• Sonuç bulunamadı

1850 ve 1950 tarihleri arasında batı toplumlarında sanat, toplumsal yapı ve moda etkileşimi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1850 ve 1950 tarihleri arasında batı toplumlarında sanat, toplumsal yapı ve moda etkileşimi"

Copied!
135
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GĠYĠM ENDÜSTRĠSĠ VE GĠYĠM SANATLARI EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠMDALI GĠYĠM SANATLARI EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

1850 VE 1950 YILLARI ARASI BATI

TOPLUMLARINDA SANAT, TOPLUMSAL YAPI VE

MODA ETKĠLEġĠMĠ

Serap TERLĠKLĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DANIġMAN

YRD. DOÇ. DR. HAFĠZE PEKTAġ

(2)

ÖNSÖZ

Bu çalışma; Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Giyim Endüstrisi ve Giyim Sanatları Eğitimi Bilim Dalı‟nda yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır.

Tarihin çok eski zamanlarından içinde bulunduğumuz XXI. yüzyıla kadar yaşamın her alanında, toplumu oluşturan sınıfların her seviyesinde etkin olan ve sanattan siyasete, ekonomiden savaşlara kadar her türlü olay ve olguyu esin olarak kullanabilen „„giysi modası‟‟ bu çalışmanın yapılmasında itici güç olmuştur.

Bu çalışmanın temel amacı doğrultusunda XIX. yüzyıl ikinci yarısının başlangıcından XX. yüzyıl birinci yarısının bitimine kadar geçen sürede Batı Dünyası çerçevesinde, sanat nesnesi olarak ve toplumsal yapının ifade aracı olarak değerlendirilen „„giysi modası‟‟ incelenmiştir.

Ayrıca bu çalışmanın yürütülmesinde değerli katkılarından dolayı Danışman Hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Hafize PEKTAŞ‟a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Serap TERLİKLİ Konya, 2013

(3)

ÖZET

Bu araştırmada, Batı toplumlarının, 1850 ve 1950 yılları arasında geçen süreci esas alarak, toplumsal yapısı, sanata olan bakış açıları ve sanat akımları, modaya olan yakınlıkları ve tüm bu oluşumlar arasındaki etkileşim incelenmiştir.

Araştırmada, betimsel araştırma yönteminin bir tekniği olan doküman analiz tekniği kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Batı toplumlarında, Ortaçağ‟dan başlayarak 1950 yılına kadar geçen tarihsel süreç içerisinde meydana gelen toplumsal olaylar, sanat akımları, moda etkinlikleri ve bu olgular arasındaki etkileşim durumları oluşturmaktadır.

Bu araştırma, toplam dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; araştırmanın problemi, amacı, önemi ve konu ile ilgili araştırmalar ele alınmıştır. İkinci bölümde; 1850 öncesi Batı toplumlarında sanat ve toplumsal yapıya kısaca değinilmiştir, yine bu bölümde yer alan ve araştırmanın esas amacını oluşturan 1850 ile 1950 tarihleri arasındaki Batı resim sanatı, Batı‟nın toplumsal yapısı, Batı toplumlarındaki giysi modası ve aralarındaki etkileşim incelenmiştir. Üçüncü bölüm, araştırmanın yöntemini içermektedir. Dördüncü bölümde ise değerlendirme ve sonuç kısmı yer almaktadır.

1850 öncesi Batı uygarlığının toplumsal yapısını, sanat anlayışını ve giyinme kültürünü incelediğimizde karşımıza çıkan yönetici unsurların din, din adamları ve kilise olduğu görülmektedir. İlahi kudrete inanılan bu dönemde kilise, toplum yaşamının her alanında kısıtlayıcı sert yaptırımlar uygulamıştır ve bu durum sanatın özgürlüğünü kısıtlayarak yaratıcılığı örselemiştir. Gündelik yaşam ve düşünce biçiminde de kısıtlayıcı etkileri olmuştur.

Batı Dünyası için Fransız İhtilali‟nin bir dönüm noktası olduğu görülmektedir. Fransız İhtilali ile birlikte özgürlük gibi kavramlar ve her sınıftan insanın değerli olduğu düşüncesi önem kazanmıştır. Toplum içindeki sınıf ayrılıkları reddedilmek istenmiş fakat, bu zaman içinde gerçekleşmiştir. Bu gelişmelerle birlikte toplumda sınıfsal ayrımcılığın bir parçası olan ve çok net kurallarla belirlenen giyinme şeklinde daha rahat hareketler gözlenmiş ve hatta modadan söz etmek mümkün olmuştur.

(4)

Sanatçının fırçasına da özgürlük sağlayan İhtilal düşünce özgün sanat akımlarını doğmasını sağlamıştır.

Araştırmanın çerçevesini oluşturan 1850 ve 1950 tarihlerindeki yüzyıllık dönemde gerçekleşen hızlı endüstrileşme buna bağlı olarak elde edilen teknolojik kazanımlar, sermayenin büyümesi, yeni işçi sınıfının oluşması, göçler, şehirleşme, kadının statüsünün değişmesi, I. ve II. Dünya Savaşları, Batı dünyası için önemli kırılma noktaları olmuştur. Yaşanan bu olayların ve gelişmelerin her biri dolayısıyla sanat, moda, toplumsal yapı vb. her alanda etkili olarak var olan düzeni alt üst edip yeni ve daha modern ve bir düzen kurulmasında etkili olmuşlardır. Daha modern ve çağdaş Batı toplumuyla birlikte sanat ve moda harmanlanmış, ikisi beraber toplumsal her durumu dışa vurma aracı haline gelmişlerdir.

(5)

ABSTRACT

In this study, based on the process lasting between the years 1850 and 1950, social structure of Western societies, their viewpoints to art, their art movements, their closeness to fashion, and the interaction between all these formation were examined.

In the study, technique of document analysis, a technique of descriptive research, was used. The universe of study consists of social events, art movements, fashion activities, and cases of interactions between these phenomena occurring in Western counties in historical process lasting to 1950, beginning from Middle Age.

This study totally consists of five sections. In the first section, the problem, objective, importance, of study, and the studies on the subject were considered. In the second section, The art and social structure in pre-1850 Western societies were briefly mentioned. Western painting art between 1850 and 1950, that took place and forms the main objective of the study, social strıcture of Western, and clothes fashion were examined. The third section includes the the method of study, and in Fourth section , Discussion and Conclusion take place.

When we examine the social structure, art approach, and clothing culture of Western civilization before 1850, the managing elements coming to our face are seen to be the religion, religious functionaries, and church In this period, when divine power was believed, the church applied restrictive harsh sanctions in every area of social life and this situation, restricting the freedom of art, buffeted the creativity

For Western World, French revolution is seen a milestone. Along with French Revolution, the concepts such as freedom and the idea that every class is valuable gained importance. One wanted to be rejected the distinctions of class in the society, but it actualized in this time. Together with these developments, in the way of clothing that is a part of social discrimination and determined with

(6)

very clear channels, more comfortable movements were observed and even mentioning about fashion became possible. Revolution thought also bringing freedom to the brush of artist enabled the original art movements to emerge.

Between the yeas 1850 and 1950 forming the real aim of study, for Western World, First and Second World War became a breaking point. The wars, being effective on every areas such as social war, fashion, economy, and so on, turned upside down the existing order and caused a new and more modern order to be established. Together with a more modern and contemporary Western society, art and fashion wee blended and both them also became the need to show.

(7)

ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa No ÖNSÖZ……….i ÖZET………...…………ii ABSTRACT………....iv ĠÇĠNDEKĠLER………...vi RESĠMLER LĠSTESĠ……….………x GĠRĠġ………...………...…….1 BÖLÜM I 1.1. Araştırma Probleminin Tanımı…………...………...4

1.2. Araştırmanın Amacı………...………4

1.3. Araştırmanın Önemi………...4

1.4. Konu İle İlgili Araştırmalar………...………...…...5

BÖLÜM II 1850 VE 1950 TARĠHLERĠ ARASINDA BATI TOPLUMLARINDA SANAT, TOPLUMSAL YAPI VE MODA ETKĠLEġĠMĠ 2.1. 1850 Öncesi Batı Toplumlarında Sanat, Toplumsal Yapı ve Moda EtkileĢimi………...……….………..7

(8)

2.1.1. Ortaçağ Batı Sanatının Toplumsal Yapı ve Modayla Olan

Etkileşimi………..………….….7

2.1.2. Yeniçağ Batı Sanatının Toplumsal Yapı ve Modayla Olan Etkileşimi………..…..…9

2.1.3. Yakınçağ Batı Sanatının Toplumsal Yapı ve Modayla Etkileşimi: Geç XVIII. Yüzyıl ve Erken XIX. Yüzyıl……….….14

2.2. 1850 ve 1950 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Sanat, Toplumsal Yapı ve Moda……….16

2.2.1. 1850 ve 1950 Tarihleri Arasında Batı Resim Sanatı…………....……16

2.2.1.1. Realizm………..……….………16 2.2.1.2. Empresyonizim………..17 2.2.1.3. Art Nouveau….………..19 2.2.1.4. Fovizm………24 2.2.1.5. Ekspresyonizm………...………25 2.2.1.6. Fütürizm……….26 2.2.1.7. Kübizm………...28 2.2.1.8. Bauhaus………...29 2.2.1.9. Dadaizm……….32 2.2.1.10. Sürrealizm...33

2.2.2. 1850 ve 1950 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Toplumsal Yapı……….35

2.2.2.1. Modernite………...35

(9)

2.2.2.3. Demokratikleşme………...41

2.2.2.4. Endüstrileşme………...42

2.2.2.5. Göç ve Şehirleşme……….46

2.2.2.6. Kadının Toplumsal Statüsündeki Değişim……….……...47

2.2.2.7. Teknolojik Kazanımlar………..49

2.2.2.8. Terziler ve Tasarımcılar………...51

2.2.2.9. Tüketim Toplumu………...………...55

2.2.3. 1850 ve 1950 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Giysi Modası………...57

2.2.3.1. 1850-1874 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Giysi Modası………...57

2.2.3.2. 1875-1899 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Giysi Modası………...72

2.2.3.3. 1900-1924 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Giysi Modası………...78

2.2.3.4. 1925-1950 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Giysi Modası………...84

2.2.4. 1850 ve 1950 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Sanat, Toplumsal Yapı ve Moda EtkileĢimi………..…...92

BÖLÜM III ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ 3.1. Araştırmanın Modeli………..………105

(10)

3.3. Araştırmanın Örneklemi………105

3.4. Varsayımlar ( Sayıltılar)………...….106

3.5. Kapsam ve Sınırlılıklar………..………106

3.6. Veri Toplama ve Veri Analiz Teknikleri………...……107

3.7. Araştırma İle İlgili Tanımlar………..107

BÖLÜM IV DEĞERLENDĠRME VE SONUÇ………...………..111

(11)

RESĠMLER LĠSTESĠ

Sayfa No Resim- 1: Paris‟te bulunan dünyaca ünlü Gotik mimarisinin en güzide

örneklerinden Notre Dame Katedrali………...8

Resim- 2: Notre Dame Katedrali‟nin Batı Cephesi………..9

Resim- 3: Tarihi Fransız Şatosu Versay Sarayı‟ndan bir görünüm………...11

Resim- 4: Raphael Sanzio‟nun „„Atina Okulu‟‟ adlı eseri……….12

Resim- 5: Michelangelo Merisi da Caravaggio………..13

Resim- 6: Leonardo da Vinci‟den Rönesans dönemine ait iki tablo………..13

Resim- 7: Romantizm dönemi sanatçılarından İspanyol Ressam Goya/ Okuma 1820- 1821………...15

Resim- 8: Francois Millet/ Tarlada Ürün Toplayan Kadınlar………16

Resim- 9: Gustave Courbet/ Kasabanın Genç Kadınları………17

Resim- 10: Renoir/ Tekne Partisinde Öğle Yemeği………..….18

Resim-11: Van Gogh/ Tohum Serpen Adam ve Güneş………...19

Resim- 12: Art Nouveau Sanat Akımının Yansıtan Tasarımlar……….20

Resim- 13: Morris/ Tekstil Desen Dizaynları………21

Resim- 14: Art Nouveau etkisinde giysi tasarımı………..22

Resim- 15: Art Nouveau etkisinde mobilya tasarımları……….23

Resim- 16: İç mimari tasarımında Art Nouveau akımı………..23

Resim- 17: İç mimari tasarımında Art Nouveau akımı………..24

(12)

Resim- 19: Edvard Munch/ Çığlık Tablosu………...20

Resim- 20: Umberto Boccioni/ Kaupunki Kohoaa………27

Resim- 21: Gino Severini/ Dansçı………..27

Resim- 22: Pablo Picasso/ The Yellow Sweater………28

Resim- 23: Emil Filla/ Çizgi Roman Diyarı………...29

Resim- 24: Konstrüktivizm‟in önemli ressamlarından Viladimir Tatlin eseri Marinaio Tablosu……….…30

Resim- 25: Bauhaus Binası- Walter Gropius yeni okul binasını 1925'te Desau‟da tasarladı. Modernizmin sembolü haline gelmiştir……….31

Resim- 26: Hemşire Radyo, 1937‟de Japon heykeltraş İsamu Noguçi tarafından bebek odası için tasarlanan telsiz, stilize bir hemşire kafası………32

Resim- 27: Hannah Hönch/ Cut with the Kitchen Knife……….……..32

Resim- 28: Salvador Dali/ Illumined Pleasures (Aydınlanmış Zevkler)………...….33

Resim- 29: Salvador Dali/ Galatea of the Spheres (Kürelerin Galateası)…………..34

Resim- 30: Modernite ve Burjuva Yaşamı (İngiltere)………...36

Resim- 31: Modernite ve Burjuvazi Yaşamı (Paris)………..36

Resim- 32: XIX. yüzyıl modernite anlayışının etkisiyle tasarlanmış giysi örnekleri………..37

Resim- 33: XIX. yüzyıl ilk yarısına ait üst sınıf giyimi……….38

Resim- 34: Sanayi Devrimi sonrası XIX. yüzyıl burjuva erkek giyimi……….39

Resim- 35: XIX. yüzyıl ikinci yarısı burjuva kadın ve erkek giyimi modası………40

Resim- 36: Spinning Jenny iplik büküm makinesi……….44

(13)

Resim- 38: 1846‟da icad edilen ilk dikiş makinesi………45

Resim- 39: I. Dünya Savaşı yıllarında haberleşmede çalışan kadın işçiler…………48

Resim- 40: XX. yüzyıl „„Yeni Kadın‟‟ imajı ve yaşantısı………..49

Resim- 41: İlk Singer Dikiş Makinesi 1851………...50

Resim- 42: Charles Frederik Worth………...52

Resim- 43: Charles Frederik Worth ve Karısı………53

Resim- 44: XIX. yüzyıl kadın giyimini anlatan Monet‟e ait bir eser……….58

Resim- 45: 1850‟lerin başlarında iç eteklerin çokluğuyla korunan tipik günlük giysi örneği………..59

Resim- 46: Mrs Amelia Bloomer, 1850……….60

Resim- 47: Krinolin Örnekleri………...61

Resim- 48: Krinolin aşırılığı………..62

Resim- 49: 1860‟ların aşırı kabarık etekli bayan giysisi………62

Resim- 50: Krinolinli Kadın ve Çocuk Giyimi………..63

Resim- 51: Yarım Krinolin Örneği………64

Resim- 52: Yarım Krinolinli Giysi Örneği………65

Resim- 53: Yarım Krinolinli Giysi Örneği………65

Resim- 54: Yarım Krinolinli Giysi Örneği………66

Resim- 55: Yarım Krinolinli Giysi Örneği………66

Resim- 56: Kalça Yastıkları………...67

(14)

Resim- 58: Paris Arkalı Giysi Örneği………68

Resim- 59 : Saç Biçimleri, 1870………70

Resim- 60: Kadın Ayakkabı Modelleri………..70

Resim- 61: XIX. yüzyıl erkek giyimi……….71

Resim- 62: „„Langtry‟‟ tarlatan modelleri………..73

Resim- 63: 1870- 1880 arası kullanılan korseler………...74

Resim- 64: 1870- 1880 Giysi Modası………74

Resim- 65: 1870- 1880 Kadın Giyimi………75

Resim- 66: Erkek ve kadın bisikletçi kostümü, 1878- 1880………..76

Resim- 67: Estetik Giysi………77

Resim- 68: Renoir‟nın „„Şehirde Dans‟‟ı………...78

Resim- 69: Kral VII. Edward Dönemi Kadın Giyimi………79

Resim- 70: Golf oynayan kadınlar………...80

Resim- 71: Ala garson Saç Modeli………81

Resim- 72: 1920 ayakkabı modelleri……….82

Resim- 73: 1920‟ li yılların kadın giysi modası………83

Resim- 74: İsveçli yıldız Greta Garbo………84

Resim- 75: Chanel Giysi Tasarımları……….86

Resim- 76: Asimetrik kesim detaylı giysi tasarımları………87

(15)

Resim- 78: Çarliston Modası………..89

Resim- 79: Chiristian Dior 1947 New Look………..90

Resim- 80: 1940‟ li yıllar kadın giyimi………..91

Resim- 81: 1950‟ li yıllar kadın giyimi………..91

Resim- 82: The Colorful Life of Sonia Delaunay………..95

Resim- 83: Idiosyncratic Fashionistas of Sonia Delaunay……….96

Resim- 84: Elsa Schiaparelli Tasarımları………...97

Resim- 85: Fransız Ressam Renoir‟den eserler……….98

(16)

GĠRĠġ

Giyinme ve örtünme ihtiyacı, insanoğlunun varolduğu günden beri en temel ihtiyaçlarımızdan birisi olmuştur. Tarihsel süreç içerisinde toplumların giyim kültürünü incelediğimizde görüyoruz ki, insanoğlunun toplum yaratma sürecinden bugüne kadar uzun bir zaman dilimi söz konusudur. Giyinme olgusu, çağlar boyu insanoğlu için sınıfsal olarak ayırt edilebilmek ve kabul görülebilmek adına gerçekleştirilen bir davranış biçimi halini almıştır.

Bu davranış biçimiyle paralel olarak iletişim yani fikir aktarmak, paylaşmak ve bunu bir zeminde kullanmak da toplumsal düzeni oluşturan ihtiyaçların başında gelir. İnsan topluluklarının birarada varolabilme, ortak paylaşım alanları oluşturma ve buradan aldığı güç ile medeniyetler kurabilme yetisini görmekteyiz. İletişim ise bu sistemler bütünün merkezinde yer almaktadır. Bireyselliklerin güvencesini de bu anlaşma biçimi korumaktadır. Sanat diye benimsediğimiz ve ifade etme, irdeleme, yaratma, ilerleme olgularını içinde barındıran insani üretim şekli, iletişimin günümüze kadar olan çağlar içinde olgunlaştırdığı ve etkinleştirdiği bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Balkır, 2008:10).

Resim sanatının içinde yer alan insan figürünü, birçok ressam hacimsel olarak ifade ederken insan bedenini giysinin formuyla belirtmeyi tercih etmiştir. Giysi seçimi ise giyenin statüsünü, sınıfsal konumunu ve buna benzer birçok ayrıntıyı yansıtmaktadır. Giyinme ihtiyacı ve resmetme eylemi, farklı dönemlerde insanların toplumsal hiyerarşide konumlarını ortaya koyabildiği düşünsel bir sonuçtur. Giyinme ve resmetme dürtüsüyle ortaya konan ürünler, eserler geçmiş dönemleri, toplulukları, tarihi olayları anlamamızı sağlayan referans kaynakları olmuşlardır.

Batı Dünyası‟nda yaşanan Fransız Devrimi‟yle toplumsal bir dönüşüm yaşanmış ve toplumun her alanını, toplumsal sınıfların tamamını etkisi altına almıştır. Devrimle beraber insana verilen değerin artmasıyla sanatçıya ve sanatına verilen önem de artmıştır. Sanatçı, sanatıyla toplumu etkileyen ve yönlendiren bir unsur olarak görülmeye başlanmıştır. Sanat adına XIX. yüzyıl bir dönüm noktasıdır. Batı Dünyası‟nın sanata yüklediği anlam önceki dönemlere göre farklı nitelikler

(17)

taşımaya başlamıştır. Sanat, din ve kilisenin zorunlu yaptırımlarından, boyunduruğundan kurtulmuş, daha özgür bir hal almıştır.

XIX. yüzyılın Gerçeklik (Realizm) akımının, gerçeğin nasıl yansıtılması gerektiği üzerine yeni bir konsepti olduğunu görürüz. XIX. yüzyılda artan sanayileşmeyle birlikte gitgide daha hızlı değişen gerçeklik üzerine yepyeni bilgiler edinilmiş, gerçeklik hakkındaki düşünceler, anlayışlar tamamen farklılaşmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında gördüğümüz gerçekçi resim üslubu, toplumsal koşulları resmin içine katmışlardır. Sanayi Devrimi‟nin sonuçları, XIX. yüzyıl ortalarından itibaren Batı ülkelerinde göz ardı edilemez hale gelmiştir. Batı insanı, varoluş açısından makinenin bağımlısı olmuş ve üretim çarkının küçük bir dişlisi haline gelerek kapitalizmin gelişmesine refakat etmiştir. Sanat ise bu hareketli günlere çok farklı tepkiler vermiş ve farklı sanat akımlarının doğmasının yolunu açmıştır. Artık değişim her alanda, hızlı tüketim ve etki-tepki olgularıyla yaşanmaya başlamıştır (Krausse, 2005: 65).

Batıdaki sanayileşme, insan nüfusunu etkilemiş kırsaldaki işsizlik artmış, kırsal nüfus şehirlere göç etmeye başlamış, bu durum metropolleri yaratmıştır. Metropol şehirlerin başında gelen Fransa‟nın başkenti Paris, sanatın ve sanatçının da başkenti halini almıştır. Paris şehri, Batı‟nın moda merkezi olmuştur. Doğal olarak sanat ve moda olgularının harmanlandığı bir düzen doğmuştur. Paris burjuva sınıfa için de cazibe merkezidir. XX. yüzyıla doğru ve sonrasında Paris ve Paris gibi Avrupa‟nın önemli başkentleri sanatçıları, burjuva ve işçi sınıfının birarada yoğurulduğu mekanlara dönüşmüştür. Büyük kent hayatının çeşitli yönleri İzlenimciler‟in tuvallerinde ölümsüzleşmeye başlamış ve sonraki sanat akımlarının öncülerinin tuvallerine de yansımayı sürdürmüştür.

XX. yüzyıl teknolojinin, sosyal bilimler ve fen bilimlerinin çığır açan gelişmeleriyle başlamıştır. Üstelik duygusal algı da kökünden değişmiş, sanata ve giyim anlayışına farklı bakış açıları getirerek modernleşmenin yolunu açmıştır. XX. yüzyıl yalnızca teknolojik gelişmeleriyle değil, yaşanan iki büyük Dünya savaşlarıyla da toplumları derinden etkilemiştir. XX. yüzyıl Batı Dünyası için sanat akımlarının ve giyim tarzındaki modanın çok hızlı değiştiği ve tüketildiği bir dönemin başlangıcı

(18)

olmuştur.

Tarihin en eski zamanlarından XX. yüzyıla kadar aynı bölgede yaşayan insanlar, aynı şekilde giyinmişler veya yaşadıkları döneme göre farklı sebeplerden aynı şekilde giyinmek zorunda kalmışlardır (Daynes, 2007: 4). Örneğin, Avrupa‟da Edward dönemi hanımları yürüyüşe çıkarken kalçalarını ve göğüslerini dışarı çıkık gösterecek „„S‟‟ şeklinde korseler takarlarmış. Oysa XX. yüzyılda yaşanan gelişmelerle birlikte göç olaylarının artmasıyla farklı bölge insanlarının bir arada yaşaması, kadınların sosyal ve aile hayatında söz sahibi olmaya başlamaları, sanayileşmeyle birlikte çalışmanın kutsal sayılması ve işçi sınıfından gelen insanların zenginleşerek sınıf atlaması gibi nedenlerle aynı bölge insanın giyimindeki uyum ortadan kalkmıştır. Bu durum ise giyim kuşam modasında çok hızlı değişimler doğurmuş ve tüketimi arttırmıştır.

(19)

BÖLÜM I 1.1. AraĢtırma Probleminin Tanımı

Modayı sürekli değişim anlamıyla ele alırsak, zaman içerisinde pek çok kez şekil değiştirdiği görülmektedir. Modadaki bu değişimler her zaman döneminin sosyal, toplumsal, sanatsal ve siyasi olaylarıyla paralellik göstererek zamanının yaşam biçimini yansıtmaktadır. Bu çalışmada XIX. yy ortalarından XX. yy ortalarına kadar ki tarihsel moda sürecinde Batı toplumlarındaki sanat anlayışı, toplumsal yapı ve moda etkileşimi ele alınmaktadır.

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Bu araştırmada amaçlanan, Batı toplumlarında 1850 ve 1950 yılları arasındaki yüz yıllık bir zaman dilimi içerisinde meydana gelen sanatı, toplumsal yapıyı ve modayı oluşturan öğeler arasındaki ilişkiyi ortaya koyabilmektir.

Bu temel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranacaktır.

1. Araştırmada belirtilen tarihsel süreç içerisinde Batı resim sanatının gelişim süreci nasıl ilerlemiştir?

2. Araştırmada belirtilen tarihsel süreç içerisinde Batı‟daki toplumsal yapı nasıl bir değişim süreci geçirmiştir?

3. Araştırmada belirtilen tarihsel süreç içerisinde Batı toplumlarındaki sanat akımlarının ve toplumsal yapının giysi modası üzerindeki etkileri nelerdir?

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Giyinme alışkanlıkları, toplumlar ve toplumların yaşadıkları dönemler hakkında bilgi vermede yol göstericilerdir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından XX. yüzyılın ilk yarısına kadarki geçen sürede Batı dünyasını oluşturan toplumların yaşayış biçimlerini, düşünce yapılarını anlamada giysi modasına bakış açılarını incelemek açısından bu çalışma önem taşımaktadır.

(20)

Bu araştırmanın, 1850 ile 1950 yılları arasında Batı‟daki sanat anlayışının ve toplumsal yapının, giysi modasının değişimi ve gelişimi üzerindeki etkisini anlamada yarar sağlayacağı düşünülmektedir.

1.4. Konu Ġle Ġlgili AraĢtırmalar

Bu araştırmanın konusuyla ilgili bulunan bazı araştırmalar, konuyu anlamada yardımcı olacağından özet olarak sunulmuştur.

İMRE 2011‟de „„Tarihsel Gelişim İçerisinde Moda, Ayakkabı ve İnsan İlişkileri‟‟ adlı çalışmasında, ayakkabının dönemsel farklılıkları ve değişimleri tarihsel süreç içerisinde ele almaktadır.

YILMAZ‟ın 2011‟de „„Osmanlı Dönemi 19. yy Modası ve Değişimi‟‟ adıyla yaptığı çalışmasında, Osmanlı Sultanı II. Mahmut Dönemi‟nden başlayarak XIX. yy. sonuna kadar geçen dönemde Avrupa‟nın etkisiyle modernleşip değişim gösteren Osmanlı giyim modasını incelemektedir.

ERDÖNMEZ 2010‟da „„1900-1950 Yılları Arasında Değişen Kadın Ayakkabı Modasına Yönelik Bir Araştırma‟‟ adlı çalışmasında, kadın ayakkabı tasarımının kimlik kazandığı 1900-1950 yıllarında birçok etken ile kendi dilini yaratmış her toplumsal olay ve teknolojik gelişimle birlikte kendini yenileyen ayakkabı modasını ortaya koymaktadır.

BALKIR 2008‟de „‟19. Yüzyıl Resim Sanatında Görsel Anlatım ve Sosyal Oluşum Açısından Kostümün İncelenmesi‟‟ isimli çalışmasında, figüratif resim sanatı içinde aktarılan giysi kültürünü, XIX. yüzyıl döneminin sosyal yaşamı ve tarihsel oluşumları açısından değerlendirmektedir.

SAVCI‟nın 2008‟de „„Batılaşma Hareketlerinin Osmanlı Kadın Giysilerindeki Etkileri‟‟ adıyla yaptığı çalışmasında, Osmanlı‟nın . ve XIX. yüzyılları arasında Batılaşma hareketleri içerisinde kadın giyim kuşamındaki geçirdiği değişim incelenmektedir.

(21)

PEKTAŞ 2006‟da „„Moda ve Post Modernizim‟‟ adlı araştırmasında, modayı tüm yönleriyle incelemiş, modernizim – moda ve post modernizim – moda ilişkilerini ortaya koymaya çalışmaktadır.

LAVER‟in 2002‟de yapmış olduğu „„Costume and Fashion‟‟ adını taşıyan çalışmasında değişik yüzyıl aralıklarıyla, dönemin genel moda anlayışının kostüm ve giyinme alışkanlıkları üzerindeki etkisini belirlemeyi amaçlamıştır.

ROUSE‟un 1989 yılında yaptığı „„Understanding Fashion‟‟ isimli çalışmasında, giysi modasının tarihsel süreç içerisinde çeşitli etkenler sebebiyle nasıl değişikliklere uğradığını ve dönem giysilerinin özelliklerini ele almaktadır.

(22)

BÖLÜM II

1850 VE 1950 TARĠHLERĠ ARASINDA BATI TOPLUMLARINDA SANAT, TOPLUMSAL YAPI VE MODA ETKĠLEġĠMĠ

2.1. 1850 Öncesi Batı Toplumlarında Sanat, Toplumsal Yapı ve Moda EtkileĢimi

2.1.1. Ortaçağ Batı Sanatının Toplumsal Yapı ve Modayla Olan

EtkileĢimi

Ortaçağ olarak adlandırılan bu süre, Milattan Sonra 5. yüzyıl ve 15. yüzyıllar arasını kapsamaktadır. Bu dönem, 476‟da Roma İmparatorluğu‟nun çöküşünden Avrupa‟da Rönesans‟ın başlangıcı olarak kabul edilen 1500‟lere kadar olan uzun bir süreci oluşturmaktadır (Erol, 2006).

Ortaçağ sanatı, Hıristiyanlığın yayıldığı ülkelerde doğmuş ve onun hizmetinde gelişmiş olan dinsel nitelikli bir sanattır. Roma İmparatorluğunun 4. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul edişinin ilk zamanlarında, daha önceki inanışları olan putataparlığa dönülmesin diye resim yasak edilmiştir. İkon denilen İsa ve kutsal kişilere ait tasvirler, heykeller yakılıp kırılmıştı. Fakat, daha sonra İsa‟nın resimlerinin, insan eliyle yapılmamış olan modeline uygun olarak yapılmasına müsaade verilmiştir (Güvemli, 2005: 44).

Sanatın, kiliselerde doğru bir biçimde kullanımı sorunu, tüm Avrupa tarihinde büyük bir önem kazanmıştır. Bu sorun aynı zamanda Doğu Roma İmparatorluğunun, Latin papayı yadsımasına yol açan başlıca nedenlerden biri olmuştur. Bu dönemde tüm kutsal imgelere karşı olan ve putkırıcı bir parti vardır. 745 yılında putkırıcı parti üstün geldiğinde, Doğu Kilisesinde tüm kutsal sanat yasaklanmıştır. Fakat putkırıcıların karşısında olanlar, Latin papanın düşüncelerini tam olarak paylaşmıyorlardı. Onlara göre, imgeler yararlı olmaktan öte, kutsal sayılmaktaydılar (Gombrich, 1992: 98).

Kilisenin yasaklarıyla zamanla resim sanatının gelişimi durmuş ve bu durum mimari yapıtlara verilen önemi arttırmıştır. Resim konuları, mimaride tamamlatıcı bir

(23)

motif olarak görülmüştür. Ortaçağda renkli taşları yan yana dizerek yapılan mozaik resimler kiliselerin vazgeçilmez süslerinden olmuştur. Ayrıca yaş sıva üzerine sulandırılmış boya ile yapılan freskler resim sanatının devamını sağlamıştır. Yine bu çağda vitray adı verilen renkli camlarla resim yapma şekli, bol pencereli gotik tarzda yapılan kiliselerin özelliklerindendir (Kılıçkan, 1993: 118).

Bu çağda zengin sınıfın yaşadığı şatolar birer güvenlik ve saygınlık göstergesidir. Saygınlık ve zenginliğin bir diğer göstergesi de şatoları taçlandıran kuleler ve taçlardır. Zengin burjuvalar kentlerde „„sağlam ve güzel‟‟ diye nitelenen dönemin sanat akımı olan Gotik üslupta evler yaptırmışlardır. Ayrıca, Orta Çağ mimarîsinin en önemli örneklerinden biri olan gotik üslupta yapılmış katedraller, kilisenin denetiminin ve etkinliğinin bir simgesiydi. İnce taş oymalar, canlı heykeller, dönemin bol pencereli Gotik kilise ve katedralleri için parlak renkli vitraylar ve gökyüzüne yükselen kuleler; şiddetin, yoksulluğun ve hastalığın hüküm sürdüğü bir çağda dinî kurtuluşun ve cennetin gerçekliğini kanıtlamak isteyen Ortaçağ insanını yansıtıyordu. Gotik tarzı kullanılarak yapılan bu tür yapılara en önemli örnekler ise Notre Dame, Milano ve Köln Katedralleridir (Goff, 1999: 287).

Resim- 1: Paris’te bulunan dünyaca ünlü Gotik mimarisinin en güzide örneklerinden Notre Dame Katedrali

(24)

Resim- 2: Notre Dame Katedrali’nin Batı Cephesi

Kaynak: www.tr.wikipedia.org

Avrupa‟da Ortaçağın sonuna doğru özellikle X. ve XI. yüzyıllarda güvenliğin sağlanması ve barbar istilalarının son bulması barışı ve düzeni sağlamıştır. Güven ortamının sağlanmasıyla da ticaret, tarım ve kentleşme gelişerek siyasal örgütlülük oluşmuştur, bu oluşum otoriter bir sanat anlayışını da içermektedir. Özellikle gücü giderek azalan Roma İmparatorluğu ve papa tarafından yönetilen Hıristiyanlık; bu geniş yetki alanına karşı çıkan ulusal monarşiler; ki bunlar dönemin lord ya da prensleri, ticaretin doğurduğu kent devletler arasındaki yıllar sürecek egemenlik mücadelesi içerisine sıkışan sanat, uzun yıllar egemen olanın gücünü ve zevkini yansıtmış ve övmüştür. Büyük halk yığınlarının yaşamları sanatın ilgisi dışında bırakılmıştır. Daha sonra ise XII. yüzyılın sonlarında başlayan büyük karışıklık, tüm Avrupa‟yı etkisi altına almasıyla Yüzyıl Savaşları‟yla sanat uzun yıllar savaş kahramanlarının yaptıklarıyla ilgilenmiştir (Şimşek, 2000: 94).

2.1.2. Yeniçağ Batı Sanatının Toplumsal Yapı ve Modayla Olan

EtkileĢimi

Tarih çağlarının üçüncüsü olan Yeniçağ dönemi Erken Çağdaş Dönem olarak da bilinmektedir. Yeniçağ 1453‟teki İstanbul‟un fethiyle başlayıp, 1789‟daki Fransız

(25)

İhtilali‟ne kadar ki geçen süreyi kapsamaktadır. Yeniçağ, siyasal ve toplumsal düşünüşü, Ortaçağın dinsel siyasal düşünüş biçiminden kurtarıp, çağımızın bilimsel siyasal düşünüşüne ulaşmak yolunda atılmış adımlardan oluşur. Bu nedenle de Yeniçağ‟da dinsel öğelerle bilimsel öğelerin yan yana bulunduğu görülmektedir (Şenel, 1996: 275).

Bu dönemde siyasal ve sosyal alanda, Avrupa'da feodalitenin güç kaybetmesi ve merkeziyetçi krallıkların güç kazanması, Doğu'da Osmanlı Devleti‟nin önce yükselme, daha sonra da duraklama ve gerileme dönemlerini yaşaması, A.B.D‟ nin kurulması, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‟nin yayınlanması ve cumhuriyet yönetimine geçilmesi ile Ortaçağ‟daki sınıf farklılıklarının değişime uğraması gibi gelişmeler yaşanmıştır (Sanal, 2012).

Coğrafi keşiflerle beraber sömürgeciliğinde ortaya çıkmasıyla Avrupa ekonomik açıdan güç kazanmış ve bu durum Avrupa‟nın Osmanlı Devleti‟ne bağımlılığını bitirmiştir (İslamoğlu, 1997: 53).

Avrupa‟da, toplum hayatında burjuva sınıfının zenginleşmesi ve saray hayatının alabildiğine gelişmesiyle daha önceki devirlerden çok farklıdır. Bu dönemde, resim sanatının başlıca konusu saray hayatı olmuştur. Özellikle Fransa‟da zevk ve sefahat, konakların, sarayların döşenmesinde süse ve şatafata düşkünlük bir yandan Rokoko ve Barok zevkini besliyor, öte yandan sanat kollarının gelişmesini sağlıyordu. Barok her çevrenin benimsediği bir dönem üslubu niteliğindeyken, Rokoko ise Fransa‟dan başka ülkelere yayıldığı zaman bile saraydan saraya sıçrayarak bir „„moda‟‟ olarak kalmaktaydı (İpşiroğlu, 1977: 142).

Barok, tam belirlilikten kaçınır. Ayrıntıların seyirci tarafından tahmin edilebileceği yerlerde her şeyi söylemek istemez. Barok‟ta güzellik, tamamıyla kavranabilecek belirliliğe bağlı değildir, tersine, daima kavranılamaz bir yön vardır. Özellikle mimarideki Barok anlayışında kolay anlaşılır, tamamıyla cepheden ya da profilden görünüşler ortadan kalkmış, ifade, beklenmedik görüntülerde aranmıştır. Versay Sarayı, Barok mimarisinin en tipik örneklerindendir (Wölfflin, 1990: 234).

(26)

Resim- 3: Tarihi Fransız ġatosu Versay Sarayı’ndan bir görünüm

Kaynak: www.tr.wikipedia.org

Avrupa‟da, Reform hareketleri başlamıştır. Kilise ve din adamları, düşünce dünyasında önemini yitirmiştir. Avrupa‟nın da kağıt ve matbaayı kullanmaya başlamasıyla fikirler insanlara ulaşmaya başlamıştır.

XV. yüzyıldan başlayarak İtalya‟da, Ortaçağ sanatının düşünceleri ve biçimleri terk edildi, Antik Yunan ve Roma sanatına dönüldü. Sanatçılar yeni şeyler keşfetmek için can atıyorlardı. Hekimlerle birlikte insan bedeninin gizlerini keşfetmeye, matematikçilerle birlikte geometri yasalarını çözmeye çalışıyorlardı. Bu dönemde dünya görüşü de çok değişmiştir (Sington, 2004: 27).

Bu çağda, „„yeniden doğuş‟‟ anlamına gelen Rönesans ile birlikte 15. ve 16. yüzyıllarda sanatta bir yenilenme ve canlanma gerçekleşmiştir. Avrupa‟da sanat ve

(27)

düşüncede özgürlük başlamıştır. Bu çağın hazırlanışı, gelişmesi uzun sürmüş fakat uyguladığı kurallar resim sanatının temeli olmuştur. Rönesans sanatı, klasik resim anlayışına örnek olmuş, bugüne değin her sanatçının öğrenmek zorunluluğunu duyduğu kuralları göstermiştir. Rönesans‟ta „„sanat sanat içindir‟‟ düşüncesi hakimdir. Sanatçı kişiliğinin önem kazanması Rönesans‟la başlamıştır. Bu dönemde, Ortaçağın aksine, sanatçı yapıtlarına imzasını koyabilmekte, yetenekleri ise tartışılabilmektedir. İtalyan Rönesans‟ının önemli ressamları ise Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Raphael Sanzio yaratıcılıkları sonucu çok güzel eserler ortaya koymuşlardır (Ergil, 1993: 74).

Resim- 4: Raphael Sanzio’nun ‘‘Atina Okulu’’ adlı eseri

(28)

Resim- 5: Michelangelo Merisi da Caravaggio

Kaynak:www.tekstildershanesi.com.tr

Resim- 6: Leonardo da Vinci’den Rönesans dönemine ait iki tablo

(29)

2.1.3. Yakınçağ Batı Sanatının Toplumsal Yapı ve Modayla Olan EtkileĢimi: Geç XVIII. Yüzyıl ve Erken XIX. Yüzyıl

Yakınçağ 1789 Fransız İhtilali ile başlayan ve şuan yaşadığımız zamanı da içine alan dönemdir. Bu başlık altında Yakınçağ‟ın başlamasına neden olan 1789 Fransız İhtilali‟nden IX. yüzyılın ilk yarısının sonuna kadar geçen sürede Batı‟da gerçekleşen sanatsal ve toplumsal gelişmeler konu edilmektedir.

Fransa‟daki Aydınlanma Çağı‟nın ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı‟nın etkisiyle ortaya çıkan sınıf farklılıkları ve özgürlükçü düşünceler Fransız İhtilali‟nin hazırlayıcısıdırlar. Fransız İhtilali sonucunda; feodalizm ortadan kalktı, egemen sınıf olan soylular ve rahipler güçlerini kaybettiler, üretici sınıf haklarına kavuştu. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi yayımlanarak insan hakları konusunda önemli adımlar atıldı (Sanal, 2009).

Bütün bu gelişmelerden sonra sanatçıların yaşam ve çalışma koşulları da değişmiştir. Akademiler ve sergiler, eleştirmenler ve sanattan anlayanlar, mimarın veya ressamın salt mesleği arasına bir ayrım sokmak için ellerinden geleni esirgememişlerdir. Başka bir yönden Sanayi devrimi, mekanik üretimi egemen kılarak el sanatları geleneklerini yıkmaya başlamıştır. Artık dükkanın yerine fabrika geçmiştir (Gombrich, 1992: 395).

Tarihte pek çok kez görüldüğü gibi, etkiyi yeni bir tepki izlemektedir. Ama bu kez bu tepki, yalnızca yeni bir üslup olmaktan öte insan yaşamının bütün alanlarını kapsayan, kesin bir bilinç değişimidir. Modern çağın başlangıcı, günümüzün dünya ve sanat görüşünün öncüsü, IX. yüzyıldaki ilk sanat akımı olan Romantizm, büyük önem taşımaktadır. Romantizm, esin kaynağını antik dünyanın klasik kültür yapıtlarından değil, kişinin kendinde, duyularda, ve düş gücünce bulmaktadır. Sanatsal başarı, şimdiye kadar varolmayan şeylerin bulunmasında değil, sanatçının kendini anlatmasında, kendi duygularını dile getirmesinde aranmaktadır (Sanat Tarihi Ansiklopedisi, 1981: 582).

Romantizm sanat anlayışı, konuları daha çok duygusal yönden ele alır. Genellikle manzara ve toplum yaşantısını ele alan bu grubun sanatçıları, doğa ve

(30)

insan sevgisini belirtmeye çalışmışlardır (Kılıçkan, 1993: 120).

Klasik üslup ressamları; ideal, herkes için doğru, mekteplere ve şahıslara hakim bir güzelliğe inanıyorlardı. Oysa ki Romantizm, estetiğini şahsi duygulara dayatıyordu. Ayrıca, klasik sanatçı, eski devre aşıktır, Ortaçağı küçük görür. Romantik ise Yunan ve Latin kültürünün uzun baskısından bezgindir, onun hülyası sevinçle Gotik yüzyılların karanlık çağlarına dönmektedir (Toprak, 1952: 185).

Resim- 7: Romantizm dönemi sanatçılarından Ġspanyol Ressam Goya/ Okuma 1820- 1821

(31)

2.2. 1850 ve 1950 Arasında Batı Toplumlarında Sanat, Toplumsal Yapı ve Moda

2.2.1. 1850 ve 1950 Tarihleri Arasında Batı Resim Sanatı 2.2.1.1. Realizm (Gerçekçilik)

Sosyoekonomik yapılanmalardaki değişim ve dönüşümler, yeni sanat akımlarını ortaya çıkaran temel dinamiklerdir. XIX. yüzyılın başlarında belirginleşen gerçekçilik, XIX. yüzyılın ikinci yarısında önce Fransa‟da, sonra da bütün dünyada olgunlaşmış ve eleştirel bir boyuta kadar genişleyerek resim anlayışının temelinden değiştiği bir çağ olmuştur. Resim, bu devirden itibaren zenginlerin emrinde, salonları süslemek, aile büyüklerinin portrelerini duvarlara asmak gibi mimarlığa yardımcı bir süsleme sanatı, bir fotoğraf vazifesi görmekten çıkıyor, kendi kendine yönelmiş bir bağımsız sanat olma değerini kazanıyordu (Şimşek, 2000: 197).

XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar kilisenin boyunduruğundaki sanat anlayışı, bilim ve tekniğin doğa kuvvetlerine egemen olmaya başlaması ve endüstrinin topluma refah bakımından yeni olanaklar sağlamasıyla yerini realist görüşlere bırakmıştır. Realizm doğayı ve toplum hayatını olduğu gibi yansıtmayı amaçlamaktadır. Realizm‟i en iyi betimleyen ressamlardan Gustave Courbet ve Francois Millet, estetiği değil gerçeği arayarak eserlerine yön vermişlerdir (Turani, 1997: 556).

Resim- 8: Francois Millet/ Tarlada Ürün Toplayan Kadınlar

(32)

Resim- 9: Gustave Courbet/ Kasabanın Genç Kadınları

Kaynak: www.onokartwordpress.com

Geleneğin parçalanması, sanatçı kişilere sonsuz bir olanaklar alanı açıvermişti. Manzara veya geçmişe ilişkin dramatik sahneler çizip çizmemek, klasik yazarlardan konular seçip seçmemek ya da romantik ustaların hayal dolu üslubunu uygulayıp uygulamamakta artık özgürdüler (Gombrich, 1992: 397).

2.2.1.2. Empresyonizim (Ġzlenimcilik)

Empresyonizme göre açık havada bulunan eşyaların, renk görünümleri, güneş ışığının şiddetinin değişmesiyle beraber, günün her saatinde değişir. Bu akımın kurucuları atölye çalışmalarından çok, açık havada çalışmaya önem vermişlerdir. Çünkü aradıkları canlı ve temiz renkleri gün ışığının parlaklığında bulmuşlardır (Kılıçkan, 1993: 121).

Özellikle Fransız izlenimciler, güneşin renkleri arasında bulunmayan renkleri paletlerinden atarlar. Kahverengi tonlar terk edilir. Kompozisyonda her türlü yapay

(33)

düzlemden kaçılır, anlık konuların yakalanmasına yönelinilir. Resimdeki mekan derinliği, ışık oyunlarıyla saf güneş renklerinin içinde eritilir. (Sanat Tarihi Ansiklopedisi, 1981: 617).

Resim- 10: Renoir/ Tekne Partisinde Öğle Yemeği

Kaynak: www.artble.com

1874 yılında empresyonist ressamların Paris‟te ortak açtıkları bir sergide halk gördüklerine gülüp alay etmiştir. Sergi tam bir rezalet olmuş ve sergilenenler o dönem içinde kabul görmemiştir. Oysa empresyonizm, resim sanatı tarihindeki sürekli yeniliklerin hareket noktası sayılmaktadır (Güvemli, 2005: 99).

XIX. yüzyıl sanatının tarihi, hiçbir zaman, çağının en çok aranan veya en iyi ödenen ustaların tarihi olmayacak; tersine karşı-gelenekçi olma korkusuzluğunu ve inatçılığını gösteren, zamanın egemen geleneksel kurallarını eleştirerek, onları korkmadan didik didik eden ve sanatlarına yeni olanaklar yaratan bir küme dışarıda bırakılmış insanın sanatının tarihi olacaktır (Gombrich, 1992: 399).

İzlenimciler, bir anlık ışık titreşimleri içinde dünyayı görüp gösterme çabalarıyla sanata o güne kadar olmayan bir dünya görüşü getirmişlerdir.

(34)

Empresyonistler, ışığı kendi başına bir konu olarak alıp, doğadaki her şeyi ışık görüntüsü olarak göstermekle, Rönesans‟tan bu yana adım adım keşfedilen doğanın, üzerinde durulmamış bir yanını ortaya çıkarmışlardır (İpşiroğlu, 1977: 151).

Resim- 11: Van Gogh/ Tohum Serpen Adam ve GüneĢ

Kaynak: www.artposter.com

2.2.1.3. Art Nouveau

XIX. yüzyılın sonuna geniş bir çerçeveden bakıldığında büyük bir refah dönemi olduğu görülür. Fakat kendilerini toplumun dışına itilmiş gören sanatçılar, kitlenin benimsediği eğilim ve yöntemlere gittikçe daha da yabancılaşmışlardır. Özellikle İngiltere‟de sanatçılar, sanayi devrimi sonucu el sanatlarında görülen gerilemeden çok üzüntü duymaya başlamışlar ve bir zamanlar belirli bir anlamı ve soyluluğu olmuş ama şimdi makinelerle üretilip ucuza alınan süslemelerin gösterişli taklitlerinden tiksinmişlerdir. John Ruskin ve sanatçı, şair ve sosyal eleştirmen olan William Moris gibi kişiler, sanatların ve mesleklerin yenileştirimini; dizi halinde üretilip piyasaya sürülen ucuz malların yerini bilinçli ve zeki bir el işinin almasını düşünmüşler ve bu yenilenmenin Ortaçağ geleneklerine dönülerek sağlanabileceğini ummuşlardır. Bu sanatçılar, çizim duygusuna ve her gerecin kendine özgü

(35)

olanaklarına dayanan bir „„Yeni Sanat‟‟ için çırpınmışlardır. Bu yeni sanatın bayrağı, ancak XIX. yüzyılın son on yılı içinde çekilebilmiştir (Gombrich, 1992: 426).

Endüstriyel kütle üretimine şiddetle karşı çıkan William Morris, endüstrileşmenin kirlilik, düşük kalite gibi olumsuz sonuçlarını gözlemlemiştir. Morris‟in arzuladığı, yüksek estetik düzeyde zanaat işi ürünlerdir. Tarihselciliğin dekoratif aşırılığına karşı, doğal süslemeleri, malzemeleri ve net yapısal formları öne sürmüştür. Duvar kağıdı motiflerinde Morris doğaya ve el işçiliğine dönüşü savunmuştur. Morris‟in tasarım uygulamaları Red House ile başlamış bu projeyle birlikte Morris&Co. 1861‟de mobilya parçaları, doğal boyanmış giysi, desenli çiniler gibi üretimlerle hayata geçmiştir. Morris ile filozof, sanatçı dostlarının birlikte ortaya koydukları teoriler, 1888‟de kurulan „„Arts & Crafts‟‟ topluluğu gibi sanatsal loncalar için bir model olmuştur. Tarihselciliği reddeden, el işçiliğine dönen, tasarım pratiği içinde sanata ağırlık veren, doğadaki basit, organik formlara yönelen Arts and Crafts hareketi, Art Nouveau ve Bauhaus hareketleri üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. Art Nouveau hareketi hem geriye, hem ileriye bakmayı mümkün kılmıştır. Art Nouveau hareketi, organik çiçek ve bitki motiflerini kullanan, asimetrik ve stilize edilmiş, doğal biçimlerin doğadaki büyümeyi temsil ettiğini savunan bir akım olmuştur (Sağocak, 2003: 31).

Resim- 12: Art Nouveau Sanat Akımının Yansıtan Tasarımlar

(36)

Resim- 13: Morris/ Tekstil Desen Dizaynları

Kaynak: www.wikipedia.org

Art Nouveau akımının çeşitli versiyonlarında simgeci yansımalar ve imajlarında kendi içine kapalı ve uyumlu bir sanat dünyasına duyulan derin bir özlem vardır. Ancak Art Nouveau kendini, dışavurumcu ve simgeci imajlarla kurulan karanlık dünyalara kıyasla, tamamen güzelliğe atfetmiş estetikçi bir sanat akımıdır, Romantizmle akrabadır. Akımın Almanca‟daki „„Jugendstil‟‟ (Genç Stil) adı, 1896‟da Münih‟te çıkmaya başlayan ve bu üslubun eserlerini ilk kez yayımlayan Jugend (Gençlik) dergisinin isminden gelmektedir. Jugendstil, hızla uluslararası bir akıma dönüşmüştür. Süslemeci, dekoratif akımın Fransa‟daki adı „„Art Nouveau‟‟ (Yeni Sanat) olmuştur; Avusturya‟da „„Sezessionsstil‟‟ (Ayrımcı Stil); İtalya‟da ise „„Stile Liberty‟‟, İspanya‟da „„Modernista‟‟ olarak anılmıştır. Art Nouveau akımının sanatçıları, güzellik uğruna çalışmışlar, „„sanat için sanat‟‟ yapmışlar ve modern sanatın doğmasında öncü olmuşlardır (Krausse, 2005: 83).

Art Nouveau özellikle kumaş, kuyumculuk, mobilya, duvar kağıdı gibi uygulamalarda etkili olmuştur. Yeni malzemeye yönelen ve tarihselciliği reddederek evrensel bir stil arayışında olan Art Nouveau, organik süslemeler ve fonksiyon arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya çalışırken endüstriye karşı sanat yapıtında kültürel ve sosyal birliği savunarak yüksek sanatsal idealler öne sürmüştür. Fakat bu hareket sonunda, sosyal sınırlamalara takılmış; şehirlerdeki üst düzeyi hedefleyen, oldukça pahalı ve pazara giremeyen bir stil olarak kalmıştır (Sağocak, 2003: 35).

(37)

Resim- 14: Art Nouveau etkisinde giysi tasarımı

(38)

Resim- 15: Art Nouveau etkisinde mobilya tasarımları

Kaynak: www.wikipedia.org

Resim- 16: Ġç mimari tasarımında Art Nouveau akımı

(39)

Resim- 17: Ġç mimari tasarımında Art Nouveau akımı

Kaynak: www.nothingnouveau.tumblr.com 2.2.1.4. Fovizm (Yırtıcılık)

XIX. yüzyılın sonuna gelindiğinde hem gerçekçilik, hem doğalcılık, hem de simgecilik hangi yandan bakılırsa bakılsın, bütün olanaklarını tüketmiş bir durumdadır. Ancak, yavaş yavaş bütün ülkelerde, sanat tarihindeki gelişmeyi sürdüren kıpırtılar görülmeye başlamıştır. Bu doğrultuda ilk hareket olan fovizm, Paris‟in 1905 Sonbahar Sergisi‟nde ortaya çıkar ve „„vahşi hayvanlar‟‟ın bir saldırısı gibi görülür (Sanat Tarihi Ansiklopedi, 1981: 643-652).

Fovizm‟e göre gerek ışık, gerek mesafe, resimde yalnızca temiz ve düz renklerle gösterilir. Resim, temiz ve arınmış bir sadelikte olmalıdır. Fovizm, resimde o zamana kadar bellenmiş değerlerin büyük kısmını yok sayar. Derinlik hissini, ışık ve gölgeyi, kabartma tesirini, kenar çizgilerindeki tesiri renk şiddeti ve çizgi oyunlarıyla elde etmeyi amaçlar. Fovist harekette öne çıkan ressamların başında Henry Matisse ve Andre Derain dikkati çekmektedir (Güvemli, 2005: 120).

(40)

Resim- 18: Henry Matisse/ Kırmızının Ġçindeki Tatlı Harmoni

Kaynak: www.gorselsanatlar.org

Fovizm, resmin en basit öğeleri olan renk ve çizgi unsurlarını kullanarak, resim sanatını her türlü fikir ve felsefeden uzak, kendi içine yönelmiş bir sanat haline getirmekte önemli bir adımdır.

2.2.1.5. Ekspresyonizm (Anlatımcılık- DıĢavurumculuk)

Doğanın olduğu gibi, temsili yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı XX. yüzyıl sanat akımıdır. Politik istikrarsızlık ve ekonomik çöküntü ortamında Almanya‟da ortaya çıkmıştır. Bu sanatın amacı, sanatçının duyguları ve iç dünyasını renk, çizgi, düzlem ve kütle aracılığıyla dışavurmasıdır. Sanatçı bu duyguları daha iyi yansıtabilmek için geleneksel kuralların dışına çıkarak gerçeğin biçimini bozma yöntemini kullanır ve sanatçının özel duygularına dayanmaktadır (Sanal, 2012).

Bu akımın yalnız sanatsal değil, aynı zamanda düşünsel açıdan da kendine özgü temelleri vardır. Dışavurumculuk bir yandan imparatorluğun doğrultusundaki bir kültüre karşı bir başkaldırma, bir yandan da topluma yöneltilmiş bir suçlamadır. Bu akımın sanatçıları kendilerini ezen ızdırapları sanatlarına sokmuşlar, haksızlıklara karşı olan isyanlarını yeni bir renk ve biçim görüşleriyle anlatmak istemişlerdir. Yapıtlarında kadın vücutlarını çekinmeden çirkinleştiriyorlar; insan yüzlerini

(41)

korkunç, iğrenç ifadeli karnaval maskeleri halinde yapıyorlardı (Kılıçkan, 1993: 125).

Resim- 19: Edvard Munch/ Çığlık Tablosu

Kaynak: www.wikipedia.org 2.2.1.6. Fütürizm

XX. yüzyılın ilk yarısında „„modern sanat‟‟ kendini iyiden iyiye kendini göstermeye başlamıştır. „„Modern sanat‟‟ deyince, genellikle, geçmişin gelenekleriyle tüm bağlarını koparmış ve o ana dek hiçbir sanatçının yapmayı bile düşlemediği şeyler yapmaya çalışan bir sanat düşünülür (Gombrich, 1992: 442).

Fütürizm modern yaşamı, modern yaşamın süratliliğini, makinenin modern hayata getirdiği hareketi göklere çıkarmakta ve „„süratin güzelliği‟‟ni övmektedir. Fütürizmde yapılmak istenen şey, evrendeki hareketin bir anını tespit etmek değil; hareketin kendini duyurmaktır. 1909 yılında İtalya‟da ortaya çıkan, geçmiş ve geleneksel görüşleri reddeden bir akımdır. Savaş, isyan, yaşamın sağlıklı adaletsizliğini göklere çıkarmaktadır. Fütürizm, Faşist Partisi‟nin sanatı olarak ilan edilmiştir. Fütürizmin parti sanatı olarak kabul edilmesidir ki, bu sanat anlayışının Avrupa için önemini yitirmesine neden olmuştur (Turani, 1997: 600).

(42)

karşıtı hareketsizliği içerdiği için, fütürizm kübizmi suçlar. Fütürist resim, dinamizm ilkelerini sergilemelidir ve karşılıklı iç içe geçiş sürecini, ardışık kaynaşmayı kendine konu edinir (Sanat Tarihi Ansiklopedisi, 1981: 658).

Fütüristler daha çok fırtınalı denizler, son hızla giden otomobiller, dansözler gibi hareketli konuları seçmişlerdir (Kılıçkan, 1993: 126).

Resim- 20: Umberto Boccioni/ Kaupunki Kohoaa

Kaynak: www.wikipedia.org

Resim- 21: Gino Severini/ Dansçı

(43)

2.2.1.7. Kübizm

XX. yüzyıl içinde doğan ve önemli ölçüde etkinlik kazanan bir akım olan kübizm, Fransız ressam Cezanne‟nin doğadaki her şeyin geometrik bir biçimle ifade edilebileceği fikrinden kaynak almaktadır. Klasik anlamdaki form anlayışına tam anlamıyla arkalarını dönen kübistler, görünen nesne veya nesnelerin direkt bir tasvirini değil, onların değişik bölüm ve görüntülerinin bir araya getirilmesinden oluşmuş bütünü eserlerine aktarmayı hedeflemişlerdir. Bu akımın en büyük ve ünlü temsilcilerinden bazıları ise Pablo Picasso, Paul Cezanne, Salvador Dali, Emil Filla ve Leonardo Da Vinci‟dir (Beksaç,1995: 116).

Resim- 22: Pablo Picasso/ The Yellow Sweater

(44)

Resim- 23: Emil Filla/ Çizgi Roman Diyarı

Kaynak: www.cizgidiyari.com

Kübizmci ressamların çoğunlukla bilinen motifleri gitarlar, şişeler, yemiş tabakları veya bazen de insan figürleridir. Bu gibi herkesce bilinen ve tanınan motifleri seçmelerinin nedeni ise bu motifler içinde, değişik bölümler arasındaki ilişkiyi anlayarak, seyircinin yönünü daha rahat belirleyebilmesidir (Gombrich, 1992: 455).

Kübizmde, doğa formlarını düşünceyle parçalayarak irili ufaklı geometrik biçimlere dönüştürüp, bunları resim yüzeyine paralel planlarla yan yana, üst üste getirerek yeniden düzenlendiği görülür. Bu düşünceyle ortaya çıkan sanat yapıtı doğanın taklidi olmaktan çıkıp sanatçının düşüncesinde yarattığı özerk bir yapıt olmaktadır. Böylece soyut sanat doğuyor diyebilmekteyiz. (Ergil, 1993: 84).

2.2.1.8. Bauhaus

XX. yüzyılda, sanatın dünyası gerçekliğin karşısına konuluyordu ve soyutlama, daha iyi bir dünya ütopyasının simgesi haline geldi. İnsanlığı sanat aracılığıyla uyuma ve birliğe ulaştırma rüyasının gerçekleşebilmesi için iki temel koşulun yerine getirilmesi gerekiyordu: Birincisi, sanatın kendisi de uyumlu, net ve saf olmalıydı.

(45)

İkincisi, bu sanat toplumsal bir etki yaratabilmek için hayatın içine girmek, müdahale etmek zorundaydı. Bu nedenle, sanatçıların eylemliliği resimle sınırlı kalmadı; soyut düşünce mimaride ve ürün tasarımında (kütle üretiminde) kendine yer buldu veya daha net bir ifadeyle onların işlevselci yönlerinden ilham aldı. Hem gündelik hayatta kullandığımız eşyalar, hem de resimler tamamen kendilerine özgü prensipler ışığında tasarlanıyordu. Bu yaklaşım, görsel sanatlarda „„Konstrüktivizm‟‟adı alırken, uygulamalı sanatlarda „„İşlevselcilik‟‟ (Fonksiyonalizm) olarak tanımlanmıştır. Hollanda‟da 1917 yılında ilk kez yayınlanan „„De Stijl‟‟ (Stil) dergisi, Konstrüktivizm‟in ilkelerini yaygınlaştırmayı amaçlamıştır. „„Hayatla sanat arasında bir sentez‟‟in hayalini kuran tüm ressamlar, heykeltıraşlar ve mimarlar bu dergide yazı yazıyorlardı. 1919‟da Alman mimarı Walter Gropius tarafından kurulan Alman mimarlık ve tasarım okulu „„Bauhaus‟‟un etrafına kümelenen sanatçıların ideali de aynıydı (Krausse, 2005: 96).

Resim- 24: Konstrüktivizm’in önemli ressamlarından Viladimir Tatlin eseri Marinaio Tablosu

(46)

Eğitimde reformun başlangıcı sayılan Bauhaus,‟da ilk kez, elden makine üretimine geçişte teorik ve pratik yaklaşımlar akılcı bir biçimde, endüstri için tasarımcı eğitiminin temeline oturtulmuştur. Kütle üretiminin görsel dili konusunda kişilerin eğitilmesi gereğini gören Gropius, zanaat sürecine ilişkin teorileriyle William Morris‟in felsefesini temel almıştır. 1919 Bauhaus manifestosunda estetik ve sosyal ideallerin birbirine bağlanması gereği savunulmuştur. Gropius, 1919‟da „„Mimarlar, heykeltıraşlar, ressamlar hepimiz zanaata dönmeliyiz. Sanat bir meslek değildir. Sanatçı ile zanaatçı arasında önemli bir fark yoktur. Sanatçı yüceltilmiş bir zanaatçıdır‟‟ demiştir. Net bir ifadeyle Bauhaus, kütlesel üretimin estetik, sosyal, kültürel ilkelerini kucaklayan, öğrencilerine yeni teknoloji ile toplum vizyonunu veren, standardizasyonun nesnel değerlerini savunurken, teknolojiyi zanaat üretiminin insani boyutuyla birleştirmeyi hedefleyen bir fikir, bir idealdir (Sağocak, 2003: 69-72).

Resim- 25: Bauhaus Binası- Walter Gropius yeni okul binasını 1925'te Desau'da tasarladı. Modernizmin sembolü haline gelmiĢtir.

(47)

Resim- 26: HemĢire Radyo, 1937’de Japon heykeltraĢ Ġsamu Noguçi tarafından bebek odası için tasarlanan telsiz, stilize bir hemĢire kafası biçiminde

Kaynak: www. www.giannaparadiso.com 2.2.1.9. Dadaizm

Dadaizm‟in doğuşu, I. Dünya Savaşı koşullarının ve sonuçlarının içerisindedir. Dadaizm, hemen her şeyi denemekten yana olan, farklı tutumuyla, sanat tabularına karşı başlattığı hareketlilikle devrimci bir sanat anlayışı olarak da algılanmıştır. Ancak, savaşa, savaşın neden ve sonuçlarına, insanlığa yaşattığı acıya ve yıkıma bir karşı çıkış hareketi olduğu kesindir (Şimşek, 2000:175).

Resim- 27: Hannah Hönch/ Cut with the Kitchen Knife

(48)

1915 yılında Paris, New York ve Zürih‟te gelişmiş, sonra Almanya‟ ya sıçrayan bu sanat hareketinin yıkıcı bir yönü vardır, hatta sanatın ve her şeyin inkarı demektir. Dadaizm, toplumu bahane ederek sanatçının kendi kendisini yıkması olmuştur. Harabeleri üzerine de sürrealizm kurulmuştur (Güvemli, 2005: 149). 2.2.1.10. Sürrealizm (Gerçeküstücülük)

Sürrealizm, bilimsel biçimde bilinçaltının sırlı gücünü inceleyen ve yeni bir artistik duygululuğu ortaya çıkaran sanat akımıdır. Dadaizm gibi sürrealizm de her şeyi yok etme niyetindedir. Bu akıma göre Avrupa‟nın bütün değerleri (dinsel, ahlaki görüşler, aile anlayışı, milli devlet sistemi) yıkılmalıdır. Sürrealizm‟de mantığın yerini Freud‟un bilinçaltı, düş, sayıklama ve çıldırma hali almalıdır. Sürrealist düşünceyi benimseyerek hareket eden ünlü ressamların başında ise Salvador Dali, Yves Tangy, Rene Magritte, Max Ernest, Georgio de Chirico, Andre Masson, Joan Miro ve Man Ray gelmektedir (Turani, 1997: 612).

Resim- 28: Salvador Dali/ Illumined Pleasures (AydınlanmıĢ Zevkler)

(49)

Resim- 29: Salvador Dali/ Galatea of the Spheres (Kürelerin Galateası)

Kaynak: www.msxlabs.org

Dadaist hareket içinden filizlenen sürrealizm köklü olmuş ve bütün dünyada XX. yüzyılın en etkin sanat hareketlerinden birisi olarak büyük önem taşımaktadır. Sürrealizm, bilinç altında meydana gelen oluşumların dışa vurumunu yaratıcılığın ana eylemi haline getirmiştir. Sürrealizm de somut ve doğal biçimler kullanılmasına

(50)

ve soyutlamaya girilmemesine rağmen, ortaya konulan görsel bütün, alışılmışlığın dışında ve görülmesi mümkün olmayan, rüyalar ve dalınç hallerinin yansıması olarak şekillenen sahnelerdir (Beksaç, 1995: 124).

2.2.2. 1850 ve 1950 Tarihleri Arasında Batı Toplumlarında Toplumsal Yapı

2.2.2.1. Modernite

Modernite, Avrupa‟da yaklaşık olarak XVII. yüzyıl civarında ortaya çıkan, zamanla tüm dünyaya yayılan gelenek ile karşıtlık ve ondan kopuşun; bireysel, toplumsal ve politik yaşam alanlarının tamamındaki dönüşümü ya da değişimidir. Bireysel ve toplumsal hayatın her aşamasını derinden ve geniş bir açıdan değiştirmiştir. Anthony Giddens‟ göre moderniteyi özgün yapan niteliklerinden biri devamsızlık özelliğidir. Modernleşme ve modernizm ile ilişkili ama bunlara indirgenemeyecek bir kavramdır. Ortak bir bağlama dayansalar da tarihsellikleri ve ifade ettikleri anlam alanları bakımından birbirlerinden ayrılırlar (Giddens, 1990: 1).

XVIII. yüzyılda bilim, din ve felsefe alanlarında gerçekleşen „„aydınlanma hareketi‟‟ bireyin en güçlü yeteneği olan akıl ve düşünceyi öne çıkararak geleneksel toplum ve yapılarının ortadan kalkmasına neden olarak deney ve ispatı öne çıkarmıştır. Bu temel anlayışa bağlı olarak ortaya çıkan modernite fikri günlük hayatı geleneksel değerler ve yapılar üzerine inşa edilmekten çıkarmıştır. Geleneksel toplumda genellikle yaşla ve tecrübeyle elde edilen ve sınırlı olan anlatısal bilgi modern toplumda yerini bilimsel bilgiye bırakarak teknolojik gelişmeler, bilimsel keşifler ve sanayileşme gibi önemli değişikliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur (Pektaş, 2006 : 59).

Gelişen sanayileşmenin bir ürünü olan ortaya çıkan modern Avrupa burjuvazisi de XIX. yüzyıl dönemi boyunca, toplumun her alanında etkili olmaya başlayan modernite anlayışının yaygınlaşması ve gelişmesi bağlamında tarih sahnesinde önemli bir yere sahiptir. Avrupa toplumlarında, XVII. yüzyılda ortaya çıkan burjuva sınıfı, Batı dünyasının gelişmekte olan modern toplumsal sınıfını temsil ederek, modernitenin de yükselişini sağlamışlardır. Burjuva sınıfı, aristokrat sınıfın abartılı

(51)

ve gösterişli yaşamını reddederek kendi yaşam tarzlarında lüks fakat sade, modern ve işlevselliği temsil eden bir anlayış benimsemişlerdir (Hırst, 2011: 182).

Resim- 30: Modernite ve Burjuva YaĢamı (Ġngiltere)

Kaynak: www.wesleyanargus.com

Resim- 31: Modernite ve Burjuvazi YaĢamı (Paris)

Kaynak: www.wesleyanargus.com

Aydınlanma çağı ve sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan köklü değişiklikler giyimi ve moda anlayışını da beraberinde değiştirmişlerdir. Moda, modernlikle dolayısıyla da moderniteyle yakından ilgilidir, yani, yerinde duramamazlıkla, yeni

(52)

deneyimlere açık olmakla, yeni olana kapılmakla, kısacası „„zamana uygun olma‟‟ ile ilgilidir. Dolayısıyla, çağdaş toplumda sınıf ilişkileri nasıl gelişirse gelişsin, bunlar ister daha eşitlikçi ister daha katı biçimde hiyerarşik olsun, modanın alanı da diğer gelişmelerle beraber hiç durmadan genişleyen bir alandır (Davis, 1997: 132).

Resim- 32: XIX. yüzyıl modernite anlayıĢının etkisiyle tasarlanmıĢ giysi örnekleri

Kaynak: www.123rf.com

2.2.2.2. Zaman AnlayıĢındaki DeğiĢme

1830‟lara kadar özellikle de kadınların giyimi çok fazla abartılı ve hareketi kısıtlayıcı olmuştur. İnce bel, geniş kollar ve uzun, geniş etekleriyle kadınlar hareketli etkinlikler içinde bulunamazlardı. Giyim anlayışındaki bu durum 1860‟lara kadar varlığını sürdürmüştür. Aşırı hareketi engelleyen bu giyim tarzı, giyenin geçimini sağlamasının beklenmediği, çalışmak zorunda olmadığı, kendisinin yerine çalışanlarının olduğunu ve toplumun üst tabakasına ait olduğunu gösterme yeteneğidir. Giysinin pratik olmaması bir aylaklık sembolüydü (Rouse, 1989: 115).

(53)

Resim- 33: XIX. yüzyıl ilk yarısına ait üst sınıf giyimi

Kaynak: www.justblamejane.wordpress.com

Giysilerdeki gösteriş ve hareket engelleyici unsurların varlığı sanayi devrimine kadar sürmüştür. Sanayi devrimine kadar, zaman kavramı kutsal ve kutsal olmayan zaman olarak ikiye bölünmüş bir anlayışla idrak edilmektedir. Kutsal olmayan zaman, çalışma ile geçirilen günde sadece dört saat ile sınırlandırılmış bir zaman dilimidir. Sanayinin gelişmesiyle birlikte çalışma saatleri on beş saate kadar çıkmış

(54)

ve insanlık tarihinde ilk kez kutsal ve kutsal olmayan zaman anlayışı ortadan kalkarak zaman, kutsallık dışı çalışma süresi olmuştur (Barbarosoğlu, 1995: 24).

Sanayi devrimiyle başlayan yeni zaman anlayışıyla birlikte çalışmak kutsanmaya başlamıştır. Zaman anlayışındaki değişme öncelikle erkek kıyafetlerinde kendini göstermeye başlayarak giysilerde sadeleşme görülmektedir. XIX. yüzyıl sonlarına kadar kadın giyimi hala aylak sınıf teorisi giyim anlayışının etkisinde kalmaya devam etmiştir. XX. yüzyılın başlarına kadar devam eden bu tarz, I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında köklü bir değişime uğramıştır. Bu dönemden sonra batı toplumlarında artık çalışmak öylesine kutsanır hale gelmiştir ki, geçen yüzyılların tam tersine işsiz insan aşağılanmakta ve toplumda alt kademelere yerleştirilmektedir (Pektaş, 2006: 60).

Resim- 34: Sanayi Devrimi sonrası XIX. yüzyıl burjuva erkek giyimi

(55)

Resim- 35: XIX. yüzyıl ikinci yarısı burjuva kadın ve erkek giyimi modası

Kaynak: www.123rf.com

1900‟lerde, bugüne dek ulaşan pek çok mekanik ve elektrikli nesne geniş anlamda kullanımdaydı. 1880‟de 50 000 Amerikalı‟nın telefonu vardı. 1883‟te ısıtıcılar, ızgaralar, fırınlar vs. Viyana sergisinde sergilenmiş, 1910‟da çamaşır makineleri, bulaşık makineleri, ev süpürgeleri kullanıma sunulmuştur. Bütün bu tüketim maddeleri, özelliklede XX. yüzyıl çalışan ve çalışma dışındaki kısıtlı boş vakti olan kadın profili için el emeğinin yerine daha çok dinlence ve aktiviteye

Referanslar

Benzer Belgeler

• 1878’de eski California valisi Leland Stanford (iş adamı, at sahibi) tırıs giden atların dört ayağı da aynı anda yerden kesiliyor mu.. Sorusuyla fotoğraf

Devlet Resim ve Heykel Sergileri'nin yoğun­ luk kazandığı bu sıkıntılı savaş yıllarında, sanat­ çıların kişisel sergi açma girişimleri bir elin par­ maklarını

Şeklinde hükümet programında eğitim politikasından bahsedilmiş olup, özel olarak kültür ve sanat eğitimi politikalarına

Okul binasının fiziksel yapısına ilişkin öğretmenlerin memnuniyet düzeylerinin öğrenim düzeyi değişkeni ile bina yaşı arasında oluşan ilişki istatistiksel

Group 1 associated trust with economic crisis and fear of loosing jobs. This is due to high unemployment issue in Turkey and also economic concerns that all new graduates have in

yüzy~l ba~lar~na kadar Bulgaristan'~n (yani Bulgar Prensli~i ve Do~u Rumelinin) iktisadi, sosyal kültürel hayat~n~~ ele alan, yazar~n belirtti~i üzere daha çok ~ehirler üzerinde

Eski Müzeler Müdürü ve İstanbul saylavı olan Sadrazam Edhem Paşanın oğlu Halil Edhem El- dem de çocukluğunda bu mektepte okuduğunu söylerdi.. Bina bilâhare

Bordro veya Gelir Yazısı: 2 aydan eski olmayan bir adet Güncel Bordro veya SGK sicil no, iş yeri sicil no, aylık net ücret ve maaşınızda haciz/kesinti olup olmadığına