• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet döneminde Türkiye'de müzik eğitiminin gelişimi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cumhuriyet döneminde Türkiye'de müzik eğitiminin gelişimi"

Copied!
125
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

EĞİTİMİN SOSYAL VE TARİHİ TEMELLERİ BİLİM DALI

CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE MÜZİK EĞİTİMİNİN GELİŞİMİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Yunus GÜNDÜZ

Danışman: Doç. Dr. Gürcü ERDAMAR

Ankara Kasım, 2014

(2)
(3)
(4)
(5)

v ÖNSÖZ

Tezi çalışmamda gerekli kaynakları temin etmem konusunda bana yol gösteren, tezimin oluşum aşamasında yapmış olduğum çalışmaları dikkatle gözden geçiren ve gerekli düzenlemeleri yapmamda bana yardımcı olan danışman hocam Doç.Dr.Gürcü ERDEMAR’a ve yapmış olduğum çalışmayı inceleyerek beni yönlendiren Doç.Dr.Mehmet Arif ÖZERBAŞ ve Prof.Dr.Tayyip DUMAN’a tüm içtenliğimle teşekkür ederim.

Ayrıca yapmış olduğum tüm bu çalışmalarda bana inanan ve sonsuz desteğini sunan babam Kadir GÜNDÜZ’e tüm kalbimle teşekkür ederim.

(6)

vi ÖZET

CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE MÜZİK EĞİTİMİNİN GELİŞİMİ GÜNDÜZ, Yunus

Yüksek Lisans, Eğitimin Sosyal ve Tarihi Temelleri Bilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Gürcü ERDAMAR

Kasım, 2014, 109 sayfa

Bu araştırmanın amacı, Cumhuriyet döneminden günümüze kadar uzanan müzik eğitiminin aşamalarını ve bununla birlikte karşılaştığı sorunlarını, etkileşimlerini ve gelişimlerini açıklamaktır.

Yapılan bu çalışmada, Cumhuriyet Dönemi’nde müzik eğitimi ile ilgili meydana gelmiş olayların neler olduğunun incelenmesi ve açıklanması için döneme ait olan yazılı kaynaklar ve belgeler incelenmiştir. Bu nedenle araştırmada doküman analizi kullanılmıştır. Doküman analizi bilgi içeren yazılı materyalleri kapsadığı için birden fazla kaynak kullanılmıştır. Bu kaynaklar başta kütüphane olmak üzere farklı yerlerden faydalanılan kitap, dergi, makale, şura kararları vb. dokümanlar olmuştur.

Cumhuriyet dönemini inceleyen bu çalışmada Atatürk’ün düşüncelerinin müzik eğitimi ve müzik bilimi üzerindeki etkilerine bakılmıştır. Sonraki dönemlerde oluşan politik ve kültürel yapının müzik eğitimine etkilerine odaklanılmıştır. Ayrıca Cumhuriyet döneminde açılan müzik kurumlarının müzik eğitimine katkıları, müzik eğitimi ile ilgili şura kararları ve müzik öğretmeni yetiştiren kurumların programları incelenmiştir.

Araştırma beş bölümde yapılandırılmıştır. İlk bölümde araştırmanın problemine, amacına, önemine, sınırlılıklarına ve tanımına yer verilmiştir. İkinci bölümde ilgili araştırmalara, üçüncü bölümde araştırmanın yöntemine; modeline, verilerin toplanmasına, verilerin analizlerine, dördüncü bölümde yapılan araştırmalardan elde edilen bulgulara ve yorumlara, son bölümde ise araştırmanın sonuç ve önerilerine yer verilmiştir.

(7)

vii

Araştırma sonunda elde edilen sonuçlar ayrı başlıklar içerisinde ele alınmıştır ve şu sonuçlara ulaşılmıştır;

- Cumhuriyet Dönemi Müzik Politikaları incelendiğinde, bu dönemde başlığında Atatürk’ün düşünceleri ve müzik eğitimiyle ilgili fikirlerinin etkili olduğu, ve bunun sonucunda müzik eğitimiyle ilgili yenilikler yapıldığı ve Cumhuriyet dönemi’nin düşüncelerini yansıtan kurumlar açıldığı görülmüştür. Bu kurumlar şunlardır;

- Ankara’da Musiki Muallim Mektebi kuruldu. (1924)

- Mızıka-i Hümayun Ankara’ya taşınarak Riyaset-i Musiki Heyeti adını aldı (1924)

- İstanbul Belediye Konservatuarı kuruldu. (1926) - Ankara Devlet Konservatuarı kuruldu. (1926)

- Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu. (1937) - Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı. (1938)

- Şûra Kararlarında Müzik Eğitimiyle İlgili alınan doğrudan kararlara bakıldığında VI, VIII, IX, XII, XV ve XVIII. Şûralarda doğrudan kararlar alındığı saptanmıştır.alınmıştır. Bu şûralarda alınan kararlarda genel olarak ortaokul ders dağıtım çizelgesi oluşturulmuş, müzik dersi ortak dersler içerisine dahil edilerek hem zorunlu hem de seçmeli dersler arasında yer almış ve müzik dersinin notla değerlendirilmesi yönünde kararlar alınmıştır. Bunu dışındaki şûralarda müzikle ilgili görüş ve öneriler ifade edilmiştir.

- İlköğretim Kurumlarında Müzik Eğitim Programları başlığında 1924, 1926, 1936, 1939, 1948, 1962, 1968, 1997, 2005 ve 2010 ilköğretim programları incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda 1939 ve 1948 köy ilkokul programında müzik dersinin yer almadığı bunun dışındaki programlarda müzik dersinin zorunlu dersler arasında olduğu belirlenmiştir.

- Müzik Öğretmeni Yetiştiren Programlar başlığında Musiki Muallim Mektebi’nin 1925 ve 1931 eğitim programına değinilmiş bunun yanı sıra Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Şubesi’nin 1941 ve 1970 programları incelenmiş; daha

(8)

viii

sonra Gazi Yüksek Öğretmen Okulu’na ve ardından Gazi Eğitim Fakültesi’ne dönüşen bu kurumların eğitim programlarına değinilmiştir. Musiki Muallim Mektebi’nden günümüze kadar gelen ve en son eğitim fakültelerine dönüşen bu kurumların programları Alan Bilgisi, Genel Kültür ve Öğretmenlik Bilgisi derslerinden oluşmuştur.

(9)

ix ABSTRACT

DEVELOPMENT OF MUSIC EDUCATION AT THE REPUBLICAN ERA IN TURKEY

GÜNDÜZ, Yunus

MA, Department of Social and Historical Foundations of Education Thesis Advisor: Assoc.Prof.Dr. Gürcü ERDAMAR

November, 2014, 109 pages

The aim of this work is to explain the progress, interaction, problems and the stages of music education from the Republican Era till so far.

In this work, written documents and sources that belong to the target era is used for explaining and analyzing the cases which occurred before, during and after the Republican Era. Therefore, literature analyzing method is used in this work. As this method consists of written documents that information including, more than one source are used. These sources are the ones that are gained basically from libraries, books, magazines and articles etc.

The education of the art of music before the Republican Era is briefly mentioned. This work, is mainly about and based on the Republican era, analyzes and searches the effects of Ataturk’s beliefs and thoughts, and focuses on the consequences and effects of cultural and political structure, which consisting in the next periods, on the music education. Also contributions of institutions that related with music education, decisions and legislations about music education and programs of music teacher (maestro) training institutions are analyzed.

This work consists of five chapters. In the first chapter, the problems, aims, significances, boundaries and the definitions of the work are placed. The second chapter includes the relevant investigations, and the third chapter has the method and the model of the work; with the ways of gathering and analyzing the data. The discoveries and comments about the thesis are stated in the fourth chapter. Finally, the results and suggestions of the study take part in the last chapter.

The results, obtained at the end of the work, are discussed in different topics and these results are reached:

(10)

x

When music education policies of the Republican Era are analyzed, it is seen that thoughts of Atatürk and his consideration on music education is affective, new innovations are shaped by this situation and new institutions which reflected the thoughts of the Republican Era are opened.

These institutions are:

- Music Teachers' College was founded in Ankara. (1924)

- Harmonica-i-i Humayun moved to Ankara Presidential Delegation took the name of Music. (1924)

- Istanbul Municipal Conservatory was established. (1926) - Ankara State Conservatory was established. (1926)

- Gazi Training Institute was established in the Department of Music. (1937) - Military Music School was opened in Ankara. (1938)

- When direct decisions on music education are analyzed, it is seen that various decisions are taken at the congress of VI, VIII, IX, XII, XV and XVIII. With these decisions, general secondary course timetable are created, music lessons by incorporating into public courses have taken place between both mandatory and elective courses and music lessons decisions are taken towards the evaluation of grades. At congresses except these, various options and recommendations are expressed.

- In the title of Music Curriculum in Primary Schools, the primary education programs of 1924, 1926, 1936, 1939, 1948, 1962, 1968, 1997, 2005 and 2010 are analyzed. The results of this analysis show that music lessons take place among the compulsory subjects all school programs except the village primary school programs of 1939 and 1948.

- In the title of Programs of Music Teacher, the programs of 1925 and 1931 of Training Music Teachers' College are mentioned, as well as the programs of 1941 and 1970 of Gazi Training Institute of Music Branch are analyzed, then, the programs of Gazi Faculty of Education (Gazi Teachers Training High School before) are mentioned. The educational programs of these institutions, up to the present forms of faculties of education from the

(11)

xi

School of Music Teachers, consist of General Culture, Field Knowledge and Teaching Science courses.

(12)

xii

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU...ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI...iii

JÜRİ ONAY SAYFASI...iv ÖNSÖZ...v ÖZET...vi ABSTRACT...ix İÇİNDEKİLER...xii ÇİZELGELER LİSTESİ...xv KISALTMALAR...xvi BÖLÜM I...1 GİRİŞ...1 1.1.Problem Durumu...1 1.2.Araştırmanın Amacı...7 1.3.Araştırmanın Önemi...7 1.4.Sayıltılar...8 1.5.Sınırlılıklar...8 1.6.Tanımlar...8 BÖLÜM II...9 İLGİLİ ARAŞTIRMALAR...9 BÖLÜM III...12 YÖNTEM...12 3.1.Araştırmanın Modeli...12 3.2.Çalışma Evreni...13

3.3.Verilerin Toplama Teknikleri...13

(13)

xiii

BÖLÜM IV...15

4.1.Cumhuriyet Döneminde Müzik Eğitimi Politikaları...15

4.2.MEB Eğitim Şûralarında Müzik Eğitimi İle İlgili Görüş ve Kararlar...25

4.2.1. I.Maarif Şûrası...25

4.2.2. II.Maarif Şûrası...25

4.2.3. III.Milli Eğitim Şûrası...26

4.2.4. IV. Milli Eğitim Şûrası...28

4.2.5. V.Milli Eğitim Şûrası...31

4.2.6. VI.Milli Eğitim Şûrası...33

4.2.7. VII.Milli Eğitim Şûrası...34

4.2.8. VIII.Milli Eğitim Şûrası...38

4.2.9. IX.Milli Eğitim Şûrası...39

4.2.10. X.Milli Eğitim Şûrası...41

4.2.11 XI.Milli Eğitim Şûrası...42

4.2.12. XII.Milli Eğitim Şûrası...42

4.2.13. XIII.Milli Eğitim Şûrası...44

4.2.14. XIV.Milli Eğitim Şûrası...44

4.2.15. XV.Milli Eğitim Şûrası...44

4.2.16. XVI.Milli Eğitim Şûrası...45

4.2.17. XVII.Milli Eğitim Şûrası...46

4.2.18. XVIII.Milli Eğitim Şûrası...46

4.3. Cumhuriyet Döneminde İlköğretim Programlarında Müzik Eğitim Programları...52

4.3.1. 1924 İlkokul Programı...52

4.3.2. 1926 İlkokul Programı...54

4.3.3. 1936 İlkokul Programı...55

4.3.4. 1939 Köy İlkokul Programı...57

4.3.5. 1948 İlkokul Programı...58

(14)

xiv

4.3.7. 1968 İlkokul Programı...63

4.3.8. 1980 ve 1990 Yıllarında Program Geliştirme...64

4.3.9. 2005 İlköğretim Programı...66

4.4. Cumhuriyet Döneminde Müzik Öğretmeni Yetiştiren Programlar...75

4.4.1.Musiki Muallim Mektebi...75

4.4.2.Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü...80

BÖLÜM V...93

SONUÇ VE ÖNERİLER...93

5.1. Sonuç...93

5.1.1.Cumhuriyet Döneminde Müzik Eğitimi...93

5.1.2.Şûra Kararlarında Müzik Eğitimiyle İlgili Görüş ve Kararlar...95

5.1.3.İlköğretim Kurumlarında Müzik Eğitim Programları...95

5.1.4.Müzik Öğretmeni Yetiştiren Programlar...97

5.2. Öneriler...98

KAYNAKÇA...99

EKLER...109

(15)

xv

ÇİZELGELER LİSTESİ

ÇİZELGE 1. Cumhuriyet Döneminde Müzik Eğitimiyle İlgili Gelişmeler...24

ÇİZELGE 2. Cumhuriyetten Günümüze Şûralarda Alınan Önemli Kararlar...50

ÇİZELGE 3. 1924 İlkokul Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...53

ÇİZELGE 4. 1926 İlkokul Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...54

ÇİZELGE 5. 1936 İlkokul Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...56

ÇİZELGE 6. 1939 İlkokul Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...57

ÇİZELGE 7. 1948 İlkokul Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...59

ÇİZELGE 8. 1948 Köy İlkokul Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...60

ÇİZELGE 9. 1962 İlkokul Program Taslağı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...62

ÇİZELGE 10. 1968 İlkokul Program Taslağı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...63

ÇİZELGE 11. 1997 İlköğretim Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...65

ÇİZELGE 12. 2005 İlköğretim Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...67

ÇİZELGE 13. 2005 İlköğretim Programı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...68

ÇİZELGE 14. 2012 İlkokullar ve Ortaokullar Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...70

ÇİZELGE 15. 2012 İlkokullar ve Ortaokullar Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...71

ÇİZELGE 16. Müzik Dersinin İlkokul (İlköğretim)Eğitim Programlarındaki Yeri...73

ÇİZELGE 17. Musiki Muallim Mektebi 1925 Eğitim programı...78

ÇİZELGE 18. Musiki Muallim Mektebi 1931 Eğitim Programı...79

ÇİZELGE 19. Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Şubesi 1941 Yılı Eğitim Programı...82

ÇİZELGE 20. Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Şubesi 1970 Yılı Eğitim Programı...83

ÇİZELGE 21. Gazi Yüksek Öğretmen Okulu Müzik Şubesi Eğitim Programı...85

ÇİZELGE 22. Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü Lisans Programı...87

(16)

xvi

KISALTMALAR

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TTAŞ : Telsiz Telefon Anonim Şirketi

TTKB : Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı

MMM : Musiki Muallim Mektebi

(17)

1 BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın problem durumu, problem cümlesi, araştırmanın amacı, önemi, varsayımları ve sınırlılıkları yer almaktadır.

1.1. Problem Durumu

Müzik, tarihi beş bin yıla dayanan Türk kültürü içerisinde, her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Fakat kurumsallaşmış bir müzik kültüründen söz edebilmek için Osmanlı kültürü ve Atatürk’le birlikte başlayan Cumhuriyet dönemi müzik kültürü daha kapsamlı incelenmelidir. Bu nedenle bu bölümde öncelikle Osmanlı Dönemi’nde müziğin gelişimi ele alınmıştır.

Osmanlı Geleneksel Müziği, genellikle insan sesine dayanır; bir söz musikisi olarak gelişmiştir. Notalama yerine müzik performansı, Osmanlı’da, müzik geleneğinin devamını sağlamaktadır. Notalama olmadığı için meşk ayinleri bu müziğin devamıyla birlikte içsel bütünlüğünü de oluşturmaktadır. Meşk sistemi, Osmanlı müzisyenlerini yaklaşık dört yüz yıl boyunca birbirine bağlamıştır ve tarihinin Osmanlı Geleneksel Müziği kadar eski olduğu bilinmektedir (Ak, 2004: 19).

Osmanlı Geleneksel Müziği’nin Batılılaşması 18. ve 19. yüzyıla dayanmaktadır. Mehterhane’nin kapatılıp yerine Mızıkay-ı Hümayun’un kurulması, Osmanlı’da müzikte Batılılaşmanın ilk ve en önemli işaretidir. Çünkü dönemin ıslahatçıları mehter müziğinin yeni askeri eğitim anlayışı ile uyumlu olmadığını ve eski askeri düzenleme değiştiğine göre askeri müziğin de değişmesi gerektiğini savunmuştur. Osmanlı’da müzik kurumlarının en önemlilerinden biri olan Mehterhanenin kapanması, bu müzik geleneğine vurulan ciddi bir

(18)

2

darbedir. Mehterhane, yalnızca askeri amaçlı bir müzik kurumu değildir. Bu kurum aynı zamanda klasik fasıllardan hafif parçalara kadar zengin bir repertuarı içermektedir. Aynı zamanda geniş bir saz kadrosu vardır ve bu özelliğiyle bir açık hava orkestrası niteliğindedir (Uslu, 2009: 25).

II. Mahmut döneminde mehterhane yerine, Enderun’daki gençlerden oluşturulan yeni bir bando kurulmuştur. Fransız uyruklu Monsier Manguel, bandoyu ilk çalıştıran kişidir. Manguel iki yıl boyunca bandoyu çalıştırmıştır. Sardunya Krallığı’na yapılan başvuru neticesinde daha sonra Giuseppe Donizetti bandonun başına geçmiştir. Donizetti, “Osmanlı İmparatorluğu Mızıkalarının Genel Eğitmeni” unvanı ile bu göreve gelmiştir. Yirmi sekiz yıl bu görevde kalan Donizetti, Mızıkay-ı Hümayun’un gerçek kurucusu olmuştur. Bu görevdeyken ilk iş olarak öğrencilerine Batı notasını öğretmiştir. Osmanlı Geleneksel Musikisi de II. Mahmud döneminde hem icra hem eğitim anlamında, Saray’da ilgi görmeye devam etmiştir (Baloğlu, 2011: 13).

Müzikte batılılaşma girişimleri yalnızca sarayla sınırlı kalmamıştır. 19.yüzyılda. Batı müziği Osmanlı İmparatorluğu’nda yeni yeni oluşmaya başlayan kamusal alanda da etkisini hissettirmiştir. İstanbul’da ilk tiyatro binası 1830’lu yılların sonlarında kurulmuştur. Kente bir Venedikli tarafından bir Fransız Tiyatrosu açılmış ve bu tiyatroda sergilenen operetleri ve opera parçalarını yalnızca yabancı konuklar değil Osmanlı ileri gelenleri de büyük bir ilgiyle takip etmiştir. Bosko Tiyatrosunda da 1841 – 1842 yıllarında benzer gösteriler yapılmıştır. Dönemin hükümdarı olan Abdülmecid’de gösterilere yoğun ilgi göstermiştir (Balkılıç, 2009: 71).

Abdülmecid döneminden itibaren opera ve operetler saray ve şehrin çeşitli konser salonlarında yaygın bir şekilde icra edilmeye başlamıştır. İtalyan operaları, bu dönemde en fazla taklit edilen eserlerdir. Batıdan bazı müzik ve uygulamalar alınmıştır ancak çok fazla beste çalışması yapılamamıştır. Bununla en çok ilgisi olan yine Osmanlı bandolarının baş eğitimcisi Donizetti Paşa olmuştur (Balkılıç, 2009: 72). Yine bir İtalyan olan Callisto Guatelli, Donizetti Paşa’nın ölümünden sonra Muzıkay-ı Hümayun’un başına getirilmiştir.

(19)

3

Türk makamlarıyla çeşitli besteler yapan Guatelli, Türk şarkılarını da armonize etmiştir. Diğer bestelerinin yanında birçok marş bestelemiştir. Osmaniye Marşı, bestelediği marşlara verilebilecek en güzel örneklerden biridir (Balkılıç, 2009: 72).

Batı müziğini açık bir şekilde destekleyen II. Abdülhamid askeri bandoyu güçlendirmek adına çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Bunlardan birisi, yeni çalgıların bandoya dahil edilmesidir. Koro ve orkestra konusunda da bu dönemde çeşitli adımlar atılmıştır. Yıldız Tiyatrosunu yaptıran Abdülhamid, sarayda daimi bir opera ve operet takımı kurdurtmuştur. Aynı zamanda pek çok yabancı grup tarafından temsiller düzenlenmiştir. Fakat yine de Türklerden oluşan bir opera topluluğu kurulamamıştır (Balkılıç, 2009: 73).

Osmanlı İmparatorluğu, 20. yüzyılda kurumsal anlamda Batı Klasik müziğini halka yayma çabasına girmiştir. Bu bağlamda Batı musikisi ve Osmanlı musikisi orta dereceli okullar, meslek okulları ve yabancı okulların müfredatına alınmıştır. Bu uygulamanın başlaması I. Meşrutiyet’ten sonra gerçekleşmiştir. Bunun yanında Muzıkay-ı Hümayun’da öğretmenlik yapan Zati Bey, 1910 yılında Muzıka Mektebi’ni kurmuştur (Paçacı, 1999: 11).

Türkiye’de Türkçe olarak sahneye konan ilk opera unvanını alan “ Kenan Çobanları” 1918 senesinde sahnelenmiştir. Şaban adlı opera ise yurt dışında oynanan ilk Türk operası olmuş ve yine 1918 senesinde Viyana Halk operasında oynanmıştır. Bu dönemde çok olmasa da yine opera besteleme çabaları devam etmiştir (Paçacı, 1999: 12).

Osmanlı Devletinden miras alınan müzik eğitimi, Cumhuriyet’le birlikte farklı ve yeni bir içerik kazanmıştır. Cumhuriyet döneminde kültür ve sanata daha fazla önem verilmiş, sanata ilgi devlet politikası haline getirilmiştir. Sanatın temel kültür sorunlarından biri olduğu vurgulanmış, sanat eğitiminin sorunları, milli eğitimin sorunları arasında ele alınmıştır (Tarlakazan, 2003).

(20)

4

Atatürk’ün söylev ve demeçleri incelendiğinde, sanat alanındaki çalışmaların onu daima ilgilendirdiği görülmektedir. Sanatın etkileme gücü, bu bağlamda müziğin insan yaşamındaki yeri ve işlevi, genç Türkiye Cumhuriyeti liderini kuşkusuz yakından ilgilendirmiştir. 1925 yılından başlayarak zaman zaman yaptığı açıklamalarda, müzik eğitimine ilişkin düşünceleri açıkça sezilmektedir. Bu alanda yapılması planlanan çalışmalar hayata geçmeye başladığında kafasında çağdaş anlamda bir müzik anlayışı çoktan biçimlenmiştir (Tarlakazan, 2003).

Atatürk’ün Türk müziğiyle ilgili hedefi 10. Yıl Nutkuyla ve 1 Kasım 1934 Meclis Açık Konuşmasıyla netlik kazanmıştır. Türk Müziği kesinlikle çağdaş nitelikler taşımalı, müzik eğitimi Türk toplumundaki bireylerin tamamını hedefleyen bir bütünlük içinde ele alınmalıdır (Kocatürk, 1984). Atatürk bu düşünce doğrultusunda müzik alanında yeniliklerin oluşması gerektiğini sık sık vurgulamış ve cumhuriyetle birlikte Türk Müziğinde yenilik çalışmalarına gidilmiştir (Oransay, 1985).

Bu çalışmalar sonucunda Cumhuriyet döneminde Türk Müziğine getirilen yenilikler dört ana başlık altında gruplanabilir. (Oransay,1985).

- Bilimsel ve çağdaş yöntemlerle eğitim veren kurumları hayata geçirmek, - Bu alanda eleman yetiştirerek müzik eğitimini geniş bir alana yaymak, - Derleme çalışmaları yapmak,

- Bütün bunlar için geleneksel malzemeden, özellikle Halk Müziği öğelerinden yola çıkmak.

Cumhuriyet döneminde müzik alanında yapılan çalışmalar, Cumhuriyet öncesine göre farklılıklar göstermektedir. Müzik eğitimi belli bir çerçeveyle sınırlı kalmamış, bütün Anadolu’yu kapsayan bir eğitim hedeflenmiştir. Bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için müzik ve müzik eğitiminin bilimsel olarak ele alınması ve müzik eğitimcilerinin bu fikirle yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Müziğin bilimsel olarak yapılanması için, halka açık

(21)

5

kurumlara ve eğitimli geniş bir kadroya ihtiyaç vardır. Bu amaçla 1924 yılında Musiki Muallim Mektebi kurulmuştur (Oransay, 1985).

1932 yılında Halkevleri açılarak yurt çapında yaygın bir Halkevleri etkinliği başlatılmıştır. Saray Mızıka Takımı Ankara’ya getirilmiş, Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adını almıştır (Oransay, 1985: 45). Geniş bir dağarcığa sahip, oldukça ileri düzeyde müzik yapan bu grubun çalışmaları, aynı yıl bir kanunla yeniden düzenlenmiştir. Saray Orkestrası; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Saray Bandosu Cumhurbaşkanlığı Armoni Mızıkası haline getirilirken, Klasik Türk Müziği Topluluğu İstanbul Belediyesi’ne verilmiştir. Yurt dışından besteciler davet edilmiştir. Paul Hindemith, Karl Ebert ve Eduard Zuckmayer adlı bestecilerin katkılarıyla 1936 yılında Devlet Konservatuarı kurulmuştur. Artık toplumdaki bütün bireyleri içine alan bir programla, özellikle 1928 yılındaki Harf İnkılâbıyla başlatılan ve hızla yaygınlaşan ciddi bir eğitim söz konusudur. Sistemli bir müzik eğitimine geçiş için hazırlıklar tamamlanmış, altyapı oluşturulmuştur. Bu süreçte okullar ve Halkevleri kadar, radyonun işlevi de önem kazanmıştır. Bu dönemde bu düşüncelerin oluşabilmesi için Cumhuriyete uygun çağdaş kurumların açılıp faaliyete geçmesi gerekmektedir. Yine bu dönemde Osmanlı zamanından kalma müzik aletleri iyileştirilmiş, modernleştirilmiş ve geliştirilmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır (Say, 1998).

Cumhuriyet döneminde, müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır; - Ankara’da Musiki Muallim Mektebi kuruldu. (1924)

- Mızıka-i Hümayun Ankara’ya taşınarak Riyaset-i Musiki Heyeti adını aldı. (1924) - İstanbul Belediye Konservatuarı kuruldu. (1926)

- Ankara Devlet Konservatuarı kuruldu. (1926)

- Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu. (1937) - Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı. (1938)

(22)

6

Bu kurumlar, günümüze kadar gelişerek gelmiştir. Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kurumlara, çeşitli senfoni orkestraları konservatuarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir (Say, 1998).

Ahmet Say’a göre; (1998) bütün ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de müzik eğitimi üç ana dalda sürdürülmektedir:

- Genel müzik eğitimi

- Amatörler için müzik eğitimi - Profesyoneller için müzik eğitimi

Genel müzik eğitimi; 4+4+4 olan 12 yıllık zorunlu eğitimi kapsayan bir süreçtir. Güzel Sanat Liseleri haricinde İlköğretimde ve Ortaöğretimde kullanılan eğitim biçimidir.

Amatörler için müzik eğitimi; Müziğe ilgi duyan bireylerin kendi istekleriyle almak istedikleri eğitim biçimidir.

Profosyeneller için müzik eğitimi; Üniversitelerin Güzel Sanatlar Anabilim Dalı ve Konservatuarlarında kullanılan eğitim biçimidir.

İlköğretim ve ortaöğretim programlarında yer alan genel müzik eğitimi; öğrencilere müziksel zeka ve müziksel beceri kazandırmayı hedefler. Bunun için ilköğretimlerde zorunlu ve bunun yanısıra seçmeli olan müzik dersi bireylerin gelişimi açısından önemlidir.

Bu araştırmada; Cumhuriyetten günümüze Türkiye’de ilköğretimde müzik eğitiminin gelişimi nasıldır sorusuna cevap aranacaktır.

(23)

7 1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın genel amacı; Cumhuriyet’in ilanından günümüze ilköğretim kurumlarında müzik eğitiminin gelişimini incelemektir.

Bu amaçla cevaplandırılmaya çalışılacak sorular şunlar olacaktır;

a. Cumhuriyet döneminde müzik eğitiminde nasıl bir politika izlenmiştir? b. MEB şûralarında müzik eğitimi ile ilgili görüş ve kararlar nedir?

c. Cumhuriyet döneminde ilköğretimde müzik eğitimi nasıl bir gelişim göstermiştir? d. Cumhuriyet döneminde müzik öğretmeni yetiştiren başlıca programlar nelerdir?

1.3. Araştırmanın Önemi

Eğitimde başarılı sonuçlar elde etmenin yolu, geçmiş deneyimleri iyi tahlil etmek ve geçmişten dersler alarak ilerlemektir. Çünkü eğitim, süreklilik ve kararlılık isteyen bir çalışma alanıdır. Bu nedenle eğitim tarihinde müzik eğitiminin gelişiminin iyi tahlil edilmesi gerekmektedir. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Atatürk önderliğinde müzik alanında önemli gelişimler olmuş fakat daha sonraları bu gelişimlere paralel olarak bir artış ortaya konmamıştır.

Bu araştırma, Türk Eğitim tarihinde Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinde müzik eğitimi programlarının incelenmesi ve değerlendirilmesi açısından önemlidir. Müzik eğitimiyle ilgili yapılan araştırmalarda Cumhuriyet döneminden günümüze kadar olan süreç bir bütün olarak ele alınmamıştır. Gündoğdu’nun çalışmasında şûralar, Kıvanç ve Ersil’in araştırmalarında Köy enstitülerinde müzik eğitimi, Öztürk’ün çalışmasında İlköğretim ikinci kademedeki uygulanan müzik eğitimi ve sorunları ve Biber’in çalışmasında 1986 yılına kadar ortaya konan ortaokul programları ele alınmıştır. Bundan

(24)

8

dolayı bu araştırma Cumhuriyet öncesi dönemede değinerek; müzik eğitiminde Cumhuriyetten günümüze kadar olan süreci merak edenler için kapsamlı bir yayın niteliğindedir.

1.4. Sayıltılar

Bu araştırmada, arşiv, kütüphane, kitap ve çeşitli dokümanlardan sağlanarak elde edilen bilgiler doğrudur.

1.5. Sınırlılıklar

Araştırma 1923-2013 yılları arasında Türkiye’de ilköğretimdeki müzik gelişimi ile sınırlıdır. Çalışma ayrıca arşiv, kütüphane, kitap ve çeşitli doküman analizi ile sınırlıdır.

1.6. Tanımlar

Müzik Eğitimi: Bireyde bir müziksel davranış kazandırma veya bir müziksel davranış değişikliği oluşturma sürecidir (Uçan, 2000).

(25)

9 BÖLÜM II

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Gündoğdu’nun (2006) Cumhuriyetten günümüze milli eğitim şuraları ve müzik eğitimine yansımaları adlı tezinde cumhuriyet döneminden günümüze kadar olan süreç içinde müzik eğitimiyle ilgili alınan şura kararları, görüş ve öneriler incelenmiştir. Gündoğdu bu tezde I.Maarif kongresinden başlayıp XVI. Milli Eğitim Şurasına kadar olan süreci detaylı olarak incelemiş, bu şuralarda alınan kararların önemli kısımlarını ifade etmiştir. Şûralarda katılımcıların sadece müzik eğitimiyle ilgili görüş ve önerilerine değinilmiş, bunun dışındaki konuşmalara değinilmemiştir. Araştırmanın sonuç kısmında tüm şûralara özet şeklinde değinilmiş ve buna dayanarak şûralarla ilgili öneriler ortaya konmuştur. Bu önerilerde genel olarak şûraların uygulanabilirliği olması gerektiği ifade edilmiş, bu toplantıların yaptırım gücünün daha etkili olması gerektiği belirtilmiştir.

Kıvanç (2008) Köy enstitülerinde müzik eğitimi adlı teziyle, Köy enstitülerinin kurulmasından sonraki süreci ele almış ve bu süreçte Köy Enstitülerindeki müzik eğitimini incelemiştir. Kıvanç bu çalışmasında 1942-1943, 1947 programındaki müzik eğitim programını değerlendirmiştir. Köy enstitülerinde müzik eğitiminden bahsederken İsmail Hakkı Tonguç’un kişiliğini ve düşüncelerini de ele almış ve bunu ayrı bir başlıkta belirtmiştir. Bu Enstitülerin finansmanını da ele almış olup, Türk eğitimi açısından önemli bir yere sahip olan Enstitülerdeki müzik eğitiminin durumu hakkında önemli bir çalışma ortaya koymuştur.

Ersil’in (2007) araştırmasında Cumhuriyet Devrimizin Özgün Eğitim Kurumları Köy Enstitülerinde Müzik Eğitimi ve Günümüze Yansımaları adlı tezinde Köy enstitülerindeki müzik eğitimini ele almıştır.Ersil’in bu çalışmasında Köy enstitülerinin tarihçesinden bahsedilmiş ve Enstitülerin yurt kalkınmasındaki etkileri incelenmiştir. Ersil 1943 programını ders içerikleriyle ve uygulamalarıyla incelemiştir. Enstitülerdeki güzel

(26)

10

sanatlar eğitimine değinmiş, müzik eğitimini ayrı bir başlık altında incelemiştir. Bu başlıkta enstitülerdeki müzik eğitiminin nasıl olduğuna değinilmiş ve bunun sonucunda öğrencilere kazandırılacak davranışlar maddeler halinde ifade edilmiştir. Araştırmanın bulgular kısmında enstitülerden mezun olan kişilerle görüşülmüş ve Köy Enstitülerinde uygulanan müzik eğitimine ilişkin görüşleri değerlendirilerek sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmanın sonuç kısmında enstitülerde yapılan müzik eğitiminin çok yönlü olduğu ve ilk kez yaratıcı iş eğitimi ve meslek eğitimi anlayışına dayandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırma sonucunda köy enstitülerinde yapılan müzik eğitiminin günümüz müzik eğitimine etkileri değerlendirilmiştir.

Öztürk’ün (2006) İlköğretim Okullarındaki İkinci Kademe Müzik Eğitimi ve Sorunları adlı tezinde ilköğretimde ikinci kademesinde uygulana gelen müzik eğitimi ve yaşanan sorunları incelenmiştir. Öztürk bu çalışmasında Cumhuriyetin ilk yıllarından 2006 yılına kadarki müzik eğitim sisteminin tarihsel gelişimini ele almıştır. Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet döneminde kurulan müzik eğitim kurumlarını değerlendirmiştir. İlköğretim okulları ikinci kademede yaşanan müzik eğitimi ve sorunlarını müzik öğretmenleriyle ve öğrencilerle anket yaparak belirlemeye çalışmıştır. Öztürk bu araştırmasındaki sorunları öğrencilerin müzik dersine karşı ilgi ve beklentileri olarak ele almış, bununla ilgili müzik dersiyle ilgili tüm materyallerin öğrenciler ve öğretmenler açısından işlevselliği üzerinde durmuştur.

Biber’in (1986) Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Ortaokullarda Uygulamaya Konulan Müzik Eğitim Programlarının Çağdaş Program Anlayışı Bakımından İncelenmesi ve Değerlendirilmesi adlı tezinde 1924, 1927-1930, 1930-1931, 1931-1937, 1938-1949, 1949-1970 ve 1986 yılına kadar olan ve uygulamaya konulan ortaokul programlarını incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Biber bu çalışmasında programlarda yer alan ortaokuldaki müzik ders saatlerini belirtmiş ve programlardaki müzik dersiyle ilgili Ankara ili merkez okullarında görev yapmakta olan müzik öğretmenleriyle anket çalışması yaparak sonuçlara ulaşmıştır. Yapılan anketlerin sonucunda görev yapan müzik öğretmenlerinin %90’ı haftalık ders saatinin yetersizliği üzerinde durmuştur. Öğretmenlerin büyük kısmının

(27)

11

ulusal müziğimizin bol örneklerinin bulunduğu ders kitaplarının hazırlanılması gerektiği görüşleri öne çıkmıştır.

Görüldüğü gibi yukarıda sözü edilen araştırmalar, ilköğretimde müzik eğitimi ile ilgili sınırlı bir konuyu ele almıştır. Özellikle köy enstitülerinde müzik eğitimi, Şûra kararlarında müzik eğitimi ile ilgili birkaç araştırma dikkati çekmektedir. Bu araştırmada ise, Türk müzik kültürü ve eğitimi Cumhuriyetten (hatta kısaca Osmanlı dönemindeki müzik eğitim kurumlarından da söz edilmiştir) bugüne kadar olan süre içerisinde ele alınmıştır. Diğer araştırmalardan farklı olarak bu araştırma, müzik eğitimine daha kapsamlı ve bütüncül bir bakış açısı sunmaktadır.

(28)

12 BÖLÜM III

YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın modeli ile verilerin toplanmasında ve değerlendirilmesinde kullanılan yöntem ve teknikler yer almaktadır.

3.1. Araştırmanın Modeli

Bu araştırmada, Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de müzik eğitiminin gelişimi tarihsel gelişimi içerisinde incelenmiş ve buna göre değerlendirilmiştir. Bu amaca uygun olarak tarihsel bir araştırma yapılmıştır. Bu nedenle araştırma tarama modelinde betimsel bir araştırmadır.

Tarama modelinin sınırlılıkları vardır: Bunlar veri bulma ve kontrol güçlüğüdür. Veri bulmada; geçmişe ait olay, nesne ve bireylere ait kayıt ve kanıt bulunmayabilir. Bulunsa da araştırıcının amacına uygun olmayabilir. Kontrol güçlüklerine gelince toplanan veriler tam bir sonuç kabul edilemez. Sadece ipucu olarak kabul edilebilir (Karasar,1984: 81)

Araştırmada kullanılan yöntem; doküman incelemesidir. Doküman incelemesi; bilgi içeren yazılı materyalleri kapsamaktadır. Ayrıca birden fazla kaynak kullanarak (kitap, dergi v.b.) geniş bir zaman diliminin analizini olanaklı kılmaktadır. Bunun yanı sıra geçmiş dönemde kişi veya kurumlara doğrudan ulaşmak mümkün olmadığından, konu hakkında geniş bir inceleme alanına fırsat vermekte ve genelleme yapabilmeye imkan sağlamaktadır. Bu özelliklerinden dolayı araştırmada doküman analizi tercih edilmiştir (Yıldırım ve Şimşek, 2006: 187-191).

(29)

13 3.2. Çalışma Evreni

Araştırma; Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de ilköğretimdeki müzik eğitiminin gelişimini kapsamaktadır. Genel değerlendirme yapıldığı için bir örneklem alınmamış, konu ile ilgili her türlü bilgi ve belgeye ulaşılmaya çalışılmıştır.

3.3. Veri Toplama Teknikleri

Bu araştırmada arşiv taraması yapılmış ve taranan dokümanlar incelenmiştir. Doküman incelemesindeki amaç; araştırılması hedeflenen olgu veya olgular hakkındaki yazılı materyallerin analiz edilmesidir (Yıldırım ve Şimşek, 2006). Doküman incelemesi özellikle doğrudan görüşme ve gözlem yapmanın mümkün olmadığı durumlarda tek başına bir araştırma yöntemi olarak kullanılabilmektedir. Bu çalışmada da müzik eğitimi ile ilgili programlar, kitaplar, dergiler, Milli Eğitim Şuraları gibi yazılı materyallerden veri toplandığı için, doküman inceleme yöntemi tercih edilmiştir.

3.4. Verilerin Analizi

Arşiv taraması sonucu elde edilen veriler incelenmiş ve doküman incelemesi yapılmıştır. Doküman incelemesi tarihi olayları ortaya koymada pek çok doküman incelemesine fırsat tanıdığından bu yol tercih edilmiştir. Araştırmada doküman analizinin 5 aşaması olan “dokümanlara ulaşma, özgünlüğü kontrol etme, dokümanları anlama, veriyi analiz etme, veriyi kullanma” izlenmiştir (Yıldırım ve Şimşek, 2006: 257-259).

Dokümanlara ulaşma aşamasında kullanılan kaynaklar kütüphanelerden müzik eğitimi hakkında yazılan kitaplar, dergiler, makaleler, şûra kararları ve çeşitli dokümanlardır. Dokümanların analizinde içerik analizi yönteminden yararlanılmıştır. Bu

(30)

14

analiz sonucunda veriler müzik eğitim kurumları, müzik eğitim programları ve müzik öğretmeni yetiştirme temaları altında incelenmiştir.

Araştırma süreci boyunca verilerden çıkarılan sonuçlar yıllara göre ardışık olarak hazırlanmış ve elde edilen taslak defalarca farklı kaynaklarla eş zamanlı olarak gözden geçirilerek özgünlüğü kontrol edilmiştir.

Elde edilen bulguların geçerliliğine bakıldığında; araştırmada kullanılan kaynakların kendi içinde tutarlı ve anlamlı olduğu, ortaya çıkan kavramların anlamlı bir bütün oluşturduğu, araştırma bulgularının tarandığında doğru olduğu ve araştırma sonuçlarının araştırmanın amacı ve temaları ile tutarlı olduğu görülmüştür. Bunun sonucunda bulgulardan hareketle yorum ve sonuçlara ulaşılmıştır.

(31)

15 BÖLÜM IV

BULGULAR ve YORUM

4.1.CUMHURİYET DÖNEMİNDE MÜZİK EĞİTİMİ POLİTİKALARI

Cumhuriyet’in kuruluşuyla hazırlanan milli kimlik arayışı, müzik alanında da bir takım değişim ve kurumsallaşmayı beraberinde getirmiştir. Özellikle Atatürk’ün düşüncelerine dayanan yeni arayışlar, müzikte çağdaş bir seviyeye ulaşmak için yeni ve köklü atılımların yapılmasını gerektirmiştir. Bu sebeple de bazı değişimler ve gelişmeler ortaya konmuş ve Cumhuriyet dönemiyle birlikte oluşan müzik alanındaki yeni oluşumlar zamanla yurdun her köşesine yayılan ürünlerle kendini göstermeye başlamıştır (Paçacı, 1999: 13).

Cumhuriyet dönemi müzik politikalarını ve buna bağlı olarak oluşan gelişimleri tarihsel olarak iki döneme ayırmak daha doğru olacaktır. Bu dönemler; Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra başlayan ve 1924 yılıyla 1934 yılını kapsayan birinci dönem ve 1934 yılından sonraki dönemi kapsayan ikinci dönemdir (Balkılıç, 2009: 78).

1924 ve 1934 yıllarını kapsayan ilk dönemde; Cumhuriyet’in ilanından sonra müzikle ilgili reformlar ön plana çıkmamasına rağmen, bu konudaki ilk girişim, İstanbul’daki Musiki Encümeni’nin 1923 yılında kaldırılması olmuştur. Darûl-elhan aynı yıl Maarif Vekalefi’nden ayrılıp İstanbul Valiliği’ne bağlanmıştır. İstanbul Valiliği’ne bağlanan bu kurum; ilk yılında gösterdiği başarısıyla ikinci yıl alabileceğinden fazla sayıda öğrencinin talebiyle karşılaşmıştır. Bu arada da Muzikay-ı Hümayun şefi olan Osman Zeki Bey’den bu kurumun Ankara’ya nakli istenmiş ve kurum başkent Ankara’ya nakledilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nin müzik politikalarının oluşmasıyla birlikte müzik adına önemli işler yapan bu kurum Riyaset-i Cumhur Bandosu ve Riyaset-i Cumhur Fasıl

(32)

16

Heyeti adlarını almış ve Ankara’da konserler vermeye başlamıştır. Haftalık halka açık senfonik konserler veren ve bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfonik Orkestrası’nın temelini oluşturan kurumla ilgili önemli bir gelişme de 1932 yılında Riyaset-i Cumhur Filarmonik Orkestrası’nın Milli Eğitim Bakanlığına bağlanması olmuştur. Bu bando Milli Eğitim Bakanlığına bağlanınca bağımsız bir statüye kavuşmuş ve kurum 1963 yılında Kara Kuvvetleri Armoni Mızıkası’na dönüşmüştür (Paçacı, 1999: 14-15).

1924 yılına gelindiğinde müzikle ilgili önemli bir gelişme de T.B.M.M.’den Musiki ve Temsil Akademisi Kanununun geçmesi olmuştur. Ancak bu kanun çıkarılmasından beş yıl sonra, 1929’da uygulanmaya başlamıştır. 1925 yılına gelindiğinde ise Konservatuarların kurulmasına yönelik bir yönetmelik yayınlanmış ancak bu yönetmelik uygulanmamıştır (Ali, 1987: 119).

Yine 1924 yılında müzik adına oluşan gelişmelerden bir diğeri Maarif Bakanlığınca Batı müziği eğitimi almaları için yurtdışına gönderilen öğrenciler olmuştur. Türk Beşlileri olarak adlandırılan bu grup Cumhuriyet Dönemi’nin müzik adına yurtdışına gönderilen ilk öğrencileri olarak tarihe geçmiştir. Bu beşliler; Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Kâzım Akses, Cemal Reşit Rey, Ahmed Adnan Saygun olmuştur. Bu öğrenciler batı müziği eğitimi alarak ülkemize geri dönmüş ve yaptıkları çalışmalarla Müzik Eğitimi’nin gelişimine önemli katkılarda bulunmuşlardır (Paçacı, 1999: 15).

1936 yılında kurulan Devlet Konservatuarı’nın temeli 1924 yılında Musiki Muallim Mektebi’nin kurulması ile atılmıştır. Aynı yıl içinde tekke ve zaviyeler kapatılmış, 1926 yılında Dar-ûl-elhan’ın adı İstanbul Belediye Konservatuarı olarak değiştirilmiş ve burada Türk Müziği eğitimi verilmesi yasaklanmıştır. Ayrıca 1927 yılında çağdaşlaşmak gerekçesiyle tek sesli müzik eğitimi hem özel okullarda hem de devlet okullarında yasaklanmıştır (Balkılıç, 2009: 80).

(33)

17

Dar-ûl-elhan’da 1926 yılında Türk Müziği eğitiminin yasaklanması kararı; Maarif Vekili Mustafa Necati Bey’in emriyle oluşturulan ve Musa Süreyya Bey, Cemal Reşit Bey ve İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun üyeleri olduğu Sanay-i Nefise Encümeni tarafından alınmıştır. Adı İstanbul Belediye Konservatuarı olarak değiştirilen Dar-ûl-elhan’da yasaklanan Türk Müziği için iki komite, Şark Musikisine ait tarihi eserleri Tedkik ve Tesbit Heyeti ve Türk Musikisi İcra Heyeti kurulmuş; ancak bu komitelerin müzik eğitimi vermesine izin verilmemiştir. İlk komite Osmanlı Geleneksel Müziği’nin önemli eserlerini notalamaya, ikincisi ise kayıt cihazlarına kaydetmeye çalışmıştır (Paçacı, 1999: 82).

Bu durumun oluşma nedenlerinin temeli 1930’lu yılların büyük oranda batı müziğinden etkilenildiği yıllar olmasıdır. Cumhuriyet rejimi müziğe bir takım özellikler yükleyerek bu alanın da sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu dönemde alaturka-alafranga tartışması müzik alanına da yansımış ve Ziya Gökalp Milli Musiki başlıklı yazısında bu durumu şu şekilde ifade etmiştir (Balkılıç, 2009: 40);

“Doğu musikisinin hem hasta, hem de gayr-ı milli olduğunu gördük. Halk musikisi harsımızın, garp musikisi de yeni medeniyetimizin musikileri olduğu için her ikisi de bize yabancı değildir. O halde milli musikimiz, memleketimizdeki halk musikisiyle garp musikisinin imtizacından doğacaktır. Halk musikimiz birçok melodiler vermiştir. Bunları toplar ve garp musikisi usulünce armonize edersek hem milli hem de Avrupai bir musikiye malik oluruz.”

Milli musiki’nin tek sesli oluşu ve senfonik özellik gösterememesi Batı müziğiyle birlikte Halk müziğinin ön plana çıkmasını sağlamış ve Dar-ûl-elhan’da yeni adıyla İstanbul Belediye Konservatuarında Türk Müziği eğitiminin yasaklanması bu şekilde doğmuştur (Üstel, 1996: 40). Bu düşünce doğrultusunda aynı yılda, halk müziği derlemeleri için geziler başlamıştır. İlk geziyi Dar-ûl-elhan Müdürü Yusuf Ziya Demirci, Rauf Yekta, Dürri Turan ve Ekrem Besim Tektaş’ın oluşturduğu ekip düzenlemiştir. Sonrasında bu gezilerde eserleri kaydetmek için kayıt cihazı, monograf kullanılmıştır (Balkılıç, 2009: 81).

(34)

18

Halk müziği ile ilgili çalışmalar 1925 yılında Türk Halk Bilgisi Derneği’nin kurulmasını sağlamıştır. Türk Halk Bilgisi Derneği’nin merkezi İstanbul’dur ve dernek çeşitli halk şarkılarını içeren broşürler ve kitaplar yayımlamıştır. Türk Halk Bilgisi Derneği’nin özel bir statüsü olmasına karşın resmi kurumlarca da geniş şekilde desteklenmiştir. 1928 yılında Halk Bilgisi Haberleri adlı bir süreli yayın çıkarmaya başlamıştır. Bu dergi 19 sayı çıktıktan sonra Türk Halk Bilgisi Derneği’nin Eminönü Halkevi’ne devrolmasıyla birlikte bu kurum tarafından yayımlanmaya başlanmıştır. Eminönü Halkevi dergiyi toplamda 124 sayıya kadar devam ettirmiştir. 1932 yılında düzenlenen son derleme gezisi Eminönü Halkevi’nin yardımlarıyla gerçekleştirilmiş ve ilk dönem derleme gezileri son bulmuştur (Tan, 1982: 53).

Müzik politikaları açısından bir diğer önemli gelişme; Telsiz Telefon Anonim Şirketi’nin (TTAŞ) imtiyaz alarak başlattığı radyo yayınları olmuştur. Böylece Türkiye’de ilk düzenli radyo yayınları başlamıştır ve radyo Halk Müziği, Osmanlı Geleneksel Müziği ve Batı Klasik Müziği eserlerini programına almıştır. 1927-1936 yılları arasında Ankara ve İstanbul radyolarında yapılan yayınlardan %84.25’i müzik yayınıdır. Alaturka musikiyi İstanbul radyosundan Telsiz Telefon Stüdyo Alaturka Musiki Heyeti gerçekleştirmiştir (Balkılıç, 2009: 81).

1928 yılına gelindiğinde, müzikal alanda devlet eliyle yapılan müdahaleler, bu yılda Mustafa Kemal Atatürk’ün Sarayburnu’nda bir davette yaptığı ve Türk Müziği’nin ulusal kimliğe uygun olmadığını belirttiği bir konuşmasından sonra artış göstermiştir. Mustafa Kemal Atatürk o davette şunları söylemiştir;

“Bu gece burada güzel bir tesadüf eseri olarak Şark’ın en mümtaz iki musiki heyetini dinledim. Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Müniretü’l Mehdiye Hanım san’atkârlığında muvaffak oldu. Fakat benim Türk hissiyatım üzerinde artık bu musiki, Türk’ün çok münkeşif ruh ve hissini tatmine kâfi gelmez. Şimdi karşıda medeni dünyanın musikisi de işitildi. Bu ana kadar Şark musikisi denilen terennümler karşısında kansız gibi görünen halk derhal harekete ve faaliyete geçti. Hepsi oynuyor ve şen şâtırdırlar, tabiatın

(35)

19

icabını yapıyorlar. Hakikaten Türk fıtraten şen, şâtırdır. Eğer onun bu güzel huyu bir zaman farkolunmamışsa, kendinin kusuru değildir. Kusurlu hareketlerin acı, felaketli neticeleri vardır. Bunun fâkiri olmamak kabahatti. İşte Türk milleti bunun için gamlandı. Fakat artık hatâlarını kanı ile tashih etmiştir; artık müsterihtir; artık Türk şendir, fıtratında olduğu gibi. Artık Türk şendir, çünkü ona ilişmenin hatarnâk olduğu tekrar isbat istemez kanaatindedir. Bu kanaat aynı zamanda temennidir” (Balkılıç, 2009: 82).

Bu konuşmadan sonra müzik alanındaki çalışmaların opera bestelenmesi yönünde ağırlık kazandığı görülmektedir. Bu doğrultuda hükümetin izniyle 1931 yılında Opera Cemiyeti kurulmuş ve bir koro heyeti oluşturmak, operaların İtalyanca ve Türkçe çevirileri üzerinde çalışmak ve özellikle İstanbul’un tüm ses amatörlerini bir araya toplayacak bir okul haline gelmek cemiyet’in temel amaçları olmuştur (Balkılıç, 2009: 82). Bu gelişmeler doğrultusunda ulusal operanın ilk örneği olarak “Özsoy Operası” 1934 yılında Ankara Halkevi’nde icra edilmiştir. Bu tarihte Mustafa Kemal Atatürk Ahmed Adnan Saygun’dan Türkiye’yi ziyaret edecek olan İran Şahı için bir opera bestelenmesini istemiş ve Saygun’un bestelediği opera sahnede gösterilmiştir (Balkılıç, 2009: 83-84).

Özetle, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte başlayan ve 1934 yılana kadar olan bu dönem; müzik politikaları ve müzik reformları açısından halk müziğiyle birlikte batı müziğinin sentezlenerek armonisi yüksek, tek sesli melodik yapıdan uzak milli müzik oluşturma çabası içerisinde olmuştur. Bu çabayla birlikte ulusal opera yaratılmaya çalışılmış, bu dönemde opera önemli bir yer tutmuş ve batılılaşma anlayışı devam etmiştir. Ancak bu dönemde ulusal opera yaratma çabalarının hayal kırıklığı ile sonuçlanması neticesinde, ikinci dönemde kurumsal ve eğitsel çabaların gerekliliği daha fazla vurgulanmaya başlanmıştır (Ali, 1987: 130-131).

Cumhuriyet Dönemi müzik politikalarının ikinci dönemi dediğimiz 1934 sonrasını kapsayan dönemin en önemli girişimi 26 Kasım 1934 tarihinde oluşturulan komisyondur. 26 Kasım tarihinde Ankara’da Kültür Bakanı Abidin Bey’in başkanlığında toplanan komisyonda Veli Bey, Ahmed Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Necil Kazım Akses, Hasan Ferit Alnar, Mahmut Ragıp Gazmihal, Ferhunde Ulvi Erkin, Ulvi Cemal Erkin,

(36)

20

Necdet Bey, Halil Bedii Yönetken, Nurullah Şevket Bey, Cevat Memduh Atlar ve Talim ve Terbiye Kurulu’ndan İhsan, Kazım, Nami ve Vedat Beyler hazır bulunmuşlardır. Bu komisyonun oluşturulma fikri 1 Kasım 1934 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Mecliste yaptığı konuşmada oluşmuştur. Atatürk bu konuşmasında güzel sanatların bütün alanlarında ilerlemek gerektiğini ve bunda da müziğin başı çekmesi gerektiğini dile getirmiştir. Yine konuşmasında mevcut müziğin yüz ağartacak ölçülerden uzak olduğunu, yapılması gereken işin ise ulusal, ince duyguları, düşünceleri anlatan, yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek olduğunu ifade etmiştir. Atatürk’e göre ancak bu şekilde Türk ulusal musikisi evrensel düzeyde yerini alabilecektir. Atatürk, komisyonun çalışmalarını yakından izlemiştir. Çünkü Atatürk’e göre, operası, tiyatrosu ve balesi olmayan bir ulus uygar milletler arasında yer alamaz, bunun geçekleşebilmesi ancak batılı bir anlayışla oluşur. Bu düşünce doğrultusunda Atatürk, yurdumuzun ileri gelen müzikolog, sahne adamları ve bu konularda dünyada ün yapmış müzisyen, sahne adamları ve folklorcuları davet ederek incelemeler yaptırmıştır (Ay, 2001: 83).

Bu gelişimler sonucunda ülkemize gelen yabancı müzisyenlerden müzik inkılâbı yönünde ilk raporu veren Lico Amor’dur. Amor raporunda modern musikinin öğretilmesinde radyo ve konservatuarların ne denli önemli olduğundan bahsetmiştir. Bir diğer önemli isim ünlü opera ve tiyatro yönetmeni Carl Elbert’dir. Elbert uluslar arası opera örneklerinin Türkçe olarak sahnelenmesinde önemli roller üstlenmiştir (Uslu, 2009: 30).

Türkiye’ye gelen yabancı müzisyen ve bestekârların hem müzik reformu açısından hem de tanınmışlıkları açısından en önemlileri ise Paul Hindemith (Alman Besteci ve keman sanatçısı) ve Bela Bartok (Macar Besteci)’ tur. İstanbul Halkevi’nin daveti üzerine 1932’de İstanbul’a gelerek konferans veren ve başta bir konservatuar kurulması olmak üzere bir dizi öneri raporlaştırarak İstanbul Valiliği’ne sunan Joseph Marks’ın ardından, Hindemith’in 1935-1937 yılları arasında Türkiye’deki çalışmalarından derlediği rapordaki önerileri bugünkü konservatuar yönetmeliklerinin temelini oluşturmuştur (Ay, 2001: 80). Konservatuar kurulması konusunda Hindemith çeşitli raporlar yazmıştır. Bu raporlarda

(37)

21

konservatuarın amaçları, giriş koşulları, öğrencilerin yaş sınırları, ders grupları, haftalık derslerin nasıl belirleneceği, çalışma odaları, düzenlenecek konferanslar, sınıfların durumu, öğretmen sayısı gibi konularda ayrıntılı görüşler bildirmiştir (Uslu, 2009: 30). Hindemith bu konularda dört rapor yazmıştır. İlkinde Ankara’da devlet konservatuarının nasıl kurulması gerektiği, ikincisinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası çalışmaları, üçüncüsünde enstrümanların yenilenmesine yönelik bilgiler, sonuncusunda da müziğin Türkiye’de nasıl gelişebileceği açıklanmıştır (Uslu, 2009: 31).

Bela Bartok’un Türkiye’ye gelişi ise, Gazmihal’in Macar müzikolog Bence Szabolci’ye yazdığı “Türk Halk Musikisinin Tonal Hususiyetleri Meselesi” başlıklı bir makaleyi göndermesine dayanmıştır. Bartok’un ilgisini çeken bu yazıdan sonra Szabolci’de Türkiye’ye gelmek istemiş ve sonrasında Ankara Halkevi’nin davetlisi olarak 1936 yılında Türkiye’ye gelmiştir. Halk müziğiyle ilgilenen Bartok, 1936’da Halkevleri tarafından düzenlenen derleme gezilerine katılmış ve Hindemith gibi bir rapor da Bartok yazmıştır (Balkılıç, 2009: 92-93). Bu raporunda Bartok “bir halk musikisi arşivi oluşturulmasının Türk musikisi bakımından olduğu kadar beynelminel noktai nazardan da pek arzuya şayan olduğunu” söylemiş ve arşivin gayesini şöyle açıklamıştır:

a) Köylü musikisini yerinde ve mahallinde yani bizzat köylerde, mekanik cihazlarla plaklar almak bunları muhafaza etmek,

b) Alınan parçaları mümkün olduğu kadar tam olarak notaya geçirmek,

c) Bu sistematik şekilde tanzim edilen malzemeyi neşretmek (Balkılıç, 2009: 92-93).

İkinci dönem dediğimiz bu süreçte halk müziği derleme işi, Bartok ve Hindemith’in ziyaretleri ve sundukları raporlar doğrultusunda 1937 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nın girişimleri ile başlamıştır. Aynı yıl Almanya’dan Klasik Batı Müziği çalgıları getirilmiş ve halk şarkıları derleme işine hız verilmiştir (Alpagut, 2010: 89).

(38)

22

Beş yıllık süreç içinde yaşanan gelişmeler dolayısıyla 1940’ta yeni bir yasa çıkarılmıştır. Bu yasayla Devlet Konservatuarı müzik ve temsil kısmı olarak ikiye ayrılmıştır. Açılışından üç yıl sonra konservatuarın ilk temsilleri gerçekleşmiş ve müzik öğrencileri radyo ve konservatuarlarda konserler vermeye başlamıştır (Ali, 1987: 123-124).

Halk müziği reformu açısından bir diğer önemli gelişme Ankara Devlet Konservatuarına ek olarak Halkevlerinde yapılan çalışmalardır. Halkevleri çalışmalarında, anonim türküleri, manileri toplama ve tasnif etmeye büyük önem verilmiştir. Bu çalışmaların yanında türkülerin armonizasyonuna ve toplu şekilde söylenmesine çaba sarf edilmiştir. Bunun yanı sıra Klasik Batı Müziği örneklerinin de Halkevlerinde çalınmasına dikkat edilmiştir. Türk halkının kulağının çok sesliliğe alıştırılması ve Batı müziği eserlerinin sıklıkla halka dinletilmesi gerektiği ifade edilmiştir (Balkılıç, 2009: 96)

Bu dönemde Halk müziği ve Batı müziği üzerine olan politikaların yanı sıra ilk dönemdeki ulusal opera yaratma çalışmaları bu dönemde de devam etmiştir. Bu dönemde çeşitli halk şarkıları Saygun tarafından çok sesli olarak düzenlenmiş ve Saygun Yunus Emre Oratoryosu’nu çeşitli halk melodilerini armonize ederek bestelemiştir (Uslu, 2009: 39).

Bu çalışmaların yanı sıra üst düzeyde müzik yeteneği fark edilen çocukların eğitimlerini desteklemeye yönelik arayışlara girilmiştir. 1948 Temmuz’unda, özel yetenekli çocukların eğitilmesi için, 5245 sayılı “Harika Çocuk Kanunu” adıyla yasa çıkarılmıştır. Bu yasadan İdil Biret (1941), Suna Kan (1936), Verda Erman (1944), Gülsin Onay (1954), Hüseyin Sermet (1955) ve İsmail Aşan yararlanmıştır. Ancak 1970’li yıllara gelindiğinde bu yasa işlemez hale gelmiştir (Uslu, 2009: 40-41).

Türk müzik eğitimi konusundaki kurumsallaşma çabaları içerisinde önemli bir halkayı oluşturan İstanbul Belediye Konservatuarı, Şehir Orkestrası ve Filarmoni Derneği 1945 yılında kurulmuştur. Atatürk Kültür Merkezi 1969 yılında sanatseverlerin hizmetine

(39)

23

açılmıştır. İstanbul Belediyesi’ne bağlı yürütülen opera etkinlikleri 1970’te kurulan İstanbul Devlet Opera ve Sahnesi’nin etkinlikleri biçimine dönüştürülmüştür. 1971-1972 yılında İstanbul Devlet Konservatuarı açılmıştır (Uslu, 2009: 42).

İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kurulması, Türk Müziği’nin geliştirilmesi adına yakın geçmişteki en önemli gelişmelerden birisidir. 1975 yılında kurulan bu kurum, 1976’da eğitim vermeye başlamıştır. 1982’de İTÜ’ye bağlanan İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın ardından, İzmir’de Ege Üniversitesi bünyesinde, Gaziantep’te Gaziantep Üniversitesi bünyesinde kurulan Türk Musikisi Devlet Konservatuarı müzik kültürünün yaygınlaşmasını sağlayan kurumların başında gelmiştir. Türk Musikisi Devlet Konservatuarlarının sayısında uzun bir dönem artış olmamış ancak 1999-2002 yılları arasında sayılarında artış gözlemlenmiştir (Uslu, 2009: 48).

(40)

24

Cumhuriyet döneminde müzik eğitimiyle ilgili gelişmeler aşağıdaki çizelgede sunulmuştur; Çizelge-1. Cumhuriyet Döneminde Müzik Eğitimiyle İlgili Gelişmeler

TARİH GELİŞMELER

1923 İstanbul Musiki Encümeni’nin kaldırılması

1924 T.B.M.M.’den Musiki ve Temsil Akademisi Kanunu’nun geçmesi 1924 Müzik Alanında Yetenekli Öğrencilerin Yurtdışına gönderilmesi 1925 Türk Halk Bilgisi Derneği’nin kurulması

1926 Darûlelhan’ın İstanbul Belediye Konservatuarı olması 1927 Radyoda Müzik Yayınları

1931 Opera Cemiyetinin kurulması

1934 Ulusal Operanın ilk örneği “Özsoy Operası”nın icra edilmesi 1936 Devlet Konservatuarının kurulması

1948 Özel Yetenekli Öğrenciler için “Harika Çocuk Kanunu” nun çıkarılması 1969 Ankara Kültür Merkezi’nin açılması

1970 İstanbul Devlet Opera ve Sahnesi’nin kurulması 1971 İstanbul Devlet Konservatuarı’nın açılması 1975 İstanbul Türk Musikisi’nin kurulması

Özet olarak; Türkiye’de ulusal kimliğin ve kültürün yaratılmasında müzik politikalarına özel bir önem verilmiştir. Atatürk bir ülkenin gelişmişliğinin işareti olarak müzik reformunun ön plana çıkarılması gerektiğini ve ulusun gelişimi içinde Batı müziğinin önemli olduğunu söylemiştir. Bütün bu görüşler çerçevesinde Kemal İlerici, Türk Müziği armonizasyonu kitabını yazmıştır. Ülkenin pek çok yerinde örgün ve yaygın eğitim veren kurumlar açılmış ve bu kurumlar Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinin müzik politikaları doğrultusunda öğrenci ve öğretici yetiştirmeyi amaçlamıştır (Balkılıç, 2009: 189).

(41)

25

4.2.MİLLİ EĞİTİM ŞÛRALARINDA MÜZİK EĞİTİMİ İLE İLGİLİ GÖRÜŞ VE KARARLAR

Milli Eğitim Şûraları, 1939, 1943, 1946, 1949, 1953, 1957, 1962, 1970, 1974, 1981, 1982, 1988, 1990, 1993, 1996, 1999, 2006, 2010 yıllarında olmak üzere on sekiz kere toplanmıştır.

4.2.1. I. Maarif Şûrası

17-29 Temmuz 1939 tarihinde yapılan I. Maarif Şûrası’nda müzik eğitimi ile ilgili herhangi bir görüş ifade edilmemiş ve karar alınmamıştır (Milli Eğitim Şûraları, 2006: 16).

4.2.2. II. Maarif Şûrası

15-21 Şubat 1943 tarihinde toplanan II. Maarif Şûrası’nın Anadili Komisyonunun öğretmenlerle ilgili yapılan konuşmasında diğer derslerin Türkçeye yardımı ile ilgisi konusunda musiki dersi temel alınmış ve Türkçeden başka dersler arasında musikinin bu hususta önemli bir yeri olduğu üzerine konuşulmuştur. Musiki öğretmenlerinin öğrettikleri şarkıların güftelerini yazdırıp söyletirken imlâ, telâffuz hususlarında bir Türkçe öğretmeni gibi dikkatli olmaları gerektiği ifade edilmiştir (İkinci Maarif Şûrası, 1991: 47).

II. Maarif Şûrası’nın diğer bir komisyonu olan Ahlak Komisyonu Raporunda müzik eğitimi ile ilgili düşünceler ifade edilmiş ve bu raporda orta dereceli okullardaki ahlak tedbirlerinden bahsederken, ahlakla müziğin ilişkisi olduğu şu şekilde ifade edilmiştir; “Ortaokul talebesi için bestelenmiş seçme okul şarkıları, seçme halk türküleriyle talebenin estetik ve ahlak eğitimlerine yararlı olmalıdır” (Doğan, 1986: 13).

(42)

26

Yine bu raporda Ahlak Eğitimi Komisyonu’nun müzik eğitimi ile ilgili düşüncelerinde öğrencilerin yaş ve psikolojisine uygun müzikler seçmek gerektiği düşüncesi söylenmiş ve öğrencilerin sosyal anlamda iyi yetiştirilmeleri için konserler düzenlenmesi ve özel yetenek gösteren öğrencilerin gelişimini en iyi şekilde sürdürebilmeleri için yardımcı olunması gerektiği ifade edilmiştir (Gündoğdu, 2006:33). Bunun dışında özellikle doğrudan müzik eğitiminden bahsedilmemiş ve diğer dersler gibi musiki dersinin de Dil eğitimine ve Ahlak eğitimine yardımcı ve destekleyici olarak yer alması gerektiği düşünülmüştür.

İkinci Milli Eğitim Şûrası, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL’in kapanış konuşması ve alınan kararların bakanlık makamınca onaylanmasından ve yapılacak çalışmaların sıralamasından sonra sona ermiştir.

4.2.3. III. Milli Eğitim Şûrası

02-20 Aralık 1946 tarihinde toplanan III. Milli Eğitim Şûrasında Halil Bedii Yönetken’in söz aldığı konuşmada Yönetken müzik dersiyle ilgili konuşmuştur. Kız enstitülerinin müfredat programını inceleyen komisyonda yer alan Yönetken; Kız Enstitüleri müfredat programı ile ilgili konuşmasının bir bölümünde şunları söylemiştir;

“Kız Enstitüleri’nde haftada bir saat müzik dersi vardır, bunun daha başka dileklerle beraber ilk sınıflarda iki saate çıkarılmasını teklif ettik. Halbuki bugün yeni tasarıdan öğreniyoruz ki, Erkek Sanat Okulları’na müzik dersi konulmamıştır. Bendeniz iki evladım olduğunu tasavvur ediyorum. Biri Kız Enstitüsü’ne diğeri Erkek Sanat Okulu’na gidiyor. Biri müzik terbiyesinin nimetlerinden faydalanıyor, öteki bundan mahrum kalıyor. Bu durumda bir anormallik görüyorum. Eğer sanat eğitiminin, müzik eğitiminin bir değeri varsa ki büyük değeri vardır, bütün dünya bu noktada birleşmiştir, bundan kız evladımız faydalanırken, erkek evladımızı bu nimetten mahrum bırakmak doğru olmasa gerektir. Ne

(43)

27

yapıp edip Sanat Okullarında hiç olmazsa haftada birer saat müzik dersi konulmasını teklif ve bunun üzerinde ısrar ederim”

Konuşma sonrasında Yönetken haftada birer saat olan müzik dersinin ilk sınıflarda ikişer saate çıkarılmasını teklif etmiştir. Ayrıca erkek sanat okulları müfredat programında yer almayan müzik dersinin haftada birer saat olarak müfredata alınmasını teklif etmiştir. Ancak oylama sonucunda bu teklif kabul edilmemiştir (Üçüncü Milli Eğitim Şûrası, 1991: 28).

Aynı toplantıda yer alan Kemal Necati Ölçmen söz almış ve sanat okulları müfredat programında yer alan beden eğitimi dersinin fazla olduğunu dile getirmiş ve sanat okullarında beden eğitimi dersinin dinlenilerek geçirildiğini söylemiştir. Bundan dolayı sanat okullarında, orta okullara karşılık olarak konan bir saatlik fazla beden eğitimi dersinin yerine müzik dersinin konulmasını teklif etmiştir. Bu teklif komisyonca oylama ile kabul edilmiştir. Kemal Necati Ölçmen’in teklifi oylama ile kabul edilse de uygulama boyutunda Sanat Okullarının programlarında yer almamıştır (Üçüncü Milli Eğitim Şûrası, 1991:45).

III. Milli Eğitim Şûrası’nın en önemli konularından biri de aileler olmuştur ve ailelerin okul içerisinde aktif şekilde yer almaları sağlanmaya çalışılmıştır. Bunun için teşkilat komitesi ve problemler komitesi oluşturulmuştur. Komitelerin çalışma sonuçları komisyonda incelenerek müzakere edilmiş ve birleştirilmiştir. Bunun sonucunda okul-aile birlikleri ana tüzük taslağı oluşturulmuş ve bu taslak sonucunda aile-okul arasında işbirliği sağlamak amacıyla ilk, orta ve lise basamağındaki her okulda bir aile-okul birliği kurulması kararı alınmıştır. Kurulan bu birliklerin çalışma alanlarından biri de okullarda olan resim ve müzik çalışmaları için imkân hazırlamak, korolar ve sergiler meydana getirmek olarak belirlenmiştir (Üçüncü Milli Eğitim Şûrası, 1991: 54).

Müzik dersi ile ilgili önemli kararlar bu şûra’nın beşinci birleşiminde Kız Enstitüleri Müfredat Programının kültür dersleri içerisinde ele alınmıştır. Bu programda

(44)

28

öğrencilere tam ve pratik bir müzik öğretimi sağlamak amacıyla birinci sınıfta bir saat olan müzik dersinin iki saate çıkarılması ve diğer sınıflarda gösterilen birer saatin aynen kabul olunması uygun görülmüştür (Üçüncü Milli Eğitim Şûrası, 1991: 250).

Sekiz yıllık temel eğitim kavramı ve ilkokuldan başlayarak müzik derslerinin, müzik öğretmenleri tarafından okutulması gerektiği görüşü ilk kez bu şûrada karşımıza çıkmıştır (Doğan, 1986: 18-19).

III. Milli Eğitim Şûrası, Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin SİRER’in kapanış konuşması ve alınan kararların bakanlık makamınca onaylanmasından ve yapılacak çalışmaların sıralamasından sonra sona ermiştir.

4.2.4. IV. Milli Eğitim Şûrası

22-31 Ağustos 1949 tarihinde toplanan IV.Milli Eğitim Şûrası’nın ikinci birleşiminde daha çok demokrasi eğitimi üzerinde durulmuş ve bu konuşmalarda Halil Vedat Fıratlı halk terbiyesinden bahsederek musiki terbiyesini de ele almıştır. Fıratlı yaptığı konuşmada konservatuarların halkın musiki terbiyesi üzerinde etkili olamadığını söylemiştir. Bunun yanı sıra halkevlerinin de bu görevi yerine getiremediğini ifade etmiştir (IV. Milli Eğitim Şûrası, 1991: 78).

Şûra’nın üçüncü birleşimi ortaokullara ve liselere öğretmen yetiştiren eğitim enstitüleri ve yüksek öğretmen okulu teşkilatının ihtiyaçlara göre düzenlenmesi hakkında olmuştur ve bu oturumda eğitim enstitülerinin müzik, resim-iş, beden eğitimi şubelerinin bugünkü durumlarını korumaları gerektiği ve okullarda bu dersleri okutmak üzere öğretmen yetiştirilmesi tavsiye edilmiştir. Ancak açılması düşünülen yüzlerce ortaokula müzik, resim-iş, beden eğitimi ve ev işleri dersleri için haftada 3-5 saatte bir öğretmen tayini imkânsız görüldüğünden bu okullarda fen, edebiyat ve lisan bölümlerine alınacak

Referanslar

Benzer Belgeler

Deney grubunda yapılan “müzik destekli ilkokuma öğretimi” sonucunda müziksel kazanımlar (ezgi, ritim tekrarı, toplu ve bireysel uyum, birlikte hareket edebilme,

Bu nefes, ses eğitimine en uygun olan nefestir.Diyafram nefesinde hava, diyafram ve ses organının güç birliği şarkı söylememizi kolaylaştırır. Diyafram nefesi, diğer

Lyrik tenor: Rengi daha aydmlık ve daha yumuşak olan (lirik tenor hemen bütün İtalyan operalarının baş erkek rollerini elinde tutar ve tizlerinin parlaklığı ile belirir.

• Ortaçağda kullanılan temel 7 kilise modunu, içinde majör ve doğal minör gamları da barındırdığı için ayrıntılı olarak inceleyeceğiz. Kilise modları 7 sesten

Deneğin marakasla vuruş yaparken şarkıyı daha açık söylemesi için iki tekrar daha yapılmış, bu tekrarlardan sonra doğru vuruşu yaparken sözleri doğru ve

1200 sayısı; batı müziğinde kullanılan tampere kromatik dizinin sekizli aralığı içindeki, birbirine eşit 12 yarım sesin her birinin 100 sent olarak kabul edilmesiyle

Araştırmanın örneklem grubunu, Türkiye’de Hacettepe Devlet Konservatuvarı, Bilkent Üniversitesi Müzik Ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Hazırlık Okulu, Uludağ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ ANABİLİM DALI.. 2014 – 2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ