• Sonuç bulunamadı

Ermeniler ve biz:Cinayetlerin kaynağı iyi teşhis edilmeli

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ermeniler ve biz:Cinayetlerin kaynağı iyi teşhis edilmeli"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

9 NtSAN 1981 ©

ayetlerin kaynağı iyi teşhis

.cNILER VE

Haşan Esat IŞIK

•—

1

— •

Bir Temsilcimi« daha vuruldu. Bu cinayetlerin nedenin« ye planlayıcılara» iyi teşhis koymalıyız. Alınması gereken önlem­ leri ancak o «aman sağlıklı şekilde saptayabiliriz.

Bu konuda gerçeği elimde tuttuğumu iddia edecek değilim. Esasen çok karmaşık yönleri olan, uzmanlık, deney ve hepsinin üstünde geniş kültür gerektiren istihbarat işlerinden fazla bir şey anlamam. Fakat bildiğim bir şey vardır. İstihbarat hiç bir zaman önyargıya dayanmamaUdır, bir de, istihbarata bir şahıs, bir kuruluş veya bir olayla İlgili bir kanımızı, bir iddiamızı is bat etmeye yarayacak bir araç gözile bakılmamalıdır.

Dünya boyutunda örgütlenmiş şiddet eylemleriyle karşı kar­ şıya olduğumuz. Temsilcilerimize karşı girişilen eylemlerde bu­ nun da büyük etkisi olduğu gittikçe yoğunlaşan bir kanıdır. Ak­ la yakın da gözükmektedir. Bir Fransız güvenlik görevlisinin ağzından geçen günlerde Televizyonda İşittiğimiz «birblriyle hiç bir ilgisi olmayan cinayetlerin aynı silâhla İşlendiği saptanıyor» sözleri de bu kanıya büsbütün ağırlık vermektedir. Fakat bunu bilmekle yeterince bilgi sahibi olmuş sayamayız kendimizi. Kim ­ lerdir bu dünya boyutundaki cinayet eylemlerini planlayanlar, bu eylemler tek odaklı mıdır, çok odaklı mıdır, Türkiye niçin hedef alman ülkeler arasındadır, neden Türkiye’ye karşı girişi­ len eylemler Ermeni teması üzerine bina edilmektedir,

kimle-ERMENİ FAALİYETİ

İKİNCİ DÜNYA

SAVAŞINDAN

SONRA CANLANDI

rin yaran vardır bunda. Bu noktalan da açıklığa kavuşturmak zorundayız. Amaç nedir, onu da düşünmeliyiz. Türkiye’yi mi huzursuz etmek, Ermenileri mi kayırmak, yoksa asıl amaç bir başka şey mi. Galiba, önce bunun üzerinde durmak lâzım.

Evet, Türklerle Ermeniler arasında, bugün bile ızdırabmı İçimizde duyduğumu« elim olaylar geçmiştir. Fakat, dikkat et­ mek lazım, bu Osmahlı İmparatorluğunun Büyük Devletler ta­ rafından bölüşülmek istendiği bir döneme rastlar. OsmanlI İm ­

paratorluğu sorunu çözümlendikten ve Ortadoğu bir statüye

bağlandıktan sonra, başlangıçta doğrudan sorumlu makamlar­ da bulunan kimselere karşı İşlenen bir kaç cinayetten başka, Türklerle Ermeniler arasında kayda değer olaylar olmsız. Hatta Türkiye'ye karşı ciddi bir Ermeni kampanyası dahi söz konusu değildir. Ne bir cinayet vardır, ne bir husumet anıtı, uzun bir

süre. Bu sükûn dönemi, içerde Atatürk ilkelerine titizlikle

saygı gösterildiği ve Türkiye’nin Batı ülkeleriyle arasında cid­ di bir sorun olmadığı dönemdir. Sonra bir gün görürüz, hem de dünya boyutunda şiddet eylemlerinden henüz söz edilmediği bir sırada, cinayet düzeyine vardırılmamış olsa da, Türkiye aleyhine Ermeni girişimleri yeniden başlamıştır. Ne olmuştur bu arada. Kendimizi haklı çıkarmaya değil de, gerçeği anlamaya

faana veren bir «ömtyeöe bu «onma «ğlldiğtarfed« İki otay dik katimizi çeker.

Bir taneei, en önemlisi olmasa da, bizim davranışımızdan kaynaklanır. Bu da «Varlık Vergisinin» uygulama şeklidir. Bu uygulama şekil ile Cumhuriyet döneminde ilk defa azınlıklar

diğer vatandaşlardan daha ağır vergiler ödemek durumu İle

kaı-şı karşıya bırakılmışlardır. Bu, azınlıkların Atatürk döne­

minde eriştikleri huzuru zedelemiştir, azınlık bilincini ve bu arada bunun doğal bir sonucu olarak, dışarda Türkiye’deki azın­ lıklarla İlgilenme duygusunu canlandırmıştır. Azınlıklar içinden önce Batıya, 2. Dünya Savaşı sonunda da bir süre Sovyetler Bir- liği’ne göçler olmuştur. Denebilir ki, bu olay dışarda azınlıkları

Türkiye aleyhine sürüklemeye, birleşmeye elverişli bir ortanı

yaratılabilmesinl kolaylaştırmıştır. Bu konuda şunu da belirt­ mek lazımdır. Türkiye’de yönetim bu tutumun yanlışlığını ça­ buk anlamıştır ve azınlıklar kendilerini 'Türkiye’de yeniden gü­ vence içinde hissetmeye başlamışlardır. Bu tutumun olumsu*

etkileri tamamen silinmek üzere olduğu bir sırada, bu defa

tamamen irademiz dışında ve daha doğrusu bize rağmen olu­ şan bir ikinci olaya tanık olunur.

Yunanistan 13 Ada’mn tünıüne sahip olduktan sonra, Tür­ kiye’ye karşı daha anlayışlı olması gereğini duyacak yerde, Kıb­ rıs’ı da ilhak politikasına yönelir, Türk-Yunan ilişkileri hayli gerginleşir. Bunun sonucu bir çok Yunan vatandaşı ve Rum asıllı Türkler Türkiye’yi terk eder, Yunanistan’a ve başka Batı ülkelerine yerleşirler.

Asıl bu dönemden sonra dışarda Türkiye’ye karşı Ermeni faaliyetinde bir canlanma görülür. Amerika gibi mukadderat birliği İçinde olduğumu» bir ülkede bile Türklert rencide ede­ bilecek nitelikte «husumet anıtları» diye tanımladığım anıtlar dikilmeye başlar. Olayların bu gelişimi karşısında, kabul etme­ li, Yunan Hükümetleri değilse bile, Türkiye dışında yaşayan Rumların bazı Ermeni çevrelerinde Türkiye’ye karşı duygulan ve iddiaları yeniden uyandırmaya çalıştıklarını ve bu yöndeki

eylemleri teşvik ettiklerini İhtimal dışı görmek zordur. Sös

konusu dönemde cinayet yoktur, fakat Batı’da Türkiye aley­

hine kampanya gündeme gelmiştir.

Bu ikinci aşamayı bir üçüncü aşama izler. Orta doğu çok karışmıştır. Statüko bozulmuştur. Ortadoğu’da yeni bir dü ze ne gitme eğilimleri belirgin bir hal almıştır. Irk ve mezhep kış­ kırtmaları alenen desteklenen boyutlara varmıştır. Bu arada Dünya boyutunda şiddet eylemleri su üstüne çıkmıştır. Aynca Yunanistan’da bir askerî Junta iktidardadır. Bu iktidar Yunan

kamuoyunun gözünü kamaştırma yolları aramaktadır. K ıbrıs’ı

ilhak, hiç olmaz ise TUrkleri K ıbrıs’ta sığıntı haline getirmek ona çok cazip gelmektedir. Dışarda, özellikle Batıda Türkiye aleyhine kampanya hatta eylemlerde yararı vardır. Bu ortam destek, teşvik, tahrik yollarıyla Türkiye’ye karşı Ermeni eylem­

lerini körüklemektedir. Yunanistan'daki Cunta iktidarının plan­

ladığı Kıbrıs'taki Samson darbe girişiminin zorunlu kıldığı

Banş hareketimizden sonra Türkiye aleyhtarı Ermeni eylemci­ lerinin Filistin’de, K ıbrıs’ta faaliyetlerini diğer eylemcilerin faa- liyetile birleştirme yoluna gittikleri, dünya boyutundaki şiddet eylemlerinin bir unsuru haline dönüştükleri İhtimali söylentileri aşan bir ağırlık kaşanmaya başlamıştır. Fakat durum böyle iken dünya boyutundaki şiddet eylemlerinin tehlikesinin bilin­ cinde ve bununla mücadeleye azimli Batı ülkelerinde bile Hü­ kümetler Ermeni iddialarına dayalı eylemler karşısında, bun­ lar cinayet boyutuna varmış olsalar bile, son zamanlara kadar oldukça kayıtsız kalıyorlardı, herhalde bunları uluslararası şid­ det eylemleri içinde değerlendirmek İstemiyorlardı. Bu elbet ilginç ve bizim için düşündürücü bir tutumdur. Bana kalırsa bu tutum Ermeni sevgisinden değil, Ortadoğu’nun siyasal

ha-edilmeli

ritasnun değişmesi ve bir Ermeni Devleti kurulması haltnde Ermeniler« «siz bağımsızlığım bize borçlusunuz, sizi biz des­ tekledik» diyerek kendilerine ayrıcalıklı bir durum saglayabü- mek hatta kurulursa bu devleti kendi nüfuz bölgeleri haline getirmek umudundan kaynaklanmaktadır. Bu umutlar Nasret­ tin H oca’nm gölü mayalamasından doğabüecek umutlardan fark­ lı değildi. Fakat bu düşünce bizim için cinayetler kadar önem­ lidir. Sonra sağ duyulu Ermeniler görmezler ml, anlamazlar mt bugünkü müttefikleri Türkiye’ye bu gözle bakabilenler, yarın kendilerine aynı şeyi yapmaz mı.

Üzülerek söylemeli, Yunanistan’da Junta iktidarından sonra (la, onun yerine geçen demokratik iktidar, durumu yeterince uzun vadeli ve geniş bir açıdan değerlendirmeyi başaramadı­ ğından, Türkiye’ye karşı dünya ölçüsünde hırçm bir kampanya sürdürmekten kendini alıkoyamamıştır. Bu yüzden Türk - Yu­ nan ilişkileri daha da nazikleşmiştir. T ü rk - Amerikan ilişkileri de bundan olumsuz şekilde etkilenmiştir. Amerika’da özellikle Kongre’de Türkiye’ye karşı bir kamu oyu oluşmuştur. Bunun etkisi altında Amerikan Hükümeti bile, müttefikler arasında de­

ğil alınması, tasavvuru bile güç bir kararla Türkiye’ye karşı

ambargo uygulamıştır. TUrk-Amerikan ilişkilerinin bu duruma gelmesi Türkiye’ye karşı hareketleri, TUrk-Batı ilişkilerini yoz­ laştırma hevesini kamçılamıştır. İşte bu ortamda «husumet anıt­

larını» cinayetlere dönüştürmek çok güç olmamıştır. Zaten

birincisi yapılınca İkincisinin de tohumu atılmış demektir. Olayların bu akımı karşısında Türkiye Temsilcilerine yöne­ lik cinayetlerin sadece Türkiye’ye ve Batı’ya karşı tek bir

odak-BUGÜNKÜ

DUYARLILIĞIMIZI

ÇOK ÖNCE

GÖSTERMELİYDİK

tan kaynaklanan uluslararası şiddet eylemleriyle h ala güçtür.

Batı’da tanık olduğumuz Türklert haksız ve çirkin gösterme

akımları çelinemedikçe ve Batı Hükümetleri ülkelerinde Tür­

kiye’ye karşı husumet anıtları dilölmesine, sokak İsimleri ve­ rilmesine müsaade edilmemesi lazım geldiğine ikna edilmedik­ çe cinayetlerin önünü almak çok güçtür ve Türk-Botı ilişkileri de hiç bir zaman istediğimi» düzeye ulaşamaz.

Cinayetler karşısında şimdi göstermeye beşlediğimi» du­

yarlılığı, geçmişte, daha Türkiye’yi hedef alan husumet anıtları dikilmeye, sokak İsimleri konmaya başladığı zaman göstermiş olsa idik, Türkiye İle ittifakın, dostluğun böyle anıtlarla ve ben ­ zeri eylemlerle bağdaşamayacağım İyice anlatsa idik, belki d» bu eylemlerin cinayetler boyutuna ulaştırılmasına kolay kolay cesaret edilemezdi ve herhalde dost ve müttefik ülkelerin Hükü­ metleri bu konuda daha çok evvelden duyarlılık gösterir etkin önlemler alırlardı.

Geçmişten hayıflanmanın bir anlamı yoktur. Bunu çok İyi büiyorum. Bütün bunlara değinmekten amacım Temsilcilerimi»« karşı işlenen cinayetlerin bizi ne boyutta bir sorun İle karşı kar­ şıya getirdiği kanısında olduğumu İyice yansıtabilmektlr,

(2)

10 NİSAN 1081 £

Gerçekler yabancı

ülkelere anlatılm alı

ERMENİLER VE

Haşan Esat IŞIK

2

-Bence yalnız cinayetlere karşı vaziyet almak, bunları önlemeye çalışmak yetmez. Batıda bir süredir tanık olduğumuz Türkiye’ye karşı kamuoyu oluşturma çabalarını çelmek çareleri aranmalı ve bulunmalıdır. Bu elbet içe dönük ve dışa dönük çok yönlü ve

bir bütün içinde planlanmış önlemlerle sağlanabilir ancak.

Konu bu boyutta ele alınmalıdır.

Böyle yapılmaz ise, çok endişe ederim, bir süre için cina­ yetler durdurulabilse bile bir gün gene başlar ve Türk ■ Batı ilişkileri sağlam ve kalıcı temellere oturtulamaz hiç bir zaman.

Batı ülkeleri Hükümetlerinin kendi ülkelerinde Türkiye

aleyhtarı bir ortam oluşmasından memnun olabilecekleri

aklıma bile gelmiyor, sadece kayıtsız kalabiliıier. Fakat biz ge­ reken duyarlılığı gösterir gereken ciddiyet ve kararlılıkla hare­ ket edersek onlar da bu alanda ancak bize yardımcı olmak iste­ yeceklerdir.

Türkiye’ye karşı cinayet ve eylemlere en sık sahne olan bu­ gün Fransadır. Ankara’daki Fransız Büyükelçisinin sözlerini işit­ tik: «Bu eylemler Türkiye’yi Batı’dan koparmaya yöneliktir» di­ yor. Buna kişisel bir görüş diyemeyiz. Hükümetinin görüşü ol­

malıdır. Müttefiklerimiz herhalde «Türkiye'nin Batı’dan kop­

ması yalnız Türkiye’ye zarar verecek bir olaydır» diye düşüne­ mezler. Demek içimizde oluşmuş, dışımızda oluşmuş beraberce göğüslememiz gereken bir olayla karşı karşıyayız. Böyle olun­

ca yalnız Türkiye değil, diğer ilgili ülkelerin hükümetleri de

böyle eylemleri önleyici, caydırıcı bir tutum içinde olmalıdır­ lar. Buna yeterince özen gösterilmediğini üzüntü ile görüyoruz. Örneğin Türk temsilcilerine karşı işlenen cinayetlere böyle bir

teşhis konan bir ülkede Devlet denetimindeki televizyon, bir

kaç satırlık cinayet haberinin hemen arkasından 1915 - 20 yılla rında Türkiye ile Ermeniler arasında geçmiş olayları, hem de Türkleri töhmet altında bırakıcı tek taraflı bir sunuşla ekrana getiriyor. Böyle yapmak bir bakıma «bu cinayetleri yapanlar bir ölçüde mazurdur» anlamına gelir ve bu suıetla yeni cinayetlere elverişli bir ortam yaratılmış olur. Hemen şunu da söylemeli, bu sadece bir ülkede tanık olunan bir olay değildir.

Bir gerçektir. Batı hükümetleri şimdiye kadar ülkelerinde Türkiye’ye karşı yürütülen kampanyalara, eylemlere karşı

koy-TÜRKİYE'YE KARSI

KAMUOYU

OLUŞTURMA ÇABASI

ENGELLENMELİDİR

maya, bunlan önlemeye fazla önem vermemişlerdir. Hükümet­

lere karşı kampanya her zaman olabilir, hatta bu her Ülkede

bizzat kendi hükümetine karşı da yapılır. Demokrasilerin te

minatıdır bu. Fakat hükümetleri değil de, doğrudan uluslar:

küçültücü eylemler ve kampanyalar için aynı şey düşünülemez. Hiç olmaz ise dost ülkeler birbirinin ulusal onurunu korumak yükümlülüğünü de taşımalıdırlar. Bugün Batı ülkelerinde hü

kornetler, Temsilcilerimize karşı işlenen cinayetler karşısında

bir duyarlılık göstermeye başlamışlarsa da, ulusal onurumuzla ilgili eylemlere karşı kayıtsızlıkları sürmektedir.

Bir kaç gün önce bir gazetemizde çıkan bir köşe yazısın

dan öğrendim: Amerikada bir lisede «soykırımım ı öğrencilerine

yazı görev) olarak veren bir öğretmen, konuyu çerçevelemek

için verdiği izahatta «Türkler ve Almanlar Ermenllere ve

YalıucUlere karşı dünyanın en insanlık dışı hareketlerinde bu­

lunmuşlardır» demiş. Bir ülkede daha lise çağında gençlerin

dimağına Türklerle Ermeniler arasında iki taraflı olarak geçen

olaylarla Naziierin Yahudilere tek taraflı olarak yaptıklarının

aynı şey olduğu fikri yerleştirilirse, o ülke vatandaşları Türk- lere karşı bir uzaklık duygusu içine girmezler mi ve o ülkede Türkiye aleyhine kampanyalar içiıı elverişli bir ortam hazır-

lanmış olmaz mı, bu durumda biz de kendimizi o ülke vatan- .

daşiarı ile nasıl mukadderat birliği içinde hissedebiliriz?

Gene bir başka gazetemizde, benim için çok şaşırtıcı ve

üzücü bir yazı okudum: İngiltere’de bir Üniversitede öğrencile­ rimizin düzenlediği bir sergiden Üniversite yetkilileri, bazı ya bancı öğrencilerin girişimi üzerine, Atatürk'ün resimlerini kal

dırtnıışiar. İngiltere gibi hoşgörüsü ile ün yapmış bir ülkede,

hem de Üniversite çevresinde ve Atatürk'ün 100. doğum yılının dünya boyutunda kutlanmasına UNESCO tarafından karar alın­ mış olan bir dönemde bu nasıl olabilir. Bu olabiliyorsa dış iti­ barımızdan söz edebilir miyiz, aleyhimize akımları çelebilir miyiz. Bunlar yabancı ülkelerle ilgili olaylar. Fakat doğrudan bi­ zimle ilgili bir gerçek de var. Böyle olaylar karşısında gere­

ken duyarlılığı göstermiyoruz, anlaşılmaz bir hoşgörü veya

cömertlik gösteriyoruz. Bıı da bizim büyük kusurumuz. İlk yapacağımız şey, kayıtsızlık demek belki daha doğru olacak, bu tutumumuzdan vazgeçmek. İtibarımızı, manevi değerleri­ mizi koruyamaz isek, çıkarımızı hiç koruyamayız. İtibar ve çıkar birbiri bahasuıa korunabilecek kavramlar değildir. An cak bir bütün olarak değerlendirilerek korunabilirler. Birbi riyle çelişen değil, birbirini destekleyen kavramlardır bunlar. Temcilcilerimize karşı işlenen cinayetlerin Batıkta yarattığı tepkilerde son zamanlarda bir nokta da dikkati çekiyor. Biı

yandan cinayetleve karşı ölke artıyor fakat bir yandan da

Türk-Ermeni olaylarında tüm kusuru kürklerde görme, hatta rürklere gaddar, zalim gözü ile bakma eğilimi de yaygınlaş] yor. Yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerle böyle haksız bir kanının yaygınlaşması cinayetlerden daha az önemli de

ğildir Türkiye için. Bu kanı cinayetleri kapanmaz bir yara

haline bile getirebilir. Bu konu üzerinde de ikizlikle dumı-ı Iıyız. Amacımız «zalim biz değiliz. Ermeniler» demek değil el bet. Amacımız birbiriyle asırlar boyu en iyi ilişkiler içinde ya­

şamış iki toplum arasında sonradan geçmiş elim olayların

AVRUPA - ORTADOĞU OPERASYONLARI

İSTİHBARAT SERVİSİ RAPORU

“ Türkiye’ ye vize, uyuşturucu

kaçakçılığına karşı yararlı,,

ANKARA, (Cumhuriyet Büro­ su) — Avrupa - Ortadoğu ope rasyonları istihbarat servisi tarafından hazırlanan 1980 yı­ lına ait uyuşturucu kaçakçılı­ ğı raporunda «Türklere vize konmasının uyuşturucu madde kaçakçılığının önlenmesine katkısı oldu.» denildi.

Raporda İtalyan ve Fransız morfin laboratuvarlarının ge­ reksinmelerinin Türkiye’nin do ğusundan gönderildiği de ileri sürüldü. Rapora göre Türkiye’­ deki sokağa çıkma yasağı ve sokak aramaları kaçakçılığı azalttı

İstihbarat servisine göre Türk kaçakçılar alıcı kılığında­ ki polislere karşı «çok uya­ nık», ayrıca «uyanık Türkler» kendilerinden vize istendiği için AvrupalIları taşıyıcılıkta kullanıyor.

RAPOR

Merkezi, bir süre önce Pa­ ris’ten VVashington’a taşınan Avrupa - Ortadoğu Operasyon ları istihbarat Servisi, uyuştu­ rucu madde kacckçılığına ilişkin 99 sayfalık bir rapor hazırladı.

Rapora göre, bir süreden be rı Türk kaçakçılar eroini nor­ mal yollardan taşımıyorlar. Ge nelllkle karayolundan yapılan kaçakçılık artık hava ya da deniz yoluyla yapılıyor. Rapo­ ra göre, «Türkiye’ye vize kon­ ması uyuşturucu madde kaçak çılığının önlenmesine katkıda bulundu» ancak, buna bağlı olarak «Türkler kendilerine vi ze uygulanması nedeniyle Av­ rupalIları taşımacılıkta kullanı­ yor». Rapora göre «Gittikçe akıllanan Türk kaçakçılar alı­ cılarla polis olmaları olasılığı nedeniyle de direk temasa geç memeye başladı» alıcı kılığın­ daki bir Alman polisiyle konu­ şan Türk kaçakçı, rapora gö­ re. «Alıcılarla direk temasa geçmekten çekindiklerini çün­ kü Almanya’da 500 tane Türk narkotik polisinin görevlendiril diğini duyduğunu» söyledi.

YENİ YÖNTEM

Hollanda polisine göre de dü zenlenen operasyonlarla Türk kaçakçılara büyük darbe in­ dirilmesine karşın ülkedeki e- roin alışverişi sürüyor. Hollan­ da polisi bunu Türk kaçakçıla­ rın kendileri tarafından henüz saptanamayan «Yeni bir yön­ tem geliştirmesine» bağlıyor.

Öte yandan, rapora göre Türkiye'den İtalya ve Fransa laboratuvarlarma eroin taşıma cılığı sürüyor. Taşımacılık, Fransız ve İtalyan polisine gö­ re Yunanistan ve Bulgaristan üzerinden karayoluyla, Türki­ ye'nin güneyinden de deniz yo luyla gerçekleştiriliyor.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI Rapora göre alınan sıkı ön­ lemler, ünlü kaçakçıların ha­ piste olması, sokağa çıkma yasağı, yollarda yapılan arama tar eroinin Türkiye dışına çık masını önlüyor. Bu nedenle do ğudan gelen eroin Türkiye'nin içinde birikiyor. Raporda bu konuda yer alan örneklemeye göre 1980'in ilk dokuz ayında Türkiye dışına çıkarılmak iste­ nirken yakalanan eroin mikta­ rı yüzde 62 oranında düştü.

AVRUPALILARI KULLANIYORLAR

istihbarat servisinin raporu­ na göre Türkler «Karşılarında­ ki engellere karşın kaçakçılık faaliyetlerini sürdürüyor ve kendilerine vize uygulanması nedeniyle Avrupa uyrukluları

■ RAPORA GÖRE,

VİZE

KONMASI

ÜZERİNE

TÜRK

KAÇAKÇILAR

TAŞIYICI

OLARAK

AVRUPALILARI

KULLANMAYA

BAŞLADI.

■ AVRUPA’DA 614

TÜRK KAÇAKÇI

YAKALANDI.

taşımacılıkta kullanıyorlar.» Türk kaçakçılar Türk Hava Yollarını genellike kullanmı­ yor. Rapor bunun nedenini, «Türk Hava Yollarının uyuştu­ rucu kaçakçılığında bir tür sa bıkası olmasına» bağlıyor.

Türk kaçakçılar raporda

PİYASA FİYATLARI

Avrupa — Ortadoğu operasyonları, istihbarat ra-porunda bölgelere göre uyuşturucu t lalları şöyle sıra-lanıyor:

BÖLGE CİNS FIAT (Kilo) ANKARA ESRAR 850 DOLAR BERLİN ESRAR 3.500 DOLAR NORVEÇ ESRAR 5.000 DOLAR ANKARA AFYON 1.500 DOLAR KOPENHAG AFYON 21.000 DOLAR LONDRA AFYON 11.000 DOLAR ANKARA EROİN 13.736 DOLAR BERLİN EROİN 58.000 DOLAR NEVVYGRK EROİN 150.000 DOLAR

şöyle tanımlanıyor:

«Çoğunlukla erkek, 30-48 yaşları arasında, yalnız seya­ hat etmeyi tercih ediyorlar. E- ğer İstanbul’dan geliyorlarsa «malı» bavullarında gizli böl­ melere saklıyorlar Şam’dan geliyorlarsa ayakkabılarının

içerisine koyuyorlar.»

istihbarat raporuna göre. 1980 yılının ilk 9 ayında Avru­ pa'da 157 kilo 637 gram eroin yakalandı. Bunun 31 kilo 320 gramı Türkiye’de ele geçirildi. Yurt dışında yakalanan Türk kaçakçıların sayısı İse 614.

gerçek nedenlerini ortaya koymak olmalıdır. Kanımca Törk-

ler ve Ermeniler kadar birbirini anlamış, birbirine ısınmış

toplumlar çok azdır. Dış tahrikler, büyük devletlerin hırsları

bu olaylara neden olmuştur. Gerçeğin bilinmesi, ne Türkleri

ne de Ermenileri zor duruma sokacaktır. Bu suretle daha

çok bazı devletler aralarındaki rekabette bu konuyu malze­

me olarak kullanabilme olanağından yoksun kalacaklardır. Sağduyulu Ermenilerin da ou konuda başka türlü düşün­

mediklerini Televizyon programında ilgi ve hazla dinlediği­

miz Prof. Dr. Karabet Arman’ın ağzından işittik. Türkler ve

Ermeniler birbiriyle inatlaşarak değil, tersine el ele vererek ,

en iyi şekilde çözebilirler bu sorunu. Gayretlerimiz bu yönde olmalıdır.

Prof. Arman bu konuda çok yerinde ve anlamlı bir

s-esle-TÜRKLER VE

ERMENİLER KADAR

BİRBİRİNİ ANLAMIŞ

TOPLUMLAR COK AZDIR

nişte bulundu bizlere Televizyondan. «Cinayetleri işleyenlerin daima Ermeni olduğunu nereden biliyorsunuz. Ermeni cani ler dediğiniz zaman benim gibilerin içi sızlıyor, caniler de­ meniz yetmez ıııi» dedi. Bu içten gelen isyana kulak vermeli­ yiz. Özellikle TRT ve Basınımız. Caniler arasında Ermeni bu Ilınmadığını iddia elbet güçtür. Fakat Ermenilerin bu cinayet­ lere daha çok alet edildikleri ve ası) planlayıcılara! başkaları olduğu da muhakkaktır, bence. Başta Kilise, dışardaki ciddi Ermeni kuruluşlarının da açıkça cinayetlere karşı vaziyet al maya başladıklarını görüyor ve bundan büyük memnuniyet duyuyoruz. Fakat kanımca bu yetmez. Bizim de bir sesleni­ şimiz olmalı Prof. Arman’a ve büyük çoğunlukta oldukların­ dan kuşkum olmayan sağduyulu, ciddi Türk vatandaşı veya başka ülkelere yerleşmiş tüm Ermenilere. Hepsi, özellikle dı şardaki ciddi Ermeni Kuruluşları, bilim adamlaıı. meslek ya­

şamlarında önemli aşamalara ulaşmış, etkiliyeci bir durum

kazanmış Ermeniler, cinayetlerin yanında, husumet anıtları, sokak isimleri, yayın ve başka yollarla Türkiye aleyhine yü­ rütülen çirkin kampanyalara da karşı çıkmalıdırlar ve bunlara karşı faal şekilde caydırıcı, önleyici bir davranış içine girme­ lidirler. Bu sağlanabilir, eminim bundan. Ermeni de bize ben­ zer. Onuruna düşkündür ama, merttir, vakurdur, insaneilt.il.

Yurt dışında bulunduğum sırada yaşadığım bir olayı amin

sıyorum. Bir davete Ermeni kökenli bit^ Fransız doktoruna

tanıştırıldım. Elimi sıkışındaki soğukluğu hissetmemek ola naksızdı. Hiç bir şey farketmemiş gibi konuştum onunla. Eı metlilerin meziyetleri hakkmdaki düşüncelerimden. Ermeniler­

le aramızda gördüğüm benzerliklerden ve Ermenilere karşı

duyduğum yakınlıktan söz ettim, tam içimden geldıgı gibi.

Bir an geldi sözümü kesti. Ayağa kalktı ve herkesin yanında

şunları söyledi:«Bir itirafta bulunacağım. Bu davete geldiğim­ de Türkiye Büyükelçisi ile karşılaşacağımı biliyordum. Baba itlin anısına duyduğum saygı beni bu davetten uzaklaştırıyor du. Fakat kızım Türk çevresiyle çok yakın İlişkileri olan bir aileye gelin olmuştu. Oııuıı hatırı da bcııi bıı davete itiyordu. Kızınım duygularını kendi duygularımın üstünde tuttum, da­ vete geldim, fakat çok gergindim. Konuşmamız beııi rahatîaitt.

Şimdi geldiğime çok memnunum. Babamdan uzaklaşmadan

geçmişin kabusundan da epeyi uzaklaştım. Bunun için ile ay­ rıca mutluyum.»

İleriye yönelik düşüncelerimi şöyle özetleyebilirim:

Bir taraftan yabancı ülkelerde olanaklar ölçüsünde geniş

şekilde komuoyuna, özellikle hükümetlere, üniversite, san’at, basın, siyaset çevrelerine gerçek Türk-Ermeni ilişkilerini an­

latmaya, Türkiye aleyhtarı kampanyaların insafsızlığını be

lirtmeye çalışırken, bir taraftan da yurt içindeki ile yetinme­ den, yurt dışında da Ermenilerle yakın dostluk ve arkadaşlık bağlan kurmaya çalışmalıyız. Bu bizi Türk-Ermeni ilişkilerin­ de, Osmanlı İmparatorluğu «hasta adam» damgasını yemeden önceki sıcak ortama yeniden kavuşturabilir. Ermenilerin TUrk-

çeye ve Türk geleneklerine bu kadar bağlanmış olmalarının

OsmanlIların bütün azınlıklar içinde Ermenilere «sadık vatan­

daşlar» demesinin bir nedeni olmalıdır. Birbirini sevmeyen

toplumlar arasında böyle oluşlara rastlanamaz. Türklerin ve

muhakkak Ermenilerin de çok büyük çoğunlukla kalplerinin

birbirine açık olduğuna inanıyorum.

Bu aynı zamanda dışarda hedef olduğumuz cinayetlerin, çirkin kampanya ve eylemlerin tekrar hortlamayacak şekilde önlenmesinin de en sağlam yoludur.

Türkmen, Ermenilerle ilgili soruları yanıtladı

ANKARA, (Cumhuriyet Büro­ su) — Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in önceki gün Penns­ ylvania Üniversitesinde vere­ ceği konferans öncesinde ba­ zı Ermeni dernekleri Türkiye aleyhinde bildiriler dağıttılar. Türkmen’e, konferanstan son­ ra da Ermeni iddialarının dile getirildiği sorular yöneltildi. Türkmen, bu soruları

yanıtlar-ken, Ermenilerin Türkiye'de ya şadıkları bölgelerde her za­ man bir azınlık oluşturdukları­ nı bildirdi.

Dışişleri Bakanlığından dün verilen bilgiye göre, kalabalık bir dinleyici topluluğunun ka­ tıldığı konferansta. Türkmen Uluslararası terörizme ve bu arada. Ermeni terörist grupla­ rının Türk diplomatlarına karşı

işledikleri cinayetlere de de­ ğindi ve tarihi gerçeklerin ta­ mamen tahrif edilmek İstendi­ ğini bildirdi.

Dışişlerinin açıklamasına göre, soru cevap bölümüne geçildiğinde de bazı Ermeni asıllı öğrenciler, Türkmen'e «malûm» Ermeni iddialarını di­ le getiren «önyargılarla dolu» sorular yönelttiler. Türkmen

soruların tümünü «sükûnetle» yanıtladı ve tarihi gerçekleri açıkladı. Bu arada, bir Erme­ ni öğrencinin «Ermenileri sa­ dece tehcir ettiğinizi iddia et­ tiğinize göre bunların dönmele rine neden izin vermiyorsu­ nuz» şeklindeki bir sorusunu Türkmen. «Türkiye’de yaşadık ları bölgelerde daima bir azın lık teşkil etmiş olan Ermeniler,

Türkiye’den ayrıldıktan sonm gittikleri ülkelerin vatandaş!' gına geçmişler, bu suretle bi yabancı ülke tebası statüsüne dahil olmuşlardır» yanıtını vcı di. Konferans sonunda Türk­ men öğrenciler tarafından al kışlandı.

Bu arada, konuşması sıra sında Türkmen, Türk büküme tinin Atatürk yılı dolayısıylc üniversiteye Türkiye için bir araştırma bursu tahsis ettiğim açıkladı.

ESKİ FBİ ŞEFİNİN ARABASI TAHSİS EDİLDİ Türkmen'e, Chicago'da FBİ’ İn eski Başkanı Edgar Hoover' İn kurşun geçirmez arabası tahsis edildi. Belirtildiğine gö­ re. Türkmen için ABD makam­ ları tarafından geniş güvenlik önlemleri alındı. 10’un üstünde güvenlik görevlisi sürekli ola­ rak Türk Dışişleri Bakanını iz­ ledi.

Türkmen, Chicago’da ABD’- nin en tanınmış TV’s) olan CBS’nin bir canlı yayın prog­ ramına katıldı. Türkmen, çe­ şitli konulardaki görüşlerini a- cıkladıktan sonra programı seyredenlerin telefonla yönelt­ tikleri soruları yanıtladı.

Chicago Belediye Başkanı Byme. Palmer House Otelinin balo salonunda Türkmen şere­ fine 250 kişilik bir öğle yemeği verdi. Yemeğe eyalet hüküme tinin ileri gelenleri, tanınmış işadamları sanayiciler, üniver­ site, basın ve Türk kolonisi mensupları katıldılar. Belediye Başkanı, yemekten sonra yap­ tığı konuşmada Türk.-Ameri­ kan dostluğunun önemini vur­ guladı. Chicago’nun Atatürk yılının kutlanmasına faal bi­ çimde katılacağını açıkladı, «Türkiye’nin kurtarıcısını an­ maktan gurur duyacağız» de­ di.

TÜRKMEN BONN’DA ABD'deki temaslarını tamam layan Dışişleri Bakanı İlter Türkmen Federal Almanya’ya geçti. Türkmen, Bonn'da Fe­ deral Almanya Dışişleri Baka­ nı Hans Dietrlch Gencher ile görüşecek. Bu görüşmede İki li ilişkilerin ve Türkiye’ye yar dini konusunun ele alınacağı bildiriliyor. Türkmen yarın Tür­ kiye'ye dönecek.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

ramıştır. Uygarlığın gelişimi, aynı zamanda savaşın ve savaş araçlarının da gelişimi olmuştur. Bu nedenle uygar lı ğın görünüşte ilerleyen, aydınlık

•  Uterin arter doppler indeksleri gerçek endometrial kan akımını tam olarak..

Okyanuslardaki yaşam belki Dünya’nın oluşumundan bir milyar yıl sonra görüldüyse de karalar- daki yaşam Dünya’nın oluşumundan sonra 4,2 milyar yıl geçinceye kadar o

Arthur Aron, yoğun duygusal aşk ve reddedilme ile nöral sistem arasındaki ilişkileri anlamanın önemli olduğunu, çünkü romantik açıdan reddedilmenin tüm dünyada depresyonun

Bunun ne- deni, hemoglobine oranla çok daha az O 2 taşıma kapasite- si olan bir diğer kimyasal olan hemoeritrin molekülleridir. O 2 içeren kan, hemoeritrin nedeniyle pembemsi

Sonuç olarak Boşnak Müslüman kültürünün müşterek bir ürünü olan sevdalinka kavramının roman kurgusu içinde ifsat edilerek dokusunun ze- delenmesi, Müslüman

Bu doğrultuda fikirleştirme aşamasında iş birliği verimliliğini artıracak ve süreci hayata geçirme aşamasına bağlayacak 3 tema tespit edilmiştir: (1) ilk fikir

Madde 1 I — Yüksek fen heyeti «Vekâlet dai- relerince hazırlanacak kanun, nizamname, talimatna- me, şartname ve sair projelerle esas programları fen- nî noktadan tetkik ve