• Sonuç bulunamadı

Düşünür bir ozan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Düşünür bir ozan"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

t

(* i

rj

A

MW )

//,

<?!

TT- ^crS8¿f J

Cumhuriyet 2

O L A Y L A R VE G Ö R Ü Ş L E R

Düşünür Bir Ozan

Melih Cevdet ANDAY

ğz lı'ım yıldönümü dolayıslyle Yahya Ke­

li

mal Beyatlı anıldı geçen hafta. Ben de W elimin altındaki kitaplan karıştırarak onun kimi şiirlerini yeniden okudum ken­ di başıma; İstanbul'u gezmek hevesi uyan­ dı içimde. Denebilir ki, Yahya Kemal, ölüm süzlüğe giden yolu, İstanbul’un semtleriy­ le kaynaşmakta aramış bir ozandır. Şöyle de söylesek olur: İstanbul’da sürekli dolaş­ maktadır o, görüntüsü belleğimizin dışına taşıyor, bir an onunla karşılaştığımızı sa­ nıyoruz, ya da karşılaşacağımızı umuyo­ ruz. İskeleler, kahveler, çınarlar, mezarlık lar, kitabeler, eski mahalleler sanki onun şiirlerinden sonra varolmuş gibidirler. Şiir koca bir kent olup çıkar karşımıza ve bizi dizelerle dolaştırır. Hangimiz vapur Kan- dilli’ye yanaşırken,

Kandilli yüzerken uykularda Mehtabı sürükledik sularda

dizelerini mırıldanmamıştır.

Kandilli’de, eski bahçelerde. Akşam kapanınca perde perde Bir hatıra zevki var kederde.

Görüyor musunuz, duygular, duyular, bir semtin rengiyle nasıl içiçe giriyor. Bir yandan görünü insansallaşırken, öte yan­ dan kişi bu görünü içinde ediyor sanki. Ke­ derin zevkli olması başka nasıl açıklanabi­ lir! Kent burada bir ana sevecenliği duyu­ rur yüreğe ve bu duygu adım adım sürer gider.

Günler kısaldı, Kanlıca’nm ihtiyarlan Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharlan

İşte, şiirin el koyduğu bir uzam par­ çası yepyeni bir yaşama başlarken, yaratı­ cısını da yanma alıverir böyleoe. Uzam - zaman birliğinin yarattığı bir tansıktır bu. Maddenin canı, tarihin kanına dönüşmüş­ tür artık, «geçmiş» ve «şimdi» sürekli bir akış olmuştur. Yahya Kemal’in tarih düş­ künlüğünün şiirsel kaynağmdayızdır san­ ki. Gerçekten de. onda, tarihin mi şiiri, yok sa şiirin mi tarihi yarattığı sorunu, sanı­ nın, ancak bu .ikisinin özdeşliği anlayışın­

da çözümünü bulabilir.

Gurbette duyduğum sonu gelmez

hüzünleri

Yaprakların döküldüğü hicranlı günleri Andım birer birer. Acıdım kendi halime. Aksetti bir dakika uzaktan hayalime Tenha Emirgân’m çınar altında kahvesi, Poyrazla söyleşir gibi yaprakların sesi Hem başka hem de yakın karşı mâbede, Mermerle kaplı çeşmede, mevzun

kitâbede, Baktım Yesari hatlarının en nefisine, Daldım coşup giden denizin musikisine.

Burada semt, çınarı, kahvesi, camisi, çeşmesi ve yazıtı ile ozanın belli bir ruh­ sal durumunu karşılamakla kalmıyor, onu tarih içine de yerleştiriyor. Başka bir de­ yişle, «yurt» ve •tarih* duygu dünyamızı biçimlendiriyor. Bu biçimlenme, odak yeri İstanbul olmak üzere, genişledikçe geniş­ ler, bir musiki oluverir. O çok sevdiğim

•İtri* şiirindeki şu parçayı okuyalım: Musikisinde bir taraftan din, Bir taraftan bütün hayat akmış; Her taraftan Boğaz, o şehrâyin. Mavi Tunca'yla gür Fırat akmış.

Burada «din»in şiirsel imgeye dönüşme­ si olayı ile karşı karşıyayız. Yahya Kemal'i doğru değerlendirmenin ölçütünü ele geçi­ riyoruz sanki. Onda «din» bir tapınım, bir öteki dünya korkusu değil, hattâ bir •mâ-

neviyat* da değil, yaşam mimarlığının bir

orantı öğesidir. •Kocamustafapaşa* şiirin­ de bu orantı, ahret ile seyredilen görünüyü birbirine kolayca bağlayıverir.

Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada

O kadar komşu ki dünyaya, duvar yok arada. Geçer insan bir adım atsa birinden

birine, Kavuşur karşıda kaybettiği bir

sevdiğine.

Bu dizelerde gizemcilik aramağa kalk­ mak boşunadır. Öyle ki, İstanbul’un bu yoksul semti, yaşanan güzelliğin tarihsel kişiliğini yaratır.

Bu vatandaş, biraz ahşapla biraz kerpiçten Yapabilmiş bu güzellikleri bir kaç

hiçten Türk'ün ûsüde mizaciyle Bizans’ın

kederi Karışıp mağfiret iklimi edinmiş bu yeri.

Her şey, yaşanan dünyanın, tarihçe oluşan yaratının gereçleridir; Yahya Ke­ mal’in şiirinde «Görünü»nün bunca büyük yer tutması da bunun tanıtıdır. Bakılan, görülen bir dünya bu. «Mağfiret» (yargıla ma) bile, rengi, maddesi olan bir •iklim*, ahşapla kerpiçten yapılmış bir semt, işte o kadar! Somutlamalardan kurulu bir şiir­ dir onun şiiri.

Hattâ Yahya Kemal bu görünü uğru­ na, yer yer, şiirden bile vazgeçer, inanıl­ maz yavanlıklara düşer. Sözgelişi,

Sakin koyu, şen cepheli kasriyle Küçüksu

dizesindeki «şen cephe* betimlemesini ya­ dırgamamak olanaksızdır. Bir •cephe* na­ sıl •şen* olabilir! Üstelik o kasrın yalnız cephesi değil, dört yanı taş oymalıdır. Ben olsam,

Sakin koyu, taş oymalı kasriyle

Küçüksu

demeği yeğlerdim; hele görünü uğruna da olsa, *

Bir taraftan Yakacık, mor dağlar, Bir taraftan da deniz, şuh adalar

dizelerini hiç söylemezdim. Ama Yahya Ke­ mal’in «göz» için katlanmayacağı «sÖ2» yok gibidir. Demek isterim ki, bize ondan bir bakış kalmıştır.

Dışarıda bunca aradığı neydi Yahya Kemal’in? Bana öyle geliyor ki, «biz»i gör­ mek istiyordu gözü ile «Biz kimiz?* soru­ sunun yanıtını onun kadar aramış başka birini göstermek güçtür. Bu sorunun yanı­ tı ise •bulunmaz*, olsa olsa •yaratılır.» O- zanlanmız, sanatçılarımız, düşünürlerimiz bu yanıtı yarattıkça •biz* varolur. Bir yer lerde gizlenmiş değildir o, oluşur boyuna Sözgelişi, bir âsûde mizaçla Bizans kede­ rinin buluşmasından bir •mağfiret iklimi* olarak ortaya çıkar; ya da başlı başına bir kişilik gibi Boğaziçi uygarlığı biçiminde somutlaşır. Hattâ dışardaki •biz*i yaratan bile pek görülmez, onun ürünüdür sözko- nusu olan Yahya Kemal’de. İnsanlar, kimi yerde, görününün parçalan olarak belirti­ lirler; örneğin, Kandilli'nin yaşlı adamlan gibi. Asıl tarihtir «biz»i yaratan ve doğa, tarihin bir yansımasından başka bir şey değildir.

Bu temel anlayışından ötürüdür ki, Yah ya Kemal’de düşünür ile ozan hep birbirle- riyle yanşır gibidirler. Çınaraltmdaki kah­ vede oturan ozanımız, Emirgân'ı ve şiirini birarada yaratır; bize hem şiirini, hem bir semti sunar. Bu yüzdendir ki, biz, İstan­ bul’u dolaşırken şiir okuyor havasına gi­ reriz ve tarih bir duygu olur çıkar ruhu­ muzda. Kendine bir geçmiş arayan Yahya Kemal Beyatlı, sürekli hayâl içindedir, ha­ yâlini dışta somutlamak ardındadır. •Biz*i yaratmanın yolu da bu değil mi?

Günlerce hayâl içinde kaldık. Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği

Referanslar

Benzer Belgeler

Ümit ALEMDAROGLU İZMİR-Ayvalık’da de nizi kirlettikleri gerekçe­ siyle kapatılan 16 zey­ tinyağı fabrikasının sa­ hip ve yöneticileri fab­ rikalarım yeniden

İstanbul Belediyesi tarafından devralındığı 1937yılından beri boş kalan ve harabeye dönen İlidir Kasrı, 1982yılında Kurum tarafından onarılmaya başlanmış

Tam tutulma ortası: 22.13 Tam tutulma sonu: 23.03 Parçalı tutulma sonu: 00.02 Yarıgölge tutulma sonu: 01.01.. Tutulma, parçalı tutulmanın başlayacağı 20.23’ten sonra

İstanbul’a dün sabah gelen ve Karaköy Yolcu İskelesi kıyısına demirleyen dünyanın en büyük beş yıldızlı yüzer oteli Grand Princess, basm.. mensuplarına Setur

Ancak, Ratip Efendi dü~manlar~~ taraf~ndan olmad~k iftiralara u~ra- m~~~ ve bu iftiralar onun önce görevinden azledilmesine, daha sonra Rodos'a sürülmesine ve daha sonra da

Strese giren çekirgelerin şekerli şeyler yemesi, streste olmayanlara göre karbonca daha zengin fakat azotça daha fakir besinler almaları anlamına geliyor. Bu arada vücutları

memiş, veraset usulünün babadan büyük oğula geçmesi ve Mısır valilerine Hıdiv unvanı verilmesi hakkındaki fermanları ancak ha­ lefinin halefi olan İsmail

Daha zor bir şey düşünemiyorum, titriyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak istemiyorum artık.. Bundan sonra Edremit’in Çamlıbel köyüne