• Sonuç bulunamadı

İlginç Yayın Özetleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlginç Yayın Özetleri"

Copied!
30
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ L G İ N Ç Y A Y IN Ö Z E T L E R İ

T h e A m c r ic a n J o u r n a l o f C linical N u tr itio n Vol. 61, 1995.

1. S o h ls tr ö m A and Forsum E. C h a n g e s in a d ip o se tissue v o lu m e an d d istrib u tio n d u r in g rep ro d u c tio n in S w ed ish w o m e n as a s s e s s e d by m a g n e tic r e s o n a n c e im aging, p. 281.

2. B e id le m a n BA. Puli 1 JL. De S o u z a M J. Energy b a la n c e in fe m a le d is ta n c e ru n n e r s .p .303.

3. F o rn s tro m MH. and Fernstrom JD. Brain tiy p to p h an c o n c en tra tio n s a n d se ro to n in syn th esis rem ain resp on sive to food c o n s u m p tio n a fte r th e ingestio n o f sequental m eals, p. 312.

4. M a n tz io ris E ,Ja m e s MJ, G ib so n RA et al. D iffe ren c e s ex ist in th e re la tio n sh ip s betw een dietary l io n e le ic a c id 0C- linolenic acid s a n d their re s p e c tiv e lo ng-chain m etab olites, p .320.

5. Belial I K M a n d H o w e JC. Effet o f long-term c o n su m p tio n o f a m y lo s e vs a m y lo p e c tin starch on m eta b o lic variables in hum an subjects, p.334. 6. M a c h h a m .S L , ta p e r CJ. Volpe SL, Effect o f boron S u p p le m e n ta tio n on

b lo o d an d u rin a ry c a lc iu m , m ag n e siu m and phosphorus and urinary b oro n in athle tic and se den ta ry w o m e n , p.341.

7. H e J .K l a g M , W h e lto y PK, et al. O ats and b u c k w h e a t in ta k e s a n d c a rd io v a s c u la r d ise a se risk factors in an e th nic m inority o f C h in a g , p .366.

8. M a rc o o b ia n V, G resv eııo r M, J a co b M, et al. V e ry-low e n e rg y diets a f t e r th e C o u n t e r r e g u l a t o r y r e s p o n s e to f a l l in g p l a s m a g l u c o s e c o n c e n tra tio n s , p 373.

9. H allfrisch J. S cholfical DJ. Belial K M , Diets c o n ta in in g s o lu b le oat e x t r a c t s i m p r o v e g l u c o s e a n d i n s u l i n r e s p o n s e s o f m o d e r a t e l y h y p e rc h o le s te ro le m ic men a n d w o m e n , p.379.

10. A lv a re z JD. N utritio n , tooth d e v e lo p m e n t and d e n ta l c a ries, p. 410. 11. W inn D M , Diet and N u tritio n in the e tio lo g y o f oral ca nce r, p .43 7.

(2)

1- M a g n e tik R ezonans G örü ntü lem e ile İsveç’ti K adın ların G eb elik ve D o ğu m Sırasında A d ip o z Doku H a cm in d e Değişm eler

T ü m beden ve 6 bölümdeki adipoz doku hacmi gebelik öncesi doğumdan 5-10 gün, 2,6 ve 12 ay sonra ölçülmüştür. Adipoz doku hacminin gebelikle arttığı .doğum dan 6 ay sonra azaldığı gözlenmiştir. G ebelikle kazanılan ağırlığın % 76'sı deri altında birikm iş d oğum dan sonra önem li bölüm ü yitirilmiştir. Gebelikte artan adipoz doku hacminin sadece % 16'sı kalçada birikmiş ve doğum dan sonra tümüyle harcanmıştır. Gebelikte çok kilo alan kadınlar bedenlerinde yağsız doku biriktirmişlerdir. Doğumdan 6 ay sonra kadınlar ortalama 2.1 kg yağ yitirmişlerdir. Bu da gebelik süresince en az 2 kg yağ birikiminin olması gerektiğini göstermektedir. Buna göre başarılı e m z i r m e g e r ç e k le ş t iğ i t a k d i r d e g e b e li k te a lın a n kilo ş i ş m a n l ı ğ ı n oluşm asında bir faktör sayılmamalıdır.

2- Uzun M esafe K oşucularında Enerji Dengesi

Uzun mesafe kadın koşucuların enerji alınılan, 3 günlük diyet öyküsü ve enerji harcamaları kalp hızı oksijen alımı ile ölçülerek benzer özellikteki kontrol grubuyla karşılaştırılmışım İki grup arasında yağsız dokuya göre dinlenme m etabolik hız, termik etki, normal fiziksel aktivilenin enerji maliyeti açısından önemli fark bulunmamıştır. Toplam enerji harcaması koşucularda yüksek bulunmuştur (p < 0.01). Enerji alımı ve iki grupta enerji harcamasından düşüktür. Koşucularda -4131 kJ, kontrol grubunda -1652 kJ enerji açığı belirlenmiştir. Koşucularda enerji daha elverişli kullanılmamıştır. Enerji açığ ının birey lerin az besin a lın ıla n veya a lın a n ın y e te r in c e belirlenememiş olmasından kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.

3- Birbirini İzleyen Yemeklerden Sonra Beyin Triptofan K onsantras­ yonu ve Serotonin Sentezinin Besin Tüketimine Yanıtı Devam Eder Katlarda birbirini izleyen iki yemeğe karşı beyin triptofan konsantras­ yonu ve serotonin yanıtı ölçülmüştür. Birinci grup önce karbonhidratlı yemek. 2 saat sonra proteinli yemek verilerek ilk yemekten 2 \ e 4 saal sonra ölçümler yapılmıştır. İkinci grup önce proteinli sonra karbonhidratlı yemek almışlardır. Birinci grupta yemekten 2 saat sonra beyin triptofan ve serotonin düzeyi yükselmiştir. Bu durum proteinli yemekten sonra eski du­ rumuna dönmüştür. İkinci grupta proteinli yemekten sonra bir değişme gözlenmemiş, proteinli yemeği izleyen karbonhidratlı yemekten 2 saat sonra da bu durum devam etmiş, 3 saat sonra beyin triptofan ve serotoninde

(3)

y ü k s e li ş o lm u ştu r. K a rb o n h id ra tlı y e m e k b e y in d e s e ro to n in se n te z in i hızlandırm aktadır. Yüksek proteinli diyet bunu önlem ekle ancak proteinli y e m e k ten s o n ra karbonhidratlı yem ek alınlında proteinin bu etkisi biraz s ü rm e sin e karşın bir süre sonra serotonin sentezi tekrar artm aktadır. S e ro ­ tonin besin alım m d a etkili olduğundan bu konunun insanda araştırılm asının gerektiği belirtilmiştir.

4- D iyet Linoleik Asit ve Alfa Linolenik Asit İle Bunların Uzun Zincirli M eta b olitleri A ra sın d a Farklılıklar B u lu n m ak tad ır

H ücresel eiko z a p e n to e n o ik asit (EPA) ko n sa n tra sy o n u n u n a rtm ası, k o ro n er kalp hastalığı, hipertansiyon, iltihaplı romatizma] hastalıklardan k o ru n m a d a yararlı olmaktadır. Hücresel EPA ko nsan trasyonunda diyetle linoleik ve alfa-linolenik asit aliminin etkileşimi incelenmiştir. Diyetleri linoleik asit içeren sağlıklı bireylerin diyetlerinde linoleik asit içeren y a ğ y e rin e alfa-liııoleııik asitten zengin yağ kullanılmıştır. Diyet alfa-lino lenik asit ile hücresel fosfolipitleıdeki EPA arasında doğrusal ilinti bulunm uştur. B u n a karşın diyet linoleik asitle, bunun metaboliti arasında bu tü r ilinti gözlenm em iştir. Diyet alfa-linolenik asitle plazma nötrofiller m o ııonükleer h üc re ler ve plateletlerin fosfolipitlerin, DHA k onsentıasyonu ara sın d a ters ilinti b u lu n m u ştu r. B u na göre diyette alfa-lino lenik asidin artışı h ü c re 1 osfolipitlerinin EPA konsantrasyonu bu arttırmaktadır. Diyette alfa-linolenik asitte n z e n g in y a ğ ve bu yağı içeren ürünlerin ku lla n ım ıy la bu a m a c a ulaşılabilm ektedir. Diyete EPA dan zengin balık yağı eklenm esi de aynı a m a c a ulaşm a d a yarar sağlar.Koroner kalp hastalığı hipertansiy o n,k ro n ik iltihabı’ bozukluklar, rom atizm a, iilseratif kolit ve s e d e f hastalığında EPA içeriği y ü k s e k balık yağı alımı önerilebilir.

5- İnsanlarda Uzun Şiire Am ilopektin Nişasta Yerine A m ilo z Nişastası A lim in in IVletaboIik Değişkenlere Etkisi

İnsan y a ş la n d ık ça karbo n hid rat m etabolizm a bozukluklarının g ö rü lm e riski y ü k s e lir ve T ıp 2 diabetin g ö rü lm e sıklığı artar. Bu nedenle de basit ş e k e r y e r i n e k o m p le k s k a rb o n h id r a t tü k e tim in in a rttır ılm a s ı ö n e r i l e n k o m p le k s k a rb o n h id r a tla r ın en ö nem lisi nişastadır. N iş a s ta a m ilo z ve am ilo p e k tin m oleküllerinden oluşmuştur. Besin endüstrisi yüksek am ilozlu v e y a a m i l o p e k t i n l i n i ş a s t a ü r e t e b i l m e k t e d i r . A m i t o z u n s i n d i r i m i a m ilo p e k tin d e n çok dah a yav aştır ve sindirim den kaçan kısmı daha çoktur. Bu ç a lış m a d a b ire y ler % 70 am ilo p ektin veya % 7 0 a m ilo z içeren m ısır nişa stasın d a n y a pılm ış çörek bulunan diyetlerle besle nm işle ıdir.D iy e tle r 4 haftalık kontrol d ö n em inden sonra 10 haftalık d ö n em lerd e ça p ra z dü zende

(4)

uygulanmıştır. Amilozlu diyetten sonra insulin ve glikoz düzeyleri önemli şekilde düşük bulunmuştur (p < 0.002). Hiperinsulinemik bireylerde benzer durum görülmüştür. Yüksek amilozlu nişasta alındığında tıigliserit düzeyi de d ü ş ü k b u l u n m u ş t u r . Y ü k s e k a m ilo z iç e r e n d i y e t a l i m i n i n h iperin su lin e m iy i düzelttiği Tıp 2 diabetinin de n e tim in d e yard ım cı olabileceği sonucuna varılmıştır.

6- Atletik ve Hareketsiz Yaşamı Olan Kadınlarda Boron Eklemesinin Kan ve İdrar Kalsiyum, Magnezyum ve Fosfor ile İdrar Boroıı Düzeyine Etkisi

B o r o n u n k a ls iy u m m e t a b o li z m a s ı ve d o l a y ı s ı y l a k e m i k mineralizasyonunda etkili olabileceği ileri sürülmüştür. Bu çalışmada tipik batı diyeti alan atlet ve hafif aktiviteli kadınların diyetine günlük 3 mg tı i- boron eklenerek minerallerin kan ve idrar düzeyleri ölçülmüştür. Triboron sitrat apartat glisinat olarak hazırlanmıştır. Serum fosfor konsantrasyonu boron eklenen grupta eklenmeyenden (plasebo alan) düşük bulunmuştur. Boron eklenen hafif aktiviteli kadınlarda serum magnezyum düzeyi en yüksek bulunmuştur. Atletiklerde boron eklenmesiyle düşen fosfor kon­ santrasyonu yükselmiştir. Boron eklenenlerde idrarla kalsiyum ve boroıı atımı yükselmiştir. Boroıı eklenmesinin mineral oluşumunu hafif düzeyde etkilediği fiziksel aktivitenin bu etkiyi ortadan kaldırdığı sonucuna varılmıştır. Kemik sağlığı için en iyi yol mineraller arasındaki dengesizliği düzeltmek ve gereksinen düzeyde mineralleri almak ve düzenli fiziksel aktiviteyi sürdürmektir. Daha önceki çalışmada menopoz sonrası kadınlara boron vermenin idrarla kalsiyum ve magnezyum, atımını azalttığı ileri sürülmesine karşın bu çalışmanın sonuçları bu bulguyu desteklem em iştir. Bunun nedeninin bireylerin ve bu uyguladıkları diyetlerin boron içeriğinin farklı oluşundan kaynaklanabileceği belirtilmiştir. Bu çalışmada bireylerin nor­ mal diyetinin boroıı içeriği 0.7 ile 1.5 mg/ gün arasında değişmiştir. 7- Çin’de Bir Etnik Azınlık Grupta Yulaf ve Buckwheat (özel bir

buğday türü) A lim inin K a rd iy o v a sk ü la r H a sta lık la r ın R is k Faktörlerine Etkisi

Araştırma Çin’in Güneydoğusunda dağlık yörede yaşayan Yi toplumu erkeklerinde yapılmıştır. Bu insanların temel besinlerini; y u laf buckwheat ve patates oluşturmaktadır. Et sadece özel günlerde yenmekte, Ç in ’in diğer bölgelerine göre tuz tüketimi de düşüktür. Zamanla buradan kentlere göçler başlamıştır ve bunlarda et ve pirinç tüketimi artmıştır. Araştırmada y u la f ve buckwheat tüketimi belirlenmiş ve kan lipit profiline bakılmıştır. Günlük

(5)

100 g y u l a f tüketim i, düşük BK.I, d ü şük sistolik ve diastolik kan basıncı ve d ü ş ü k H D L k olesterolle ilintili bulunm uştur. B uckw heat alımı ( 100 g/giin) d ü ş ü k s e ru m total k o lesterol, d ü şü k L D L - k olesterol ve y ü k s e k H D L - kolesterol/total kolesterol oranı ile ilintili görülmüştür. K ardiyovaskular risk faktörlerinin iyileştirilm esinde ç özü n ür posadan zengin bu besinlerin y a ra r sağ layabileceğ i so n u c u n a varılmıştır.

8- Ç o k D ü ş ü k E n erjili Diyet, P la z m a G lik oz K o n s a n tr a s y o n u n u n D iişiişiine K arşıt Denetim li Yanıtı D eğiştirir

Ş işm an kadınlara 14 gü nlük çok düşük enerjili diyet u y g u lanarak 4.8 + 0 .2 kg ağırlık kaybı sağlanmıştır. Bireyler iki g ruba ayrılarak d en e y in 1. ve 14.g ü n lerin d e birine (A) oral glikoz, diğerine (B) sukroz to le rans testi u y g ulanm ıştır. G rup A da 14. gündeki glikoz düzeyi d ü şü k bulun m uştur. Aynı şek ild e plazm a insülin düzeyi de düşüktür. Ç o k düşük enerjili d iyet b ü y ü m e h o r m o n u n u b a s k ıla m ış tır. G r u p B d e d e b ü y ü m e h o r m o n u b askılanm ıştır. Ç o k düşü k enerjili diyetin glikoz denetim in i değiştirdiği ve b ü y ü m e h o r m o n u n u baskıladığı, bireylerin glikoz y ü k lem e sin e karşın n o r­ mal kan gliko z düzeyini sağlayam adıkları s o nu cuna varılmıştır. Ç o k d ü ş ü k enerjili d iyet yerine d a h a uzun sürede zayıflatan diyet uygulam ası sağlık a ç ısın d an önem lidir. Ç o k d üşü k enerjili diyette hipoglisem i riski gözardı ed ilm em elidir.

9- Ç ö z ü n ü r Y u la f Ö zü İçeren D iyet H ip c r k o leste ro le m ik E r k e k v e K a d ın la r ın G lik o z ve İnsülin Yanıtını D üzeltir

Yulafta b u lu nan b e ta-g lu k an lar ç ö z ü n ü r posa öğelerindendir. Serum kolesterolleri yük sek bireylerin diyetlerine % 1 ve % 10 düzeyinde y u l a f özü (b e ta -g lu k a n ) eklenmiştir. Y u laf özü diyet e nerjisinin % 10 'unu s a ğ la m ıştır ve u y g u la m a bir h a fta u yum dön em in d en sonra 5 hafta sürm üştür. D ö nem s o n la rın d a glikoz to le ran s testi uygulanmıştır. Her iki dü z e y d e y u l a f özü alımı gliko z yanıtını d üşürm üş fakat kadınlarda en d üşük glikoz yanıtı % 10 lıık e k le m e d e görülm üştür. İnsülin yanıtı da y u l a f özü ekle n d iğ in d e d ü şü k bu lu nm uştur. B aşlangıçta glııkogan yanıtı e rkeklerde yü k se k ken y u l a f özü ile d ü ş m ü ş , k a d ın la rd a farklılık görülmemiştir. Diyete o rta dü z e y d e yulaf, özü e k le m esin in glikoz toleransını düzelttiği s o n u c u n a varılmıştır.

10- B e slen m e , Diş G elişim i ve Diş Ç ürükleri

P e r u 'lu ç o c u k la r üzerinde kesitsel ve uzun la m asın a yapılan ara ştır­ m a la rd a erken y aşlardaki m alnu trisy o n u n diş sağlığına etkisi incelenmiştir.

(6)

Kesitsel araştırmalar malnutrisyonlu çocuklarda süt dişlerinin zamanında sürm ed iği ve y a p ısının bozuk olduğu belirlenm iştir. Aynı z a m a n d a malnutrisyonla diş çürüğü arasında da ilişki bulunmuştur. Uzunlamasına yapılan araştırma sonuçları, ilk yaşta geçirilen hafif ve orta ınalnııtrisyon ile daha sonraki yıllarda süt ve daimi dişlerde çürük oluşumunun artışı arasında doğrusal ilinti bulunmuştur. Buna göre ilk yaşta bebeğin kötü beslenmesinin önlenmesi sadece fiziksel ve mental sağlık açısından değil, diş sağlığı açısından da önem taşımaktadır.

11- Ağız Kanseri Etvoloj isinde Divct vc Beslenme

Dünya çapında yapılan epidemiyolojik araştırmalardan elde edilen veriler ağız ve gırtlak kanserinin etyolojisinde beslenme ve diyetin etkili olduğunu işaretlemektedir. Diyette meyvenin yüksek oranda yer alması %20 ile 80 arasında ağız kanseri riskini azaltmaktadır. Toplumun temel besin türü ve pişirme alışkanlığı ile kanser arasında ilinti belirlenmiştir. Bir çalışmada aşırı çili tozu alımı ve ateş üzerinde pişirmenin kanser riskini arttırdığı görülmüştür. Bazı araştırmalarda ek vitamin aliminin kanser riskini düşürdüğü bulunmuştur. Birçok çalışmada aşırı alkol aliminin kanser riskini arttırdığı, çok meyve yemenin ise koruyucu etki yaptığı gözlenmiştir.

(7)

• TIıc A m erican Journal o f Clinical Nutrition Vol. 62, 1995

1. H ibbeln JR. Salem N. Dietary polyunsaturated fatty acids and d e p re s ­ sion. p. 1.

2. B row n KH. Sachez-G rinan M, Perez F, et al.Effects o f dietary energy den sity and feeding frequency on total daily energy intakes o f reco v er­

ing m a ln o u rish e d children, p. 13.

3. H o r to n T J . B r o u g a s H. B rae hey A, el al. Fat and c a r b o h y d r a t e o v e rfe e d in g in hum ans. Different effects on energy storage, p. 19. 4. C a stan e d a C, C ham ley JM , Evans WJ, el al. Elderly wom en accom odate

to a low protein diet with losses o f body cell mass, muscle function, and im m u ne response, p.30.

5. Van Buul BJA . Steegers, EAP, Jo ng sm a HW.et al. Dietary sodyum re­ striction in the p rophylaxis o f hypertensive disorders o f p regnancy: Effects on the intake o f other nutrients, p.49.

6. P re n tic e A, J a rjo u LM A . C o le FJ, et al. C alcium req u ire m e n ts o f G a m b ia n m others: Effects o f a calcium supplem ent on breast-m ilk cal­ cium con cen tratio n maternal bone mineral content and urinary calcium ex c re tio n , p.58.

7. A rm a n d M, H arm osh M, Dipalm a JS. et al. Dietary fat m o du lates g a s ­ tric lipase activity in healthy hum ans, p .74.

8. 1 e r r i e r I.K. G a s to n I J , L e e so n S, et al. A lf a - lin o le n ic a c id and d o c o s a h e x a e n o ic acid enriched eggs from hens fed flaxseed: Influence on blo od lipids and platelet phospholipid fatty acids in hum ans, p.81. 9. Vazquez JA, Kazi LI. M adani N. Protein m etabolism d uring w eig h t re­

d u ctio n with very low- energy diets: Evaluation o f the independent e f­ fects o f protein and c a rb o hy d ra te on protein sparing, p.93.

(8)

10. Philips J, M uir JG, Birkett A, et al. Effect o f resistant starch on fecal bulk and fermentation-dependent events in humans, p. 121.

11. Forman MR, Beecher GR, Lanza E, et al. Effect o f alcohol c onsum p­ tion on plasma carotenoid concentrations in premenopausal women, p . 131.

12. El Ati J, Beji C, Danguir J. Increased fat oxidation during Ramadan fasting in healthy women, p.302.

13. Bitar A, Vermorel M, Fellman N, et al. Twenty- four hour energy ex­ penditure and its components in prepubertal children as determined by whole-body indirect calorimetry and compared with young adults, p.308. 14. Racette SB, Schoeller DA, Kushner RF, et al. Exercise enhances dietary

compliance during moderate energy restriction in obese women, p.343. 15. Andersen RE, Wadden TA, Bartlett SJ, et al. Relation o f weight loss to

changes in serum lipids and lipoproteins in obese women, p.390. 16. Fomon SJ, Ziegler EE, Nelson SE, et al. What is the safe protein- e n­

ergy ratio for infant formulas? p.358.

1 7. De Santiago S, Villalpando S, Ortiz N, et al. Protein requirements o f marginally nourished lactating women, p.364.

18. Diaz S, HerrerosC, Aravena R, et al. Breast-feeding duration and growth o f fully breast-fed infants in a poor urban Chilean population, p.371. 19. Keizer SE, Gibson RS, O ’Connor DL. Postpartum folic acid supple­

mentation o f adolescents: Impact on maternal folat and zinc status and milk composition, p.377.

20. M iz e C E , Uauy R, Waidelich D, e ta l. Effect o f phosphorous supply on mineral balance at high calcium intakes in very low birth weight infants, p.385.

21. Kelly DS, Daudu, DA, Taylor PC, et al. Effect o f low copper diets on human immune response, p. 412.

22. Matkovic V, İlich JZ, Andon MB et al. Urinary calcium, sodium and bone mass o f young females p.417.

23. Wood RJ, S u te r PM. Russel RM, M ineral req u ire m e n ts o f eld e rly people, p.493.

24. Drewnowski A, Rock CL. Influence o f genetic taste markers o f food acceptance, p.493.

(9)

25. Campbell IT. Watt T, Withers D. et al. Muscle thickness, measured with ultrasound, maybe an indicator o f lean tissue wasting in multiple organ failure in the presence o f edema, p.532.

26. Goichot B. Schlienger JL. Grunenberger F. et al. Low cholesterol concentrations in free-living elderly subjects: Relations with dietary intake and nutritional status, p.547.

27. Ducroc R. Rubio S. Garzan B. et al. Immunoreactive substance P and calcitonin- gene-related peptid (CGRP) in rat milk, human milk and infant formulas, p.554.

28. Weststrate J.A, Van HethofKH. Sucrose polyester and plasma carotenoid concentrations in healthy subjects, p.591.

29. Johnson FJ. Stiler PM. Sahyoun N. et al. Relation between (5-carotene intake and plasma and adipose tissue concentrations o f carotenoids and retinoids, p.598.

30. G ariy PJ. Koehler KM, Soman TL. Iron stores and iron absorption: Effects o f repeated blood donations, p.611.

3 1. Dengel JL, Katzel Li. Goldberg AP. Effect o f an American Heart Asso­ ciation diet with or without weight loss, on lipids in obese middle-aged and older men, p.715.

32. Kempen KPG, Saris WHM, Westerterp KR.Energy balance during 8- wk energy restricted diet with and without exercise in obese women, p .722.

33. Larson DE, Ferraro RT, Robertson DS, et al. Energy metabolism in weight stable post obese individuals, p. 735.

34. Devine A, Criddle RA.Dick IM. et al. A longitudinal study o f th e effect o f s o d i u m a n d c a l c i u m in ta k e s on r e g io n a l b o n e d e n s it y in postmenopausal women, p.740.

35. Carroll RM. Klein S. Effect o f energy compared with carbohydrate re­ striction on the lipolitic response to epinephrine, p.757.

36. Stevens I .J. Zental SS, Deck JL, et al. Essential fatty acid metabolism in boys with attention-deficit hyperactivity disorder, p.761.

37. Perez-J imenez F, Espino A. Lopez-Segura F. et al. 1 .ipo-protein concen­ trations in normolipidemic males consuming oleic acid-rich diets from two different sources: Olive oil and oleic acid-rich sunflower oil. p.769.

(10)

38. Fairvveather-Tait SJ, W h a rf SG, Fox TE. Zinc absorption in infants fed iron-fortified w eaning food, p.785.

39. Tum lund JR. Keyes WR, PeifferGL. Molybdenum absorption.excretion and retention studied with stable isotopes in young men at five intakes o f dietary molybdenum p. 790.

40. Ubbink JB. Vermaak WJH, Delport R. et al. Effective hom ocysteine metabolism may protect South African blacks against coronary heart disease, p.802.

41. Beisel,WR. Herman Award L e c tu re , 1995: Infection induced malnutri- tion-from cholerat cytokins, p.813.

42. Flatt JP. McCollum Award Lecture.1995: Diet, lifestyle and weight maintenance, p.820.

(11)

1 - D ivct Ç ok lu D o y m a m ış Yağ Asitleri ve Depresyon

Son yıllarda diyet ve ilaçla plazma kolesterolünün düşürülmesine paralel olarak intihar, cinayet ve depresyon gibi psikiatrik bozukluklarda artış olduğu ileri sürülm üştür. Diyetle alınan n-3 ve n-6 çoklu doym am ış y a ğ asitleri seru m lipitlerinin ve hücre zarının biyofıziksel ve biyokimyasal özelliklerinin d e ğ i ş m e s i n d e e t k i n d i r l e r . A B D v e d i ğ e r b a z ı ü l k e l e r d e y a p ı l a n e p id e m iy o lo jik araştırm alardan sağlanan veriler n-3 yağ asitlerinin aliminin a z a lm a s ın ın d epresy on hızının artması ile korelasyon gösterdiğini belirt­ mektedir. Koroner arter hastalıkla depresyon arasındaki doğrusal korelasyon bu veriyi desteklem ektedir. Uzun zincirli n-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin y e te rsiz liğ i alkolizm belirtileri, ımıltiplskleroz ve postpartum depresyonun o l u ş u m u n a da k a tk ıd a bu lu nm ak tad ır. Çoklu d oym am ış yağ asitleri ve k o l e s t e r o l s n a p t i k m e m b r a n l a r ı n a k ıc ı lı ğ ı için g e r e k l id i r . S n a p t i k ın e m b r a n la rm % 4 5 kadarı çoklu d o ym am ış yağ asitlerinden oluşmuştur. Ö z e l l i k l e 2 2 :6 n-3'iin s in ir m eın b ran la rın ın işlevi için ö nem li o lduğ u b e l i r t i l m i ş t i r . Ç o k l u d o y m a m ı ş y a ğ a s i t l e r i n d e n n -6 n - 3 'ü n y e r i n i tııta m am a k ta d ır. Diyette n-6 çoklu doym am ış yağ asitlerinin arttırılıuasıyla p l a s m a k o l e s t e r o l ü n ü n d ü ş ü rü lm e s in in sn a p tik m em b ran la rın işlevini b o z a r a k d e p re s y o n riskini arttırdığı ileri sürülmüştür. Erken yaşta n-6 yağ asitle rin in d iy ette artm asın ın sinir d o k ularında 22:6 ıı-3 k on santrasyonunu az alttığ ı belirtilm iştir. Bunun so n u c u olarak sinir sisteminde 22:6 n-3 ün a z a lm a s ı d e p re s y o n riskini arttırmaktadır. Kolesterol düşürücü diyetlerin o lu m lu o l u m s u z etkilerini ortaya koym ak için bu konunun araştırılmasının g e re ğ i v urg ula nm ıştır.

2- İ y i l e ş m e k t e o la n M a l n u t r i s y o n l u Ç o c u k la r d a D iy e tin E n e r ji Y o ğ u n lu ğ u v e B e s le m e S ıklığının Enerji A lım ına Etkisi

Bu ç a lış m a d a değişik enerji yoğunluğ u ndaki diyetin (1.67, 2.93. 6.28 k J/g ) ve g ü n d e 3,4,5 kez beslem enin enerji alım ına etkisi 6-18 ay arası m a ln u tr i s y o n l u ç o c u k la rd a incelenm iştir. Enerji yoğ un luğ u y üksek olan d iy etin a lınan m iktarı d ü ş ü k b u lu n m u ştu r ( p<0.001). G ünlük alım sıklığı ü ç le n d ö r d e çık a r ıld ığ ın d a enerji alım ında Vo 16 artış olmuştur. Alını sıklığı 4 den 5 'e ç ık a r ıld ığ ın d a enerji a lım ın d a ek. % 7 lik artış sağlanmıştır. Enerji y o ğ u n l u ğ u y ü k s e k ve alını sık laştığ ın d a enerji alımı artmıştır. Ç ocuğun to k lu k d u r u m u n a g e lm e s i için her y e m e k için 15-20 d a k ik a gerektiği b e lirle n m iştir.

(12)

3- İ n san la rd a Yağ ve K a rb o n h id r a tın A şırı A lın m a s ı : E n erji Birikimine Farklı Etkileri

Bu araştırmada, aynı miktar enerji içeren yüksek yağlı veya yüksek karbonhidratlı diyetin yağ birikimine farklı etkisinin olup olmadığını belirlemek üzere normal ve şişman, bireylere 14 gün süre ile enerji gereksinmesinin %50 fazlasını içeren yüksek yağ veya yüksek karbonhidrat! ı diyet verilmiştir. Oda kalorimetresi İle0,l,7 ve 14. günlerde enerji harcaması ve besin öğelerinin oksidasyonu ölçülmüştür. Yüksek karbonhidrat alındığında karbonhidrat oksidasyonunda ve enerji harcamasında gittikçe ilerleyen artış olmuştur. Alman fazla enerjinin % 75-85’i vücutta birikmiştir. Buna karşın yüksek yağ alınlında yağ oksidasyonu ve enerji harcamasında daha az artış olmuş, fazla alman enerjinin %90-95 inin biriktiği görülmüştür. Gereksinenden fazlaalınan enerjinin yağdan gelmesinin karbonhidrattan gelmesine göre daha çok vücutta biriktiği, bunun özellikle aşırı beslenmenin ilk günlerinde olduğu sonucuna varılmıştır. Buna göre gereksinelim üzerinde alınan enerji bedende birikmekte, fazla enerjinin yağdan sağlanması birikimi daha da arttırmaktadır. 4- Yaşlı Kadınlar Düşük Protein Alıntına Beden Iliicre Kütlesini, Kas

İşlevini vc Bağışıklık Yanıtını Azaltarak Adapte Olmaktadırlar Yaşlı bireyler çeşitli nedenlerle yeterli protein alamamaktadırlar. Bu çalışmada vaşlı kadınlara 9 hafta süre ile 0.45 g/kg ve 0.92 g/kg düzeyinde protein içeren diyetler verilmiştir. Düşük protein alan grubun azot dengesi çalışma boyunca eksi, diğer grubun artı bulunmuştur. Düşük protein alan grubun yağsız doku kütlesinde, bağışıklık yanıtında ve kas işlevinde önemli azalma olmuştur. Yeterli protein alan grupla bu değişiklikler gözlenmediği gibi, serum immun globulinlerinde. albıımin, total protein ve kas işlevinde a rtışlar olmuştur. Yaşlıların yeterli düzeyde protein alm aları sağlık durumlarının iyi durumda olması için gereklidir.

5- Gebelikteki Hipertansiyon Bozukluğunun Düzeltilmesinde Sodyum Sınırlaması: Diğer Besin Öğelerinin Alımına Etkisi

Hollanda'da preeklaınsininin düzeltilmesi için sodyum sınırlaması uygulanmaktadır. Bu çalışmada bu uygulamanın uzun dönemde besin öğeleri alımına ve doğan bebeğin sağlığına etkisi incelenmiştir. Gebeliğin 14. gününden doğum-sonrasma değin bir gruba sodyum sınırlaması (20 ınmol/ giin)yapılınış. diğer gruba normal diyet verilmiştir. Diyet öyküsii ile enerji, yağ, p ro te in , k a rb o n h id r a t, s o d y u m , p o ta s y u m ve k a ls iy u m a lım ı belirlenmiştir. Sodyum sınırlı diyette protein ahırımda 15 g/gün, yağda 20 g/ gün, kalsiyumda 350 nıg/giin azalma olmuştur, l-ııerji alımı da 0.7 mJ/giin

(13)

azalm ıştır. S o dy um sınırlı diyet alanlar gebelik süresince 6.0±3.7 k g , diğer grup 11,7±4.7 kg ağırlık kazanmışlardır. Buna karşın doğan bebeklerin doğum ağırlığı farklı b u lu n m a m ış tır (sodyum sınırlaması olanların 3.2±0.5 kg, d iğ erin in 3.4± 0.5 kg). Sodyum sınırlamasının gerekli olduğu durum da gebe k adın ın besin alim im , özellikle süt ve türevlerinin tüketimini azalmaması y ö n ü n d e u yarılm asının z orunluluğu vurgulanmıştır.

6- Em zikli G a ın b ia ’lı Annelerin K alsiyum Gereksinmeleri: K alsiyum E k le m e n in Süt K a lsiy u m İçeriği, A nnenin K em ik Mineral İçeriği v e İ d ra rla K a lsiy u m A tım ın a Etkisi

Bu ç a lış m a d a kronik olarak d ü şü k kalsiyum alımı olan (283 mg/gi'ın) GambiaMı kadınların bir grubuna emzikliliğin 10.günü ile 78. haftası arasında k a ls iy u m e k le m e s i diğerin e plasebo verilmiştir. Bövlece kalsiyum eklenen g r u b u n k a ls iy u m alım ı 714 mg/giin düzeyine çıkmıştır, kalsiyum eklemesi a n n e s ü t ü n ü n k a ls i y u m içeriğ in i ve a n n e n in kem ik m ineral içeriğini e tk ile m e m iş tir. İdrarla kalsiyum atımı kalsiyum eklenen grubun eklenm e- y e n l e ı e g ö re 4 7 ıng/giin d a h a y ü k se k bulunmuştur. Uzunlam asına idrarla k a l s i y u m a t ı m ı n d a ve k e m ik m in e ral içeriğindeki d e ğ işm e k alsiyum g e r e k s i n m e s i n e k a tk ı d a b u lu n m u ş tu r. D ü şü k kalsiyum a lın tın a uyum s a ğ la m ış o lan em zikli kad ın lara ek kalsiyum vermenin doğrudan etkisinin olm adığı (sütün kalsi_\ um içeriğini değiştirmediği), artan gereksinmenin idrarla k a ls iy u m atım ını a z alta ra k ve kemiklerden çekerek karşıladığı sonucuna va rılm ıştır. I'k k a ls iy u m u n kadınların o andaki kemik mineral içeriğine de e tk is i g ö r ü lm e m i ş t i r . A n c a k g e n e ld e dah a yüksek kalsiyum alımı olan k a d ın l a r d a ek k a ls iy u m u n bu y ö nd en etkisi bilinmemektedir. Ayrıca düşük kalsiy um aliminin uzun süreli, kemiklere etkisi de bilinmemektedir. Bu nedenle bıı a r a ş t ır m a n ı n b u lg u la r ın a d ay a n ılara k emziklilikte kalsiyum aliminin a rr tır ılm a s ın ın gere k sizliğ in i sö y lem ek doğru olmayabilir.

7- S ağlık lı İnsanlarda D iyet Yağı G astrik Lipaz Aktivitesini A rttırır Bıı a r a ş t ır m a d a 2-h aftalık y ük sek yağlı (enerjinin % 5 0 ’si) ve düşük y a ğ lı ( e n e r jin in % 2 5 ' i ) diyet verildikten sonra gastrik sıvı ilk saatte ve p e n ta g a s tı in u y a rım ın d a n bir saat sonra toplanarak gastrik lipaz ve pepsin a k tiv ite le r i ö lç ü lm ü ş tü r. Y ü k se k yağlı diyetin alıntından sonra başlangıç g a s tr ik lip az ve p e p sin aktiveteleı i diiştik yağlı diyete göre daha yüksek bulunm uştur. Pentagastı in uyarımından sonra da farklılık önemli bulunmuştur. Y ü k s e k y a ğ l ı d i y e t i n g a s t r i k lip a z a k tiv ite s in i a rttır d ığ ı ilk k ez bu a r a ş t ı r m a y l a b e l i r l e n m i ş t i r . Yağ a lın lın d a k i d e ğ iş ik liğ in gastrik lipaz a k tiv ite s in i e tk ile d iğ i s o n u c u n a varılmıştır.

(14)

8- Kctentolıunnı Eklenmiş Yemle Beslenen Tavukların Yumurtaları­ nın Alfa-Linolenik Asit ve DHA Değerleri: İnsanda Kan Lipitleri ve Platclet Fosfolipitlerinin Yağ Asitlerine Etkisi

T a v u k yemi % 0 . 10.20 d ü z e y le rin d e ketentohum ıı ıınıı ile zen- ginleştirildiğinde yumurtanın alfa-linolenik asit içeriği sırasıyla 28. 261. 527 m g/yum urta; DHA içeriği 51, 81, 87 m g/yum urta bulunm uştur. Yumurtanın kolesterol içeriği ise değişmemiştir. Sağlıklı, gönüllü 28 kişi 3 gruba ayrılarak üretilen yumurtalar günlük 4 yumurta olmak üzere 2 hafta yedirilmiştir. Ketentohumıı ile zenginleşmiş yemle beslenen tavukların yum urtalarını yiyen bireylerin total kolesterol, H D L-kolesteıol veya trigliserit düzeylerinde bir değişm e gözlenm em iştir. Bunun y a n ın d a plateletleriıı fosfolipitlerindeki n-3 yağ asitlerinde %33 artış olmuştur. DHA ise %1.5 dan 2.0'a yükselmiştir. Tavuk yemine ketentohumıı eklenerek yumurtanın n-3 yağ asitleri yönünden iyi bir kaynak durumuna getirilebileceği, böylece yumurtanın balık yerine tüketilebileceği sonucuna varılmıştır. 9- Çok Düşük Kalorili Diyetle Zayıflama Sırasında Protein M etabo­

lizması: Proteinin Korunmasında Protein ve K arbonhidratın Bağımsız Etkisinin Değerlendirilmesi

Şişman kadınlar 28 gün süre ile değişik düzeyde protein ve karbonhid­ rat içeren çok düşük kalorili (2500 kJ/giin) diyetle beslenmişlerdir. Diyet grupları protein ve karbonhidrat atımlarına göre sırasıyla 50 ve 10 g, 50 ve 76 g, 70 ve 10 g, 70 ve 86 g olarak belirlenmiştir. Yüksek karbonhidrat alan grupta azot kaybı düşük karbonhidrat alan gruptan daha düşük bulunmuştur. Azot kaybı 50 ve 70 g protein alan grupta benzerdir. Çok düşük kalorili diyette protein ve karbonhidrat vücut proteinin korunmasında etkilidir. Vücut proteini en iyi şekilde 70 g protein, 86 g karbonhidrat içeren diyetle korunmuştur. Buna göre çok düşük kalorili diyet 70 g protein, 86 g karbon­ hidrat içermelidir.

10- İnsanlarda Dirençli Nişastanın Feçes Hacmi vc Fcrmcntasyona Bağlı Olaylara Etkisi

Günlük 5.0 ± 0.4 ve 3.1 ±3.0 gdirençli nişasta verildiğinde feçes miktarı ve kolondaki ferınentasyon olayları incelenmiştir. İki diyet 3 'er hafta çapraz d ü z e n d e uy g ulanm ıştır. Feçes deney d ö n e m in in üçüncü h a fta s ın d a toplanmıştır. Günlük feçes atımı yüksek dirençli nişasta diyetinde 197 ± 37 g, düşük dirençli nişasta diyetinde 138 ± 22 g bulunmuştur (p< 0.01). l-'eçesteki bütirat ve asetat miktarlarında yüksek dirençli nişasta diyetinde önemli artışlar

(15)

olm u ştu r. Avın şekilde n işasta olmayan polisakkarit atımı da % 50 artmıştır. Bu d u ru m k olo n da n işasta bulunm asının nişasta olmayan polisakkaritleriıı f e r m e n ta s y o n u n u arttırdığını işaretlemektedir. Bireyler gaz olu şu m u nun a rttığını ve d ışk ılam a n ın kolaylaştığını belirtmişlerdir. Dirençli nişastanın kolon sağlığı için yararlı olduğu sonucuna varılmıştır.

11- M e n a p o z Ö n c c s i K a d ı n l a r d a A l k o l T ü k e t i m i n i n P l a z m a K a ro tc n o id K o n sa n tr a s y o n u n a Etkisi

K ad ınlar çapraz düzende 6 mgkarotenoidleı i içeren, izo enerjetik diyetle b e s le n m iş le r, bazı d ö n e m le rd e 30 g/giin alkol almışlardır. Alkol alınan d ö n e m d e a lfa ve b e ta -k a ıo te n konsantrasyonlarında % 19 ve % 13 artış göz le n m iştir. Bunun y a n ın d a lutein/zeaxantin konsantrasyonu düşmüştür. D a h a ö n c e y a p ıla n d eney hayvanları üzerindeki bir araştırm ada da benzer s o n u c a varılm ıştır. Alkol alımı plazm a HDL-kolesteroliinü %8 arttırmış. L D L -k o le s te ro lü n ii ise % 11 düşürm üştür.Alkolün kaıotenoidler üzerindeki bu etk isin in m ek a n izm a sın ın açıklanm ası için araştırmaların yapılm asının g e re k tiğ i belirtilm iştir.

12- S a ğ lık lı K a d ın la r d a R a m a zan O rucu Sırasında Yağ O ksidasyo- n u n d a A rtış: B ed en A ğırlığının Sürd ü rü lm esin d e U yum M e k a ­ nizm ası

T u n u s ’ lu k a d ın la rd a ram azan orucu sırasında toplam günlük enerji a l i m i n i n d e ğ i ş m e m e s i n e k a r ş ı n , b e s in ö ğ e le r i a tı m ı n d a f a r k l ıl ık l a r g ö z le n m iş tir. O ruç beden ağırlığı ve bileşimini etkilememiştir. Plazm a in- su lin k o n s a n tr a s y o n u n u n azalm a sın a paralel olarak enerji harcam asının a z a ld ığ ı belirlenm iştir. O ru ç sırasın da yağ oksidasyonunda artış, karbon­ hidrat o k sid a s y o n u n d a düşüş olmuştur. Bu sonucun beden ağırlığını korumak için o l u ş a n u y u m d a n ileri g ele b ile c e ğ i s o n u c u n a varılmıştır. R am azan s ü r e s i n c e d i y e tin y a ğ içe riğ in in arttığı gö zlenm iştir. Yağ o k s id a s y o n u h ız la n a r a k fazla a lm a n yağ ın birikimi ön len m iş olabilir. Bövlece beden a ğ ırlığ ı v e b ileşim i k o ru nabilir

13. E r g e n lik Ö n c c s i Ç o c u k la r d a Dolaylı K alorim etre Y ö n te m iy le 24- S a a t l i k E n e r j i H a r c a m a s ı n ı n Ö lç ü m ü ve G e n ç Y e t iş k i n l e r l e K a rşıla ştır ılm a sı

Bu ç a lış m a d a ergenlik öncesi (10 yaş) ç ocuklar ile genç yetişkinlerin ( 1 8 - 2 3 y a ş ) 24 s a a t l ik e n e r j i h a rc a m a la rı n o rm a l a k tiv ite d ü z e y in d e ö lçü lm ü ştü r. Yağsız doku kütlesine göre uyarlandıktan sonra günlük ve uyku

(16)

sırasındaki enerji harcaması çocuklarda sırasıyla %35 ve % 27 daha yüksek bulunmuştur. Her iki grupla da uyku sırasında enerji harcamasında %2 azalma olmuştur. Kalp hızı kızlarda erkeklerden daha yüksektir. Bisikletle aktivile sırasındaki enerji harcaması yağsız kütleye göre hesaplandığında gruplar arasında fark bulunmamıştır. Uyku enerji harcaması çocuklarda kızlar için 138 ± 9 kJ/kg yağsız kütle, erkeklerde 134±9 kJ/kg yağsız kütle bulunmuştur. Genç yetişkinlerde bu değerler kadın için 86±5. erkek için 80±8 kJ/kg dir. DEH (dinlenme enerji harcaması) erkekle 143±4. kadında 144±9 kJ/kg yağsız kütle bulunmuştur. Çocuklarda DEH erkekte 237±19, kızda 250 ± 25 kJ/kg yağsız kütledir. Kalp hızı uykunun ilk saatinde düşmüş daha sonra düşüş yavaşlamıştır. Erkek ve kadında kalp hızı farklı bulunmamıştır.

14- Egzersiz Şişman Kadınlarda Orta Düzeyde Enerji Sınırlamasında Diyet Uyumsuzluğunu Düzeltir

Şişman kadınlara (yağ kütlesi % 45±5) haftada 1 kg yitirecek şekilde zayıflama diyeti uygulanmıştır. Bir grup egzersiz yaparken, diğer grup yapmamıştır. Program 12 hafta sürmüştür. Diyetin enerjisi BMH nın % 7 5 ’ini karşılayacak düzeydedir. Egzersiz grubuna haftanın 3 günü 45'er dakikalık denetimli aerobik egzersiz (V O ,M ax% 65 d üzeyinde) yaptırılmıştır. Enerji harcamaları çift işaretli su yöntemiyle yapılmıştır. Diyet uyumsuzluğu önerilen alımla, gerçekleşen alım izlenerek belirlenmiştir. Her iki grupta önerilene yakın düzeyde enerji almışlardır. Enerji harcamasının ölçümü egzersiz grubunun önerilen diyete daha uyumlu olduğunu göstermiştir. Buna göre enerji sınırlaması ile birlikle egzersiz yapılması diyete uymada etkin olmaktadır. Kilo kaybı egzersiz yapan ve yapmayan grupta sırasıyla 10.8±3.2 ve 8.1±2.3 kg bulunmuştur. Enerji açığı egzersiz yapan ve yapmayan grupta sırasıyla 1029±239 ve 7I5±249 kkal/giin olarak belirlenmiştir. Egzersiz yaptırılması önerilen diyetin daha iyi uygulanmasını sağlamaktadır.

15- Şişman Kadınlarda Zayıflamanın Serum Lipitleri ve Lipoprotcinlcri İle İlintisi

Birçok araştırıcı şişman bireylerin %10 oranında zayıflamalarının se­ rum lipitlerinde olumlu değişme yaptığını ileri sürmüşlerdir. Bu çalışmada şişman kadınlar (BKI: 36.24±6.1) 48 haftalık zayıflam a p ro g ra m ın a alınmışlardır. İlk 16 haftalık sürede günlük enerji alımı 925 kalori olarak belirlenmiştir. Daha sonra enerji açığı 1200-1500 kal olacak şekilde diyet ayarlanmıştır. Başlangıç 8.. 24. ve 48. haftalarda antropometrik ve lipit ölçümleri yapılmıştır. İlk 8 haftada kiloda % 1 1.1 azalmaya paralel olarak tı igliseı itte %22.7. total kolesterolde % 15.7 düşüş gözlenmiştir. İkinci 8

(17)

h a fta d a kilod a 4.7 kg azalm a olmuştur. Böylece beden ağırlığının %16.4'ii y itirilm iştir. P ro g ra m ın 8 ile 24. haftalarında trigliserit, total ve L D L - k o le s te ro ld e sıra sıy la % 5 . 2 , 4.2 ve 4.5 artış olmuştur. Şişman bireyin % 10-15 z a y ıfla m ası kan lipitlerinde belirli düzelmeyle sonuçlanm asına karşın, diy ette m ak ro b e sin öğesi y önünden uygun değişiklik yapılmadığı sürece bu d ü z e lm e sınırlı kalmaktadır.

16- B e b e k M a m a la r ın ın G üv enilir Protein Enerji Oranı Nasıl O lm a lı­ d ır

Süt esaslı m a m a ile beslenen bebeklerin (8-112 günlük) bir grubu 8-27 g ü n a ra s ın d a 1.56 g /l 00 kalori ve 84-111 gün 1.25 g / l 00 kalori düzeyine inen m a m a ile beslenm işlerdir. Büyüm e hızı, serum albüm in ve üre azotu sa p ta n a ra k kontrol grubu ve diğer örnek gruplarla karşılaştırılmıştır. Ağırlık kazan ım ı ve serum album in y ö nünden deney grubu ile diğer gruplar arasında fark g ö z le n m em iştir. Boy uzaması deney grubunda örnek gruplardan düşük b u lu n m u ş tu r. Aynı şek ild e üre azotu deney g rubunda örnek gruplardan d ü ş ü k tü r . B u n a g ö re d e n e y d e kullanılan m am anın p ıo te in -e n e rji oranı g ü v e n il ir dü z e y in altındadır. M am aların güvenilir protein-eneıji oranının 2.1 g / l 00 kalori c iv a rın d a olması gerekliği, şu anda piyasalarda bulunan m a m a la r ın bu y ö n d e n uygun olduğu so n u cu na varılmıştır.

1 7 - S ı n ı r d a B e s l e n m e D ü z e y i o la n E m z ik li K a d ı n l a r ı n P r o t e i n G er e k sin m e si

M e k s i k a 'd a y o k s u l o la r a k kabul e dilen bir g ru p em zikli k a d ın ın , e m z ik liliğ in 2-6 a y ın d a azot dengeleri saptanmıştır. Kadınların BKI değerle­ ri 2 l . 8 ± 2 d ü z e y in d e d ir. A zot dengesi 0.8, 1.0. 1.2 g/kg düzeyinde karışık ( % 7 0 ’i bitkisel) protein al urunda saptanmıştır. Azot dengesi 178.9±25.8 m g N (1.1 g /k g protein) alımı ile sağlanmıştır. Bu değerin önerilere yakın olduğu s o n u c u n a varılm ıştır. Diyet proteininin sindirilebilirliği % 86.3±1.1 olarak belirlenm iştir. A nnelerin bebeklerinin büyüm e durumu 4 aya kadar Amerikan s ta n d a rtla rın ın 50 peı sentilinde seyretmiş, daha sonra 10. persentile inmiştir. D iyet p ro te in in ç o ğ u n lu ğ u bitkisel kaynaklardan g eldiğinde (40 g civarında d iy e t p o s a sı içe rm e k te) g ü v e n ilir protein gereksinm esinin 1.4 g/kg olması g e re k tiğ i s o n u c u n a varılmıştır.

18- Ş i li'n in Y oksul K en tli N ü fu s u n d a E m zirm e Süresi ve Tek Başına A n n e S ü t ü y l e B eslen en B ebeklerin B ü yüm e D u ru m u

S a ğ lık lı b e b e k le rin hepsi d o ğ um u n 3 0 ’uncu gününe değin sa d ec e an ne s ü t ü y l e b e s le n m iş le rd ir. S a d e c e an n e sütüyle beslenen b ebek oranı 6 ayda

(18)

% 6 3 , 12 a y d a % 2 4 'd ü r. Sadece anne sütüyle 12 ay beslem e olasılığı doğ um ağırlığı ve anne ağırlığı fazla olan ve 6 aya kadar günde 7 ve daha sık emzirilen b e b e k le r ara sın d a da h a yü k se k bulunmuştur. Bebeklerin boy ve ağırlık artışlarının W H O /N C H S standartlarına göre izlenm esiyle anne sü tü nün yeterliliği belirlenmiştir. A nne ve bebek sağlıklı old uğunda anne sütü ilk aylard a yeterli büyüm eyi sağlamaktadır. Bebeklerin ağırlık kazanm aları 1. ayda 1059±304 g, 2. ayda 1029±258 g, 3. ayda 930±225 g, 4. ayd a 718± 186 g. 5. ayda 588±193 g, 6.ayda 460±189 g bulunmuştur. B un a göre 4. aydan sonra büyüm e hızında yavaşlama olmaktadır. Emzirmeyi o lum lu etki­

leyen faktör bebeğin istediği anda emzirilmesidir. Bebeğin sık aralıklarla emzirilmesi büyüm e ve sağlığını olumlu etkilediği gibi gebelikten korunmada da yararlı olmaktadır. Emzirme süresi ve ek besinlere b a şlam ada sağlık personelinin m üdahalesinin etkili olduğu sonucuna varılmıştır. A nnenin gebelikte iyi beslenerek yeterli ağırlık depolaması em zirm e sıklığını olumlu yönde etkilemektedir.

19- A d olcsanlara Doğum Sonrası Folik Asit Eklenm esi: A n n e Folat vc Çinko D u ru m u ile Süt Bileşimine Etkisi

Folik asit DNA, RNA ve protein sentezindeki temel işlevlerinden dolayı gebelik ve emziklilikte önem taşır. Bu çalışmada adolesan em ziklilerin bir g rubuna 300 mikrogram/gün folat, diğer grubuna plasebo verilerek 4. 8 ve 12 haftalarda ölçümler yapılmıştır. Folat, demir, vitamin B,, ve çinko alınılan önerilenin altında olan emzikli oram sırasıyla; % 7 1,48,67 ve 60 bulunmuştur. Bu besin öğelerinin kan düzeyleri normal sınırlar içinde bulunmuştur. Bunun nedeni gebelikte ek alıma bağlanmıştır. Kırmızı kan hücresi plazm a folat konsantrasyonları çinko konsantrasyonu ile negatifyönde ilintili bulunmuştur. Ek folat alm ayanlarda kırmızı kan hücresinin folat içeriği 4 ve 12 haftalarda düşük bulunmuştur. Diişiiş 4 haftada % 31. 12 haftada % 34 dür. Ek folat alımı bu düşüşü önlemiştir. Ek folat alımı sütün folat içeriğini etkilememiştir. F o la tla çink o a r a s ın d a a n ta g o n is t etk ile şim o la b ile c e ğ i, bu d u r u m u n araştırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

20- Yüksek Kalsiyum Alımı Olan Çok Düşük Doğum Ağırlıklı Bebeklere Fosfor Eklemesinin Mineral Dengesine Etkisi

Doğum ağırlığı 715-1510 g arasında değişen bebeklerin sürekli y üksek k a lsiy u m a lı n ıl a n sıra s ın d a d eğ işik d ü z e y d e fo sfo r a lın lın d a m in e ral dengeleri ve büyüm e durumları saptanmıştır. Diyetlerin fosfor içeriği 106 mg/100 kkal, 120 m g/100 kkal şeklinde düzenlenmiştir. Kalsiyum içeriği ise

(19)

180 m g/1 0 0 kkal düzeyinde tutulmuştur. Yüksek fosfor alımı yum uşak do ku n u n fosfor gereksinmesini sağlamıştır. Yüksek kalsiyum içeren m ama ile b eslenen çok düşük ağırlıklı bebeklerin fosfor gereksinmelerinin arttığı s o n u c u n a varılmıştır. Çok düşük doğum ağırlıklı bebekler için önerilen m am anın kalsiyum -fosfororanının 2:1 olduğu, bunun 1.6:1 ile 1.8:1 şeklinde dü z e ltilm e sinin uygun olacağı belirtilmiştir.

21- D iişük B a k ır İçeren Diyetin İnsanın İmmün Yanıtına Etkisi

Bakır birçok enzim için kofaktör olduğundan insan beslenmesinde elzem m inerallerd en dir. Bu çalışm ada değişik düzeyde bakır içeren diyetler ( 24 gün 0.66 mg, 42 gün 0.38. 24 gün 2.49 mg bakır) verilerek immün yanıta etkisi incelenm iştir. G ün lü k 0.38 mg bakır içeren diyet alımı perferdeki mononiikleer hücrelerin çoğalma hızım önemli şekilde düşürmüş, dolaşımdaki P hü crelerin yüzdesini arttırmış, fakat serum interleukin 2 alıcı konsantras­ y o n u n u . periferideki m onosit, nötrofil veya T hücrelerin yüzdeleri veya nötı ofil lag ozite aktivitesini etkilememiştir. Günlük 2.49 mg bakır alımı ile etkilen en param etrelerdek i düşüş durdurulmuş, fakat başlangıç düzeyine ge ri d ö n d iir ü le ın e m iş lir. B u n a karşıtı plaz m a bakır ve seruloplazm in konsantras-yonlarıııdaki değişmeler başlangıç düzeyine çıkarılmıştır. İmnıun y a n ıtta k i bakıı ye tersizliğine bağlı değişmenin günlük 2.49 mg bakırla daha ıızıııı sü re d e düz e ltile b ilm e olasılığının araştırılmasının gerektiği sonucuna varılmıştır.

2 2 - İdrar K a lsiyu m , Sodyum Atımı ve Genç Kadınların Kemik Kütlesi K e m ik sağlığı için genç y aşta kalsiyum dengesini artıda tutarak kemik k a ls i y u m iç e riğ in in en y ü k s e k dü zey e çıkarılm ası öneııı taşır. İdrarla k a l s i y u m a tım ı k e m i k le k a ls iy u m birik im in in lemel dayanağıdır. Bu ç a l ı ş m a d a e r g e n l iğ i n ikinci b a s a m a ğ ın d a k i kadınların a n tıo p o m e trik ö lç ü m le r i. 3 g ü n lü k besin tüketimleri, kemik kütleleri .idrarla kalsiyum ve s o d y u m atım ları incelenmiştir. İdrarla sodyum atımının kalsiyum atımının b a şlıc a be lirleyicisi olduğu görülmüştür. Günlük kalsiyum aliminin artması idrarla k a lsiy u m atımını arttırmıştır. Kalsiyum alımı kemik kütlesini pozitif, k a ls iy u m atım ı ise n e g a ti f y ö n d e etkilemiştir. Sodyum aliminin artması . k a ls iy u m a tım ın ı arttırmıştır. Kalsiyum atımını arttıran birinci faktörün s o d y u m o ld u ğ u belirlenm iştir. Kalsiyum birikiminin hızlı olduğu gençlik ç a ğ ın d a düşiik kalsiyum alımı ve yüksek sodyum alımı ile kalsiyum atımının a rtm asının kalsiyum birikimini azaltacağı dolay ısı ile kemik kütlesinin doruğa ulaşmasını engelleyeceği vurgulanmıştır. Diyetle protein alımı idrarla kalsiyum

(20)

atımını etkilememiştir. Yetişkinlerde protein aliminin artması idrarla kalsiyum atımını attırmasına karşın gençlerde bu ilintinin bulunmaması, gençlikte amino asitlerin daha çok sentez için ku lla n ılm ış o lm a sın a bağlanmıştır. Menapoz sonrası kadınlarda gözlenen kafeinin idrarla kalsiyum atımını artırması şeklindeki bulgu gençlerde saptanamamıştır. Zira bu grubun kafein alımı düşük (18 mg/gün) bulunmuştur. Araştırmada kalsiyuın-foslor oranı 0.8 bulunm uştur ve bu düzeyin kalsiyum atım ını e tk ilem ed iği belirlenmiştir. Kemik sağlığını korumak için özellikle düşük kalsiyum alımı olanların tuzu azaltmaları, çocukların tuzlu yeme alışkanlığı geliştirmemeleri önemlidir.

23 - Yaşlı Bireylerin Mineral Gereksinmeleri

Yaşlı bireyler arasında yetersiz alıma bağlı mineral yetersizliklerinin görülebildiği bildirilmiştir. Ancak yaşlıların mineral gereksinmelerine ait veriler çok sınırlıdır. Değişik mineraller ile kronik hastalıklar arasındaki etkileşimlerin de araştırılması gerekmekledir.ABD’inde önerilen mineral gereksinmelerinin (RDA-1989) bazılarının yeterli, bazılarının ise tekrar gözden geçirilmesinin gerektiği vurgulanmıştır. Önerilen 800 ırıg kalsiyumun yetersiz olduğu, magnezyum ve krom için önerilen miktarların (sırasıyla 4.5mg/kg ve 200 mikrogram/giin) ise gereğinden yüksek olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında önerilen çinko, demir, bakır ve selenyumun (sırasıyla 15 mg/gün, 1.0 mg/gün, 1.5-3.0 mg/gün, 70 mikrogram/giin) uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Fosfor, iyot, manganez, flor ve molibden için önerilen miktarların yeterliliğini değerlendiren verilerde bulunmamaktadır. Birçok yaşlının diyetle önerilen düzeyde kalsiyum alamadığı, kalsiyumun biyoyararlılığında yaşa bağlı azalmanın olduğu ve bunun da D vitamini ile ilintili olabileceği belirtilmiştir. Güvenilir kalsiyum alım düzeyinin erkek ve östrojeni yeterli kadın için (65 yaşa kadar) 1000 mg/gün , östrojeni yetersiz ve 65 yaş üstü kadın ve erkek için 1500 mg/gün olması gerektiği savunulmuştur. Ancak aşırı kalsiyum aliminin diğer minerallerin biyoyararlılığı üzerindeki olumsuz etkisi de düşünülerek konunun araştırılması gerektiği vurgulanmıştır.

24- Genetik Tat İşaretlerinin Besin Tercihine Etkisi

Tat algılama besin seçiminde etkilidir. Bebek tatlı tattan hoşlanırken, acı tadı reddeder. Genelde tatlı tat enerjiyi, acı tat ise toksisiteyi ifade eder. Bitkisel kaynaklı alkoloidler ve glikosidler acı tat oluştururlar. Acı tat duyarlılığının genetik olduğu ileri sürülmüştür. Phenylthiocarbamide (PTC) ve 6-n-propylthiouracil (prop) bulunan çözelti bazı bireylerde acı tat olarak a lg ıla n ırk e n , b a z ıla r ın d a ta ts ız o la ra k a lg ıla n m a k ta d ır. P T C 'v i acı

(21)

a lg ıla y a n lard a bunu deneten gen bulunmaktadır. PTC'yi tatsız algılayanların o ran ı A v ru p a ve K u zey A m e rik a ülkelerinde en yiiksekken.Asya,Afrika ve A m e rik a n y e rlile rin d e düşüktür. Başka bir deyişle acı tat algılanm am asına n eden olan gen taşıy a n la r A vrupa ve Am erika ‘da yüksek Asya ve Afrik a’da d üşüktür. Test alg ılam anın ergenlikte yükseldiği, kızların erkeklerden 3.8 ay ö n c e P T C ’yi a lg ılam a olgunluğuna ulaştığı belirtilmiştir. Bitkilerde bulunan p h y to e s t r o g e n l e r o la ra k bilinen bileşiklerin hormon alıcıları ile bağlanarak h o r m o n - b a ğ ım lı k a n s e r riskini azalttığı bildirilmiştir. Yine lahana türü s e b z e le r d e b u lu n a n indollerin. turunçgiller, turpgiller, soğan gibi meyve ve sebzelerde bulunan flavonoidlerin kanser riskini azalttığı sitokrom p-450 enzim s is te m in i u y a ra ra k zararlı korsinojenlerin ve kanser ilerletici faktörlerin e tk ilerin i azalttıkları bildirilmektedir. Bu nedenlerden dolayı günlük diyette sebze ve m eyve tüketim inin arttırılması önerilmektedir. Bazı bireyler indolleri içeren p ırasa, lah a n a gibi özel tat oluşturan sebzeleri sevmemektedirler. Bu d a v ra n ış ın gen etik dayanağı olabileceği düşünülmelidir.

2 5 - Ö d e n d i M ııltipl O r g a n Yetm ezliğinde Ultrasonla Kas Kalınlığın m Ö lç ü l m e s i Yağsız D oku K aybın ın Belirleyicisi Olabilir

M ııltip l o r g a n y e t m e z l i ğ i n d e kas e rim es i o lm a s ın a karşın ödem y ü z ü n d e n b e d e n b ileşim in deki değişim bilinemeyebilir. Beden bileşiminin ö l ç ü m ü n d e k u lla n ıla n b irç o k tek n ik bu d u ru m d a y etersiz kalabilir. Bu ç a lış m a d a d iğ er tek n ik le r ile ultrasonla ölçülen beden bileşimindeki değişme ara sın d ak i ilinti belirlenmiştir. Ultrasonla biseps orta noktası, kol ortası, kalça o rtası ö lçü le rinin toplam ı, deri kıvrım kalınlığı ile bulunan yağsız külle doğru k o r e la s y o n g österm iştir. M u İt iple organ yetmezliği ile oluşan kas erimesinin b e l i r le n m e s i n d e ııllrason tekniğinin uygun olduğu sonucuna varılmıştır. 2 6 - S e r b e s t Y a ş a y a n Yaşlı B irey lerd e D ü şü k K olesterol K on san trasyo ­

nu: D iy e t v e B e s le n m e D u ru m u y la İlintisi

Bazı e p id e ın iy o lo jik çalışmalar, hipokolesterolem inin k aıdiyovaskular h a s t a l ı k l a r d ı ş ı n d a k i ö l ü m l e r l e ilgili o lab ile c e ğ in i işaretlem ektedir.B u ç a l ı ş m a d a s e rb e s t y a ş a y a n yaşlı bireylerde hipokolesteıolem ide etkisi olan b e s le n m e faktörleri incelenm iştir. Kolesterol düzeyi en düşük olan grubun T , v e p r e a lb ıım in k o n s e n tıa s y o n la rı d ü şü k bulunmuştur. Aynı z a m a n d a b u n l a r d a m en ta l p e rf o r m a n s ölçiitti olan Folstein puanı da düşüktür. Enerji ve be sin ö ğ e le ri alım ı farklı bulunmamıştır. Oniki bireyin kolesterol konsan­ t r a s y o n u 3.62 m ınol/I ııin altın d a bu lu n m u ş ve bunların serbest T , , serbest T , v e p r e a lb ıım in k o n s a n tra sy o n la rı düşük, fakat enerji ve besin öğeleri a l ı n ı l a n y e te r li o la r a k belirlenm iştir. D üşük kolesterolün, enerji ve besin

(22)

öğeleri alımı ile ilgisinin olmadığı, fakat sağlıkla ilgili bazı göstergelerle ilgili olduğu sonucuna varılmıştır. Düşük kolesterol düzeyinin düşük apoB, apoA-I ve HDL ile ilintili olduğu belirlenmiştir. Düşük kolesterolle düşük T , ilintisinin belirli olmayan “düşük kolesterol sendrom u”nun varlığım işaretlediği görüşüne varılmıştır. Yaşlılar arasında lıipokolesterolem i olgusunun çok yaygın olmadığı da belirtilmiştir.

27- Rat S ü t ü , İnsan Sütü vc Bebek Mamalarında Im m unoreaktif Öğe P vc Kalsitonin Gen- İlintili Pcptid (CGRP)

Bu çalışmada insan ve rat sütü ile bazı bebek mamalarında immunoreaktif öğe P ve CGRP incelenmiştir. Rallarda amniotik sıvıda bu öğeler ölçülebilir düzeyin altında iken, sütte emzikliliğin ilk gününde yüksek, dalıa sonra gittikçe azalan miktarlarda bulunmuştur. İnsan sülünde 15 haftada öğe P ve C G R P konsantrasyonları oldukça yüksek (sırasıyla 129.2±27 ng/L ve 4.5±0.7 m eg/ L) bulunmuştur. Bebek mamalarında bu öğelerin olmadığı belirlenmiştir. Öğe P ve CGRP mn yenidoğanda büyümeyi hızlandırıcı ve gastı ointestinal sistemde mukozayı koruyucu olabilecekleri belirtilmiştir. Bu çalışmanın sonucu yenidoğan için insan sütünün üstünlüğünü bir kez daha göstermesi açısından önem taşımaktadır.

28- Sağlıklı B ireylerde Sukroz P o lic s tc r vc P lazm a K a r o t c n o id Konsantrasyonları

Sukroz poliester, yağ benzeri bir maddedir. Yağ tadı ve görünümünde olmasına karşın sindirim aygıtında sindirilmediğinden “yapay yağ’' olarak bilinir. Bazı yağların enerji değerini düşürmek için kullanılır. Sukroz poliester (SPE) sükrozun yağ asil esteridir. Kimyasal yapısı ve fiziksel özelliği trigliseritlere benzemesine karşın insanda sindirilmez ve emilm ez. Bu çalışmada günlük alınan 12.4 g veya 3 g SPE nin plazma karotenoid ve vitamin E konsantrasyonlarına etkisi incelenmiştir. Günlük 12.4 g SPE alınması plazma beta-karoten konsantrasyonunu % 34, ve laykopeni % 52 düşürmüştür. Beta - kriptoksantin, lütein ve zeoksantin konsantrasyonlarında daha az fakat önemli düşüşler olmuştur. SPE 3g/ gün verildiğinde beta- karotende %20, laykopende %38 düşüş olmuştur. Karotenoidlerin sağlık üzerindeki olumlu etkileri düşünüldüğünde enerjisi sınırlı SPE içeren diyet yağlarının kullanımının olumsuzluğu ortadadır. Karotenoidler A ve E vitaminlerinin biyoyaıarl ılıkları düşünülerek bu öğelerin belirli miktarda yağ bulunan yemeklerle alımına, düşük miktarda bile olsa yapay yağların alımına dikkat edilmesi sağlık açısından önemlidir.

(23)

2 9 - B e ta - K ıırotcn A lım ı İle P la z m a vc A d ipoz Dokunun K arotenoidlcr ve R c t in o id l c r K o n s a n tr a s y o n la r ı A rasında İlinti

K a ıo te n o id le r in k a n s e r riskini azalttığı ve çok yüksek dozda (300 mg/ g ü n ) a lın d ığ ın d a bile toksik olmadığı bildirilmiştir. Ancak Finlandiya’da 5-7 vıl s ü re ile g ü n l ü k 20 m g beta-k arolen aliminin sigara içen erkek grubunda a k c iğ e r k a n s e r in d e n ö lü m ü arttırdığı rap o r edilmiş ve yüksek doz karoten a lim in in gü v e n ilirliğ i tartışılm ay a başlanmıştır. Bu çalışmada vejeteryan ve karışık b eslenenlerle 3 hafta süre ile 90 mg bela-karoten verilen kadınlarda p l a z m a v e a d i p o z d o k u k a r o t e n o id ve retinoid düzeyleri ölçülm üştür. V e je te ry a n la m ı k a ro te n o id a lın ıla n ve plazm a konsantrasyonu, karışık b e slenenlerden y üksek bulunmuştur. Plazma retinoid düzeyi ise farklı değildir. G ü n lü k 90 m g beta-kaı oten alanların plazma karoten düzeyinde artış olurken p la c e b o ala n la rd a bir d e ğ iş m e olmamıştır. İki gruptada plazma retinoid kon­ sa n tra sy o n u değişm em iştir. Bireyler 120 mg/gün beta karoten aldıktan sonra a d i p o z d o k u k a r o t e n k o n s a n t r a s y o n u y ü k s e li r k e n p la c e b o a la n l a r d a değişmemiştir. A dipoz dokunun retinoid konsantrasyonundaki değişme gruplar a ra s ın d a farklı bulunm am ıştır. Araştırm a sonuçları beta-karotenin anlikanser etkisinin m o le k ü lü n O , tutucu özelliğinden kaynaklandığını işaretlemektedir. K a ro te n alım ı bazı b irey lerd e adipoz dokuda retinoik asit konsantrasyonunu b ira z a rttırm ıştır. B u n u n etkisinin araştırılmasının gerektiği vurgulanmıştır.

3 0 - D e m i r D e p o la r ı vc E m ilim i: Kan Bağışı Yapmanın Etkisi

Yaş o rta la m a s ı 67 .7 ± 3 .7 yıl olan, 3.5 yıllık sürede değişik zamanlarda 15 iinite kan bağışı y a p a n 36 bireyin d e m ir depoları ve dem ir emilimleri ö l ç ü l m ü ş t ü r . B a ş l a n g ı ç ta d e m i r d e p o s u erk e k lerd e 12.45±3.09 mg/kg, k a d ın la r d a 12 .5 3 ± 3 .2 4 m g /k g olarak saptanmıştır. Araştırmayı 20 erkek ve

16 k a d ın t a m a m l a m ı ş ve bu n lard a n 6 erkek ve 16 kadın d em ir tableti a lm ışla rd ır. B u n u n la birlikte diyetle alınan d e m ir miktarı günlük erkeklerde 2 0 m g, k a d ın la rd a 1 8 m g olarak belirlenmiştir. Erkeklerde ek demir alımı d e m i r d e p o la r ın ı e tkilem em iştir. D em ir deposu ek alanlarda 9.52± 2.57 mg/ kg a lm a y a n l a r d a 11.3 1±2.74 m g/kg olarak bulunmuştur. K adınlarda ise ek d e m i r a lm a y a n la rın dem ir deposunda alanlara göre daha düşük gözlenmiştir. A z a m i d e m i r e m ilim i erk ek lerd e 4.10 mg/gün, kadınlarda 3.55 mg/gün b u lu n m u ş tu r. D e m ir de p o su dolu olduğu zaman dem ir emilimi kayıpları y e rin e k o y a c a k m ik tarlarda ayarlanmaktadır. Demir deposu doruk noktasına e r k e k l e 4 0 y a ş c iv a r ın d a , k a d ın d a m eııapoz sonrası erişm e k ted ir. Bu y a ş la r d a n s o n ra d e m i r e m ilim in d e artış ancak kan veya dem ir kavbı olduğu z a m a n a rtm ak la d ır.

(24)

31- Amerikan Kalp Derneği Diyetinin Kilo Vermeden ve Kilo Verilerek U y g u la n m a s ın ın O rta Yaş Ş işm a n E r k e k ve K a d ın d a K an Lipitlerine Etkisi

BKI 30±5 olan 42 orta yaş erkek ve kadın 3 ay şiire ile Amerikan Kalp Demeğinin önerdiği diyeti almışlardır. Bu diyette enerjinin % 52±6'sı karbonhidrattan, % 18±2'si proteinden, %30±4 yağdan sağlanmaktadır. Doymuş yağ enerjinin %8±2'sini oluşturmakta ve 1000 kalori için yaklaşık 100 ıng kolesterol içermektedir. Dalıa sonra bireyler 9 ay süre ile fiziksel aktiviteleri arttırılarak zayıflatılmışlardır, bunu izleyen 9 ayda da kilolarını korumuşlardır.

Üç aylık Amerikan Kalp Derneği diyetinin uygulanmasıyla plazma trigliseritte % 11, plazma kolesterolde % 16, HDL-kolesterolde % 17, LDL- kolesterolde %14'liik düşüşler olmuştur. Dokuz aylık aktivite programı sonunda bireyler 9.8±4.3 kg zayıflamışlardır. Bu dönemde trigl iseritte % 17 lotal kolesterolde %4, LDL-kolesterolde %7 azalm a o lu rk e n , HDI.- kolesterolde %15 artış olmuştur. Bu değerler kilonun kontrol edildiği dönemdeki değerlerden farklıdır. Kolesterol düşiiriicii diyetle birlikle fiziksel aktivite arttırılarak fazla kilo vermenin kan lipitlerini olumlu yönde etkilediği sonucuna varılmıştır.

32- Şişman Kadınlarda Egzersiz Yapılmadan ve Yapılarak 8- Haftalık Enerji Sınırlaması Sırasında Enerji Dengesi

Yirmi şişman kadın 4 hafta süre ile enerjisi çok sınırlı (2 MJ/gün) diyet daha sonra 4 hafta enerjisi daha az sınırlı (3.5 MJ/gün) diyeti egzersiz yapmadan ve oıta düzeyde egzersiz yaparak tüketmişlerdir. Enerjisi sınırlı diyet egzersizle birlikte alındığında yalnız enerjisi sınırlı diyete göre yağ kütlesinde önemli kayıplar (7.8 ve 5.5. kg) olmuştur. Çiftli işaretlenmiş su yöntemi ile ölçülen metabolikhızher iki dönemde de benzer şekilde düşmüştür. Enerji açığı diyet+ egzersiz döneminde yalnız diyet dönemine göre daha fazladır. Diyet + egzersiz uygulamasında yağsız doku korunurken yağ kütlesinde azalma daha çoktur. Her iki uygulamada fiziksel aktivite için harcanan enerji değişmemiştir. Bunun nedeni egzersiz yapanların diğer aktiviteleri daha az yapmış olabileceklerine bağlanmıştır. Genelde enerji sınırlam ası günlük fiziksel ak tiviteleri etkile m e m iştir. Ş iş m a n lığ ın düzeltilmesinde enerji sınırlaması ile birlikte orta düzeyde egzersiz yapmanın beden bileşimini ve enerji harcamasını olumlu yönde etkileyebileceği sonucuna varılmıştır.

(25)

3 3 - Z a y ı f l a m a y a D ir e n ç li Ş iş m a n B ireylerd e E n erji M etabolizm ası E k o n o m ik y ön d en gelişmiş toplum larda şişmanlığı düzeltmek için önemli ç a b a l a r g ö s te r ilm e s in e k arşın kalıcı başarılı sonuçlar elde edilememektedir. Bazı b ireylerd e ırıetabolik hız düşüktür ve karbonhidrata göre yağ oksidasyonu d a h a y a v a ştır. B u b ire y le r z a y ıf la m a d iy etlerine dirençlidirler. Bu bireyler z a y ıfla s a la r bile diyeti bırak tık ların da tekrar kilo almaktadırlar. Bu çalışmada y a ş la r ı 4 3 ± 1 3 yıl, a ğ ırlık ları 8 0 .6 ± 1 0.2 kg, y a ğ kütlesi % 30±7, daha önce 14 a y d a 5.7 k g z a y ıfla d ık ta n s o n ra 2 a y d ır bu kiloyu koruyan bireylerin 24 sa a tlik en erji h a rc a m a la rı, y a ğ o k s id â s y o n u n u n karbonhidrat oksidasyonuna o r a n ı, s o lu n u m cih a z ı ile ö lçü lm ü ştü r. Elde edilen veriler benzer özellikteki kontro l g r u b u y la karşılaştırılm ıştır. Deney grubunun enerji harcaması yağsız k ü tle , y a ğ k ü tle si, y a ş ve c in siy e t uyarlaması yapıldığında benzer bulunmuş, fa k a t 2 4 s a a tlik s o lu n u m indeksi ve u yku sırasındaki solunum indeksi deney g r u b u n d a d a h a yük sek tir. D e n e y grubundakilerin yağ oksidâsyonunun yavaş o l d u ğ u v e b u n u n d a te k r a r k ilo a lm a d a etkin olduğu s on ucuna varılmıştır. B u n e d e n l e ş i ş m a n l ı ğ ı n d ü z e l t i l m e s i n d e ve k o r u n m a d a diy et y a ğ ın ın a z a ltılm a s ın ın ve fiziksel aktivite ile azaltılmasının ve fiziksel aktivite ile yağ y ık ım ın ın h ızla n d ırılm as ın ın gerekli olduğu vurgulanmıştır. Zayıflam a diyeti ile belirli k ilo y a inen birey fiziksel aktivitelerini azaltmamaya ve kilo koruyan d iy e te u y m a y a ö z e n g österm elidir.

3 4 - M e n a p o z S o n r a s ı K a d ı n l a r d a S o d y u m v e K a ls iy u m A lim in in B ö l g e s e l K e m i k Y o ğ u n lu ğ u n a Etk isin in U z u n Süreli A raştırılm ası O s t e o p o ı o z i s ö n e m li h a lk sağlığı sorunlarındandır. Çeşitli faktörlerin o s te o p o r o z is o l u ş u m u n d a etkili olduğu ileri sürülmüştür. Bunların başlıcalan; h a re k e ts i z li k , k a lıtım s a l d u y a rlık , sigara içimi ve çeşitli diyet faktörleridir. D iy e t f a k tö r le ri a ra s ın d a k a lsiy u m ve D vitam ini y a n ın d a sodyumun önemli o l d u ğ u r a p o r e d ilm iştir. Bu ç a lış m a d a m e n a p o z sonrası 124 kadında 2 yıl b o y u n c a idrarla s o d y u m atımı ve kalsiyum aliminin kalça, kemik yoğunluğuna e t k i s i i z l e n m i ş t i r . K a l s i y u m a lım ı ve id ra r d a s o d y u m a tım ın ın k e m ik y o ğ u n l u ğ u n d a k i d e ğ iş m e ile ilintili o ld uğ u belirlenmiştir. İdrarla sodyum a tı m ı n ı n a rtm a s ı k e m i k k a y b ın ın a rtm asıy la paralellik göstermiştir. K em ik k a y b ın ın ö n l e n m e s in d e g ü n lü k kalsiyum aliminin 891 m g arttırılması idrarla s o d y u m a tı m ı n ı n y a r ı y a in d irilm e s in e eşit d eğerde oldu ğu hesaplanmıştır. G ü n l ü k k a l s i y u m a lım ı 1768 m g v e y a g ü n lü k so d y u m atım ı 2110 m g o l d u ğ u n d a k a l ç a b ö l g e s i n d e k e m i k k a y b ı o lm a m ış tır. O s t e o p o r o z i s i n ö n le n m e s in d e tuzlu y e m e alışkanlığının önlenerek sodyum aliminin, dolayısıyla id ra r la s o d y u m a tım ın ın a z a ltılm a s ı, k alsiyum alim inin arttırılm ası kadar etkili o lm a k ta d ır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu nedenle çizilmiş resimleri okuyacak veya yeniden resim çizecek teknik elemanların en çok kullandıkları araçlardan biridir.. Ölçü cetvellerinin bir kenarı milimetre

Rodos a varıĢ saat 06:00 Rodos, Oniki Adaların en büyüğüdür, Yunanistan'ın, Meis adası hesaba katılmazsa, en doğuda bulunan adası, adanın aynı adlı idari merkezi..

DARICA GENÇLERBİRLİĞİ TİRE 1922 SPOR DARICA GENÇLERBİRLİĞİ ÇORUM BLD.SPOR NİĞDE BELEDİYESPOR SEBAT PROJE TRABZON AKÇAABAT NİĞDE BELEDİYESPOR ZONGULDAK KÖMÜRSPOR.

HALİDE EDİP ADIVARSPOR ÇANKIRISPOR HALİDE EDİP ADIVARSPOR ERZİNCAN REFAHİYESPOR MALTEPESPOR PAYAS BELEDİYESPOR 1975 68 YENİ AKSARAYSPOR KEMER TEKİROVASPOR.. SİVAS 4

AYVALIKGÜCÜ BLD.SPOR K.MARAŞ B.Ş.BLD.SPOR KAYSERİ ŞEKERSPOR BAYBURT GRUP ÖZEL İDARE ORHANGAZİSPOR B.Ş.BELEDİYE ERZURUMSPOR VAN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR ANADOLU ÜSKÜDAR

BOLUSPOR SAMSUNSPOR BOLUSPOR ADANA DEMİRSPOR KAYSERİSPOR BUCASPOR ELAZIĞSPOR GİRESUNSPOR KARŞIYAKA.. ORDUSPOR DENİZLİSPOR MANİSASPOR GİRESUNSPOR SAMSUNSPOR BOLUSPOR

SİVASSPOR GAZİANTEPSPOR BURSASPOR TORKU KONYASPOR BALIKESİRSPOR GENÇLERBİRLİĞİ FENERBAHÇE A.Ş..

● DENİZ UÇAĞI ile TRANSFER UPGRADE FIRSATI İç hat uçuş ve sürat teknesi ile havalimanı – otel – havalimanı arası transferler fiyata dahil olup, dileyen