• Sonuç bulunamadı

Başlık: ÜLTRAVİYOLE IŞINLAMASININ TAVUKLARDA KAN ŞEKİLLİ ELEMENTLERİ, HEMOGLOBİN MİKTARI VE AKYUVAR FORMÜLÜ ÜZERİNE ETKİSİ KONUSUNDA AYRINTILI ÇALIŞMALARYazar(lar):BÖLÜKBAŞI, FahriCilt: 25 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Vetfak_0000001196 Yayın Tarihi: 1978 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ÜLTRAVİYOLE IŞINLAMASININ TAVUKLARDA KAN ŞEKİLLİ ELEMENTLERİ, HEMOGLOBİN MİKTARI VE AKYUVAR FORMÜLÜ ÜZERİNE ETKİSİ KONUSUNDA AYRINTILI ÇALIŞMALARYazar(lar):BÖLÜKBAŞI, FahriCilt: 25 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Vetfak_0000001196 Yayın Tarihi: 1978 PDF"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A.

Ü. Veteriner Fakültesi Fi;::;yolojiKürsüsü

[)oç. Dr. Fa/ni Bö'lükbaşz

ÜLTRA VtYOLE

IŞINLAMASıNIN

TAVUKLARDA

KAN ŞEKİLLİ ELEMENTLERİ,

HEMOGLOBİN

MlKTARI

VE AKYUVAR

FORMÜLÜ

ÜZERİNE

ETKİsİ

KONUSUNDA

AYRıNTıLı

ÇALIŞMALAR

Fahri Bölükbaşı*

Further investigations on the influence of ultraviolet

irradiation on blood corpuscles, heınoglobin

content and differential leucocyte count

in the chicken

Suınmary:

The influenre ~f ultraviolet inadiation,

applied for

one

hour, with a relaıively high enel'gv oııtput of

95.5

x

ı

03

erg. cm

2.

sn

ı,

on

same biologieal p:ırameters ai ehieken' s blood was determined.

At tlze 24th lzoıır af ter irradiation el')lthroeyte count,

hemoglobin content

and percentages of lymplweytes,

monoc)!tes, eosinophils and basoplzils were

deereased, but total leucoeyte, thromboeyte counts and percentage of

pseudoeo-sinoplzils

were increased, sign?ficantlj'

(P

<

O . 01 ).

No si,gnificant changes were obtained in all parameters,

at tlze 24th lzour

af ter a second inadiation.

There were also found

no dılferences between the

values obtained at 24th Iwul' af ter the second, and at 48th hour afier tlze single

inadiation,

but all these valııes Izad a tendeney toward the initial determinations.

Özet:

Bir saat sürqle lı)1gulanan,

95.5

x

IOJ

erg. cm

2.

sn ı.'lik

nlJ-beten )lüksek bir ene/ji gücüne malik ültraviyole ışınlamaszızzn tavuk kanının

ba;::z parametreleri

ü<.erindeki etkisi

saptandı.

JşZlZlamadan sonraki

24.

saatte eritrosit sa)lzsz, hemoglobin miktarı

ile

leıifositlerin, m?nosiilerin, e,J<:,in?fillerinve ba.~ofillerin )lü;::deleri azaldı, fakat

total lökosit, trombosit sa,.yzlarzile pseudoeo<.in~fillerin )lü<.desi önemli derecede

arttı

(P<O.OJ).

(2)

164 Fahri Bölükbaşı

Ikinci bir ışınlamadan sonraki

24.

saatte bütün parametrelerde önemli

sayılabilecek değişmeler elde edilmedi. İkinci ışınlamadan sonra

24.

saatle ve

tek ışınlamadan sonra

48.

saatte elde olunan de/jerler arasında da

farklılaşma-lar bulunm'ldı, anr:ak bütün bu değerler başlangıçtaki değerlere do,~ru bir

eği-lim

gösterdi.

Giriş

Çeşitli fiz;yolojik ve patolojik koşulların değerlenclirilmesinde kana ait bazı biyolojik parametreleri saptamak klinik yönünden ta-vuklarda da büyük önem taşımasına rağmen, bu konu genellikle ih-mal edilegelmektedir. Nitekim her canlı organizma güneş ışığına karşı bir reaksiyon oluşturma yeteneğindedir (3,6, iO). Güneş ışığı spektrumunun ültraviyole fraksiyonu (200-390nm), bu tip biyolojik reaksiyonların baş sorumlusu kabul edilmektedir (3,6). Bu fraksiyon yöresel, iklimsel ve mevsimsel hayli farklılıklar gösterdiğinden araş-tırmacılar, ültraviyole kaynağı olarak çeşitli sistemler oluşturmuşlar-dır. Bu şekilde hem ışınların standartlaştırılabilmesi hem de doğal olarak şekillenebileceği varsayılano layların hızlandırılabilmeleri düşü-nülmüştür (3, 10).

Ültraviyole radyasyonunun biyolojik sistemler üzerindeki et-kilerinin araştırılmasına, bilimsel anlamda, 20. yüzyılın başlarında girişilmesine rağmen (14), literatürde bu konuda tavuklarda yapılmış araştırmalar yok denecek kadar az;dır.

Gorano\' ve Kovachishki (7), 7-17 günlük civcivlerde günde 5 dakika, 17-30 günlüklerde günde 8 dakika, 30-60 günlük olanlar-da ise 10 olanlar-dakika şeklinde bir ültraviyole uygulamasından sonra, ak-yuvar ve alyuvar sayıları ile hemoglobin miktarının arttığını bildir-mektedirler. Tarafımızdan yayınlanmış bir araştırmada (I

ı,

aydınlık şiddeti 84,5 Lux olan civa buharlı lambalarla günde 16 saat biçimin-de 2.5 yıl süreyle irradiye edilen Leghorn tavuklarda alyuvar sayısı ile hemoglobin miktarında artış, lenfosit yüzdesinde yükselme, pseu-doeozinofillerde azalma saptamış; istatistik önemde olmasa da ak-yuvar Vt tromoo:;it sayılarında yükselme, manosit, eozinofil ve bazofil yüz:delerinde ise düşme olduğunu belirtmiştik. Ayrıea bazı ı)ulgula-rımızın, literatürde diğer hayvanlar ve insan için bildirilenIere (2, 5,6,8,15,16,17) uygunluk göstermediğini bildirmiştik. Xitekim, ya-pılan deneylerde gerek cmZlye saniyede uygulanan ültraviyole enerjisi, gc:rek uygulama şekli, gerekse süresi bakımından literatürde birör-nekliğe rastlanamamıştır (1,5,7,8,11,16,17,18,19).

(3)

tiltraviyole lşııılamasıııın Tavuklarda Kan Şekilli Elemcntlcri, Hcmoglohin... 165

Bu ara~tırmayı, Golden mmet ticari yumurta tipi melez tavuk-larda kandaki hazı fizyolojik normları belirlemek, ültraviyolenin nisbeten yüksek dozda ve hir defada uygulanmasının önceki deneyi-mizdeki bazı farklılıkların neol'ni olabileceği sanımızın (1) olasılık derecesini saptamak, ültra"iyolcnin tavuklarda alyuvar, akyuvar ve trombosit sayıları ile hemoglobin miktarı ve akyuvar formülü üzerine etkisi konusuna katkıda bulunmak, ikinci kez uygulanan ay-ni özellikteki ışınlamall1n sonuçlarını incelemek amaçlarıyla ele al-mış bulunuyoruz.

Materyal ve Metot

Araştırmamızda, Fakültemiz Yem Maddelcri ve Hayvan Bes-leme Kürsüsünce normal yumurta tavuğu rasyonuyla neslcndiği bilrlirilen ı)ir yaşında ve az çok aynı ağırlıkta, sağlıklı, Golden comet ticari yumurta tipi 20 tavuk kullanıldı.

Tavukların ültraviyolc ışınlamaları, bq tarafı kapalı kare prız-ma biçimindeki mukavva bir kutuda ve tek tck yapıldı. ışınlamada 300 Watt'lık bir ultraviyolc lambası

(OSRAM,

Cltra Vitalux, Gur 53) kullanıldı. ışınlar kaynaktan 50 cm. uzatdıktan ve 1 saat süreyle uygulandı. Buna göre hesaplanan enerji verimi 95.5 X 103 erg. cm-2• sn-1 idi. Böylece, uyguladığımız ültraviyole enerjisi, bu tip

deney-lerde literatürde raslanan en di.i)ük (tavuk) (1) ve en yüksek (bre) (8) değerler arasınela bulundurulmuş oldu (sırasıyla 812 ere:. cm-2• sn-I ve 318 x 10.1 erg. cm-2• sn-ı).

Tavuklarda !ıematolojik muayeneltı'e, günlük ritmiK değişme-melerin bulgularımızı etkime ()lasılı~ını ortadan kaldırmak için sa-bahları saat 9.00'da başlanılelı. Işınlamadan evvel (A) ve ışınlandık-tan 24 saat sonra (B) muayeneler için kan alımını müteakip t<ıvuklar 10'ar adetlik 2 gruba ayrıldı. Birinci grup tavuklara, ikinci kan alı-mını (B) takiben aynı şekilde ikinci bir ışınlama yapıldı ve 3. mııa-yeneleri bu ikinci ışınlamadan 24 saat, yani ilk ışınlamadan 48 saat sonra yapılmış oldu (C). İkinci gruba 2. ışınlama uygulanmaelı, böy-lece 3. m'Jayeneleri ilk ışınlamadan 48 saat sonra yapıldı (D).

tbiğin hir makasla bezelye iriliğinde kesilmesi (4) suretiyle ser-bestçe akmakta olan kandan alyuvar, akyuvar ve trombosit sayım-ları ik Iıeomaglabin miktarları saptandı. Ayrıca natif sürme kan ri'otileri hazırlandı.

Alyuvar, akyııvar ve trombasit sayımları için alyuvar sulandır-ma pipetinin

ı

çizgi,i ne kadar kan çekildi ve 101 çizgisine kadar

(4)

166 Fahri Bölükbaşı

Natt-Herrick

sulandırma

eriyiği

ile çabucak

sulandırıldı

(4,

12),

Her

muayene

için çift ve aynı kalite alyuvar

pipetleri

kullanıldı.

Alyuvar,

akyuvar

ve trombosit

sayımlan

aynı sayma

kamarasında

(Thoma)

yapıldı (4) ve her kamarada

alyuvarlar

için 80 küçük kare

(i

/50 mm'),

akyuvar

ve trombositler

için tüm alan (I /LA mm

3)

sa-yıldı

(12).

Kanatlı

hayvanlarda

hemoglobin

tayini

sırasında

alyuvar

çe-kirdeklerinin

oluşturduğu

bulanıklığı

düzeltmek

amacıyla,

Sahli

yöntemiyle

tayin edilen miktarlar

(gr

/i

00 ml), Dukcs ve Schwartc'

nin düzcltme

faktörüne

göre 0.9

ı

ilc çarpılıp,

sonuçtan

1.49

çıkar-mak

suretiyle

değerlendirildi

(I).

Natif sürme kan frotilerinin

değerlendirilebilmesi

için,

Pappen-heim'in

panoptik

boyaması

yöntemi

kullanıldı

(4).

Bulunan

bulgular

ve farklılıkların

güven dereceleri

için

istatis-tik

hesaplamalar

da

yapıldı

(13).

Sonuçlar

Ültraviyole

ı~ınlamasından

önce (A), ışınlamadan

24 saat sonra

(BL ikinci ı~ınlamadan

24, yani ilk ışınlamadan

48 saat sonra

(C)

ve

ilk ışınlamadan

48 saat sonra

(D) muayeneye

tabi tutulan

20 adet

Golden comct ticari

yumurta

tipi melez tavuğu n alyuvar,

akyuvar

ve trombosit

sayımları

(mm

3

'te)

ile hemoglobin

miktarları

(gr

/i

00

ml) ortalamaları

Tablo

I'de,

akyuvar

tiplerinin

yüzde

oranlarına

ait ortalamalar

ise Tablo II'de

standart

hatalarıyla

birlikte

gösteril-mektedir.

TABLO I. Ultraviyolc lşllllamasına tabi tutulan tavukların alyuvar, akyuvar vc trombasit sayıları ilc hcmoglobin

miktarları ortalamaları (X::r: standart hata)

A B C D

---

--- ---Alyuvar 2,66 2.45 2.47 2,59 (,dO"/mm') ::;:0,08 ::-:0.0r, .r0.12 .r0.07

---

---

---

---Hemoglobin 7.34 7.02 6.62 7.03 (gr flOO ml) ::-: O. 14 ::;: O. 13 :r0.17 ::ı:0.13 --- --- --- ---Akyuvar 24.75 28.35 30.10 29.70 (xIO'/mm') ::ı:.0,73 :r.

ı

.08 ::;: 1.06 ::ı: i.2 i

---

--- ---

--- ---Trombasit 31.10 39.30 :i8. LO 39.30 (x 10' Imm') ::;:i. 14 ::: 2.02 ::r:: ı.68 ::ı: 1.46

(A: ışınlamadan önce, n=20; B: ilk ışınlamadan 24 saat sonra, n=20; C: ilk ışıııla. ınadan 4.8, ikinci ışınlamadan 24 saat sonra, n=iO; D: ilk ışııılamadan 48 saat sonra, n = 10)

(5)

Ültraviyole Işııılamasının Tavuklarda Kan Şekilli Elementleri, Hemoglobinoo. 167

TABLO 2. Ultraviyolc ışııılamasına tabi tutulmuş tavukların akyuvar tipleri yüzde oranları ortalamaları (X =-, standart hata)

Lenfosİt (%) Monasit (%) A 57. i=-: O. ;,8 2.8:r: 0.20 B 38.4:r: 1.35 2.F:0.19

c

43.4'1- 1 .91 2.0:;:0.18 D 43.9:;: 2.08 2.2'" 0.42 Pseudoeozinofil(%) 33.2'" 1.38 55. P: i .28 49.4'1- 1.70 49.9:ı: 1.92 Eozinofil (%) Bazofil (%) 2.6:ı:0.14 4.3:ı: 0.24 i. 7:ı: 0.16 2.6=-: 0.22 2.0T.0.30 3.2:r:0.30 1.5::;: O. 17 2.6::;: 0.24 (A: ışmlamadan önce, n"~ 20; B: ilk ışınlamadan 24 saat sonra, n .--20; C: ilk ışmla-madan 48, ikinci ışııılanıadan 24 saat sOnra, n=

ıo;

D: ilk ışınlamatlan 48 saat sonra nc-iO)

Tabloları incelediğimizde ve istatistiksel farklılıklarını ele al-dığımızda sonuçlar şöyle görülmektedir.

Alyuvarlar: Işınlamadan önce (A) 2.66::!._ 0.08 (x i06/mm3) olan alyuvar sayısı, ultraviyolc ışınlamasından 24 saat sonra !B) 2.45::i-0.06 (x i06/mm3) değerine düşmüştür ki, bu azalma

'Ya

99 güven eşi-ğinde istatistik bakımdan önemli bulunmuştur (t - 4.722). İkinci kez ışınlanan tavuklarda 24 saat sonra saptanan ortalama (C) ile ikinci kez ışınlanmayanlarda 48 saat sonraki bulgu (D), ilk ışınla-madan 24 saat sonraki bulgudan (B) biraz yüksek görünüyorlarsa da bu farklılıklar ve C-D farklılığı istatistik bakımdan onemli bulu-namamışlardır (1'>0.05).

J-1emoglobin:

İlk ışınlamadan 24 saat sonra (B) ve ikinci ışın-lamadan 24 saat sonraki (c) hemoglobin değerlerinin (gr

ii

00 ml), kontrol değerlerine nazaran (A) gösterdiği azalmalar (t değerleri 3.523 ve 4.176)

%

99, ikinci ışınlama yapılmayan tavukların ilk ışın-lamadan 48 saat sonraki (D) ortalamasında, başlangıç değerine (A) göre saptanan düşme (t -- 2.734)

%

95 güven eşiğine göre istatistik önemlidir. B-C farklılığı da (t - 3.333) önemli bulunmuştur (P

<O. OI). B-D ve C-D farklılıkları ıse önemsiz olmuşlardır (1' > O. 05) .

Akyuvarlar: A ilc B (t - :1.650), A ile C (t - 3.524), A ile D (t _ 5.174) ortalamaları arasındaki artış biçimindek farklılıklar istatistikman önemli bulunmuş (P <O. OI), B-C, B-D ve C-D fark-lılıkları önemsiz olmuşlardır (1'>0.05).

T1'Ombositler:

Başlangıç ortalamasına (A) göre, B, C ve D or-talamalarında saptanan yükselmeler,

%

99 güven eşığinde gerçek farklılıklar şeklindedir (t değerleri sırasıyla 4.633, 3.175 ve 5.359). B-C, C-D farklılıkları önemsiz (P>0.05), B ve D ortalamaları ise eşit bulunmuştur.

(6)

168 Falıri Bölüklıaşı

Ak)'llvar formülü: I~ınlamadan sonra 24. saatteki (B) tayinlerde lenfosit (t

=

15.037), monosit (t ,= 3.538), eozinofil (t

=

6.923) ve bazofil (t ."-= 6.296) yüzdeleri düşmü~, pseudoeozinofil (t

=

17. 40 i) yüzde,i ise artmıştır (P <O. OI). İkinci ışınlamadan 24 saat sonraki (C) muyanelerde, B değerlerine göre 1cnfosit yüzdesinin

%

99 (t

-=

6.098), em;inofil yüzdesinin

%

95 (t

-=

2.727) güven qi-ğinde istatistik önem taşıyan bir artış göst(~rcliklcri, monosit yüzdcsin-deki azalma ilc bazafil yüzdesineleki artışın istatistikman önemli bulunmadıkları (P>0.05), bunlara karşılık pseudoeozinofil yüzdesi-nin ise azalmaya (t

-=

7.402) yöneldiği (P<O.OI) saptanmıştır. İkinci kez ışınlamaya tabi tutulmayan tavuklarda ışınlamadan 48 saat sonraki muayeneele (D), B değerleri bakımından lenfosit yüz-desi (t

=

6 o548) yükselme, pseudoeozinofil yüzdesi (t ~ 5 o306) düşme göstermi~ (P <O oO i

ı,

eozinofil yüzdcsindeki artış önemsiz olmuş (P>0.05), monosit ve bazofil yüzdeleri ise eşit bulunmuştur. C ve D değerlerine bakıldıkta, tüm lökosit tiplerinin yüzde ortalamaları ara'iında istatistikman önemli bir fark saptanamamıştır (P > 0.05).

Tartışma

Ültraviyolc ışınlarının tavuklarda kandaki bazı biyolojik para-metreler üzerinde ne gibi etkiler oluşturduğu konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Tavuklarda (I) ve diğer hayvan türlerinde kullanılan ültraviyole, doz, uygulama şekli ve süresi gibi çeşitli koşul-lar bakımından farklı bulunduğundan (5,7,8, i i, i6,17, i9), sonuç-ların gencI değerlendirilmesinde birörneklik sağlanamadığı görül-mektedir. Kitekim ışınlamanııı tavşamn

ı

00 cmlOlik sırt derisine Spode (I 6, i7) tarafından i7 x 103 erg. cm-2• sn-I'lik bir eneıjide 60 cm uzaklıktan iO dakika süreyle, Mietkiewski ve arkadaşlarınca (I i) ise 134 x iOj erg. cm-2 sır 1 şeklinde ve 25 cm mesafeden 30 dakika süreyle uygulandığı görülmektedir. Wajdowics (I 9), 107 x 103 erg. cm-2• sn-I'lik enerjiyi 70 cm uzaklıktan 30 dakika şeklinde sıçanın sırtına; Giessman 'oc Kunz (5), 80 x 103 ergicm". sn şcklindc ve 50 cm uzaklıktan iO dakika süreyle kediııin 100 cm"'lik sırt derisine; Krizsa ve arkadaşları (8) ise 50 santimetreden 30 dakika süreyle ve 318 x 103 erg

Icm".

sn olan bir enerji gücü ile doğrudan [are üzerine uygulamaktadırlar. Goranov ve Kovachislıki (7), 25.5 x 103 erg (cm", sn'lik bir üItraviyole enerjisi kullanarak, 7-17 günlük civcivleri günde 5 dakika, 17 -30 günlük olduklarında günde 8 dakika, 30. -60. günler arasında da günde

ı

O dakika süreyle ve i .25 -

ı.

30 metre uzaklıktan ışınlaınvjlarclır. Bizim aydınlık şiddeti 84.5 Lux olan civa bııharlı lambalarla, 2. iO metre mesafeden

(7)

irradi-Cltra"iyole Işınlamasmll1 Tavuklarda Kaıı Şekilli Elementleri, lJemoglubin... 169

ye ettiğimiz Leghorn tavuklar üzerindeki araştırmamızda (1) ıse enerji, 8

ı

2 erg

!cm

2• sn kadar hesaplanmaktadır.

Bu araştırmamızda ise, ültraviyüle ışınlarının deriye nüfuz ye-teneğinin az oluşu görüşünden (6) ve tavuk vücudunun tüylerle kaplı bulunduğu ve böylece ençok etkinin baş bölgesinden olabileceği inancından hareketle ve ön çalışmalarımızdan edindiğimiz kanıya göre ışınlamayı, 300 Watt'lık bir kaynak kullanarak 50 cm ıızakhk-tan

ı

saat süreyle uygulamayı uygıın bulduk. Bu durumda ültravi-yolcnin eneıji gücü 95.5 x

ı

oJ

erg. cm-2• sır-ıolmaktadır. Bu değer, literatürde Çeiitli hayvanlardaki eneıji uygulamalarımn ortalaması şeklinde görülmektedir.

Wajdowics'in (ı 9) sıçanda ve Spode'nin (ı 6, 17) tavşanda yap-tığı bazı mükerrer ışınlamalardan esinlenerek, ilk defa ışınlanan tavukların 24 saat sonra alınan kan örneklerinden (B) hemen sonra bir daha ışınlanma51 halinde müteakip 24 saat sonraki durumun (C), ikinci kez ışınlanmayan ve ilk ışınlamadan 48 saat sonraki (D) para-metrelerden farklı olup olmayacağıll! incelerneyi de ilgi çekici bul-duk.

Her tavuktaki hematolojik muaynıeler, üç günde ve üç kcı y;1-pılmış olduğunda.n (A,B,e veya A,n, D), her kan alınımından sonra spontan kanamayı ve höylece oluşal)i1ccek anemiyi engellemeye özen göstererek, bulgularımızın olabilirliğine güveni sağlamaya çalıştık. Her üç Kan almada tavuktaki toplam kan kayl)ı

ı

0---15 santimetreküpü geçmediği halde, mükerrer kan almanın sonuçlarımızı etkileyebile-ceği saklJlca5ından hareketle ve Spode'nin (15), kan alma sayısının asgari düzeyde tutulması gerektiği tavsiyesine uyarak hematolojik muayenelerimizi 0.,24. ve 4~. saatlerde olmak üzere 3 kez yar tık. Kan muayeneleri için ışınlaınadan sonraki 24. ve 48. saatleri seçme-mizin bir nedeni de, eserhati ve arkadaşları (2) ile Krizsa ve arkadaş-larının (8) farderde ültraviyole ile ()lu~tuğuıııı belirttikleri tromhosito-zun 24 saat sonra en etkili bulunduğunu, Logan ve "Vilhelm'in (9) tavşan, kobay ve sıçanda vaSKüler permeabilite <'rtışınııı 24 saat civa-rında, lökositozun ise 48 saatte en yüksek değerlere ulaştıklarını, \Vajdowics'in (19) sıçanda retikülositlerin 24 saat sonra arttığlllL Spode'nin (15) tavşanlarda lökosit artışı oldukça 21.-24. saatlar

<ıra-sında maksimal bulunduğunu. lenfosit ve nötrofillerdeki etkinin 18. saattan sonra, alyuvar sayısı, bazofil yü-ıdesi ve hemoglohin

miktarı-nın ise i0.-36. saatler arasında Cırklılaştığıııı bildirmiş olmalarıdır.

A(yuvar Sayısı:

l~ınıama etkisiyle alYl'varlarııı azaldığı

(P<

O. O

i)

(8)

170 F alırİ BiiHikbaşı

ıçın bildirilenlerle, önceKi deneyimiz sonuçlarına ~ı) uygunluk gös-termemektedir. :\ncak, ara~tırma yöntemi, çalışmamızdakine nisbeten yakın olan Spcıde (15- i6), tavşanlarda alyuvarların etkilenmesinde başlangıç de.~erlcrinin roloynadığını, normalden az başlangıç değer-lerinde ültraviyolc etkiiiyle artış, normalden fazla olanlarda ise azal-m:!. şe\lillendiğini, norm'tlde i')e bir fark oluşmadığını bildirmektedir. G~rçekten, deneye aldığımız tavuklardaki bireysel değerleri incek-diğimizde genel ortalamanın altında bir başlangıç de,ğ'eri (A) göste-renlerde, ö'lem,iz de olsa bir artış şekillendiğini, ortalamanın üstünde bir başlangıç değerli tavuklarda ise hayli azalma bulunduğunu göz-!emiş bulunuyoruz.

II muayenelcrinde azalan değerlerin C ve D sayımlarında çoğun-lukla artmıya, artan değerlerin ise azalmaya eğilim gösterdikleri yani, başlangıç değ"crine (A) yöneldikleri de dikkati çekmektedir. Nitekim Spode (16) de, tavşanlarda ışınlamadan sonra alyuvarlar-daki artış ya da a?:alışın 36. saatte başlangıç değerine dönmeye baş-ladıklarını ifade etmektedir.

Hemagtahin

miktarı: Hemoglobin ocğerinin, her zaman paralel-lik olmamakla beraber, alyuvar sayısı gibi azaldığı anlaşılıyor. Bu bıılgumuz da daha önce tavuklarda saptadığımız (ı) ve literatürde insan (6), sığır (ı 8) ve civciv (7) ic)n bildirilen bulgulara ilk bakışta karşıt görülmektedir. Bu araştırmalarda uygulanan ültraviyole dozu-nun araştırmamızdakindcn çok az, uygulama süresinin ise çok fazla oluşunun bu ayrıcalıkta en öuemli faktörler arasında bulunduk-larımı inanıyoruz. Nitekim ışınlamadan 24 saat sonra (B), başlangıç değerine (,\) göre azalan hemoglobin miktarının (P <0.01), mütea-kip 24 saat sonra (D) önem',iz derecede de olsa IP>0.05) biraz art-tığını, hiç değilse azalmanın durduğunu ve ba~langıç değerine (A) doğru bir dönüşümün haşladığını görüyoruz. Tavşanlar için ise, ı~ın-lamadan önce alyuvar sayısının azlığı halinde hcmoglobin miktarının arttığı, fazlalığında ise azaldığı; ancak, alyuvar sayısının etkilenme-diği, bazı deneylerde hemoglobin miktarının gene de önemli farklı-la~ma gösterebildiği bildirilmektedir (ı 5,

ı

6). Deneyimizde de alyu-var sayısı ile hemoglobin miktarının mutlak bir korelasyon halinde bulunmadıkları; nitekim, B-C muayeneleri arasında alyııvar sayı-mında istatistik bir farklılık bulamadığımız halde (P >0.05), hemog-lo Din miktarındaki azalmanın

'10

99 güven eşiğinde önemli olduğu anlaşı! mak taCıir.

Akyavar sayısı: Ültraviyole uygulamasıııdan sonra (B) mm"-teki akyuvarsayısının arttığını (P<O.OI) ve 48. saatteki sayımda artık istatistik önemde olmasa da (P > 0.05) artışın devam ettiğini

(9)

görmek-iJlt •."";v,,le 1~llll"Ill,,-lnılı T:ı"ııkları\;ı K"n Şekilli Eleıııeililerİ, Helll"!!!"},;ıı... lil

teyiz. Bu bulgu, Spocle'nin i

ı

5) tav~anlarda şekillenen lökmitozun, son sayım yaptığı 36. saatte de devam etmekte olduj:tu bulgusunu doğ-rulayacak anlamdadır. Öyle anlaşılıyor ki, tavuklarda lökosit artışı devamlı olmakta ve 48 saat sonra dalıi kesin bir normale dönüş eğili-mi göstermemektedir. Ültraviyole etkisiyle az ya da çok bir lökosi-toz ~ekillendij:ti, insan ve hayvanlar için genf'!likle kabul edilen hir bulgudur (1,5,6,7,15,

ı

6, 17,

ı

8).

Trombo.lit .fa)'ısz:

Milimetreküpteki trombosit sayıları bakımın-dan saptadığ'ırnız bulgubr akyuvarlarınkine bell"7.emektedir. Ültra-viyole etki,iyle trombositlerin arttığı, insan (6), sığır (ı 8), fare 12,8) ve istatistikman önemli olmamakla beraber tavuk (I) için de bildiril-mektedir. Burada da trombositozun, azalan oranda da olsa, 48. ~aatte de devam etmekte olduğu şeklindeki bul~umuz, Spode'ııİn (15) tavşanda farklılığııı 36. saatte de devam ettiği yolundaki bildirimine uygun anlamdadır. Ancak bireysel değcrl(~ri incelediğimizde Spodc'-nin tav~anda ışınlama etkisiyle, başlangıçta az olan değerleriıı art-tığı, fazla olanların ise azaldığı ifadesini tavuklar için söyleyemiyo-ruz. Çünkü deneyimizde hemen bütün bireysel başlangıç değerleri-nın (A), arttığını (B) saptamış bulunuyoruz.

Akyuvar formülü:

tık l~llllamadan 24 saat sonra (B), sadece pseudoeozinofil yüzdesinin arttığı, diğer lökmit tipleri yüzdelerinin ise azaldıkları görülüyor (P<O.OI). Bu bulgularımız Spode'nin (ı 5) tavşanlar, Giessmann ve Kunz'un (S) kediler için bildirdikleriy-le az çok uygunluk halindedir. Sonuçlarımız, monosit, eozinofi] ve bazafil bakımından, tavuklar için daha önceki bildirimimizle (ı) uyum halinde ise de, IenfOsit ve pseudocozinofil yönünden benzer bUlUlımamıştır. Buna rağmen bu deneyimizde de ilk ışınlamadan 24 saat sonraki akyuvar tipleri yüzdcIeri ortalamalarının (B), gerek müıeukip 24 saat sonra (D), gerekse ikinci l~lIllamadan 24 saat sonra (Cl, başlangıç değerleri (A) yönüne dönmeye çalıştıkları görül-mektedir. Daha açık belirtmek istersek, ilk ışınlamadan 24 saat sonra (B) düşmüş bulunan lenfasit yüzdesi, C ve D muayenelerinde artmaktadır (P <O. Ol). Monosit yüzclesi ışınlamadan 24 saat sonra (B) azalmış, ikincİ ışınlamaclan 24 saat sonra ise (C), azalma hızı is-tatistikman önemli bulunamamış (P >0. OS) ve ikinci kez ışınlanma-yan tavukların D muayenesindeki monosit yüzdesi ortalaması B'dekinin aynı olmuştur. İlk ışınlamadan sonra (B) azaldığı saptanan (P <O. Ol) eozinofil ortalamasınııı, ikinci ışınlamadan sonra arttığı (P <0.05), D değerininiscistatistik önemde bulunamayan bir biçimde (P>0.05) azalmaya devam ettiği görülmektedir. B muayenesinde azaldığı görülen (P

<

O. Ol) hazafil yüzdesinin de ikinci ışınlamadan sonra

(10)

ı-.,

i~ Falıı.j Biiliik Iıil~ı

(C), önemsiz de olsa (P>0.05) artmaya başladığı, D ortalamasının ıse B'niııkine eşit olduğu saptanmıştır.

Lökositler arasında, ilk ışınlamadan 24 saat sonra (B) artış gös-teren sadece pseudoeozinofiller olmuştur (P <O. OI). Gerek ikinci kez ışııılanan, gerekse ışınlanmayaıı tavuklarda müteakip 24 saat sonraki ortalamaların (C ve D) ise, B ortalamasına nazaran, önemli ölçüde ~P::::O. Ol) azaldıkları görülmüştiir.

Spode tavşanda 320-400 nm dalga boyundaki ültraviyolc ışınla-masıyla yürüttüğü başka bir çalışmada (16), ışııılamadan önce lenfa-sit ve nötrofil yüzdelerinin hangisi fazlaysa, ışınlama sonucu onun daha az bir yüzde gösterdiğini, ancak (~tkinin nötrofiller üzerine ol-duğunu, mm)'teki sayı itibariyle lenfositleriıı değişmediğini bildirmek-tedir. Ara~tırmamı:/.da tavuklarda toplam lökosit sayısıııın (mm3'te), ilk ışınlamadan 24 saat sonra (B)

Cj;,

14 kadar artmasına karşılık, lenfosit yüzdesi

%

48 kadar azalmış, pseudoeozinofil yüzdesi ise

%

68 artmış bulunmaktadır. Burada, ültraviyole ışınlamasına karşı, pseudoeozinofiııerin lenfositlerden daha duyarlı oldukları sezilmekte ve lökosit formülünde lenfosit yüzdesinin azalmış görünmesinde, pseudoeozinofilleriıı sayıca hayli çoğaImış olabilecekleri olasılığının roloynayabileceği düşünülmektedir. Nitekim Giessman ve Kunz (5) da, kedilerde akyuvar sayısı artışının, polimorf nötrofil granülosit-lerin çoğalmış olmasından şekillendiğine değinmektedir.

Genel olarak belirtmek gerekirse, Tablo i ve II'de gösterilen bütün biyolojik parametrelerde ilk ışınlamadan 48 (D) ve ikinci ışııı-lamadan 24 saat sonraki (C) ortalamalar arasında anlamlı bir fark-lılık görülmemesi, ikinci kez ışınlamanın ayrıca bir etki doğurmadığı ve B muayenesinde saptanan farklılıkların, başlangıç değerine dönmeye çalıştıkları kanısına götürmektedir. Bu açıdan 2.5 yıl süreyle ve günde 16 saat biçiminde çok düşük dozda ultı'aviyole uygulamasıyla bulduk-larımızın (I), bu deneyimizdekilerden bazı farklılıklar göstermiş olması da doğal karşılanmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki tavuklarda ültraviyole ışınlaması akyuvar ve trombosit sayıları üzerinde daima uyarıcı bir etken olmaktadır. i'vlonosit, eQ.7:inofil ve bazafil yüzdelerin-de oluşan istatistik iinemlilikteki a:zalmalarııı, lenfosit ya da pseıı-doeozinofil değişmelerinin lökosit formülüne bu şekilde yansıması olasılığından ileri gdebileceklcri de düşünülmektedir. :\1onosit, eozino-fil ve bazaeozino-filler yüzde oran itibariyle esasen az olduklarından, farklı-lıkların önemlilikleri konusunda fazla ısrarlı olmayı sakıncalı buluyo-ruz. Işınlama tavuklarda, çok düşük dozda ve uzun süreli oldukta (I) lenfositlerin, bu deneyimizdeki gihi yüksek dozda ve kısa süreli oldukta ise p',eııdoeozinofillerin arttığı görülmektedir. Yüksek dozda ve kısa

(11)

tJlt,.~\"İ\'(lıe I~ıııl:ım;ı,ıııın Ta\'lıkLınln Kı", ş"kiııi nemenıkri. I"'ııı(l~ı,,"iıı... 1i:l

süreli uygulama bu özellikleriyle stres reaksiyonlarını hatırlatmakta-dır ki, ayııı görüş daha önce ha)') araştırmacıların da (6, i

ı, ı

5,

ı

6,

ı

7) dikkatinden kaçmamıştır.

Teşekkür

Bu çalı~manın deney materyali tavukları sağlamada kolaylık gö,teren Prof. Dr. Mahmut Akkılıç ile istatistik Iıesaplamaların yürütülmesinde yardımlarıııı esirgemeyen Dr. Ersoy Caııkiiyer'e tcşekkürlcrimi sunmayı bir görev sayıyorum.

Literatür

1- Bölükbaşı, F. (ı 976): Ollravi)'ole ışl1llamas11l1ll Leg/lOJ"n luv!ık-larda kan şekilli elementleri, henwglobin miktarı ve akyuvar formülü ü<.erine etkisi. AÜ. Vet. Fak. Derg., 23 (1-2): 142-152.

2- Cserhati, I.; Krizsa, F. and Rak, K. (ı 961): Circulaıing

pla-telets in miee subjeeted lo simultaneous x-ra)' and ııl/raviolet inadiation.

Nature (Lond.), 190: 544-545.

3- Dunlap, C.E. (1966): E.Jfeets

~f

Radiation. In "Patlıology". \V. A.D. Andersen, cd., Vol.

J.

The C.V. Mosb)' Comp., Saint Louis.

4 -

EhrI,

H. (1954): Die Zahlung der Bll/tzelleıı des Gdliigelblutes nach der Alethode Natt und Heniek. Inaııg. Diss., ~lünchen.

5- Giessmann, H.G. und Kunz, C. (1960): Die Veriinderungen des weissen Bll/tbildes von Kat<.en nach VV.Restrahlııng. Strahlentlıerapie, III: 605-608.

6- Glasser, O. (1964): Merfieal P/!l'sicL VnI. I, The Yearbonk

Pııh-lishers, Inc., Chicago.

7 - Goranov, N. and Kovachishki, Kh. (197 ı): ~lfeets of ultra-violet inadiation on .larm animals and poultı)'.

Il.

Rroiler ehirks. V

cter-inar-nomeditsinski Naııki (Sofia), 8 (4):

ı

7-22.

8 - Krizsa, F.; eserhati, i. and Rak, K. (1966): The mechanism of thrombocytosis eaıısed by ııltraviolet inarfiation in mice. Med. Phar-macol. Exp. (Basel),

ı

5: 5:l9 -544.

9- Logan, G. and Wilhelm, D. L. (1966): The inflammatOl]

wıe-tion in ııltraviolet injuı)'. Brit.

J.

Exp. Path., 47(3): 286-299.

ı

O.. Lotmar, R. (ı 97 ı): UV-Strahlung und Er)'tem Sehwelleıızeit 111 Versehiedenen Hö/ıenlagen. Schweiz ~\1ed. Wschr.,

ı

O

ı:

29

ı.

(12)

lil F.ı1I1.j Bijliikha~ı

11-

Mietkiewski,

E.;

Kosınicki, B. and Naroznik,

K. (1968):

The influenres of ultraviolet ra)'s on the number and life span of

eryth-1oC)'ıesin rabbiıs. Acta Physiol. Pal.,

19: 171- 179.

12-

Natt,

M.P.

and Herrick,

C.A. (1952):

A new diluentfor

counting

the el)'t!ıroC)'tes (lnd leııe0eYtes of the ehiclcm. Poultry

Sci., 3

i:

735-738.

13-

Snedecor,

G.W. (1956):

Statistical MetllOds.

5 th cd., The Iowa

State

College

Press, Ames, Iowa.

i4-

Sonne,

C. (I 929):

The biological ejfects of the ultrauioleı ra)'s and

investigations as to wlıat part of the spectımn thry lie in. Ardı. Phys.

Ther.,

iO: 239-252.

15-

Spode,

E. (1954):

Untersuchungen über die StraMenreaktion des

Blu-tes. I.

Der Blutstatus

beim Kanninclıen als Test für

UV-Eirifluss.

Strahlentherapie,

93

(I):

15-30.

ı

6-

Spode,

E.

954):

Untersuchungen

über die Strahlenreaktion

des

Blutes.

III.

Untersuchungen des Blutbildes

naclı

UVA-Belichtung.

Strahlentherapie,

93 (4): 588-594.

17-

Spode, E.

(ı 956):

Untersuclıungen

ii/m

die Strahle11leaktion des

Blu-tes. VI.

Veriindenmgen des peripheren Bluıbildes

naclı UV

B-Bestrah-lung. Strahlentherapie,

99 (3): 482-488.

18-

Steiger, A. und Melhorn,

G. (I 969):

Die Wirkung

der

künst-liehen lJV-Stra/zlung

auf Rinder. Eine kritisclıe Betrachtung der

bisheri-gen Erkenntnisse. Mh. Vet. Med., 24: 926 -929.

19-

Wajdowics,

A. (I 965):

Flfect of ultraviolet ra)'s on the

eıythropo-ietic activity of the kidne.J'. Folia Biol. (Krakow),

ı

3: 317-32

ı.

Yazı

27.2.1978

günü alınmıştIT.

Şekil

TABLO I. Ultraviyolc lşllllamasına tabi tutulan tavukların alyuvar, akyuvar vc trombasit sayıları ilc hcmoglobin
TABLO 2. Ultraviyolc ışııılamasına tabi tutulmuş tavukların akyuvar tipleri yüzde oranları ortalamaları (X =-, standart hata)

Referanslar

Benzer Belgeler

Summary: This study examines the effects of milled Tribulus terrestris (TT), Avena sativa (AS), white ginseng (WG) and triple-combination (TC) powders on sexual

This journal is covered by SCI-EXP and JCR of Thomson Reuters ® , CAB Abstracts, Global Health, CAB Direct, Database. Subsets; Scopus and Ulakbim (Life Sciences)

deneme grubunda az sayıda hepatositte ve bazı sinüzoidal hücrelerde (Şekil 2d), II. deneme grubunda sadece bazı sinüzoidal hücrelerde pozitif boyanma gözlenirken

Konfluent hücrelere çözelti vasat içerisinde verildikten 1 hafta sonra faz kontrast mikroskopla görüntüleri alınmış ve Şekil 2’de de görüldüğü gibi hücrelere tutunmuş

&amp; Bal., Bupleurum turcicum Snogerup, and Bupleurum lycaonicum Snogerup flowers, fruits and roots were obtained using hydrodistillation and microdistillation techniques and

from different sources (beef and sheep minced meat, feces, milk and silage), and perform the genotyping of Listeria spp.. strains isolated from these sources

aureus isolates obtained from subclinic bovine mastitis, resistance was determined in 13 (20%) samples against gentamycine, in 6 (9.3%) against erythromycin, in 5 (7.8%)

In a previous study in guinea pigs and in humans dermatitic changes has been induced even on normal skin with a highly concentrated antigen solution (19) As in the present