• Sonuç bulunamadı

Prens Sabahattin Beyin siyasi vasiyetnamesi:Türkiye nasıl kurtulur?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prens Sabahattin Beyin siyasi vasiyetnamesi:Türkiye nasıl kurtulur?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

■V&u

! ' ,f

t i

-V A T A N '

1

— ---

'

Prens Sabahattin Beyin siyasi vasiyetnamesi

— II —

T

ürkiyenin kurtulması bahsine gelince: Bu sadece bir seçim meselesi de­ ğildir. Seçimin ehemmiyeti â- şikâr amma, her şey bundan i- baret değil... Açıkça itiraf ede­ lim ki, Türkiyede hiç bir za­ man demokrasi olmamıştır ve bu gidişle olamaz da!.. Mesele­ nin müsbet bir şekilde halledi­ lebilmesi için İçtimaî teşekkülü yeni bir terbiye ile değiştir - mek, uzun ve ilmi bir usul ile çalışmak gerekir. (İçtimaî mes­ lek ) çığırının doğruluğunu, vu­ kuat yalnız Türkiyede değil, Türkiye haricindeki diğer mem leketlerde de birer birer ispat etti. İşte Mussolininin rolü mey danda!.. (H er şey devlet için­ dir. Ondan başka hiç bir şey yoktur) diyerek zavallı İtalya- y ı mahva sürükledi. Bahsettiği devlet kim?.. Kendisi ve etra­ fına topladığı avenesi değil mi?...

(Güneş kralı) denilen ve ken dişini Allahın mümessili sanan on dördüncü Lüi, hiç olmazsa (devlet, benim!) demekten çe­ kinmemişti. Nihayet Verasy sarayındaki hizmetçileri dilene cek hale düştüler. Daha fecii, akılsız hafidinin idamına da o- nun istibdadı yol açtı. Bütün bu facialara rağmen Fransada hâlâ on dördüncü Lui’ye tapmanlar vardır. Bütün bu gafletler (İç­ timaî ilm i) bilmemekten doğu­ yor. Biz, varlığının hikmeti a- şikâr olan devletin değil, fakat devlet kudretinin fena istima­ linin, devlet tahakkümünün a- leyhindeyiz.

Protestan dinine sülük etti­ ğime dair çıkarılan şayialar da hep yalan!.. Protestanlık ve ka- tolikliği bilmez değilim. Her iki tarafın da ahlâkî tedrisleri doğ ru amma, bütün akideleri yal­ nız an’aneye istinat ediyor; o- nun haricine çıkamıyorlar. Kâi­ natın iç yüzüne alâkadar olma­ dıktan başka bunu göstermek istiyenlere de düşman oluyor ­ lar. Halbuki bu sahada istinat edilecek muazzam ve hayatî bil

Eğer, İçtimaî mesleğin çizdiği yollar takip

edilseydi, bugün Türkiye zâhiren değil,

gerçekten garp milletlerinin takdir ve hay­

ranlığını kazanacaktı. Temenni edelim ki,

bâri bundan sonra doğru ve ilmi bir

idrâke kavuşabilinsin...

"YAZAN :

M EH M ET S A B A H A T T İN

giler var!... Ruh ilmine kadar yükselmeden evvel, meselâ dok tor Montandonun eserlerini o- kumak bile kifayet eder.

Bu zeminin çok kudretli ve çok vicdanlı mütehassıslarından biri olan müellif; birçok âlimle­ rin, ruhun ölümle kaybolmadı­ ğı hakkında bir asırdanberi de­ vam eden tecrübelerini birer birer saymıştır. Kitaplarındaki fotoğraf şeklinde ispatlar da gö rülünce yapılacak hiç bir itiraz kalmıyor. Montandonun saydı­ ğı âlimler arasmda (A n a fi - lâks) i keşfeden ve doktor N i­ hat Reşat Beyi ilmî kudretine hakkile hayran bırakan profe­ sör Richet de var!

Profesör Richet, fizik tesirli medyumlarla yıllarca müddet yaptığı tecrübelerde şüpheye imkân vermiyen neticeler al - diktan sonra vaktile mânevi il­

min varlığını inkâr ettiği için azap duydu, muciz ve acıklı bir ifade ile evvelki sözlerini birer birer geri aldı. Bu piş - manlığını şu sözlerle de ifade ediyor:

(Je me frappe la poitrine) = (Göğsüme vuruyorum!..) diyor. Eğer profesöı Richet gibi bir şahsiyet, ruh ilminin keşifle­ rini bilseydi, zavallı hayvancık­ lara yaptığı ve meşru zannet­ tiği zulümleri belki de yapa­ mazdı. Şimdi bu hareketleri ga­ lip ihtimale göre öbür dünya­ da bizzat yaşıyacak... Bu zarurî ve bâtmî bir kanun!.. İnsan ne ekerse onu biçmez mi?.. Bunun la beraber doktor Richetin mâ­ nevi âleme karşı beslediği o de­ rin alâkası ve hatasını alenen' tekzip edişi ne kadar şerefli bir hareket.

İçtimaî ilim ve içtimai mesle- ğe gelince, bunlar hiç kimse­ nin .malı değildir. Bugün yal­ nız erkekler değil, çok kabili­ yetli ve o nisbette vicdanlı ba­ zı hanımlar arasmda da ayni ha kikatleri mükemmel surette bi lenler vardır: Herhangi bir fi­ kir adamı veya siyasî parti eğer isterse, hakir şahsıma hiç bir lüzum kalmadan, bu ıslahat mefhumunu idrâk edebilir. Böy lece de memleketine çok büyük bir iyilikte bulunmuş olur. Bu­ günkü (İçtimaî meslek), başka ilimlerden de müstefit olduğu için o ilim leri nakzetmemekle beraber, hepsini çok

geçmiş-raber, bu hazırlık bitinciye ka­ dar maksadını saklıyor ve ek­ seriyeti aldatıyor. Zaten ekse­ riyetin de aldanmaktan başka bir emeli yok gibi!.. Bu bir şuur ve vicdan fâciası değilse ne­ dir?..

İnsanlık daha ilk dünya har- bindenberi başaşağı yuvarlanıp gitmededir. İşte bu bir taraf­ tan (İçtimaî ilm ) i bilmeme - nin, diğer taraftan maddilik â- fetine tutulmanın roeş’um bir neticesidir. Dünyanın her ta­ rafındaki araştırıcı fik ir adam­ ları, hazırlanan felâketi anla • mıyor değiller amma, tek selâ­ meti yalnız dinde araştırıyor, «başka çare kalmadı» diyorlar. Davaları kâmilen doğru olsay­ dı, böyle bir facia zuhur ede­ bilir miydi?.. Hayatın ve onun maverasındaki âlemin bugün ilm î bir ihata ile anlaşılabile­ ceği akıllarından bile geçmiyor. İşte bundan dolayı, ben, pro­ testan, şu veya bu olamam. Bun ca senedenberi memleketin hak ve haysiyetini müdafaaya ça­ lışmış ve üç rejim in de mak- huru olagelmiş bir adamı; bu türlü yalanlarla töhmetlendir- meğe kalkışmak; hiç de şerefli bir hareket olmasa gerek!,. Ha kikatte Abdülhamit devri ol­ duğu gibi, meşrutiyet ve cum­ huriyet denilen devirler de; bir derece farkile diktatörlükten başka bir şey değil... Mademki tek partiden başka bir şey yok, buna diktatörlük denilmez mi? Bu vaziyetten kurtulabilmek için; yukarıda denildiği gibi iç­ timai "teşekkülümüzü sistemli bir terbiye ile değiştirmek, a- demi merkeziyeti, zirai Umran- cılık hareketini, ihtiva ettiği bütün kabiliyetlerle birlikte te sise koyulmak, bunu da Türki­ yenin kendi ihtiyaçlarına uya­ cak bir surette yapmak lâzım­ dır. O zaman seçim hürriyeti kendiliğinden ve devamlı bir. surette halledilmiş olur. İçtimaî meslek de sadece ademi merke­ ziyetten ibaret değildir. O um­ manda ancak bir katredir.

Bugün Türkiyede yeraltı tren

. leri, yeraltı şehirleri, birçok zahire ambarları vücuda getire bilmek için Am erika umumî efkârını Türkiyeye büyük ölçü­ de yardım edeli ilmek hususun­ da hazırlamak ve bu maksatla her vasıtaya baş vurmak artık zarurî olmuştur. Bu herkesin hayatî menfaatinin icabıdır. Kremlin; peyklerile; daha doğ­ rusu kurbanlarile birlikte üç yüz milyona yaklaşan kahir bir kudrete malik bulunuyor. Oy­ nadığı bu şeytanî rol daima yanında kâr kalamaz amma, fır ­ sat düşerse Türkiyeye derhal saldıracağı da aşikârdır. Mak­ sadım; hayatımın sonlarında politikaya karışmak değil, sırf Türkiyenin iyiliğini özlemekten ibarettir.

(K in cephesinin izalesi lü­ zumu) hakkmdaki fikirlerinize tamamile iştirâk ediyorum. Y ıl larca evvel (hislerimizin mih­ veri dünya ölçüsünde bir mu­ habbet olmalıdır!..) diyen bir adam başka türlü davranamaz. Fakat buna bile hücum edenler oldu. (Türk hodgâm ol!..) diye yazılar yazıldı. Hodgâmlığm â- kibeti facialar faciasıdır. Bu çık maz yolun yerine ;imî ve ter- biyevî esaslara dayanarak gayri endişlik tamim edebilirse, her­ kes biraz nefes alır, sonu gelmi- yen çekişmelerden, zaman za­ man birbirini takip eden kanlı, maceralardan kurtulmak imkâ­ nı doğar. Herkesin hayrını is­ temek, ve bomboş sanılan ha­ yatın derin bir mânası bulun­ duğunu göstermeğe çalışmak da bir cinayet mi?..

Nasıl bir binanın kendi ken­ disine kurulması imkânsızsa, bü tün kâinat için de daha fazla- sile ayni hal varittir!.. Bu ha­ kikati ispat eden âlimler çok­ tur. Fizik, kimya, biyoloji gibi sahalarla uğraşan bütün bu â- limlerin yaşadıkları tecrübeler bir hayalden mi ibaret?» Zah­ metine katlanarak, ayni tecrü­ beleri okumak hiç olmazsa bir göz gezdirmek lâzımdır. Eğer İçtimaî mesleğin çizdiği yollar takip edilseydi, bugün Türkiye, zâhiren değil, gerçekten garp milletlerinin takdir ve hayran­ lığını kazanacaktı ve en büyük iyiliği de kendisine yapmış ola­ caktı. Temenni edelim ki, bari bundan sonra, doğru ve ilmî bir idrâke kavuşabilinsin. Ve mil­ letin de yüzü ağarmağa başla­ sın. Hakikî cumhuriyet ve de­ mokrasi; ancak o zaman gerçek leşebilir. Böyle bir gayeyi ta­ kip etmek bütün münevverler ve siyasî partilere de muazzam bir şeref kazandırmış olmaz mı?..

tir.

Meselâ: Nevşatel gazetesinin 12 Mayıs tarihli nüshasında şöyle bir havadis vardı:

«— Rus - Amerikan münase­ betleri iyileşmiştir. Moskova, Vaşingtonun müsait bir telki­ nin kabul etmiş ve bu haber bütün dünya tarafından (?...) sevinçle karşılanmıştır.»

Ne yazık ki ekseriyet, sene- lerdenberi bu kadar boş ve tehlikeli hayallere kapılıp du­ ruyor. Rus şefleri de tıpkı Nazi ve Faşistler gibi son derece müstebit ve işkenceci adamlar­ dır. Kremlin, geceli gündüzlü bir gayretle Sibirya fabrikala­ rında harbe hazırlanmakla

be-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunu anlamak, görmek çok yararlıdır.» Sayın Akbal, yıllardan beri bizi bir .yerlere İtmeye ya da çekme­ ye çalışanlara alıştık artık.. Cehov

Bu durumda, fiziksel çaba da- ha çok ve süre daha uzun tutulursa, or- ganizma şeker deposundan yakmaya başlar.. Bu da sportif verimliliğin

Ve Ay­ dınlanma Bilgesi'nin dünyamıza bakışlarını yansıtan "köşe yazısı/ denemelerinden ör­ nekler sunarak.... İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

Ancak tipik Menenjiomların ADC değeri normal alandan yapılan ADC değerinden yüksek olup bu farklılık istatistiksel olarak anlamlıydı.. Tipik olgular- da ödemden ölçülen

Trakeal nörofibrom (TN), yavaş büyüyen, klinik, radyolojik ve makroskobik olarak trakeanın malign tümörleri ile karışabilen benign bir tümördür.. Soliter nörofibromların

In the business ethics literature, ethical perception of managers are analyzed from different perspectives, such as; types of business practices, decision making

Buna göre, ikili isimlendirmenin tüm dillerdeki ortak kullanımının kendisine bağlantılanması nedeniyle Carl Linnaeus in- sanlık tarihinin en etkili ismi olarak liste

Belli bir ivmeye ulaşmak için gereken ilk enerji bir sorun, ancak o ivmeyi yolculuk boyunca sabit tutmaya yetecek kadar enerjiyi depolamak daha büyük bir sorun.. Öyle görünüyor