• Sonuç bulunamadı

Prof. Dr. Muhammet ÖZEKES   (s. XLIX)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prof. Dr. Muhammet ÖZEKES   (s. XLIX)"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

XLIX

Hocam Prof. Dr. Bilge Umar

Değerli Hocam Prof. Dr. Bilge Umar’ın lisansta öğrencisi olama-dım. Çünkü, kendisi o sıra emekli olmuş, Đzmir’de avukatlık yapıyor, bir yandan da tarihle ilgili çalışmalarını sürdürüyordu. Ancak, halefi olan Hakan Hocamızın teklifini kabul ederek, kendisi fakültede tekrar ders vermeye başladığı dönem, benim asistanlığımın ilk dönemiydi. Fakültede ders verdiği yıllar boyunca, Hocamın verdiği derslerde asistanlık yapmak benim için birçok yönden şans ve onur olmuştu. Kendisinin meselelere, genel bakış açısından farklı bir bakışı, pratik, net ve dolambaçlı olmayan çözümleri, pek kimsenin fark etmediği noktadan konuya yaklaşımı sayesinde, hukukî mese-lelere daha farklı bakmayı öğrenmiştim. Örneğin, o güne kadar ikrarı, delil olması dışında düşünemezken ve ikrarla ilgili birçok ayrımın karmaşası içinde dolaşırken, bir gün ders çıkışı “ikrar edilmiş şey ikrar edilmiştir, bu kadar uzatmaya gerek yok” deyişi, benim ondan sonra ikrara bakışımın değişmesine sebep olmuştu. Bunun gibi daha birçok örnek verilebilir. Sınavlardan sonra, sınav kâğıtlarını kontrol için Hocanın bürosuna gidişim ve orada geçen birkaç saatte öğren-diklerim ise benim için ayrı bir tecrübeydi. Çünkü Hocayla birlikte sınav kâğıtlarını değerlendirirken, geçen sürede hukuktan daha çok, benim sorularım üzerine, tarih ve Đzmir tarihi üzerine deyim yerin-deyse, hap şeklinde bilgi verir, bu da benim için başlı başına bir kazanç olurdu.

Hocanın, bazı çevrelerde neredeyse hukukçuluğundan daha çok tarihçiliği, bu alandaki merakı ve eserleri bilinmektedir. Doktora aşamasında Almanya’da bulunduğum sırada, arkeoloji bölümünden arkadaşlara, Prof. Dr. Bilge Umar’ın Hocam olduğunu söylediğimde, tepkileri ilginçti, benim için de gurur kaynağı olmuştu. Bu yönüyle, Hocamızın bir örneği daha yoktur herhalde.

(2)

L

Hocamızın hem Türkçe’ye hem de diğer birçok dile vukufiyeti, ondan sürekli yeni şeyler öğrenmemizi sağlamış, zaman zaman da araya küçük şakalar da katıp Prof. Dr. Postacıoğlu’na da atfen, dil üzerine tenkit ya da açıklamaları her zaman yol gösterici olmuştur. En son 2009’da Abant’da yapılan Usûl Hukukçuları Toplantısı’nda, Hocamızın müzik üzerine, hem teorik hem pratik bilgisine de, gece vakti, gölün kenarında birçok kişiyle birlikte şahit olduk… O güzel havada ve doğanın içinde geçen keyifli saatler, hep güzel bir hatıra olarak kalacak hepimizde. Özellikle, halefi olan değerli Hocam Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez ve Prof. Dr. Oğuz Atalay ile birlikte icra kabiliyetleri, kürsümüzün bu konuda ne kadar yüksek bir perfor-mansa sahip olduğunu da herkese göstermiş, Đzmir kürsüsünün ayrıcalığını bir kez daha yaşatmıştır.

Hocamızın Medenî Usûl ve Đcra-Đflâs Hukuku alanında her zaman başucu eseri olan ve bugüne kadar aşılamamış çalışmaları vardır. Bu konuda “Đspat Yükü” ve “Đcra ve Đflâs Hukukunun Tarihî Gelişimi ve Genel Teorisi”ni zikretmek yeterlidir. Değerli Hocamızın, sosyal bir usûl hukukçusu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kendisinin bu konudaki görüşlerinden her zaman yararlandım ve yararlanmaya da devam edeceğim. Bazen, daha genç olmaktan ve yanlış anlaşılmak kaygısından kaynaklanan bir çekingenlikle, doğ-rudan yazamadığım konularda, Hocaya atıf yapmak her zaman işimi kolaylaştırmış, ancak kendisinin yazdığından daha fazlasını zaten söylemek de mümkün olmamıştır.

Hocamızın kendinden emin, sakin, itidalli kişiliğini de burada zikretmek gerekir. Bazı toplantılarda yapılan eleştirileri sükûnet ve geniş gönüllülükle karşılaması da hep bize örnek olmuştur. Özellikle toplantılarda, yapılan konuşmaları izlerken ciddiye alması, katkı sağlamaya çalışması, görüşlerini paylaşmasa da başkalarının konuş-malarını sabırla dinlemesi kendisinin diğer örnek aldığımız yönüdür.

(3)

LI

Hocamızı herhalde en iyi tanımlayacak özellik, kendisinin artık örneği çok az kalan “çok yönlü bir bilim adamı” olduğudur. Bugün kendi alanına hapsolmuş, hatta orada kaybolmuş bilim adamı iddia-sında olanları gördükçe, Hocamızın değerini daha iyi anlıyoruz.

Kendisinin kurduğu kürsü, özellikle onun ardından Değerli Hocam Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’in emek ve çabalarıyla, bugün artık hukuk hayatımızda ciddî bir ağırlığa sahip olmuş, başka fakültelere bu etki sirayet etmiş, artık deyim yerindeyse bir Đzmir ekolü oluşmuştur. Kendisinin kurucuları arasında yer aldığı Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi de, bugün ülkemizin önde gelen birkaç fakültesinden biri haline gelmiştir. Kendisinin bir Đzmirli olarak bunlardan mutluluk duyduğundan şüphemiz yoktur.

Değerli Hocam’a sağlık, mutluluk ve huzur dolu nice yıllar diliyorum. Her şey için en derin minnet ve şükranlarımızla...

Referanslar

Benzer Belgeler

Yasin Bey, amcasıyla konuştuktan sonra şu cümleyi yazdırdı: “Ben çoluk çocuğum için et erittim, kemik çürüttüm, on- ları bu duruma getirdim.” Görülüyor ki

Paşa ve Mustafa Nihat Özön’ün sözlüklerini kaynak göstererek sözü bu yazılış şekliyle deyim iken yanlış olarak atasözleri sözlüğüne almış ve

Söz konusu taşlar içinde temel, him taşıyla ilgili bazı atasözü ve deyimler de oluştuğu görülmüştür: Him basmak, himi bir, beline him taşı düş- mek gibi.. Yazımızda,

Oca- ğında, odunları tutuşturacak köz bulamayan kadın, kız; ateş küreğine biraz kül koyup en yakın akraba veya komşunun kapısını çalıp ateş ister, aldığı közleri

S on yıllarda sıkça atasözü ve deyim sözlüklerine ya hiç girmemiş ya da çeşitlemesi, eş anlamlısı, yakın anlamlısı yer almış atasözü ve deyimler üzerinde

Hoca Ahmed Yesevî’nin öküzünün parasını vermeyenlere ısrarlı, bor- cunu hatırlatan bakışlarıyla ilgili söz (muhtemelen Hoca Ahmed Yesevî’nin öküzü gibi

Taradığımız belli başlı deyim sözlüklerinden TDK’nin Genel Ağ’daki Deyimler Sözlüğü ve Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I-II adlı der- lemesiyle Ömer

Söz konusu deyimin, içinde en çok söz varlığı barındıran belli başlı de- yim sözlüklerine girip girmediğini kontrol ettiğimizde; başta TDK’nin Ge- nel Ağ’daki