. "İşle­ yenlerin" yerine "işlerinin" şeklinde bir baskı hatası yapılmış olduğu

söy-10 Bk. Lalande, S. 87, stn. 2; Von Aster, S. 129.

(13)

BİBLİYOGRAFYA 109 lense bile yanlış ortadan kalkmamaktadır. Çünkü, asıl metin şudur: "Anth­

ropologie Criminelle étude des caractères physiques et manteaux particuliers aux auteurs des crimes et délits" (Bk. L. 52, 1). Doğru tercüme " . . . . cinayet ve cürüm işleyenlere mahsus bedenî ve ruhî vasıfların incelenmesi" olsa gerektir.

7 — Cauchy delili anlaşılmadan tercüme edilmiş gözükmektedir; zira "Bu da evvelkine dahil olmayandan ziyade ikincinin bütün hatlarını ihtiva eder" denilmektedir (211, 1). Halbuki metin şudur: " . . . . On ob­ tiendrai ainsi une seconde suite ayant par définition exactement autant de termes que la première, alors que celle-ci contiendrait cepandant tous les termes de la seconde, plus un certain nombre de termes non-compris dans celle-ci. Cauchy, Leçons de Pyhsique Générale" (Bk. L. 64, 2). Doğru tercümesi şöyle olsa gerektir: ". . Böylece öyle bir ikinci seri elde edilir ki onun terimleri tarif itibariyle, birincininki kadardır. Halbuki birinci ikinci­ nin bütün terimlerini ihtiva etmekle beraber, fazla olarak, ikincide ihtiva edilmemiş olan belirsiz sayıda terimleri de ihtiva eder."

8 — Yazarın Baralipton'u Barbara ile müradif sayması yanlıştır (Bk. 284) Baralipton, bilindiği gibi, Bamalip'in müradifidir (Bk. L. 87, 1).

9 — Baroco'da verdiği misâl verdiği tarife uymamaktadır, imdi, yan­ lıştır: "Bazı S M dir, binaenaleyh, S P dir" (284, 2) yerine "bazı S M de­ ğildir, imdi, bazı S P değildir" olacaktır. Eserde biraz aşağıda verilmiş olan misâl doğru olmakla beraber, aynı konu hakkında iki aykırı misâl karşısında kalan okuyucunun şaşırması tabiîdir.

10 — Bocardo'da hem tarif, hem verilen misâl yanlıştır; misâl, aynı zamanda, verilen tarife ve Bocardo'ya uymamak bakımından yanlıştır."... Burada kübra salibei cüziye (O), suğra mucibei cüzîye (A) netice salibei cüzîyedir ( O ) . . . . Bazı M P dir, her M S dir, Binaenaleyh bazı S P değildir gibi", (302 1) denilmektedir, halbuki Bocardo'nun doğru misâli şudur: "Bazı M P değildir, her M S dir, imdi, bazı S P değildir." (Bk. L. 91, 2). Tasımın şekillerinde düşülen bu hatalar baskı ve dizgi hataları sayılamasa gerektir, zira, tariflerin mahiyetleri değişmiş ve bozulmuştur.

Aşağıda verilecek olan baskı hatalarının çoğu ise mânâyı bozacak mahiyettedir :

1 — " . . . Bu düstur mantıkçıların mânâsında anlaşılırsa, ibtidaî olmak üzere gözönüne alınmalıdır" (S. 1, stn. 2). Lalande ile karşılaştır­ dıktan sonra doğrusunun şu şekilde olduğu görülecektir: " . . . . ibtidaî olmak

üzere göz önüne alınmamalıdır".

2 — "Bamalip. Mantık. Kıyasta dördüncü şeklin darbıdır. Mukad-demelerin aksi tertibi ile ve neticenin sureti cüzîyede aksiyle Barbara hasıl olur. Her M P dir, her P S dir, binaenaleyh bazı S M dir bunun rumuzî ifadesidir" (284, 1) denilmektedir. Bu cümledeki yanlışın düzelebilmesi için "Barbara hasıl o l u r . . . " yerine "Barbaradan hasıl o l u r . . . " denile­ cektir.

(14)

3 — Agrégat'daki şu cümle yanlıştır: " . . . Müstemleke. Takdiri kabil olmayan bir farklanma bulunmaksızın bir vazifeyi tabiiyeti icab eder" (91, 1-2) Doğrusu "takdiri kabil olmayan" değil, "takdiri kabil olan" veya "oldukça önemli" dir (Bk. L. 28, 2). Ayrıca, biyolojiye ait olan bir terimin, "colonie"nin, siyasî bir mânâ ifade eden "müstemleke" ile tercüme edil­ memesi lâzım geldiğine de işaret etmeliyiz.

4 — Animalité (154, 2) nin B parçasındaki " . . . H a y v a n ı n D mânâ­ s ı n d a . . . " ibaresi " . . . hayvanın A m â n â s ı n d a . . . " diye düzeltilmelidir.

5 — "Koşan elbette varır. . ." (2, 1) ibaresinin "Koşan elbet varır. . ."

şeklinde olduğu malûmdur3 2.

6 — Şu cümlenin mânâsı anlaşılmamaktadır: " . . . Bunlar yunanca kelimenin Lâtin âleminde ifade ettiği medeniyetten geçmiştir." (S. 2, 2). 7 — Yakın yerine "yakın,, (3, 2); abeslik yerine abselik (30, 2); basarı şiddet yerine "basarı hiddet,, (106, 2) ; Associationisme yerine (assosionisme) (241, 1) El-Munkiz u min ed-Dalâl yerine "el-Munakkiz min ed-Dalal, ( 2 7 5 , 1) gibi daha bir çok baskı hatalarının olmaması temenni edilirdi.

* * *

Netice itibariyle, bizim burada yapmaya çalışmış olduğumuz tenkidin, muhtevadaki bazı yanlışları işaret eden noktalar bir yana, daha çok şekle ait olduğu görülmektedir.

Büyük Felsefe Lügatı'nın asıl ve gerçek tenkidi her maddenin mânâ ve

muhteva yönünden değerlendirilmesiyle olur. Bu ise her maddeyi genişlet­ mek demektir. Bunun için ilkin çeşitli tarihî devrelerde yazılmış olan felsefî eserleri, felsefî terimleri bakımından taramak, sonra her maddeyi bilhassa tenkidi bir görüşle düzenlemek ve sonunda maddelerin alfabetik dökü­ münü yapmak gerekir. İyi bir felsefe lügatinin programı budur zanne­ diyoruz. Ama, böyle bir işi tek kişinin başarmasına maddî bakımdan imkân yoktur. Uzun vâdeyle ve birlik halinde çalışmayı icab eder ve te­

meline, meselâ güzel bir örneğini1 3 Mlle. Goichon'un vermiş bulunduğu

lûgatta olduğu gibi 1 4, monografik araştırmaları alır. Genel felsefe lügati

binasını kurabilmek için, ilkin, monografik araştırma demek olan sağlam tuğlaları hazırlamak ve sonra kullanmak icabettiği meydandadır.

Yukarıda görebildiğimiz kadar belirtmiş olduğumuz menfî noktaların

çıkacak olan diğer fasiküllerde tekrarlanmıyacağını ümit etmekteyiz1 5.

Dr. M U B A H A T T Ü R K E R 1 2 Bk. Tevfik Fikret Halûkun Defteri, İstanbul, 1327, T a n i n Mt., Nşr. H. Tahsin S. 37 (Sayfa n u m a r a l a r ı sonradan konulmuştur).

1 3 Bk. A. Guillaume: J R A S , 1939, S. 323-324; J. B.: J A , t. 230, 1939, S. 313-314; Pines: R E İ , Aİ, IV, 1938 S. 48-54.

14 A.-M. Goichon: Lexique de la Langue Philosophique d'İbn Sinâ, Paris, 1938, de

Brouwer; ve Supplement'i: Vocabulaire Comparée d'Aristote et d'İbn Sinâ, Paris, 1939 de Brouwer.

1 5 N. S. Özerdim'in bu eserin ". . büyük bir boşluğu dolduracağı, bir kaynak olarak d a i m a ele alınacağı" düşüncesine söz konusu etmiş b u l u n d u ğ u m u z bu noktaların düzel­ tilmesi şartiyle iştirak edebiliriz (Bk. Kitaplar, S. 737, stn. 2).

Referanslar

Benzer Belgeler

Yeni Asur dönemindeki durumun tersine, Yeni Babil dönemine ait en karakteristik silindir mühür tipinde, kafası tıraşlı, sakalsız ve uzun giysili bir rahip, üzerinde

tabi olduğu belirtilmiştir. Sarkıntılığın yer aldığı 2 nci cümlede ise, “cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar

Vergi hukukunda vergi sorumlusuna yüklenen sorumluluklar, bazı durumlarda çeşitli sınırlayıcılarla sınırlandırılmış iken, bazı durumlarda ise sınırsız

Bu suretle ancak tapu siciline malik olarak kaydedilmiş kimse iktisapta bulunabilir (29). Adi zaman aşımının şartlarını MK 638 den de anlaşılacağı üzere üçe irca

Bu sonuçlara göre, düzenlenen psiko-eği- tim programının uygulandığı ebeveynlerle uygulanmadığı ebeveynlerin üstün yetenekli çocukla iletişim düzeyleri arasında,

Bu çalışmanın amacı; tarihsel süreç içinde Eminönü hanları ve geçirdiği değişimler incelenerek, Eminönü Hanlarının yeniden işlevdirilmesi kapsamında

IV no'lu i~Jetmede ise, i ya~ından küçük sığırlarda aylara göre benzer seropozitillik oranlarınm tespiti (Tablo 3), keza söz konusu işletmede hir ya~ından büyük ve

Because the children with syndromic craniosynostosis may have mid-facial hypoplasia, narrow oro- pharyngeal area, pathologies related to upper respiratory tract, and problems with