• Sonuç bulunamadı

Yuşa tepesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yuşa tepesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A K Ş A M

rr- S o

Yuşa tepesi

İ Gidişe hazırlık — Beykozdan öteye öküz arabasiyle revan oluş — Tepeden goıu- İ len kuş bakışı manzara — Devletliyi ziyaret — Yemek faslından sonra — Beykoz | iskelesine dönüş — İslâm ananesine göre Yuşa nam zat kimmiş? — (Hadıkatul-

cevami) deki rivayetler — Mescidin banisi

Kurban bayramında hava al­ mak ve gezinti yapmak için Sa- rıyere kadar uzandım. Çocuklu­ ğumda akrabadan, Şehremaneti Kantar idaresi müdürü Sadık bey merhumun Beykozdaki evi­ ne iki üç defa gitmiş bir se­ ferinde Yuşa tepesine çıkmış­ tık. Geçen gün Sarıyerden bak­ tım. Tepe, meğerse Beykozdan hayli ötedeymiş; eskiden meş­ hur, şimdi metrûk Macar tab­ yasının tam gerisinde imiş.

* * *

Vaktiyle Rumî temmuz niha- yetlenince İstanbullular telâşa düşerlerdi:

— Ağustosun on beşi yaz, on beşi kıştır. Handiyse havalar değişecek, soğuyacak. Kaç yıl­ dır Yuşa hazretlerini ziyaret et­ medik, haydi bu cuma oraya gidelim. Hem ziyarette bulunur, hem de hep birlikte güle eğle- !ne vakit geçirir; akşamlayın

i

döneriz!

j

Hazırlığa girişilip söğüşler, yalancı dolmalar, helvalar pişi­ rilir; ertesi sabah elde sefer : tasları, sepetler, çıkınlar erken­

den Köprünün Boğaziçi iskele­ sine koşulur, Anadolu kıyısını tu tan vapura binilip Beykoza va- jrıiırdı. Kafilede yokuşa daya- namıyacak efendi babalar, ha­ nım nineler, şişman hatunlar, sıska tazeler varsa; daha doğ­ rusu kese pek yalınkat değilse tasa yok. İskeleye in, İshakağa çeşmelerinin yanında öküz ara­ baları, sırık arabaları mevcut. İki mecidiyeden kapı açar, 30 kuruşa, mecidiyeye uyuşurlar.

En keyiflisi öküz arabasiyle gidişti. Yanyana, ayaklar ileriye uzanık içine yangelinir; bera­ berdeki nevaleler arkasına bağ­ lanır. Üstünde tente gerili, gü­ neş beyinlerde kaynamaz. Hep bir ağızdan şarkılar, türküler, mededlerle, gacırgucur yola re­ van olunur. Yalı köyünün, meş­ hur çayırın kenarından geçilip sağa sapılır; bir müddet gittik­ ten sonra yine sağa çarh edilip iki tarafı çınarlarla sıralanmış yol aşıldı mı Tokat deresi deni­ len mahalle erişilir, ilk mola burada verilirdi. İshakağa çeş­ melerinden ayrılalı yarım saat geçmiş.

Yine sağa düşen güzergâhtan kestanelik bir ormana varılıp ikinci molada bir daha saatler yoklanır. Oraya kadar 45 dakika

Beykozdan bir görünüş sürmüş. Ormar.cıktan sonra fundalarla dolu bayır başlar, öküzler üvendireyi yiyip durur, hanım nineler arabacıya:

— Müslüman değil misin a adam, hayvancıkların canını niçin yakıyorsun? Onlar da Al­ lahın mahlûku yüreğimiz hûn oluyor, kaskatı kesiliyor! diye atılırlar; herif hiç umursa­ mazdı bile...

■ —

Yazan;

Sermet Muhtar ALUS |

Hasılı, altmışıncı, dakikada, deniz yüzünden 180 metre yük­ sekteki tepeye vasıl olunurdu. Dünya tabak gibi ayak altında. ¡Bir tarafta ucu bucağı görün- j meyen Karadeniz, bir tarafta boylu boyunca Boğaz; beride J Marmara, Adalar. İstanbul; ö- , telerde dağlar, korular... Etra­

fın kuş bakışı manzarasına do- yabilirsen doy...

Evvelâ ziyaret keyfiyeti ara­ dan savulurdu. Zatı şerifin kab- ¡rini ilk defa görenler küçük dillerini yutarlar; 9 adım bo­ yunda, 3 adım eninde, kısa du­ barlarla çevrili; kır çiçekleri,

yeşillikler içinde bir mezar... Ağızlar işler:

— Himmeti hazır olsun, ne boya bosa malik bir hazretmiş!

— Herkes gibi mi ki enbiya­ dan ayol!

— Eski insanların bizlerden kaç misli boylu, gövdeli olduk­ larını da unutmayın! .,

Bu kabil çeneleri miitaakıb fazla sofular iki rek’at hacet namazı kılar, duvarın taşlarına her murat için, dert için iplik­ ler, bezler, püskül parçaları il­ meklenir; kundakta bulunan ! sübyanlar büyüyünce kametti, levend endamlı olsun diye kab­ rin ortasına yatırılır; arka dön­ dürülmeden geri geri çekilinip

münasip bir yere kilimler,

ve-öksürüğe, hattâ zatürreeye, sat­ lıcana (zatülcembe) sebep ola­ cağını akla getirmek günah sa­ yılırdı.

Biraz soluk alınır, etraf sey­ redilerek derunlar ferahlar. Büyüğünde, küçüğünde karınlar gurultuda, herkeste aynı ma­ val:

— öyle acıktım ki sanki yaz ramazanındayız da iftar topu­ na beş dakika kalmış!

— Evden acele çıktığımızdan ağzıma habbe tanesi koyma­ mıştım .Başım fırıl fırıl, gözle­ rim kararıyor!

— Midemin boşluğundan saf­ ram kabardı, fena halde gön­ lüm bulanıyor!

Nihayet yenecekler ortaya di­ zilir, bağdaş kurulup dokuma sofraya çepeçevre halka olunur; söğüş, dolma, helva tıkabasa sömürülür.

Tepede harap bir cami, kulü- bemsi dört beş ev, külüstür bir kahve, tektük ağaç, bir de kuyu vardı. Kuyunun suyu oldukça tatlı, mis gibi içilirdi Paraya kıyaniar şişesine kuruşu verip kahveciden Karakulak suyunu, tiryakiler fincanına yirmiliği sökülüp kahveyi içerlerdi.

Kırda taam faslı sona erince tokluktan vücutlar gevşer; yaş­ lılar, mülâhhamlar ağaçların yahut o bir kaç evciğin gölgesi-

(Arkası 7 nci sahifede)

Tenseler yayılıp üzerine çökülür­ üm

j Mübarek tepede poyraz püfür püfür. Arabanın yükünü hafif - ¡letmek için aşağı atlayıp kestir­

me keçi yollarından tepeye tır- | manmış olan delikanlılar, taze­

ler, kabaca çocuklar, hamam halvetinden fırlamış gibi kan ter içinde olsalar bile o rüzgârın zararı dokunacağını; nevazile,

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

i

5 0 1 5 9 4 0 0 6 m il li li ii ii ii ii ii ii ii m !

Referanslar

Benzer Belgeler

( * Hazreti Musa Mısırdan çıkar - ken Hazreti Yusufun tabutunu alıp Tih sahrasına götürmüştü; ölümün­ de onu Yûşa teslim aldı ve Eriha- yı

Sınırlı sayıda basılan “Max Fruchtermann Kartpostalları”, İstanbul’un 19’uncu yüzyıldan 20’nci yüzyıla geçiş dönemini merak edenler için bir görsel

Kültür merkezinde bir PTT, banka, mini tiyatro salonu, antika, süs ve hediyelik eşya satacak altı işyeri, 60 kişilik restoran, kafeterya,. toplantı salonu YENİ HALİ

OsmanlI’lardan büyük ilgi ve teşvik görerek parla­ yan tezhip sanatında XV. yüzyıl, Türk tezyinat tari­ hinin en renkli, olgun ve zevkli dönemlerinden birini

Bu çerçevede hem işletme üst yönetimlerine hem de pazarlama ve marka yöneticilerine, tüketicilerin gözünde güçlü bir marka değerine sahip olarak rekabette bir adım

Tek taraflı reekspansiyon akciğer ödemi (RAÖ), pnömotoraks, plevral efüzyon ya da atalektaziye sekonder kollabe akciğerin tedavisi sırasında gelişen nadir bir

Şekil merkezi etrafında döndürülürke n kendisi ile çakışan en küçük dönme açısına en küçük dönme simetri açısı denir.. (Dönme simetri sayısı 360 ın en

Türk musikisi ile batı musiki­ sini olanca incelikleriyle ru­ hunda birbirine kaynaştırmış; Türk musikisinin içinde batı musikisi melodilerine büyük incelikle