İl mi Araştırmalar I 6, İstanbul 2003
XIX.
YÜZYIL FRANSIZ VE TÜRK ROMANINDA KÖTÜ YOLA DÜŞMÜŞ
KADlN PORTRELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Halil A YTEKİN" Prostitude Portraits in 19th Century French Novels and Turkish Novels Our aim is to make a comparaisan between prostitude portraits in ı 9th century French novels and Turkish novels; and to indicate how Turkish novel retlected this change and how iınproved taking into consideration the diffıcult conditions of that period which Turkish novel had begun to emerge.
Keyıvords: social changes, woman and prostution, Turkish and French novels in ı 9th, portraits, prostitues.
Gil"iş
Herhangi bir sebeple kötü yola düşmüş hayat kadınları hem Fransız romanla rında hem de Türk romanlarında ele alınmış ve böylelikle bu kader kurbanlarının yaşam biçimleri, kendilerini bu kötü yola iten sebepler, zevk ve eğlence diinyasın da olup bitenler sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde anlatılmıştır. Bizim burada yap mak istediğimiz bu kadınların yaşanı biçimlerinden ziyade onların romanlardaki görününıleri fiziki portrelerinin sunumudur. Bunu yaparken tüm romanları incele memiz mümkün olmadığından; araştırmayı 19. yüzyıl Fransız Edebiyatının belli başlı romancı larının bazı eserleri ve Ti.irk Edebiyatmdan da Tanzimat dönemininki lerle sınırlandırmak zorunda kaldık. Kötü yola düşmüş kadın portrelerine geçmeden önce Fransa'da ve Osmanlı'da fahişeliğin oıtaya çıkışına kısaca değinmek istiyo ruz.
a-Fransa·da fahişeliğin ortaya çıkışı: 19. yi.izyıl Fransa'sında sanayi devri miyle birlikte zenginleşen yeni bir sınıf ortaya çıkar. Bu sınıfa mensup insanların yaşanı tarzlarında dikkate eleğer değişimler görülür. Buıjuva sınıfınm bu yeni göz deleri özellikle zevk ve eğlence di.inyasında kendilerini gösterirler. Sanayi devrimi olmasına rağmen i.iretıneclen tüketime kaptırırlar kendilerini. Bu tüketim sahaları arasında en çok giyim kuşaında oluşan moda fırtınası, tiyatro temsilleri ve para karşılığı aşk en göze çarpan değişimler arasmda yer alırlar. Çok geçmeden, bu
ğişimler Fransız
toplumunda oldukça taraftar bulur. Zira
yaratılanatmosfer hiç
kuşkusuzzevk ve
eğlence dünyasında kışkırtıcıbir rol oynar. Böylelikle yeni bir
sektör
doğarve
bazı kadınlarzevk içinde lüks bir
yaşamsürdürmek için kendilerini
para
karşılığıerkeklere vermeye
başlarlar."Erkeklere özgü
fahişeliğintersine,
ka-dın fahişeliği,çok
açıkbir
şekildebüyük sermayeli, alt
yapısıve
hazırlanmışbir
işorganizasyonuyla bir ticaret
alanı oluşturabiliyordu.Bu durum,
şüphesizbelli bir
maaş karşılığı çalıştıkları,giyim beslenme ve
barınma sorunlarının karşılandığıgenelevlerinde
çalışan kadınlaraözgüydü. Bunun aksine
fahişeliközellikle
kaldırım araspuluğuyapan, küçük
ıneyhanelere sık sıkgidip gelen veya
tiyatroların etrafında dolaşan kadınlariçin
bağımsızbir
işkolu da
sayılabiliyordu.19.
yüzyılboyunca,
seks ticareti masaj
salonlarınahanyolara (hamam vs), dans
salonlarına,adeta
canlıgibi resim
tablolarına, şarkısöylenen kafelere ve gece kulüplerine kadar
yayıldı.Hatta bu zevk ve
eğlence dünyasını tanımakiçin yörenin
yabancısıbir kimse,
ken-disini bir fasikül veya
fiyatları, eğlenceyerleri ve
şehrin farklı mekanlarındaki eğlence
dünyasınayönelik ortamlar konusunda
bilgilenıne amacıylabir rehber
kitapçık satın alınaya
zorunlu hissediyordu"
1•İşte
bu denli ciddi boyutlara
ulaşan fahişelik
çok geçmeden yöneticilerin
dikkatini
çekmişve
onlarıbu konuda yeni
yaptırımlar,gerekli yasal düzenlemeler
yapınağa itmiştir.Sosyolojik bir olgu olarak ortaya
çıkan fahişeliğe,1
9.Yüzyılınilk
yarısında,belli bir düzenleme
getirilmişve bu alanda
çalışan kadınlarayönelik bir
sınıflandırma yapılmıştır.Bu
sınıflandırmaiçerisinde
tanımlanan kızlar şunlardır: Numaralı kızlar(evlerde
çalışan),karneli
kızlar,metres
kızlar,hafif
meşrep kadınlar, parti
kadınları(bunlar nazik davetiere götürülen cazibeli
kadınlarolup
eğlencenin
şekline, uzmanlık alanlarına, şartlarave
ayrıntılaragöre uyum gösterir ve kendi
aralarındafarki
ılıklargösterebilir ler).
Bu
ortamların dışında başıboşoynak diye tabir
edebileceğimiz kızlarada
rastlanır;bunlar
arasındaözgür
davranışlı işçi kızlarda yer
alırlar.Daha sonra
I 840'tan itibaren, sokak
kızınaçok
yakınolan yosmalar
oıiaya çıkarlar. Bunlarınen
başındaise kibar
fahişediye
adlandırılan kızlaryer
alır. Kibarlık düşkünü soylu-ları,lüks ve
şehvet düşkünlerinive zevk ve
eğlence dünyasında sık sıkboy gösteren
düşüntir ve sanatçıları cezbeden kadınlar bu sınıfta yer alırlar
2•
Bu konularda özellikle kibar
fahişelerkonusunda çok
sayıda çalışına yapıl mıştır.Ancak, en ciddi ve dikkate
değer çalışmaParent-Duchiitelet
tarafındanorta-ya
konmuştur.La Prostitution dans la ville de Paris-1836 ( Paris'te
Fahişelik)ve
!es vierges folles d'Esquiros - I 8-12 (Esquiros'un
çılgınbakireleri),
adlı çalışmalarında
bu
konuları Uiın boyutlarıylaele
almaktadır.1 Du by. Georges-Michelle Perrot. Histoires des femmes le)(/){ S1ecle -plon-
ı99
ı.s. 392.
2 Honore de Balzac. Splendeurs et nuseres des courtisanes. önsöz : Gerard
Gengeınbre.Pocket.
ı 99ı's
ı ı.FRANSIZ: YE TÜRK ROMANINDA KÖTÜ YOLA
DÜŞMÜŞKADlN
21
Romancılara
gelince, bu
kadınlarnezdinde toplumu tehdit eder boyutlara
u-laşan ahlaksızlığadikkat çekerek
olayıninsani
boyutlarınıele
alırlar.Toplumdaki
yozlaşmanınahlaki dejenerasyonun bir göstergesidir bu ortamlarda geçen olaylar.
İştebu inceleme
sırasındaele
alacağımız Fransız romancılar, fuhuş bataklığınadüşmüş
olan
fahişe kadıntipleri; Marguerite, Nana, Esther, Coralie
aracılığıylaahlaki bir göndermede bulunurlar.
b-Osmanlı'da
durum:
XIX.
Yüzyıl Osmanlı hayatındada, Avrupa'daki kadar
olmasa da, önemli
değişimler yaşanmıştır.Tanzimat'la
başlayan batılılaşmahareke-ti
yalnızcasiyasal ve ekonomik alanda yenilikler getirmekle
kalmamış, aynıza-manda sosyal hayatta da etkili
olmuştur.
Özellikle 1850
sonrası,
toplumun sosyal
hayatındaönemli
değişimlermeydana
gelmiş; yaşam tarzında,giyim
kuşamve
eğlencekonusunda bir
modernleşme eğilimine girildiği gözlenmiştir.Bu
değişimlere paralel olarak, tek
başına dışarıya çıkamayan Osmanlı kadını yavaş yavaş dışarıya
çıkmış, Boğaziçi'ndemehtap gezileriyle
Beyoğlu'ndaki alışverişmerkezlerinde
görülmeye
başlanmıştır. Ortaylıbu
değişimi şu şekildeifade etmektedir:
"Sanayi-leşmeve
kentleşmenin yavaşlılığına rağmen,toplumda
kadının19.
yüzyıldanberi
ılımlıbir
sanayileşmesürecine
girdiğigörülüyor.
SanayileşenAvrupa'da
kadın özgürlüğünbedelini çok
pahalı ödemiş,toplumsal hayatta yeni güçlüklerle
karşı laşmıştır.Benzer bir
gelişme,ülkemiz
kadınıiçin henüz
başlamaktadır,ama
koşul ların farklılığından dolayıTürkiye'de
kadınınözgürlük için
ödediğibedelin,
Avrupalı kadınınki kadar ağır olduğu söylenemez"' Gerçekten de değişim daha çok
olumlu yönde
gerçekleşmiş,bunun
yanındatoplum
hayatındaahlak
dışı diyebilece-ğimizolumsuz
davranışlarnadiren de olsa belirginlik
gösterıneye başlamıştır.Bu
olumsuz
davranışlardanbirisi hiç
şüphesiz fahişeliktir. Osmanlı'da karşılaşılan ahl;ık dışı ilişkiler,hiçbir zaman Fransa
örneğinde olduğugibi
değildir.Toplumda
fuhuşyapan
kadınlararastlanmakla birlikte Müslümanlara özgü bir genelev
gelene-ğindenbahsedemiyoruz. "Nitekim
NamıkKemal,
Osmanlı'da 'fıskü fücurun'
azlı ğındanövgüyle bahseder ... D'ohsson'a göre
gayriıııüsliııı fahişeler şehrinen sapa
mahallelerine
yerleştirilmişve
zabıtakontrolü
altındasadece kendi milletlerinden
müşterikabul edebildikleri halde Müslüman olanlar faaliyetlerinde serbest
değildirIer"4. Bunun
yanında
cariyelerin
Osmanlı
toplum
yapısındaki konuımı
da dikkatten
uzak
tutulmamalıdır. Onlarınharemiere
kapatılmalarını meşrubir
ilişkiolarak
de-ğerlendirmek doğru olmayacaktır.Zira adeta
kurl!msallaşmışolan haremiere
alınan
kadınlarköle ve cariyelerden
oluşmaktaydı. "Padişah sarayındahareme
meşru eşierden başka sayısı sınırlandırılmaıııışesir cariyeler de
alınıııaktaydı.Devlet
er-kanısaraydaki hareme özenerek,
konaklarınıharem ve
selamlıkdiye ikiye
bölmüş-3 !Iber Ortay lı, Osmanlı
Toplumunda
Aıle,Turktye 'de
Ailenın Değtşımı, Ankara, ı 974, s. 87. 4 Abdurrahman Kurt. "Osmanlı'da Kadının Sosyo-Ekonomik Konumu", Osmanlı Toplıını, Yenilerdi. Onlarda haremlerinde
nikahlı eşler yanındacariyeler
bulundururlardı"'Bu
açıklaınalardan anlaşıldığıgibi, 19.
Yüzyıl Osmanlıtoplum
hayatında fahişelikve
benzeri ahlak
dışıeylemler Fransa ile
kıyaslanmayacakderecede
farklılıkgöster-mektedir.
Cariyeliğin dışında fahişelikolarak
nitelendirdiğimiz ilişkileraz
sayıdada olsa,
Osmanlıtoplumunun o günkü
yapısıgöz önüne
alındığındatoplum ve aile
hayatına
yönelik ciddi bir tehdit
oluşturduğugerçektir. Bu yüzden olsa gerek o
dönemi
n
yazarları fahişelikkonusunu da ele
almışlarve toplumun dikkatini çekmek
istemişler~ir.Fransız
ve Türk Romanında
Kötü Yola Düşmüş Kadın
Portreleri
Fransız yazınında düşmüş kadıntipinin en güzel örneklerinden birisi,
Alexandre Dumas Fils'in
la
Dame au.\"
Camelias
(KameZvah Kadm)
adlı romanının kadın kahramanıMarguerite Gautier'dir. Dumas
fılsonu bir kibar
fahişeolarak
anlatmaktadır.
Moralist bir yazar olarak
tanınanDumas Fils. bu eserine
ilişkinolarak
şu açıklamayıyapar: " Margueritin
olayıistisnai bir
olaydır. Eğerbir
genelle111e
olsaydıyazma zahmetine
değmezdi""diyerek bu
çarpıcıhikayeyi
mükemmel bir üslupla okuyucusuna
aktarır.Eser
yayınlandıktansonra çok büyük
bir ilgiyle
karşılaşır.Eserin
kadın kahramanıMarguerite'e yazar sempatiyle
yaklaşır. Fahişe olduğu
için onu asla suçlamaz. Onu bize sunarken çok itina
gösterdiği ortadadır.
Marguerite'i kusursuz betimler:
Fazla ince, fazla uzundu, ama
tabiatınbu
unutkanlığını sırfüzerine
giydiği şeylerledüzeltip silme
sanatınınzirvesine
erişmişti.Ucu yere
değen şahnın arasından.bir ipek elbisenin
geniş volanları çıkardı, göğsüne dayadığıellerini saklayan
geniş manşonunda öyle ustaca
düzenlenmiş kıvrıınlarlaçevriliydi ki, en güç
beğenirgöz bile
hatlarına
hiç diyecek
bulanıazdı.Başı
bir
harikaydı, apayrıbir süslenme konusuydu. Küçücüktti Mu s set' in
diyece-ği
gibi, annesi çok
özendiğiiçin böyle
yapmıştı.Güzelliği
tarifsiz uzun bir çehreye, elle
yapılmışizlenimi
bırakacakkadar düzgün
bir
kıvrımmeydana getiren
kaşlar, altlarınada kara gözler koyun
eğildiklerindeyanakla-rın
pembesine gölgeleri
düşen,uzun kirpiklerle perdeleyin bu gözleri; delikleri bir zevk
isteğiyle birazcık açılmış,
ince, dik, ruhsal bir burun,
dudaklarısüt gibi ak
dişlerüzerine
büyük bir ineelikle
açılankusursuz bir
ağızçizin; cildini de hiçbir elin
dokunmadığı şeftaliler üzerindeki
şukadifemsilikle renklendirin, bu sevimli
başınbütününü elde
etmişolursunuz.
7Marguerite' in fiziki portresine
baktığımızdakusursuz bir güzellikle
karşı karşıya kalıyoruz.Dumas Fils Marguerite'i betimlerken
diğer romancıların yaptığı5 Lcvla Kırkpınar.
Turktye 'de
Topfıtmsal Değişmeve
Kadın. KB Yayınları, Ankara 2001. s. 83 6 ;\l~xandre Dumas Fils,La Dame aux canu!ltas (Kame!ya!t 1\adm).
çev.: Tahsin Yücel. VarlıkYayınevi. Istanbul. ı 963, s. 2 ı 1. 7 Ib id. s. ı O.
FRANSIZ VE TÜRK ROMANINDA KÖTÜ YOLA
DÜŞMÜŞKADlN
')~__
,
gibi
basmakalıpifadeler
kullanmıştır. Betimleıneo denli
canlıve
başarılıdırki
okuyucu bu
güzelliğigözünde rahatça
canlandırabilirve ona ister istemez bir
sempati duyabilir. Marguerite'in ölçülerinde hiçbir
aşırılıkhiçbir uyumsuzluk söz
konusu
değildir.Tam tersine
olağanüstülüksöz konudur. O adeta bir
tanrıçagibidir.
Hatta
yazarında
dediğigibi ressam
YİncentVidal"in
fırçasından çıkmış eşsizbir
portreyi
andırmaktadır. Diğer Fransız romancılarıda bu tür bir
kadınportresi
çizerken
basmakalıpifadeler, renk ve
biıiakımimgeler
kullanırlar.Bu
yaklaşımla. Fransız romancılarıedebiyatla güzel
sanatların ilişkisine değinmekister gibidirler.
Portreleri yaparken bir
ressamın gösterdiği titizliğive dikkati göstcrmektedirler.
Marguerite'in portresi daha çok bir tabloya benzemektedir. Dumas Fils kibar bir
fahişe
olan Marguerite'i resim
sanatınaözgü teknik terimleri kullanarak betimliyor:
"perdeleyin " ... çizin ", "renklendirin '' gibi.
Ayrıcayazar, ki bar fa h
işetipine uygun
bu betimlemesinde
cinselliğive
kadının dişiliğiniöne
çıkaranbelli
başlı noktalarıbüyük bir
ustalıklagözler önüne seriyor.
Türk
romanındabuna benzer örneklere gelince; Tanzimat ile
başlayan batılılaşmahareketi
bildiğimizgibi ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda kendisini
hissettirıniş
bir hareket olarak tarihe geç m
iştir.Bu dönemele edebi)
atımızclada
belirgin bir
şekilde değişim çabalarıgöze
çarpmaktadır. Romaııtürü de
gecikmişolmakla beraber bu dönemele ortaya
çıkmıştır.Kaplan ·a göre; roman türünün
gecikmesinin sebebi, eski Türk
edebiyatında romanınaniatma
vasıtalarıolan tasvir
ve tahtilin
bulunnıayışıdır. Batı edebiyatındatasvir, çok
gelişmişolan resim
sanatıile- ki biraz önce Dumas Fils'in Marguerite tasvirinde
değindik-;tahlil ise felsefe
ve ilimle ilgilidir.
Bunlarınikisi de
dünyayı, hayatıve
insanı,gerçekliklerini
bozmadan seyir ve tetkiki gerektirir ki, böyle bir
davranış tarzı,ne aksi)onu esas
alan Türk kültüründe, ne de
hayatı masallaştıran İran
kültüründe
vardı
8.
Özellikle
19.
Yüzyılınikinci
yarısındanitibaren ortaya
çıkaneserlerde bu
değişiminörneklerini
açıkçagörebiliriz. Zira daha önceki geleneksel
anlatımtürlerincieki beli
kıldan
ince,
kılıç kaşlı,geyik gözlü,
ağzızerreden ufak diye
tanıtılan kadınkahramanlarının
yerini daha gerçekçi, usa
yatkın kadıntasvirleri
almıştır.Bunun ilk
ve en güzel
örneğinimodern anlamda ilk Türk
romanıolarak
değerlendirilenNamık
Kemal'in
İntibah romanında
görüyoruz. Bu
romanın kadın kahramanı
Mehpeyker de Marguerite gibi kibar bir
fahişeclir.Boyu bosu düzgün,
siyahımsısamur
saçlı,incecik düz
kaşlı. noktalı yeşilgözlü; siyah uzun kirpikli, hafif
sarıüzerine,
dalgalıkoyu al
yanaklı,irice çekine
burun lu,
ufacık ağızlı, şehvetifade eden kor
dudaklıbir afet ...
Periler kadar güzel, Haccac kadar dirayetli bir
şeytan yaratılmış olsaydı, istediğiadam elde edip ona keyfinin
istediği şekildetahakküm etmekte ancak bu
yosma kadar maharet gösterebilir veya belki de gösteremezdi
9.8 Mehmet Kaplan.
Namık Kemal.Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yayınları.Istanbul. 1988. s
.ı9
NamıkKemal. hıt!balı. İnkılap Kitabevi. Istanbul. s. 38-39.
Türk nesrinele
kadınınbu tarz bir fiziki portresi hiç
kuşkusuz alışılmamışbir
örneği teşkil
etmektedir.
NamıkKemal Mehpeyker'in
glizelliğini, çekiciliğinibe-timlemekle
kalmıyor aynızamanda onun
bakış, davranışve
yaptığıcilveli
hareket-lerini de görülmedik bir biçimele
yansıtıyordu.Yani geleneksel deyim ve
terimlerelen
kaçınıyaryeni ve
canlıbir tasvir
sanatıgetiriyordu Türk
romanına.Ayrıca
Mehpeyker ilk olarak Türk
edebiyatında,kendine özgü sosyal durumu ve
duygularının
ifadesiyle bir
kadıntipi olarak ortaya
çıkmıştır.Yani Türk
romanındailk defa olarak bir
kadınınsadece
dışportresi
değil aynızamanda iç
dünyasıda
ortaya
konulmuştur. NamıkKemal
tıpkı batılıromanlarda
olduğugibi ruh ile beden
arasında
bir
ilişkikurmaya özen
göstermiştir.O dönemde Müslüman
kadınınsahip
olduğu
sosyal
koşullargöz önüne
alınırsaMehpeyker'in rolü daha da iyi
anlaşıla caktır.C1enç
kadınıntasviri, geleneksel
aniatıtürlerinde bulunan
kadınportrelerine
nazaran daha
doğalve gerçekçi bir özellik arz etmektedir. 1 884'te
yazdığıMukad-diınc-i
Celal'de
NamıkKemal klasik nesir'e özgü eski üslubu
şöyle açıklıyordu:"Divanlarımızclan
biri okunurken, insan, içindeki imgeleri zihninele
canlandıracakolsa
etrafında ımıdenelli, deniz gönüllü,
ayağınıZühal (Satürn)'in tepesine
basmış,hançerini Merih
(Mars)'ın göğsüne saplaınışkahramanlar,
feleğitersine
çevirmişkadeh diye önüne
koymuş,cehennemi
alevlendirmişve
dağdiye
göğsüne yapıştır mış. bağırciıkçagökyüzü
sarsılır, ağiaciıkçadünya kan
tufanlarında boğulur sevdalılar, boyu sen'iden uzun, beli
kıldanince,
ağzızerreden ufak,
kılıç kaşlı kargıkirpikler. gcyik gözlü.
yılan saçlı sevdalılarladopdolu
göreceğindenkendini devler,
korkunç
luıyaller
aleminde
sanır"
10•
Bu tür betimlemeleri
şiddetle eleştiren
yazar
her
şeyin gerçeğeuygun
olmasmıister. Geleneksel
aniatıtürlerini göz önüne alarak
Naınık
Kemal'in
başlattığıbu
yeniliğiküçi.imsememek gerekir. Zira Mehpeyker'in
portresi daha önceki portrelere göre çok daha
doğalbir görünüme sahiptir.
Düşmüş kadınaözgü bir ifade
tarzısöz konusudur bu tasvirde. Yazar,
kadının güzelliğinigözler önüne
serıneye çalışırken aynızamanda onun toplumdaki statUsüne uygun
cinsel cazibesini de ortaya
çıkarınaya çalışmaktadır.Bu
yanıylada
batı romanındaki
düşmUş kadınportrelerini aratmaz. Bu benzeriikierin yanmda bir
farklıtutum
vardır
ki o da ;
NamıkKemal'in, Dumas Fils'in
fahişe kadına gösterdiği toleransıMehpey ker·e
gösterınemesive onu her
fırsatta suçlamasıdır.Mehpeyker Dumas
Fils'in
Kame~vali kmlnı adlıeserindeki Marguerite, Flaubert'in
Novembre
adlıese-rindeki
düşmüş kadınMarie"ye,
EducatimıSentimentale'in
Rosanette'sine,
Balzac
·ınSplendeurs et m iseres des courtisanes'
ındaki Esther' e, veya
Zola'nın Nana'sınabenzemektedir.
Aynı şekilde, Flaubeıt
Nol'(!mhre'da
Maric'ye çok
canlıgörünüm
kazandırır.Uzun boylu ve esmerdi.
Omuzlarınaörgü biçiminde
düşenharika siyah
saçla-rı vardı;
yunan
tanrıçalarınınkini andıranmükemmel burnu,
insanıyakan gözleri,
yüksek ve hayran olunacak derecede yay biçiminde
kaşları vardı.Cildi diri ve
FRANSIZ VE TÜRK ROMANINDA KÖTÜ YOLA
DÜŞMÜŞKADlN
25
I en ir:
dan kadife gibiydi. ince ve narin
yapılıydı.Esmer ve Ial renginde
gerdanıüzerinde
yıIankavi bir
şekilde akan gök mavisi damarları fark ediliyordu. ı ı
Diğer
bir eseri
Educalian Sentimentale'de Rosanette benzer biçimde
betim-Küçük ve beyaz burnuna,
kalkık dudaklarıve
pırıl pırılgözlerine,
kabarıkduran ortadan
ayrılarakyaniara
yatırılmışkestane rengi
saçiarınagüzel ova) yüzüne
hayran hayran
bakıyordu. Ağarmamışince ipek elbisesi biraz
düşük omuzlarınıiyice
]1
sarıyordu
-.
Fransız romancısı
Flaubert'in
çizdiği düşmüş kadınayönelik portre çok
ger-çekçi bir görünüme sahiptir.
Bilindiğigibi Flaubert'de tasvir çok önemli bir yer
tutmaktadır.Her
şeyiçok ince
detaylarınakadar tasvir eden yazar, bu
kadın kahra-manlarınıntasvirlerinde de gereken
titizfiği göstermişve böylece onlara büyüleyici
bir hava
vermiştir.Bu betimlemeler
sırasındaele
alınanher bir organ bir uzuv
ka-dının cinselliğini yansıtacakbiçimde ifade
edilmiştir.Gözler, dudaklar, burun ve
saçlar mükemmel bir
şekildetasvir edilerek
düşmüş kadının cinselliğininöne
çıka rılması amaçlanmıştır.Yazar, bu
kısımları düşmüş kadınınkarakterini
yansıtacakşekilde düzenlemiştir.
"Fiaubert'de tasvir,
çoğukez
kahramanınruh hali ile
doğrudan bir
ilişki
içerisindedir"
13 .Yani Flaubert,
insanın dış
görünümü ile iç
dünyası
arasındaki ilişkiyedikkat çekmektedir.
Fransız edebiyatının diğer
bir önemli
yazarıHonore de Balzac tüm
eserlerin-de Paris'in zevk ve
eğlence dünyasına sık sıktemas etmekte ve bu ortamlarda
yıkılan hayalleri sönen ocaktan
anlatmaktadır.Adeta
yozlaşanbozulmaya yüz
tutmuşahlaki
değerleredikkat çekmek istemektedir. Paris ve onun
sunduğu eğlence dünyasısöz konusu olunca
doğalolarak
fahişe kadınlarda bu sahnede yerlerini
alacaklardır
elbette. Balzac,
İllusions
Perdues 'de dilimize
Sönmüş
Hayaller
adıyla
çevrilmişeserinde Paris' in
eğlence hayatınıbütün
çıplaklığıylagözler önüne serer.
Paris'in opera ve
tiyatrolarındasahneye
çıkanaktristlerden bahsederek
onlarında
içine
çekildiğiözellikle
basınhayatma özgü çirkin
ilişkilere anlaşmalara değinir.Bu aktristlerden birisi de Coralie
adındagenç ve güzel bir
kızdır.Bu
kızTheatre
Français'de sahneye
çıkarve herkesi kendisine hayran
bırakır.Daha sonradan
Lucien Chadron
adlıoldukça
yakışıklıbir gazeteciye
aşıkolup onunla birlikte
ya-şayanbu genç
kızı,Balzac
eşsizbir güzellikle resmeder:
Coralie, Yahudi yüzünün, nar gibi
kırmızı ağızlı,bir kadehin kenan gibi
in-ce çeneli,
sarımtırak tildişirengindeki o uzun yüzlerin en mükemmel bir
numune-siydi. Kara kehribar gözbebeklerinin
tutuşturduğugöz
kapaklarının, kıvrıkkirpiklerinin içinde çöl
ateşinin pırıldadığı baygın bakışlartahmin ediliyordu.
Zey-I ı Gustave Flaubert. Menıoires d'ıınfou
Novembre et azlfres textes dejeunesses.
Flammarion, Paris, s. 289.ı 2 Gustave Flaubert,
Educalian sentimentale,
Flammarion. Paris. ı 958. s. 400. 13 Michel Raimond,le Roman,
Arınand Colin/Masson, Paris, ı 989. s. ı 59.tuni bir halka ile
çevrelenınişgölgeli gözleri üstünde gür keman
kaşlargörülüyor-du.
Işıkları cilalıbir zemin gibi aksettiren iki abanoz
sargının taçlandırdığı esınerbir
alnınüstünde deha
olduğunaihtimal verilebilecek
muhteşembir
diınağı vardı.... Hem o yuvarlak ve pürüzsüz
kolları, iğgibi
yontulmuş parmakları, yaldızlıo-ınuzları,
ezgiler ezgisinin terennüm
ettiğibir
göğüs,hareketli ve
eğikbir boyun,
kırmızı
ipek çoraplar
giymişhayran olunacak zarafetteki
bacaklarıylagözleri
ka-ınaştırırkeninsan manevi
taraflarını düşünebilir nıiydi?1~Balzac da
diğer romancılargibi Coralie'yi
betiınlerken alışılagelmiş basına kalıpifadeler
kullanmaktadır.Burada her
bakımdanmükemmel
diyebileceğimizbir
güzellik söz konusudur. Coralie nar rengini
çağrıştıran kırmızı ağzı.zeytuni bir
halka ile
çevrelenınişgölgeli gözleri ve
baygın bakışları,pürüzsüz teni ve harika
bacaklarıylakusursuz bir görüntime sahiptir. Bize göre: Balzac bu
betiınlemesiylesadece genç aktristin seyredenlerini
büyiilediğinianiatmakla
kalmıyor aynızaman-da böylesi
canlıbir
anlatımla okurunda
hayranlığını kazanıyor.Bir
başka
eseri
İhtişam
ve Sefa/et'te (SjJ!endeurs et miseres des
courtisane.~):
Balzac, Esther
adındakibar bir
fahişenin yaşantısındankesitler vermektedir.
Esther' in fiziki görünümünü bize
anlatırkençok dikkat çekici ifadeler ve imgeler
kullanmaktadır.
Nasıl
oluyor da tek
düşüncesizevk olan bir
varlıkbu kadar
sıhhatlikalabi-liyor? Bu
lıayvanca mükemmelliğin sırrını fızyolojibilginleri
düşünsün.Ikinci
ço-cuğunu doğurmuş
bir
kadınınkilerkadar
yumuşak, şetfafve
beyazdı Estlıer'in
ki bar elleri. Genç
kızlardabulunmaz bu eller. M
innacık ayakları,hiçbir berberin
avuçlamayacağı
uzun ve gür
saçları, Düşesde Berri'ninkilere benziyordu. Orta
boyluydu Esther. Oyuncak gibidir böyleleri;
alır, bırakır.tekrar kucaklar ve
yorul-madan
taşırsınız.Çin
kağıdıkadar ince teni
kırmızıdamarlarla
gölgelenmişbir
kelıribarınki
gibi
sıcakrenkliydi:
parlaktı. yunıuşacıkve nemsiz.
Bakıncaniirin
sa-nırdınız
onu, niirin ama çelik gibi. Yahudi güzellerini en iyi inceleyen, en iyi
can-landıran
ressam Rafael'in resimlerinde bir özellik
vardır: Estlıer'dehemen dikkate
çarpan bu özellik gözlerin üstündeki kavisin
derinliğindengeliyordu. Bu kavisin
altında
göz, çerçevesinden
fırlanıışgibi oynuyordu. Bir kubbenin
kenarınabenzi-yordu bu kavisin çevresi. Gençlik, gür
kaşlarlataçlanan o güzel kemeri saf ve
şeffaf renkleriyle bezeyip de,
ışıkalttaki yuvarlak çizgiye kayarak orada
açık penıbeye dönüşünce,yüz. bir
iişığı çıldırtacak,bir
ressaını ümitsizliğe düşürecekgüzelliklerle dolar. Sakin kalan göz ipek bir yuva içindeki büyülü yumurtaya
ben-zer; ama
sonraları,ihtiraslar o
canını hatları könıürleştirip, acılarbu lif
ağını buruş tunıncakorkunç bir hi.izne bürünür o barikulade güzellik. Gözlerinin
şarkviiribiçiminden belliydi
Estlıer'insoyu.
Kirpikleri Türk kirpikleri, gözlerinin rengi
ışıktamaviye çalan arduaz
gri-siydi .... Paris'in en
azgın hovardalarını şaşkınaçeviren
Estlıer'e,bu
bakışıve
şahane cildinin
yumuşaklığıTorpil
lakabını kazandırnııştı.Bütünözellikleriyle bir
14 Honore de Balzac, Sonmuş Hayaller (11/us/ons Perdues). çev. YaşarNabi Nayır, MEB Yayınları, Istanbul. 1991. s. 240-241.
FRANSIZ VE TÜRK ROMANINDA KÖTÜ YOLA
DÜŞMÜŞKADlN
27
kızgın
kumlar perisiydi Esther.
Alnındametin ve
ınağrurbir eda
vardı.Arap-lar'
ınki ne benzeyen burnu,
narİnve inceydi. içki alemlerinin hiç iz
bırakmadığı kı zılve taze dudaktan solmayan bir güldü.
Aşağıtabakadan bir orospu
olduğunungöstergesi
yalnız tırnaklarıydı.ı
5•
Balzac, bu tasvirinde de benzer
basmakalıpifadeleri
kullanmıştır.Edebiyat
ve güzel sanatlar
arasındayine bir
bağlantı kurulmuşEsther bir
heykeltıraşınelin-den
çıkmışgibi
betimlenmişRaphael'in bir tablosuyla
özdeşleştirilmiştir. Tanpınar'ında ifade
ettiğigibi:" her medeniyette sanatlar birbirlerine tesir ederler.
Birinin
kazancıöbürünün ufku olur ve böylece kültür
tamamlanır, insanınzihni
terbiyesi te
şekküleder. .. XIX.
asır romanındaBalzac' la beraber
başlayanresim
tesirini görmemek
imkansızdır.Balzac büyük bir
poı1recidir... Balzac
gördüğü şeyler için depoya
atalım!derken resmin terbiye
ettiğibir
hafızanın imkanlarıylakonu-şuyordu. Kaldı
ki dil buna
hazırlanmıştı;renkleri, etraftaki
havayı,hacimleri,
jestleri
yakalıyorve ifade ediyordu. Dil veya zihin
miişahhasınterbiyesinden
geç-mişti"ı6.
Esther'in
ağzı,
burnu, gözleri,
saçlarıveteni
onun
dişiliğinin
en belirgin
yanları
olarak tasvir
edilmiştir.Estherin güzel bedeni
yazarınharika üslubuyla bir
kat daha
güzelleşmişve
canlılık kazanmıştır. Ayrıcadikkatimizi çeken
Balzac'ın farklı ırkiaramensup insanlara yönelik benzetmelerde
bulunmasıdır.Esther'in
teni-nin
inceliğiniçin
kağıdınabenzetmesi, yahudi güzellerine özgü gpzlerin üzerindeki
kavisin
derinliği,kirpikierin Türk kirpiklerini
andırması,burnun ise
Araplarınkinebenzemesi,
yazarın kadının portresinekattığı mükemmelliğinevrensel
göstergeleri-dir.
Türk
romanındadaha öncede
değindiğimizgibi
Fransız romanındakiörnek-leri
çağrıştıran fahişe kadınportrelerine
rastlamaktayız.Burada öncelikle
vurgu-lanmasıgereken
edebiyatımızda düşmüş kadın temasınınele
alınmış olmasıdır.Bu,
hem içerik olarak hem de üslup olarak o dönem Türk
romanındagörülen
yeniliğinen
açıkörneklerinden birisidir. O dönemin Tanzimat
edebiyatı yazarları yabancı çağdaşlarınında tesiriyle modern roman karakteristiklerine uygun olarak eserler
verıneye çalışıdarken
benzer
konularıda ele almaya
ve böylece toplumun
problemlerine
ışıktutmaya
çalışmışlardır.Zaten
batılılaşmaile birlikte toplumun
belirli kesimlerinde gözle görünür bir
yaşam tarzıkendini
göstermiş nasılki
Fran-sa'da moda, tiyatro temsilleri, zevk ve
eğlence düşkünlüğü hızla yayılmış, aynı şekildebizde de
"batılılaşmanıntüketim ekonomisine kendini
kaptıranlar batılıolmayı
çok
şıkgiyinmek,
Beyoğlu'nda eğlenmekve
gösterişyapmak olarak
anlayan tipler ortaya
çıkmıştır"ı
7•
Tanzimat
romancısı yaşanan
bu
değişimlere
kayıtsız
kalmayarak
onları
eserlerine konu eder.
işte
bu
değişimlere
paralel olarak
Türk
romanında kadın kahramanınrolü ve
işlevide sembolik olmaktan
çıkmış I 5 Honore de Balzac, 1htişam ve Sefa/et (Sp/endeurs et 1111seres des courttsanes). çev. Tolga Sağlam.Timaş Yayınları, Istanbul, 2001, s. 52.
I 6 Ahmet H. Tanpınar, 19' uncu Asır Tur k Edebtyatı Tan/u, Çağlayan Kıtabevi, Istanbul. I 988, s.
296.
dın kahramanın
rolü ve
işlevide sembolik olmaktan
çıkmış kadınıngerçek
görüntü-sü verilmeye
başlanmıştır. Özellikle Osmanlı döneminin katı şartları içerisinde
düşmüş kadın
probleminin de ele
alınması ayrıbir
değer taşımaktadır.Tanzimat
dönemi
romancılarındanAhmet Mithat Efendi de
çağdaşı NamıkKemal gibi
eser-lerinde
düşmüş kadınkarakterine yer
vermiş,böylece; sosyal bir probleme dikkat
çekmek
istemiştir. Miişahedat adlıeserinde
romancıiki
fahişe kadındansöz eder.
Onların
fiziki portrelerini uzun ve
detaylıbir
şekildeverir. Bu
tanıtımgeleneksel
aniatı
türlerinde
rastladığımızıntersine daha gerçekçidirler.
Bunların
birisi esmer
diğeri sarışınikisi de gerçekten müstesna dilberdirler.
Esmerin
gereğigibi iri
yarı genişomuzlu o dar kollu elbisenin pek
saklayamayacağıderecelerde
kalınpazulu fakat
yaşçayirmiden ya biraz fazla veyahut pek noksan
tahmin olunacak kadar genç bir
kadındı.Gözleri normal ölçülerden hayli iri
olmasa-lar siyah üzüm gibi koyu kara olan gözbebekleri bütün göz çevresini
kapladığında beyazınayer
kalmazdı.Ama gözlerin böyle normal ölçülerden hariç görülecek
dere-celerde büyücek
olmasınımakyajla (süslenme sonucu)
yapılmış olduğunusöyleye-mezsiniz ya? Ceylan gözüne benzemiyor. Siyah akma yer
bırakmamışderseniz güzel
ne
olduğunu bilmediğinize sayarız.Gözlerin böyle normalin üstünde büyücek
olmasınasıl
canlar yakar bir onurlu güzellik
teşkileylediklerini takdir edebilmemiz için o
gözleri görmeniz
lazımdı.Kaşlar
gözlere uygun. Ama
nasıl?Renkleri kara ise de boya
değil! Çatıkda
değil.
Fakat iki
kaşın başlangıçlarıbir
diğerinegayet
yakın! Şairterin"Samur-i"
de-dikleri tarzdaki ona biz halk
lisanıyla "kıvırcık kaş"deriz. Tüyleri normalden uzun
ve adeta
kıvırcıkolarak
kaşlaramahsus olabilecek güzellik ve
hoşluktaemsalsiz
şeylerdir. Burun
gereğiiri ! fakat burnun
iriliğiçehre
züğürdüolan
bazı şansızinsanlar
da büyük
görünebildiğihalde çehre sahibi olan vakurlar için cömertlikle
konmuş başlı başınabir süs
olduğu fızyonomistler,yani ilm-i
kıyafet erbabınezdinde tasdik
olmuştur.
..
Sarışın
güzel ise, esmerin büsbütün
zıddıbir dilberdi. Lepiska
saçları kadınla rın''tahrirlimai" dedikleri gözler ki maisinin
etrafıkoyu bir kalemle siyah hat
çekile-rek
süslenmiş!Bu güzel gözler küçük ve hatta pek küçük lakin, fazla zekaya ve çok
neşeli
olmaya
işaretetmek üzere mini mini
yuvalarında fırıl fırıldönerler.
Ten gayet beyaz. Hatta biraz solgunca bile. Burun küçücük.
Ağızdaha küçük.
Çene yusyumru
olmanın dışında,bir de çene çukuru ile
süslenmişhaldedir. Yüzünün
tamamında
öyle bir hal var ki
gülmedİğİzaman dahi gülüyor zannedilir. En büyük
hüzün ve elem bu çehreyi
değiştiremez. Ağiasabile
gözyaşlarıo çehre üzerinde bir
süs gibi görülür. Sürekli bir tebesümü ince ve solgun
dudaklarınıdaima
kUşadebu-lundurduğundan,
daneleri küçük ve biraz daseyrek olan
dişleribelki
ressamlarındile
yönelik tenkidini tahrik edebilirse de,
eğertabir caizse
tabiatınkaidesi böyle
olması nıgerektirir.
Bu
sarışın
güzelin
yaşı
otuzdan
aşağı
tahmin olunamaz ...
18FRANSIZ VE TÜRK ROMANINDA KÖTÜ YOLA
DÜŞMÜŞKADlN
29
Bilindiği
gibi Ahmet Mithat Efendi eserlerinde
kadıııaözgü problemlere
e-ğilmiş
zoraki evlilik, görücü usul
evliliği, çıkar evliliği,cariyelerin durumu ve
düşmüş kadııı temalarına
yer
vermiştir.Ele
aldığıkonularla Türk
romanınayeni bir
boyut getirmekle kalmaz
aynızamanda
anlatım,üslup, zaman ve mekan
açısındanda yenilikleri tatbik etmeye
çalışır.Ahmet Mithat burada
düşmüş kadınıbetimler-ken oldukça
detaylıve uzunca bir üslup
kullanır. Düşmüş kadııııııher
tarafıhakkm-da
teferruatlıbilgi verir. Bu tasviri
kadıııınruh halini
yansıtacakderecede vermeye
çalışmıştır.
Madem ki, "tasvirin ve tabiilin gayesi, insan ve içinde
yaşadığıdünya
ve çevreyi anlatmak ve
onların taşıdığı
gizli
manayı
ortaya
koymaktır"
19. İşte
yazar
da bu gayeye uygun olarak
kadııııııtasvirini
detaylıbir
şekildeonun
kişiliğiniyan-sıtacak
biçimde
vermiştir.Bu iki
düşmüş kadıııınbirisinin ismi Agavni
diğeriise
Siranuş'tur. İsimlerinde anlaşılacağı
gibi bu
kadınlar
gayri müslüm
tebadandırlar.
Bu konuda Ahmet Mithat Henüz On Yedi
Yaşmda adlıeserinde
fahişeliğin batı kaynaklı olduğunubize de oradan
geldiğinisöyleyerek biraz
önyargılıbir
değerlendinnede bulunur. Böyle bir
değerlendirmehiç de gerçekçi
değildir. Ayrıcabu
ro-manlarımızda kadın
geleneksel
yaşam tarzınıııve
anlayışıııbir
yansımasıolarak
romancı tarafından
rollendirilir. Bu duruma yönelik olarak
çeşitli kadıntipleri
oıiaya
çıkar.Ev
kadını,ideolojik
kadın,gelenekçi veya modern
kadın, yozlaşan kadıntiplerinin
yanında düşmüş kadında yerini
alır. Kadınlar, doğu-batı karşıtlığındaele
alınırlar
ve bu
doğrultudarollerini oynarlar; oynarlar; çünkü, kendi
kişilikleriyok-tur:
yapaydırlar,siliktirler,
romancınınelinde adeta birer kukla gibidirler.
Kadıııla rııı fızyolojilerindebile,
romancınınetkisi
vardır;bu etki,
konumlarıyla özdeşlikgösterir; ahlak ve insan olarak
duruşianna yansır;kültürleri, ekonomik statüleri,
buna göre
şekil alır20.Ahmet
Mithafııı yukarıda verdiğimizher iki portresi de bu
açıklamaya
uygun olarak
resmedilmiştir.Yazar her ne kadar
batılılaşmadanyana
olsa da bu tür konularda oldukça tutucudur. O
batının tekniğinden.sanayisinden,
bilim
alanındakitecrübesinden yararlanmaktan
yanadır.Bunun
dışındaki batılılaşma
çabalarınııı Osmanlı topluımınun bozulmasınave
yozlaşmasınasebep
olacağınave ahlaki
değerlerinalt üst
edileceğine inanır.Bu yüzden
düşmüş kadıntiplerini
gayri müslimlerden seçer
Osmanlı kadınıııaböyle bir rol vermekten
sakınır.Bunun-la beraber
düşmüş kadına karşı acımasız değildir. NamıkKemal gibi her
fırsattaonu suçlamaz oldukça
duyarlı davranırve onu
düştüğüdurumdan kurtarmaya ve
topluma
kazandırmaya çalışır.Tanzimat döneminin bir
diğer simasıRecaizade Ekrem'dir. Eserlerinde
batı lılaşmanınTürk toplumunda sebep
olduğutahribata dikkat çeker ve
doğu batıça-tışmasının
örneklerini vermeye
çalışır.Araba Serdasi
romanındaBihruz Bey'in
görüp de
aşık olduğu Periveş Hanımda
düşmüşbir
kadındır. BihnızBey'in
yakış-19 Mehmet Kaplan. :\'wnık Kemal. Istanbul. 1988. s 4
20 Ilayalı Baki. ··Tanzimat Edebiyatında Roımın··. Tur/, ) urdu. ı:uı.:n Yayıncılık. Mayıs-Ila/iran 2000. sayı· 153-154. Ankara. s. 87.
tırdığı
gibi öyle soylu
şereflibir aileye mensup
değildir.Ama kendisini görenleri
cezbedecek giizellikte
alımlıbir
kadındır.Yazar onu
şöylebetimler:
Sarışın hanım, kısadan
uzunca, uzundan
kısaca,tamamen orta boylu, narin
yapılı.
yürürken defaten durur, dururken birdenbire hareket eder, döner döner
arka-sına
bakar, ...
Meşhursözle tarif olunan cazibe li birnazenin idi.
Saçları şimdikiboya-ların verdiği kızıl
renkte
değil,gayet
açıktabii
sarı,gözleri ise
tabiatısüsleyenin bir
hatasıyla
daha güzel
olduğunugösterecek
şekildemavi
değilde tahrirli koyu
sarı, kaşları kuınral, simasıvücudunun
narİnliğinenisbeten dolgunca, burnu ise çehrenin
dolgunluğuna
nisbeten incecik ( çehre) tabir olunan biçimde,
ağzı şairterintasavvur
ettikleri nokta-i
mevhuınederecesinden
beşon bin defa büyük, fakat gene alelade
küçük idi.
Şu
özellikleri ile epeyce güzel denilen
sarışın hanıınınen büyük en
ınliessir güzelliği bakışıyladudaktannda idi .... O dudaklarda bilmem ne kuvvet
vardıki
ki-barlıkla konuşmaya
veya
hoşbir
şekildetebessüm ile hareket etmeye
başladığıza-man üzüntülü
bakışlartürlü türlü manalar arzeder ve bu
ınanalarınhavsalasiiz-i
aranıve
tahamıntilolurdu.
En ince nevinden
yaşınağıtoz pembemsi rengindeki
yanaklarıüzerinde yeni
açmış
bir gül e
pirayebahşolan
buhar-ılatif hükmünü verir ve
yaşınağıniki
yanından haylazcasına dışarıya sarkmışolan ve hafif bir rüzgar esintisi ile hemen oynamaya
başlayan sırına
teller ise beyaz bir bulut
parçasına teınayüleden ( initaf eden
eşra-ı afıtabı andırırdı.Etlatunun
açığıeldivenler içinde
saklanmışelierin ve tahminen otuz
dört numarada iskarpin içinde ipek çorapla örtülü
ayaklarınuygunluk derecesi ve
nezaketleri
bilineınezsede
bakıldığındabunlar da pek sevimli, pek nazik idi.
Sarışın hamının yaşından
bahsetmedik, çünkü bilmiyoruz.
Dişlerinianlatama-dık.
çünkü
göreınedik.Fakat
tahıninimizcenazenin olsa olsa yirmi
yaşınıhenüz
bi-tirıniş olmalı. Dişlerde
elbette iki dizi
incidir~
1•
Recaizade Ekrem'in bu
poıtresindeilginç ifadelerin
yanında yazarınkullan-dığı şairane
iislup dikkat çekicidir.
İlk bakışta kadının
tüm güzellikleri en
çarpıcı
ve
detaylıbir
şekilde yansıtılmıştır. Yapılanportre
canlı olduğukadar
doğaldırda.
Yazar'ın kısadan
uzunca, uzundan
kısaca.deyip daha sonra tamam orta boylu
de-mesi
şişirınecilikolarak
değerlendirilebilir,tahminlere
başvurması aşırılıkveya
mübalağa
olarak görülebilir.
Kadın kahramanınınvücudunun her bir
azasınauygun
olarak
kullanılanher
sıfat kendi içerisinde
başka şeyle kıyaslanarakveriliyor.
Kadı nın cinselliğinivurgulamak
adınabiraz fazlaca kelime
oyunlarına girildiği açıktır.Hatta, Ahmet
Mithat'ın yaptığıgibi. yer yer tahmini rakamlar ve
değerlendirmelerde bulunuyor;
yaştahmini,
ayakkabısının34 numara
olması, dişlerininiki dizi inci
olması gerektiğigibi.
Aslındayazar
biıtakımgereksiz benzetmeler ve
olasılıklarlagerçeği
biraz
gölgelemişgibi görünse de
bunları gerçeğeuygunluk
adına yaptığınısöyleyebiliriz.
"Yaşmdanbahsetmedik,
çiinkıibilmi_voru=.
Dişlerinianlatamadtk,
FRANSIZ YE TÜRK ROMANINDA KÖTÜ YOLA
DÜŞMÜŞKADlN
31
çünkü göremedik" derken; yazar realist romanda
olduğugibi
duyduğunu,hayal
ettiğini değil
de
gördüğünü yazınaktanyana
olduğunugöstermek ister gibidir.
Tabii bunlara bakarak
romancılarıınızınbu gayretini
yaptıkları işin ehemıniyetini küçümsememek gerekir.
Batılıromana özgü
unsurlarınyeni yeni Türk
roma-nına
uygulama
çabalarıdırbunlar. Balzac, Flaubert, Zola gibi
tanınmış Fransız romancıtarının başarılarınıhemen ilk etapta
yakalamalarınıbeklemek elbette
doğru olmayacaktır.Bu bir
geçişdönemidir. Ve öyle de
olmuştur.Zira Tanzimat
Edebiya-tı sonrası
edebi
akımlardabu konularda daha güzel örnekler
verilmiştir.Recaizade Ekrem'in
Periveş'in cinselliğiniön plana
çıkarmakiçin
yaptığıfiziki
poıtre örneği Zola'nınNana romanmdaki
fahişetipiyle
karşılaştırıldığındaTürk
romancısıyetersiz gibi
algılanabilir.Burada göz
ardıedilmemesi gereken bir
durum söz konusudur; bir defa Tanzimat
romancısıbu tip tasvirlerde ve
kadınerkek
ilişkilerinde batı romancısıkadar rahat ve özgür
değildir. Romancı, yaşamve
davranış
biçimleri konusunda din in ve
geleneğin,ahlak
değerve
yargılarınınbelir-leyici rol
oynadığıbir toplumda bu gerçekleri yok
sayamazdı.Kendileri her ne
ka-dar yönlerini
batıya dönmüşolsalar da
doğudanda tam
anlamıyla kopımışdeğillerdi. İşte
bu gerekçelerden
dolayı
bu portreler
batıdaki
örneklere
bakılarak
k.ısır kalmıştırveya tam olarak
yansıtılamamıştır. Romancımızın karşılaştığıbu
güçlük
batı romancısı tarafındaneksiklik veya zaaf olarak görülebilir. Halbuki
Zola
Nana'yıbetimlerken böyle bir
endişe duymayacaktır.Varietes tiyatrosunda
sahnede Venüs rolünü oynayan eserin ismiyle
aynı adı taşıyanNana herkesi
büyü-leyen
şehvctlibir
kadınolarak
sunulmaktadır.Nana vücudunun
mükemmelliğindenemin
olmanın verdiğibir
rahatlıkiçinde
sahne; e girer.
Çırılçıplakbir haldedir. Bütün salon ürperir. Venüs'ün vücuduna sade
bir tül
sarılınıştır.Yuvarlak
omuzları,bir amazon boynunu
andırangergin pembe
gcrdanı, şehvetli
bir
saliantıile yuvarlanan
geniş kalçaları,tombul,
sarışın butlarıile
bUllin vücudu bir-köpük
beyazlığındakitülün
altındangörünüyordu.
Şimdi o~-saçla rından başkaörtüsü olmayan yeni
doğanYenüstü ve
kollarınıhavaya
kaldırdığıza-man
koltuklarının altındakitüyler görülüyordu. Hiç
alkış almadı.Kimse gülmüyordu
artık.
Ciddi erkeklerin
burunlarıinceliyor,
dudaklarıtitriyor,
ağızlarıkuruyordu.
Gizli tehlikelerle dolu,
tatlı,hafif bir rüzgar
esmiştisanki. Birden
kadıncinsiyetinin
çılgınlığı
içinde. isteklerinin gizliliklerini gözlerin önüne seriverdi. Nana hep
gülüm-süyordu"2.
Gittikçe kabaran bir soluk gibi bir
mınltı baştanbaşasalonu
dolaştı.Birkaç el
şakırtısı
duyuldu. Bütün dürbünler Venüs·e
çevrilmişti.Nana
yavaş yavaşblitlin
se-yircileri
büyülenıişti. Azgınbir
dişihayvan gibi vücudundan
yayılan şehvet havasıseyircilerin
başınıdöndünneye
başlamıştı. Şimdien küçük hareketiyle istekleri
kam-çılıyor,
ki.içük
parmağınıhafifçe
kımıldaısakendisine
bakanların kanlarını tutuşturu: ordu. Sanki
kaslarınınüstlinde görünmeyen yaylar
dolaşıyormuşgibi
sırtlar eğiliyor,enselerde tüyler. bilinmez hangi
kadının ılık soluğuile ürperiyordu.
Şimdibütün seyirciler; gece
yarısıçiftierin
seviştiğiyataklarda duyulan isteklerle için için
gıcıklanarak
yorgun
düşmüşlerdi.Ve
şimdiNana bu bitkin seyirci
yığınını,bu bir
oyun sonunun
yorgunluğuve sinir
gerginliğiiçindeki
binbeşyüz insanın karşısındao
merıner beyazlığındaki
vücudu ve kendisine el
değdirtmedenbütün bu
kalabalığımahveden
dişiliği
ile büyük bir zafer
mutluluğu
içinde boy gösteriyordu
23 .Bir ara özentisizce
eğilmişti.Önü
açılan sabahlığındanboynu göründü, gergin
göğüsleri,
tombul
butları
ince
kumaşın altından
belirgin olarak göze
çarpıyordu
24( ... )
Nana'nınvücudu tüylerle,
sarışınbir tüy örtüsüyle
kaplıydı,kadife gibi.
Kalçalarında,
dolgun
butlarında dişiliğinigölgeleyen iç
gıcıklayıcıbir örtü
vardısanki; hayvanca bir
şeydi. Altınvücutlu bir hayvan, bilinçsiz bir güçtü bu.
Kokusuy-la
dünyanın havasını
bozan bir
şeydi.
25.
Zola'nın
bu tasvirine
bakıncabir an kalem
değilde bir
fırça tutuyormuş sa-nısına kapılınabilir. ZiraNana'nınçizgileri bir
ressamınelinden
çıkmışgibi
canlıve büyüleyicidir. Öyle ki Nana adeta
karşımızda
sahnede boy gösteriyor gibidir.
Nana
kadınvücudunun ön plana
çıkarıldığı sergilendiğibir
romandır.Dikkati
çe-ken en önemli nokta; romanda sürekli
kadınaözgü
cinselliğinsöz konusu
edilmesi-dir. Nana güzellik ve
aşk tanrıçasıVenüs'li sembolize eder. Onun
vüçııdunun güzelliğive
cinselliği romanınana
motifıdir. Şehveti,cinsel
hazzı,cinsel arzuyu
anlatmak için Zola
hayvanİimgeleri
kullanır."Kmn/Zl
saçlarınınbir hayvan yelesi
gibi s
arkıttığı ensesiTıigösterdi"
(s.23 ).
"Azgınbir
dişihayvan gibi vücuduna
yayılan
şehvet... "(
s.36). ''
çii=itlen
sarı saçları,bir
dişi aslanınyelesi gibi
kapimmştı sırtmı... Altm riicutlzt bir hayvan" (s.2 I 7-2 I 8). ''Bir
yılangibi
kırraklikveriyordu
vücuduna ... cins bir
dişikedinin
soyht/uğu akıyorduüstünden"
(s. 308).
Görüldüğügibi,
Nwui'da
ele
aldığımız diğereseriere göre
farklıolarak sürekli olarak cinsellik
işieniyorve her
fırsatta kadının çıplakportrelerine yer veriliyor. Ve bu potireterde
sarışınvücudu, iri tombul
kalçaları,taptaze ve diri bedeni, dimdik
göğüsleri, saçla-rı,büyüleyen
bakışları şehvetyayan
dişiliğiile mükemmel bir güzellik sergiliyor.
Aynı şekilde,
Türk
romanında düşmüş kadınportresine bir
diğer örneğeNabizade
Nazım'ın Zelıra romanında rastlıyoruz.Bu romanda
kıskançlıkve onun
psikolojik
boyutlarıele
alınmıştır.Kötü
kadınrolünde görünen Urani burada
roma-nınbirinci derecedeki
kahramanı değildir.O daha çok ahlaki çöki.intünün
temsilci-dir bu
ronıanda. Yazarınortaya
koyduğu betinıleınedenUrani'nin son derece çekici
bir
güzelliğe
sahip
olduğunu anlıyoruz. İşte ahlaksız kadına
özgü çizgiler:
Urani genci gayet güzel, etine dolgun bir nazenindi.
Başınabir büyük tüylü
kadife
şapka koymuş, şapkasınamerbut olan beyaz tülü çenesine kadar
indirmişlerdi. Siyah, düz, sade bir zarif
fıstan giymiş,eline yine o renkte bir
şenısiye almış.mini mini ellerini siyah eldivenler içinde
saklamıştı.iri. kara gözlerinden nur-i
ze-:23 Age .. s 37
1.ıi\ge . s.
59:25 Age .. s :21 X
FRANSIZ VE TÜRK ROMANINDA KÖTÜ YOLA
DÜŞMÜŞKADlN
33
ka
saçılmakta,küçücük
dudaklarıüzerinde
şuhanebir tebessüm gezinmekteydi.
Subhi;
şu levha-yı
siliraneye bir müddet bilazevk
baktı.
26.
Nabİzade Nazım'ın
bu
romanıkendisinden önce
yazılmışromanlara nazaran
modern roman
anlayışınaen uygun
alanıdır.Psikolojik bir roman olan
Zehra'da;
batı romaniarınabenzer biçimde insanla
yaşadığıortam
arasında ilişkinin kurulma-sınabüyük bir özen
gösterilmiş dolayısıylaUrani'nin portresi bu
düşüneeyeuygun
olarak
çizilmiştir.Belki de bu yönüyle modern roman
anlayışının örneğiolarak
gösterilebilir.
Urani'nin portresi çok
doğalbir
şekilde yansıtılmıştır.Bu yüzden
romancınınkarakterlerin tasvir ve tahlilinde oldukça
başarılı olduğunusöyleyebiliriz.
Batı ro-manlarında gördüğümüzgibi
kadınahas bir
takımnoktalar
basmakalıpifadelerle
verilmiştir.Urani,
tıpkıNanagibi etine dolgun, kara gözleri ve küçücük
dudaklarıyla çekici ve güzel bir
kadındır.Sonuç:
Bütün bu romanlarda dikkatimizi çeken en önemli husus bu tip
kadınlarınor-tak çizgilere benzer fiziki özelliklere sahip
olmalarıdır.
Öyle ki; burnun
şekli, ağzın
kırmızı oluşu,gözlerin
yakıcılığıve renklerinin
çarpıcılığı, saçların parlaklığıve
göz
kamaştırıcılığıgibi ilk
bakıştagöze çarpan
kadınaözgü özelliklerin hepsinde de
mev.cut
olmasıdır.
Ele
aldığımız
yazarlar
fahişe kadınların
sahip
olduğu çekiciliğe
işaretetmektedirler. Bu hayata isteyerek veya istemeyerek
düşmüşbu
kadınlarca-zibeleriyle
etrafındaki insanlarıkendilerine hayran
bırakırlar.Erkekler
dünyasındanormal bir
kadının bıraktığıetkiyi
bırakmazlar. Olağanüstügüzellikleriyle ve
şuh---göri:itmnleFiyle
şehveti çağnştmrlar:-Birkez onlarla
karşrlaşaırgördtiğügüzellik·
karşısında şaşkına
döner ve kelimenin tam
anlamıyla baştan çıkar.Bütün
bunların d_ış_ı_n_d~ bt~_k_adınla.rll1_fiziki 12~ızerlikl~rinin yanında onları_buyola
it~ıısebeplerds:
de büyük oranda benzerlikler
bulunmaktadır.Bu konumm
detayınagirmek
istemi-yoruz zira çok
detaylıbir
araştırmakonusudur, ama
bildiğimizortak sebep
onlarınbenzer aile
yapılarınasahip
olduklarıdır.Hemen hemen hepsinin de ailesi
yoksul-dur ve küçük
yaşlardaailelerini
kaybetmişlerdir. Diğeryandan;
yakınları tarafındankötü yola itilme, lüks bir
yaşam sürıne isteğigibi nedenler
onlarıbu hayata iten
sebepler
arasındagösterilebilir.
Türk
romanlarındakibu tarz fiziki portreler,
Fransız romanlarındakiportre-lerle benzerlik
gösterınelerinin yanındaçok da
anlamlıdırlar.Hele Müslüman
kadının
örtüsüz ve
yalnız başına sokağabile
çıkamadığıbir dönemde
yapılan kadıntasvirleri ve
anlatılan aşksahneleri ve bu
kadınların katı Osmanlıtoplumunda
üst-lendikleri rol
yapılanbu
işinönemini daha belirgin olarak ortaya
koymaktadır. Na-mıkKemal ile
başlayansüreçte ele
aldığımız ahlaksız kadınportreleriyle
geleneksel kalıpların terk edildiği daha somut, gerçekçi ve canlı portrelerin yapıldı
ğıgörülmektedir. Bu tip portreler
sırasında batılıromanlarda
olduğu gibi ruh ilebeden
arasında ilişkikurmaya da özen
gösterilmiştir. Ayrıca Türk edebiyatındakadın,
kendine özgü sosyal durum ve
duygularınınifadesiyle yerini
almıştır.Böyle-likle, sözcük
oyunlarınave
aklın ve mantığın.al
mayacağı anlatımiara son verilmiştir.
Kaynakça
Baki, Hayati; ''Tanzimat
EdebiyatındaRoman",
TıirkYurdu,
Evren
Yayıncılık, MayısHaziran,
sayı:I 53- I 54, Ankara.
Balzac, Honore de;
Sefa/et ve
fhtişam(Splendeurs et miseres des courtisanes),
çev.Tolga
Sağlam, Timaş Yayınları, İstanbul,
200
I.
- - ;
SonmitşHayaller (!llusions Perdues),
çev.
YaşarNabi Nayır, MEB Yayınları, İstanbul 1991.
Dumas,
fılsAlexandre;
Kamelya/1 Kadm (la Dame aux camelias),
çev.: Tahsin Yücel,
Var-lık Yayınevi, İstanbul.
I 963.
Flaubeıt,
Gustave;
Education sentimentale,
Flammarion, Paris, I 958.
- - ; Memo1res d 'unfou: Novembre et azilres text es de jeunesses,
Flamnıarion,Paris I 99 I.
Georges, Duby-Perrot Michelle;
Histoires desfemmes le XIX. Siec!e,
Plon, I 991.
Kaplan, Mehmet;
Na nu k Kemal,
Kültür ve Turizm Bak. Yay.
İstanbulI 988.
Naınık
Kemal;
lntibah,
İnkılapKitabevi,
İstanbul.Kırkpınar,
Leyla;
Turkiye 'de Toplumsal
Değişmeve Kadm,
Kültür Bak. Yay., Ankara 200 I.
Kurt; Abdurrahman;
"'Osınanlı'da kadınınsosyo-ekonomik konumu"
Osmanl1,
Yeni
Türki-ye
Yayınları,Ankara I 999.
Ahmet Mithat;
Muşahedat, Akçağ Yayınları,Ankara, 1997.
Moran, Berna;
Turk Romanma
EleştirelBir
Bak1ş/,
İletişim Yayınları, İstanbulI 983.
N abizade
Nazım;Zehra,
Akçağ Yayınları,Ankara I 997.
Ortay
lı, İlber;Osmanlt Toplumunda Aile, Turkiye 'de Ailenin
Değişimi, Ankara I 974. Raiınond,Michel;
le Roman,
ArınandColin/Masson, Paris, I 989.
Recaizade Mahmut Ekrem;
Araba Sevdas
ı, İnkılapKitabevi,
İstanbul.Tanpınar,