• Sonuç bulunamadı

Celal Bayar:Ne anlatıyor, ne düşünüyor, ne yapıyor?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Celal Bayar:Ne anlatıyor, ne düşünüyor, ne yapıyor?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Celâl B a y a r

Ne anlatıyor, ne düşünüyor, ne yapıyor?

Celâl Bayar, kurtuluşundan sonra Nilüfer Gürsoy ile yanak yanağa

C

ELÂL BAYAR... İzmir Mebusu ve Türkiye İş

Haritası Umumî Müdü­ rüyken aym bankada Umumî Muhasebe şef­ lerinden Necip Fazıl Kı- saküreğe teveccüh gösteren... Ikti sat Vekilliğinde, Türkiye İş Bankas- Müfettişi Necip Fazrl’ı daha yakın dan benimseyen ve ona 1936 yılında «Ağaç» Mecmuasını çıkarması için imkân sağlayan... Başvekilliğinde, ar­ tık bankadan ayrılmış, dâva ve mü cadele hayatına atılmanın ilk basa mağına ayak basmış bulunan mu­ harrir Necip Fazıl’a her Ankaraya gelişinde evinin kapılarını açan... Çankayadan çağrılıp, Devlet Reisliği! neu erdirdiği İnönü tarafından atıla­ cağı gün, evinde Necip Fazıl’m:

— Şimdi istifaya dâvet edilecek­ siniz!

Sözüne muhatap olan ve dönü­ şünde Necip FazıTa:

— Hakkın varmış!.. Diyen...

Başvekillikten haince düşürüldü­ ğü günün ertesinde Necip Fazıl’m «Vicdanlarınızı fotoğrafçı vitrinleri­ ne benzetmeyiniz!» yazısına ilham kaynağı olan... Necip Fazıl’ı, artık mebusluktan başka resmî hiçbir sı­ fatı yokken daha sık gören ve onu henüz evlendiği zevcesiyle beraber kotrasına misafir eden... Büyük Do ğu’ııun ilk çıkışında (1943) Ankarada Kızılaydaki apartmanında, Necip Fa- zıl’ın İnönü’ye karşı mutlaka bir ak­ siyona girişmesi ve bu mevzuda yepyeni bir iman gençliğine dayan ması tavsiyesine:

— Artık benim siyasî hayat ve misyonum bitmiştir!

Cevabını veren ve hâtıralarını yaz­ maya başladığını söyleyen...

Derken Demokrat Partiyi kuran... Bu defa Necip Fazıl’la alâkalanma­ yan... 1946 seçim mücadelelerinde:

— iktidara gelirsek ilk işimiz şeriati kaldırmak olacaktır!

Dediği gazetelerce yazılan ve ken­ disince yalanlanan... Bunun üzerine Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’da neş­ rettiği bir hâtırayı da yalanlayan... Vekarı, terbiyesi, ağalığı, ahlâkı, dü­ rüstlüğü her zaman Necip Fazıl’m itirafı altında bulunmasına rağmen, bu son tezahür üzerine onunla arası açılan... Cumhur Reisliğinde, Necip Fazıl ile Adnan Menderes arasında­ ki yeni rabıtayı yadırgayan ve bütün neşriyat ve mücadelesi boyunca Bü­ yük Doğu’ya karşı tarvriyle Adnan Menderes’i zor duruma sokan... D.P. iktidarını. Büyük Doğu mevzuunda, biri (sempatik), öbürü (antipatik) iki zıt kutup olarak tecelli ettiren... 1952 de günlük Büyük Doğu’yu ka­ pattıran ve Malatya hâdisesinde müslüman avına çıkılırcasma bir hareket uyandıran ve karşı tarafı tutan... Hiçbir defa Necip Fazıl’la görüşmeyen ve bazı teşvikler üzeri­ ne ve sırf gayesi adına 1959’da Necip Fazıl’m yaptığı görüşme teklifini reddeden... Ondan sonra da bildiği­ miz tarihî hâilenin iki kutbundan birini temsil eden, Yassıada ve Kay­ seri çilelerini. doldurup kimseden af istemeksizin hürriyete kavuşan ve kurtuluşa ulaşan...

CELAL BAYAR...

Necip Fazıl bu son Celâl Bayar’ı görmeli ve onunla konuşmalıydı. Ni­ tekim, izdivacında ve onun menkûp- luğunda yaptığı gibi, bu defaki ha­

All Haydar

ÖZTORK

linde de yine zevcesiyle beraber git­ ti ve onu gördü. Ve anladı ki, bütün bu Celâl Bayar’lardan sonra, gerçek­ ten bir yeni Celâl Bayar vardır ve onun Türk umumî efkârına arzı bir borçtur.

Bu, daha ilk konuşmada: «— Allahın adaletine bu dünya ölçüsiyle de inandım.»

Diyen Celâl Bayar’dır.

Çiftehavuzlar’daki evinin salo­ nunda, Necip Fazıl ve zevcesi Nes­ lihan Kısakürek, birkaç dakikadan fazla beklemediler. Merdiven tara­ fından, gayet sıhhatli, kuvvetli, şevk­ li bir insana ait olduğu hissini ve­ ren ayak sesleri geldi. Kapı açıldı ve Celâl Bayar...

ilk intiba, bütün bu çektiklerin­ den ve zevcesi gerçek müslüman ha­ nımefendinin ölümünden sonra Ce­ lâl Bayar’ın belirttiği dinçlik ve zin­ delik ifadesi... Bu halin bir ruh kuv­ vetinden, bir azim ve irade fışkırı­ şından geldiği ne kadar belliydi. De­ nilebilir ki, eğer bütün bunlar olma­ mış bulunsa ve şartları mes’ut ve tabiî olsaydı, belki de omuzlarını çökertmekten alıkoyacak bir çare bulunmayacaktı.

İlâhî adalete topyekûn inandığı sözü üzerine Bayar’m, Necip Fazıl o kadar mes’ut oldu ki, şunlan söy­ lemekten kendisini alamadı:

— Beyefendi; aramızda uçurum açan, zar kadar ince tek hâil budur. Eğer Allahı bütün azamet ve emir- lerivle kabul ediyorsanız, öbür vasıf­ larınıza bakımından size bütün varlı­ ğımızla bağlanmaktan başka yol kal­ maz bizim için...

— Şu levhayı görüyor musunuz, dedi Celâl Bayar; bu bana Bandır­ mak bîr arkadaşın hapishaneye gön­ derdiği hediyedir.

Evet, duvarda bir levha... Fâtiha Sûresinin «yalnız sana ibadet eder ve yalınız senden yardım bekleriz» mealindeki âyeti...

Bayar devam etti:

— Türkiyede, Fâtiha Sûresinden çıkarılmış ve tek başına gösterilmiş olarak, bu âyet, benden başka kim­ senin evinde yoktur. Hapishanede bu âyet hiçbir ân dudaklarımdan eksilmedi. Onunla hem kendime, hem de arkadaşlarıma kuvvet vere vere doldurdum çilemi... Nihayet o arkadaş haber almış bu âyet üzeri, ne kapanışımı ve bu levhayı yaptı­ rıp göndermiş... Görüyorsunuz ki, salonumda, parmaklık arkasından beni zindanda gösteren resmin ya­ nında bu levha, bir temel ölçü ha­ linde duruyor.

Necip Fazıl hayretten hayrete ge­ çiyor ve başlıca vasıflarından biri­ nin samimîlik olduğunu bildiği Ce­ lâl Bayar’m bu açık ifadesi karşı­ sında saadet duymaktan başka bir şey düşünmüyor ve her şeyi Allaha havale ediyor

u c y e n e n a ı, S 1 £ U C K I o u

son tecelli üzerinde acaba çektiğiniz çilelerin müessir bir rolü oldu mu?

— Onlar bende mevcut olan bir şeyin meydana çıkmasında ve ifade­ sini bulmasında âmil oldu.

Bu esasların esasından sonra, sı­ ra memleket meselelerinde... Bayar (aktüel) günlük politika üzerinde hiçbir şey konuşmak istemiyor, bu meselelerin sual halinde kendisine yöneltilmesini bile hoş görmüyor. Bakınız İktisadî vaziyet hakkındaki suale cevabı ne kadar manalı:

— Bu meseleyi esasından eIe al­ mak lâzım... Buna da ne zaman, ne mekân müsait... Kısaca «fena!» de­ mekle bir meseleye cevap verilmiş olmaz.

Acaba niçin «iyi!» demekle cevap verilmiş olmayacağını söylemiyor da «fena» kelimesini kullanıyor?.. Her şey o kadar açıktır ki, bu mantığa lüzum yoktur.

Necip Fazıl’m elindeki sual

not-Memlekette gidişi nasıl görüyor­ sunuz?

7 milyara varan (emisyon) üze­ rinde ne düşünüyorsunuz?

Dış politika tutumunu nasıl bu­ luyorsunuz?

Seçimleri nasü karşılıyorsunuz? Aşağıya doğru uzanan suallerin gerisini okumadan:

— Biraz evvel söyledim: (Aktü­ el) politika üzerinde ne sual, ne ce­ vap!..

Fakat Necip Fazıl bütün dalların birleştiği gövde suali buluyor ve so­ ruyor:

— Kendinizde, yarın için, yatının şartlan karşısında, azim, şevk ve enerji hissediyor musunuz?

Gözleri, gözlük camlanndan bir pırıltı geçiren mânalı bir gülüşle yanıyor ve tek saniye gecikmeden yıldırım gibi bir cevap düşüyor.

Kelimesi kelimesine:

«— idealimi kaybetmeye imkân yok! insan kendisini nasıl inkâr edebilir?»

Hiçbir şey söylemeden her şeyi söyleyen bu harika cevaptan sonra seçimler üzerinde görüşü:

— Gördüklerime ve duyduklarıma göre şans Adalet Partisindedir.

Komünizma bahsinde gösterdiği çare:

— Sadece mevcut kanunların tat­ biki yeter! Ama tatbiki yeter diyo­ rum, kanun yeter demiyorum.

Yassıada ve Kayseri hâtıralarına yanaşmak istemiyor ve İnönü idaresi devrinde Çiftehavuzlardaki evinin nasıl polis muhasarası altında tu­ tulduğunu anlatarak şöyle diyor:

— Bütün gün evin önünde bek­ leyen bu zavallı polisler girip çıkanı not ede ede o hale gelmişlerdi ki,

(Devamı S. $. de)

Celâl Bayar, zindan parmaklığı arkasında (Bu resim hiç bir yerde nejredilmemiştir)

(2)

| © © C © G e © Ö Ö Q Ö Q Q S Ö Q 4 5 S ö a ^

C E L A L B A Y A R

(Baştarafı S. 3. de)

tanımadıkları biri gelince kapıyı ça­ lıp onun kim olduğunu bize soru­ yorlardı. Bir zaman da, polis tazyi­ ki altında çalışmak istemeyen hiz­ metçilerin çekilip gitmeleri yüzün­ den adamsız kaldık.

Celâl Bayar’ın günlük hayatı ve meşguliyeti, hazırlamakta olduğu bir esere kendisini vermiş olmaktan iba­ rettir. Günün 8-10 saatini bağladığı yazı masası esere aeit müsveddeler ve

kaynaklarla dolu... Eserin ismi: «Ben de yazdım!»... Eser Meşrutiyetten, hattâ daha evvel (Jön — Türk) Ser­ den başlayarak günümüze kadar ge­ len siyasî ve İçtimaî oluşları ele alı­ yor, kıyas ve muhakeme menşurun­ dan geçiriyor ve bir kıymet hükmü­ ne bağlıyor. Yani tarihî bir (sentez). Ve büyük kısmiyle Bayar'm müşa­ hede ve hâtıralarına danıyor.

Eserin başlangıcından Necip Fa- zıl'a bazı sahıfeler vermek lûtfunda

bulunan genç ve dinç Bayar, kendi­ sine veda ederken sıhhat ve kuvvet temenni eden Necip Fazıl’a şu mu­ kabelede bulundu:

— Yaşamak ve görmek istiyorum. Ölmeye niyetim yok!

Necip Fazıl'dan da şu karşılığı aldı:

— Yaşamamız veya ölmemiz ken­ di niyetimize bağlı değildir. Allah­ tan, dileğinizin kabulünü niyaz ede lim. Inşaallah yaşar ve görih üz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu dört sene sonraki ikinci karşılaşmamdan sonra, son hastalı­ ğına kadar Atatürk’ün huzuruna sık sık çıkarıldım ve şarkı okudum.».. Atatürk’ün

Giyilebilir akıllı cihazlar, nesnelerin interneti, 3D baskı, basılı elektronikler, bulut bilişim, mobil çalışma ve akıllı belgeler yeni yılın ses getirecek

Fuarda sergi- lenen iWatch Classic adı verilen bu modelde en dikkat çekici özelliklerden biri konuşmak için bir kulaklığa gerek duyulmayışıydı.. Yani saati yalnızca ku-

Literatürde 15 larinks leiomyom vakası yayınlanmış ve bunların büyük kısmının subglottik bölgede yerleşmiş olduğu tespit edil- miştir, Vokal kordan gelişen bir

Bel­ ki de Sabahattin AH’nin üzerinde daha sonra çalışmayı düşündüğü için yayım­ lamadığı hikâye, yazı ve şürler bunlar.. Bu nedenle, bunların estetik

Deney ve kontrol grubundaki kadınların son-test APHMÖ; uygunluk, düzenleme, kibarlık ve saygı, yöntemin rahatlığı ve koruyuculuğu alt ölçekleri puan ortalamaları

Akıllı kirişin frekans tanım kümesi zorlanmış titreşim deneysel cevapları ise açık çevrim ve kapalı çevrim durumları göz önünde tutularak Şekil 13’de

Yeni nesil dizileme yönteminin çok fazla olumlu yanı olmasına rağmen büyük boyuttaki verilerin analizleri, değerlendirmesi ve depolanmasında sorunlar ortaya çıkmıştır