• Sonuç bulunamadı

Bir kalker ocağında iş hijyen ölçümlerinin çalışanlar açısından değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir kalker ocağında iş hijyen ölçümlerinin çalışanlar açısından değerlendirilmesi"

Copied!
71
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİR KALKER OCAĞINDA İŞ HİJYEN ÖLÇÜMLERİNİN ÇALIŞANLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Orhan UYAR

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Uyarınca Fen Bilimleri Enstitüsü Maden Mühendisliği Anabilim Dalında

YÜKSEK LİSANS TEZİ Olarak Hazırlanmıştır.

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Şahin YUVKA

(2)
(3)

ETİK İLKE VE KURALLARA UYGUNLUK BEYANI

Bu tezin hazırlanmasında Akademik kurallara riayet ettiğimizi, özgün bir çalışma olduğunu ve yapılan tez çalışmasının bilimsel etik ilke ve kurallara uygun olduğunu, çalışma kapsamında teze ait olmayan veriler için kaynak gösterildiğini ve kaynaklar dizininde belirtildiğini, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından kullanılmak üzere önerilen ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi tarafından kullanılan İntihal Programı ile tarandığını ve benzerlik oranının %26 çıktığını beyan ederiz. Aykırı bir durum ortaya çıktığı takdirde tüm hukuki sonuçlara razı olduğumuzu taahhüt ederiz.

(4)

BİR KALKER OCAĞINDA İŞ HİJYEN ÖLÇÜMLERİNİN ÇALIŞANLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Orhan Uyar

Maden Mühendisliği, Yüksek Lisans Tezi, 2019 Tez Danışmanı: Dr. Öğr. Üyesi Şahin YUVKA

ÖZET

Günümüzde teknoloji her ne kadar gelişmiş olsa da çalışılan ortamı güvenli hale gelmesini sağlamışsa da madencilik sektöründe kazaların ve ölümlerin olmadığı bir dönem yoktur. Çalışanların maruz kaldığı tehlikeler düşünüldüğünde bunu engelleyecek bir teknoloji henüz daha günümüze ulaşamadı. Bu sebeple gelişen teknolojiye rağmen insan gücünün daha ucuz olması madenlerde çalışan iş makinası yerine insan gücü tercih edilmektedir. Günümüzde hala erken ölümlere, meslek hastalıklarıyla ve çok ölümlü maden kazalarıyla akla gelen bir meslek olmaya devam ediyor.

İş kazaları ve iş hastalıkları iş veren ile işçi açısından bakıldığında Türkiye şartlarında bir adım ilerisi düşünülmektedir. İş sağlığı gözetimi kavramı çalışılan ortamda gözetim ile işçinin sağlığın gözetimin birleşimidir. Buna göre iş yerindeki çalışma şartları faktörleri önemlidir. Buna göre iş yerindeki ortamı tanıyarak tehlike ve risklerini gözlemleyip sağlık gözetimini planlayıp hareket etmesi gerekir.

Madencilik sektöründe çalışanlar yaptıkları iş türüne göre fiziksel ve kimyasal etmenlere maruz kalmaktadırlar. Madencilik meslek hastalıklarının ve iş kazalarının meydana geldiği çok tehlikeli bir iş koludur. Bu çalışmada Sakarya bölgesinde bulunan bir kalker ocağında çalışan personelin maruz kaldıkları fiziksel ve kimyasal risk etmenleri araştırılmış ve konu ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Risk etmenlerinden Aydınlatma, Termal konfor, gürültü, titreşim ve toz unsurları İş sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Kalker ocağı, Fiziksel ve kimyasal etmenler, Titreşim, Gürültü, Aydınlatma, Termal konfor, Toz.

(5)

ASSESSMENT OF WORK HYGIENE MEASUREMENTS IN TERMS OF EMPLOYEES IN A LIMESTONE QUARRY

Orhan Uyar

Mining Engineering, M. Sc. Thesis 2019

Thesis Supervisor: Assist. Prof. Dr. Member Şahin YUVKA

SUMMARY

Nowadays, although the technology has improved and made the working environment become safe, there is no time in the mining sector without accidents and deaths. When the dangers, which the employee are exposed, are thought, the technology that can prevent this, has not yet been reached. For this reason, despite the developing technology, manpower is preferred instead of working machine in mines because of cheaper manpower. Today, it is still a job that comes to mind with early deaths, occupational diseases and multi-mortal mine accidents. From the perspective of workers and employer with occupational accidents and occupational diseases, it is considered a step forward in business conditions in Turkey. The concept of occupational health supervision is the combination of supervision in the working environment and supervision of worker's health. Accordingly, the factors of working conditions in the workplace are important. According to this, he should recognize the workplace environment, observe the hazards and risks and plan health surveillance and act.

All personnel working in the mining sector are exposed to certain factors, which are physical or chemical, according to the work that they do. Mining is the most dangerous work class in terms of occupational diseases and occupational accidents. The aim of this study was to investigate and evaluate the physical and chemical factors on the working personnel of a limestone quarry in Sakarya region. The main factors such as Illumination, Thermal Comfort, Noise, Dust and Vibration were evaluated in terms of worker health and safety. Evaluations and measurements were used in accordance with the standards determined by the regulation issued by the Ministry of Labor and Social Security and the measurement values were evaluated accordingly.

Keywords: Dust, Lighting, Limestone quarry, Physical and Chemical Factors, Noise, Vibration, Thermal Comfort.

(6)

TEŞEKKÜR

Teşekkür etmek aslında yaptığımız şeylerin bizde mutluluk hissi vererek gerektiği yere ulaştığının göstergesidir. Bende illk olarak bu tez çalışmamda desteğini hiç eksik etmeyen tezin sonuna yaklaştıkça çalışmamızda gece, gündüz, tatil demeden bir çok özveride bulunan sayın danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Şahin YUVKA hocama en samimi duygularımla sonsuz teşekkür ederim.

Bu çalışmamda bana hem lisans hem de yüksek lisans eğitim döneminde yardımlarını eksik etmeyen dolaylı veya doğrudan destek veren “Dumlupınar Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü” Öğretim üyeleri Prof. Dr. İ. Göktay EDİZ, Prof. Dr. Önder UYSAL, Dr. Öğr. Üyesi Sunay BEYHAN, Dr. Öğr. Üyesi Cihan DOĞRUÖZ, Arş. Gör. Dr. Özer ÖREN hocalarıma teşekkür ve saygılarımı sunuyorum.

En son ise Tezin saha çalışmalarında yalnız bırakmayan meslektaşım Maden Mühendisi Ahmet ÜNVER’e ve Sakarya Öztaş Madencilik çalışanlarına ve Yüksek Lisans eğitim süresinde bitirmemde perde arkası rolünde bulunan maddi ve manevi yalnız bırakmayan başta eşim Ayla UYAR, Babam Sabri UYAR ve Annem Güldane UYAR’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

(7)

İÇİNDEKİLER

Sayfa ÖZET ... v SUMMARY ... vi ŞEKİLLER DİZİNİ ... xi ÇİZELGELER DİZİNİ ... xii

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ... xiii

1. GİRİŞ ... 1

2. İŞLETMENİN TANITILMASI ... 2

2.1. Ruhsatın Bulunduğu Konum ... 2

2.2. Üretim Yönetimi ve İş Akım Şeması ... 3

2.2.1. Konkasör tesisinde üretim yöntemi ve iş akım şeması ... 6

3. ÖLÇÜM PARAMETRELERİ VE İNSAN SAĞLIĞINA OLAN ETKİLERİ ... 8

3.1. Aydınlatma ... 8

3.1.1. Aydınlık düzey dağılımı ... 8

3.1.2. Genel ve bölgesel (Lokal) aydınlatma ... 9

3.1.3. Doğrudan ve dolaylı aydınlatma ... 9

3.1.4. Gün ışığı ... 9

3.1.5. İşyerinde aydınlatma ve iş kazaları ... 10

3.2. Termal Konfor ... 11

3.3. Gürültü ... 14

3.3.1. Gürültünün insan sağlığına etkileri ... 14

3.3.2. Gürültünün fiziksel etkileri ... 15

3.3.3. Gürültünün fizyolojik etkileri ... 15

3.3.4. Gürültünün psikolojik etkileri ... 16

3.3.5. Gürültünün performans üzerine etkileri ... 16

3.4. Toz ... 16

3.5. Titreşim ... 18

3.5.1. Elle iletilen titreşimin sağlıkla ilgili etkileri ... 18

4. İŞ HİJYENİ ÖLÇÜM PARAMETRELERİNİN ÖNLENMESİ VE KORUNMASI ... 24

4.1. Aydınlatma ... 24

(8)

İÇİNDEKİLER (devam)

Sayfa

4.2.1. Soğuğa karşı alınacak önlemler ... 25

4.2.2. Sıcağa karşı alınacak önlemler ... 26

4.2.3. Hava akım hızını uygun aralıkta tutmak için alınacak önlemler ... 27

4.2.4. Nem miktarını uygun aralıkta tutmak için alınacak önlemler ... 27

4.3. Gürültü ... 27

4.3.1. Kişisel korunma ve eğitim ... 28

4.4. Toz ... 28

4.4.1. Toz kaynağında alınabilecek önlemler ... 29

4.4.2. Alıcıda alınabilecek önlemler... 29

4.4.3. Tıbbi önlemler ... 29

4.5. Titreşim ... 29

4.5.1. Elle iletilen titreşime düzenli olarak maruz kalma ile ilgili tıbbi koruyucu tedbirler ... 29

4.5.2. Titreşime maruz kalınması nedeniyle oluşmuş etkileri azaltmayı amaçlayan teknik koruyucu tedbirler ... 30

4.5.3. Titreşime maruz kalma etkilerini azaltmayı amaçlayan idari koruyucu tedbirler . 31 4.5.4. Titreşim veren el aletlerini kullanan kişilere tavsiyeler ... 31

5. ÖLÇÜMLERLE İLE İLGİLİ GENEL PRENSİPLER ... 32

5.1. Aydınlatma ... 32

5.2. Termal Konfor ... 33

5.2.1. WGBT ... 33

5.2.2. PMV ve PPD ... 35

5.2.3. Isıya alıştırma metodu ... 36

5.2.4. PMV ve PPD indeksleri arasındaki ilişki ... 36

5.3. Gürültü ... 36

5.3.1. Ölçüm periyodu ... 37

5.4. Toz ... 38

5.5. Titreşim ... 38

6. ÖLÇÜMLERDE KULLANILAN STANDART/METOT VE CİHAZLAR ... 40

6.1. Svantek – SVAN 971 Model Gürültü Seviyesi Ölçüm Cihazı ... 41

6.2. Extech- SDL-400 Aydınlatma (Işık Ölçer) Ölçüm Cihazı ... 42

6.3. Delta OHM-HD 32.3 Termal Konfor (Mikroklima) Ölçüm Cihazı ... 42

6.4. Delta OHM-HD 32.3 Termal Konfor (Mikroklima) Ölçüm Cihazı ... 43

6.5. Svantek Marka SV104 Model Gürültü Dozimetresi (5’Lİ Özel Set) ... 43

(9)

İÇİNDEKİLER (devam)

Sayfa

6.7. Svantek SVAN SV-106 Model El-Kol ve Tüm Vücut Titreşim Ölçüm Cihazı ... 44

6.8. Svantek SV 38 Model Tüm Vücut Titreşim Ölçüm Seti ... 44

6.9. Svantek SV 105 Model El - Kol Titreşim Ölçüm Seti ... 45

6.10. Svantek SVAN SV-106 Model El – Kol ve Tüm Vücut Titreşim Ölçüm Cihazı ... 45

7. ÖLÇÜM PARAMETRELERİN KAYNAKLARA GÖRE DAĞILIMI ... 46

7.1. Faaliyetin Anlatımı ve Ölçüm Parametrelerinin Kaynaklara Göre Dağılımı ... 46

8. ÖLÇÜM SONUÇLARI VE YORUMLAR ... 49

8.1. Aydınlatma Ölçüm Sonuçları ve Değerlendirilmesi ... 49

8.2. Termal Konfor Ölçüm Sonuçları ve Değerlendirilmesi ... 49

8.3. İş Yeri Ortamı Gürültü Ölçüm Sonuçları ve Değerlendirilmesi ... 50

8.4. Kişisel Gürültü Maruziyeti Ölçüm Sonuçları ve Değerlendirilmesi ... 51

8.5. Fon (Toplam Toz) Ölçüm Sonuçları ... 52

8.6. Kişisel Solunabilir Tozların Konsantrasyonu Ölçüm Sonuçları ve Değerlendirilmesi .... 52

8.7. El-Kol Titreşim Maruziyeti Ölçüm Değerleri ... 53

8.8. Tüm Vücut Titreşim Maruziyeti Ölçüm Değerleri ... 53

9. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 54

KAYNAKLAR DİZİNİ... 56 ÖZGEÇMİŞ

(10)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil Sayfa

2.1. Uydu Görüntüsü-1 ... 2

2.1. Uydu Görüntüsü-2 ... 2

2.3. Üretim yönetimi iş akım şeması ... 3

2.4. Kalker ocağı işletmeciliği iş akım şeması ... 6

2.5. Konkasör tesisi iş akım şeması ... 7

5.1. Ofislerde tipik çalışma alanları ölçüm noktaları ... 33

5.2. Dinlenmek maksadıyla ayrılmış yerdeki WBGT değeri eğrileri ... 35

(11)

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge Sayfa

2.1. Kullanılan makine ekipman listesi ... 4

2.2. Üretim kapasitesi ... 4

2.3. Patlatma tasarımı parametreleri ... 4

3.1. Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkileri ... 15

3.2. Stockholm çalışma birimi göstergesi ... 21

5.1. WBGT Isı baskı indeksinin referans değer çizelgesi ... 34

7.1. Aydınlatma, termal konfor, ortam gürültü, fon (Ortam toplam toz), kişisel gürültü, kişisel solunabilir tozların konsantrasyonu, el-kol, tüm vücut titreşim ölçümleri kaynakları, ölçüm parametreleri ve yerleşim planı üzerinde ölçüm noktaları ... 46

7.2. Ölçüm noktalarında ortam koşulları ... 48

8.1. Aydınlatma ölçüm sonuçları ve değerlendirilmesi ... 49

8.2. Ölçüm öncesi tespitler ... 49

8.3. Dış atmosferik şartlar ... 50

8.4. Termal konfor PMV-PPD ölçüm sonuçları ... 50

8.5. İş yeri ortamı gürültü ölçüm sonuçları ve değerlendirilmesi ... 50

8.6. Kişisel gürültü maruziyeti ölçüm sonuçları ve değerlendirilmesi ... 51

8.7. (Toplam toz) ölçüm sonuçları ... 52

8.8. Kişisel solunabilir tozların konsantrasyou ölçüm sonuçları ve değerlendirilmesi ... 52

8.9. El-kol titreşim mazuriyeti ölçüm değerleri ... 53

(12)

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

Simgeler Açıklama

WBGT Bireyin maruz kaldığı ısı baskısını gösteren deneysel indeks PMV öngörülen ortalama puan

PPD Öngörülen memnuniyetsizlik yüzdesi

Tg Küre sıcaklığı

Tnw Doğal yaş-hazne ısı değeri

Ta Hava sıcaklığı

Va Hava akım hızı

(13)
(14)

1. GİRİŞ

19. yüzyılda başlamış olan sanayileşme çok hızlı bir şekilde iş gücü ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. Emeğe duyulan ihtiyaçla birlikte bir takım yaşanılan haksızlıklar ve iş kazaları; kanunlar vasıtası ile toplumun vicdanındaki rahatsızlığı dindirerek daha sağlıklı bir çalışma koşulları oluşmasını sağlamıştır. Uluslararası kuruluş ve kurumlar kanuni düzenleme faaliyetlerini yerine getirmek için çalışmalarına hız vermiştir.

Çalışan ve yapılan iş arasındaki sağlık sorunları çok eski zamanlardan beri günümüze gelmektedir. Ramazzini Agricola ile başlayan iş sağlığı ve iş güvenliği günümüze kadar uzanmaktadır. Bu konuda ilk çalışma yaparak sesini duyuran Georgius Agricola 17.Yy da Aile Hekimliği yapmış olup ‘Çalışanların Hastalıkları’ adlı eseriyle birçok önemli konuları İş Sağlığı olarak günümüze kadar getirmiştir. İş yerlerindeki iş sağlığının asıl amacı çalışanların daha konforlu, güvenlikli ve sağlıklı bir şekilde çalışması için sağlık risk etmenlerini kontrol altına alıp daha güvenli çalışma yapmasını sağlamaktır. Çalışanların sağlıklı bir ortamı sadece iş yerinde olmadığı işinden evine kadar uzun bir süreç olduğu da bilinmektedir. Buna istinaden çalışanın sağlıklı bir birey olması toplumunda sağlık düzeyini olumlu olarak etkiler.

Madencilik çok tehlikeli iş kollarından birisidir. Bu sebeple iş sağlığı ve güvenliği daha detaylı araştırılıp analiz edilerek iş kazalarının hangi çalışmalarda daha sık görüldüğü, hangi sebeplerle gerçekleştiği araştırılarak önleyici faaliyetlerle işçi ve işverendeki bilinçlendirmeyi artıracak çalışmalar yapılarak sonuçlar değerlendirilmelidir. Ülkemizde gerek iş kazaları gerekse meslek hastalıkları sıralamasında tüm dünya da ilkler arasına girmiş olup sıralamada önde gelmektedir. İş görenlerin iş güvenliğinin koruma altına alınması ve görevlerinin yerine getirilmesi; devlet yetkililerinin, iş veren ve çalışan taraflarının, çalışma ilişkilerindeki iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili kollayıcı sistemlerine sahip çıkmasına bağlı olmaktadır.

(15)

2. İŞLETMENİN TANITILMASI

2.1. Ruhsatın Bulunduğu Konum

Ruhsatlar Sakarya İli, Pamukova İlçesi, Karapınar Köyü, Keştepe Mevkiinde yer almaktadır. Karapınar köyünden ortalama kuş uçuşu 1115 m, Eskişehir- İstanbul D650 Karayolundan ortalama kuş uçuşu 1841 m Kuzeyinde yer almaktadır. Pamukova ilçesinin merkezinden ise ortalama kuş uçuşu 2181 m Kuzey-Batısında yer almaktadır (Şekil 1.1).

Şekil 2.1. Uydu Görüntüsü-1.

(16)

2.2. Üretim Yönetimi ve İş Akım Şeması

Genel olarak üretim 2 başlıkta sağlanmaktadır. Ocakta Üretim ve Konkasör tesisinde üretim bu iki üretimde birbirinden bağımsız akım şemasını sağlayabilirler ama işletmemizde ocaktan üretimden başlayıp satışa kadar tüm aşama mevcuttur.

* 12mm-22mm arası ürün * 5mm-12mm arası ürün * 0-5mm arası ürün Şekil 2.3. Üretim yönetimi iş akım şeması.

Ruhsat alanları 100 ha’lık alanlardan oluşmaktadır. Bu alanların için 25 ha’lık çalışma alanları belirlenmiş ve gerekli tüm izinler alınarak üretim gerçekleştirilmektedir. Üretim aşaması şekil 1’de belirtildiği sıraya göre üretim yapılmaktadır. Ocakta bitkisel toprağın sıyrılma işlemi gerçekleştirdikten sonra bitkisel toprak ruhsat alanı içerisinde rehabilitasyon projesinde kullanılmak üzere düzenli depolanır. Delik makineleri yardımıyla patlatma işlemi için delikler hazırlanır. Delik boyları ortalama 8-10 m uzunluğunda olup delik çapı 89 mm dir. Delikler doldurularak patlatma işlemi gerçekleştirilir. Patlatma işlemi sırasında ANFO kullanılmakta ve gecikmeli kapsüllerle patlatma işlemi gerçekleştirilmektedir. Kullanılan patlayıcı madde ile ilgili parametreler Tablo 3.‘de verilmiştir. Gevşeyen malzeme ekskavatör yardımıyla kamyonlara yüklenir ve konkasör tesisine sevki gerçekleştirilir. Kullanılan makine ekipman listesi Çizelge 2.1’de verilmiştir. Kalker Ocağında Üretim Konkasör Tesisinde Üretim Üretim

(17)

Çizelge 2.1. Kullanılan makine ekipman listesi.

Kullanılan Makine Ekipman Miktarı Ekskavatör 4 adet Loder yükleyici 3 adet Rock (Hidrolik Delici) 1 adet Komparasör 4 adet Kamyon 8 adet Konkasör Tesisi 2 adet

Ocakta ve Konkasör tesisine ait kapasiteler ile ilgili bilgiler Çizelge 2.’de verilmiştir. Bu kapasite miktarları doğrultusunda üretim yapılmakta ve piyasanın talebi doğrultusunda malzeme çeşidi oluşturulmaktadır. Normal şartlar altında piyasadan 0-5 mm altındaki ebat (taş tozu), 5-12 mm altındaki elekte ise (1 numara mıcır), 12-22 mm eleklerinde ise (2 numara mıcır) boyutlarında ve inşaat taşı, tahkimat taşı şeklinde ürün talep edilmektedir.

Çizelge 2.2. Üretim kapasitesi.

Malzeme Çıkarma Kapasitesi Malzeme İşleme Kapasitesi

Yıllık Üretim 661.500 ton Yıllık Üretim 461.700 ton Aylık Üretim 55.125 ton Aylık Üretim 38.475 ton Günlük Üretim 2.205 ton Günlük Üretim 1.539 ton Saatlik Üretim 220,5 ton Saatlik Üretim 153,9 ton Vardiya Sayısı 1 Vardiya Sayısı 1

Yıllık Çalışma Süresi 300 gün/yıl Yıllık Çalışma Süresi 300 gün/yıl Günlük Çalışma Süresi 10 saat/gün Günlük Çalışma Süresi 10 saat/gün

Çizelge 2.3. Patlatma tasarımı parametreleri.

PARAMETRELER MEVCUT DURUM Kayaç Yoğunluğu 2,7 ton/m3

Yıllık Çalışma Süreleri 300 gün/yıl Yıllık Üretim Miktarı 661.500 ton/yıl Aylık Üretim Miktarı 55.125 ton/ay Aylık Üretim Miktarı 20.417 m3/ay

Günlük Üretim Miktarı 2.205 ton/gün Günlük Üretim Miktarı 817 m3/gün Kaç günde bir patlatma yapılacağı 2 gün Aylık patlatma sayısı 14 adet Yıllık patlatma sayısı 168 adet Delik Çapı 115 mm Delik Eğimi 70 ° Basamak Boyu 10-12 m

(18)

Çizelge 2.3. Patlatma tasarımı parametreleri (devam).

PARAMETRELER MEVCUT DURUM

Dip Delgi 3 m

Delik Boyu 11 m Sıkılama Boyu 6,6 m Yük mesafesi 1,5 m Delikler arası mesafe 1,5 m

Bir delikteki yüzey/delik içi gecikme süreleri Yüzey: 25 – 42 / Delik içi: 450-475 Sıralar arası gecikme süresi 25-42 ms

Bir delikten elde edilen teorik hac. 25 m3

Bir delikten elde edilen teorik hac. 67,5 ton Ana şarj (ANFO) miktarı 39 kg Yemleyici (Dinamit) miktarı 1 kg Elektriksiz kapsül miktarı 2 kg Bir delikteki top. patlayıcı mad. mik. 40 kg

ANFO 1,56 kg/m3

Yemleyici (Dinamit) 0,04 kg/m3

Elektriksiz Kapsül 0,08 ad/m3

Elektrikli Kapsül - Sıralar arası gecikme kapsülü - Fitil (sadece ön kesme uyg. için) 0,2 m/m3

Delgi 0,12 m/m3

Bir atımdaki üretim 1450 m3/atım

ANFO 2262 m3/atım

Dinamit 58 m3/atım

Elektriksiz Kapsül 116 adet/atım Elektrikli Kapsül -

Sıralar arası gecikme kapsülü -

Fitil (sadece ön kesme uygul. için) 292 adet/atım Delik sayısı 58 adet/atım ANFO 380.016 adet/atım Dinamit 9.744 adet/atım Elektriksiz kapsül 19.488 adet/atım Elektrikli kapsül -

Sıralar arası gecikme kapsülü -

(19)

Şekil 2.4. Kalker ocağı işletmeciliği iş akım şeması.

2.2.1. Konkasör tesisinde üretim yöntemi ve iş akım şeması

Kamyonlarla ocaktan gelen ham kalker bunkere beslenmekte ve çeneli kırıcıda kırılmaktadır. Çeneli kırıcıdan çıkan malzemenin boyutu en fazla 16 cm'dir. Kırılan malzeme çenelerin altında bulunan taş duvardan yapılmış havuzda toplanmaktadır. Havuzda bunan malzeme besleyici bunkerden bant konvevör yardımıyla 28 mm açıklı tüvanan eleğine gelmektedir. Elek üstü +28 mm malzeme, boyut küçültme işlemi yapılmak üzere küpsere beslenmektedir. Elek altı -28 mm malzeme ise tüvanan olarak piyasaya satılmaktadır. Elek üstü + 28 mm malzemenin, küpserde kırma işlemi gerçekleştikten sonsa kırılan malzemenin boyutlarına göre ayırması için üç katlı titreşimli eleğe beslenmektedir. Eleğe gelen malzeme 0-5 mm (taş tozu), 5-12 mm (1 numara mıcır) ve 12-22 mm (2 numara mıcır) boyutlarında ayrılarak piyasaya satılmaktadır. Titreşimli eleğin elek üstü +22 mm malzeme tekrar boyut küçültme işlemi uygulanmak üzere tersiyer kırıcıya beslenmektedir. Tersiyer kırıcıdan çıkan malzeme tekrar üç katlı titreşimli eleğe beslenir ve malzeme boyutlarına göre ayrılır. Ayrıca piyasanın talebi doğrultusunda taş tozu üretimini artırmak için 1 no mıcır ve 2 no mıcır dikmilliye beslenerek

BİTKİSEL TOPRAĞIN SIYRILMASI

DELME-PATLATMA

ÇIKARILAN HAM KALKERİN KAMYONLARA YÜKLENMESİ

KAMYONLARA YÜKLENEN HAM KALKERİN KIRMA ELEME TESİSİNE NAKLİ

(20)

boyutları küçültülür. Piyasanın böyle bir talebi yok ise dikmilli çalıştırılmaz. Boyutları küçülen malzeme tekrar üç katlı titreşimli eleğe beslenir ve ürünler boyutlarına göre ayrılır (Şekil 2.A).

x

(21)

3. ÖLÇÜM PARAMETRELERİ VE İNSAN SAĞLIĞINA OLAN

ETKİLERİ

3.1. Aydınlatma

Bir ortamda bulunan nesnelerin istenilen ölçülerde görsel olarak net bir biçimde algılamaya uygun olacak şekilde tasarlanmış ışık uygulamaları literatüre aydınlatma olarak geçmiştir. Bir hacmin tamamında belirli ölçütler arasında kendisinden istenen talepleri karşılamak amacıyla ve ihtiyaç duyulan aydınlatma genel aydınlatma olarak tanımlanmaktadır. İçinde bulunulan ortamda genel aydınlatmaya ek olarak belirgin vurgu, yöneltme veya başka biçimde aydınlık düzeyine ihtiyaç duyulabilmektedir. İhtiyaç duyulan bu mekânlarda lokal bölgelerin ışıklandırılmasına bölgesel aydınlatma denilmektedir. Lokal aydınlatma ise kimi zaman genel aydınlatmaların yetmediği yerlerde ihtiyaç duyulan aydınlık seviyesini oluşturmak maksadıyla yapılmaktadır. Yine lokal aydınlatma bazen de herhangi bir cisim üzerine vurgu yapmak yahut estetik bir görüş kazandırmak amacıyla kullanılabilmektedir. İşletme bir mekânın aydınlatılması; en ekonomik ışık kaynaklarının kullanılması yerine bir çözüm bulunulmalı ve işletme-yatırım maliyetler ile birlikte kendisinden beklenilen görsel konfor kriterlerini yapabileceği en uygun çözümü bulmalıdır (Sarısoy 1977).

3.1.1. Aydınlık düzey dağılımı

Aydınlatılan ortamın her bir noktasına eşit aydınlık seviyesini yakalamak oldukça zor bir işlemdir. Bunun için aydınlık seviyesinin dalgalanması belli sınırlar içinde olmalıdır; minimum, ortalama ve maksimum aydınlık seviyeleri arasındaki fark edilir çok fazla bir fark olmamalıdır. Bunu sağlamak için ışık kaynakları uygun seçilir, doğru konumlandırılır. Işık kaynaklarının doğru olarak konumlandırılmadığı yahut kullanılmadığı zaman işletme içinde bulunan karanlık yerler, loş ortam, parlama ve gölge oluşumu gibi olumsuzluklar meydana gelebilecektir. Gölge oluşumu; ışık kaynağından çıkan ışığın dolaylı olarak ulaşmasını istediğimiz cisme yansıması, ışık kaynaklarının en az gölge oluşturacak biçimde konumlandırılması ya da birden fazla noktadan ışığın yönlendirilmesi ile ortadan kaldırılabilir. Aydınlatma şiddetinin istenilen düzeyin üzerinde olması iş görende yorgunluk ve baş ağrısı gibi fiziksel sorunlara sebep olmaktadır. Gözün görme alanı ise; bakılmak istenilen objer yakın çevre, genel çevre olarak incelenir (İş Sağlığı ve

(22)

3.1.2. Genel ve bölgesel (Lokal) aydınlatma

Genel aydınlatma; herhangi bir hacmin bütününün genel kullanım amacına uygun bir aydınlık seviyesiyle aydınlatılmasıdır. Lokal aydınlatma ise bir hacim içerisinde bulunan belirlenen bir bölümün herhangi bir nedenden dolayı farklı amaçtan dolayı genel aydınlatma düzeyinden farklı ve belirgin bir şekilde aydınlatılma işlevidir. Bir hacim içerisinde kendisi için en uygun aydınlatma çözümünü sunmak için objelerin yerleşim şekli ve kullanım alanları iyi belirlenmeli ve kendisinden beklenen tüm ihtiyaçları karşılayacak çözümler üretilmelidir. Genel ihtiyaçları karşılamak maksadıyla genel aydınlatmayla beraber bölgesel aydınlatma da göz önünde kesinlikle bulundurulmalıdır (Camkurt, 2007).

Aydınlatma açısından en uygun çalışma ortamı oluşturulurken, mümkün ölçüde gün ışığından istifade edilmelidir. Gün ışığından yeteri kadar faydalanılmadığı durumlarda ise aşağıda bahsi geçen aydınlatma ölçütlerinden en uygun yapay aydınlatma sistemi oluşturulmalıdır. Gün ışığı ve yapay aydınlatma sistemlerinin beraber ve dengeli bir biçimde kullanılması, uygulanabilirlik açısından en uygun çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır (Aydın, 2014).

3.1.3. Doğrudan ve dolaylı aydınlatma

Çalışma ortamı içinde çalışanın daha rahat ve güvenli çalışabilmesi için aydınlatma önemli bir işyeri ortam faktörüdür. Çalışma ortamındaki aydınlatma çalışan üzerine fizyolojik ve psikolojik etkileri vardır.

Doğrudan aydınlatma herhangi bir yüzeyin bir kaynaktan düz bir hat üzerinden gelmekte olan ışınlar ile aydınlatılması işlevidir. Doğrudan aydınlatma bölgesel olarak yüksek lüminesans oluşturmakta ve ışığın geliş yönünde bulunan objelerin arkasında koyu gölgeler oluşturmaktadır. Çok yüksek düzeyde lüminesans gözde kamaşma oluşturur ve rahatsızlık vermektedir. Doğrudan aydınlatma genel olarak sadece iki durumda tavsiye edilir; ışık şiddetinin iş görenin gözünde kamaşma meydana getirmeyecek şekilde yüksek olması yahut yapılan işin gerektirmesi halinde, kalite kontrol işleri gibi çok yüksek düzeyde görünürlük istenilen işler için kullanılmaktadır (İş Sağlığı ve Güvenliği Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü, 2017).

3.1.4. Gün ışığı

İş yerlerinde gün ışığından mümkün ölçüde istifade etmek gerekmektedir. Gün ışığının birçok olumlu etkisi bulunmaktadır. Gün ışığı yapay aydınlatmaya oranla daha fazla aydınlatma şiddeti oluşturmaktadır. Güneşli bir günde açık havada aydınlatma şiddeti 100.000 lüks, gölgede ise 10.000 lüks olduğu bilinmektedir. Yapay aydınlatmada ise bilinen bu düzeyin oldukça altında

(23)

bir seviye ancak yakalanabilmektedir. İş yerlerinde takriben 200-300 lüks civarı aydınlatma şiddetine ulaşılmaktadır. Gün ışığı, yapay ışık aydınlatmasına göre daha iyi bir renk yansıtma özelliğine sahiptir. Gün ışığının seviyesi ve tayfsal kompozisyonu da gün içinde değiştiğinden bu dinamik yapının iş görenleri canlandırıcı bir özelliği vardır. Ayrıca göz kamaşması yapay ışıkta gün ışığına oranla çok daha fazla rahatsız edici olmaktadır. Ancak gün ışığının tüm iş yerlerinde ve çalışılan tüm zamanlarda yeteri kadar olmaması sebebiyle iş yerlerinde bulunan aydınlatmanın en uygunu seçilmiş ve yapay ışık ile desteklenmesi gerekmektedir.

İş yerlerinde aydınlatmanın yeteri kadar sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi maksadıyla aşağıda bulunan kriterler göz önüne alınmalıdır;

• Çalışma alanında bulunan aydınlatma şiddeti seviyesi, • Çalışma alanındaki parlak yüzeylerin dağılımı, • İş ekipmanlarının ve çalışan nesnelerin büyüklüğü,

• Çalışılan mekanda bulunan objelerden ışığın ne ölçüde yansıdığı,

• İş yerindeki objeler ve çevresindeki alan/arka plan arasındaki kontrast oranı, • Mekanda bulunan ve görülmesi gereken objelerin ne kadar zamanda fark edildiği, • İş görenin yaşı.

3.1.5. İşyerinde aydınlatma ve iş kazaları

Aydınlatma seviyesi ve mekândaki dağılımının iş görenin görsel bir işi ne kadar hızlı bir şekilde, güvenli ve rahat bir biçimde algılayıp gerçekleştirmesinde küçümsenemeyecek kadar büyük bir etkisi bulunmaktadır. Aydınlatma şiddetinde artış meydana geldikçe yapılmakta olan işin ince detaylarının fark edilmesi o kadar kolay olabilmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar, yüksek aydınlatma şiddetinin konsantrasyon ve motivasyonda artış olmasına ve bu durumunda çalışanın performansının %50 gibi bir oranda yükselmesine sağlamaktadır. İş görenin hata yapma düzeyi azalmasından dolayı, yüksek aydınlatma şiddeti bulunan işletmelerde aydınlatmadan kaynaklanan iş kazalarında azalmalar olmuştur. İş kazalarının büyük bir bölümü aydınlatma şiddetinin 200 lüks ve daha az olduğu iş yerlerinde meydana gelmektedir.

Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi (A.U.G.K)’nin yapmış olduğu araştırmanın raporunda kötü bir biçimde planlanmış aydınlatma tüm iş kazalarının %5’ine sebep olmakta ve bu oran kötü aydınlatmadan kaynaklanan göz yorgunluğu ile birlikte neredeyse toplam iş

(24)

kazalarının %20’sine ulaşmaktadır. 1950 yılında Amerikan ağır sanayi endüstrisinde içerisinde bulunan bir fabrikada aydınlatma üzerine yapılan iyileştirme çalışmaları iş kazaları ve aydınlatma arasında bulunan ilişkiyi göstermektedir. Bu araştırmada fabrikadaki montaj hattında aydınlatma düzeyinin 200 lükse arttırılmasından sonra meydana gelen kaza oranlarında %32’lik gibi bir azalma sağlanmıştır. Daha sonra kontrastı azaltmak ve daha dengeli bir aydınlatma sağlamak maksadıyla duvarlarla birlikte tavan da açık renge boyanmıştır. Bunun sonucunda kaza oranında aydınlatma şiddetine ek olarak %16,5’lik bir azalma gözlenmiştir (İş Güvenliği, 2016).

3.2. Termal Konfor

İnsanın hayatına daha sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için temel koşullardan bir tanesi de vücut sıcaklığının normal değerinde tutulmasıdır. Termal konfor, çalışanların büyük bir bölümünün sıcaklık, nem, hava akım hızı gibi bir takım iklim koşulları açısından, bedensel ve zihinsel faaliyetlerini çalışma ortamlarında rahatlık içinde devam ettirmesini ifade etmektedir. Çalışma ortamında termal konfor şartlarının yetersiz kalması durumunda ise, birtakım sıkıntılar hissedilir ve rahatsızlık duyulmaya başlanır, buna bağlı olarak insanın iş veriminde düşmeler meydana gelmektedir (Phesans, 1991).

İşletmede bulunan üst yöneticiler çalışanlarının performansını artırmak maksadıyla çalışma ortamında motivasyon iş tatmini ve çalışanlarının performansı üzerinde küçümsenecek bir etkiye sahiptir. Gerek insani gerekse fiziksel faktörlerin birleşiminden meydana gelen uygun çalışma ortamı oluşturulması, ışık, hijyen, sıcaklık, temizlik, nem, ses, sıcaklık titreşim gibi unsurların dikkate alınması ile mümkün olacaktır.

Özellikle kış ve yaz aylarında inşaat, makine montajı, borulama, kaynak gibi dışarıda yapılan ve çoğu kez kısıtlı süre içerisinde bitirilmesi gereken işler önemli iş sağlığı ve güvenliği risklerini de beraberinde getirir (Akkaya, 2001).

İnsan organizmasının vücut sıcaklığını çok kısa bir zaman için (kısıtlı olarak) hemen hemen değişmez bir düzeyde tutma yeteneği vardır. Bu termo regülasyon iki mekanizmaya dayanır;

a.

Kimyasal termo regülasyon: Dinlenme ve çalışma durumunda vücudun metabolik çalışma sonucu ısı üretimi,

b.

Fiziksel termo regülasyon: İletim (kondüksiyon), konveksiyon, ışıma (radyasyon), terin buharlaşması ve solunum gibi işlemler ile ortam ile vücut arasında negatif ve pozitif ısı alışverişi.

(25)

Yüksek sıcaklığın etkisiyle, vücudun iç sıcaklığını düşük tutmak için kalp atışları hızlanır. Derideki kılcallar daha çok kan taşır, böylece hem soğuma hızı hem de vücut sıcaklığı yavaş yavaş artar. Eğer termal çevre dayanabilecek gibiyse bu ölçüler bir süre sonra kalp hızı ve vücut sıcaklıklarının sabit kaldığı bir dengeye erişirler. Eğer vücut sıcaklığı 38.8°C oluncaya kadar dengeye erişilmezse buna karşılık gelen iki litre olan terleme hızı sıcak çarpması tehlikesi meydana getirir.

İnsan vücudunun iyi çalışması, sağlığı ve yaşamı için gerekli temel koşul vücut sıcaklığının normal düzeyde tutulmasıyla sağlanır. Kişinin termal rahatlığı olmalı, çevre ile termal denge içerisinde yaşamalıdır. Bu demektir ki: Dinlenme ve çalışma durumundaki metabolik çalışmada veya organizmanın çevreden absorbe ettiği ısıdan oluşan vücut sıcaklığını yükselten fazla ısı vücut yüzeyinden (deriden) yok edilmelidir.

1)

Havanın sıcaklığı,

2)

Havanın nemi,

3)

Hava akım hızı,

4)

Termal radyasyon (cisim ve çevresini saran sıcaklığın fonksiyonu olan radyant ısı) ile belirlenen ortamın termal durumu, insan organizmasındaki ısı değişikliğini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir (vücut ısı verir veya alır). Buna ortamın termal etkisi denebilir.

Vücuttaki çok hassas ve çok hızlı hareket edebilir bir dizi termostatik araç aynı zamanda sıcaklık düzenleyici prosesin hızını kontrol eder. Terleme en önemli sıcaklık düzenleyici ve ısı kaybedici prosestir. Dinlenen ve stres altında olmayan bir insanda terleme hızı yaklaşık günde bir litredir. Bu oluşur oluşmaz kaybolur. Ağır işin stresi altında veya yüksek sıcaklıkta terleme hızı dört saatte dört litreye yükselir. Ayrıca günde 10-12 gram tuz, su ile birlikte kaybolur (TYİH, 2002).

Radyasyon, vücudun çevre ile olan termal dengesini birazcık açıklar. Çevrede herhangi bir obje, vücut sıcaklığından çok farklı sıcaklıktaysa örneğin; sıcaklığın sıfırın altında olduğu bir günde, çok büyük bir cam, insandan çok büyük bir miktar ısı radyasyonu yayımına neden olur ve kişinin bulunduğu çevrede hava oldukça ılık olsa bile kişi üşüdüğünü hisseder. Eğer çevrede bir obje, fırın, duvar gibi vücut sıcaklığının çok üstündeyse insan radyasyon yoluyla çok miktarda ısı alır ve kişiyi diğer yollarla serin tutmak ve vücut sıcaklığını sabit tutmak çok zordur. Yüksek sıcaklık gibi düşük sıcaklığın da çalışma başarısı üzerine olumsuz etkileri vardır. Düşük sıcaklıkta algılama ve reaksiyon süresi azalır. Ellerin becerisi azalır. Ancak, düşük sıcaklığın başarıya olan

(26)

etkisi yüksek sıcaklığın etkisi kadar önemli olmamaktadır. Düşük sıcaklığın kötü etkileri daha fazla giyinmekle önemli ölçüde azaltılabilir (Taksim Danışmanlık, 2014).

Sıcaklıkla birlikte nemin de etkisi oldukça mühimdir. Havada bulunan nem miktarı mutlak nem ve bağıl nem olarak anlatılmaktadır. Mutlak nem; bir birim havada bulunan su miktarını ifade etmektedir. Bağıl nem ise; yine havada bulunan nem miktarının, aynı sıcaklıkta doymuş havadaki mutlak nemin yüzde kaçını içerdiğini göstermektedir.

Bağıl nemin değeri oldukça önemlidir. Ortamda bulunan bağıl nem değerlendirilirken sıcaklık, hava akım hızı gibi bir takım diğer şartların da beraberinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Yüksek bağıl nem, ortam sıcaklık düzeyinin yüksek olması durumunda çalışanı bunaltır, çok düşük düzeyde olması durumunda ise kişide üşüme ve ürperme hissi oluşmaktadır.

İşyerinde oluşan kirli havanın dışarı atılması ve yerine temiz havanın alınması için ortamda uygun bir havalandırmanın, dolayısıyla uygun bir hava akımının olması gerekmektedir. Nemli sıcaklığa kağıt, tekstil, konserve ve yeraltı maden işletmeleri gibi yerlerde rastlanır. Kuru sıcaklığa ise demir-çelik, lastik, cam ve çimento sektöründe rastlanmaktadır (Karaelmas OSGB, 2015).

Doğal havalandırma yöntemi ile işletme havasının saatte 2-3 kez değiştirmekte faydalı olduğu bilinmektedir. Günümüzde gelişmiş inşaat sektöründen dolayı yapı malzemelerinin iyileştiği, PVC pencerelere sistemlerinin yoğun şekilde kullanıldığı, hava giriş ve çıkışını önleyecek izolasyonların yapılmakta ve doğal havalandırmaları önleyecek tedbirlerin alınması ile birlikte ortam havasının saatte 2-3 defa değişmesi mümkün görünmemektedir. Termal radyasyon; iletimi için maddesel bir ortama gerek olmayan ısı türünden bir tanesidir. Termal radyasyon olarak belirtilen ısı türünü havalandırma ile kontrol etmek oldukça zor hatta mümkün olmamaktadır. Radyant ısıdan korunmak maksadıyla, koruyucu siperler oluşturulabilir yahut sıcak cisimlerin yüzeyleri, ışıma özelliği zayıf maddelerle boyanması/kaplanması bir çözüm olabilir. Maden ergitme, cam gibi yüksek ısıya rastlanan sektörlerde bu tip radyant ısı maruziyetine çok sık karşılaşılmaktadır. İnsanların gerek fiziksel olarak gerekse psikolojik olarak çalışma ortamından etkilendiği bilindiğinden çalışama ortamının sıcaklığı, nemi gibi termal şartların çalışan üzerinde negatif etkilerine dikkat etmek işletme açısından faydalı olacaktır. İş görenin dikkatinde azalmalar meydana gelmesi ve psikolojik olarak etkilenme gibi sonuçlar işletmede kazalarının artmasına sebep olmaktadır. Bunun gibi sebeplerden ötürü çalışma ortamlarındaki termal konfor sürekli olarak kontrol altında tutulmalıdır (Camkurt, 2007).

(27)

3.3. Gürültü

Gürültü kısaca istenmeyen ses olarak tanımlanmaktadır. Çalışma hayatında en sık karşılaşılan ortam faktörlerinden biri de gürültüdür. Uluslararası çalışma örgütü (ILO) “Gürültü ve Titreşim” hakkındaki sözleşmesinde gürültüyü, işitme kaybına sebebiyet veren, sağlığa zararlı yahut tehlikeleri ortaya çıkaran seslerin tümüdür” şeklinde tanımlanmıştır. Gürültü için kaynaklarda istenmeyen sesler, uyumsuz ve periyodik olmayan sesler, işitme sistemini olumsuz etkileyen sesler tanımları da kullanılmaktadır.

Gürültü; iş görenlerin işitme sağlığını bozan ve işitme duyusunu olumsuz yönde etkileyen, fiziksel ve psikolojik olarak organizmanın dengesini bozan, iş performansında azalmalara sebebiyet olan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliği azaltarak yahut yok ederek güzel niteliği değiştiren, rastgele özensiz bir spektruma sahip istenmeyen seslerden meydana gelen bir çevre kirleticisidir. (Camkurt, 2007)

3.3.1. Gürültünün insan sağlığına etkileri

Gürültü genel olarak herkesi etkileyen bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çok yüksek seviyedeki gürültülü ortamlarda, çok uzun süre bulunan bireylerde kalıcı işitme kaybı gibi değişimlerin bile olduğu birçok araştırmacı tarafından tespit edilmiştir. Düşük seviyedeki seslerde yahut daha kısa süreli seslerde işitme duyusuna yönelik ortaya çıkmış bir zararın belirlenmesi kolay olmasa da, gürültünün kişinin sağlığı, davranış şekli ve kişinin mutluluğu üzerindeki olumsuz etkileri olduğu yadsınamaz (Ekerbiçer ve Saltık, 2008).

(28)

Çizelge 3.1. Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkileri (Ekerbiçer ve Saltık, 2008).

Gürültü Derecesi Etkilenme Aralığı

(dBA)

Etkileri

Birinci derece gürültüler 30-65

• Konfor Eksikliği • Rahatsızlık • Öfke Hali • Kızgınlık Duyma • Uyuma Da Düzensizlik

• Konsantrasyonda Meydana Gelen Bozulmalar

İkinci derece gürültüler 65-90

• Fizyolojik Reaksiyonlar; • Kan Basıncı Artışlar

• Kalp Atışlarında ve Solunumda Hızlanmalar Meydana Gelmesi

• Beyin Sıvısındaki Basınçta Azalmalar • Ani Refleksler Oluşması

Üçüncü derece gürültüler 90-120 • Fizyolojik Reaksiyonlar, • Yoğun Baş Ağrıları. Dördüncü derece

gürültüler 120-140

• İç Kulakta Devamlı Hasar • Dengenin Bozulması. Beşinci derece gürültüler >140 • Beyin Tahribatı

• Kulak Zarının Patlaması-Zarar Görmesi

3.3.2. Gürültünün fiziksel etkileri

Gürültü kişinin işitme duyusunda meydana gelen olumsuz etkilerdir. İşitme kaybı Geçici ve kalıcı olarak iki şekilde incelenmektedir. Geçici işitme kaybı literatürde en çok karşılaşılan durumdur. Geçici işitme eşiği kayması yahut duyma yorulması olarak ifade edilen tanım işitme duyarlılığındaki geçici kayba denilmektedir. Etkilenme düzeyinin fazla olduğu durumlarda ve işitme sisteminin eski özelliklerine ulaşma durumunda tekrar gürültüden etkilenmesi halinde işitme kaybı kalıcı bir olumsuzluktan söz edilebilmektedir (Şensöğüt, 1998).

3.3.3. Gürültünün fizyolojik etkileri

Organizmada oluşan değişikliklere denilmektedir. Fiziksel etkilerinden bazıları; (Şensöğüt,1998)

• Kaslarda meydana gelen gerilmeler • Stres oluşumu

• Kan basıncında artışlar meydana gelmesi • Kalp atışlarında değişmeler

(29)

• Göz bebeği büyümesi

• Solunum hızlanması ve sürekli bir hal alması • Dolaşım bozukluklar olması

• Ani ve sürekli reflekslerin oluşumu

3.3.4. Gürültünün psikolojik etkileri

Ani olarak yükselen gürültü düzeyi kişiyi psikolojik olarak olumsuz yönde etkilemektedir. Bunlardan bazıları; (Şensöğüt,1998)

• Sinir bozukluğu • Korku hali • Rahatsızlık • Tedirginlik hali • Yorgunluk hali

• Zihinsel etkilerde yavaşlama • Korku hali

3.3.5. Gürültünün performans üzerine etkileri

Yüksek düzeydeki gürültünün kişinin işteki verimi azaltmasının yanı sıra işitilen seslerin anlaşılmaması gibi görülen etkileri de mevcuttur. İletişimin sağlıklı bir şekilde sağlanamadığı ve anlaşılabilmenin mümkün olmadığı durumlarda bu arkadan gelen sesler gürültünün düzeyi ile ilgili bir durumdur. Gürültü düzeyinin iş verimliliği ve üretkenlik ile alakalı etkileri konusunda yapılmış araştırmalar karmaşık işlerin yapıldığı sessiz, basit işlerin yapıldığı işlerin ise biraz gürültülü olması gerektiğini göstermiştir. Bir başka ifade ile çalışma ortamında belirli bir iş yahut fonksiyon için belirlenmiş olan arka plan gürültüsünün gerektiğinden fazla olması durumunda iş verimliliğinde hissedilir düşüşler meydana gelmektedir (Erol ve Su, 2015).

3.4. Toz

Toz havada asılı olarak duran ve hava akımı yardımıyla hareket eden katı haldeki parçacıklara denilmektedir. Tozların tane boyutu ve mineralojik yapıları mineral tozlarının insan sağlığını etkilemektedir. Bu zamana kadar mineral tozlarının sebep olduğu rahatsızlıklar mesleki hastalıklar olarak bilinmekteydi. Günümüzde ise mineral tozlarının çeşitli hastalıklara sebep olduğu bilinmektedir. Mineral tozların kişiye solunum yolu ile sindirim yahut deri yoluyla vücuda girdiği araştırmacılar tarafından belirlenmiştir. Mineraller; doğal bir şekilde oluşuma sahip olan,

(30)

belirli kristal iç yapısı bulunan yine belirli kimyasal bir bileşime sahip, kendisine özgü fiziksel ve kimyasal özellikleri içeren katı maddelerdir (Çımrın vd., 2005).

Toz, günümüzde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından endüstride ve madencilik sektöründe önemli bir yer tutmaktadır. Tozlu hava bir yandan işçi sağlığına zarar verirken diğer yandan iş verimini düşürerek maliyeti arttırmakta ve ekonomikliliği etkilemektedir. Ayrıca pnömokonyoz yapıcı etkisi olan tozlar da kronik akciğer dokusu hasarı ve solunum fonksiyonu kayıplarına neden olmaktadır. (Ediz v.d.,2001)

Mineral tozlar aerodinamik bir yapıya sahiptirler ve çapı 10 pm’ nin altındaki partikül olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu boyut altındaki veya bahsi geçen boyut aralığındaki partiküller, solunum sistemi içine girerek birikebilmektedirler. 2,5 pm’ den küçük partiküller “ince partiküller” ifade edilmektedir. İnce partikül kaynakları, tüm yanma prosesleri yanında bazı endüstriyel prosesleri içermektedir. 2,5-10 pm aralığındaki partiküller ise “kaba partiküller” olarak literatürdeki yerini almıştır. Kaba partikül kaynakları ise kırma, öğütme işlemleri, yollardan kalkan tozları örnek gösterebiliriz. Tozlar büyüklüklerine göre solunum sisteminin çeşitli kısımlarında tutulurlar ( Alberk QA Technic, 2009).

Tutuldukları bölge ve tanecik büyüklükleri:

• Üst solunum yolu ve boğaz da (nazofaringeal bölgede), 10 mikron • Alt solunum yolunda (trakeabronşial bölge) 2,5 – 10 mikron • Akciğer de ise 2,5 mikron altındaki toz tanecikleri

Anlaşılacağı üzere sağlık açısından en mühimi “ince partiküller” yahut “solunabilir toz” olarak adlandırdığımız 2,5 mikron ve altında büyüklüğe sahip tozlardır. Bahsi geçen tozlar solunum yoluyla alveollere (hava kesecikleri) kadar girer ve “pnömokonyoz” dediğimiz akciğer toz hastalıklarına sebep olmaktadırlar (Alberk QA Technic, 2009).

Tozların en çok görüldüğü meslek iş yerleri ve meslek dalları aşağıda sıralanmıştır; • Delme - patlatma- öğütme - kırma işleri,

• Maden ocakları,

• Baraj- tünel - yol yapımı işleri,

• Kum ve grafit den oluşan döküm işleri • Porselen imalatı,

• Tuğla ve kiremit imalatı, • Mermer imalatı,

(31)

• Kaynak işleri, • Cam imalatı,

• Pamuklu dokuma, tekstil ve çırçır sanayi Tahıl siloları, un değirmeni ve un fabrikaları • Sigara imalatı,

• Ağaç doğrama ve mobilya işleri, • Metal sanayii,

• Demir ve çelik endüstrisi, • Kumlama ve raspa işleri, • Nakliyat,

• Depolama ve yüzeylerin işlenmesi vb.

3.5. Titreşim

Titreşimli aletlerden, titreşimli makinalardan veya titreşimli iş parçalarından, kullanıcının ellerine ve kollarına yoğun bir titreşim iletilebilir. Bu gibi durumlar, örneğin, bir kişi, hava basınçlı, elektrikli, hidrolik veya içten yanmalı motor ile tahrik edilen zincirli testereler, darbeli el aletleri veya öğütücüler gibi aletleri tutarak kullandığında meydana gelir.

İşin tipine ve yerine bağlı olarak, titreşim, sadece tek kola gelebileceği gibi aynı anda iki kola da iletilebilir ve el ve kol vasıtasıyla omuza da ulaşabilir. Vücut bölümlerinin titreşimi ve alınan titreşim, çoğu zaman, rahatsızlık ve muhtemelen beceri azalmasının bir nedeni olabilir. Birçok titreşimli el aletinin sürekli ve alışkanlık halinde kullanılmasının, kan damarları, sinirler, kemikler, eklemler, kaslar veya el ve ön kola irtibatlı bağlantı dokularını etkileyen farklı hastalıkların türleri ile bağlantılı olduğu anlaşılmıştır ( Alberk QA Technic, 2009).

Bu aksaklıklara neden olan titreşime maruz kalmanın, titreşimin genliği ve frekans dağılımı ile veya günlük ya da birikerek çoğalan maruz kalma süresi ile ilgili olduğu tam olarak bilinmemektedir (Ç.S.G.B., 2013),

3.5.1. Elle iletilen titreşimin sağlıkla ilgili etkileri

Kullanıcın ellerini titreşime maruz bırakan motorlu aletler ve bu aletlerle yapılan işlemler, birçok sanayi faaliyetlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Elle iletilen titreşime mesleki olarak maruz kalma, imalat sanayinde, taş ocaklarında taş çıkartmada, madenlerde ve inşaatlarda, ormancılık ve tarımda, halka hizmet vermede ve diğer çalışma işlemlerinde/kullanılan, dönen ve/veya darbeli elle tutulan motorlu aletlerden kaynaklanabilir. Elle iletilen titreşime maruz kalma

(32)

kullanıcının elleri ile tuttuğu titreşim veren iş parçasından ve motosikletin kumanda kolları veya araçların direksiyon simidi gibi elle tutulan, titreşim veren kumandalardan da kaynaklanabilir.

Elle iletilen titreşime aşırı maruz kalma, parmaktaki kan akışında ve elin ve kolun nörolojik ve motor fonksiyonlarında istenmeyen etkiler oluşturabilir. Avrupa ülkelerindeki ve Amerika Birleşik Devletlerindeki çalışanların % 1,7’si ila % 3,6’sının, potansiyel olarak zararlı olan elle iletilen titreşime maruz kaldığı tahmin edilmektedir. “El-kol titreşim sendromu” (HAVS) terimi, yaygın olarak, elle iletilen titreşime maruz kalma ile ilişkili olan çevresel kan dolaşımı, nörolojik ve kas ve iskelet sisteminin tamamı ile ilgili olan rahatsızlıklara atıf yapmak için kullanılır. Elle iletilen titreşime maruz kalan çalışanlar, nörolojik ve/veya kan dolaşımı rahatsızlıklarından ayrı ayrı veya eş zamanlı olarak etkilenebilir. Elle iletilen titreşim nedeniyle oluşan kan dolaşımı rahatsızlıkları ve kemik ve eklem anormallikleri, birçok ülkede mesleki hastalıklar olarak tanımlanır. Bu rahatsızlıklar, bilinen mesleki hastalıklar listesinde yer almaktadır (Özgen, 2015).

Kan dolaşımı hastalıkları: Elle iletilen titreşime maruz kalan çalışanlar, genellikle soğuğa maruz kalma nedeniyle oluşan solgun veya kan çekilmiş parmak bölümlerinden şikâyet edebilirler. Parmaklara olan kan dolaşımının geçici olarak yapılamaması nedeniyle oluşan bu rahatsızlık, Raynaud hastalığı (bu rahatsızlığı, 1862’de ilk olarak tanımlayan Fransız fizikçi Maurice Raynaud’un adına ithafen) olarak adlandırılır. Titreşimin, soğuğun damarları büzüştürme ve kan basıncını artırma etkisine karşı hassas yapan parmak damarlarını (kan dolaşımının debi değerlerini) etkilediğine inanılır. Titreşime maruz kalan çalışanlarda, soğuk nedeniyle oluşan Raynaud hastalığını açıklamak amacıyla, bazı araştırmacılar, parmak damarlarında titreşim nedeniyle oluşan lokal (yerel) değişikliklerin rolünü vurgulamaya yönelmesine rağmen, bazı araştırmacılar ise, zararlı titreşime uzun süreli maruz kalma nedeniyle oluşan, bir abartılmış merkezi damarları büzüştürme ve kan basıncını artırma refleksini öne çıkarırlar. Titreşim nedeniyle oluşan kan dolaşımı rahatsızlıklarını tanımlamak için birçok eş anlamlı kelimeler kullanılmıştır. Solgun veya kan çekilmiş parmak, meslek nedeniyle oluşan Raynaud hastalığı, travmatik damar spazm hastalığı ve en son olarak, titreşim nedeniyle oluşan kan çekilmiş parmak (VWF). Titreşim nedeniyle oluşan kan çekilmiş parmak, birçok ülkede, önceden tanımlanmış bir mesleki hastalıktır (Yardım vd., 2007).

Başlangıç olarak, kan çekilme durumları, bir veya daha fazla parmağın uçlarında başlar, ancak, titreşime maruz kalmanın devam etmesiyle, kan çekilmesi parmakların üstüne doğru genişleyebilir. Bazı durumlarda, kan çekilme durumunu bir morarma, başka bir deyişle, parmak damarlarındaki yavaş kan dolaşımından kaynaklanan oksijen miktarının daha fazla azalması

(33)

nedeniyle, etkilenen parmakların renginin mavimsi olarak değişmesi takip eder. Isıtmak suretiyle yaygın olarak hızlandırılmış veya lokal (yerel) masajın bulunduğu iyileşme aşamasında, nihai olarak tüylerin diken diken olması ve/veya acı ile ilişkili olarak renkte bir kırmızıya dönüş, deriye yakın olan damarlardaki kan akışının tepki olarak artmasının sonucu olarak etkilenen parmaklar üzerinde görülebilir. Kan çekilme durumları, yaz mevsimine göre kışın daha yaygındır.

Bu süre, uyarıcıları tetikleme yoğunluğuna ve damar spazm hastalığının şiddetine göre değişir ve kan çekilmesi durumu, genel olarak bütün vücut ısıtıldığı zaman ortadan kalkar. Titreşime maruz kalma devam ederse, kan çekilme durumu da daha sık oluşur ve bütün yıl boyunca meydana gelebilir. Nadir olarak ilerlemiş durumlarda, tekrar eden ve aşırı kan çekilme durumları, parmak uçlarındaki deride kan beslemesi değişimlerine (yaralanmalara veya kangrene) neden olabilir. Çalışma esnasında kan çekilme durumundan etkilenen çalışanlar, çalışma işlemleri ile ilgili ara yüzü sağlayan dokunma hissinin ve hareket etme yeteneğinin tamamen kaybedilmesi ile karşı karşıya kalabilirler. Böylece, bu durum, kazalar nedeniyle oluşan tehlikeli bir şekilde yaralanma riskini artırabilir. Mesleki olarak kullanılan ilaçlarda, oluşan kan çekilmiş parmak sınıflandırması için farklı aşama oluşturma sistemleri geliştirilmiştir. Stockholm Çalışma Birimi Göstergesi (Skalası) (1986), el-kol titreşim sendromunda soğuk nedeniyle oluşan Raynaud hastalığını sınırlandırmak amacıyla uluslararası olarak bilinen bir derecelendirme sistemidir.

Farklı laboratuvar deneyleri, parmaklardan kan çekilmesi durumunu objektif olarak belirlemek amacıyla kullanılır. Bu deneylerin büyük bir çoğunluğu, soğuk uygulanmasını ve parmakların ve ellerin soğutulmasından önce, soğutulması esnasında ve soğutulmasından sonra parmak derisi üzerindeki sıcaklığın veya parmak damarındaki kan akışının veya basıncının ölçülmesini temel alır.

Salgın hastalıklarla ilgili çalışmalar, titreşime maruz kalan bir çalışan grubunda bulunan her bir çalışanda titreşim nedeniyle kan çekilmesi ile ilgili yayılmanın % 0’dan % 100’e kadar geniş bir aralıkta da oluştuğunu göstermiştir. Parmaktan kan çekilmesi sendromunun oluşması ihtimali ve şiddeti, titreşime maruz kalma karakteristikleri (frekans, genlik, yön, darbeli olma özelliği, süre), el aleti ve çalışma işleminin tipi, çevre şartları (sıcaklık, hava debisi, nem, gürültü), bazı biyodinamik ve ergonomik faktörler (tutma kuvveti, besleme kuvveti, kolun duruşu) ve farklı bireysel özellikler [hassasiyet (etkilenebilirlik), hastalıklar ve ajanlar, örneğin nikotin ve parmak çevresindeki kan dolaşımını etkileyen belirli ilaçlar] gibi birçok faktöre göre değiştiği bilinmektedir. Bu nedenle, titreşime maruz kalma ile parmaklardan kan çekilmesi sendromunun gelişmesi arasında karmaşık bir ilişki vardır. Salgın hastalıklarla ilgili çalışmalarda, titreşim

(34)

nedeniyle parmaktan kan çekilmesi durumunun oluşumu, titreşime maruz kalma süresinin artmasıyla birlikte arttığı kabul edilmektedir (Özgen, 2015).

Parmaklardan kan çekilme durumunun oluşmasından önceki toplam titreşime maruz kalma, yaklaşık olarak maruz kalınan titreşimin genliği ile ters orantılı olduğuna yönelik bazı deliller vardır (başka bir deyişle, titreşim genliği iki katına çıkarılırsa, aynı etkiyi oluşturmak amacıyla, titreşime maruz kalınan yılların yarıya indirilmesi gereklidir).

1970’li yılların sonundan bugüne kadar, diğer zararlı çalışma ortamı faktörlerini (örneğin soğuk nedeniyle oluşan ve fiziksel gerilmeler) azaltmak amacıyla yapılan çalışmalar ile birlikte titreşimsiz zincirli testerelerin kullanılmaya başlanmasından ve testere kullanım süresini azaltan idari tedbirlerin alınmasından Avrupa’nın ve Japonya’nın her ikisinde bulunan ormanda çalışanlar arasında parmaktan titreşim nedeniyle kan çekilme durumunun oluşma sıklığında bir azalma olduğu rapor edilmiştir. Emekli olmuş orman çalışanları arasında, parmaktan titreşim nedeniyle kan çekilme durumunda iyileşme olduğu da rapor edilmiştir. Benzer bulgular, diğer el aleti tipleri için henüz elde edilmemiştir (TS EN ISO 5349-1, 2001).

Çizelge 3.2. Stockholm çalışma birimi göstergesi(Skalası) (Özgen, 2015).

Kan Dolaşımı ile İlgili Bileşenler Aşama Derece Tarif

0 - Kan çekilmesi durumu oluşmaz.

1V Hafif Bir veya birkaç fazla parmağın uçlarını etkileyen, nadiren oluşan kan çekilmesi durumu

2V Orta Bir veya birkaç fazla parmağın uç veya orta (nadiren de elde bağlanan) parmak kemiklerini etkileyen nadiren oluşan kan çekilmesi durumu.

3V Şiddetli Birçok parmağın bütün parmak kemiklerini etkileyen, sıkça oluşan kan çekilmesi durumu.

4V Çok Şiddetli Parmak uçlarındaki kan beslemesi değişimleri birlikte Aşama 3’te olduğu gibi.

Nörolojik hastalıklar: Elle iletilen titreşime maruz kalan çalışanlar, ellerinde ve parmaklarında hissizlik ve tüylerin diken diken olması ile karşı karşıya kalabilir. Titreşime maruz kalma durumu devam ederse, titreşime bağlı semptomlar daha da kötüleşebilir ve çalışma kapasitesi ve ömür hesaplamaları ile ilgili bir ara yüz oluşturabilir. Titreşime maruz kalan çalışanlar, klinik incelemelerde eli kullanma yeteneğinde zayıflamanın yanısıra, dokunma ve sıcaklığın normal olarak algılanmasında bir azalmaya sebep olabilirler. Elle iletilen titreşimin

(35)

diğer bir etkisi olarak, parmak uçlarının derisindeki titreşim hassasiyetinde bir azalma da bulunabilir. Titreşime maruz kalan çalışanlar üzerinde yapılan salgın hastalıklarla ilgili çalışmalar, nörolojik hastalıkların yayılması, titreşime maruz kalan bir çalışan grubundaki her bir kişinin çok küçük yüzdelerinden % 80’ninden daha fazlasına kadar değiştiğini ve duyulardaki algılama kayıplarının geniş bir aralıktaki el aleti tiplerinin kullanıcılarını etkilediğini göstermektedir (Özgen, 2015).

Algılama sinirlerindeki etkilerin, muhtemelen farklı patolojik mekanizmaları içeren, titreşim nedeniyle oluşan diğer hastalıkların bağımsız olarak gelişebileceği bilinmektedir. Dokunma duyusu ile ayrım oluşturma, titreşim nedeniyle dokunma duyusundaki algılama ve tam olarak hareket etme yeteneği gibi algılama sinirlerinin klinik incelemesinin ve psikofiziksel (fiziğin psikoloji ile ilgili bölümü) olarak deneye tabi tutmanın sonuçlarına ve şikayet edilen semptonlara göre üç aşamadan oluşan “el kol titreşim sendromunun (HAVS)’’ algılama sinirleri ile ilgili bileşenleri için bir sınıflandırmayı, Stockholm Çalışma Birimi (Çizelge 3.2), 1986’da tavsiye etmiştir.

Titreşime maruz kalan çalışanlar, kol kaslarını harekete geçiren sinirin, bilek içindeki anatomik bir kanaldan geçtiği gibi, bu sinirin sıkışması nedeniyle oluşan bir hastalık olan el bileğinin içindeki bilek kanal siniri sendromu (CTS) gibi beyne giden sinirlerin sıkışmasına ait belirtileri ve semptomları gösterir. Bilek kanalı sinir sendromunun, taş parçalayıcı ve düzleştirici aletleri kullanan kişiler ve ormanda çalışanlar gibi titreşim veren aletleri kullanan bazı meslek gruplarında oluşabileceği kabul edilmektedir. Titreşim ile birlikte ele ve bileğe etki eden ergonomik olarak gerginlik kaynaklarının (tekrarlı hareketler, kuvvetlice tutma, uygun olmayan duruş şekilleri), titreşim veren aletleri kullanan çalışanlarda, bilek kanalı sinir sendromu’na (CTS) neden olabileceğine inanılmaktadır (Özgen, 2015).

Kas sistemi ve iskeletle ilgili rahatsızlıklar:

1) İskelet ile ilgili rahatsızlıklar: Daha önceden yapılmış olan radyolojik araştırmalar, titreşime maruz kalan çalışanların ellerindeki ve bileklerindeki kemiklerde sıvı içeren boşlukların ve kistlerin yüksek derecede yaygın olduğunu ortaya çıkarmıştır, son yapılan çalışmalar ise, titreşime maruz kalmayan elini kullanarak çalışan işçiler ile ilgili olarak önemli bir artışın bulunmadığını göstermiştir. Kası kemiğe bağlayan dokunun bağlantı yerlerindeki sertleşmenin (kemikleşmenin) yanı sıra bilek ve dirseklerdeki osteoforozun (kemik erimesinin) aşırı oluşmasına, pnömatik darbeli aletlerden yayılan yüksek genlikli (< 50 Hz) şoka ve düşük frekanslı titreşime maruz kalan madencilerde, yol yapımında çalışan işçilerde ve metal işleri ile uğraşan işçilerde karşılaşılmıştır. (Özgen, 2015).

(36)

Kienböck hastalığının (bilek içinde bulunan ay şeklindeki kemik etrafındaki dokunun yumuşaması) ve bilek içindeki, başparmak tarafında yer alan en büyük kemiğin pseudoporozunun (kemiğin eğilmesi veya kırılmasını takiben oluşan kemik erimesi) aşırı yayılması, birkaç araştırmacı tarafından da rapor edilmiştir. Zincirli testerenin çalışmasından veya öğütme işlemlerinden kaynaklanan orta veya yüksek frekanslı titreşime maruz kalan çalışanların sağ ve sol kollarındaki (eller dahil) dejenerasyona neden olan kemik ve eklem hastalıklarının artan bir oranda yayılmasına ait küçük bir delil vardır. Darbeli el aletlerini kullanan çalışanlarda karşılaşılan iskeletle İlgili yaralanmaların daha yüksek oranda yayılması ile ilişkili olarak, fiziksel ağır çalışma, çok kuvvetli tutma ve farklı biyomedikal faktörler dikkate alınabilir. Lokal ağrılar, şişmeler ve eklemin sağlamlığı ve şekil bozukluğu, kemik ve eklem dejenerasyonu ile ilgili radyolojik bulgular ile birlikte değerlendirilebilir. Bazı ülkelerde (örneğin Fransa, Almanya, İtalya), elle tutulan, titreşim veren el aletlerini kullanan çalışanlarda oluşan kemik ve eklem hastalıkları, meslek hastalığı olarak dikkate alınır ve bu durumdan etkilenen çalışanlara telafi edici yönde haklar verilir. (Özgen, 2015).

2. Kas sistemi ile ilgili rahatsızlıklar: Uzun süreli olarak titreşime maruz kalan çalışanlar, kas sisteminin zayıflığından, ellerinde ve kollarından ağrı bulunmasından ve kas gücünün azalmasından şikayet edebilirler. Titreşime maruz kalmanın, elin tutma kuvvetinin azalması ile de ilgili olduğu tespit edilmiştir. Doğrudan mekanik yaralanmalar veya çevresel sinir sistemindeki hasarlar, benzer kas semptonları için hastalığa neden olan muhtemel faktörler olarak dikkate alınmıştır. Tendinitis (ellerde ve kollarda bulunan kas dokularındaki şişme) ve tenosivitis (bilekteki kası kemiğe bağlayan dokunun şişmesi) (başka bir deyişle kas dokusunun ve kas ile kemik bağlantı dokusunun şişmesi) ve el ayasının düz dokularının bir hastalığı, Dupuytren kasılması veya gevşemesi gibi çalışma ile ilgili diğer hastalıkların, titreşime maruz kalan çalışanlarda bulunduğu rapor edilmiştir. Bu hastalıkların, elle yapılan ağır işlerden kaynaklanan ergonomik olarak gerginlik faktörleri ile ilgili olduğu kabul edilmektedir ve elle iletilen titreşimin değerlendirmesinin yapılması, bütün şüpheleri ortadan kaldırmaz.

(37)

4. İŞ HİJYENİ ÖLÇÜM PARAMETRELERİNİN ÖNLENMESİ VE

KORUNMASI

4.1. Aydınlatma

İş yerinde aydınlatma için yapılan iyileştirme çalışmalarına bakılacak olursa iş yerindeki üretim veya yapılan iş ile ilgili performansın arttığına dair birçok çalışma vardır. Bu performans artışı, daha çok gözle yani görsellik le ilgili işlerin hızlı yapılması şeklinde olan ve göz yorgunluğun azaltılmasından dolaylı etkiden kaynaklanmaktadır.

İyi bir aydınlatmanın sağlanabilmesi için, aydınlatmanın yeterli şiddette olması tek koşul değildir. Bunun yanında, bir iş yerinin aydınlatma düzeni başka koşulları da içermelidir. Bu koşullardan birkaçı şöyle sıralanabilir (Gürel, 2001);

• Aydınlatmanın yetersiz olduğu bölümlerde çeşitli iyileştirmeler yapılabilir, lokal aydınlatıcılar yerleştirilebilir ve imkan dahilinde gündüz saatlerinde güneş ışığından daha fazla yararlanılabilir.

• Kullanılan ışığın cinsi yapılan işe uyumlu olmalıdır. Gün ışığının yetersiz kaldığı durumlarda ve gece çalışmasında, gün ışığına benzeyen ışıklardan yararlanılmalıdır.

• Aydınlatma sabit yerini değiştirmeyen şeklinde olmalıdır. Işığın çıkış kaynağında titreşim olmamalıdır. Titreşim olduğunda ışık kaynağının parlaklığı değişim geçireceğinden göz titreşimden kaynaklı değişime uyum sağlam titreşime, ışık kaynağının parlaklığındaki hızlı değişme sebep olduğundan, göz bu hızlı değişikliklere uyabilmek için aşırı çaba harcar ve çabuk yorulur. Akkor telli lambalar titreşim yapmazlar. Flüoresan; lambaların ışınları ise, titreşim yapar. Bu titreşimi ikili veya üçlü bağlantılarla yok etmek mümkündür.

Çalışılan ön panele gölge verilmeyecek şekilde ayarlanmalıdır. Bu yüzeyde iş yapmayı ve görmeyi zorlayacak aşırı gölgelerin oluşmaması için ışık çıkışlarının doğru ayarlanması, ayrıca ışık çıkışlarının bir kısmını tavana ve duvarların üst kısımlarına verecek türde malzemelerin içine konulması uygun olur. Başka önemli bir husus ise aydınlatma ışık kaynaklarının çalışma yerine uzaklıklarını kısaltmakla da verimli sonuçlar alınabilir.

(38)

4.2. Termal Konfor

İşyerinde alınacak bazı önlemler termal konfor şartlarını daha iyi bir seviyeye getirebilir. Her işletmenin ortam şartları farklı olabileceği için alınacak önlemlerde farklı olacaktır. Ancak genel anlamda yapılabilecekler birçok işletmede olumlu sonuçlar verebilir. Termal Konfor etkileyen dört faktör bulunmaktadır. Bunlar; sıcaklık, nem, hava akımının hızı ve termal radyasyondur. Hava sıcaklığında artış olması yahut azalması, işgörenlerin işe karşı göstermiş oldukları uyumu olumsuz olarak etkilemektedir. Endüstride genel olarak yüksek sıcaklık sorunu yaşanmaktadır. Kişi de meydana gelen aşırı derecede ısınma, yorgunluk hali ve uyku hali oluşmasına sebebiyet vermektedir.

İnsan vücudu ortam ısısına bağlı olarak merkezi sinir sistemini ve iç organları sabit bir ısıda tutmaktadır. İnsan vücudu, dış çevre ile sürekli olarak yaptığı ısı değişimi ile gerekli ısı dengesini sağlamaktadır. Genellikle 36.5°C olan vücut sıcaklığı, soğuk havalarda oksijenle besin maddeleri yakılarak; sıcak havalarda ise terleme fonksiyonu ile dengede tutulmaktadır. Ancak vücudun ısı dengesinin bu şekilde korunması sınırlı olmaktadır (Akal, 1991).

Sıcak ortamda çalışmak, bireyin psikolojik direncini azaltır, iş güdüsünü ve iş verimini düşürür. Sıcağın fiziksel ve düşünsel aktivite üzerine etkisi 30 oC’ den itibaren başlar. 30 oC’ de

% 5 olan verimlilik kaybı 32 oC’ de % 30’ a yükselir. İş kazalarında da 30 oC’den sonra artış

saptanmıştır. Bu nedenlerle işyeri sıcaklıklarının 30 oC altında tutulmalıdır (Fişek, 1988).

4.2.1. Soğuğa karşı alınacak önlemler

• Uygun bir ısıtma sistemiyle işyerinin istenen düzeyde ısıtılması ilk yapılacak iştir. İşyerinin ısıtma düzeyini; iklimsel atmosfer şartları, bina özellikleri, yapılan işin gerektirdiği kas çalışması, üretim süreci ve çalışanların giyinme alışkanlıkları belirleyecektir.

• İmkanlar elverdiği ölçüde uygun yerlere yerleştirilmiş çok sayıda ufak ısıtıcılardan yararlanılmalıdır.

• Isıtıcılar, havalandırma deliklerinden ve pencerelerden gelen havanın, içeride çalışanlara gelmeden önce ısıtılmasını sağlayacak biçimde yerleştirilmelidir.

• İşletmenin inşaası aşamasında iyi bir yalıtım malzemesi ile çatı ve kuzeye bakan cepheler yalıtılmalıdır.

Şekil

Şekil 2.1. Uydu Görüntüsü-2.
Çizelge 2.3. Patlatma tasarımı parametreleri.
Çizelge 2.3. Patlatma tasarımı parametreleri (devam).
Şekil 2.4. Kalker ocağı işletmeciliği iş akım şeması.
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

İlk albümleri &#34;Anlatılan senin hikayendir&#34;i geçen 1 Mayıs'ta çıkaran Bandista, 12 Eylül'ün yıl dönümünü de &#34;Paşanın başucu şarkıları&#34;yla

Ancak gürültü yeterli şiddet ve sürede etkilemişse, bu kez kalıcı eşik kayması meydana gelir.. Gürültü derecelerine

Bir kazan eğer uygun çapta, uygun eğlmde ve uygun uzunlukta yalıtımlı bir kanalla; mümkünse dirsek kullanmaksızın bacaya bağlanırsa, baca çapı ve yapısı

Bu bağlamda yeni medya teknolojilerinin meydana getirdiği sosyal medya ortamlarında sürekli olarak kullanılan şiddet faktörünün gerçek yaşamdan ayrılan

Çalıştığı makinada maruz kaldığı seslerin kaynaları; makina enjeksiyon sesleri, mengene açılma ve kapanma sesleri, makinada kalıptan ürün çıkarma sırasında

Örneğin işveren tarafından sağlandığı halde neden çalışanlar koruyucu kulaklık ya da tıkaç kullanmazlar? Ya da eğlence yerlerinde müzik nitelemesi neden gürültü

Araştırmada elde edilen verilere göre; Yoğun bakım ünitelerinde ölçümler boyunca kayıt edilen en yüksek gürültü kaynağı hemşire istasyonundan gelen personel konuşmaları

“Bilim mayasını genç nesillere aktarmak” Merhaba Bilim ve Teknik,. Bilim, insanın en önemli duygularından olan merak duygusuyla insanlık tarihi boyunca biriktirdiğimiz