• Sonuç bulunamadı

Saltuknâme'nin değerler eğitimi açısından incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saltuknâme'nin değerler eğitimi açısından incelenmesi"

Copied!
313
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

SALTUKNÂME’NİN DEĞERLER EĞİTİMİ AÇISINDAN

İNCELENMESİ

Firdevs Topcu

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ORTA ÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

i

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren on iki (12) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Firdevs

Soyadı : Topcu

Bölümü : Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği

İmza :

Teslim Tarihi : …./12/2016

TEZİN

Türkçe Adı : Saltuknâme’nin Değerler Eğitimi Açısından İncelenmesi

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Firdevs Topcu

(5)

iii

JÜRİ ONAY SAYFASI

Firdevs Topcu tarafından hazırlanan “Saltuknâme’nin Değerler Eğitimi Açısından İncelenmesi” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatcı

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ………

Başkan: Prof. Dr. İsmet Çetin

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ………

Üye: Prof. Dr. Zülfikar Güngör

Türk İslâm Edebiyatı Anabilim Dalı, Ankara Üniversitesi ………

Tez Savunma Tarihi: 06/12/2016

Bu tezin Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Ülkü Eser Ünaldı

(6)

iv

Ahmet Yesevi, Danişmend Gazi ve Sarı Saltuk’un evlatları olduklarını 15 Temmuz’da ispat eden şehit kardeşlerime…

(7)

v

TEŞEKKÜR

Bu çalışmayı hazırlarken, bana irfan medeniyetimizi mayalayan bir destan kahramanını tanıma fırsatı sunan tez danışmanım, değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Mustafa TATCI’ya ve çalışmalarım esnasında desteğini her zaman hissettiğim sevgili aileme teşekkürlerimi sunarım.

(8)

vi

SALTUKNÂME’NİN DEĞERLER EĞİTİMİ AÇISINDAN

İNCELENMESİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Firdevs Topcu

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Aralık, 2016

ÖZ

Türk kültürünün İslami dönemde ortaya koyduğu edebi ürünlerden olan evliya menkıbeleri; bu kültürün tarihsel, sosyolojik, psikolojik ve folklorik açıdan incelenmesine kaynaklık etmesi bakımından önemli eserlerdir. Türk destan ve menakıbnâmeleri içerisinde coğrafi açıdan en geniş olanı Saltuknâme’dir. Bu çalışmada, bu menkıbeler içerisinde gazavatnameler ve vilayetnâmelerin bir sentezi gibi olan, 1473-1480 yılları arasında Ebu’l-Hayr-ı Rûmî tarafından kaleme alınan Saltuknâme’deki değerler tespit edilmiş ve eserin değer eğitimi açısından işlevselliği ele alınmıştır. Araştırmada; değer kavramı, değerlerin özellikleri, işlevleri, sınıflandırılması, değer eğitimi, değer eğitiminde aile, okul, öğretmen ile edebiyat ve edebi eserin rolü irdelenmiştir. Daha sonra, Saltuknâme’yi anlamamızı kolaylaştıracak tevhit, gaza, fetih gibi sembolik ifadelere yer verilerek kavramsal bir çerçeve oluşturulmuştur. Saltuknâme’de tespit edilen değerler ahlaki, siyasi, sosyal, dini, estetik, ilmi ve iktisadi açıdan ele alınmış ve bu başlıklar altında incelenmiştir. Çalışma neticesinde eserde en çok ahlaki değerlerin, daha sonra ise sosyal ve dinî değerlerin geniş yer tuttuğu belirlenmiştir. Bu analizler sonucunda belirlenen değerler, Sarı Saltuk’un ideal insan yetiştirme gayretiyle hareket ederken Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin sınırlarını çizen aksiyoner bir halk kahramanı olduğunu açıkça göstermektedir. Edebî eserler yoluyla değerler eğitimini daha fonksiyonel bir hâle getirmenin mümkün olabileceğini kanıtlayan Saltuknâme’nin; bu anlamda literatüre önemli katkılar sağlayacağı tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler : Değer, değer eğitimi, Sarı Saltuk, Saltuknâme Sayfa Adedi : 299

(9)

vii

The EVOLOTION of SALTUKNAME in TERMS of VALUE

EDUCATION

(Master Thesis)

Firdevs TOPCU

GAZİ UNIVERSITY

The GRADUATE SCHOOL of EDUCATIONAL SCIENCES

November, 2016

ABSTRACT

The Saint menkibes, which are a literature outcome of Turkish Culture in the Islamic Age, are important literary works because of the source of the investigation of Turkish Culture with historical, sociologic, psychological, and folkloric ways. Georaphically the most widen Turkish epics and menakıbnâmes in all of them is Saltuknâme. In this study, the values were identified from Saltuknâme written by Ebu’l-Hayr-ı Rûmî between 1473 and 1480, and being a synthesis of gazavatnames and vilayetnâmes in these menkıbes and the use of this work in value education was discussed with its functionality. In this research, the concept of value, properties, functions, and classification of values; value education, the role of family, school, teacher, literature, and literary work in value education; were examined. Afterwards, a framework was formed with utilizing given information about the symoblic statements and concepts such as tevhit (unity), gaza (holy war in İslam), fatah (conquering) to guide our understanding. The identified values in Saltuknâme were calissified in terms of moral, political, social, religion, aesthetic, scientific, and economic values, which are examined under each specific title. As a results of the study, moral values are the most frequently mentioned values in Saltukname, then social and religion values are quite common in Saltukname. The identified values based on these analysis clearly show that as Sarı Saltuk willingly acts to raise “ideal human”, he is an action initiator as a public hero who draws the border of Seljuk and Ottoman civilisations.That Saltuknâme proves being possible the value education would make more functional via literary works and it was concluded that it would significantly contribute the literature in this sense.

Key words : Value, value education, Sarı Saltuk, Saltıkname Number of Pages : 299

(10)

viii

İÇİNDEKİLER

ÖZ ... vi

ABSTRACT ... vii

İÇİNDEKİLER ... viii

SİMGE VE KISALTMALAR LİSTESİ ... xi

BÖLÜM 1 GİRİŞ ... 1 1.1. Problem Durumu ...1 1.2. Çalışmanın Önemi ...2 1.3. Çalışmanın Amacı ...4 1.4. Varsayımlar ...4 1.5. Sınırlılıklar ...5 BÖLÜM 2 KAVRAMSAL ÇERÇEVE... 7 2.1. Değerler ...7 2.1.1. Değer Kavramı ...7 2.1.2. Değerlerin Özellikleri ...12 2.1.3. Değerlerin İşlevi ...13 2.1.4. Değerlerin Sınıflandırılması ...15

2.1.4.1. Spranger’in Değer Sınıflandırması ...17

2.1.4.2. Rokeach’ın Değer Sınıflandırması ...18

2.1.4.3. Schwartz’ın Değer Sınıflandırması ...19

2.1.5. Değerler Eğitimi ...20

2.1.5.1. Değerler Eğitiminde Ailenin Rolü ...24

2.1.5.2. Değerler Eğitiminde Okulun Rolü ...25

2.1.5.3. Değerler Eğitiminde Öğretmenin Rolü ...27

2.1.5.4. Değer Eğitiminde Edebiyat ve Edebi Eserin Rolü ...28

2.1.5.5. Türk Milli Eğitimi’nin Genel Amaçlarında Değerler ...30

2.1.6. Sarı Saltuk ve Saltuknâme ...30

2.1.6.1. Saltuknâmeyi Anlamak İçin Gerekli Olan Sembolik Kavram ve İfadeler ...39

BÖLÜM 3 YÖNTEM ... 43

(11)

ix

3.2. Çalışmanın Evreni ...43

3.3. Verilerin Toplanması ...43

3.4. Verilerin Analiz Edilmesi ...44

BÖLÜM 4 BULGULAR ... 45

4.1. Ahlaki Değerler ...45

4.1.1. Alçak Gönüllülük Değeri ...46

4.1.2. Yiğitlik, Cesaret, Kahramanlık, Vatanseverlik, Beceriklilik Değeri ...48

4.1.3. Merhamet ve Bağışlama Değeri ...60

4.1.4. İyi Niyet ve Hoşgörü Değeri ...71

4.1.5. Hoşsohbet Olma, Sabır, Dostluk, Fedakârlık Değeri ...79

4.1.6. Gayretli Olma, Kararlı Olma, Çalışkanlık, Sorumluluk, Zamanı İyi Kullanma Değeri ...89

4.1.7. Sağlıklı Olmaya Önem Verme, Zararlı Alışkanlıklardan Kaçınma, Temizlik Değeri ... 100

4.1.8. Sevgi, Saygı, İnsana Önem Verme Değeri ... 107

4.1.9. Dürüstlük, Sözünde Durma, Emaneti Koruma, Güven Verme, Onurlu Olma Değeri ... 118

4.1.10. Tutumluluk, Cömertlik, Kanaatkârlık Değeri ... 124

4.1.11. Doğa Sevgisi, Hayvan Sevgisi Değeri ... 130

4.1.12. Kadirşinaslık, Vefa, Sadakat Değeri... 133

4.1.13. Edepli Olma, Görgülü Olma, Eğitimli Olma Değeri ... 137

4.1.14. Adil Olma, İleri Görüşlülük, Erdemli Olma ve Ders Alma Değeri ... 140

4.1.15. Hakkını Arama, Haksızlığa Direnme, Özgürlük ve Özgüven Değeri... 145

4.2. Sosyal Değerler ... 148 4.2.1. Yardımseverlik Değeri ... 149 4.2.2. Dayanışma Değeri ... 158 4.2.3. Duyarlılık Değeri ... 160 4.2.4. Paylaşma Değeri ... 167 4.2.5. Misafirperverlik Değeri ... 170

4.2.6. Kültürel Varlığı Koruma Değeri ... 175

4.2.7. Adaletin İşlemesi Değeri ... 179

4.3. Siyasi Değerler ... 182

4.3.1. Yönetim Gücünü Doğru Kullanma Değeri ... 183

4.3.2. Yönetime Pozitif Yaklaşım Değeri ... 190

4.3.3. Yönetime Negatif Yaklaşım Değeri ... 196

4.3.4. Barış, Özgürlük Değeri ... 201

4.4. Dinî değerler ... 206

4.4.1. İslam’ı Yaşama Değeri ... 207

4.4.2. Hakikat Sevgisi Değeri ... 216

4.4.3. Allah’a Şükretme Değeri ... 219

4.4.4. Ayet – Hadise Uygun Yaşama Değeri ... 222

(12)

x

4.4.6. İbadet Yerlerine Saygı Değeri ... 231

4.4.7. Türbe ve Şehitlere Saygı Değeri ... 235

4.4.8. Dinlere Saygı Değeri ... 238

4.5. Estetik Değerler ... 241

4.5.1. Mekân Uyum ve Güzelliğini Fark Etme ve Beğenme Değeri ... 242

4.5.2. Kale, Saray Güzelliğini Fark Etme ve Beğenme Değeri ... 243

4.5.3. İbadet Yeri Güzelliğini Fark Etme ve Beğenme Değeri ... 245

4.5.4. Yeme – İçme Güzelliğini Fark Etme ve Beğenme Değeri ... 247

4.5.5. İnsan Güzelliği ve Zarafetini Fark Etme ve Beğenme Değeri ... 248

4.5.6. Resim, Heykel, Mimari Gibi Güzel Sanatları Fark Etme ve Beğenme Değeri ... 250

4.5.7. Bilgi ve Duyguları Manzum İfade Etme Değeri... 251

4.6. İlmi Değerler ... 252

4.6.1. İlme Önem Verme Değeri ... 253

4.6.2. İlim Adamlarına Önem Verme Değeri ... 255

4.6.3. Yeniliğe Açık Olma ve Bilimsellik Değeri ... 257

4.6.4. Kitaba Önem Verme Değeri ... 257

4.7. İktisadi Değerler ... 259

4.7.1. Geliri Adaletli Paylaşma, Kanaatkârlık ve Tutumluluk Değeri ... 259

BÖLÜM 5 SONUÇ... 287

(13)

xi

SİMGE VE KISALTMALAR LİSTESİ

İA İslam Ansiklopedisi

İSAM İslam Araştırmaları Merkezi MEB Milli Eğitim Bakanlığı

Ö. Ölümü

S. Sayfa

TDAY Türk Dili Araştırmaları Yıllığı TDK Türk Dil Kurumu

TDV Türkiye Diyanet Vaktı TTK Türk Tarih Kurumu

VB. Ve başkası, ve başkaları, ve benzeri, ve benzerleri VD. Ve diğerleri

(14)

1

BÖLÜM 1

GİRİŞ

1.1. Problem Durumu

Aralarında dil, din ve ülkü beraberliği olan topluluklara millet adı verilir. Ülkü ve din beraberliğinin birlikte meydana getirdiği etki, aynı zamanda tarih, ahlâk, töre, an’ane ve sanat anlayışı beraberliğini de göstermektedir. Çünkü ülkü beraberliği aynı ideallere bağlılık anlamına gelir. Aynı ideallere bağlı olan ve bu ideal gayeleri ortak ana hedef haline getiren bir grubun üyeleri, bu hedeflere göre çizilmiş ahlak, töre ve an’aneleri geliştirdikleri gibi, sanatlarına dahi buna göre şekillenen bir ifade gücü kazandırırlar. O halde kan beraberliğine karşın ortak gayeleri ve devamlı ortak idealleri olmayan ve birbirine karşı koyabilen grupları aynı milletin insanları saymamıza imkan yoktur. Fakat manevi kültürde beraberlik halinde olan insanları ve grupları, hiç çekinmeden aynı büyük grubun yani aynı milletin bilinçli ögeleri sayabiliriz. Zira kültür, kişinin bağlı olduğu millet denilen büyük grubun benimsediği, din, ahlak, tarih, töre, an’ane ve sanat anlayışı gibi manevi ögelerle hem bu manevi değerlere, hem de ihtiyaçlara göre şekillenen maddi kimlikteki sosyal yapı taşlarının bütününden meydana gelir (Kurtkan, 2005, s. 8-9). Bundan ötürü, milletleri millet yapan her şey hem maddi ögelerin etkisiyle işleyiş kazanan hem de bu ögelere etkide bulunan manevi değerlere göre şekillenmektedir.

Modern hayatta “pozitif değer”in yaşanması, yaşatılması ve aktarılması noktasında “değer eğitimi” alanında hızlı bir gelişme kaydedilmektedir. En yüzeysel şekli ile insanları belli amaçlara göre yetiştirme süreci olarak açıklayabileceğimiz eğitim, bireyi bilgi yönüyle beslediği gibi değerler yönüyle de şekillendirmeyi amaç edinmiştir. Dolayısı ile bir süreç olarak belirlediğimiz eğitimde; değerlerin aktarımı kültür, inanç, tutum, norm, etik kavramları ile de etkileşim hâlindedir. Bunun yanında edebî eserlerin, ideal davranış biçimlerine yön verme işlevleri vardır. Bu da dolaylı ve direkt olarak değerlerin toplum

(15)

2

hayatına kazandırılmasını sağlamaktadır. Çalışmamız, daha verimli bir eğitim anlayışı adına Saltuknâme adlı eserin bu işlevini ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Köklü bir devlet geleneğine sahip olan milletimiz, insanî değerleri tarih boyunca önemsemiştir. Bütün insanlığın ihtiyaç duyduğu “yardımseverlik, hamiyetperverlik, dürüstlük, kahramanlık, vatanseverlik, mertlik, dindarlık, kanaatkârlık, tutumluluk, konukseverlik, muhabbet, hürmet, hayırseverlik, hoşgörülülük, namus - şeref, ciddiyet ve ağırbaşlılık, çalışkanlık, sıcakkanlılık, vefa, diğergamlık, cömertlik, alçakgönüllülük ve iç temizliği” gibi üstün hasletler, milletimizin alâmetifarikası ve geleneksel değerleridir. (Yaman, 2012, s. 223-224) Bu noktada Türk milletine ait değerlerin ne kadarı özgün ne kadarı evrensel bir kimlikle varlığını sürdürüyor; bu değerler kaynağını nereden alıyor, Türk milletinin günümüz dünyasındaki yerini ve başka milletlerle olan etkileşimini ne ölçüde belirliyor gibi sorulara dikkat çekmek gerekmektedir. Bu sorulara verilecek cevaplar sahip olduğumuz değerler sistemini fark etmemizi; onu hem koruyup hem modern hayatın gerekliliklerine uyum sağlayabilmesi açısından güncellememizi sağlayacaktır. Bütünü oluşturan her bir parçanın birbiriyle olan ahengi, ortaya çıkan resmi nasıl etkiliyorsa bireyler de, kendi hayatını inşa ederken aidiyet gösterdiği toplum yapısını o denli etkiler. Bireyleri ahenkli bir bütünün parçaları hâline getiren en önemli unsur, değerler sistemidir. Bu sebeple toplumlar, yapılarını oluşturan değerler sistemini iyi benimsemeli, korumalı ve aynı zamanda güncellemelidir. Türk milletinin bakış açısını, inanışını, yaşam tarzını belirleyen yerli ve evrensel değerlerin çağa adapte edilerek, en estetik haliyle işlevselliğini ortaya koyması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü manevi kültürü sağlam olan milletler uzun bir sürede maddi kültürü kuvvetli milletlerden üstün bir konuma gelirler.

Tüm bunlardan yola çıkılacak olursa, kültürce kuvvetli olmak demek, maddi ve manevi hedeflerin hiç birini feda etmeden bunlar arasında bir uyum gerçekleştiren değer yargılarına sahip olmak demektir. Bundan ötürü Türk kültürünün unutulmaya yüz tutan pek çoğu unutulan veya günümüzde yanlış algılanmaya başlanmış olan bu türlü değer yargılarına bağlı manevi değerlerinin yeniden canlandırılmasında fayda vardır.

1.2. Çalışmanın Önemi

Bir medeniyetin inşa edilmesini sağlayan harç, o milletin değerleriyle karılır. Türk milletinin sahip olduğu değerleri, asırları devirmiş destanlarda ve hikâyelerde görmek

(16)

3

mümkündür. Bu destan ve hikâyelerde yer alan kahramanlar yaşadıkları coğrafyanın inanç ve geleneklerini şahsiyetlerinde toplamışlardır. Bu kahramanların hayatlarına dikkatle bakılacak olursa yaşadığı coğrafyadaki toplumsal değerler tespit edilebilir.

Sarı Saltuk Anadolu ve Rumeli'nin fethinde önemli rol oynayarak efsaneleşen bir halk kahramanıdır. On iki dil ve üç kutsal kitabı bilen bir âlim, adalet için binlerce kişilik orduların karşısına tek başına çıkabilecek cesur bir kahraman, Anadolu’yu mayalayan manevi rehberlerin yol arkadaşı, Selçuklu sultanları ve Osmanlı beylerinin en yakın yardımcısıdır. Adına şu ana kadar yaklaşık kırkın üzerinde türbe ve makam tespit edilmiştir. (Demir, 2015, s. 15-16) Ölüm tarihinin üzerinden sekiz yüz yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ canlı bir şekilde anılıyor olması, hakkında efsanelerin ve rivayetlerin anlatılması onun Türk milletinin dinamiklerinden biri olduğunu göstermektedir. Saltuknâme destanı, 13. yüzyılda yaşayan bu alperenin nice topraklarla beraber gönüllere yaptığı fütuhatı ve çeşitli kerametlerini konu alan çok kıymetli bir eserdir.

Cem Sultan’ın emri ile Ebu’l-Hayr-ı Rûmî’nin 1473-1480 yılları arasında kaleme aldığı destan üç cilt olup, muhtevası oldukça geniştir. Saltuknâme’yi Türk Edebiyatı açısından önemli kılan bir diğer özelliği, destan yazma geleneği içerisinde son halka olmasıdır. Hikâyeler, Sarı Saltuk’un şeceresini, çocukluğundan itibaren hayatını, savaşlarını, adalet için ülkeler kıtalar aşıp gösterdiği gayreti, kerametlerini ve 13-14. yüzyılda cereyan etmiş bazı olayları içermektedir. Eser ilk olarak Şükrü Haluk Akalın (1990) tarafından günümüz Türkçesiyle yayıma hazırlanmıştır. Çalışmamızda Prof. Dr. Necati Demir ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet Erdem (2007)’in hazırlamış olduğu kitabın birinci cildinden faydalanılacaktır. Saltuknâme’ye göre Saltuk Gazi, Anadolu’yu Türk yurdu yapan Taptuk Emre, Hacı Bektaş Veli, Nasreddin Hoca, Mevlanâ Celaleddin-i Rumî, Şems-i Tebrizî, Ahmed Fakih, Karaca Ahmed, Mahmud Hayrani, Barak Baba gibi Anadolu’nun manevi önderleri ile görüşmüştür. Dolayısıyla destan kahramanları içerisinde bahsi geçen Türk uluları da yer almaktadır. Tüm bu isimler Türk milletinin sahip olduğu değerleri, şahıslarında temsil etmeleri bakımından oldukça önemlidir. Saltuknâme sadece Sarı Saltuk’un değil bahsi geçen tüm bu isimlerin yaşadığı ve yaşattığı değerleri görebilmemizi sağlayacaktır.

Saltuk Gazi’nin Anadolu’daki en önemli mekânları; Sinop, Amasya, Sivas, Kastamonu, Çankırı, Ankara, Konya, Kırşehir, Niğde, Bor, Trabzon, Bursa, İzmir, Antalya, Alanya, Finike’dir. Rumeli tarafında ise Kırım, Edirne, Babadağı, Babaeski ve İstanbul ön

(17)

4

plandadır. Kısaca belirtmek gerekirse Saltuknâme’nin coğrafyası; Asya, Avrupa, özellikle Balkanlar ve Afrika’nın kuzeyidir, diyebiliriz. Bir başka söyleyişle Saltuknâme, üç kıtada yaşayan bütün milletleri ilgilendirmektedir. Bu bakımdan Saltuknâme, diğer Türk destanlarına göre coğrafyası en geniş olanıdır (Demir, 2015, s. 18). Bu da çalışmanın muhteva yönündeki zenginliğini artırmaktadır.

Çağımızın toplumsal sorunlarından birisi hâline gelen değer yargılarımızın zayıflaması ve hatta yok olmasına engel olmak adına millî değerlerimiz başta olmak üzere evrensel değerlerin de doğru ve etkili bir şekilde aktarılabilmesi için, medeniyetimizi inşâ eden menkıbevî kimliklerin hayatları ve eserlerinden yararlanmak, mevcut problemin çözülmesi adına önemli bir adım olacaktır. Değerler eğitimi üzerine yapılan pek çok çalışma vardır; fakat bu eğitimi gerçekleştirmede yerli kahramanlarımızdan, bu kahramanların hayat hikâyelerinin anlatıldığı destanlardan gerektiği gibi yararlanılamadığı tespit edilmiştir. Tüm bu nedenlerle, Sarı Saltuk hakkında yazılan Saltuknâme’nin değerler eğitimi yönünden incelenmesi ve değerlendirilmesi, bu çalışmayı sadece akademik yönden değil toplumsal gelişmeye katkısı açısından da önemli kılmaktadır.

1.3. Çalışmanın Amacı

Çalışmada Sarı Saltuk’un menkıbevî hayatının anlatıldığı Saltuknâme’deki değerlerin ilgili başlıklar altında tasnif edilerek tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda tespit edilen değerlerin esere eğitici bir özellik kazandırıp kazandırmadığı ve eserin eğitimde kullanılabilirliği de değerlendirilmek istenmiştir. Bu amaca ulaşmak için,

 Saltuknâme’de hangi değerlere yer verilmiştir?

 Saltuk Gazi karakteri üzerinden anlatılagelen menkıbelerin toplum ve aile yaşantısına, sosyal adalet ve ahlakın korunmasına ve bireylerin ahenkli bir bütünlük oluşturmasına olumlu yönde katkısı var mıdır?

sorularına cevap aranacaktır.

1.4. Varsayımlar

Sarı Saltuk’un efsanevî kişiliği ve yaşamı; vefatından sonra, sözlü ürünlerin derlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu sebeple tarihî Sarı Saltuk ile abartılarak anlatılagelen efsanevî Sarı

(18)

5

Saltuk birbirinden ayırt edilemeyecek bir hale gelmiştir. Çalışmada, Sarı Saltuk’un tarihî ve efsanevî kişiliği birbirinden ayırılmayıp bir bütün olarak ele alınmıştır.

Çalışmaya konu olan Sarı Saltuk’un destansı hayatı, Türk milletinin sahip olduğu değerlere misal teşkil edecek pek çok malzemeyi barındırmaktadır. Yani Saltuknâme’de ahlaki, sosyal, siyasi, dini, estetik, iktisadi, ilmi değer sahalarını temsil eden kişiler ve anlatılar vardır. Bu sebeple Sarı Saltuk’un menkıbelerini içeren Saltuknâme’nin, Türk kültür ve medeniyetinin benimsediği değerler ve aktarımı açısından faydalı bir eser olduğu kabul edilmektedir.

1.5. Sınırlılıklar

Araştırma;

 N. Demir ve M. D. Erdem’in günümüz Türkçesine aktararak hazırlamış olduğu Saltuk Gazi Destanı (2007),

 Literatür taraması sonucu ulaşılan mevcut kaynaklardan elde edilen bilgiler,  Yüksek Lisans programı için ayrılan süre ve araştırmacının sağlayabileceği maddi

(19)
(20)

7

BÖLÜM 2

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Değerler

2.1.1. Değer Kavramı

Değer kavramı; felsefe, psikoloji, sosyoloji, matematik, iktisat gibi birçok bilim dalında sıklıkla kullanılan kavramlardan biridir. Birey davranışlarını yönlendiren güç olmaları yönüyle psikolojiyi, toplumsal bir olgu olmaları yönüyle sosyolojiyi ve kültürden kültüre değişebilen bir yapı arz etmeleri ile de antropolojiyi ilgilendirmektedir (Kaymakcan, 2010, s. 10).

Değer kavramı farklı disiplinler noktasında tanım açısından değişikliğe uğrarken, farklı varlık alanları için de kullanılmaktadır. Bir bakıma her varlık alanının kendisine ait değerleri vardır. Biyolojik alanda hastalık-sağlık, estetikte güzel-çirkin, bilgide doğru-yanlış, ahlakta iyi-kötü, dinde günah-sevap hepsi birer değerdir (Gündoğan, 2004, s. 78). Bu durum değer kavramı ifade edilirken çift kutuplu bir bakış açısına ihtiyaç duyulmasına sebebiyet vermiştir. İstenilir olan olumlu değer olarak tanımlanırken, diğerleri olumsuz değer şeklinde tanımlanacaktır. Değer kavramının kullanım alanının çokluğu, üzerine yapılan tanımlamaların geniş bir yelpaze oluşturmasını sağlamıştır. Bu yüzden değer kavramını birkaç disiplin açısından ele almak daha işlevsel olacaktır.

Bacanlı (2011, s. 19), “değer” kelimesinin etimolojik olarak, yaklaşık 1300 yıllarında kullanılmaya başlandığını ve eski Fransızca’dan geçtiğini, Latince valere (güçlü, iyi, değerli olmak) fiilinden türetildiğini belirtmektedir. Sosyal ilke anlamı 1918 yılında ortaya çıkan değer kavramının muhtemelen resim dilinden alındığını belirten bu tespitinden hareketle değerin toplumdaki kişileri aynı renge boyayan ilke gibi bir anlam taşıdığını

(21)

8

belirtmiştir. Bu da aynı toplumdaki bireylerin benzer tercihlerde ve davranışlarda bulunması anlamına gelmektedir.

İlk defa Znaniecki tarafından sosyal bilimlere kazandırılan değer kavramı (Bilgin, 1995, s. 83) Rokeach’a göre, “kişisel veya toplumsal olarak zıt ya da farklı bir davranış biçimi veya yaşam amacına karşı tercih edilen, belirli bir davranış biçimi veya yaşam amacı şeklindeki süregiden bir inanç” tır (Çalışkur, Demirhan & Bozkurt, 2012, s. 221).

Erdem (2003, s. 56)’e göre değer; belirli bir durumu diğerine tercih etme eğilimi olarak tanımlanmaktadır. “Değerler, davranışlara kaynaklık eden ve onları yargılamaya yarayan anlayışlardır”.

Başka bir anlayışa göre değer “davranışlara genel olarak rehberlik eden ilkeler ve temel inançlar, eylemlerin iyi ya da istenilen olarak yargılandığı standartlar” olarak tanımlanmaktadır (Halstead ve Taylor’dan aktaran Biçer, 2013, s. 7).

Güngör (1993, s. 18) tarafından ise değer kavramı şöyle tanımlanmıştır:

“Değer hükmü bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğunu belirten ifade ise, o halde değer de bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğu hakkındaki inançtır”.

Hökelekli (2010, s. 4) Modern Eğitimde Yeni Bir Paradigma: Değerler Eğitimi adlı çalışmasında değer kavramını “davranışlarımıza yol gösteren, rehberlik eden inançlar ve kurallar” olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Hökelekli (2010, s. 4) değer kavramını “eylem ve davranışlarımızın yerindeliğini, etkililiğini, güzelliğini, ahlakîliğini belirlemeye hizmet eden ilke ve standartlar” olarak da tanımlamıştır.

Aydın (2010, s. 16)’a göre değer kavramı “bir nesneye, varlığa veya faaliyete bireysel ve toplumsal açıdan tanınan önem ya da üstünlük” şeklinde tanımlanmıştır.

Schwartz ve arkadaşları; değerlerin, motivasyonel (güdüsel) amaç çeşitlerinin bir yansıması olduğunu belirtmişlerdir. Kluckhohn (1951) ve Rokeach’ı (1973) takiben Schwartz ve Bilsky (1987, 1990), değerlerin literatürde belirtilen özelliklerini de dikkate alarak kavramsal bir tanım geliştirmişlerdir. Buna göre “değerler a) fikir veya inançlardır, b) amaç ve davranışlarla ilişkilidirler, c) durum ötesidirler, d) davranış ve olayların seçim ve değişimine rehberlik ederler ve e) taşıdıkları öneme göre sıralanırlar” (Schwartz’tan aktaran Mehmedoğlu, 2004, s. 799).

(22)

9

Değerlerin önemi farklı bilim dallarından bakılınca birçok yönden ele alınabilir. Bir psikolog insan ruhuyla ve onu harekete geçirici saiklerle ilgilenir. Bu sebeple değer onun için ruha temas eden ve bu yönüyle harekete geçiren bir etken vazifesi gören; davranışı, sözü değerlendirirken kullanılan temel kriterdir. Bir sosyolog, antropolog veya etnograf için değer; toplumu, kabulleri, ritüelleri, kültürel dokuyu, en geniş anlamıyla yaşantıyı irdelemede hareket noktasıdır. Buradan anlaşılabileceği gibi değerler, sosyal bilimcilerin insanı ve toplumu kavramada çıkış noktalarıdır (Turna, 2011, s. 9).

Değer kavramı belirttiğimiz üzere birçok disiplin, bilim dalı tarafından sıklıkla kullanılan kavramlardan biridir. Özellikle felsefe ve sosyoloji, değer kavramının gözlemlenebilir yanını ortaya çıkarması bakımından önemli bir görevi üstlenir. Değer eğitimi hakkında sağlıklı tespitler yapabilmek istiyorsak değer kavramını farklı disiplinler açısından ele almalıyız.

Tüm bu tanımlamalar dikkate alındığında değerlerin, bir tercih yapma durumunda kalındığında ya da bir eyleme geçmeden önceki safhada yol gösterici nitelikte oldukları söylenebilir. Değerler, hedef ve davranışlarımızı belirlemede bize doğrunun ne olduğunu gösteren standartlardır. Toplumların daha sağlıklı olmak adına tarihi bir süreç içerisinde tecrübe yoluyla elde ettikleri arzulananlar bütünüdür. Sonuç olarak değerler bize iyi, kötü, güzel, çirkin, ahlaki ve gayri ahlaki şeyler hakkında ölçütler sunar. Bu ölçütler toplumların refahını maksimum seviyede tutmasına yardımcı olma görevini üstlenir.

Sosyoloji genel anlamda değerlerin tanımlanması, ortaya çıkış yolları, toplumsal olgu, kurum ve süreçlerle olan etkileşimleri, tipleri ve belli somut durumlarda karşılaşılan değer çatışmaları üzerinde durmuştur. Bu nedenlerden hareketle sosyolojik açıdan değer kavramını tanımlayacak olursak, toplumun, bireyin, hedeflerin, sosyo-kültürel nesnelerin önemliliği üzerindeki değerlendirmeye dayalı ölçütler dememiz mümkündür (Fichter, 2002, s. 148). Bu bakış açısına göre ele alındığında değerler yalnızca bir grup üyesinin belli önermeleri kabulü olmayıp, aynı zamanda her bir üyenin sosyalleşme sürecinde içselleştirmekte olduğu kişisel bağlılıkları olarak da kabul edilmelidir (Özensel, 2004, s. 744).

Değerler sosyolojik bir olgudur. Değerler insan davranışlarına yön veren kalıp hükümlerdir, insanın iradesine göre davranış seçiminde, etkin ve belirleyici rol oynar. İnsan davranışları boşlukta meydana gelmediği için sadece bireyle değil çevre ile de güçlü bir ilişkisi vardır. İnsanların çevre ile ilişkileri ve gözlemleri çeşitli davranış kalıplarının

(23)

10

oluşmasını sağlar. Bu davranış kalıpları toplumun üzerinde çok geniş ve kuvvetli ittifakın olduğu değerler doğrultusunda şekillenir (Güngör, 2010, s. 26). Yani değer dediğimiz sosyolojik olgu bireysel olmaktan ötedir (Turna, 2011, s. 7). Toplumun ortak kabulleridir ve sosyal ortamda gözlem ve etkileşim sonucunda yaşayarak öğrenilirler.

Fichter (2002, s. 148), sosyal değerleri incelerken şu üç öğe üzerinde durmamız gerektiğini belirtmektedir:

“1-Bizzat değer olan nesnenin kendisi,

2-Nesnenin sosyal gereksinmeleri karşılama kapasitesi,

3-İnsanların bu nesneyi, tatmin vermesi ve tatmin verme kapasitesinden dolayı takdir etmesi.”

Sosyoloji açısından değer kavramını izah etmenin yolu felsefenin de değere nasıl baktığı ile ortaya konulabilir. Fichter’ın (2002) tespiti göstermektedir ki değerin varlığı salt öznenin nesneye bakışı ile ortaya çıkmamıştır. Aynı zamanda nesnenin de kendisinden gelen bir iç değere sahip olduğu gerçeği bizi değer kavramında özne-nesne ilişkisine götürmektedir.

Felsefe tarihinin ilk dönemlerinden itibaren “Ne yapmamız ve nasıl davranmamız gerekir?” sorusunun “İyi olanı yapıp, kötü olandan kaçınmak gerekir.” cevabında görüldüğü üzere, bir yargı ve tercih vardır. Yargı, belirli bir durumu diğerine tercih etmektir. Değer, işte bu tercih durumudur. Bu nedenle değer, davranışlara kaynaklık eden ve onları yargılamaya yarayan anlayışlardır. Bu anlamda değerler ideal (düşünsel), soyut ve normatif bir karaktere sahiptirler (Güngör, 1998, s. 12-13; Aral, 1992, s. 16-17; Uyanık, 2003, s. 13).

“Felsefede değer, esas itibariyle nesnel bir gerçekliğe kavuşturulup kavuşturulmaması açısından yahut herhangi bir şeyin bir değer ifade etmesinin, istenilir olmasının, bizâtihi kendisinden mi, yoksa ona yapılan, atfedilen yüklenmeden mi kaynaklanmış olabileceği noktasında sorgulanır.” (Tozlu & Topsakal, 2004, s. 178).

Sosyoloji ve felsefe açısından anlamaya çalıştığımız değer kavramı bizi kendisi hakkındaki oluşum sürecini incelemeye yani kaynağına götürmektedir.

Fichter (2002, s. 150) değerin kaynağını dışsal ve içsel olarak belirtmektedir. Dışsal kaynak sosyal statü ile eş değerdir. İyi bir aileden ötürü kişiye sosyal saygınlık

(24)

11

gösterilmesi, sahip olduğu servetten ötürü gösterilen yüksek değer, fiziksel özellikleri ve eğitimi sebebi ile atfedilen değer dışsal kaynaklı değerdir. İçsel sosyal değer kaynakları ise bireyin insanlık onuru, davranışları, kişisel dokunulmazlık hakkı gibi durumlarla ortaya çıkmaktadır. Yani bu durumların değer oluşu bireye toplumdan aktarılmaz, bireyin kendisinde mevcuttur. Bu iki kaynak, değerin öznellik-nesnellik ilişkisi ile de ilintilidir. Değerin bir başka ve en çok kabul gören kaynağı ise bilgi ve inançtır (Bolay, 2004, s. 62). Bazı değerlerde bilginin rolü hâkim iken, bazılarında inanç hâkimdir. Sanat, ahlak ve din değerlerinde bilginin payı asgariye inmiştir. Buna mukabil inancın payı azamiye çıkmıştır. Değerler bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor yönleriyle inançlar gibi üç boyutlu yapısının yanında, inançtan daha yukarıda bir zihinsel organizasyondur. Çünkü tek bir inanca değil; kültürel, insani, ahlaki, sosyal, dini gibi organize olmuş bir grup inanca dayanır. Bir şeyin arzu edilebilir (iyi) veya edilemez (kötü) olduğu ile ilgili, doğruyu yapmaya sevk eden inançlar, yani değer, bir değer hükmünden ibarettir. Bu sebeple değer, en geniş anlamıyla, doğru davranışı (arzu edilebilir) ortaya koymak için sunulan kalıp hükümdür. Burada “Doğru davranış nedir?” sorusu önemlidir. Doğru davranış, mantık dâhilinde olan, genel itibariyle herkesin uygun bulduğu, kişiyi rencide etmeyen, şahsi menfaatlerden arınmış, tarafsız biçimde memnuniyetin sağlandığı davranışlardır (Turna, 2011, s. 7).

Değer kavramında bir diğer önemli husus ise “çift kutupluluk” meselesidir. Çift kutupluluk değerin oluşması sürecinde süje-süje veya süje-obje ilişkisinden doğan negatiflik veya pozitiflik durumudur. “Değer” kelimesi sosyal bilimler açısından her ne kadar salt olumlu olarak ele alınsa da çift kutupluluk göz ardı edilemez. Güngör (1993, s. 21), Değerler

Psikolojisi adlı çalışmasında değerin çift kutupluluğuna dair görüşlerini Ralph Barton

Perry’nin görüşleri üzerinden açıklamaktadır: “Bir şey bir ilgi konusu olduğu takdirde o bir değer taşır veya ona değer verilir. Fakat bir şey sadece pozitif ilgi konusu olmaz, negatif ilgi de söz konusu olabilir”. Yani bir obje hakkında verdiğimiz olumlu değer hükmü, içerisinde olumsuz hükmü de barındırmaktadır. Güzel-çirkin yargılarında olduğu gibi, faydalı-zararlı, doğru-yanlış, iyi-kötü, haklı-haksız gibi değer hükümleri de değerin çift kutupluluğuna örnektir. Güzeli değer kabul ederken çirkini değersizlik olarak nitelemek bu açıdan yanlış olacaktır. Doğrusu, her ikisinin de değer olduğu gerçeğidir. Özelde olumlu veya pozitif değer, olumsuz veya negatif değer olarak adlandırmak mümkündür. Fakat bu durum gerçeklik alanında bozulmaktadır.

(25)

12

“Mesela bir objeye baktığımız, burada bir bardak vardır dediğimiz zaman bu tespitimizde bir çift kutupluluk yoktur” (Ülken, 1965, s. 8). Yani bu bir değer hükmü değil, doğruluk hükmüdür. Bu durum da bir nevi çift kutupluluktur, lakin alanı gerçeklik boyutunda olan bir çift kutupluluktur.

Değer eğitimi, bireyde olumluyu yerleştirme odaklı olduğu için çalışmamız eğitim açısından olumlu-pozitif değer kavramı üzerinden ilerleyecektir. Bundan sonra kullanılacak “değer” kavramı olumlu yönü ile ele alınacaktır.

2.1.2. Değerlerin Özellikleri

İnsanla ilgilenen bütün disiplinlerin ilgi alanına giren değerler, bireysel ve toplumsal bazda bazı özelliklere sahiptirler. Her ne kadar değer kavramına dair yapılan tanımlar, değerin özelliklerini genel anlamda ihtiva etse de değerin özelliklerini ayrıca ele almak daha isabetli olacaktır.

Değerler, mutlak değişmez değildir. Değerler hiçbir zaman durağan olmamıştır. Toplumda meydana gelen değişiklikler, kurumları değiştirdiği gibi değerle bağlantılarını da değiştirecektir. Aynı zamanda değerler birbirlerinden bağımsız yapılar değildir. Sevgi, saygı, hoşgörü, yardımseverlik gibi değerleri birbirinden ayrı düşünmek doğru değildir (Akarsu, 2006, s. 26).

Şen (2007, s. 9) değerlerin özelliklerini dört madde halinde belirtir:

1.Değerler, durağan değildir. Değişkenlik özelliği vardır. Değerlerdeki değişim birdenbire değil, zaman içerisinde oluşmaktadır.

2.Değerler, kalıtımsal değildir. Değerler, bir sonraki kuşağa sosyal rollerle öğrenilerek aktarılır. 3.Değerler; aileden, yakın çevreden, yazılı ve görsel materyallerden taklit ya da model alma yolu ile öğrenilir.

4.Her toplumun değerleri kendine özgüdür. Bu değerler, millet özelliklerinin oluşmasına etkide bulunur. Misafirperverlik değeri, Türk milleti ile özdeşleşmiş değerdir.

Değerler arasında da bir üstünlük ve öncelik münasebeti vardır (Güngör, 1993, s. 23). Bu değişkenlik kişilere, duruma göre şekil alabilmektedir. Değerler bir bakıma bizim hayatımızın gayeleridir. Hatta sadece kendi hayatımızın değil, başkalarının hayatı için de gaye olmasını istediğimiz şeylerdir. Bunlar bazen sadece fertleri belirleyici olur, bazen de bütün bir toplum belli bir değer profili ile tanınır. Şöyle ki, bir kimse sakin bir hayat içinde ilim veya sanatla uğraşmayı gaye edinir, bir başkası öbür insanları da kendi beğendiği yola çekmeyi kutsal bir görev sayar, bir başkası bütün huzur ve saadetin iktisadi kudretle mümkün olacağına inanır (Güngör, 1993, s. 61).

(26)

13

Değerlerin bir önemli özelliği de insanı ve milleti medenileştirici bir disiplini ifade etmesidir. Bir milletin çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkması toplumun kalkınmasına, iktisadi açıdan gelişmesine, kültürün yaşatılmasına ve düzenli bir toplumsal yaşam sürülmesine bağlıdır. Değerler ve onun ortaya koyduğu hükümler, bu gerekleri yerine getirir. Bu noktada değerlerin, eğitim yoluyla aktarılması toplumların geleceği ve medenileşmesi için büyük önem taşımaktadır. Yaşadığı toplumun değerlerini bilen bireyler onu olumlu anlamda değiştirip güçlü, kalkınmış bir toplum hâline getirmek için gayret sarf ederken; tersi durumda, toplum değerlerini kaybederse, ahlaki, hukuki ve ekonomik olarak çökerek başka toplumların kölesi haline gelir (Kumbasar, 2011, s. 23).

Başka bir araştırmaya göre ise değerlerin özellikleri şu şekildedir:

1.Değerler inançlardır. Ancak tümüyle nesnel, duygulardan arındırılmış fikir niteliği taşımazlar. Etkinlik kazandıklarında duygularla iç içe geçerler.

2.Değerler, bireyin amaçlarıyla (eşitlik gibi) ve bu amaçlara ulaşmada etkili olan davranış biçimleriyle (hak bilirlik, yardımseverlik) ilişkilidirler.

3.Değerler, özgül eylem ve durumların üzerindedirler. Örneğin, itaatkârlık değeri, evde, işte, okulda ve tanımadığımız kişilerle olan ilişkilerimizin tümünde geçerlidir.

4.Değerler, davranışların, insanların ve olayların seçilmesini ya da değişimini yönlendiren standartlar olarak işlev görürler.

5.Değerler taşıdıkları öneme göre kendi aralarında sıralanırlar. Bu sıralama değer önceliklerini belirleyen bir sistem oluşturur.

6.Değerler değişime açık yapılardır. Zaman içinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçları karşılamak için değer önceliklerinde değişiklikler olabilir. (Schwartz ve Bilsky’den aktaran Kuşdil & Kağıtçıbaşı, 2000, s. 60).

Değerler, bağlı oldukları kültürlere göre değişir. Hatta ait oldukları kültürlerin içinde dahi ayrılık gösterebilirler. Farklı iki toplum aynı değere sahip olabilir ama o değere verdikleri önem derecesi farklı olabilir (Yazıcı, 2006, s. 505).

Fichter’a (2002, s. 149) göre ise değerlerin özellikleri şu şekildedir:

1.Değerler, paylaşılırlar. Kişilerin çoğunluğu değerler üzerinde uzlaşmıştır. Herhangi bir bireyin yargısına bağlı değildir.

2.Değerler, ciddiye alınırlar. Kişiler bu değerleri, ortak refahın korunması ve sosyal gereksinmelerin karşılanması ile birlikte görür.

3.Değerler, coşkularla birlikte bulunur. Kişiler yüce değerler için özveride bulunur, dövüşür ve hatta ölürler.

4.Değerler, kişiler arası oydaşma ve uzlaşma gerektirdiği için, kavramsal olarak diğer değerli nesnelerden soyutlanabilir.

2.1.3. Değerlerin İşlevi

Değerlerin, bireyin toplum yaşamına sağlıklı bir şekilde uyum sağlama noktasında etkin bir rolü vardır. Bu özelliklere bağlı olarak milli, evrensel, denenmiş ve yerleşmiş değerlerin çeşitli işlevleri bulunmaktadır:

1.Değerler, sosyal olaylar karşısında birtakım pozisyonlar almamızı sağlar. 2.Belirgin bir politik ya da dinsel ideolojiyi diğerine yeğlememizi sağlar.

(27)

14

3.Kendimizi başkalarına sergilememize rehberlik eder.

4.Değerlendirme yapmamızı, yargıya varmamızı sağlar. Böylece kendimizi ya da diğerlerini ödüllendirebilir ya da cezalandırabiliriz.

5.Değerler karşılaştırma sürecinin merkezinde yer alırlar. Biz onları ahlakımızı ve başkalarından daha yetkin olmamızı belirlemek için standartlar olarak kullanırız.

6.Standartlar başkalarını etkilemek ya da ikna etmek için kullanılır. Hangi inançların, tutumların ve eylemlerin mücadeleye, karşı çıkmaya ve tartışmaya değer olduklarını gösterir. Böylece hangilerinin etkilemeye çalışmaya, hangilerinin değiştirmeye değer olduklarını anlamamıza yardım ederler.

7.Değerler bize psiko-analitik anlamda, inançların, tutumların ve eylemlerin rasyonalize edilmesini gösteren standartlardır. Aksi durumda, kişisel ya da sosyal kabul edilmezlik durumunda kişisel ahlaki ve yetkinlik duyguları benlik saygısının zedelenmesine yol açar. 8.Değerler sistemi, seçenekler, çözülmüş çatışmalar ve karar verme arasından seçim yapmaya yardımcı olan öğrenilmiş kurallar ve yasalar düzenidir. Bu durumda kişinin tüm değer sistemi herhangi bir durum karşısında bütünüyle harekete geçemez. Bu genel bir planı kapsayan bir zihinsel yapıdır. Karşılaşılan herhangi bir durumda konuyla ilgili bölüm harekete geçer ve danışmanlık görevini yerine getirir. Diğer kısımlar ise o an için bunu fark etmezler.

9.Vasıta (instrumental) değerler idealize davranış biçimlerini motive ederler. Çünkü arzu edilen son hedef bu değerlerle elde edilir.

10.Kutup (terminal) değerlerde o anda acil biyolojik hedeflere varmayı gerektirmediğinden üstün hedeflere kişileri motive ederler. Diğer yandan kişinin benlik saygısı kazanması ya da bunu yitirmesi için değerler, kavramsal birer alet ve aynı zamanda silahtır.

11.Belirli değerler dolaylı olarak uyum ya da yarara yönelik davranış biçimleri ve son durumları içerir. Grup baskısına karşı uyum isteği, kişinin öncelikle değerlerini daha sosyal ve kişiliğini koruyucu bileşime dönüştürür. Böylece başarılı olmak, başkalarıyla iyi geçinmek gibi değerler önem kazanır.

12.Psikoanalitik teoriye göre değerler (tüm vasıta ve kutup değerler) de en az tutumlar kadar benlik savunucu ihtiyaçlara hizmet eder.

13.Bilgi edindirme ve kendini gerçekleştirmede değerlerin fonksiyonu, belirli vasıta ve kutup değerlerin açık ya da kapalı bir biçimde bilgiyi kapsamasından kaynaklanır. İnsanlar bilgi, kendini gerçekleştirme, bağımsız davranma, yetkinlik ve yeterlilik gibi davranış biçimlerini kullanarak değer oluştururlar ve bu değerler bu davranış biçimlerinin son durumlarının belirlenmesinde kullanılırlar.

14.Değerler, bireylerin yaşamında yol gösteren prensiplerdir ve bireyler ve gruplar arasında değişkenlik gösterebilmenin yanı sıra (özellikle kültürel farklılıklarda), insanlara yönelik olarak benzer şekilde iki yönde işlev görmeye müsaittirler.(Rokeach’tan aktaran Silah, 2005, s. 278-280)

Fichter (2002)’a göre değerler, sosyal eylemin ve düşüncenin hedefi veya nesnesi değildir. Değerler aranan şeyin kendisi değildir, fakat aranan şeyleri önemli kılar. Kişiler değerleri, hedef ve nesnelerin yolunu işaret eden normlar ve ölçütler olarak kullanırlar.

Sosyal değerler, belli sosyal sonuçlara yol açar. Bu sosyal sonuçlar, sosyal değerlerin işlevleri olarak adlandırılmaktadır. Fichter’e göre bu işlevler şunlardır:

1.Değerler, kişilerin ve birlikteliklerin sosyal değerinin yargılanmasında, hazır birer araç olarak kullanılırlar. Tabakalaşma sistemini olanaklaştırırlar. Bireyin çevresindekilerin gözünde “nerede durduğunu” bilmesine yardım ederler.

2.Değerler kişilerin dikkatini istenilir, yararlı ve önemli olarak görülen maddi kültür nesneleri üzerinde odaklaştırırlar. Çok değerli bir nesne her zaman birey veya grup için “en iyi” olmayabilir. Fakat o nesnenin sosyal olarak değerli görülmesinin, o nesne için çaba gösterilmesine yol açtığı da bir gerçektir.

3.Her toplumdaki ideal düşünme ve davranma yolları, değerler tarafından işaret edilir. Sosyal olarak kabul edilebilir davranışın âdeta şemasını çizer. Böylece kişiler de hareket ve düşüncelerini “en iyi” hangi yolda gösterebileceklerini kavrayabilirler.

(28)

15

4.Değerler, kişilerin sosyal rollerini seçmesinde ve gerçekleştirmesinde rehberlik eder. İlgi yaratır, cesaret verir. Böylelikle kişilerde çeşitli rollerin gerekliliklerinin ve beklentilerinin birtakım değerli hedefler doğrultusunda işlemekte olduğunu kavramış olurlar.

5.Değerler, sosyal kontrol ve baskının araçlarıdır. Kişileri törelere uymaya yöneltir, “doğru” şeyleri yapmaya yüreklendirir. Değerler ayrıca onaylanmayan davranışları engeller, yasaklanmış örüntülerin neler olduğuna işaret eder ve sosyal ihlallerden kaynaklanan utanma ve suçluluk duygularının kolayca anlaşılabilmesini sağlar.

6.Değerler, dayanışma araçları olarak da işlevde bulunurlar. Kişiler aynı değeri güden kişilere doğru çekimlenirler. Ortak değerler, sosyal dayanışmayı yaratan ve sürekli kılan en önemli faktörlerden biridir (Fichter, 2002, s. 156-157).

Değerler; bireye ve bireyle birlikte topluma iyiyi kötüden nasıl ve ne ile ayırt edebileceğini gösterir. İyiyi kötüden ayırmaya yetkili bir kudret var mıdır sorusunun cevabını verir. Bu sorulara cevap vermek için çalışan değerlerin esaslı kurallar bularak insanın kendisini kötülükten korumasını ve hareketlerini iyiliğe doğru götürmesini sağlar. Yücel (1962, s. 73), “Bilineni yapma yolundaki hareketlerimize ferde nispetle ‘huy’, cemiyete nispetle ‘töre’ diyebiliriz. Başka bir söyleyişle belli ve tek insandaki doğruluk ve yalancılık gibi müspet, menfi vasıflara huy; bir cemiyetteki yalancılık ve doğruluk hakkındaki müspet, menfi kıymetler sistemine de töre adı verilir. Töresi bozulmuş insan topluluklarında ferdin huysuzlaşması kolay olur.” yorumunu yapmıştır. Değerlerin en büyük işlevi, kanaatimizce bu sistemin oluşması ve varlığını koruması noktasındaki belirleyiciliğidir denilebilir.

2.1.4. Değerlerin Sınıflandırılması

Değer kavramı pek çok alanla etkileşimli olması sebebiyle birden fazla değer sınıflandırılması yapılmıştır. Değerler, birbirinden bağımsız düşünülemez ve aralarına kesin bir sınır çizgisi de çekilemez fakat özelliklerine, işlevlerine göre bazı sınıflandırmalar yapılabilmektedir.

Çalışmanın bu kısmında Spranger, Rokeach ve Schwartz’ın değer sınıflandırmaları ele alınacaktır. Bu üç sınıflandırmaya geçmeden önce yapılmış diğer değer sınıflandırmalarını da incelemenin çalışmaya katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Değerler, öznelci ve nesnelci bakış açılarına göre farklı sınıflandırmalara sokulurlar. Her iki açıdan yapılan sınıflandırmalarda yer alan değer çeşitlerini şöyle gruplandırmak mümkündür:

1. Hazcı (hedonist) değerler (Olumlu: Haz; Olumsuz: Acı).

2. Bilişsel değerler veya bilgi değerleri (Olumlu: Doğru; Olumsuz: Yanlış). 3. Ahlaki değerler (Olumlu: İyi; Olumsuz: Kötü).

4. Estetik değerler (Olumlu: Güzel; Olumsuz: Çirkin).

(29)

16

Değer sınıflandırmasında bir başka tasnif de Hilmi Ziya Ülken’e (2001, s. 359-361) aittir. Ona göre değerler öz karakterleri bakımından üçe ayrılmaktadır: İlk olarak içkin değerler bulunmaktadır. İçkin değerler, bilinç verileridir. Bunlar teknik, sanat ve bilgi değerleridir. İçkin değerler, ikinci değer grubu olan aşkın değerlere giden bir vasıtadır. Süleymaniye Camii’ne bakıldığı zaman eser bir aşkın objeyi temsil eder. Lakin ilk bakışta bize görünen kubbesi, minaresi gibi maddi boyutudur. Bir müzik kompozisyonu aşkın objeyi temsil eder ama önce bir ses dalgası olarak görülür. İçkin değerlerin ardından aşkın değerler gelmektedir. Bu değerlerde bilinç verileri, yani içkin değerler bir vesiledir. İki insan arasındaki ilişkide yazılmış bir sözleşmeye, gençlik hatıralarına, verilmiş sözlere sadık kalınır ki bu sözler ve yazılar bilinç verileridir. Asıl olan birbirine göre aşkın olan iki varlıktır, “bağlanış”tır. Ahlaki, dinî değerler aşkın değerlerin içerisindedir. Üçüncü değer grubu ise normatif değerlerdir. Bunlar aslında değer değil, ancak bütün değerlerin ölçüleridir. Bu değerlerin görevi başka değerleri birbirleriyle karşılaştırmak ve ölçmektir. Normatif değerler, iktisadi, hukuki, lisani değerlerdir.

Doğan (2007, s. 313-314), değerleri toplumsal, ulusal ve küresel değerler olarak sınıflandırmışken; Ünalan (2005, s. 35) değerleri beşeri / insani (onur, şefkat, sevgi, adalet, saygı gibi), millî (vatan, bayrak gibi) ve ideolojik (şehitlik, gazilik, kahramanlık gibi) olarak üç gruba ayırmıştır.

Başka bir çalışmaya göre ise Nelson (1987); değerleri bireysel değerler, grup değerleri ve sosyal değerler olmak üzere üçe ayırmıştır. Ona göre bireysel değerler hobilerimizde olduğu gibi kişisel tercihlerimizle ilgili iken grup değerleri belli bir grubun üyeleri tarafından paylaşılan değerlerdir. Sosyal değerler ise adalet, saygı, eşitlik gibi bireyin toplumsal yapıda varlığını devam ettirmesine yarayan değerlerdir (Nelson’dan aktaran Akbaş, 2004, s. 32-33).

Farklı çalışmalarda farklı açılardan ele alınan değerler, ayrı isimlerle gruplandırılsa da pek çoğunda ya değerlerin hitap ettiği toplumsal kitle ya da işlevleri açısından tasnif edildiği görülmektedir. Bu değer sınıflandırmalarını verdikten sonra Spranger, Rokeach ve Schwartz’ın değer sınıflandırmalarına geçebiliriz.

(30)

17

2.1.4.1. Spranger’in Değer Sınıflandırması

Psikolojide değer testi ilk defa Spranger (1928) tarafından kullanılmıştır. Bu değer sınıflamaları daha sonraki yıllarda Allport ve arkadaşları tarafından ölçeğe dönüştürülmüştür (Güngör, 1993, s. 61). Spranger, deneklerini her birinde hakim olan değere göre şahsiyet tiplerine ayırmaya çalışmış ve herkesin altı temel değer tipinden birine girebileceğini söylemiştir. Bunlar: Estetik, bilimsel, ekonomik, siyasi, sosyal ve dinî değer gruplarıdır.

1.Estetik Değer: Simetri, uyum ve forma önem verir. Birey, hayatı olayların bir çeşitliliği olarak görür. Sanatın toplum için zorunluluk olduğunu düşünür.

2.Bilimsel Değer: Gerçeğe, bilgiye, muhakemeye ve eleştirel düşünceye önem verir. Bilimsel değerleri olan insan deneysel, eleştirici, akılcı ve entelektüeldir.

3.Ekonomik Değer: Yararlı ve pratik olana önem verir. Ekonomik değerlerin hayatta önemsenmesi gerektiğini belirtir.

4.Siyasi Değer: Her şeyin üstünde kişisel güç, etki ve şöhret vardır. Esas olarak kuvvetle ilgilidir.

5.Sosyal Değer: Başkalarını sevme, yardım ve bencil olmama esastır. En yüksek değer insan sevgisidir. Bu insan sevgisini insanlara sunar. Nazik ve sempatiktir. Bencil değildir.

6.Dinî Değer: Evreni bir bütün olarak kavrar ve kendisini onun bütünlüğüne bağlar. Dini uğrunda dünyevî hazları feda eder (Ünal, 1981, s. 20-21).

Spranger ve ondan ilham alarak “Study of Values” adlı çalışma yapan Allport, Vernon ve Lindzey’den sonra değerleri altı grupta toplamak alışkanlık haline gelmiştir (Güngör, 2010, s. 85). Allport, Vernon ve Lindzey (1960), her değer boyutunun kendine özgü değerler içerdiğini savunmuşlardır. Estetik değerlerde şekil ve ahenk önem arz ederken; teorik değerlerde gerçekliğe ulaşmak önemlidir. Teorik değerlerde en önemli kavramlar; muhakeme, gözlem, eleştiri ve rasyonel düşüncedir. Amaç bilgi edinimi ve bilginin düzenlenmesidir. Ekonomik değerlerin ana kavramı ise fayda olarak belirlenmiştir. Siyasi değerlerde ağırlıklı olan kavram güçtür. Gücün kazanımı ve kullanılması bu değeri benimseyen bireylerin en temel amacı olarak gözlenir. Sosyal değerlerin temeli ise sevgiye dayanmaktadır. Bu alt boyutlar, insanın varlık alanları olarak kabul edilmektedir. Bu bakış açısına göre, her insanın kendine özgü kabul ettiği, önemsediği bir veya birden çok değer vardır ve bu değerler insanın yaşamını belirler. Bir birey için önemli olan değer, bir diğeri için aynı derecede önem arz etmeyebilir (Allport’tan aktaran Turan & Aktan, 2008, s. 230). Erol Güngör ise meseleye daha pratik yaklaşmaktadır. Güngör’e göre (1993, s. 29) değer sınıflandırmasında varlığı mümkün olan bütün değerler bir kimseye verildiği zaman onların bir sıralaması yaptırılınca, şahsın en yukarıya koyduğu değer onun diğer değerlerden daha kıymet verdiğidir. Yani bu sınıflandırmada asıl olan öznedir. Genel kanaatin “mutluluk için çalışmak” değeri olduğunu belirten Güngör, bütün diğer değerlerin

(31)

18

bu yolda birer vasıta hükmünde olduğunu belirtmektedir. Demokrasi, ilim, adalet gibi değerler genel mutluluğu sağladıkları müddetçe değerdirler.

Yine Güngör’e göre (1993, s. 62) değerleri açıkça ifade ettikten sonra bunları siyasi, sosyal vs. şeklinde birtakım sınıflara ayırmanın araştırıcı için sınıflama kolaylığı sağlamaktan başka hiçbir gerçek kıymeti yoktur. Çünkü hayatta var olan ve yaşama tatbik edilen değerler doğrudan doğruya kendi varlıkları ile bilinmektedir. Değerler arasında keskin ayrımların olmayışı da bu tasnifi gereksiz kılmaktadır. Buna rağmen o da yaptığı çalışmasında Allport, Vernon ve Lindzey (1960)’in, Spranger (1928)’dan ilham alarak gerçekleştirdikleri “klasik” değer sıralamasına sadık kalmıştır. Güngör (2010, s. 85), bu değerlere bir de ahlaki değerleri eklemiş, dürüstlük, doğruluk, yardımseverlik ve hoşgörülü olma gibi değerlerin ahlaki değerler olduğunu ifade etmiştir.

Bu tasnif modeli, değerlerin daha somut bir düzlemde tahlil edilip, incelenmesini sağlamaktadır. Bu sebeple inceleyeceğimiz eserde tespit ettiğimiz değerleri, bu tasnif doğrultusunda ele alacağız.

2.1.4.2. Rokeach’ın Değer Sınıflandırması

Rokeach’ın 1973 yılındaki çalışmasına göre değerleri şu şekilde sınıflandırmak mümkündür:

1.Gaye Değerler

Aile güvenliği, Barış içinde bir dünya, Başarılı olma, Bilgelik, Dinî olgunluk, Eşitlik, Gerçek dostluk, Güzellikler dünyası, Heyecan verici bir hayat, İç huzur, Mutluluk, Kendine saygı, Gerçek dostluk, Özgürlük, Rahat bir hayat, Sosyal kabul, Ulusal güvenlik, Zevk.

2.Vasıta Değerler

Bağımsız olma, Affedici olma, Cesaretli olma, Dürüst olma, Entelektüel olma, Geniş görüşlü olma, Hırslı olma, İtaatkâr olma, Kendini kontrol edebilme, Nazik olma, Kendine hakim olma, Mantıklı olma, Neşeli olma, Sevecen olma, Sorumluluk bilincinin olması, Temiz olma, Yardımsever olma, Yaratıcı olma (Şen, 2007, s. 10).

Rokeach değerleri “gaye değerler” ve “vasıta değerler” olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Bu sınıflandırmada gaye değerler yaşamın temel amaçlarını, vasıta değerler ise gaye değerlere ulaşmak için kullanılacak davranış tarzlarını temsil eder (Akbaş’tan aktaran Kumbasar, 2011, s. 28). Fakat gaye değerlerle vasıta değerlerin kişiden kişiye yerlerinin değişebileceği ve bazı durumlarda gaye değerlerle araç değerler arasındaki uygunsuzluk bu sınıflandırmanın eleştirilmesine sebep olmuştur.

(32)

19

2.1.4.3. Schwartz’ın Değer Sınıflandırması

Schwartz, değerleri bireysel ve kültürel olmak üzere iki düzeyde incelemiştir. Bireysel düzeydeki incelemelerde değerler, kişilerin yaşamlarını yönlendirmedeki önemlerine göre ele alınırlar. Değerlerin kültürel düzeyde incelenmesindeki amaç ise toplumun genelinde paylaşılan ve toplumsal normlara dayanan soyut fikirlere ilişkin bilgi üretmektir. Kültürel düzeydeki inceleme birimi kültürün (ulus, etnik grup) kendisidir. Bu iki düzey arasındaki ayrımın nedeni ise, bireysel düzeyde kişiyi yönlendiren değerler arasındaki güdüsel ilişkilerin kültürel düzeyde aynı özellikleri sergilememesi olasılığının bulunmasıdır. Schwartz’ın birey düzeyi değer tipleri aşağıdaki gibidir (Schwartz’dan aktaran Kuşdil & Kağıtçıbaşı, 2000, s. 60) :

AÇIKLAMA: Güç (power) : Toplumsal konum, insanlar ve kaynaklar üzerinde denetim gücü. DEĞERLER: Sosyal güç sahibi olmak, otorite sahibi olmak, zengin olmak, toplumdaki

görünümü koruyabilmek [İnsanlar tarafından benimsenmek].

A:Başarı (achievement) : Toplumsal standartları temel alan kişisel başarı yönelimi. D:Başarılı olmak, yetkin olmak, hırslı olmak, sözü geçen biri olmak [Zeki olmak].

A:Hazcılık (hedonism) : Bireysel zevke ve hazza yönelim. D:Zevk, hayattan tat almak.

A:Uyarılım (stimulation) : Heyecan ve yenilik arayışı.

D:Cesur olmak, değişken bir hayat yaşamak, heyecanlı bir yaşantı sahibi olmak.

A:Özyönelim (self-direction) : Düşünce ve eylemde bağımsızlık.

D:Yaratıcı olmak, merak duyabilmek, özgür olmak, kendi amaçlarını seçebilmek, bağımsız olmak [Kendisine saygısı olmak].

A:Evrenselcilik(universalism): Anlayışlılık, hoşgörü ve tüm insanların ve doğanın iyiliğini gözetmek.

D:Açık fikirli olmak, erdemli olmak, toplumsal adalet, eşitlik, dünyaya barış istemek, güzelliklerle dolu bir dünya, doğayla bütünlük içinde olma, çevreyi koruma [İç uyum].

A:İyilikseverlik (benevolence): Kişinin yakın olduğu kişilerin iyiliğini gözetme ve geliştirme. D:Yardımsever olmak, dürüst olmak, bağışlayıcı olmak, sadık olmak, sorumluluk sahibi olmak [Gerçek arkadaşlık, olgun sevgi, manevi bir hayat, anlamlı bir hayat].

A:Geleneksellik (tradition) : Kültür ya da dinsel töre ve fikirlere saygı ve bağlılık.

D:Alçak gönüllü olmak, dindar olmak, hayatın bana verdiklerini kabullenmek, geleneklere saygılı olmak, ılımlı bir hayat [Dünyevi işlerden el ayak çekmek].

A:Uyma (conformity) : Başkalarına zarar verebilecek ve toplumsal beklentilere aykırı olabilecek dürtü ve eylemlerin sınırlanması.

D:Kibarlık, itaatkâr olmak, anne-babaya ve yaşlılara değer vermek, kendini denetleyebilmek. A:Güvenlik (security) : Toplumun var olan ilişkilerinin ve kişinin kendisinin huzuru ve sürekliliği.

D:Ulusal güvenlik, toplumsal düzenin sürmesini istemek, temiz olmak, aile güvenliği, iyiliğe karşılık vermek [Bağlılık duygusu, sağlıklı olmak].

(33)

20

2.1.5. Değerler Eğitimi

Eğitim, bireyi geliştirme ve olumlu yönde şekillendirme işleviyle değişime ve yeniliğe açık bir kavramdır. Eğitim kavramı, insanlığın var oluşu kadar eski; insanlık var oldukça da sürecek kadar yeni, döngüsel bir ihtiyaçtır. Eğitim kavramının çok farklı boyut ve alanları vardır. Doğumdan ölüme kadar devam eden bu süreç, özellikle “hayat boyu eğitim modellemesi” ile artık herkesi kapsar bir hâl almıştır.

Eğitim aileyle başlayıp okulla devam eden bir süreçtir ancak sadece bu iki kurumun çabasıyla eğitimde istenen amaca ulaşılamaz. Bireyin çevreyle olan iletişimi, deneyimleri de kişiliğinin oluşmasında etkilidir. Sosyal bir varlık olan insan toplumdan ayrı düşünülemez. Toplumsal bir kurum olan ailede eğitim sürecine başlayan birey, hayat boyu eğitimine devam eder.

Bir toplum değerlerinden yoksunlaştırılmışsa, değerleri ile olan bağı kopmuşsa o toplumun ayakta durması zorlaşacaktır. Değerler, bir toplumun varlığı ve yokluğu üzerinde bu derece tesirli konumdadır (Şen, 2007, s. 15). Hartman, “Değerlerden sıyrılmış, kutsallığını yitirmiş bir dünyada yaşamaya kimse katlanamaz” demektedir (Akbaş, 2008, s. 20).

Eğitim, öncelikle erdemli, ahlaklı, ideal insan yetiştirmeyi hedefleyen bir süreçtir. Fakat insanların maddi farklılaşmalara kolay uyum sağlaması, bunun aksine toplumsal ve psikolojik dönüşümlere uyum sağlamada aynı oranda başarılı olamayışı değer eğitiminin önemini de arttırmaktadır. Değer eğitimi, değişen dünyada bireylerin kendi kültürel ve toplumsal yargılarıyla birlikte evrensel değerleri kazanmasını ve yaşanabilecek sıkıntılara karşı hazırlıklı olmalarını öngörmektedir (Doğan, 2004, s. 630).

Kirschenbaum’un (1994, s. 3-6) belirttiği üzere 1900’lü yıllardan başlayarak ahlak ve değer eğitiminin yöntem ve amaçları üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Değer ve ahlak eğitimi İkinci Dünya Savaşı sonunda geleneksel metotlarla sürdürülmüştür. 1960’dan sonra geleneksel rol ve değerler sorgulanmaya başlanmıştır. 1960–1970 yılları arasındaki değer eğitimi ile ilgili gelişmeler popüler bir sloganla “insanın gücü” olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde değerin öğretimi ve öğretmenin modelliği yerine öğrenciyi kendi değerlerini açıklamaya cesaretlendirme, ahlaki muhakeme yapabilme ve değer analizi becerilerini geliştirmeye çalışmışlardır. 1980’den sonra toplum eleştirmenleri, veli grupları, dini liderler ve siyasi partilerin çoğu yeniden geleneksel değerlere dönmüş, bunun sonucunda saygı, sorumluluk, öz disiplin, aile, vatan sevgisi ve başkalarına hizmet gibi

(34)

21

değerler öne çıkmıştır. 1980-1990 yılları arasında ise muhafazakârlık ve geleneksel değerlere bağlılığın öne çıktığı görülmektedir (Biçer, 2013, s. 16).

Değerler eğitimi, aynı zamanda birey ile toplum arasında köprü işlevi görmektedir. Değerler, bireyin kendisini, toplumun ise bireyi kontrol etmesini sağlayan unsurların başında gelmektedir. Değerler sayesinde birey, diğer insanlar ile etkili iletişime geçebilir ve sosyal konumunun belirlenmesi için uygun bir altyapı oluşturabilir. Toplumsal kültürün oluşması, fertlerin değer yargılarının bir üst kimlik olarak toplumsal hayata yön vermesi ya da mevcut toplumsal değerlerin bireylere aktarılması ile gerçekleştirilebilir (Gül, 2013, s. 66). Her toplumsal olgu kendi kültürünü, değerlerini yaratır. Değerler de zihin kodlarına yeni bir terminoloji (kavramlar destesi) sunar (Doğan, 2013, 46).

Tam bir devrimsel dönüşüm yaşayan dünyanın yeni şartları değer eğitimine olan ihtiyacı artırmaktadır. Küreselleşme denilen ve sadece teknolojik değişmeyle tasvir edilemeyecek olgu sınırları kaldırmakta, baskın kültürleri her an ve her yerde mevcut kılabilmektedir. Kendi ülkemiz çerçevesinde düşünecek olursak, insanlar arasında bazı duyarlılıkların kayboluşu bile değer eğitimi için yeterli bir sebeptir. Yeni nesil arasında şiddet eğilimi, sahtekârlık, anne-babaya veya öğretmene karşı gelme, madde bağımlılığı, intihar ve benzeri kendine zarar verici davranışlarda artış, iş ahlakında, kişisel ve toplumsal sorumluluk bilincinde azalma gibi olguların günden güne daha sık rastlanır olduğunu görmekteyiz (Ekşi, 2002, s. 83).

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de değerlerin itibar kaybetmesinden şikayet edilir. Değerlerin düşüşe geçmesi yeni bir hadise olmamakla beraber, değerler levhasının tersine çevrilmesi fikri 19. asra kadar gider. Modernlikten evvel bu âlemde değerler ve nitelikle ilgili ölçülerde büyük bir ortaklık vardı. İyi, güzel, doğru daima üstün tutulur; kötü, çirkin, yanlış daima aşağı ve kötü görülürdü (Kalaça, 2013, s. 48). Modernizm ile birlikte Adam Smith’den itibaren “alçak gönüllülük ve yardımseverlik üretim maliyetini artırır” anlayışı, birçok değeri gözden düşürdü. Paylaşma kültürünü “sadaka kültürü” diyerek aşağıladı. Böylece paylaşarak mutlu olmak yerine, tüketerek mutlu olan modern karakter tipolojisi yaygınlaştı (Tarhan, 2012, s. 15).

Bugün gelinen dünyada, insan sadece zekâsına dayandığı için, ürettiklerinin bir kısmıyla insanlığa zarar vermektedir. Akıl, bu üretimlerin bütünüyle insanlığın hayrına kullanılmasını sağlayamamıştır. II. Dünya Savaşı’nda Japonya’ya atılan atom bombaları, insanlığa onulmaz yaralar açmıştır. Günümüzdeki savaşların sebep olduğu acılar, sefalet ve

(35)

22

yıkım da bu tür tehlikelerin insanlığı tehdit ettiğini göstermektedir. Şu halde insan hem çok değerli hem de aynı zamanda çok tehlikeli bir varlıktır. Tutkularına bir sınır koyulmalıdır. İşte bu sınırlandırmayı da ancak değerler koyabilir (Tozlu & Topsakal, 2004, s. 180). Tüm dünyada değerlerin gün geçtikçe zayıfladığının farkına varılması sonucu değer eğitiminin önemi artmış bulunmaktadır. Geçmişte kişinin farkında olmadan gündelik yaşantısı içinde edindiği değer ve davranışlar, günümüzde bu kadar kolay bir şekilde kazanıma dönüştürülememektedir. Okullarda bu konuda verilen eğitim ise konunun teorik olarak anlatılmasından öteye geçmemekte ve değerlerin davranışa dönüşmesi işlevinde yetersiz kalmaktadır. Hâlbuki değer eğitiminin amacına ulaşabilmesi için, verilmek istenen değerin birey tarafından davranışa dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu bakımdan bireye söz konusu değer kavramlarının içeriğinin öğretilmesi kadar bu değerin birey tarafından içselleştirilip davranışa dönüştürülmesi de oldukça önemlidir. Toplumların olumlu manada şekillenebilmesi ancak bununla mümkündür.

Değer eğitimi ile ilgili temel sorun, öznellik ve bir ölçüde yerellik tarafı bulunan değer yargılarının ortak bir potada toplanabilmesinin zorluğudur. Çünkü kişilerin ve toplumların değerlere ait algıları farklılık arz edebilir. Bu durumda, değerler eğitimini sağlıklı bir zemine oturtmak bir hayli zorlaşmaktadır.

Değerlerin davranışa dönüştürülmesinde yaşanan sıkıntıların yanı sıra, eğitimleri süresince öğrencilere sadece bilişsel ve psiko-motor kazanımların verildiği bir anlayış, toplumu oluşturan fertlerin değer, tutum vb. duyuşsal kazanımları elde edememelerine sebep olacaktır. Dolayısıyla, toplumsal bütünlüğün sağlanması ve ortak amaçların belirlenmesi zor, hatta imkânsız hale gelecektir. Bu durum, değerler eğitiminin okullarımızda sistemli ve etkili bir biçimde yapılması zorunluluğunu ortaya çıkartmaktadır (Yazıcı, 2006, s. 499). Değer eğitiminin iki hedefi vardır. Birinci hedef, genç insanın ve bütün insanların daha karakterli bir hayat sürmesi ve hayatından memnun kalmasını sağlamaktır. İçinde doğduğu ahlaki değerlerden oluşmuş bir çevreye uyum sağlamak için bireyin geçirdiği deneyimler sonucunda başarı veya tatmin duygusuna ulaşmasıdır. İkinci hedef ise, toplumun iyiliğine katkı sağlamaktır. Kendisi için istediğini sadece kendi için değil herkes için istemesini amaçlar (Akbaş, 2004, s. 61).

Değer eğitimi hem bireyin kendisi hem de parçası olduğu toplum açısından önemlidir. Bireyin doğru bir değer eğitimi ile; davranışlarında tutarlılığın olması, ideal ve iyiye yaklaşması sağlanır. İnsan ilişkilerinde anlaşılır, insancıl değerler geliştirememiş kimselere

Referanslar

Benzer Belgeler

Yaşadığı dönemin (1883-1943) sosyal, kültürel ve siyasal yapısının hayatını nasıl şekillendirdiğine değinilerek hakkında genel bilgilere yer verilmiştir.

Minimental state examination (MMSE), Ha- milton depression rating scale (HDRS), brief psychiatric rating scale (BPRS) were applied and serum levels of magnesium (Mg) were determined

4- Zorunlu yat ış lar en fazla 15 yatakl ı (genel bir has- tane içinde olan) psikiyatri servislerine olacak... Toplum Psikiyatrist Samanci,

yaş arası 31 hasta; yaş, cinsiyet, başvurduğu ay, şikayet, geçirilmiş suçiçeği öyküsü veya suçiçeği aşısı, tetikleyici faktörler, dermatomal

Tablo 4.14.b’ye göre mezun oldukları bölüm değişkeni puan ortalamalarına bakıldığında “Düşünen Yaklaşım” açısından okul öncesi ve anaokulu

He­ men hepsinde temelde güçlü desene da­ yanan, üstüste yığılmış, iç içe girmiş, boş­ luk içinde geniş renk lekeleriyle kütleleş- tirilmiş kadın figürleri

sürüyedursunlar, Avustralya, yarat›c› bir yöntemle sera etkisinden büyük çapta enerji üretimi için.. yararlanman›n

ad ogni modo, il punto saliente della pittura di Zonaro, vale a dire una conti- nuitfe stilistica nella pur movi- mentatissima girándola delle sue esperienzc