• Sonuç bulunamadı

Kentlerin Yeni Açmazı Girişimcilik Bir Çare Mi Yoksa Sorun Mu? (İnşaat Sektörü Üzerinden Bir Değerlendirme)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kentlerin Yeni Açmazı Girişimcilik Bir Çare Mi Yoksa Sorun Mu? (İnşaat Sektörü Üzerinden Bir Değerlendirme)"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

KENTLERĠN YENĠ AÇMAZI: GĠRĠġĠMCĠLĠK BĠR ÇARE MĠ

YOKSA SORUN MU?*

(ĠNġAAT SEKTÖRÜ ÜZERĠNDEN BĠR DEĞERLENDĠRME)

Yrd. Doç. Dr. Hakan CANDAN† ArĢ. Gör. Arzu MALTAġ‡

Özet

1945-50‟li yıllarda baĢlayan ve artarak devam eden yoğun göç patlaması ve 2000‟li yılların neo-liberal politikalarıyla Ģekillenen serbest piyasa ekonomisinin geliĢtirilme çabaları, kentlerin siluetinde ciddi değiĢikliklere yol açarak inĢaat sektörünün hiç olmadığı kadar önem kazanmasına sebep olmuĢtur. Bu sektörün kazandığı ivme, kentlerin yeniden yorumlanmasını elzem kılmıĢ ve post-modernizmin yapı bozumculuğunun en çok gözlemlendiği ve somutlaĢtığı alanlar olan kentleri de “hız” kavramı üzerinden tanımlayarak uluslararası rekabet yarıĢı içerisine dâhil etmiĢtir.

Günümüzde kentlerin rekabet edebilirliklerinde en önemli unsurlardan biri, yenilikçiliği ve farklılığı bünyesinde barındıran “giriĢimcilik” kavramı olmuĢtur. Kentlerin giriĢimciliğe açık ve giriĢimleri çekebilme kapasiteleri ise, onların kısır döngü içine hapsolmasına neden olmaktadır. Bir yandan dönüĢtürülen yapılar ve verilen teĢviklerle yeni cazibe alanları yaratılırken, öte yandan ise bu cazibe merkezlerinin hızla tüketilerek, yeni alanlar içinde eritilmesine sebep olmaktadır. Bu tüketim, gerek çevre sorunları gerekse de sosyal ve altyapı problemlerini beraberinde getirmekte ve bu kısır döngünün delinmesine dahi olanak tanımamaktadır.

Bu çalıĢmada, 1945‟li yıllardan baĢlayarak tarihsel süreç içinde kentlerin uğradığı dönüĢüm, inĢaat sektörüyle birlikte giriĢimcilere tanınan olanaklar ve kentlerin sürekli yenilenen/yenilenmeye zorlanan durumu diyalektik bir yöntemle aktarılacaktır. ÇalıĢmada güdülen amaç ise, giriĢimciliğin bir yandan kentsel yaĢamı kolaylaĢtırıcı unsurları bünyesinde barındırırken, diğer yandan da kentlerin tüketilmesini kolaylaĢtırması ikilemini tartıĢmaktır.

Anahtar kelimeler: neo-liberalizm, kentsel değişim, girişimcilik

* Bu bildiri 6. Uluslar arası Girişimcilik Kongresi’nde sunulmuştur.

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Kentleşme ve Çevre Sorunları, ABD, hakancandan@kmu.edu.tr

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Kentleşme ve Çevre Sorunları, ABD,

(2)

2 Abstract

Starting in the 1945-1950s and increased ongoing intensive migration boom and 2000s neo-liberal policies sheped by the free market economy development efforts of city's silhouette serious changes, leading to the construction industry than ever to gain importance has been caused. This sector gains momentum, urban reinterpretation essential and post-modernism and the structure of the corruption of the most observed and embodied the areas in which the city also speed through the concept by defining interrational competition in a race has included.

The most important reasons of competitive opportunities of today's city's are innovative diverse, and entrepreneurial. Attempts to capture, the city of entrepreneurship capacity of the public and their causes are trapped into the vicios circle. With one hand structures and Incentives converted during the creation of new areas of attractions, on of the other hand is that the attractions of this rapidly consumed, dissolved in new areas has caused. This consumption and environmental issues as well as bring social and infrastructure problems and even rupture does not allow this vicious cycle.

In this study, starting in 1945s suffered transformation of the city in the historical process, the opportunities offerd to entrepreneurs with the construction industry and urban renewal forced to continually renewed and the case will and transferred to a dialectical method. The aim of the study is pursued as, facilitating entrepreneurship elements of urban life on the hand while keeping within the other hand, to facilitate the consumption of the city to discuss the dilemma.

Keywords: neoliberalism, urban change, entrepreneurship GiriĢ

“Öyle görünüyor ki, kentsel geliĢme sürecinin kendisi, bir yandan çorak araziyi mamur bir fiziksel ve toplumsal mekâna dönüĢtürürken, bir yandan da müteahhidin kendi içinde çorak araziyi yeniden yaratmaktadır. ĠĢte geliĢmenin trajedisi böyle iĢler.”

(M. Berman) GeçmiĢi 1945‟li yıllara götürülebilen göç olgusu, modernizmin bir çıktısı olmakla birlikte, kentleĢmeyle paralel bir seyir izlediğinden birtakım yapısal değiĢiklikleri zorunlu kılmıĢtır. Bu yapısal değiĢikliklerin ana aktörü, artan göçle

(3)

3

birlikte ortaya çıkan barınma sorununa iliĢkin çözüm arayıĢları bağlamında değerlendirilen inĢaat sektörüdür.

Yapısal değiĢikliklere gidilmesinin kökeni, yaĢanan iç göçlerle barınma sorununun ortaya çıkması ve bu sorunu yönetebilecek ve çözüm üretebilecek bir yaklaĢımın izlenememesinden hareketle, devletin gecekondulara göz yumarak sorunları ertelemesinde aranabilir. YaĢanan bu süreçte inĢaat sektörünün baskın olduğunu söylemek güçtür; çünkü göçerler kent çeperlerine ve büyük ölçüde de kamu arazilerine kendi imkânları doğrultusunda barınaklar inĢa ederek sorun çözme yoluna gitmiĢtir. 1980‟li yıllardan sonra ise, gerek boĢ arazilerin azalması gerekse de arsa spekülatörleri aracılığıyla ortaya çıkan bir nevi gecekondu firmalarının türemesi sebebiyle, gecekondular barınma ihtiyacını karĢılayan iĢlevini yitirmiĢ ve metalaĢan bir nesne konumuna gelmiĢtir. Bu sürecin akabinde sermayenin birikim süreçleri tam anlamıyla değiĢime uğramıĢ ve sermayedarların kentsel rant alanlarını elde etme yarıĢı baĢlamıĢtır.

2000‟li yıllara gelindiğinde neo-liberalizmin etkisiyle artık kentlerin uzun vadeli stratejiler, planlı geliĢme kurguları, toplumun farklı kesimlerine yönelik taleplerinin ve ihtiyaçlarının kestirimleri doğrultusunda değil de sermayenin yeniden üretimine yönelik arz yönlü kentsel politikalarla ve kentsel yayılma ve süreçleri ile yönetilmektedir. Bu doğrultuda kentler “rekabet yaratma”, “yatırım çekme”, “marka kentler”, “kentsel pazarlama” ve “mutenalaĢtırma” ile yeniden yorumlanmaya baĢlamıĢtır (Penpecioğlu, 2011: 62). Yeniden yorumlama son yılların neo-liberal politikalarının kentleri uluslararası rekabet yarıĢına dâhil edebilme gayeleri ile iliĢkilidir. Bu yarıĢ için devlet ciddi müdahalelerle, kentlere giriĢimci çekebilme ve giriĢimci kentler yaratabilmek adına tüm kaynaklarını seferber etmektedir. Ancak bir yandan yeni alanlar üretilerek yarıĢa dâhil edilirken, öte yandan sürekli devam eden bir tüketim yarıĢını da beraberinde getirmektedir. Neo-liberal politikaların bu iki karĢıt çıktısında baĢat aktör ise büyük sermayedarlardan oluĢan inĢaat sektörüdür. Nitekim bu çalıĢmada da

(4)

4

güdülen amaç, neo-liberal politikaların inĢaat sektörüne hız kazandırarak kentlerde somutlaĢtığı yapısal çevrelerin üretimi ve tüketimini analiz etmektir.

Neo-liberalizmin Kentlere Yansıması: Sermaye Birikim Süreçlerinin DeğiĢimi

Kentler, temel üretim alanlarıdır, artı değerin yaratıldığı yerlerdir. Kent, altyapısıyla üretim ve hizmet iĢlevli binalarıyla kendisinin de kapital birikimini etkilemektedir (Tekeli, 1988: 131). Bu etkileme neo-liberal politikalarla daha da belirginleĢmekte ve kentler artık küçük sermayedarlar açısından değil; büyük sermayedarların giriĢimleri doğrultusunda yeniden tanımlanmaktadır.

Harvey‟e (2012: 376) göre sermaye, toplumsal hayatın meta üretimi aracılığıyla yeniden üretimi sürecidir. Sermayenin içselleĢmiĢ iĢleyiĢ kuralları, içinde kökleĢtiği toplumu hiç durmaksızın sürekli dönüĢtüren dinamik bir yapıya sahiptir. Bu süreç büyümeyi yaratıcı yok etme aracılığıyla sağlar, durmaksızın yeni ihtiyaç ve istekler yaratır, mekânları dönüĢtürür ve hayatın temposunu hızlandırır. Buradan hareketle kentlerin dönüĢümünü sermaye birikim süreçlerinin dönüĢümü bağlamında açıklamak, neo-liberal politikaların kentlere yansımasını açıklamak açısından önem taĢımaktadır.

Kentlerin sermaye birikim sürecindeki değiĢimlerini ve iĢlevlerini sınıflandırmak, neo-liberal politikaların kentlerdeki yansımalarını analiz etmek açısından aydınlatıcı olmaktadır. Eraydın (1988: 135-6) bu dönüĢümleri üç döneme ayırarak incelemektedir: Ġlk dönem cumhuriyetin kuruluĢundan 1950‟lerin ortasına kadar devam eden tarımsal birikim sürecini kapsamaktadır. Bu dönemde birikim süreci daha çok kırsal kesimde yoğunlaĢtığı için kentlerin çekicilikleri ve büyüme hızları düĢük kalmıĢtır. Ġkinci dönem ise, 1950‟lerin ortasından 1980‟lere kadar olan süreci kapsamaktadır. Bu dönemde kentler sermaye birikiminin oluĢtuğu ve sermaye döngüsünün kırıldığı yerler olarak ortaya çıkmıĢtır. 1980 sonrası üçüncü dönem ise Türkiye‟nin dünya ekonomik sistemine entegre olma çabasına girdiği süreci kapsamaktadır. Bu dönem,

(5)

5

sermayenin uluslararası niteliği aracılığıyla kentlere yeni iĢlevler kazandırmaktadır. Bu iĢlev kazandırma ise, kentsel yatırımların gerekliliği konusunu gündeme getirmektedir.

Eraydın‟ın sınıflandırmasından da açıkça anlaĢılacağı gibi üçüncü dönem neo-liberal politikaların baskın özelliklerinden olan rekabet ve kentlere yeni yatırımların çekilmesi, günümüz kentlerini Ģekillendiren temel unsurlardandır. Bu dönemde kentler hızla büyürken, sınırlarla tanımlanamaması kentleri yeni arayıĢlara sürüklemekte ve kentler de buna bağlı olarak, rekabet yarıĢında kaybolmamak için yeni yatırımları çekebilmek adına giriĢimcileri teĢvik noktasında ağırlıklarını artırmaktadırlar. Büyüyen kentlerde öncelikli sorun, nüfusu barındırmak olduğundan konut yapımına ağırlık verilmiĢtir. Ġlerleyen süreçte ise, (görece) barınma ihtiyaçları sağlanan insanlar için, sosyal donatılara sahip mekânların üretimi söz konusu olmuĢtur. Bu süreç durmaksızın devam ederken, alanlar tükendikçe var olan yapılı çevre yeniden üretime konu edilmekte ve bu aĢamada ise özellikle inĢaat sektörü sermaye birikimlerini yönlendirici konuma taĢımıĢtır.

Harvey ise sermaye birikiminin değiĢimini, “sermayenin ilk çevrimi” olarak kavramsallaĢtırarak, endüstriyel üretimin karĢılaĢtığı aĢırı birikim krizinin sermayenin ikinci ve üçüncü çevrime aktarılmasıyla geçici olarak nasıl üstesinden gelindiğiyle açıklamaktadır. “Sermayenin ikinci çevrimi” kentsel yapılı çevrenin üretilmesini içeren sabit sermaye yatırımlarıdır. Burada sermaye sabit bir yatırım haline gelerek üretim ve tüketim için gerekli olan yapılı çevreyi oluĢturmaktadır. Kentsel yapılı çevre sermaye birikiminin karlılığı için sürekli olarak yeniden üretilmektedir. “Sermayenin üçüncü çevrimi” nde ise devlet müdahalesi ön plandadır ve bu baskınlığını, emeğin ve sermayenin yeniden üretimine doğrudan katılarak göstermektedir. Bu süreçte daha karlı bir yer seçimi veya mekân üretim pratiği bulunana kadar bu döngü devam etmektedir (David Harvey‟den akt: Penpecioğlu, 2011: 62-63).

(6)

6

Neo-liberal politikaların kentlerde doğurduğu sermaye birikim süreçlerinin değiĢmesi aynı zamanda ticaret sermayesinin de kentte gücünün artırılması anlamına gelmektedir. Bu da kentin fiziksel dokusunu büyük oranda bozarken aynı zamanda sosyal dokusuna da ciddi zararlar vermektedir. Bu süreç ise, hipermarketler, alıĢıveriĢ merkezleri, mutenalaĢtırılan bölgeler ve kentsel dönüĢüme uğrayan alanlarda somutlaĢmaktadır (Doğan, 2001: 110).

Sermayenin dönüĢüm sürecinde en iyi yeri seçme adına yapılan yatırımlar özellikle metropol kentlerde yoğunlaĢırken, diğer kentler ise bu konudaki önemini yitirme tehlikesiyle karĢılaĢma riski taĢımaktadır. Metropollerdeki verili durumda bulunan yapısal çevre sermayenin ikinci çevrimi aĢamasını tamamladıktan sonra dahi yeni alanlar yaratılma gerekçesiyle hızla tüketilmekte, yeni merkezler oluĢturulmakta ve kent merkezleri sıklıkla yer değiĢtirmektedir. Bu süreçte de kentsel rant kollayan sermayedarlar bunu karlılığa çevirmektedir.

Friedman (1996: 79) „ın ifade ettiği gibi neo-liberal yeniden yapılanma, kenti bir iĢletme gibi planlamakta ve teknokratik-iĢlevselci bir bakıĢ açısıyla değerlendirmektedir. Bu yeniden yapılanma süreci ise siyasal, toplumsal ve kültürel iliĢki boyutlarına sahip ortak kamusal alanların hızla tahrip edildiği Los Angeles gibi sokaksız kentleri yaratmaktadır.

GiriĢimciliğin ĠzdüĢümü: Tükenen Mekânlar, Yükselen Binalar

Neo-liberal politikalar gereği yoğunlaĢan rekabet, tüm kentleri bu yarıĢa eklemlerken aynı zamanda giriĢimci olmaya itmektedir. Bu durumda giriĢimcilik yalnızca özel sektörün bir çıktısı yahut unsuru değil, aynı zamanda kentlere de entegre olan bir unsur olarak karĢımıza çıkmaktadır. Kentlerin bu yarıĢ çerçevesinde daha çok karlılık getirecek alanlara yönelmeleri ve bu doğrultuda giriĢimci çekme çabaları kimi zaman kentlerin dokusuna zarar verse de, kent yöneticilerinin bu yarıĢın dıĢına itilmemeleri için gösterdikleri çaba ĢaĢırtıcı olmamaktadır.

(7)

7

Neo-liberal ideolojinin kentleri hâkimiyeti altına alması, kentlerin modernizmin mutlak zaferini ilan etmesiyle sonuçlanmıĢtır. Bu ilanla birlikte, kentler insanın kesin hâkimi olduğu, kırın beslediği, enerjinin sonsuz ve sorunsuz aktığı bir uygarlık anıtları değildir. Kentler artık, insanın hunharca kullandığı kiralık evler, kaçamayacağı yaĢam alanları, kaynakların yetmediği, uğruna buzulların çözüldüğü ve tüketmeye doyamadığımız israf yuvaları halini almıĢtır (http://www.radikal.com.tr/). Kentlerin bu yeni tanımlamalarında inĢaat sektörünün payı küçümsenemeyecek kadar büyüktür. Yapılı çevre üretiminin hızlanması ve yatay büyümenin günümüzde sonlarına gelinmesi, kapitalist kentlerin gücünü yüksek yapılarda somutlaĢtırmaktadır.

Günümüz kapitalist kentlerinde yükselen yapılar bir açıdan sermayenin belli yerlerde toplanması, sanayileĢmenin, kentleĢmenin hızlanması, kentsel toprakların değerinin yükselmesi gibi toplumsal geliĢmelerin bir sonucu olarak değerlendirilebilirken, öte yandan da insanın doğayı denetim altına alma isteğinin, teknolojik geliĢmelerin, varsıllığın, gücün, ussallığın bir simgesi olarak da görülebilir (Duru, 2001: 333). Ancak yapıların gittikçe yükselmesi kimi zaman kentin dokusunu tamamen ortadan kaldırırken kimi zaman da anomilik yaratarak kentin eski dokusunun ve yeni yapılaĢmanın bir arada gitmesine sebep olmaktadır. Tüketimci bir dünyada kentsel bütünü oluĢturan öğelerin bir araya geliĢinin daha çok rastlantısallığa bırakılma halidir hâkim olan. Teknolojik geliĢmenin sunduğu olanaklar ve kolaylıklarla kentlerde doğaya/doğala ait ne varsa tahrip edilmekte, tamamen yapay bir doku içerisine oturtulmaktadır (Keskinok, 2010: 18-20).

Büyük modern kentlerin geniĢlemesi, bu kentlerin belirli kesimlerine, özellikle de merkezi konumlu bölgelere yapay ve çoğu kez çok büyük ölçüde artan bir değer vermiĢtir. Bu bölgelerde yükselen binalar, değer artıracağı yerde düĢürmektedir, çünkü artık değiĢen koĢulları karĢılayamamaktadır. Buna bağlı olarak da buralar yıkılmakta ve yerlerini yenileri almaktadır (Engels, 1992: 22). Yıkılarak tekrar tekrar üretilen çevre Krier‟in (2012) ifadesiyle çarpık büyümeye, zaman, enerji ve toprak israfına yol açtığından tamamen anti ekolojik bir çehreye

(8)

8

bürünmektedir (Krier‟den akt: David Harvey: 85). Bunların yanı sıra kültür turizmiyle uğraĢanlar, “dünyadaki çeĢitliliği görmek istiyorsanız en fazla yüz yılınız var, ondan sonra tüm dünya birbirine benzeyecek” (Habib, 2010: 38) diyerek günümüz kapitalist kentlerindeki yapılı çevre üretiminin bir baĢka boyutuna dikkat çekmektedir.

Bahsi geçen teorik değerlendirmeler ıĢığında Türkiye‟deki geliĢimi birtakım sayısal veriler ile somutlaĢtırmak mümkündür. Son yıllarda Türkiye‟nin yaĢadığı büyüme temposunda birincil aktörün inĢaat sektörü olduğu kuĢkusuzdur. Kimi zaman ekonomik krizler nedeniyle büyüme temposunun değiĢiklik göstermesine tanıklık edilse de, inĢaat sektörü birincil rolünü koruya gelmiĢtir. AĢağıdaki tablo aracılığıyla inĢaat sektöründeki büyüme oranları ile gayri safi yurtiçi hâsıla oranları sunulmaktadır.

Tablo:1

Yıllar ĠnĢaat sektöründeki Büyüme

Oranı Büyüme Oranı 1999 -3,1 -3,4 2000 4,9 6,8 2001 -17,4 -5,7 2002 13,9 6,2 2003 7,8 5,3 2004 14,1 9,4 2005 9,3 8,4 2006 18,5 6,9 2007 5,7 4,7 2008 -8,1 0,7 2009 -16,1 -4,8 2010 18,3 9,2 2011 11,5 8,5 2012 0,6* 2,2* 2013 7,4* 4,0*

Kaynak: Türkiye Müteahhitler Birliği ĠnĢaat sektörü Analizi *Kalkınma Bakanlığı

Tablo 1‟den de görüleceği üzere inĢaat sektörü büyüme oranları ile Türkiye‟nin büyüme oranları arasında uyumlu bir geliĢme söz konusudur. 2001 yılında inĢaat sektörü açısından en düĢük büyüme yaĢanırken aynı dönemde genel büyüme rakamları açısından da en düĢük büyüme ortaya çıkmıĢtır. Aynı Ģekilde

(9)

9

2009 yılındaki inĢaat sektörünün % 16,1 küçülme yaĢadığı dönemde genel büyüme oranının da %4,8 oranında küçüldüğü görülmektedir. 2010 yılındaki inĢaat sektörünün yaĢadığı en yüksek büyüme oranı 18,3 Ģeklinde gerçekleĢirken, bu dönemde genel büyüme oranının da 2004 sonrasında ikinci en büyük rakam olan % 9,2 olarak gerçekleĢmiĢtir. Tablo 1 genel olarak değerlendirildiğinde ise inĢaat sektörünün birincil rolü oynadığına yönelik düĢüncenin doğrulandığı sonucuna ulaĢılmaktadır.

ĠnĢaat sektörüne iliĢkin bir baĢka değerlendirmeyi de “yapı ruhsatları”, “kapladığı alan” ve “üretilen daire sayısı” ile açıklamak mümkündür.

Tablo 2:

Yıllar Yapı Ruhsatı Sayısı Yüzölçümü (m2) Daire Sayısı

1999 84.619 45.517.082 339.446 2000 70.285 45.351.346 315.159 2001 68.514 40.332.702 279.616 2002 40.752 24.290.331 161.915 2003 45.980 30.935.129 202.854 2004 75.495 69.719.611 330.446 2005 114.254 106.424.587 546.618 2006 114.204 122.909.886 600.387 2007 106.659 125.067.023 584.955 2008 95.193 103.846.233 503.565 2009 92.342 100.726.544 518.475 2010 139.616 176.429.366 907.451 2011 101.900 123.621.864 650.127 2012 104.151 152.952.913 750.922 2013 116.525 168.207.842 814.031

Kaynak: TÜĠK, Yapı Ġzin Ġstatistikleri

Yapı izinleri, daire sayısı ve ruhsat alınan alanın yüzölçümü dikkate alındığında büyüme rakamları ile uyumlu bir geliĢim gösterdiği görülmektedir. ĠnĢaat sektörünün yaĢadığı 2010 yılındaki en yüksek büyüme oranı (18,3), yapı izinleri, daire sayısı ve yüzölçüm rakamlarında da kendisini göstermiĢ ve inceleme yapılan yıllar itibarı ile en yüksek düzeylere ulaĢmıĢtır. Ancak son yıllarda yapı izni alınan alanlarda üretilen daire sayısındaki artıĢın önceki dönemlerle karĢılaĢtırıldığında daha yüksek düzeyde olduğu sonucu, giderek kat yüksekliklerinin arttığını göstermesi açısından ilgi çekicidir. Nitekim teorik çerçevede ileri sürülen kentlerde artan sayıda çok katlı binaların yükseleceği tezini

(10)

10

destekler niteliktedir. Örneğin 2013 yılındaki yapı izni sayısı ile 2005 ve 2006 yıllarındaki yapı izni sayısı birbirine yakın rakamlar olmasına karĢın, üretilen daire sayısı 2013 yılında yaklaĢık 200.000 adet daha fazla gerçekleĢmiĢtir. Bu durumda yapı izni alınan alanlarda eskiye oranla çok daha fazla kat yüksekliği olan binaların inĢa edildiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda ise kentlerdeki dikey büyümeden söz etmek doğru olacaktır.

Harvey‟in kavramsallaĢtırdığı “sermayenin üçüncü çevrimi” ile ilgili olarak, Türkiye‟de son yıllarda inĢaat sektörünün geliĢimindeki devlet müdahaleciliği Ģeklindeki uygulamaları, özellikle TOKĠ‟nin gerek doğrudan konut ve diğer inĢai faaliyetleri ile gerekse özel sektörle iĢbirliği çerçevesinde gerçekleĢtirdiği çalıĢmalarını kabul etmek mümkündür. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetleri döneminde TOKĠ‟nin 81 il 800 ilçede faaliyette bulunduğu ve bu kapsamda toplam 2886 adet Ģantiyede inĢaat çalıĢmalarının yapıldığı TOKĠ tarafından yayımlanan “Konut Üretim Raporu”nda belirtilmektedir. Yine bu rapora göre, söz konusu sürede toplam üretilen konut sayısının 621.911 olduğu görülmektedir ( TOKĠ Konut Üretim Raporu, 2014: 1).

Söz konusu TOKĠ raporunda üretilen konutlardan 87.358 âdetinin TOKĠ özel sektör iĢbirliği ile gerçekleĢtirildiği ifade edilmektedir. “Hâsılat PaylaĢımı Yöntemi” ile oluĢan bu iĢbirliği modeli ile özel sektör ve kamu iĢbirliğinin yaĢama geçirildiğini ve bir Ģekilde inĢaat sektörünün giriĢimcileri için uygun koĢulların oluĢturulduğunu söylemek zor değildir.

Bu kapsamda ele alabileceğimiz bir baĢka boyut da, “Kentsel DönüĢüm Projeleri” ile tüketilen kentsel mekânların dönüĢtürülerek yeniden üretim sürecine dâhil edilmesidir. Öyle ki, söz konusu kentsel dönüĢüm uygulamaları 2012 yılında kabul edilen 6306 sayılı yasa kapsamında ülke genelinde giderek yaygınlık kazanmakta, özellikle büyük kentlerde sermaye kesiminin gözde üretim ve tüketim merkezleri haline getirilmektedir. Çevre ve ġehircilik Bakanlığı verilerine göre Ģu ana kadar ülke genelinde onaylanmıĢ kentsel dönüĢüm projelerinin sayısı

(11)

11

(http://www.kentseldonusum.gov.tr). Onay ve diğer hazırlık aĢamasındaki projelerle birlikte kentsel dönüĢüm süreçlerinin büyüklüğü çok daha göz kamaĢtırıcı bir hale gelecektir.

Türkiye‟nin inĢaat sektörü özelinde yaĢadığı geliĢim süreci açısından bakıldığında, sektörün sadece yerli giriĢimciler için değil, aynı zaman da yabancı giriĢimciler açısından da cazip bir alan olarak görüldüğünden de söz etmek mümkündür. Ekonomi Bakanlığı Doğrudan Yabancı Yatırımlar 2012 Yılı Raporuna göre, Türkiye‟ye giriĢ yapan doğrudan yabancı yatırımların sektörlere göre dağılımında ilk üç sırayı imalat, inĢaat ve finans sektörü almaktadır. ĠnĢaat sektörünün doğrudan yabancı yatırımlar içindeki payı, 1.453.000.000 $ ile %14.3 Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir (UDY Raporu, 2012: 14). Sektöre giriĢ yapan yabancı yatırım rakamları 2003 yılından itibaren neredeyse sürekli artan bir eğilim göstermiĢtir.

SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME

Özellikle II. Dünya SavaĢı sonrasında artan oranda kentlere yönelen göç hareketi, Türkiye‟nin hızlı bir kentleĢme olgusunu deneyimlemesine neden olmuĢtur. Bu doğrultuda, kentlerde ortaya çıkan konut ve barınma ihtiyacı, inĢaat sektörünün sürekli büyüyen ve hatta ülkenin genel büyümesinde birincil rol oynayan konuma gelmesine yol açmıĢtır.

ÇalıĢmada ayrıntılı Ģekilde yer verildiği üzere özellikle son yıllarda Türkiye‟nin inĢaat sektöründe yakaladığı büyüme rakamları, giriĢimcilerin bu sektöre daha çok ilgi duymalarına yol açmıĢtır. TOBB verilerine göre, bu ilginin son yıllarda inĢaat sektöründe faaliyette bulunan giriĢimci sayısının üç kat arttığını göstermektedir (http://www.emlakkulisi.com/). ĠnĢaat sektöründeki büyüme ve sektörün cazip hale gelmesi, sadece yerli giriĢimcilerle kalmayarak, yabancı sermayenin de doğrudan yatırımlar yoluyla bu alana giriĢ yapmasına neden olmuĢtur. Ekonomi Bakanlığı verileri, inĢaat sektörünün 2012 yılında doğrudan yabancı yatırımları çeken en büyük ikinci sektör haline geldiğini ifade etmektedir.

(12)

12

Yapılı çevrenin yeniden üretime konu edilmesi olarak görebileceğimiz kentsel dönüĢüm uygulamalarının, tıkanan kentsel alanlarda giriĢimciler için bir kez daha aynı cazip bölgelerde yatırım yapabilme imkanı sunmaktadır. Böylece inĢaat sektörünün büyük kentlerdeki yatırım ortamlarının uygun koĢullar ile sürdürebilmelerinin yolu da açılmıĢ olmaktadır. ĠnĢaat sektörü, yerli ve yabancı özel giriĢimler yanında devlet müdahalesi ile canlı tutulmaya çalıĢılmaktadır. TOKĠ, son yıllarda bu alandaki dinamizme adeta can suyu katmaktadır. Nitekim TOKĠ tarafından doğrudan ya da hasılat paylaĢımı yöntemleri ile özel sektörle iĢbirliği yaparak gerçekleĢtirdiği projeler, inĢaat sektörünün sürekli bir dinamizm içinde kalmasına önderlik etmektedir.

Görülen o ki, gerek merkezi yönetim gerekse yerel yönetimlerce inĢaat sektörünün canlı tutulmasına ve teĢvik edilmesine yönelik çabalar, yakın gelecekte de devam edecektir. Bu düĢüncenin arka planında, inĢaat sektörünün ülkenin ekonomik büyümesine yaptığı önemli katkının özellikle de istihdam sağlama kapasitesinin yüksek oluĢu yer almaktadır.

Ekonomik büyümeye katkısı, istihdam oluĢturma kapasitesinin cazip olması gibi sebeplerle teĢvik edilmesi yanında sektörün sürekli aynı çevrede hep uygun yatırım ortamlarında varlığını sürdürmek istemesi, bir yandan da kentsel mekânların bazı olumsuz etkilerle giderek daha çok karĢılaĢmasına neden olmaktadır. Sektör giriĢimcilerinin daha çok gelir elde edebilecekleri bir fırsat sunacak yüksek katlı binaların artıĢı, nüfus yoğunluğunun kentlerde daha çok artıĢı anlamına da gelmektedir. Hızlı ve estetik açıdan yetersiz ve çevre duyarlılığını yeterince taĢımayan yapılaĢma, Urry (1999)‟nin ifadesiyle kentleri “mekanların tüketildiği merkezler” haline getirmektedir.

Sonuç olarak, son yılların gösterdiği geliĢmelere göre, kentler açısından inĢaat sektörü özelinde giriĢimcilik bir açmaz olmuĢtur. Kimi zaman bir çözüm, bir çare kimi zaman da önemli bir sorun Ģeklinde karĢımıza çıkmaktadır.

(13)

13

Gelecekte yapılacak çalıĢmalarda araĢtırmacılara, konuyla ilgili daha ayrıntılı alan çalıĢmalarının yapılması ve inĢaat sektörünün kentlerdeki olumsuz etkileri üzerinde yoğunlaĢılması önerilebilir.

Kaynakça

BAYRAM, Ahmet Müfit (2006), “Kentsel DönüĢüm TartıĢmaları”, TMMOB Dosya 1, “Kentsel DönüĢüm TartıĢmaları”

DOĞAN, Ali Ekber (2001), “Türkiye Kentlerinde Yirmi Yılın Bilançosu”, Praksis, Sayı 3 DURU, Bülent (2001), “Gökdelenler ve Kent”, Prof. Dr. Cevat Geray‟a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara

ENGELS, Friedrich (1992), “Konut Sorunu”, Çev: GüneĢ Özdural, Sol Yayınları ERAYDIN, Ayda (1988), “Sermaye Birikim Sürecinde Kentler”, Defter Dergisi, Sayı 5 FRIEDMAN, J. (1996), “Sokaksız Bir ġehir”, Çev: H.Eryılmaz, Birikim, Sayı 86-87 GÖNENÇ, Efe (2010), “Kenti Tüketmek ve Üretmek”

http://www.radikal.com.tr/radikal2/kenti_tuketmek_ve_uretmek-972711, E.T: 13/03/2014 HABĠB, Susan (2010), “Kentlerin Çehresi, Duvarların Rengini DüĢünmek”, TMMOB Dosya 23, “Kent Estetiği”

HARVEY, David (2012), “Postmodernliğin Durumu”, Çev: Sungur Savran, Metis Yayıncılık

KESKĠNOK, H.Çağatay (2010) “Kamusallığın Üretimi Olarak Kentsel Estetik”, TMMOB Dosya 23, “Kent Estetiği”

PENPECĠOĞLU, Mehmet (2011), “Kapitalist KentleĢme Dinamiklerinin Türkiye‟deki Son 10 Yılı: Yapılı Çevre Üretimi, Devlet ve Büyük Ölçekli Kentsel Projeler”, Birikim Dergisi, Sayı 270

TEKELĠ, Ġlhan (1988), “KentleĢmeye Kapital Birikim Süreçleri Açısından Bakmanın Sağladığı Açıklama Olanakları”, Defter Dergisi, Sayı 5

(14)

14

ULUSOY, H.Ali (2006), “Kentsel DönüĢüm ve/veya Kent Toprakları Üzerinden Sağlanan Rantın BölüĢümü”, TMMOB Dosya 1, “Kentsel DönüĢüm TartıĢmaları”

URRY, JOHN (1999), “Mekânları Tüketmek”, Ayrıntı Yayınları http://tuikapp.tuik.gov.tr/Yapi_Izin_App/giris.zul (ET: 17.03.2014) http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/TemelEkonomikGostergeler.aspx (E.T: 18.03.2014) https://www.toki.gov.tr/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF8 56F72A66C829B67 (E.T: 18.03.2014) http://www.emlakkulisi.com/guncel/turkiye-insaat-firmalari-sayisi/496439 (E.T: 17.03.2014) http://www.ekonomi.gov.tr/upload/5EA763D8-E966-FAAC-F8C01469EBEC6E29/UDY_2012_tr.pdf (E.T: 19.03.2014)

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu sınıf aşağıdakileri kapsamaktadır;- ahşap, kağıt hamuru, kağıt veya karton ile diğer malzemeler için kurutucuların imalatı (tarımsal ürünler ve tekstil için

Bu sınıf aşağıdakileri kapsamaktadır;- ahşap, kağıt hamuru, kağıt veya karton ile diğer malzemeler için kurutucuların imalatı (tarımsal ürünler ve tekstil için

• Kalkınma ve yatırım bankası: Mevduat veya katılım fonu kabul etme dışında; kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren ve/veya özel kanunlarla kendilerine

Yaş Meyve ve Sebze Sektör Şefliği. Limonluk

Yaş Meyve ve Sebze Sektör Şefliği. Limonluk

Yaş Meyve ve Sebze Sektör Şefliği. Limonluk

Yaş Meyve ve Sebze Sektör Şefliği. Limonluk

Yaş Meyve ve Sebze Sektör Şefliği. Limonluk