O F R A Bekri Çeşnici
Haydarpaşa Gar Lokaııtası’ nın barını bir akşamlığına deneyebilirsiniz. Lokanta bölümümde ise, gar havasını koklayarak yemek yiyebilmeniz her zaman mümkün...
Haydarpaşa Gar Lokantası
Akıp giden zamanın
kıyısında
D
emiryolu, Batılıların yaşamına iyice girip, günün moda yolculuğu, en hızlıen lüks, en konforlu yaşam aracı olma ya başlayınca, ondokuzuncu yüzyıl sonunda, büyük kentlerin büyük garlarında lüks lokan talar açıldı.
Demiryollarının şaşaalı dönemlerinde, gar lokantaları bugünkü küçük büfeler ya da bü vetler gibi ayaküstü bir şeylerin atıştırıldığı, yanından gazetelerin alındığı yerler değil, kentlerin damak tadına çeşni katan ünlü aş çıların çalıştıkları restoranlardı.
Fransa’da bugün orta sınıf da olsa, eski nin yani “ La Belle Epoque’un havasını yan sıtan bir lokantalar zincirine “ Relais de la Gare” adının verilmesi boşuna değil, o dö nemin gar lokantalarının görkemini anımsat mak içindir. Zaten, sözünü ettiğim zincirin en önemli yönü de, “ Belle Epoque” türü de korasyonu.
Sirkeci ve Haydarpaşa gar lokantalarının böylesine şaşaalı dönemler yaşayıp yaşama dıklarını pek bilemiyorum. O zamanlar Müs lüman Osmanlı teba, böylesine kadınlı erkek li lokantaya gitmezlerdi. Haydarpaşa’da bu restorana gelenler de doğuya doğru yolculu ğa çıkan monden hanımlar ve şık beylerden çok, iş peşinde koşanlar ve macera arayan lardı herhalde.
İstanbul-Ankara arasının 1923-60’lı yılla
ra rastlayan görkemli yolculukların sofrası ise daha çoîc “Wagons Lits”nin vagon res- taurantında olurdu.
‘Vagon restoran’ olayını bir başka yazıda
başlıbaşma ele alacağız.
Yine de, Orta Avrupa barok stili ile Alman Rönesansı ve klasik üslupların karışımı ek lektik bir yapı olan Haydarpaşa Garı’nın lo
kantası, renkli, canlı; insana, akan zamanı sürekli anımsatan seçkin bir köşe olmuştu be nim için.
Haydarpaşa Gar Lokantası, duvarların öz gün çinileri, eski binanın üslubuna son za manlara kadar uymuş olan dekoru ile (ne ya zık ki, şimdi binanın kendisinden daha ek lektik, daha zevksiz sandalyeler bozmuş de koru...) her zaman ilgi çekebilecek bir yer. 1950’li yıllarda, bu lokantayla tanıştığımda, tıpkı Sirkeci Gar Lokantası gibi oraların be lirli akşamcıları, müdavimleri vardı. Bunla rın çoğu da, buhar neminden, kömür koku sundan, düdük sesinden ve ray dibinden bir türlü ayrılamayan demiryolculardı.
Demiryolcu deyince, biraz durmak gerek. Fransızların “ cheminot” dedikleri bu in sanlar, kendine özgün öncülerdi. Hangi kent te olurlarsa olsunlar, yemeklerini genellikle gar lokantalarında yerlerdi. O zamanlar Ana dolu’nun kimi kentlerinde, örneğin Eskişe hir’de gar lokantası, belli başlı toplanma, ge: zinme yerlerinden biriydi. Baharın henüz sı cak olmayan günlerinde salepler orada içilir, gelip geçen trenlere bakılır, ailece gidip otu rulurdu. O zamanlar Eskişehir, Anadolu’nun bağrında kaybolup gitmiş bir taşra kenti ola rak kabul edilirdi ve yazgının rüzgârıyla ora ya savrulmuş olan memurlar orada gar lo kantasında oturup, gelen giden trenlerin ar dından uzayan raylara bakıp İstanbul’u anar lardı.
Ama Gar Lokantası’m melankoliden kur taran, demiryolculardı. Tenzilatlı yedikleri o lokantalarda akşam masaya kurulurlar, ül ke sorunlarından, demiryolu ile ilgili konu lardan söz açarlar ve illa aralarındaki büyük çekişmeye, çerçi-yolcu çekişmesine değinme
den edemezlerdi.
İşin garibi, bu demiryolcular yolları İstan bul’a düştüğünde, çocukluklarının, gençlik lerinin masal dünyası Beyoğlu’na gidip has ret giderseler bile Sirkeci ya da Haydarpaşa gar lokantalarına uğramadan edemezlerdi.
O zamanlar TCDD’de çalışanlar aldıkları maaşla bir lokantaya gidip, demlenebilirler- di.
Sirkeci Gar Lokantası’nm 1960’Iardan sonraki müdavimleri arasmda, ünlü gazete ciler de bulunurdu.
Haydarpaşa Gar Lokantası’nda ise, akşam işten çıktıktan sonra, Kadıköy İskelesi’nden sandallara binerek illa oraya giden müdavim ler vardı.
Haydarpaşa Gar Lokantası, küçücük ve ne yalan söylemeli, kötü bir değişiklikle (pek rü küş sandalyeler yerleştirilmiş) yine eskisi gi bi sürüyor. Artık Devlet Demiryolları’nm memurları aylıklarıyla oraya gidemiyorlar sık sık. Kadıköy-Haydarpaşa arası kayık yolcu luğu da kalmadı.
Ama Haydarpaşa Gar Lokantası’nın ba rında bir akşam, bir şeyler içmek (dilerseniz soğuk fıçı bira) ve lokanta bölümünde yemek yemek her zaman için mümkün.
Lokantanın zengin bir sofrası olduğunu, zeytinyağlıların her türünün ortanın üstün de bulunduğunu, ızgaralarının iyi olduğunu da ekleyeyim. Bir kapısı rıhtıma açılan ve uzaktan Kadıköy rıhtımının göründüğü, öbür kapısından peronları gördüğünüz ve geçen zamanı anımsadığınız bu seksen yaşını aşkın lokantada yemek yemek, geçmişi anımsayıp, gar havası koklamak, herhangi bir lokanta dan daha pahalı değil; hatta daha ucuz bi le... □
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
F o to ğ ra f: H A S A N D E N İZ