• Sonuç bulunamadı

Ş. Dikmen Retrospektif Sergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ş. Dikmen Retrospektif Sergisi"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

ŞÜKRİYE

DİKMEN

1948'de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinin Yük­

sek Resim bölümünden, 1953’de Paris Ecole du Louvre’

un Sanat Tarihi kısmından mezun oldu P a ris 'te üç sene

Fernand Léger'nin atelyesinde iki sene Académie Ran-

soh'da Singier ve Roger Chastel ile çalıştı.

A çtığı kişisel s e rg ile r:

1953. Galerie Jeanne Castel, Paris.

1954. Redoute Kulübü, Bad-Godesberg, Almanya.

1954. Fransız Konsolosluğu, İstanbul.

1955. Helikon Galerisi, Ankara.

1955. Bezalel Müzesi, Kudus-İsrael.

1955. Fransız Sefareti Kültür Dem eği, T e l-A v iv , İsrael

1956. Şehir Galerisi, İstanbul.

1956. Amerikan Kültür Dem eği, Ankara.

1962. Alman Kültür Dem eği, İstanbul.

1965. Alman Kültür Derneği, İstanbul.

- , ^ / ' C P

I

C,İÇ)

fJLLuL.

Yurt dış/nda muhtelif resim sergilerine katıldı.

Bu meyanda 1953’de Pariste Les surindépendants ,1954de

Galerie Raymond Duncand'da Peintures et Sculptures

sergilerine , 1957’de Edinburgh Festival'ine, 1961 sao-

Paulo Bienaline ve 1962'de Bruxelles .Paris ve Viyana -

da açılan Çağdaş Türk Sanatı sergilerine katıldı.

(3)

Sanatta değer ölçülerim izin değişmez mehenk taşı "kişilik"de- dikleri Tanrı vergisidir. Doğrusu bu ya .k işiliği de türlü, anlam­ ları içinde ele a la b iliriz ,konu o kadar geniş, o kadar değişik yönlü. Birden,çok genç yaşta patlayıveren k işilik ler var. Sa­ natçı bildirisini -m esajını- hemen sunuverir. Sabırla,uzun ça­ lışm alar sonucunda elde edilen k işilik ler var. fîlde edilen sözü de yanlış belki burada. Çünkü kişilik, yukarıda da söyledik, Tan­

rı vergisi. Öyle olduğuna göre de doğuştan var demek, elde

edilm ez,güç b elirir. Böylesinin tadı da,fazla erken b e lir tile r ­ den daha derin olsa gerek.

Ö ğrenicilik yıllarından b eri çalışm alarını özlediğim Şükriye Dikmen,uzun,sabırlı bir çabadan sonra,benliğinin bir köşe­ sine saklanmış bulunan kişiliğini buldu ve mesajını sundu. Güzel Sanatlar Akademisindeki bu retrospektif- toplu sergisi ressamın y ılla rd ır sürdürdüğü çabanın en ilginç ürünlerini bir araya topluyor.

Türk resm i içinde tamamiyle kendine has görüş ve duyuşu,de- sen i,ren gi,çalışm a ta rz ı,b ir bakıma da konuları, sevdiği ve

değişik biçim lerde tekrarlamaktan korkmadığı m otifleriyle

Şükriye D ik m en ,orijin a lliğe,"tek "liğe kavuşmuş görünüyor.Re­ sim lerini bir bir incelediğim izde varacağım ız sonuçlar şunlar olabilir : sanat dilim izde "kontur" dediğimiz, b içim leri s ın ır­ landıran çizgi anlamına gelen değerin, Dikmen'de, birinci plan b ir ro l alışı. K ıvra k ,za rif.elastik i,a m a çokluk girin tisiz çıkın­

tıs ız, daha fazla yu varlak lar,eğriler ve hele diklerle oynayan

bir çizgi,daha doğrusu " ç iz i" karakteri. Bu eleman, Dikmen' d e,ö zellik le ağaç gö vd e leri,ç içe k le r ve yapraklar,hele yüzler­ de, genç kadın yüzlerinde beliriyor. Bundan ötürü Şükriye Dik- men'e desençi bir ressam diyebiliriz.

(4)

Desenin egemen olduğu alanda ışık ve gölge oyunları ortadan kalkar,renk ise olanca canlılığı ile kendini gösterebilir. Resim sanatında bir kanun kesinliğinde olan bu düzeni Dikmen'de g ö ­ rüyoruz. Boyuna ön planda olan,hiç b ir zaman eriyip silinm e­ yen müzikal bir deseni çokluk sulu boya gibi hafif sürülmüş, ta- ze,parlak renkler örtüyor. Enerjik patlamalarında,ya da ince d e ğ e r le r i,g r ile r iy le daha sönük klavyelerinde ressamın renk sistem i,gözü okşayan ve huzur v e ric i bir sessizlik içinde.

B ir yalnızlık içinde demeli idim belki. Çünkü nihayet e rişilm iş kişilik,sunulabilinmiş mesaj,sanatçıyı yalnızlığa götürür. De­ ğ e rli eserin çevresine sızmayan bir kapalılığı, b ir yalnızlığı bir tekliği vardır. Onu seyrederken yalnız onu görür,başka hiç b ir eseri düşünmez, düşünemezsiniz. B ild iri o e s e r e , onu yapan sanatçıya hastır.

Şükriye Dikmen'in resim lerinde bu hasleti,görüyorum. Onlara bakarken başka bir ressam ı,ya da ressam ları hatırlamıyorum Benzerlikler var evet. Ama hangi sanatçı,ne kadar dabüyükol­ sa, benzerliklerden , etkilerden kurtulabilmiştir?

Uzaktan uzağa bir Ç in,bir Japon estam pını,bir Doğu minyatü­ rünü modern resmin şu ya da bu ustasını hatırlatan bu resim ­ lerde, her şeyin üstünde ressamın iç dünyası var3 u dünya .ser­

ginin panoları boyunca,incelendikçe biteviyelikten kurtulup

zengin bir iç liliğ e ulaşan,sezinlenmesi güç bir dünya.

Bu kata vardıktan sonra Şükriye Dikmen'den bundan sonra da­ ha geniş çalışm alar isteyebiliriz. Bir başarı olacağından emin olduğumuz bu sergi,ressa m için,daha ayrıntılı hamlelere te ­ mel olabilir. Kendi üslubunun özelliklerinden h içbirini feda e t­ meden, bildirisini sunmak için gösterdiği sabır ve çalışm a gü­ cünü giderek sürdüreceğine, önümüzdeki yıllarda Türk resm in­ deki yerini daha da perçinleyeceğine emin olabiliriz.

(5)

Cemal Tollu Yeni sabah ga ze te si, 29 Aralık 1954 NO; 5679 .... Şükriye Dikmen daha burada talebe iken gösterdiği te ­ mayüle, en sade şek illeri ve renkleri bulmak isteyen b ir re­

alizme sonuna kadar sadakat gösterdi. Topluca gördüğümüz

e s e rle ri bu bakımdan ayrı b ir mâna taşıyor. Sevilen üstatlar kurnazlıkla,maharetle taklid edilm iş değildir. Sâfiyane bir sevginin izle rin i taşıyan bu eserlerd e onları yapan insanı bu­ luyoruz. Şükriye Dikmeni asrım ızın zıd cereyanlarının doğur­ duğu girdaplardan kurtaran onun bu üstatlara ve tabiata kar­ şı duyduğu bu saf ve samimi aşkı olmuştur. Mizacına uyma­ yan hareketlere katılmaktan çekinmiş sadece kendi imkânla­ rına uygun olanı yapm ıştır...

Hakkı Anlı İstanbul Ekspres g a ze te si, 28 Aralık 1954

... Onu figüratif abstrait b ir sanatkâr olarak kabul etm e­ miz icab ediyor. Tabiatın neşesi,heycanı,m usikisi onun pein- ture'üne objectif değil subjectif olarak akseder. Fransız Kon­ solosluğunda teşhir ettiği tuvallerde b ir bütünlük göze çarp ­

maktadır. O, yanlız inandığını yapmakta ve yavaş yavaş d e­

ğişm eler göstermektedir. Sanatta mütereddit bir sanatçı ka­ tiyen klase edilem ez... Halbuki Şükriye Dikmen bir anla­ yışı sonuna kadar götürmek isteyen ve şahsiyetini bir genre içinde impose eden bir sanatçı olarak karşım ıza çıkıyor. O- nun tuvalinde natür boşlukta abstrait b ir form olarak yer alır. A ğ a ç, kedi,insan boşlukta teşekkül eden m üselleslerle ve r i ­ tim ler içinde b iri birine bağlanır. Renk tabiatın rengi değildir. O, renkte kreatör .desende bir keykeltraş anlayışı gösterm ek­ tedir.

(6)

PORTRE 19 60

(54 X 115 cm) SANATÇININ KOLLEKSİYONUNDA

(7)

Şehir Galerisinde senenin ilk ilg i çekici resim sergisini Şükriye Dikmen açtı. Belki hatırlıyacaksınız : İki yıl önce Fransız Konsolosluğunda ilk sergisini açmış ve gerçekten i l ­ gi ile karşılanmıştı. Çünkü o zamana kadar görülmesine a lı­ şılm ış resim lerden âdeta mübalağa ile uzaklaşıyordu... Bu defaki sergisinde, bazı noktaları daha ile r i götürdüğünü,daha doğrusu kendisine çizd iği yolda mühim b ir hamle daha yaptı­ ğını b elli ediyor. Bunları kısaca gözden geçirelim ...

Zahir Güvem li,Esi d ergisi Aralık 1956 No; 12

.... renkte satıhçı, kompozisyonda lekeci ve resm i ir ili

ufaklı satıhlara bölerken elem anları en aza indirdiği halde en zengin intibaı elde etmeğe çalışan b ir görüş açısı.. B ir re s ­ sam arkadaşın dikkatle işaret ettiği gibi,sadelikte en yüksek

dereceyi bulan bu re s im le r,b irer fragment (p a rç a ) hissini

veriyor.

Akşam gazetesi 25 Aralık 1954 No: 13013

... sanatkârın otuz kadar resm i yerleştirilm işti. Bun­

lar arasında bilhassa p ortereler ilgi çekiyordu. Sanatkâr erkek ve kadın başlarında gösterdiği kişilik göz önüne alınırsa, da­ ha çok bir portre ressam ı olmak istidadını ilham ediyor. Ge­ rek portrelerde, gerekse natürmort,peyzaj ve nü lerde itina ve uygunlukla kullanılan düz renkler zamanımızın bazı usta ressam larının başarılı sadeliğini hatırlatıyordu. Şükriye Dik­ men nüansa gitmeden açık ve koyuluğu, tek satıhta kalarak de­ rinlik duygusunu verebiliyor. R esim lerin hemen hepsinde ko­ nuya ve objeye bağlılık temel bir kaygu tutulduğuna göre, r e s ­ samın figürsüz yeni resim cereyanlarına katılmadığı söylene­ bilir. Fakat stilizasyon ve kompozisyon bakımından yeni r e ­ sim sanatının en sağlam kazançlarına güzelce tasarruf e d il­ m iştir.

(8)

KOMPOZİSYON 19 67

(50 X 101 cm) SANATÇININ KOLLEKSİYONUNDA

(9)

Çok sade net,insanı saran ve anıtsal b ir desen,yüzey halin­ de konmuş saf renkler ile Şükriye Dikmen nülerini, p o rtre ­ lerin i ve çiçeklerin i sunuyor. Türkiyeden gelen bu sanatçı büyüklüğe varabilmektedir.

Albert C artier Combat Gazetesi 21 Aralık 1953

Bu sanatçı Türkiyelidir. Uzun y ılla r memleketinde çalıştı.Fran- sada Matisse'den esinlenm elerle, saf tonlar sade form la r a r ­ monisi ve aynı anlamda boyanmış tek düze b ir anlatış ka - zandı. L é g e r 'den, b elirtilm iş form ların bütünlüğünü s a rıcı b ir enerji ile uygulamayı kazandı. Fakat Ş. Dikmen bu iki ustanın etkilerinden sıyrılm asını bildi ve bize hakikaten kişisel ve çok çekici b ir eser vereb ild i...

L'actualité Artistique Internationale Aralık 1953

Dikmen ilk sergisinde,olgun bir istidat,müstesna b ir plastik kalite göstermektedir. Figürlerindeki grafik anlayış .peyzajla­ rının geniş ve süsten uzak görünüşü,batı sanatının yeni mey­ dana çıkan bugünkü vasıfların ı taşımaktadırlar. Bu, günümüz Türk resminden seçkin b ir katgıdır.

(10)

PORTRE 19 65

(50 X 100 cm) SANATÇININ KOLLEKSİYONUNOAN

(11)

Derek Patmore : Modern Türk Resmi, 1957 Edinburgh Festiva­ li katalogundan.

Şükriye Dikmen p ortreleri ile b ir şöhret kazanmıştır ve hiç şüphesiz modellerinin karakterini tebarüz ettirmek için hiç de alelâde olmayan bir teknik elde etm iştir. Fakat b ir Dikmen portresinde ne b ir M arie Laurencin’in ne de diğer Avrupalı ka­ dın ressam ların yumuşaklığından b ir ze rre yoktur. Bilakis her ferdin şahsiyetini derine inen bir sempati ile yakalamasına rağ­ men m odellerini vahşi bir realizm ile çizer.

M irjam Tal.Haboker gazetesi 16 Aralık 1955,İsrael.

Talebesi olduğu Fernand L é ger, abstre Singier, R. Chaste 1 hocalarından fazla olgun ve yaşlı Matisse'in,renk ve hafif kom- posizyonlar yaratıcısı M atisse'in te s iri his e d ilir Şükriye Dik­ mende. Şükriye Dikmenin resim leri sade hatta sadeleştirilm iş­ tir. Peyzaj,natür m o rt,portre ve nü 1er vard ır.Ç izgisi çok ba­ r iz , tereddütsüz,imâsız ve tabi-kelimenin her iki manasında- tamamen gölgesizdir.Ressam -Fauve cereyanının m irası ola.n saf renkleri sever. Tem alarını tuvalin içine kompoze ettikten sonra kendisine, fazlası olmayan b ir kaç tane kuvvetli renk se ­ çer. Fakat bu şekil ve icat noksanı var,dem ek değildir, bilâkis hayret edilecek derecede hisli e fe le r verirtm avi s erv ile r yeşil bir fon üstünde, sarı arka plan, siyah ağaçlar,koyu fon üzerine mavi yüzlü b ir kadın,sarı üstüne yeşil b ir m eyve,yeşil gözlü yeşil saçlı b ir kadın, kuvvetli vücudü sanki kesilip siyah üstüne yapıştırılm ıştır. Türk artistinin sade form ları, hayatiyet dolu kusursuz ç iz g ile ri çok muvaffaktır...

Ha'Aretz gazetesi 23 Aralık 1955, İsrael.

İstanbulda doğmuş olan ve Bezalel Müzesinde 40'dan fazla resim sergileyen Şükriye Dikmen Doğunun Batı ilebadaşm ası- nın ve modern Türkiyenin Batı resmine iştirakinin enteresan bir örneğini verm ektedir. Gölgesiz renk tekniğini hacim ve sa­ tıh vasıtası olarak kullanmasına rağmen sanatında Doğu te s ir ­ le ri görülmektedir. Resminin anlayış ve icra bakımından, ka- sitli olarak katı,açık ve sade olmasına rağmen enteresan bir hassasiyeti v a r d ır .. . .

(12)

KOMPOZİSYON 19 67

(22 X 47 cm) SANATÇININ KOLLEKSİYONUNDA

(13)

W illiam Spencer, The Week, 26 Ocak 1955 NO: 11

Helikon galerisinde sergisini yeni kapatan Şükriye Dikmen gençliğine rağmen va'd dolu Türk resminin parlak b ir örn eği­

dir. Cessur renk kullanışı, konturlarının keskinliği, insan ve

hayvan figürlerinin son dereceye varan sadeliği ile tamamen

orijinaldir.

Gabriel Mandee'in La Pittura Francese, La Mandragore Edit­ ric e , Milano kitabından.

M atisse'in başlangıçta Doğu da aradığı sade güzellik, gene Doğu'dan b ir talebesi, Şükriye Dikmen vasıtası ile gelenekte­ dir. Türkiyede doğmuş olan Şükriye Dikmen hocasından sade şekillerin, tem iz ve gölgesiz boyanmış tonlarının, dersini a l­ mıştır. Tablolarındaki derin ve zengin tezadlardan, keskin ve kıvrak çizgilerden ve umumi ahenkten mevzuu abstre ve ta ­

mamen şahsi b ir resim meydana gelir. Bunun neticesi İran

minyatürlerinde olduğu gibi, şekillerin kaide ve hacim lerine pek az cevap veren hakiki bir tabiat vücude gelmektedir. Sa­ natkârın zevki çok samimi olarak son derece sentetik fakat daima alelâde stilizasyondan uzak,çizgi ve tonlarının başarı­ lı b ir intihabına vesile olur. Dikmen'deki mütevazı ç izg i ve ton­ la r, bazen yüceleşen ve tamamen plastik arabesklerin mutla - kiyetini kuvvetlendiren ve ç izgilerin hareketini fizik i b ir şid ­

detle b elli eden kendine mahsus b ir hayat ritm i meydana

ge tirir. Bu şekilde sıhhatli aynı zamanda kati tonlarla ve a r ­ ka planların fak irliği ile tebarüz ederek nü ve p ortrelerd e skülptüral b ir his uyanmaktadır.

(14)

PORTRE 1 9 6 3

(65 X 70 cm) SANATÇININ KOLLEKSİYONUNDA

(15)

.1-. ' “

KOMPOZİSYON 1967

(4 5 x 65 cm) SANATÇININ KOLLEKSİYONUNDA

(16)

KOMPOZİSYON 1 9 6 8

(38 X 82 cm) SANATÇININ KOLLEKSİYONUNDA

(17)

F o t o ğ r a f l a r A d i l A r ı k a r t ( F o t o A k a d e m i ) S A N O R G A N İ Z A S Y O N T A R A F I N D A N H A Z I R L A N M I Ş V E B A S I L M I Ş T I R . T E L . 49 11 22

(18)

B U B R O Ş Ü R S A N A T Ç I ' N I N 1 8 . N İ S A N . 1 9 6 8 T A R İ H İ N D E D E V L E T G Ü Z E L S A N A T L A R A K A D E M İ S İ N D E A Ç I L A N S E R G İ S İ İ Ç İ N H A Z I R L A N M I Ş T I R .

V

/

V

Referanslar

Benzer Belgeler

Şimdiye kadar verdiği muh­ telif resitallerde Virtiyozluk dehasını ispat etmiş bulunan sayın profesör, bu sefer karşı­.. mıza yepyeni bir hüviyetle çıkmış,

ve başvuru sırasında uygulanan kan tetkiklerinde kötü prognostik ölçüt [kan lenfosit sayısı < 800/ μL veya C-reaktif protein (CRP) > 40 mg/L veya ferritin > 500

Önce çok nâzik mektuplarını­ za cevap vermeği Döylesine ih­ mal ettiğim için candan özür dilerim, ilk mektubunuz geldiği vakit bu şehirde değildim..

Oturma veya kabul odaları bilhassa büyük konaklarda ayrı ayrı ve birkaç tanedir.. Bu odalar en iyi yerlerdedir ve umumiyetle binanın köşelerine

Katılımcıların yaş, el uzunluğu, ayak uzunluğu, biacromial mesafe değerleri artıkça el kavrama kuvveti artmakta, bu sonuca göre el kavrama kuvveti üzerine

Ebe onun göbeğini besmele ile kesmiş, komşu Hafız efendi de ezan-ı Muhammedi ile adını Ali Muhiddin olarak kulağma bağır­ mıştı.. O devirde babası Bekir

Kadınların ortalaması (3,1535), erkeklerin ortalamasından (3,151) az da olsa yüksek olduğu için kadınların hediye verme konusundaki davranışları erkeklere göre etik

Önceki gün (22.06.2013) içinde yaşlıların ve çocukların bulunduğu, birkaç kişilik, küçük aile gruplarına yapılan orant ısız müdahelenin ardından dün gece