• Sonuç bulunamadı

Fikret ve din

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fikret ve din"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

F

İK R E T İN devri korkunç bir çözülüş devridir. Su - ya düşmüş bir şeker parçası bu korkunç hali ifade edemez; o meş'uım çözülüş timsalini ancak bir mezarın içinde ge­ çen çürümekte bulabilir. Mis­ kin hastalığına tutulanlar her sabah yataklarında kendi ken dine kopmuş ve vücutların - dan ayrılmış bir uzuvlarını bulurlarmış. İmparatorluğu - muz da miskin hastalığına tu­ tulmuş gibi Yunanistan istik­ lâli ile kopmağa başlamış u - zuvlannı bir asır içinde tama­ men kaybeyledi; artık ne Ce­ zayir, ne Tunus, ne Mısır, ne Romanya, ne Sırbistan, ne Bulgaristan, ne Bosna - Her - sek, ne Şarkî Rumeli, ne Taş­ lıca, ne Girit, ne Kıbrıs kal - mıştı. Bu umumî çözülüş de­ vam edecek, Trablusgarp ve Bingazi, Arnavutluk, Make - donya, Garbî Trakya, Adalar, Irak, Suriye, Yemen, Mırsır, Hicaz da kayıplara karışacak­ tı. Bu umumî çözülüşten evvel elden çıkmış Macaristan ile Moskof eline düşmüş p arça­ ların kayıbı ise yeni acılar ve durmadan kanayan yaralar karşısında çoktan unutulmuş ve hatırlardan silinmişti.

Türk tarihinin fikrî cephe­ sini bilirsiniz: Allah kelimesi­ ni yüksek , kılmak. Bâki'nin

Sultan Süleyman için yazdığı mersiyeyi bilirsiniz; o m ersi­ yede Bâıki, Sultan Süleyma - nın, “Birer yalın kılıç gibi saldığı demir kemerli pehli - vanlar sayesinde kiliselerde ça. sesinin yerine “ Muham - medi-n ezanını,, okutmuş ol - duğunu,, söyler. Binaenaleyh mağlûbiyetlerle çöken yalnız Osmanlı tahtı değildi; bir kâ­ inat hem de arş ve ferşiyl« çöküyordu. İslâm dünyası ca­ mileriyle ve minareleriyle y ı ­ kılıyordu: Ulûhiyet göçüyor­ du ve tabiatten bir inilti dahi yükselmiyordu. Fiikretin “ T a­ rihi Kadîmini,, , kalpte bu sonsuz ıztırabı tekrar bütün canlılığı ile yaşatarak okumak lâzımdır.

Kitapların yasak edildiği, gazetelerin susturulduğu; dü­ şünme âleti olan konuşmanın ortadan silindiği yerlerde in - sanlar düşünüş ku '.retlerini kaybederler. Bir teselsül için­ de düşünebilmek ve böylece istikbali hazırlamak kudretin, den mahrum olanlar gelenek - lerin esiri kalırlar ve kurtulu­ şu, üzerlerine yıkılan maziye sığınmakta ararlar. Yaradılış itibariyle çok dindar olan ho - cam Fikret de işe, asırlarca bu memleketin üzerinde ma - nevî birliğin sembolü olmuş ve memleketi gölgesi altına almış “ Sancakı Şerif,, in

tem-r ~

---

n

Dindar olan Fikret “Tarihi Kadîm,, inde îslâm

dininden çıkmağı ve dönmeği tavsiye etmiyordu

ki dinsizlikle itham edilebilsin. “Tarihi Kadîm,,

aziz dostum Ulunay‘111 dediği gibi “Tasavvufî

bir isyan,, dır. Ayeti Kur aniyedeki teşbihle iç

zelzelelerle sarsılan duyguların kendi içindeki

ağırlıkları; tıpkı zelzelelerle sarsılan toprağın

içindeki ağırlıkları insanı hayrete atacak bir

tarzda dışarıya atışı gibi bir atıştır,

v

Y A Z A N :

*

V A S F İ R A Ş İ D S E V İ G

sil eylediği maziye bel bağla­ makla başladı; bu kanaatini de “Sancakı Şerif. Huzurunda,, adlı manzumesinde ifade etti:

Peygamberimin sancağı ol - dukça penahım — Elbette be­ nimdir ebedî Savn'ü selâmet,, diyen Fikret, inen yıldırımın artık kendisini yakmıyacağı - na, tufanın kendisini boğmı - yacağına inancını haykırdı.

Mazi ne kadar büyük ve mukaddes olursa olsun geç - miş bir “an,, dır; yenilenmesi mümkün olmıyan bir andır. Türklüğün geçmiş şehameti • nin Boğaz kıyılarında yükse - len mukaddes âleti artık Türk lük için türbelerden fazla a - melî bir kıymet arzedemez ve Tiirke kalkan teşkil eyliye- mez. Mukadder olduğu üzere şu veya bu sebeplerle parça - lanmış olan İslâm âleminde artıık Türk gözyaşını şilemi - y®n> Türk yarasını saramıyan

“ Sancakı Şerif,, in aranılan manevî birliği vücuda getire­ mediğini gören ve anlayan Fikret memleketi bir inkılâbın necatına kavuşturmak istiyen- lerin; Tanzimatçıların kan a­ atlerine katıldı. Kurtuluşun, zamanın bayrağı olan ve in - sanlığın manevî birliğini ya - pan hürriyette olduğuna

(2)

inan-dı. Vatanın, binbirleriyle müş­ terek bir duygusu ve müşterek bir düşüncesi olmıyan; b irb i­ rine rakip ve birbirine hasım küçük ırk ve din gruplarına ayrılmış bulunması ve bu par­ çalanan vatanda bir manevî birlik yaratmak endişesi Fik- reti bu inanışında kuvvetlen­ dirdi. “Sancakı Şerif Huzurun da„ adlı menzumesinde “P ' - bim ne saadet ki bugü n uğruna emvalimi verdiı..,, di­ yen Fikret hürriyete iştiyakını ve tahassürünü haykıran man zumesinde de hürriyete olan bağlılığını ve îmanını onun hizmetinde ve uğrunda evlâ • dini kurban olmuş görmeği iatiyecek kadar ileri götürmüş tür.

Zamanla her şey gibi feda­ kârlık sebebi de değişebilir; fakat fedakârlıktaki büyük - lük sebebin değişmiş olmasiyle küçülmez. Fikret vatanı için ruhunda taşıdığı bu fedakârlık ihtirasiyle büyüktür. Milletin istiklâl hakkını, istiklâl irade­ sini yaman sözlerle ifade et - mis Akif’le Fikret, aralarında­ ki zahirî ihtilâflara rağmen aynı yolun muhterem yolcu’ a- rıdır. Büyük adamlar ara - smda, aralarındaki ihtilâflara rağmen daima derin ve gayri

şuurî bir iştirak vardır. Bu iş­ tirak, bu birlikte çalışma A - kifle Atatürk arasında da vardır. Çünkü hepsi vatanın selâmetini düşünüyor; vatanın selâmetini istiyor ve vatanın selâmeti için inliyordu. Hepsi de hayatın yenilmez kudreti sayesinde birer hareket kuv - veriydiler; ilerleten kuvvet - lerdi. Hal bunların ıztırapları- nın muhassalasıdır. Akifsiz bir cemiyet, Fikretsiz ve Ata- türksüz bir cemiyet gibi mü - vazenesinl kaybeder ve uçu - rum tarafına sarkar.

Dindar olan Fikret “Tarihi Kadîm,, inde İslâm dininden çıkmağı ve dönmeği tavsiye etmiyordu ki dinsizlikle itham edilebilsin. “ Tarihi Kadîm,, aziz dostum Ulunay‘ın dediği gibi “ Tasavvufî bir isyan,, dır. Âyeti Kur’aniyedeki teşbihle iç zelzelelerle sarsılan duygu­ ların kendi içindeki ağırlıkla­ rı; tıpkı zelzelelerle sarsılan toprağın içindeki ağırlıkları insanı hayrete atacak bir tarz­ da dışarıya atışı gibi bir atış­ tır. İşte Ulunay’ın kanaati.

Allahın adaleti insandaki adalet duygusunun son istinat noktasını, esas temelini teşkil eder. Adalete aldanan insan - lar, yeryüzünde o muâaddes ülkünün korkusuzca çiğnen - mekte olduğunu dehşetle mü­ şahede eden vicdanlar gözle

-rini ya ümitle veya ümitsiz­ likle ulûhiyete çevirirler. “ T a ­ rihi Kadîm,, i tekrar okuyu - nuz. Orada dinin siyasî mü - esseseler tarafından istismar edilmesine karşı bir isyandan başka bir şeye rastlıyamazsı- nız. Atatürk de, Türk âlemini kudsal bir heyecanla kabart - mış ve Macaristan ovalarına kadar taşırtmış olan din gibi muhterem bir yükselme vası­ tasının zalim ve geri bir hü - kûmet tarafından bir düşüş âmili ve tazyik vasıtası kılın­ mış olmasına isyan eylemişti; dini yok etmemişti; fakat onu milletin kalbine batan zalim bir diken haline sokmuş olan­ ları söküp atmıştı. Bugün millet; hâkimiyetinin âlet ve vasıtası olan seçimin her han­ gi bir hükümet tarafından milleti ezecek ve üzerinde ira­ desi hilâfına tahakküme im - kân verecek bir çare kılınabil- mesine nasıl isvan eyliyorsa Fikret te öylece “Bu bataklık­ ta ulûhiyetin küstah şerikleri­ ne veya gölgelerine karşı,, is • yan ediyordu. Kuvvet insanı şerir kılıyor; adalet zayıfı bu şerire karşı yani kuvvetliye karşı korumak vazifesini üs­ tüne ahvor. Fikret ha’-kın kuvvetliye taırnmasına yani adaletin bizi aldatmasına is - yan eyliyordu.

Vasfı Ra$id Sev

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

In spite, V however, of the loss of their temporal authority, the spiritual prestige of the Abbaside Caliphs in the Sunni world was so high that the Moslem

Kültür endüstrisinin ideolojisi, panzehirini yine kendi içinde taşır (Dellaloğlu, 2001: 96). Endüstri’nin kendisiyle çelişir hale gelebilmesi için, belirli bir

Verilen bilgilere göre ayrıca darülkurra, Cumhuriyet döneminde önce sağlık müzesi, ardından müftülük binası, 1968’den sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra GÖNENÇ SOLSUN‟un “Aksaray Üniversitesi

Bununla birlikte kontrol grubuna göre RFRP-3 + RF9 grubunda istatistiksel olarak anlamlı azalış yalnızca Nestin mRNA düzeyinde kaydedilmiştir ve 3,51 kat azalma

Ziya Gökalp, Durkheim’i benimser ve kendi düşünceleri­ nin de sürgeçinden geçirerek o- nu, Türk cemyetinin müessese- lerini tetkik için bir vasıta ola­ rak

[r]