• Sonuç bulunamadı

2. Sağlık Bakanlığı Bilimsel Kurul Raporu ve üniversite görüşleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "2. Sağlık Bakanlığı Bilimsel Kurul Raporu ve üniversite görüşleri"

Copied!
136
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ç

E

R

N

O

B

IL

S

E

R

İS

İ

(2)

SAĞLIK BAKANLIĞI BİLİMSEL KURUL RAPORU

VE

(3)

Takım no: ISBN 975-8898-19-1 ISBN 975-8898-22-3 Çernobil Serisi N o 2

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Tarafından Basılmıştır. Nisan - 2006

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan izin alınmaksızın çoğaltılabilir. Referans verilerek kullanılabilir.

TÜ R K İY E ATOM EN ER JİSİ KURUM U A d r e s : Eskişehir Yolu 9 .km 0 6530 Ankara/Türkiye Tel : + 9 0 (3 1 2 )2 8 7 15 29

Fax : + 9 0 (3 1 2 )2 8 5 67 76 W eb : www .taek.gov.tr

(4)

ÖNSÖZ ~

Çemobil nükleer kazasının büyüklüğü ve ülkelerin böyle bir kazanın yönetimine hazırlıksız olması tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de psikolojik, ekonomik, sosyal sorunlara neden olmuştur.

Radyasyonun insanlar tarafından doğrudan algılanamayışı ve radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkileri ile ilg ili bilgilerin kapsamlı ve karmaşık olması, konunun yeterince anlaşılmasını piçleştiren temel faktörlerdir. Bunun sonuçları, kazadan etkilen tüm ülkeler gibi ülkemizde de psikolojik, ekonomik ve sosyal yönden önemli kayıplara neden olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Kaza ile somut ilgisi ortaya konulmadan basında yer alan haberlerin sonuçları, ülkelerde yönetimlere güven problemleri yaratmış, toplumsal paniklere yol açmıştır.

Kazadan yedi y ıl sonra, ülkemizde, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızda ortaya çıkan başta lösemi olmak üzere kanser olma iddialarını araştırmak üzere, Sağlık Bakanlığı tarafindan Bilimsel Kurul oluşturulmuştur. Çalışmalarını, dönemin Sağlık Bakanı Sayın Yıldırım Aktuna’mn başkanlığında yürüten kurul, TAEK ve üniversitelerin temsilcilerinden oluşturulmuştur.

Geçmişten bugüne yapılan çalışmaların bütününe ulaşılmasını sağlamak üzere hazırlanan bu doküman, Sağlık Bakanlığı “ Çemobil Radyasyon Kazasının Etkilerini Değerlendirme Kurulu Raporu” ile TAEK Başkanlığının yazılı talebi üzerine üniversitelerin gönderdikleri görüşlerin orijinal halini içermektedir.

Okay Çakıroğlu TAEK Başkanı

(5)
(6)

Sağlık Bakanlığı’mn Şubat 1993 Tarihli Çernobil Nükleer Santral Kazasının Türkiye’deki Etkileriyle İlgili

Bilimsel Kurul Raporu’nun orijinalinden çoğaltılmıştır.

(7)
(8)

Çernobil Radyasyon Kazasının

Etkilerini Değerlendirme Kurulu

Raporu

Ş u b a t-1993

AN K AR A

(9)
(10)

ÇERNOBİL NÜKLEER KAZASI İLE İLGİLİ BİLİMS EL KOMİSYON TOPLANTI GÜNDEMİ

SAĞLIK BAKANLIĞI TOPLANTI SALONU 8 OCAK 1993

SAAT 10.00

1. a) ÇernobiJ kazasından etkilenen bölgeler ve bu bölgelerdeki radyasyon dağılım durumu.

b) Radyasyonun olumsuz etkileri ile ilgili toplum sağlığı bakımından alınması gereken ve a l m a n Önlemler.

2. Radyasyon alan bölgelerde yaşayanlardaki biyolojik etkiler. 3. Prekanseröz oluşumlar olasılığı.

(11)

SAĞLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN ÇERNOBİL RADYASYON K A Z A S IN IN SAĞLIK E T K İLE R İN İ DEĞERLENDİRMEK ÜZERE OLUŞTURULAN B İL İM S E L KURUL.

BAKAN MÜSTEŞAR

MÜSTEŞAR YARDIM CISI MÜSTEŞAR YARDIM CISI MÜSTEŞAR YARDIM CISI

MüarayAK yakdj.hu ıu ı

MÜSTEŞAR YARDIM CISI

TEMEL SAĞLIK HİZMETLERE GN.MD. TEDAVİ H İZ M E T L İS İ GENEL « D . A . Ç . S . A . P . 8 W S L ND. KAŞMER SAVAŞ D A İ.B Ş K . m m m m ü ş a v i r i ÜNİVERSİTE VS M İ S İ KURULUŞLAR : T A E I SAŞIAM1 RADY.SÖV. RADV.OÜV. ASMARA Ü N İ V .T IP FAX. M M ATOLOJİ O Ü B ^ S J İ RADYO II Y O L . İtTAM EUL Ü N İ V .T I P FAK.

HEMATOLOJİ ONKOLOJİ HACETTEPE T I P FAK. HEMATOLOJİ KOK Ü N IV .T IP .F A K . RADYOLOJİ « İ L H A N I T IP FAK. TÜBİTAK H Ü K L IIR T IP UZMANI RADYOTERAPİ

ORTA DOĞU TEKNİK Ü N İV . KARADENİZ TEKNİK Ü N İV . 5 . 5 . K.ANKARA HASTANESİ 5 . 5 . K.OKMEYDANI HASTANESİ 19 M AYIS Ü N İ V .T I P FAK. T . Ü . T I P FAKÜLTESİ S n .D r .Y I L D I R I M AKTUNA S n . P r o f . D r . A . İ l h a n ÖZDEKİR D r . A h M t M İSK İ D r . İ a » a i l KOCA D r . S e r d a r SAVAŞ Lİ1UİUK t, Nü ARİ D r . S a n c a IÖYLÜOĞLU D r . S e r v e t ERBAŞI D r . T E V F İ I AKIMCIOÖLU P r o f . D r . A y » e AKIM DSRVİŞOĞLU D r . C e » i l KUŞOĞLU SALİM HACIÖHSROĞLU

P R O F .D r.Y A L Ç IN SANA LAN OÖMÜL BUYAN

HASAN ALEMİ

DOÇ. Dr. Net» ide KONUK Doç.Dr.Neşen OÜNEL DOÇ.D r.irken İBİŞ PROF. D r . Gündüs GIDİKOĞLU P R O F .D r.N BİLGE P R O F .D r.G ö n ü l HİÇSÖMMEZ P R O F .D r.H e d i ÜZER P R O F .D r.Ö n d e r BERK P R O F .D r.Ş e v k e t RUACAN

PROF.D r.Ythyt LALELİ

PROF. D r . ULUHAN BERK DOÇ. D r . İ n c i GÖKMEN P R O F .D r.M ü n ir TELATAR DOÇ. D r .C e y d a KARADENİZ DOÇ. D r .M u s t a f a UNSAL DOÇ. D r . İ d r i s YÜCEL P R O F .D r.K e e a l KUTLU

(12)

08. oA. /SS 3

BASIN BÜLTENİ

Çernobil Nükleer Kazasından sonra ortaya çıkan durumu değerlendirmek üzere oluşturulan Bilimsel Kurul, 8 Ocak 1993 tarihinde ilk toplantısını yapmıştır.

Toplantının başlangıcında gündem ve çalışma yöntemini belirleyen Kurul, öncelikle bu konuda yapılmış olan çalışmaların değerlendirilmesine geçilmiştir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından yapılan ölçüm sonuçları değerlendirilmiş ve Türkiye'de radyasyondan daha çok etkilenen bölgelerdeki kanser istatistiklerinin değerlendirilmesi üzerinde durulmuştur.

Ayrıca:

1- Radyasyon ölçümü olarak T.A.E.K. tarafından yapılan ölçümler dışında Üniversite ve başka kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan ölçüm sonuçlarının da istenmesi,

2- Bütün sağlık kuruluşlarından son 10 yıldaki kanser ve lösemi olgularına ilişkin bilgilerin isimleri ve oturma belgeleri ile birlikte istenmesi,

3- Avrupa Ülkelerinde Çernobil Kazası ile ilgili olarak yapılmış olan çalışmalar hakkında ülkelerden bilgi istenmesi,

4- Kanser ve lösemi olgularında artış saptandığı takdirde bu artışın nedenlerinin araştırılması,

5- Benzeri olası kaza hallerinde alınacak önlemler konusunda öneriler yapılması,

6- Bilimsel Kurul çalışmaları ile ilgili olarak zaman zaman kamuoyuna açıklamalar yapılması ve çalışmaların hızla sonuçlandırılması kararlaştırılmıştır.

(13)

ÇERNGBİL NÜKLEER SANTRAL KAZASININ TÜRKİYE*DEKİ ETKİLERİ İLE İLGİLİ

BİLİMSEL KURUL RAPORU

2A..Şubat 1993

San günlerde Çernobil nükleer santral kazasının etkileri ile ilgili olarak basının ve kamuoyunun gündemine gelen "kanserli hasta sayısındaki artış" ile ilgili iddiaları araştırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Dr.Yıldırım AKTUNA'nın öncülüğünde; Sağlık Bakanlığı yetkilileri, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştır­ ma Kurumu Başkanlığı, Türkiye Atam Enerjisi Kurumu Başkanlığı ve çeşitli üni­ versitelerden katılan uzmanların oluşturduğu bilimsel kurul, bir dizi toplan­ tının yanısıra bölgede incelemeler yaparak çeşitli araştırmalar başlatmıştır.

Bu kurulun aldığı kararlar doğrultusunda; radyasyondan etkilenen Artvin, Rize, Giresun, Trabzon, Ordu ve Edirne illerinde son 10 yılda ortaya çıkan -bü-tün-^Lösemi ve Tiroid Kanserleri11 bölgedeki hastanelerin, Ankara ve İstanbul'

daki Onkoloji merkezlerinin kayıtlarından araştırılmıştır.

Ayrıca kazanın olduğu tarihten sonra bölgede görülen doğum komplikasyon- -3rar-tFvda~bir artış olup olmadığı da araştırılmıştır.

Her iki araştırmanın sonuçları ekte sunulmuştur. Bunların dışında adı geçen 6 il ile referans bölgesi olarak Adana'da başlatılan kanser ağırlıklı sağlık taraması ve radyasyondan en çok etkilenen Rize ilindeki hematolojik tarama çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmaların sonuçları da Mart 1993'ten itibaren alınmaya başlanacaktır.

Sonuç olarak;

Bugüne kadar yapılan araştırmalara göre kanser ve doğumsal anomaliler ile radyasyonun ilişkisini ortaya koyabilmek mümkün olamamıştır.

Bununla birlikte; bu araştırmaların önümüzdeki yıllarda meydana gelebile­ cek sağlık problemlerin ortaya çıkarılabilmesi için devam ettirilmesi ve sağlıklı çalışan bir kanser kayıt sisteminin oluşturulması gerektiği ortaya konmuştur.

Aşağıda imzası bulunan bilimsel kurul üyelerince "radyasyonun mümkün ol­ duğu kadar az alınması gerektiği" prensibine göre (ALARA prensibi), durum değer­ lendirmesi yapıldığında, bu tür bir nükleer kaza durumunda, ilgili kuruluşların radyasyon ölçümleri ve takipleri doğrultusunda halkın bilgilendirilmesi,

(14)

özellik-1e gıda maddeleri ile ilgili olarak kişilerin alması gereken miktarların belir­ lenmesi, eğer sakınca bulunuyorsa hiç tüketilmemesi konusunda halka Etkili du ­ yurular yapılması,radyasyonun cinsine göre etkisini azaltabilecek önlemler v a r ­ sa bütün iletişim yöntemleri kullanılarak toplumun bilinçlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

(15)

Dr.Ahmet Dündar MİSKİ k Bakanlığı

r Yardımcısı

Uz. Dr.Servet ERBAŞI Temel sağlık Hizmetleri Genel Müdürü

Op.Dr.Tevfik\LAKINCIOGlU Sağlık Bakanlık

Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü

r

Uz. Dri Cemil- HUŞOGLU

Sağlık Bakanlığı

Kanser Savaş Daire Başkanı

.Şevket RÜADaTJ

Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu

Tıp Araştırma Grubu

TT

Prof.Dr.Önder BERH

Gülhane Askeri Tıc/ Akademisi Onkoloji Bi-RnTDalı Başkanı

Doç.Dr.Nahide KONUK Ankara Üniversite Hematoloji Bilif/jD^lı

y z1 '1 '

Prof.Dr.Ayşe AKIN DERUİŞüGlU Sağlık Bakanlığı

A.Ç.S.A.P. Genel Müdürü

Salih HACIÖME Sağlık Bal

Prof.Dr.Yalçın SANALAN Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Doç.Dr.Nazan GÜN&. Ankara Üniversitesi/ Onkoloji Bilim Doç.Dr.Ceyda KARADENİZ Sosyal Sigortalar K u r u m u , ^ Ankara Hastanesi c Doç.Dr.Erkan İBİŞ Ankara Üniversite Radyo Biyolojr\^ Doç.Dr.İnci GÖKMEN O.D.J.Ü. rs

l

[îU'\ Tıp Fakültesi Dalı Prof.Dr.Uluhan BERK Radyoloji Uzmanı ■ ,\ v s IH

1^

(16)

E k l e r

1 . K a z a s o n r a s ı T ü r k i y e 'd e g ö r ü l e n r a d y o a k t i f e t k i l e n m e

2 . Ç e m o b i l n ü k l e e r s a n t r a l k a z a s ı n ı n D o ğ u K a r a d e n i z B ö l g e s i v e E d i m e i l l e r i n d e k i l ö s e m i v e t i r o id k a n s e r i o l g u l a r ı ü z e r i n d e k i e t k i l e r i

(17)

Çemobil Nükleer Santral Kazasının Türkiye'deki Etkileri

26 nisan 1986 tarihindeki Çernobil nükleer santral kazası sonrası

Türkiye'nin Trakya Bölgesi 3 mayıs 1986 tarihindeki sağanak yağmur ile

birlikte etkilemiştir. Doğu Karadeniz Bölgesinin etkilenmesi ise 7-9 Mayıs

1986 tarihlerinde olmuştur.

Bölgeye ait doğal radyasyon düzeyleri 8-10 mikro röntgen/saat normal

düzeylerinden yükselmeye başlayarak, 4-5 mayıs 1986 günleri 30-50 mikro

röntgen/saat'lik düzeylere ulaşmıştır.

En yüksek radyasyon düzeyi 150 mikro röntgen/saat olarak Batı Kara­

deniz kıyısındaki Karasu bölgesinde ölçülmüştür.

Bu yükselmelerin tespit edilmesi üzerine; Ankara ve İstanbul'daki

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na bağlı merkezlerde, yağmurlarla yere inen

radyoaktif maddelerle kirlenen çevresel örnekler ve besin maddelerindeki

radyoizotopların analizleri yapılmışür.

Bu ölçüm sonuçlarına göre radyasyondan etkilenen bölgelerde üreülen

süt. fındık ve çay haricindeki tüm gıdaların AT limitlerinin altında radyoak­

tivite ihtiva ettiği tespit edilmiştir.

1-131 ile kontamine olmuş sütler diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi

peynir yapılarak 1-131 yok oluncaya kadar bekletilmiştir.

Doğu Karadeniz Bölgesinde üretilen bir miktar fındıkta bu sınırın

aşıldığı belirlenmiştir. Bu fındıkların aktivitelerine göre tasnif edilerek ihraç

edildiği anlaşılmışür.

Çay ürününde ise; çay paketleme fabrikalarında kurulan ölçüm sistem­

lerinde aktivitelerine göre çaylar tasnif edilmiş ve 12,500 Bq/kg'lık limiti

aşan 1986 ürünü radyoaktivite ile kirlenmiş 58000 ton çay, Çay-Kur depo­

larında muhafaza altına alınmıştır. Bu çayların 35456 tonu gömülerek

imha edilmiştir.

Bugüne kadar yapılan ölçümlerde elde edilen en yüksek radyasyon

değerleri 1986 yılına ait değerlerdir. 1987 yılından itibaren radyasyon

değerlerinin hızla düşerek doğal düzeylere indiği tespit edilmiştir.

1986 yılında kazayı takiben; Trakya ve Doğu Karadeniz Bölgelerinde

yaşayan insanlarımızın aldığı radyasyon dozu 59 milirem , diğer yörelerde

yaşayan insanlarımız için radyasyon dozu 50 milirem olarak hesap­

lanmıştır.

(18)

Ç E R N O B İ L N Ü K L E E R K A Z A S I N I N D O Ğ U K A R A D E N İ Z B Ö L G E S İ V E E D İ R N E İ L L E R İ N D E K İ L Ö S E M İ V E T R O İ D K A N S E R İ O L G U L A R I

Ü Z E R İ N D E K İ E T K İ L E R İ İ L E İ L G İ L İ R A P O R

Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Edirne illerinin tümü ile Ankara ve

İstanbul 'daki Onkoloji merkezlerinden yukarıdaki illeri kapsayan 1983-1992

yıllarına ait bütün kanser kayıtlan incelenmiştir. Bu yıllara ait lösemi ve ti-

roid kanser olguları toplanmış yıllara göre aynlarak değerlendirmeye

alınmıştır.

(Tablo

i)

Çernobil nükleer kazası öncesi ve sonrasına ait kanser olgularının

karşılaştırılması, yıllann 1983-1986 ve 1987-1992 olarak iki gruba aynlması

şeklinde yapılmıştır.

Verilerin değerlendirilmesi ile bölgedeki lösemi insidansmın yüzbinde

1.8'den yüzbinde 2.6'ya, tiroid kanserlerinin ise yüzbinde 0.1’den yüzbinde

0.4’e çıkmış olduğu gözlenmiştir. (Her iki insidans için p<0.05)

(Tablo ii-lli)

Kanser olgularının yıllara göre dağılımı göz önüne alındığında, lösemi

insidanslannın 1983 ve 1987 yıllan arasında düzenli bir artış gösterdiği,

1987-1989 yılları arasında bir azalma, 1990-1991 yıllannda artma ve 1992

yılında ise tekrar bir azalmanın ortaya çıktığı görülmüştür.

Tiroid kanseri insidanslannın yıllara göre dağılımına bakıldığında da

1988 yılının sonuna kadar insidansm yüzbinde 0.3'ün altında seyrettiği,

1989'da ise yüzbinde 0.56 ile sıçrama yaptığı, daha sonraki yıllarda ise

0.5'in altına düştüğü gözlenmiştir.

Lösemi ve tiroid kanseri olgularımnsöz konusu yıllar için , illere göre

insidansları tek tek hesaplanmıştır. Buna göre Trabzon ve Giresun illerinde

lösemi insidansmda artış olduğu; buna karşılık Artvin, Edirne, Ordu ve

Rize’de artış olmadığı saptanmıştır. Tiroid kanserinde ise Trabzon, Ordu ve

Rize’de artış olduğu; Artvin, Edirne ve Giresun’da artış olmadığı

gözlenmiştir. Kayıtların önemli bir miktarında lösemi ve tiroid kanserinin

tiplendirmesi ile hasta yaşlan bulunmadığından bu konular değerlendirmeye

alınmamıştır. Tiroid kanserleri için kadm/erkek dağılımı eşit olarak bulu­

nurken lösemi için erkekler lehine 1:1.44 oranında bir fazlalık görülmüştür.

(Tablo IV)

Yorum:

Verilerin yıllara göre dağılımı incelendiğinde, kanser olgularında genel

olarak bir artış görülmekle birlikte özellikle 1983, 1984 ve 1985 yıllanna ait

kayıtların bazı hastanelerde bulunamamasının bunda etkili olabileceği

düşünülmektedir.

(19)

Tirold ka n s e rle rin d e ra d y o a k tif etkilen m eye bağlı artış 7 8 yıld an öm e

ortaya çıkmamaktadır. Bununla ilgili veriler önümüzdeki yıllarda ortaya

çıkabilecek artışı gözlemleyebilmek üzere toplanmıştır. Kazadan 3 yıl sonra

tiroid kanserlerinde ani bir artış, daha sonrada hafif bir düşüş görülmesi,

üstelik ençok radyoaktif iyot artışı saptanan Edirne'de tiroid kanserinin art­

mamış olmasını, bu n a karşılık radyoaktif iyot düzeyinin fazla yükselmediği

Trabzon,

Rize ve O rdu'da 11 kata varan artışlar görülmesini Çernobil

kazasına bağlamak mümkün değildir.

Lösemi olgulannda ise 5 yıldan sonra düzenli bir artış görülmesi bekle­

nirken araşürma sonuçlarımıza göre 1987 yılında bir sıçrama, daha sonra

1990'a kadar düşüş ve 1991 yılında ikinci bir sıçrama ortaya çıkmıştır. Ka­

zadan sonraki 6. yıl olan 1992'de ise yeniden 1986 yılı değerlerine

dönülmüştür. B u dalgalanmalardan da görüldüğü gibi radyasyonun lösemi

yapıcı etkisini ortaya koyabilmek çok güçtür.

En çok radyoaktif sezyum artışının saptandığı Rize’de lösemi olgu­

larında artış görülmemesi, buna karşılık Trabzon ve Giresunda 2.5 kat artış

ortaya çıkması da diğer bir çelişkili durumdur.

Trabzon'da her iki kanser türünde de görülen dramatik artış, Karadeniz

Teknik Üniversitesi'ndeki Onkoloji merkezinin işlerlik kazanmış olmasına

bağlanabilir.

Bunun dışındaki bütün çelişkiler halâ kanser kayıtlarına yeterli özenin

gösterilmemesinin bir sonucu olabilir.

Sonuç olarak;

verilerin yıllara göre dağılımı incelendiğinde, kanser olgularında genel

olarak bir artış görülmekle birlikte, yapılan geniş kapsamlı arşiv taramasına

rağmen henüz dünya lösemi insidansı olan 4/100.000 rakam ına

ulaşılamamış olması, ortaya çıkması muhtemel 1/100.000'in altındaki bir

artışın görülmesini olanaksız hale getirmektedir. Bunun yanısıra bugünkü

tekniklerle kanserin radyasyona bağlı olarak mı, yaksa başka bir nedenle mi

ortaya çıktığını göstermek mümkün değildir. Bu nedenlerle radyasyondan et­

kilenen illerde başlatılan kanser ağırlıklı sağlık taramasına titiz bir şekilde

devam edilmektedir. Bu konuda çeşitli Avrupa ülkeleri ile bilgi alış verişine

geçilmiştir. Avrupa konseyi'nin başlattığı bir proje ile teknolojik işbirliğine

gidilmesi planlanmaktadır.

Öte yandan Türkiye çapında başlatılan "Aktif Kanser Kayıt Sistemi"

projesi ile de önümüzdeki yıllarda daha sağlıklı sonuçlara ulaşılması hedef­

lenmiştir.

Kanser Savaş Dairesi Başkanlığı

(20)

T iR O iD İN S İD A N S 1 N IN Y IL L A R A G O R E D A Ğ IL IM I

1

/

100.000

LÖSEMİ İNSİDANSININ YILLARA GÖRE DAĞILIMI

1/1 00.000

3.5

3

2.5

2

1.5

1

0.5

0

83

84

85

86

87

88

89

90

91

92

Y IL L A R

(21)

Ç

E

R

N

O

B

İL

Ö

N

C

E

S

İ

V

E

S

O

N

R

A

S

I

D

Ö

N

E

M

İ

İÇ

İN

V

E

R

İL

E

R

İN

T

O

P

L

A

N

D

I

6

İL

D

E

K

İ

O

R

T

A

L

A

M

A

T

İR

O

İD

O

L

G

U

S

A

Y

IL

A

R

I

V

E

T

İR

O

İD

K

A

N

S

E

R

İN

S

İD

A

N

S

I

D

O

3 Z

* O

h= CD N

£ 3

2 İ

<

<

<

cr co

O z

v <

□ •-

_j co

>= ?

<

_

< g

cE <

o 03

* 2

-i co

d <

>- X

5

<

I—

cr

o v» CO

± 3

1 Ll

d o

>- z

CM

O)

Is-oo

(O

00

I

co

oo

CM

O)

co

co

ooI

co

oo * * + * CO Is- O o o o O d CM cd TP“ CM d cd II II II II II II II ■*-* -*-• -t—>

L0~ LO~ LO~ LO~ LO" ın LO

o O O O o o O d d d d d d d V V V V V V V Cl CL CL CL CL CL CL

10

d

'M’

d

LO Is- CM CM CM -M-d d O O Ö d Is- co (O o o

T—

o CM

T-d d O d d d

co

d LO LO LO d oo d co d oo

LO

O

oo

d z z Z oN <

cr

3 LU >

1

cr

LU N CO LU

cr

3 Q

cr

z

cr

b <

ir

h- Ö O LU o CNİ

O)

cd Is-co LO CM O O) 'SJ- O) /<~s,CM

T—

1

T-

CO

T-

CM Is-Is- co 'M- LO O) r--O) Is- ■sî* O o CO LO CM fv. ı— CO 1

T

T—

O £ CM co co LO CO co LO

X—S

co f— O) O)

T—

O) co co

T—

t— 00 O 'M* M-co co co o CO CM co co co CM CM o O) Is- CM O0 CM Is- co o LO oo o CM co Is- LO Is- co co

3

CL

O

(* ) İL E BE Lİ R T İ L E N A N A L İ Z S O N U Ç L A R I İ S T A T İ S T İ K S E L A C I D A N A NL AM LI DI R

(22)

Ç

E

R

N

O

B

iL

Ö

N

C

E

S

İ

V

E

S

O

N

R

A

S

I

D

Ö

N

;

ı

İÇ

İN

V

E

R

İL

E

R

İN

T

O

P

L

A

N

D

I

6

İL

.K

i

O

R

T

A

L

A

M

A

L

Ö

S

E

M

İ

O

L

G

U

S

A

Y

IL

A

R

I

V

E

L

Ö

S

E

M

İ

İN

S

İD

A

N

S

I

O

CO

*

LO

*

o

L0 LO

-K

D

o

CO CM r^ h- r-

o

*

Z

O

eo

d

II

T-

II

LO

II

cb

II

d

II

d

II

LO

II

1

•*—>

-*—

<

-t-»

-4~>

C

D N

LO~ L0~ LO~ LO~ L0~ L0~

LO“

İ-

O

O

o

o

o

o

o

< <

O

O

d

d

d

d

d

1

co Z

<

V

CL CL CL CL CL CL

V

V

V

V

V

V

CL

0?

•D

< Ö

O

CM

< o

cp CO LD (O O) O) Is-

co

J

<

o

o

N*

co^

CM CO cb T_ CM T—

CM

1

er e

n

o

z

<

O

(O

co

co

z

2.

cb

CO

lO

co

co

co

>

CM CM T

d

CM T”

ev?

<

<

O)

1 O

CM LO N* LO

co

ö5

r^ LÖ CM 0)

CM O)

cb

CM cb

cb

00

<

ı

er <

o

co

<

1—

co"

co

<

co

co CO CO co

t

o

o

co

CM

>- I

21 LÖ CO

T—

d

CM ıb

LO

LO

CM

O)

CO LO CM o

0)

O)

<

T-

1

T" (O

T—

CM

h- co ■M- Sİ" LO 0)

r-.

<

CO

T”

■si-

CO

o

T—

o

v ~ 1—

co LO

o

CM

T ~ < CM c o

co

L 0 CO c o ı—

er

O

co

,__ _ ( 0 T ~ O ) O ) -T— 0 ) LO

co

2sC D

co

T ” T -

co

o

■sr LJL

co co co

o

co

CM s j-

co

« ^ )

co

(O CM CM

o

o r - CM CO CM r - . CO

o

LO

co

o

> -

z

CM

co

r - LO Is-

co

co

Z

z

o

z

D LU ş i >

er

LU

N

N

m <

er

co

LU

er

D

Q

er

z

ç ç Û

5

Cl

o

<

er

h - c o

o

LU h -(* ) İL E B EL İR Tİ LE N AN AL İZ S O N U Ç L A R I İ S T A T İ S T İ K S E L A C I D A N A N L A M L I D I R

(23)

o

<

Q

y j

E C

a

L U s r U J c o

L

Ö

S

E

M

İ

T

R

O

iD

(24)

ÇERNOBÎL KAZASI ÎLE PATOLOJİK DOĞUMLARIN KARŞILAŞTIRILMASI

1986 yılında meydana gelen Çernobil kazasından sonra oluşan radyasyon bulutlarının ülkemizi de etkileyip etkilemediği konusunda bir dizi inceleme yapılmıştır.

Bu incelemeler, özellikle radyasyondan en çok etkilenmesi ihtimali olan Doğu Karadeniz Bölgesi ve Edirne illerinde yoğunlaşmıştır.

Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü olarak, sözü edi­ len bölgedeki 5 ilde (Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin) ve Edirne’de 1984-1988 yılları arasında meydana gelen doğumlar incelenmiştir.

Bilindiği gibi özellikle erken embriyogenez döneminde oluşan en yaygın konjenital anomali nöral tüp defektleridir (spina bifida, anensefali, en-sefalosel...)• Etyolojisi tam bilinmemekle beraber hem genetik hem de çevresel etkilerden dolayı oluşmakta radyasyonun en önemli etkenlerden biri olduğu doğ­ rultusunda kanıtlar bulunmaktadır.

Çernobil kazasından sonra doğumlarda radyasyon etkisiyle patolojik bir durumun ortaya çıkıp çıkmadığını incelemek amacıyla adı geçen illerin Sağlık Müdürlükleri aracılığıyla 1984-1988 yılları arasında meydana gelen doğumlarda;

- Malformasyon oranları, - Ölü doğum oranları, - Prematürite oranları,

- Düşük ağırlıklı doğum o r a n l a n illere ve yıllara göre karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır.

Tablo l'de (Ek 1) görüldüğü gibi 1984-1988 yılları arasında oluşan doğum­ larda görülen bu dört patolojik durum grafik ve yüzdeler halinde verilmiştir.

Her dört durumda da gözlenen eğimde anlamlı bir de­

ğişim bulunamamıştır. Ölü doğumlar trendindeki düşüş, doğum sayısındaki düşüş­ le paraleldir. Tablo II'de de (Ek 2) görüldüğü gibi yıllara göre bildirilen do­ ğum sayısında bir düşme söz konusudur. Bunun büyük oranda bildirim hatasından kaynaklandığı tahmin edilmektedir.

(25)

2

-Düşük doğum ağırlıklı ve prematüre doğum oranlarında hafif bir yükselme

izlenmektedir. Bu durum üç nedenle orta­

ya çıkabilir:

1. Tesbit edilen doğum sayısına oranla bu tip çocukların daha fazla tesbit edilmesi ve bildirilmesi,

2. Yıllara göre sağlık hizmetlerinin etkililiğinin ve yaygınlığının artma­ sı ile tesbit fazlalığı,

3. Çernobil olayından sonra yerel sağlık kuruluşlarının konuya duyarlı hale gelmesi ve bu tip çocukların daha fazla tesbit edilmesi,

Tablo III'de (Ek 3) illere göre DDA'lı vakaların dağılımı verilmiştir. Tab­ loda görülen en belirgin özellik il nüfusu ve bildirim oranları yıllara göre de­ ğerlendirildiğinde bariz bir değişimin olmadığıdır. Vaka sayılarındaki dalgalan­ ma ile Çernobil olg^ı|graşında zaman bağlantısının olmadığı da gözlenmektedir. Ülkemizde yapılan^DDA'lı<’î>ebek oranı % 7 civarında bulunmuştur. Tabloda en yüksek noktada görülen Edirne'de bile bu oran % 2.5*tur.

Tablo IV de de (Ek 4), Tablo III1deki duruma benzer bir görünüm vardır. En yüksek prematür oranının gerçekleşmiş göründüğü Giresun (1985)'da oran % 4.4' tür. Ülke ortalaması bulunmamakla birlikte prematür doğum oranının % 4.5-8 arasın­ da olduğu tahmin edilmektedir.

Tablo V d e (Ek 5) görülen malformasyonlu oranlarının yıllara dağılımı da yine Çernobil kazası ile bağlantısız görünmektedir. Kesin rakam bulunmamaklc bir­ likte malformasyonlu vaka sayısının % 1.5 civarında olduğu gözönüne alınırsa, Tab­ loda en çok olarak görünen Edirne (1985)'de malformasyonlu oranı %o 8'dir.

Son olarak Tablo VI'deki (Ek 6) ölü doğumların dağılımına bakıldığında Çernobil olayından bağımsız bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Yıllara göre oluşan azalma eğilimi ise, bildirilen doğum sayısının azalmasından ve/veya sağlık hiz­ metlerinin daha yaygın ve etkin verilmesinden kaynaklanmaktadır denilebilir.

vSonu^ olarak^ illerden gelen kayıtlara göre doğumların ve patolojik durum­ ların Çernobil kazasıyla ilgisinin olup olmadığı incelenmeye çalışılmış ve ve­ rilerin, Çernobil ile doğum patolojileri arasında ilgi bulunmadığını gösterir yönde olduğu, ancak bu sonuçların (verilerin niteliğinden duyulan kuşku nedeniyle) kesin olduğunun söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.

(26)

1

9

8

4

-1

9

8

8

YI

LLA

RI

A

R

A

S

IN

D

A

LD

İRİ

LE

N

LU

S

LU

er

LU

er

Q.

<

d

d

<o

M

A

L

F

O

R

M

A

S

Y

O

N

-

Ö

L

Ü

D

O

Ğ

U

M

(27)

CNİ CO co en o ) CO CO CD LO CO CD CO cr>

o

o

o

co

o

o

o

LO

o

o

o

o

o

o

CO

o

o

o

CM

o

o

o

C

A

N

L

I

DOĞUM

(28)

1

9

8

4

-1

9

8

8

Y

I

L

L

A

R

I

A

R

A

S

IN

D

A

B

İ

L

D

İ

R

İ

L

E

N

LU

A

R

T

V

İN

B

il

l

E

D

İR

N

E

d

H

T

R

A

B

Z

O

N

(29)

Ek 4

A

R

T

V

İN

L

U

E

D

İR

N

E

1

1

T

R

A

B

Z

O

N

(30)

A

R

T

V

İN

M

B

E

D

İR

N

E

T

R

A

B

Z

O

N

(31)

B.

k

é

%

.H

^

ıb

*

53

S

3 Ş

b

N > b

c < o

^

b

b b j * o

^

î

O

O o o o O n ı > O o O n ^ o o ' "

(32)

Çeşitli üniversitelerden gelen görüşlerin orijinalinden çoğaltılmıştır.

(33)
(34)

H A C E T T E P E Ü N İ V E R S İ T E S İ

0801.1993

B.30.2.HAC.OOO .01/354

Sayın Prof. Dr.Yalçın Sanalan

Türkiye Atom Enerjisi Kurum u Başkanı Alaçam Sokak N o: 9

Ç a nk a ya ANKARA

5 O cak 1993 Ta n h ve B 02.1.TAE.0.11 00.01-10800-1 sayılı yazınıza cevaptır:

Umvorsıtemiz yedi Öğretim Üyesi tarafından hazırlanmış olan İmzalı rapor ekte sunulmuştur. Ûotversnemız ve Tıp Fakültesine karşı göstermiş olduğunuz güven dolayısıyla şükranlarımı sunanm.

Saygılarımla

Prof Dr A Yüksel B O ZER Rektör H A C E T T E P E Ü N İV E R S İT E S İ

(35)
(36)

C hernobyl n ü k le e r santralinde 1986 yılı 2 6 N isanında te k n ik b ir hata

s o n u c u D ünya tarih in in e n ö n c n l i n ü k le e r kazalarından h in m e y d a n a g e lm iştir

S trato sp h ere ra d y o a k tif m ad d elerin sa l m im i yaklaşık 10 g ü n lü k b ir s û re

d e v a m etm iş, b u sü re d e k azan n o ld u ğ u g ü n v e k a z ad a n 9 g ü n s o n ra o lm ak

ü z e re iki kez b ü y ü k ra d y o a k tif m ad d e salıntını o lm u ştu r. K a z a s o n ra sı

m e y d a n a gelen h a v a kirlen m esin d e ro l oy n ay an rad y o n ü k lid 1er iç in d e e n

ö n em lilerin in io d in e -131. c e siu m -134 ve 137 ile stro n iiu m -9 0 o ld u ğ u

bildirilm iştir. Sözü e d ile n ra d y o a k tif m ad d elerd en in d in e -1 3 1’in yarattığı

pro b lem lerd e, y a rılan m a ö m rü n ü n ç o k kusa olm ası ( 8 g ü n ) n e d e n i ile erken

a lın a n önlem lerin ö n em i b ü y ü k tü r C e siu m -134 ün y a n la n m a ö m rü 2 yıl v e

c e s iu m - 137

n ın y a rıla n m a ö m rü

is e 30

yıl o ld u ğ u n d a n

bunların

ra d y o a k tiv ite le ri ço k u z u n s ü re dev am e d e r. B u sıra d a to p ra k ta b irik e n h u

m a d d e le rin h ay v an v e bitki ü rü n le rin in yenm esi so n u cu in sa n la ra g e ç m e si sö z

k o n u s u o ld u ğ u n d an

bu

radynnüklidlcriıı to p ra k

Hora

v e fau n ad ak i

m etabolizm ası, birik im i v e radyoaktivitelerinin in san sağ lığ ın a y a p a c a ğ ı zararlı

e tk ile ri d a h a uzu n v ad ed e d ik k atle tak ip edilm elidir*'4. C h e rn o b y l nükleer

sa n tra lın d a m eydana gelen kazadan so n ra bu k o nuyu a ra ştıran In ternational

A tom ic E nergy A g e n c y <IA EA ) yayınladığı b ir ra p o rd a , bu kazadan

e tk ile n d iğ i d ü şü n ü le n P olonya. M acaristan . İsveç, F in la n d iy a. A v u stu ry a.

Y u g o sla v y a. Y u n a n ista n . Türkiye» İsv içre, H ollanda. B e lç ik a . In g ilte re ve

Isp a n y a ’d a y a p ıla n ö lçü m lerd e T ü rk iy e n in io d in e -131 için

y e d in c i sırada

b u lu n d u ğ u , c e s iu m -137 için ise en az etkilenen ü lk ele rd e n b iri o ld u ğ u

b e lirtilm iştir ***■• (E k I ve2>.

I

x

P

E

ÜN

İVERSİTESİ

T

P

F

A

K

Ü

L

T

E

S

İ

(37)

KAZANIN RUSYA VE KOMŞULARINA ETKİSİ

Chernobyl kazasının en önemli etkileri Ukrayna'ya yakın çevrede gama ışınlarına ışınlarına bağlı olarak akut radyasyon hastalığı tarzında ortaya çıkmıştır. Ancak kazanın Rusya dışındaki ülkelerde uzun sürede çıkabilecek etkileri günümüze değin birçok çalışmaya konu olmuştur ve halen de bu çalışmalar devam etmektedir.

Bilindiği gibi hamilelerin radyasyona maruz kalması sonucu bebekte ortaya çıkması muhtemel teratojenik ve mutajenik etkiler, hamileliğin zamanına bağlı olarak değişmektedir. İlk iki haftası içinde düşüğe sebep olmakta, daha sonraki dönemde ise radyasyon etkisi santral sinir sistemi üzerinde meydana gelmekte ve genellikle mikrosefaliye neden olmaktadır. Gebeliğin son üç ayında ise gelişme geriliği yapabilmektedir.

Radyasyon alındığında absorbe edilen doz, doz hızı ve diğer faktörler eşik değeri olmadan lineer bir şekilde artan bu etkiyi hesaplamayı güçleştirmektedir. Ancak bu etki radyasyonun kanser yapma etkisinden önemli ölçüde az olup Dünya Sağlık Teşkilatı'nın (W H O ) bir eksperler grubu raporuna göre Chernobyl sonrası 50 yıl için bütün Avrupada genetik hastalıkların görülme riski bu nedenle %0.003 artacak, bir başka deyişle 700 kadar ilave vaka görülecektir. Bu artışın iyi planlanmış epidemiyolojik çalışmalarla bile saptanamayacak kadar düşük olduğu anlaşılmaktadır1"8. Radyasyona bağlı kanser vakaları kazadan sonraki 5-10 yıl içinde ortaya çıkar. Radyasyonun kanser yapma riski teratojenik ve mitojenik riskinden daha fazla olmakla birlikte W HO nun yukarıda bahsedilen raporuna göre kazadan sonraki 50 yılda Avrupada kanser vakalarının % 0.006 kadar artabileceği yani normalde beklenen vakalara ilave olabilecek kanser vakası sayısının 7000 dolayında olabileceği hesaplanmıştır1'8.

Olaydan en çok etkilendiği düşünülen Ukrayna'da yapılan bir çalışma, kazayı takibeden 5 yıl içinde kanser vakalarında anlamlı bir artışın olmadığını ortaya koymuştur. European Society o f Pediatric Hematology and Immunology'nin 1992 yılında Ankara'da yapılan kongresinde de Dr.Koshel ve Dr.Prindull Rusyadaki çocukluk çağı kanserlerinde artma olmadığını rapor etmişlerdir. Benzer çalışmalar Almanya ve İngilterede de yapılmış ve Chernobyl sonrası bu ülkelerde kanser sayısının artmadığı belirtilmiştir.

(38)

Y oğu n radyoaktif bulaşma olan Ingilterenin kuzey bölgelerinde alman doz hesap edilerek gelecek 50 yılda muhtemelen 400 kadar yeni kanser vakasınm ortaya çıkabileceği düşünülmüştür ki bu da yılda 10 vaka demektir.

Chernobyl sonrasında Türkiye dahil birçok Avrupa ülkesinde ölçülmüş olan miktarlar toplum için bildirilen müsaade edilebilir en yüksek radyasyon (maximum permissible dose) un altında kalmaktadır (Ek 3,4).

TÜRKİYE’DEKİ ETKİLER

Son on yılda ülkemizdeki Üniversitelerin tümünde toplam olarak 10618 çocukluk çağı kanser vakası görülmüştür. Bu vakalarm %56 sı Hacettepe Üniversitesi Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Ünitelerinde izlenmiştir5 (E k 5). Bu rakamlar Hacettepe Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Ünitelerinin Ülkemizin en önemli kanser referans merkezi olma özelliğini ortaya koymaktadır.

Bu olayda Ülkemizin ne kadar etkilendiğini gösterebilecek bir kriter olabileceği düşüncesi ile hastanemizin kanser verileri değerlendirilmiştir.

Pediatrik Hematoloji Ünitesinde 1987 öncesinde ortalama 100 akut lösemi vakası görülürken 1987 sonrasında bu rakam ortalama 94 dür. Akut myeloblastik lösemi sayısında nedeni çok açıklanamayan bir miktar artma olmasma karşın toplam lösemi sayısı değişmemiştir.

Hacettepe Çocuk Hastanesi Pediatrik Onkoloji Ünitesinde ise Lenfom a ve diğer kanser türlerine bakıldığında 1987 öncesindeki 5 y ıl içinde yılda 76 ile 88 lenfom a ve 146 ile 162 arasında değişen sayılarda diğer kanserler görülürken 1987 ve sonrasında bu rakamlar lenfoma için 63 ile 98 ve diğer kanser türleri için ise 147 ile 196 arasında olmuştur (Ekler 6,7,8).

Vakalar geldikleri bölgeler itibarı ile değerlendirildiğinde özellikle Karadeniz bölgesinden gelen hastalarda kamuoyunda ifade edilenin aksine anlamlı bir artış olmadığı gözlenmiştir (Ekler 9 ve 10) .

Sonuçta Chernobyl kazası öncesi ve sonrası yıllarda hastanemizde görülen çocukluk çağı kanser vakalarmda anlamlı bir artış bulunmamaktadır.

(39)

Hastanemizin önemli bir referans merkezi olduğu göz önüne alınırsa bu bilginin çok önemli olduğu dikkat çeker. Özellikle Hacettepe Çocuk Hastanesinde bütün Türkiye Üniversitelerinde görülen çocukluk çağı kanser vakalarının %56 sının muayene ve tedavi edildiği düşünülürse bu değerlendirmenin önemi daha belirgin olur. Ancak bu konunun daha geniş şekilde ortaya konması için tüm ülke genelinde sonuçların tekrar değerlendirilmesi ve epidemiyolojik çalışmaların planlanması gerekmektedir. İlave olarak Türkiyenin mevcut radyoaktivite haritasının yapılması da bir çok soruya açıklık getirecektir.

Türkiye'de ölçülen radyasyonun 59.4 milirem olduğu bilinerek gelecek yıllara yönelik bir tahmin yapmak gerekirse, bu miktarın kanser ve genetik hastalıklarda anlamlı bir artışa neden olması beklenmemektedir. Kaldı ki bu miktar hastnelerde yapılan günlük normal radyolojik ve nükleer tıp tetkikleri sırasında veya doğal olarak günlük yaşamımızda aldığımız dozdan çok fazla bir miktar da değildir10.

Sonuç olarak, ülkemizin herhangi bir yerinde Chernobyl kazasına bağlı kanser vakalarında veya genetik hastalıklarda anlamlı bir artış beklenmemektedir. Ancak görülen odur ki gelecek 50 yıl için çocuklarımızı kötü beslenme ve enfeksiyon gibi radyasyondan daha önemli tehlikeler beklemektedir. Bunun yanında sigara içen bir annenin veya babanın kendilerine, çocuklarına ve çevrelerine verebilecekleri zarar, Chernobyl sonucu oluşan riske göre kıyaslanamayacak kadar yüksektir.

Bu vesile ile daha önce de yaşandığı gibi sağlık konusunda bilimsel dayanağı olmayan haberler ve ifadelerle Türk kamuoyunu gereksiz paniğe sokan şahıs ve kuruluşları daha titiz davranmaya davet ediyoruz.

(40)

K a y n a k la t

1. Anneli Salo. Information exchange after Chernobyl. IA E A Bulletin, Autumn 1986. p.18-29.

2. Schloss Reisensburg. W H O Summary report about Chernobyl accident. 24 Jul> 1987.

3. Clarke Roger H. Dose distribuion in Wetem Europe. Following Chernobyl. Radiation and Health. John W iley and sons Ltd. 1987, New York, p.251-265 4. Summary report on the post acciedent review meeting on the Chernobyl

accident-Safety series no:75-INSAG-1, International Atomic Energy Agency, Vienna, 1986,p . 1 -76.

5. Prisyazhiuk A et al. Cancer in Ukraine, post Chernobyl. Lancet 1991;338:134-135. 6. Journal o f Nuclear Medicine 33(11):23N,1992.

7. Lambert BE. The effects o f Chernobyl. Radiation and Health. John W iley and sons Ltd. 1987,New York, 1987,p.265-271.

8. Goldman M. Chernobyl:A radiobiological perspective. Science 238:622,1988 9. Dokuzuncu Ulusal Kanser Kongresi Tebliğleri, 1991,İzmir.

(41)

Ü

f y b ^ J l d U

Î ,

P ro f. Dr. Coşkun Bekdik H.Ü. Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Öğretim Üyesi

P r o f. Dr. Gönül Hiçsönmez H.Ü. Ped ia tri - Hematoloji Öğretim üyesi P r o f. Dr. Ergül Tunçbilek H.Ü. Tıp Fakül t e si -P ed ia t r i -G e n e tik Öğretim Üyesi P ro f. Dr. Ay t ekin Besim H.Ü. TıpyEaMil t e si R a dyoloji Öğretim Üyesi ^ P r o f . Dr. Münevver Büyükpamukçu H.Ü. Tıp Fakültesi Pedia t r i -Onkol o j i Öğretim Üyesi

P r o f. D r. Ï . L a le A t aban H.Ü. Tıp Fakültesi

Radyasyon (h k o l o ji s i Öğretim Üyesi

y y ju

Doç. D r. A . Mira t Tuncer

H.Ü. Tıp Fakül t e si Pedia t r i -Mena toi o j i Öğretim Üyesi

(42)

j

EX-I

pyast difficult contaminant, C aesium -137 has a relatively

long half-life (approxhnrtatclv 30 years). It contributesto the radiation dose received. by man in two ways : first,

externally from the contamination on the ground anti

other surfaces; second, internally by consumption o f contamiiiated , f o o d __inlemally n _w jli... he distributed throughout the soft tissues...of.the body. With the exception o f ^ffecied areas within the USSR* jihe

present level s o f contaminai ion are sufficiently lowjas to

require careful consideration whether and under what circumstances prmecüve measures w ould be justified on radiological g rounds.

Lessons learned for the future

Although there appeared to be an adequate level o f

prt^paredness in terms o f measurement capacity upon which to support decision making in countries affected, decision making itself was complicated by several

factors- For example:

• There was a lack o f information on the resultant

release fallowing the accident.

♦ The exktmg guidance on intervention published by the International Commission on Radiological Protec­ tion (IC R P ), the W orld Health Organization (W H O ),

and the IA E A is applicable to the immediate

surround-l A E A . S U t L g T f M . A U T U M N 1 9 B 8

ings o f the accident site, and its primary purpose is to

avoid acute and other effects to individuals. This

guidance does not address the type o f simadon that

resulted from Chernobyl, in which the decision-making

authorities had to look for a balance between protecting a large population group exposed to m ods radiation

levels, and the socio-economic penalties; associated with

implementing large-scale protective measures. # ’The magnitude o f the situation required the ihvolve- meni o f several other authorities and organizations in

addition to those concerned with radiation protection,

not all o f which were as familiar with the criteria for radiation protection.

One farther major problem was the provision o f .

information to the public and to those exercising political

authority. The general fear o f radiation at any level o f

exposure, *nd the complex units in which measurements

o f exposure, radio&ettvity„ ami dose, are expressed do not facilitate the exchange o f information. .

The questions and requests received by the Agency from M em ber States . relating to ■; the provision o f

assistance indicate that in. some *treas having less advanced .nuclear programmes, the capacity to deal with

this, type o f transboundary contamination situation may

be considerably lower than was generally the Mutation in

Europe.

(43)

ate

qut

rtl

f*

r l

it»

.

8«<

iu«

rti

pe r

i thm um h)

Oot

tnf

et

{m

îç

ro

me

Mp

n

p9 t

ho

ur?

EK-2 R adiation units* ' T he o ld a n d th e n e w

Most ot us do

not

know what to make

of 0,12 *$vhV? and 2.7 Sqm'3, even

though the Chernobyl accident probacy

increased our desire to teem. What we do

know is that radiation measurements, and

interpreting them, is not easy without

some towwk on energy measure­

ments in general and. in many cases,

access to a calculator, physics book, and

friendly radiation expert. Unfortunately,

familiar unite of measurement alone — for

example, kilowatts and kilograms — can­

not be used to measure radiation. Instead*

the units

go

by the names of rads,

w m s ,

ctrrmS' bmcgu&mis,

sr

everts,

gm ys ,

and

rm ntg& ns.

Complicating the picture is that not

everyone uses the seme terms because of

recent changes to the international system

of measurement. There ‘'old** terms

—■

ferns, rads and curies and “new"

ones —*■ becquerels,

s m a r ts , g m y s .

Most

of the time we see these terms with

prefixes attached — usually kilo (one thou­

sand), millî (ooe-fhousandth), micro (one-

millionth), or nano {one-billionth) etc. —-

because even the new terms are too big or

small for the radiation doses most Pkety to

fee measured. After the Chernobyl acci­

dent, for example, reports were made

using mülhem {mrtm) and rmlüslevar?

(mSv), nsnoeuhes {n€l> and becquerels

(Bq), mlcrofoentgen (^R) and milirads

(mred).

How do these terms relate lo do#

another and what do they mean?

These wmm

I0d,rt:ifiâftj!â.f!2trll)f- In

pm m m Êrng

ffus

rate, they quanidy the elemeni, and

answer the question of how much

"activity” or "mdioactMty*^ lt gives off*

The “new” term

tm m m rm i i& q )

one

^ m m h

than the ”ofd“* term

em m ;

one curie

equals 37 billion feeeguerata <3,7 femes

nm m om m

«* another term

frequently heard —

m

cne feütiomh of a

cure <0.000

O m

001, or 10 9). which

under the "new" heme becomes

3? feeoquerate,

importe# .

To.remember is_that

becquerels and curies do not measure

biologic#

or

bealh 'adiets. Dunng“lhe

Chernobyl

mc&dmnt.

they were frequently

used by health authorities simply to

describe how much of a radioactive

subefanoe,, such as iodine-131 or

c«s#urm137, could fee delected In sir, the

surrounding environment, and

in

foods.

This wee then often expressed In terms of

fwasaewrie# or becquerels per kilogram,

1ère, square metre or cubic metre,

depending on the medium in which the

radioactive substance was feeing

measured, e g. in vegetables

(Bg

kg

' f ),

milk

mk

{Sq/m3) ami

on

the

ground

(B

qfm s}.

*

R sds

end/greys. These terms are

used to measure the dose of radiation

•fegorbed fey a body or substance.

m

(44)

O E C D Ü L K E L E R İ C s -1 3 7 i ç i n M ü d a h a l e S e v i y e l e r i n i n ö z e t i * * B i r i m l e r ( B g / l t v e B q / k g )

(45)

I¥®tectİ#ıı i Sil

t he e * { x u t L ■, ıhan MO**- ih ^ 3* h n 1 - 8 *>• s1 . • s ' u- it is

murisi „ ' *. t J ^ Ss» - " ' t v e r

h a s t u \ ' i - m f H k h c e t o r Otu k p . r l u ı ; . : ! H ^ u ' - u r U>. a h u -.ş a k u 'h jH Say.

Planned Exposures and Occupational Exposures

in Excès» uf the lim its.

T h c te a re tan: tnxastcî?h w hen hi*the> *10*^ »han u m..?* k;av hr n-Tnilked, tv.ru cnhrlv

m afferma , t h t s . ı h ı s ı n „**• n* h * * .* n } * »s At.ı !* hui m

this post t 'hen,,j*n i era these fletue*- as e moulded -a I;d U s hır ^ >hii pletcnc

The M U r u^uhmtemJU that in a single pla nne r va.po'une uu wuikeï should

ta b le *4-.h Senumary o f RecomnwiKfeU M aximum Permissible Dos** \

İH- **t 3

0<iH'

I 'n v a s - a. î.’^tssvft ci,î Smut su .., u u k - H u . unnuai A:;s:tîı*s Uu^e t,^ ii»«1c îïï Inuits is»

l

'> S> * ,İÎ* 1 «tB î rïs-ïïr

H,h4Sh«-e n ,'.- - a-a-.'aJ

V ' - v ; - <ş*v v '•-*.* <musı>v., >-ii.i-s * - •<-»;, !«-'<*; 'iîa % f ." '•İ-'. în .>>. .s£'■ -, %ksji- mut e^m-îisdîv.'s?

-pCO.ıi r\f«,vStiFt. <ft?vMkic

o-'-.s, r.jssu.ık‘ SH must îix -re v e s ïti

I

î>>>

.îissSc e <

jhjsuj

C

/VSıVi r

r

^

. ■ rw«»

! ı:>s î i^î ' = , ;;.d hmırr. , s-r,;,»n\-->, t ‘.fsr.'.sne M k s n . e th»%e e.pMvrherst hunt, Sïdsi ^ncnS <-XjV^uıe

ICenKd-si! .ivUitîi îe ıu îi'îo crtd e d * ! s ü , \ i>îîî;.-r e l k n s v r d. u r t ^ srvak^s

tımn-d ı\;ı*>',ıi(i>

İv

f.&dufS

M: '« C'iiîîiı rtjLİSÎ Î;>TSH S »3' İİ$,NUC>> SliKİ <*•1 . ,s *3 « !if.s»s if.v’ m m K for

5 ;sam i kî

.

s

, .

10 i -m, < H«* asSv, 10- M? i«n*S S fOS U»*0

0 5 ıe m s S nıS * i ' 0 ‘ iv«a s '■ s m N v)

‘i

Wi M

and i<ain.ns( ntentıgers), üH4uu(

t IU- -,î.t v»|-îiv<iksıl irmik

■cds,,,,du!'s.u as.k-'Uv

Lm(<n« Ms-r;h; f

AVj'sf.^'O.V

6* 0 I t e m > i rnS\ ! > ^

-1 < i j İ ,^S-, -

4

ÎU *’ n-;-s nS»-î SM'1 «rrïâ <Ü 4|| ?nhH

(46)
(47)

Y

E

A

R

(48)

cm

m

o

m

m

m

m

m

h-co

§5

m

m

m

m

£

T

o

ta

l

Leu

kemia

C

a

s

e

s

(49)

as

CO

ce

o

o

c e

§

Q

LU

Û _

R

0 n

E

D .CD C0 N. > 00 L~" 'i i ' ! 1 CM Ö) CD O Ö) Ö) CD CD 03 CO CD CD U3 00 M-00 CO 03 O O O O O O O O O M- CO CM

f—

(50)

t I LL . A RI A R ^ o I NI

(51)

E K -1 0 P E D S A T R İ K O N K O L O j j D L Ü M Ü f ' J D E C -C P İ1 f N '. JC ı ' S b ’l P V A K A

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna ek olarak fordist seri üre- tim tarzıyla üretim patlaması yapması, savatan yenik çıkan Almanya bata olmak üzere Avrupa ülkelerinin kreditö- rü haline

Nitrik oksit vericileri ile (Örn: NİTROLİNGUAL® pump spray) erektil disfonksiyon bozukluğunun tedavisinde kullanılan bazı ilaçların (sildenafil ve benzeri

Araştırmanın temel amacı, Clostridium perfringens Tip A intoksikasyonları için koruyucu ve tedavi edici amaçlı rekombinant Enterotoksin, Alfa ve Beta2 toksin

Diğer yandan starter kültür içermeyen kontrol örneklerde S.aureus sayısı üretim boyunca diğer örneklerden önemli düzeyde yüksek (P&lt;0.05) bulunmuştur.. Bunun

Bu çalışmada, lisans ve lisansüstü öğrencilerinin COVID-19 korku düzeylerinin depresyon, anksiyete, stres ve yaşam doyumu düzeyleri ile ilişkisi; ayrıca bu

Çalışmamızda patoloji sonuçlarından ve ölüm nedenlerinden habersiz olarak gerçekleştirilen analizler sonucu çalışma ve kontrol grubu vakalarında belirlenen

[r]

Spectracef, sefalosporin grubu antibiyotiklere veya bileşenlerinden birine alerjisi olduğu bilinen hastalarda, karnitin eksikliği olan veya klinik olarak anlamlı