M
l
T A R İ H İ
Y A R I M A D A
CBTrfıaKolâf Yokuş» StriVırvMfiirtS-. / \ '. ■> l u ,R«f6wa»c PHft ii®" MSffi®"' eVlw«rtl)N
"Adım Adım İstanbul" gezilerim izin İkincisinde Haliç kıyıla rı hariç olmak üzere tarihi yarım adanın Saraybumu - Unkapanı Köprüsü - Aksaray - Yenikapı arasındaki bölgesini geziyoruz. Bu
gezim izi tarihi yapıların yoğunluğu nedeniyle gerçekte ancak dört-beş günde gerçekleştirebiliriz. Gezi için müzelerin açık ol dukları gün ve saatleri dikkate almamız, bazı cam iler için na m az saatlerini kollamamız gerekiyor. Türkiye'de genelde müzeler pazartesi günleri kapalıdır. Sultan Ahmet yöresindeki istisna şudur: Pazartesi günleri açık tutulan Topkapı Sarayı, salı günleri kapalıdır.
Sultanahm et ve Ç evresi
Gezim ize Sultanahm et M eydanı'ndan başlayabiliriz.
Sultanahmet Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde, "eski kent"in kalbidir. Bizans ve Osmanlı imparatorluklan Sultan Ahmet'teki sa raylardan yönetilmişlerdir.
Bugün Sultanahm et (At)
M eydanı olarak bilinen yer, ya
da H ip od rom , İÖ 196'da Roma İmparatoru Septimius Severus tara fından yapılmış. Bizans döneminde geliştirilmiş. Bizans döneminde at yarışlarının, gösterilerin gerçekleş tirildiği, siyasi tartışmaların yapıldı
ğı, ayaklanmaların başlatıldığı, günlük yaşamın en hareketli yeri. Osmanlı döneminde de burada şenlikler, cirit yarışları, gösteriler gerçekleştirilmiş.
En gelişkin döneminde 440 metre uzunluğunda, 117.5 metre genişliğinde olduğu belirtilen ve kimi kaynaklara göre 100 bin se yirci alan Hipodrom bir at nalı biçimindeymiş.
Hipodrom'un bir zamanlar gösterişli kapısının bulunduğu yerin yakınında bugün A lm an Ç eşm esi yer alır. Çeşme, 1895'te İstanbul'u ziyaret eden Alman İmparatoru II. Wilhelm'in II. Abdülhamid'e hediyesi. Yapı 1898'de tamamlanmış.
Bir zamanlar at arabalarının yanştırıldığı pist bugün eski biçi mine uygun şekilde asfalt yol. Hipodrom'un ortasında "spina" ola rak adlandırılan bölümde eskiden çok sayıda anıt, heykel
bulunur-muş. Bugün bunlardan geriye kalan üç tanesini görebiliyoruz:
Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Örm e Sütun.
Hipodrom'a girdiğimizde sağda kalan iki binadan biri Kanuni Sultan Süleyman'ın başveziri İbrahim Paşa'nın Sarayı'ymış. Bugün, içinde çok değerli sanat eserlerini barındıran Türk ve İslam
Eserleri Müzesi.
Hipodrom'un orta yerinden Sultan Ahm et Camii’ne girebi liriz. Cami içindeki mavi renkli çini panolar nedeniyle Batıklarca "Mavi Cami" olarak adlandırılan yapının iki avlusu vardır. Bu avlu lardan geçerek ana kapıdan içeri girebiliriz. Yabancı turistler cami ye yan kapıdan alınmaktadırlar. 1609-1616 yılları arasında Mimar Mehmet Ağa tarafından yapılan Sultan Ahmet Camii, medrese, tür be, hastane, kervansaray, imaret ve çarşıdan oluşan büyük bir kül- liyenin bir bölümü.
Sultanahmet Camii'nin yanın dan Ayasofya Müzesi'ne doğru çık tığımızda solumuzda medrese bi nası ve Sultan Ahmet Türbesi, sağı mızda ise Hünkâr Kasrı yer alır. Hünkâr Kasrı bugün Hah Müzesi olarak işlev görmektedir. Burada Anadolu ve İstanbul camilerinden
toplanan halılar sergilenmekte.
Sultan Ahmet Camii Sultan Mahvili altındaki fil ahırları olarak ya pılmış yapıda Osmanlı kilimlerinin sergilendiği Kilim ve Düz
Dokum a Yaygı Müzesi yer almaktadır.
Halı Müzesi'nin arkasına yürüdüğümüzde Sultanahm et Arastası'na ulaşırız. Bu arastanın denize doğru sonunda Arasta
H am am ı ve Kağnı Mescidi yer alır. Arasta'dan Bizans dönemi
Büyük Saray'ın süslemelerinin yer aldığı Mozaik Müzesi'ne girebiliriz.
Arasta'dan geriye dönerek Kabasakal Caddesi'ne girelim. Sağımızda Kabasakal Medresesi ile restore edilerek otele dönüş türülen Yeşil Ev yer alır. Solumuzda kalan yapı ise Haseki Sultan
H am am ı ya da Ayasofya Hamamı'dır. Mimar Sinan'ın Kanuni
Sultan Süleyman'ın sevgili eşi Hürrem Sultan için 1556'da yaptığı
O
bu hamamın girişi Ayasofya Meydanı'ndadır ve bugün bir kilim sergi alanı olarak kullanılmaktadır.
Ayasofya Meydanı Bizans döneminde İmparator Konstantin'in annesi Helena adına Agusteion olarak adlandırılmış. Bu meydanın güneybatısından Divanyolu başlar. Yolun başlangıcındaki su tera zisinin yanında küçük bir taş vardır. Bu bir zamanlar buradaki ke merli kapıdan geriye kalan tek anıdır ve "Milion" olarak adlandırı lır. Bu taş Roma'ya kadar giden yolun başlangıcı, yani sıfır kilomet reyi simgeler.
Ayasofya Meydam'ndan Ayasofya Müzesi'ne girebiliriz. Daha önce gerçekleştirilen ancak yıkılan, yakılan iki kilisenin ka lıntıları üzerine İmparator Justinianus tarafından 532-537 yılları ara sında yaptırılan bu dev yapı tüm insanoğlunun bir harikasıdır. Bir kare plan üzerine kubbe oturtma denemesinin öylesine boyutlarda (gördüğü onarımlar nedeniyle ar
tık eliptik olan kubbenin yarıçapı 31-31 metre, yüksekliği 55,6 metre) ilk kez gerçekleştirildiği bu yapıt hâlâ freskoları ve mozaikleriyle ün lü. Osmanlı döneminde değişik za manlarda eklenen dört minare dı şında Ayasofya çevresinde imaret, medrese, III. Mehmet, II. Selim, III. Murat türbeleri ve bir şadırvan yer alır.
Ayasofya Müzesinden çıktığımızda sola, tekrar sola dönelim. Bab-ı Hümayun Sokak'a ulaşırız. Bu sokak üzerinde yürüdüğü müzde sağımızda O sm anh Saray D uvarları (Sur-u Sultani) ve 1728 yılında yaptırılan III. Ahm et Çeşm esi bulunur. Lale Devri'nde rokoko tarzında yaptırılan bu yapı İstanbul'daki meydan çeşmelerinin en güzellerindendir.
III. Ahmet Çeşmesi önünden yürürken karşınıza Topkapı Sarayı'mn birinci kapısı Bab-ı Hümayun gelir. Kapının hemen ya nında solunuzda kalan Soğuk Çeşm e Sokağı'dır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu bu sokaktaki Osmanlı evlerini restore ede rek Ayasofya Pansiyonları adı altında otele dönüştürdü. Evlerin birinde kurumun başkanı, İstanbul'a gönül ve biçim verenlerden
Çelik Gülersoy ilk kent kitaplığı örneği ola rak İstanbul Kitaplığı'nı oluşturdu.
Bab-ı Hümayun'dan içeri girelim. Solda Aya Sofya öncesinde en önemli kutsal mer kez olan Aya İrini Kilisesi, bir Bizans sarnıcı ve Samson Hastanesi kalıntıları ile Osmanlı Darphanesi yer alır. İstanbul'un fethinden sonra hiçbir dönem camiye çevrilmeyen, farklı işlevler yüklenen Aya İrini Müzesi bugün önemli konserlerin yer aldığı çağdaş işlevli bir yapı durumunda.
Topkapı Sarayı'mn Birinci Avlu1 sundan yürüyerek artık bir müze olarak gezilen Topkapı Sarayı'nın Orta Kapı'sına ulaşırız.
Topkapı Sarayı Osmanlı tarihini, İstanbul'un geçmişini algılama
da en önemli uğraktır.
Müze kapısından içeri girdiğimizde solumuzda Has Ahırlar ve Harem Bölümü, sağımızda ise mutfaklar kalır. Osmanlı sultan larının özel dünyasını yansıtan Harem Bölümü, müzenin özel rehberlerince belirli aralıklarda ve değişik dillerde gezdirilmekte dir. İkinci Avlu'dan Bab-üs Saadet'ten geçerek Üçüncü Avlu'ya varırız. Müze'nin en önemli bölümü olan Hazine Dairesi bu avlu da yer almaktadır. Yapımına Fatih Sultan Mehmet döneminde başlanan ve 19. yüzyıl ortalarına kadar yaklaşık 400 yıl boyun ca sultanlarca kullanılan Topkapı Sarayı Çini ve Saray Porselenleri’ni, Saray Mutfak Eşyaları, Gümüş ve Billurlar, Padişah Elbiseleri, Minyatürler, Saat Koleksiyonlarının yanısıra, Hazine Dairesi, Hırka-ı Saadet Dairesi, III. Ahmet Kütüphanesi,
Harem, Bağdat, Mecidiye ve
Revan Köşkleri, Hekimbaşı Odası gibi yapıları içerir.
Bağdat ve Mecidiye Köşkü arasından çevremize baktığımızda Bizans deniz surlarını, Gülhane Parkı içinde yer alan 15 metre yüksekliğindeki Got Sütunu'nu, Sarayburnu ucunda İstanbul'daki
O
ilk Türk anıtı olan AvusturyalI Kripple'ın 1926 yapımı Atatürk Heykeli'ni ve uzakta arabalı vapur iskelesine doğru bugün
Uluslararası Basın Merkezi olarak kullanılan 1647 yapısı
Sepetçiler Kasn'nı görürüz.
1 i İV^lCll 1 sağda aşağıya doğru inen yolu izle yelim. Sağa sola serpiştirilmiş tarih sel kalıntılar arasından yürürken sağda müzeler bölümüne ulaşırız. Aynı kapıdan girilen bu bölümde
Eski Şark Eserleri Müzesi,
Arkeoloji Müzesi ve Çinili Köşk
yer alır. Türkiye'de müzeciliğin ku rucusu Osman Harndi Bey tarafından yaptırılan her iki müze de dünya çapında öneme sahiptir.
Arkeoloji Müzesi'nden çıkıp aşağı doğru yürüdüğümüzde çok geniş bir alana yayılan ve içinde Tanzimat Müzesi ile bir ak varyumu içeren Gülhane Parkı girişine ulaşırız.
GALATA KÖPRÜSÜ'NDEN KUMKAPI'YA
Galata K ö p r ü s ü ’nd en K u m k a p ı’y a
Gezimizin bu bölümünde Galata Köprüsü'nden başlayabili riz. Galata'nm son tarihi köprüsü geçirdiği yangın ertesinde Atatürk Köprüsü yakınlarına çekildi. Orada değişik bir işlevle hiz met görmek üzere yenileniyor.
Galata Köprüsü'nün Eminönü ayağındaki Eminönü
Meydanı'na egemen olan yapı Y en i Cami'dir. Cami; çeşme, tür be, çarşı ve bugün var olmayan hastane, ilkmektep ve hamam dan oluşan külliyenin bir bölümü. Caminin yapımına ilkin 1597'de başlanmış. Ancak inşaatına ara verildiğinde yanmış. Cami Sultan IV. Mehmet'in annesi Turhan Sultan adına 1663 yılın da bitirilmiş. 2 minareli, bir büyük, dört yarım kubbeli, Hünkâr Mahfili de bulunan saçaklı bir yapı.
Camiye gelir sağlaması amacıyla cami arkasında inşa edilen "L" harfi biçimli çarşı Mısır Çarşısı olarak biliniyor.
Bugün çiçekçilerin, kuşçuların bulunduğu Mısır Çarşısı av lusunun doğu ucunda bulunan Türbe türünün en ilginçlerinden. Çok sayıda Osmanlı sultanının mezarının bulunduğu Türbe şaşırtıcı bir biçimde bugün Mustafa Kemal Derneği'ne ev sahipli ği yapıyor.
Türbe'nin önünden Bankacılar Caddesi'nde yürüyelim. 2 nu maradaki İş Bankası, 3 numaradaki Osmanlı Bankası Yeni Cami şubeleri binaları hoş binalar. Bu caddenin Şeyhülislam Hayri Efendi Sokak ile kesiştiği köşede Yeni Cami Külliyesi'nden kalma
Sebil bulunur. Şeyhülislam Hayri Efendi Sokağı'nın deniz tarafın
daki sonunda Sultan II. Mahmud döneminde, 1809'da yaptırılan
Hidayet Camii yeralır. Bu camiden başlayan Yalı Köşkü Caddesi
üzerinde 9-17 numaralardaki Liman Han, çinileriyle ve ön cephesi ile dikkati çeken bir bina. Bu caddenin sonunda bir bölümü resto re edilen 1907 tarihli Borsa binasının son kalıntısı.
Buradan Ankara Caddesi'ne çıktığımızda karşımıza Alman mimar Jachmund tarafından 1890'da yapılan eklektik binasıyla
Sirkeci Garı çıkar. Ankara Caddesi'nden Mimar Kemalettin
Caddesi'ne girelim. 28 numarada 1895 tarihli sütunlu pencerelere sahip bir han yer alır. 40 numarada bugün İstanbul Adliyesi'nin Hukuk, İş, Çocuk Mahkemelerinin bulunduğu, edebiyatımızda
kence evi olarak yerleşmiş Sansaryan Han yer alır. Mimarı, Bulgar Kilisesi'ni de proje lendiren, Ermeni mimar Aznavor. Buradan daha önce gördüğümüz Sebil'den başlayan Hamidiye Caddesi'ne geliriz. Karşı köşede I. Abdülhamit'e ait olan külliyeden geriye kalan
Abdülhamit Türbesi ve Medresesi bulunur.
Külliye'nin Sebil'i Gülhane Parkı'nın karşısına taşınmış. Türbe'nin karşısında 48-64 numara larda büyük bir yapı olan 4. Vakıf Han vardır.
Binanın mimarı Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi'nin önde ge len isimlerinden Kemalettin Bey'dir. Abdülhamid'in Türbesi'nin ya nında Vedat Bey Sokağı'ndan yürüdüğümüzde karşımıza Vedat Bey tarafından inşa edilen Büyük Postane binası çıkar. Buradan yürüyerek yeniden Ankara Caddesi'ne çıkalım. Sağda, Asir Efendi Sokak içinde tipik, saçaklı minaresi ile ilk binası 1473 yılında yapı lan H obyar Camii görülür.
Ankara Caddesi yokuşunu çıkarken karşımıza İstanbul
Vilayet Binası gelir. Yanında Naili (Bab-ı Ali) Mescidi yer alır.
Yokuşu çıkmaya devam ederken sağımızda mimar Fossati Kardeşler'in yaptığı İran Başkonsolosluğu Binası bulunur. Buradan Türk Ocağı Caddesi'ne girelim. 4 numarada saçaklı kapıları, saçak lı, balkonlu girişi ile eskiden Düyun-u Umumiye binası olarak ya pılan İstanbul Erkek Lisesi Binası, 41 numarada eskiden İttihat
ve Terakki Partisi'nin Genel Merkezi olarak kullanılmış ahşap
bina yer alır. Bu bina bugün Cumhuriyet Gazetesi'ne ait.
Yeniden İran Başkonsolosluğu köşesine dönelim ve bura dan köşesinde İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü nün bulunduğu Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan Caddesi'ne girelim. Solda önünde kurucusu Mithat Paşa'nın büstü ile eski Em niyet Sandığı (bu gün Ziraat Bankası şubesi), karşısında Hadım Haşan Paşa Medresesi'nin kalıntısı yer alır. 34 numarada yaklaşık 300 yıllık
Cağaloğlu H am am ı bulunur. 9 numaradaki İstanbul Sağlık
Müdürlüğü ve 8 numaradaki Sosyal Hizmetler Müdürlüğü binaları nı gördükten sonra soldaki Alay Köşkü Caddesi'ne girelim. Aşağıda solda bu caddenin Hükümet Konağı Sokak ile kesiştiği
O
yerde köşedeki Sebil’i ile 1745'de I. Mahmud'un siyahi kızlar ağası için yaptırılan Beşir Ağa Cam ii'ne geliriz.
Alay Köşkü Caddesi'nden aşağıya yürüdüğümüzde karşımı za Alemdar Caddesi üzerinde Gülhane Parkı'nın bir ucunda yer alan, Sultan II.Mahmud döneminde 1819'da yapılan Alay Köşkü çı kar. Sultanların geçit törenlerini iz lediği bu köşkün karşısında ünlü
Bab-ı Ali yer alır. Bu kapıdan
Osmanlı döneminde Başvezir'in çalışma birimlerinin bulunduğu bölüme girilirdi. Bugün güzel bahçe içindeki binalarda emniyet müdürlükleri bulunur.
Alemdar Caddesi'nde yürümeyi sürdürdüğümüzde solda ka lan Gülhane Parkı'nın girişinin karşısında Hamidiye Caddesi'nden taşınan Hamidiye Sebili, arkasında da Zeynep Sultan Camii bu lunur. 17ö9'da padişah III.Ahmet'in kızı Zeynep Sultan için yapılan bu barok yapı çok değişik bir kubbeye sahiptir.
Yokuştan yukarı doğru çıkarken solda Mimar Sinan tarafın dan 1559'da yapılan Cafer Ağa M edresesi bulunur. Aya Sofya Müzesi yanındaki sokaktan girilen Medrese'de bugün Uygulamalı Türk El Sanatları Merkezi bulunuyor.
Daha yukarı yürüdüğümüzde Yerebatan Caddesi'ne geli riz. Bu caddede sağımızda kalan ve bugün Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği ile Milli Olimpiyat Komitesi'ne ev sahipliği ya pan bina bir zamanlar İttihat ve Terakki Partisi'nin önemli liderle rinden Talat Paşa'ya aitmiş. Bu konağın yanında ilginç binada Turizm Polisi bulunur. Karşıda Y erebatan Sarmcı'nın (Bazilika Sarnıcı) girişi bulunur. 532 yılında Justinianus tarafından yaptırılan sarnıçta 70x140 metre boyutları içinde çoğu süslü başlıklara sahip 336 sütun vardır. Birkaç yıl önce İstanbul Belediyesince onarılıp yeniden gezilere açılan Yerebatan Sarayı'nda ayrıca ışık oyunları gerçekleştirilmektedir.
Yerebatan Sarayı'nın çıkış kapısını terkettikten sonra yeniden
Sultan Ahmet Meydanı'na dönelim. Bu meydanın başladığı yerde
Divanyolu Caddesi üzerinde köşede Firuz Ağa Camii'ni görürüz. II.Beyazıd'ın Haznedarbaşı Firuz Ağa tarafından 1491'de yaptırılan bu cami tek kubbeli mimarisiyle klasik Osmanlı camilerinden ön ceki dönemin önemli örneklerindendir.
Firuz Ağa Camii karşısında 14 numarada 19. yüzyılın başın da II.Mahmud'a karşı yapılan bir saldırıyı önleyen saray halayık larından Çevriye Kalfa için yaptırılan ilkokul bugün Türk
Edebiyatı K ü tüphanesi olarak kullanılıyor. Biraz daha ileride
46 numarada yer alan ve 1850'de Taşmektep olarak yaptırılan bi na bugün Sağlık Müzesi.
Buradan Firuz Ağa Camii arkasındaki parka girelim. Bu parkta betonlar arasında eski kalıntılar var. Bu kalıntılar eski den Antiokus ve Lausos adlı iki zengin kişiye ait sarayların ka lıntıları. Adliye Sarayı'nın duvarına bitişik kalıntılar ise dördün cü yüzyılın başında şehit edilen Euphem ia'nın M artyrionu'na, yani şehitiğine ait.
Tekrar Divanyolu Caddesi'ne çıkarak yürüyelim ve soldaki Klod Farer Sokak'tan içeri girelim. Soldaki parkın kenarında ufak bir kulübe vardır. Burası Bizans döneminin Yerebatan'dan sonra ikinci büyük kapalı su sarnıcı olan Binbirdirek Sarnıcı'nın girişi dir. Flala temizlenmiş olarak ziyarete açılmayan bu sarnıçta adıyla çelişircesine 224 sütun vardır.
Klod Farer'den aşağı doğru yürüdüğümüzde 42 numarada Abdülaziz'in bakanlarından Keçe-
cizade Fuat Paşa Camii ve
Türbesi'ni görürüz. Buradan biraz daha aşağıya inelim ve sağdan Su Terazisi Sokak'a girip iki blok yü rüyelim ve sağa dönelim. Yüksek duvarları izleyerek soldan çok hoş
avlulu bir camiye gireriz. Burası Mimar Sinan'ın 1571-72 yıllarında yaptığı Sokullu Mehmet Paşa Camii'dir. Cami çinileriyle ünlüdür ve İstanbul'da klasik İznik çinilerinin bir arada izleneceği en önemli yerdir.
Caminin diğer kapısından çıkıp cami duvarınca yürüyelim.
O
Solda kalacak bina Özbekler Tekkesi'dir. Biraz daha aşağıya yürü yüp şehit Mehmet Paşa Sokak'a girersek tam karşımıza Çardaklı Hamam düşer. Çardaklı Hamam'ı sağdan dönerek Küçük Ayasofya Sokak'ta yürürsek Küçük Ayasofya Camii'ne ulaşmz. Cami, 527 yı lında Sergius ve Bakhus adlı azizler için sekizgen planlı olarak yapı lan bir eski Bizans kilisesinden çevrilme. Küçük Ayasofya sözü son radan Osmanlılarca türetilmiş. Camiyi çevreleyen odalar ise kiliseyi camiye çevirten Kapıağası Hüseyin Paşa Medresesi'nin bölümleri.
Küçük Ayasofya Camii'nden denize doğru yürüyüp sola döndü ğümüzde Bizans döneminde Potta Leonis (Aslanlı Kapı) olarak adlan dırılan Çatladıkapı’ya ulaşınz. Çatladıkapı'nın Saraybumu'na doğru biraz ilerisinde eski Bizans Sarayı Bukoleon'un kalıntıları bulunur.
Küçük Ayasofya Camii'nin girişine geri dönelim ve Kadırga Limanı Caddesi üzerinde yürümeyi sürdürelim. Bir zamanlar liman olan Kadırga Limanı Meydanı'na geliriz. Denize yakın kısımda ise Cinci Meydanı vardır. Buralar 50-60 yıl öncesine kadar İstanbul'un bayram yerleriymiş. Kadırga Meydanı'nın ilerisinde solda çok gü zel taraçasıyla 18. yüzyılın son döneminden kalma Esm a Sultan
Namazgâhı yer alır.
Kadırga Limanı Caddesi'nde yürümeyi sürdürürsek 21 nu marada altta dükkânları bulunan Rum Ortodoks Aya K iryaki
Kilisesi'ni görürüz. Karşısında artık restore edilmeyi bekleyen
ilkokulu vardır. Yürümeyi sürdürürsek solda artık bir büyük açık meyhaneye dönüşen Kumkapı bulunur.
Kadırga Limanı Caddesi üzerinde Kumkapı'dan sonra yürü meyi sürdürürsek soldaki Gerdanlık Sokak 6-8 numaralarda bir başka büyük Rum Ortodoks Aya Elpida Kilisesi bulunur.
Kumkapı'nm bu yöresinde geçen yüzyılın sonlarından, bu yüzyılın başlarından kalma çok güzel kagir binalar vardır. Kadırga Limanı Caddesi'ne geri dönelim ve onun devamı olan Çifte G elinler Caddesi'nde
yürüyelim. Nişanca Hamam
Sokağa girip yolumuza devam
ed ersek Şarapnel Sokak'ta
Erm eni Gregoryan Patrikhanesi
Yerebatan Sarmcı'mn üst köşesinden başlayan Divanyolu Caddesi, Yeniçeriler, Ordu Caddeleri ile devam eder. Aksaray'da çatallaşan yollardan biri Cerrahpaşa, Koca Mustafa Paşa caddeleri olarak devam eder ve bir kol Silivri Kapı'ya, diğeri Ahırkapı'ya ula şır. Şehzadebaşı'ndan ayrılıp Edirnekapı'ya varan diğer cadde ile birlikte bu yollar, Bizans döne
minde de kullanılan yollardır. Bu yollar üzerinde Bizans döneminde şu önemli meydanlar, forumlar var
olmuştur: Forum K onstantin
(Çemberlitaş Meydanı), Forum
Theodosius (Beyazıt Meydanı),
Forum Bovis (Aksaray Meydanı),
Forum Arkadius (Cerrahpaşa).
Bu kez gezimize Divanyolu'nda Klod Farer Caddesi girişi önünden başlayalım. Karşı köşede bahçe duvarı ile çevreli
II.M ahm ut Türbesi yer alır. Burada padişahlardan Abdülaziz ile
II. Abdülhamit'in de mezarı var. Divanyolu Caddesi üzerinde bi raz ileride K öprülü K ütüphanesi, daha ileride de Köprülü Mehmet Paşa'nm üstü açık türbesi ile camisi bulunur. Köprülü Külliyesi'nin karşısında artık bir giyim dükkânını barındıran 16. yüzyıl yapısı Çem berlitaş Flam am ı bulunur. Hamamın arkasında Köprülü Külliyesi'nin bir paçası olan büyük Vezir Han vardır.
Cadde kenarında göreceğimiz ve bugün Ç em berlitaş ola rak adlandırılan sütun 330 yılında kenti yeniden kuran İmparator Kostantin için dikilmiş. Üzerinde de heykeli bulunu yormuş. Sütunu geçtikten sonra göreceğimiz Atik Ali P aşa
C am ii 1496'da yapılmış. İstanbul'daki ilk
camilerden ve Osmanlı cami mimarisinin
gelişiminde önemli köşe taşlarından.
Caminin karşısında caddenin diğer yanında Atik Ali Paşa Külliyesi’nden geriye kalan medresenin kalıntıları var.
Divanyolu Caddesi'nin devamı olan Yeniçeriler Caddesi'nde yürümeye devam
ettiğimizde biraz ileride sağda
16
. yüzyılso-O
nundan kalma K oca Sinan P aşa Külliyesi'nin sebilini ve türbe sini görürüz. Aynı sırada karşı köşede Çorlulu Ali Paşa
Külliyesi vardır. Caddenin karşı köşesinde ise K ara Mustafa
P aşa Külliyesi bulunur. Bu külliyenin yanındaki Gedikpaşa
Caddesi'nden içeri girdiğimizde Gedikpaşa Çarşısı'nı ve soldaki ikinci sokak içinde Fatih Sultan Mehmet'in son sadrazamı Gedik
A hm et Paşa tarafından 1470'li yıllarda yaptırılan çok hoş bir çifte
hamam görürüz.
Yeniden caddeye dönüp yolumuza devam edelim. Sağdaki Beyazıt Meydam'na geliriz. Meydanda bulunan ve fetih sonrası nın ilk büyük camisi olan Beyazıt Cam ii 1501-6 yılları arasında yapılmış. Cami gerçekte büyük bir külliyenin parçası. İmaretinde Devlet Kütüphanesi, sıbyan mektebinde Hakkı Taruk Us Kütüphanesi bulunuyor. Türbesi ile cami arasında Sahaflar Çarşısı yer alıyor. Devlet Kütüphanesi ile Cami arasındaki açık hava kah vesi İstanbul Üniversitesi öğrencileri ve hocalarının Çınaraltı'sı.
Beyazıt Meydam'na bakan bir diğer yapı gösterişli girişiyle
İstanbul Ü n iversitesi. Üniversi-
te'nin merkez binası 19- yüzyılda Harbiye Nezareti olarak yapılmış. İçindeki Beyazıt Kulesi ise 1828'de yapılmış ve yangın kulesi olarak kullanılmış.
Buradan yeniden Yeniçeriler Caddesi'nin devamı olan Ordu Caddesi'ne çıktığımızda sağda bu gün kullanılmayan Beyazıt H am am ı'm görürüz. Onun da arka sında şimdi Türkiyat Enstitüsü olan 18. yüzyıldan kalma H aşan
Paşa M edresesi vardır.
Beyazıt Hamamı'nın karşı sırasında cadde üzerinde
Teodosius Forum'undan kalan parçaları ve ilkin 15. yüzyılda darp hane olarak inşa edilen Sim keşhane ile 18. yüzyıl yapısı H aşan
Paşa Hanı'nı görürüz. Ordu Caddesi üzerinde biraz ileride çok se
vimli avlusu ve çinileriyle ilgi çeken K oca Ragıp Paşa
K ütüphanesi bulunur. Kütüphane'yi iki blok geçtikten sonra sola
dönüp bu sokak sonunda sağa dönersek 10. yüzyılda sütunlarla
yükseltilen bir sarayın yanma yapılan M yrelaion Kilisesi1 nden dönüştürülen Bodrum Camii'ni görürüz.
Yeniden caddeye döndüğümüzde bir köşede bugün Merit Antique İstanbul (eski Ramada) oteli olan mimar Kemalettin Bey'in eseri bir dönemin "sosyal konut" örneği Tayyare Apartmanlarını, di ğer köşede 1759-1963 yılları arasında Mimar Mehmet Tahir Ağa tara fından yapılan Türk Baroğu’nun en yetkin örneklerinden Laleli Camii'ni görürüz. Laleli Camii arkasında yine Mehmet Tahir Ağa eseri olan ve aykın mimarisiyle dikkat çeken Taş Han (Çukur Çeş me Hanı) bulunur.
Ç arşıla r-H a n la r
Yeniden Cağaloğlu Meydam'na dönelim. Ve buradan turistik mağazalar arasında kalan Nuruosmaniye Caddesi'nden yürüyelim. Karşımıza büyük kestane ağaçlarının süslediği çok güzel bir geçit avlu gelir. Bu avlunun çevresinde N uruosm aniye Külliyesi yer alır. Cami, medrese, sebil, kütüphane ve türbeden oluşan külliye- nin en göze çarpan yapısı camidir. İnşaatına 1748 yılında
I.Mahmut döneminde başlanan 1755'de III.Osman döneminde biti
rilen, bu nedenle adım da padişah III.Osman'dan alan cami, iki şerefeli iki minaresi ile ilk büyük barok mimari örneğidir.
Nuruosmaniye Camii avlusunun diğer kapısından çıktığımız da Kapalıçarşı'nın Nuruosmaniye Kapısı ile karşılaşırız. Buradan Kapalıçarşı'nın kuyumcularla dolu Kalpakçılar Başı Caddesi'ne gi reriz. Hemen sağımızda Kapalıçarşı'nın ikinci çekirdeğini oluştu ran Sandal Bedesteni'ni görürüz. Biraz ileriye yürüyüp Kolancılar Sokak'tan sağa saptığımızda Kapalıçarşı'nın ilk çekirdeğini oluştu ran Eski Çarşı ya da Cevahir Bedesteni'ne varırız.
Kapalıçarşı Bizans döneminde de dükkânların bulunduğu yerde l4 6 l'd e Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmaya başlan dı. Onu izleyen dönemlerde büyütüldü. Ancak çok sık geçirdiği yangınlar ertesinde sürekli yenilen
di. Bugün yaklaşık 30 dönümlük bir araziyi kaplayan Kapalıçarşı'da 4000 dolayında dükkân, 65 sokak, 7 çeşme, 1 cami, 1 mescit, 20 han, 1 şadırvan ve 1 sebil bulunuyor.
Aynı malların belli bölgelerde toplandığı Kapalıçarşı'yı pazar gün leri dışında ilgimize göre gezebiliriz.
Kapalıçarşı'yı gezdikten sonra yeniden Nuruosmaniye Kapısı'na dönelim. Solumuzda kalan sokak üzerinde Çuhacı Han bulunur. III.Ahmet'in sadrazamlarından Damat İbrahim Paşa tara fından 18. yüzyılda yaptırılan bu han çevredeki en güzel hanlar dandır. Daha aşağıya indiğimizde birbirine bitişik Kaşıkçı, Halıcılar, Zincirli, İmam Ali, Kadı Kumrulu, Pastırmacı, Yaldızlı, Mercan Ali Paşa, Mercan Çukur hanları bulunur.
Yeniden Nuruosmaniye Camii avlusuna girip ilk girdiğimiz kapıdan Nuruosmaniye Caddesi'ne çıkalım ve sola dönelim. Biraz ilerledikten sonra sağımızda M ahmut Paşa Camii'ni görürüz. Camiyi yaptıran ve bir bölgeye adım veren Mahmut Paşa Fatih Sultan Mehmet'in Bizans asıllı bir sadrazamıdır. Cami 1462 yılında yapılmış. Cami avlusunda bulunan türbe ise mimarisi ve erken İznik çinileriyle İstanbul'da benzersiz eser.
Mahmut Paşa Camii avlusundan çıkıp sola, sonra sağa döne rek Mahmut Paşa Yokuşu'na girelim. Biraz aşağıda Mahmut Paşa Külliyesi'nin bir parçası olan, İstanbul'un en eski hamamlarından
M ahmut Paşa H am am ını görürüz. Hamamlar hep külliyelerin
onarımları için gerekli finansmanı sağlayan yapılar olmuştur. Buradan sağdaki Sultan Mektebi Sokak'tan aşağıya yürüyüp sola döndüğümüzde 1550 yılında Mimar Sinan tarafından yapı lan, türünün benzersiz örneklerinden Rüstem Paşa M edresesi bulunur.
Yeniden Mahmut Paşa Yokuşu'na dönelim ve yüz metre kadar aşağıya yürüyelim. Solda K ürkçü Han'a ulaşırız. Bu da Mahmut Paşa tarafından yaptırılan kentin ilk hanlarmdandır.
Kürkçü Han'ı geçtikten sonra sola, Çakmakçılar Yokuşu'na döndüğümüzde İstanbul'un en büyük hanlarından olan Büyük
Y en i Han'a ulaşırız. 1764'te dar ancak yaklaşık yüz metre uzunlu
ğundaki bir avlu etrafında yaptırılan han İstanbul'daki barok han ların en güzeli. Büyük Yeni Han'ın hemen arkasında da Sultan
III.Mustafa tarafından yaptırılan Küçük Y eni Han yer alır.
Çakmakçılar Yokuşu üzerinde biraz daha ilerleyip sağa dön düğümüzde Valide Han ile karşılaşırız. l651'de Valide Kösem
Sultan tarafından yaptırılan bu han İstanbul'un en büyük ve belki de en güzel hanı.
Valide Han'dan kısa sokaklardan Uzun Çarşı Caddesi'ne gire lim ve bir süre yürüyelim. Sağımızda Y avaşça Şahin Camii'ni gö rürüz. Fatih Sultan Mehmet'in kaptanı olan Yavaşça Şahin Paşa ta rafından yaptırılan bu cami 1950'de restore edilmiş. Bu caminin karşısındaki Ağızlıkçı Sokak'ın ilk köşesinde ise Sam anveren
Camii'ne ulaşırız. Bu cami de Fatih Sultan Mehmet'in paşalarından
Sinan Ağa tarafından yaptırılmış.
Uzun Çarşı Caddesi'ni sona kadar yürüdüğümüzde Fatih dö neminden kalma Tahtakale H am am ı'm görürüz. Bu hamamın karşısında da Mimar Sinan'ın Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamı Rüstem Paşa için 1561'de yaptığı Rüstem Paşa Camii bulunur. Camiye gelir getirecek dükkânlar üzerinde yapılan sekiz gen planlı bu cami İznik çinilerinin en güzel örneklerine sahiptir ve İstanbul'un en güzel camilerinden biridir. Bu caminin arkasında da Balkapan Han'ını görürüz.
Süleym aniye-Vefa-Zindankapı
Beyazıt Meydanı'ndaki Devlet Kütüphanesi yanındaki Bakırcılar Caddesi'ne girip sola dönerek Fuat Paşa Caddesi'nde yürüyüp sola döndüğümüzde İstanbul'un en önemli yapılar topluluğu olan Süleym aniye'ye ulaşırız.
Süleymaniye Külliyesi, Mimar Sinan tarafından 1550-57 yıl ları arasında İstanbul'un en göze batan tepelerinden birinin üze rinde inşa edilmiş. Külliye, Dar-üş Şifa, imaret, tabhane, tıp med resesi, sıbyan mektebi, cami, Kanuni ve Hürrem Sultan Türbeleri, Evvel, Sami, Salis, Rabi medreseleri, Dar-ül Hadis ve hamamdan oluşuyor. Külliye dışında ayrıca Mimar Sinan'ın mütevazi türbesi bulunuyor.
Bugün bazı bölümlerine farklı işlevler yüklenen bu yapılar topluluğu OsmanlI'nın "Altın Çağı" m yansıtıyor. Ancak cami başlı başına bir mimari mükem
mellik örneği. Mimar Sinan
Süleymaniye'yi "kalfalık" dönemi nin ürünü olarak nitelendirir. Süleymaniye çevresindeki çok sa yıda Osmanlı evi bugün restore ediliyor.
Süleymaniye Camii karşısında ki Süleymaniye Caddesi boyunca
yürüyelim. Valens (Bozdoğan) Su Kemeri kalıntılarının bittiği yerde Bizans dönemindeki bir kiliseden dönüştürülen Kalenderhane
Camii bulunur. Buradan Şehzadebaşı Caddesi'ne doğru yürüdüğü
müzde karşı köşede bugün İstanbul Üniversitesi'nin kullanımında olan Kuyucu Murat Paşa Medresesi yer alır. 1606'da yapılan med rese oldukça sevimli bir yapıdır.
Şehzadebaşı Caddesi'nde yürümeyi sürdürelim. Sağda köşe deki sebili ile barok bir yapı olan Damat İbrahim Paşa Dar-ül
Hadis'i bulunur.
Cadde üzerinde daha ileride Şehzade Camii ve ait olduğu Külliye yer alır. Cami Mimar Sinan tarafından Kanuni Sultan Süleyman'ın 1543'de ölen oğlu Şehzade Mehmet için 1548'de ya pılmış. Mimar Sinan bu camiyi "çıraklık" döneminin ürünü olarak
nitelendirmektedir. Cami avlusunda çok sayıda türbe bulunuyor. Ancak bunlardan Şehzade Mehmet'in türbesi gerek çinileri, gerek se değişik mimarisi açısından İstanbul'un en ilginç türbesi.
Külliye'nin kervansarayı bitişikteki Vefa Lisesi'nin laboratuvar binası olarak kullanılıyor. Külliye'nin ilkokulu ve imareti, köşesin de Damat İbrahim Paşa Medresesi'nin bulunduğu Dede Efendi
Caddesi üzerinde. _____ _______________________
Şehzade Camii'nin Atatürk
Bulvarı tarafındaki meydanda
B urm alı Cam i bulunur. 1550 yı
lında Mısır Kadısı Emin Nurettin Osman Efendi tarafından yaptırı
lan camide Bizans yorumlu
Korint başlıklarına sahip sütunlar kullanılmış. Ama daha ilginci
İstanbul'da bir benzeri olmayan burmalı minaresi.
Buradan İmparator Valens'in 375 yılında kentin su şebekesinin bir parçası olarak yaptırdığı Valens Su Kemeri'nin (Bozdoğan) altından geçip Reşat Nuri Tiyatrosu'ndan sonra sa ğa dönelim ve sağ sıradaki 18. yüzyıl yapısı R ecai M ehm et
Efendi Mektebi'ni geçip Vefa Caddesi'ne girmezden önce bi
raz daha ilerideki 17. yüzyıl başında yaptırılan D efterd ar
Ekm ekçizade A hm et M edresesi ne göz atalım.
Yeniden geriye dönüp Vefa Caddesi'ne girelim. Buradaki tarihi Vefa Bozacısı'ndan sonra K ovacılar Mescidi'ni, ardından semte adını veren Şeyh Vefa'nın Türbesi'ni görürüz. Biraz da ha ileride ise İstanbul'da türünün en önemli binası olan Atıf
Efendi K ü tü p h an esi yer alır. 1742'de ba
rok stilde yapılan kütüphane, yapının per sonelinin oturması için inşa edilen evleriyle son derece ilginçtir.
Kütüphanenin karşısındaki Tirendoz Sokak'a girdiğimizde ise Kilise Camii ile karşılaşırız. İstanbul'un zengin kültürel moza iğinin bizlere miras bıraktığı "kilise camisi" te rimi ile adlandırılan yapı Ayios Theodorus
adlı eski bir Bizans kilisesi.
Buradan ara sokaklardan yeniden Atatürk Bulvarı'na döne lim. Bulvar'dan Atatürk Köprüsü'ne doğru yürürken sağımızda
Şebsefa K adın Camii'ni görürüz. I.Abdülhamit'in haremindeki
kadınlardan biri olan Fatma Şebsefa için 1787'de yaptırılan bu cami barok stilde.
Atatürk Bulvarı'ndan aşağıya doğru yürüyüp Galata Köprüsü'ne doğru sağa döndüğümüzde sırasıyla artık özgün ya pılarından çok az öğe içeren Sağrıcılar (Yavuz Ersinan),
K azan cılar (Üç Mihraplı) camileri ile K an tarcılar M escidi'ni
görürüz. Bu yapıların üçü de Fatih döneminden kalmadır.
Biraz daha ileride deniz kıyısında kendisi küçük, konu ol duğu söylence büyük Ahi Çelebi Camii'ne ulaşırız. Ünlü gez ginimiz Evliya Çelebi 1631 yılındaki rüyasında kendini, 1523'de ölen Fatih'in saray doktorlarından Ahi Çelebi İbni Kemal için yaptırılan bu camide görür. Rüyasında camide evliyalardan son ra Hz.Muhammed'i görünce korkuyla "Şefaat ya Resulullah" di yeceğine, "Seyahat ya Resulullah" der ve sonra da ünlü bir gez gin olur.
Bu caminin arkasında Marmara Belediyeler Birliği'ne ev sa hipliği yapan bir bina vardır. Bu binanın bitişiğinde sarhoşların ko ruyucusu, piri kabul edilen Bekri Mustafa'ya ait olduğu söylenen mezar bulunur.
Bu binanın yanındaki bugün turistik eşya mağazalarının ve bir çatı katı lokantasının bulunduğu binaya bitişik yerde Baba
Cafer Kulesi bulunur. Harun el Reşid'in elçisi olarak İstanbul'a
gönderilen Baba Cafer Bizanslılarca buraya hapsedilmiş ve burada ölmüş. Fetih'ten sonra mezarı bulunmuş. Ama kule zindan olarak kullanılmaya devam etmiş, bu nedenle de buradaki deniz surları kapısı Zindankapı olarak adlandırılmış.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi