• Sonuç bulunamadı

1935-1945 Dünya savaşırken Türkiye:İstanbul, hayatını yaşıyor...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1935-1945 Dünya savaşırken Türkiye:İstanbul, hayatını yaşıyor..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r a m m

Araştırma Asistanı; FİDAN TÜRKENT Fotoğraf: SELAHATTİN GİZ

Hazırlayan

METİN

TOKER

1939'da, kıyılarında küçük vapurların, içinde

tramvayların işlediği 900 bin nüfuslu bir şehir

T

a k v im l e r d e nağustos ayının yaprakları 1939 yılı

teker teker düşerken .Türkiye huzurlu, halkı açısından -^sakin, kendi sorunlarıyla ilgili bir *yaz sonu geçirmekteydi. Ülkenin nüfusu sadece 17 milyondu. Bu­ nun 900 bini İstanbul’da, 500 bin kadarı başkent Ankara'da, diğer­ leri 780 bin metrekarelik yurt için­ de yaşıyorlardı.

Türkiye’nin nabzı, her zaman olduğu gibi İstanbul’da atıyordu. İstanbul henüz Anadolu’nun isti­ lâsına uğramamıştı. Şehrin varoş lan gecekondular tarafından ele geçirilmemiş, trafiği dolmuş- larca altüst edilmemişti. Avrupa kaynıyordu ama, Son Posta gaze­ tesinde günürı, özellikle yakın ge­ leceğin ünlü askerî yazarı emek­ li general H.Emir Erkilet, “Sulhun bozulmayacağından artık tama- miyle emin olacağımız günlere doğru gidiyoruz” diye yazıyordu. Ankara da bu havayı, halkı açısın­ dan sürdürüyordu. Her şey bir "klasik Ankara yazı” nda olduğu gibiydi.

Ne var ki Türkiye'nin kaderi­ ni bir yıl önce Büyük Atatürk’ten devralmış, onun devlet adamı ar­ kadaşı Millî Şef İsmet İnönü bu kadar iyimser değildi. Eylüle gi­ rilirken hazırlıkların yapılmasını gerekli görüyor, özellikle hava hücumlarına karşı büyük şehirle­ rin tedarikli bulunmalarını emre­ diyordu. Hava hücumlarına en açık toplulukların başında ise İs­

tanbul geliyordu.

Birtakım siyasî manevralar daha ağustostan itibaren dönme­ ye başlamıştı. Hitler, en tilki dip­ lomatlarından birini, eski Şansöl­ ye Von Papen'i Ankara’ya büyük­ elçi olarak göndermişti. 4 Ağus­ tos tarihli Son Posta gazetesin­ de —devrin en önemli gazetele­ rinden biri— “Almanya bize 12 adanın iadesini teklif etmiş” baş­ lığı altında şu haber yayınlanıyor­ du;

“Londra’da çıkan People ga­ zetesi yazıyor Türkiye’deki Al­ man elçisi Von Papen İngilizler­ le olan münasebetini katetmek şartıyla 12 adanın iadesini Anka­ ra'ya teklif etmiştir. İtalyan Hari­ ciye Nazırı Kont Clano şimdi, bu teklifin von Papen tarafından şahsen mi, yoksa Berlin hüküme­ tinin tasvibi ile mİ yapıldığını tes­ pite çalışmaktadır. (Hazırlayıcı­ nın notu; Adalar bu sırada İtalya’­ ya aittir.)

Son Posta: “Bu hususta An­ kara ve İstanbul mehafilinde ma­ lûmat mevcut değildir. Haberin- kaydı ihtiyatla telâkkisi icap eder.”

Türkiye’nin bir dünya harbin­ de savaşa taraf edilmesi teşeb­ büsleri o sıralardan başlamıştır.

•İstanbul'da hayat

İstanbul ise kendi hayatını sükûnetle yaşamaktadır. Şehrin başlıca taşıtları karada tramvay, denizde vapurdur. Bunlar son ulaşım noktalarına yavaş, fakat emin tarzda varmaktadırlar. Ana­ dolu demir ağlarla örülürken Is- - tanbul tramvay raylarıyla örülmüş haldedir. Harbiye-Fatih tramvayı­ na Harbiye’den bindiniz mi, Fa­ tih ’e kadar rahatlıkla gidebilirsi­ niz. Maçka-Aksaray başka bir hat­ tır. Şişli-Beyazıt başka... Aşağıda

Ortaköy-Aksaray, Bebek-

Eminönü vardır. Birinci mevki vagonlar kırmızı, İkinciler fıstıkî renktedir. Eminönü’nden Be­ bek’e birinci mevkide yedi buçuk kuruşa gidebilirsiniz.

Kadıköy yakasında da tram­ vaylar işlemektedir. Bunlar bir yandan Bağlarbaşı ve Kısıklı’ya, diğer taraftan Suadiye’ye kadar uzanmaktadır. Yazları Suadiye’ye kadar uzanmaktadır. Yazları Su­ adiye’ye açık vagonlar sefer yap­ maktadır ve bir saate yakın süren yolculuk başlı başına bir zevktir. İstanbul’da bunlar artık elektrik­ lidir. Ancak İzmir’in Karşıyakası’- nda hâlâ atlı tramvaylar mevcut­ tur. Öğrencilere İstanbul’da tram­ vay, nereye giderseniz gidiniz, bi­ rincide 4, İkincide 2 kuruştur.

»Vapur 18 Kuruş

İstanbul, hayatını

Boğazın iki kıyısı ve şehir ile Anadolu yakası arasında sadece vapurla yolculuk edilirdi. Ne sahil yolları vardı, tabiî ne de köprü... Vapurlar sadece taşıt aracı değillerdi. En cümbüşlü mehtap gezileri onlarda tertiplenirdi.

mıştır. “Boğaz’dakl yıkık veya yanmış yalıların arsaları çok pe­ rişan bir vaziyet arzettlğinden Be­ lediye arsa sahiplerinden arsala­ rına duvar çekmelerini istemiştir. Vaziyeti müsait olmayanların du­ varını belediye çekecektir. Ayrı­ ca Boğaz’ın güzelleşmesi ve ima­ rı için yalı yapımını belediye teş­ vik edecektir.”

Belediye, Boğaz’da yapıyı teşvik ediyor!...

Boğaziçi hâlâ Abdülhak Şina- si Hlsar’ın kitaplarındaki karakte­ rini muhafaza etmektedir. 3 Ağustos 1939’da Akşam gazete­ si ilân etmektedir.

“Hüseyinağa Ocağı tarafın­ dan cumartesi günü bir deniz ge­ zintisi tertip olunmuştur. Şirket-I

H arbin yaklaştığının ilk işaretini ağustos

ayındaki hava taarruzuna karşı yapılan

denem ede çalınan acı sirenler oluşturdu

Tram vaylarda ik i m evki

vardı. Birinci m evki

vagonlar kırm ızı

İkinciler fıstık i

renkteydi.

Em inönü ’nden

Bebek'e birinci

m evkide 7.5 kuruşa

gidebilirdiniz.

Böyle bir Türkiye’de İstan­ bul’un, sonra da Ankara’nın üze­ rine hiç alışılmamış bir uygulama 1938 Eylül’ünün arifesinde düş­ tü: Bir harp çıkarsa şehri hava hü­ cumlarından nasıl koruyacaktık? Çünkü “ Millî Şef" hava hücum­ larının önümüzdeki harbin en amansız silahı olacağını o emsal­ siz sağduyusuyla görüp anlamış­ tı. Ağustosun başında, İstanbul’a bir hava taarruzunun denemesi yapılacaktı. Tecrübenin günü hal­ ka evvelden bildirilmeyecek, uçaklar Çorlu ve Marmara’yı geç­ tiklerinde korunma başlayacaktı. Hayriye’nin 71 numaralı vapuru

(Hazırlayanın notu: Zamanın en güzel vapurlarından biri) öğleden sonra Köprü, Rumeli iskelesin­ den hareket edecek ve gece sa­ baha kadar mehtapta Boğaz ve adalar gezilecektir. Vapurda caz ve İncesaz bulunacağı gibi muh­ telif oyunlarla iyi bir gece geçiri­ lecektir.”

SUDAN UCUZ: 5HŞESH 16 KURU

Yer: İstanbul'un en büyük açıkhava birahanesi Bomonti Bahçesi - İçenler: Günün meşhur gazetecilerinden bir grup (soldan üçüncü sırada rahmetli Burhan Felek görünüyor) - Ellerindeki bira dublelerinin fiyatı: 6 kuruş

gısız yerlerde satılacak duble ve şişe b ira fıyatlanm tesbit etm iştir. Fiyatlar

“ çalgısızda ve ayakta” 20 cc.’lik dubleler için 6 kuruştan başlam akta, en

fazla “ çalgılıda ve 62 cc. şişe” için 28 kuruşa çıkm aktadır.

“ Biracılar” bayram edebilirler.

Ama Akşam gazetesinin 21 Ağustos 1939 tarihli sayısından öğreniyo­ ruz ki, kazın ayağı öyle değildir. “ Biranın fiyatı ucuzladığından beri bira

bulmak mümkün olmamaktadır. Ya sevkıyat zorluğundan ya da ihtikâr gayesiyle ne dükkânlarda, ne de depolarda hiç yoktur.”

Bu yayın üzerine İnhisarlar İdaresi’nin Cumhuriyet gazetesinde bir mek­ tubu çıkar. Biranın ucuzlayacağı “ aylardan beri” malûm olmadığı gibi bira işi de Ziraat Kurumu tarafından Tekel’e ancak 1 Ağustos tarihinde devredilmiştir. “ Bu şerait dahilinde tedbir alacak vakit kalmamıştır.”

Yirmi gün sonra ise gazete şu haberi vermektedir: “ Birabuhranının

sebepleri bu kadar çok bira tüketimi olacağının tahmin edilememesi ve nakliye için vagon tedarik edilememesiydi. Tekel hem üretimi artırmış, hem de D .D .Y . ile anlaşarak vagon tedarik etmiştir. Böylece en büyük tüketim merkezi olan İstanbul'un ihtiyacı hallolmuştur. Gelecek yaz için şimdiden tertibat abnmaktadır.”

Am a aynı gazete bir sonraki şubat ayında (1940) şu feryadı yükselt­ mektedir: “ Efsanevî bira neredesin? Tek hakikat: Eğer biraya bir ad tak­

mak lâzım gelseydi, ona kuşsütü demeli. Yani, aranmakla ele geçmeyen nesne” .

Aynı sıkıntılar tam otuz yıl daha, her yaz İstanbul’da aynı şekilde de­ vam edecek ve istenildiği kadar b ira ancak özel sektöre bira yapm a izni verildikten sonra bulunabilecektir.

Birayı, bulana

aşkolsun...

S

ON Posta gazetesinin 2 Ağustos 1939 tarihli sayısındaki haber başlığı şudur: “ Bir şişe bira 16 kuruşa satûacak.” H abere göre, “ Bira

fiyattan 15 Ağustos’tan itibaren tenzil edilecek ve şişesi, müdafaa vergisi dahil 16 kuruşa satılacaktır.”

Bu ucuzluğun sebebi Ankara bira fabrikasının “ dünden itibaren” İn ­ hisarlar İdaresi’ne —Tekel’e— geçmiş olmasıdır.

Akşam gazetesinin 13 Ağustos 1939 tarihli sayısından öğreniyoruz ki, artık bira sudan ucuzdur. “ Sudan ucuzdur” burada bir deyim d e p , bir gerçektir. Biraya nazaran iyi sulann pahalılığı dikkati çekince Evkaf Umum M üdürlüğü şu izahatı vermiştir: “Taşdelen ticaret maksadıyla kurulmuş

değildir ve büyük bir kâr da temin etmemektedir. Bu işi Evkaf, sırf hal­ ka temiz su temini için yapmaktadır. Biranın ucuzlatılması ise bir hükü­ met politikasıdır. Birçok matzurlann önüne geçmek için hükümet her­ hangi bir maddeyi zararına da satar, üzerine prim de verebilir.”

15 Ağustos’tan itibaren 62 cc.’lik “ salon birası” 20 kuruştan, 50 cc.’lik bira şişeleri de 16 kuruştan satılm aktadır. A nkara Belediyesi çalgılı ve

çSl-1 EYLÜ L çSl-19 3 9 D A TÜRK LİRASININ DEĞERİ

L ira K u ru ş 1 s t e r lin 5 98 1 d o l a r 1 26 1 0 0 F r a n s ız fr a n g ı 3 35 1 0 0 İs v iç r e fra n g ı 28 57 1 0 0 m a rk 50 83 1 0 0 B e lç ik a fr a n g ı 21 51 1 EY LÜ L 19 8 3 1E TÜRK LİRASININ DEĞERİ L ira K u r u ş 1 s t e r lin 36 5 00 1 d o la r 245 00 1 0 0 F r a n s ız fr a n g ı 3 0 .2 0 00 1 0 0 İs v iç r e fra n g ı 1 1 .1 0 0 00 1 0 0 m a rk 9 .0 0 0 00 1 0 0 B e lç ik a fr a n g ı 450 00

GÜNÜN İLÂNLARI

Fenni Sünnetçi

EMİN FİDAN

Kabine: Beşiktaş Erip A p t. Tel: 44735. Ev: Suadiye, A k k u rt Sok. No: 1 .

Taşradan

sünnete gelenlere kolaylık çoktur. Müracaat bir hafte evvel lâzımdır.

Cumhuriyet, 4.9.39

BABALARA SAMİMİ BİR

NASİHAT

Çocuklarınıza lisân öğretmek isterse­ niz genç yaşta başlatınız. Muallimin tec­ rübesini ve bilhassa iyi Türkçe bilenini ara­ yınız: aksi takdirde çocuğunuz yarı yolda kalır. Fransızca lisan mütehassısı Prof. An- gel, Bahçekapı, Tram vay Yolu, selâmet Han.

Akşam, 13.10.30

İstanbul, caddelerinden kırmızı ve yeşil renkli tramvayların geçtiği, insanlarının onlarla işlerine gidip işlerin­ den döndüğü derlitoplu bir güzel şehirdi. İstanbullular tramvaylarının kıym etini onları kaybettiklerinde anla­ yacaklardır.

O zamanlar uçakların hızı bu­ günküne benzemiyordu. Hatta, bugünkü hızların çok azı dahi im­ kânsız görülüyordu. Akşam gaze­ tesinin bildirdiğine göre bir uça­ ğın, parçalanmaksızın saatte bin kilometre hızı aşması “ fennen imkânsız” idi. Son Posta 15 Ağustos’ta şu haberi veriyordu:

“İstanbul’da bu sabahtan iti­ baren mefruz seferberlik ilân edilmiş bulunuyor. Her vatandaş hava taarruzu tecrübesi esnasın­ da en yakın sığınağa koşmak mecburiyetindedir. Şehirde 400 sığınak tespit edildi.”

Fakat tecrübelerin uzun süre­ ceği söylentileri halkı fazla ek­ mek almaya şevketmiş ve bir ak­ şam öncesinden fırınlarda ek­ mek kalmamıştır.

Aynı esnada ordu Kırklarell mıntıkasında manevra yapmakta­ dır. 16 Ağustos’ta başlayan ma­ nevraları Cumhurbaşkanı İnönü ve Genelkurmay Başkanı Mare­ şal Çakmak da izlemektedirler. Son Posta, manevraların bitimin­ de, 22 Ağustos tarihli sayısında şunları yazacaktır:

“Ordumuzun eşsiz muvaffaki­ yeti — Millî Şef, Mareşal, kuman­ danlar neticeden çok memnun— Dünkü muazzam meydan muha­ rebesine büyük miktarda hava kuvvetleri ve tanklar da katıldılar” İstanbul’da da düşman uçakları­ nın hücumu denemesi her saat beklenmektedir.Zehirli gazları te­ mizleme ekipleri bazı semtlerde tecrübeler yapmaktadırlar.

O zamanki deyimle “mefruz hava taarruzu” 19 Ağustos’ta o- lur. Saat 9.,35’te başlar ve 10.45'te sona erer. Günlerden cumartesi­ dir. Vatandaşların genellikle so­ kakta bulunduğu bir saate Tasla­ tılan denemede alarm çalar çal­ maz halk sığınaklara koşuşur,de­ nizde ve karada taşıtlar durur, on- lardaki yolcular da ötekilere ka­ tılırlar. Ortalıkta sükûnet vardır. Daha sonra “ farazî düşman uçakları” yaklaşırlar ve şehir bun­ lara karşı savunmaya geçer. Bombardıman uçakları Beyazıt meydanını yangın ve iperit gazı, tahrip bombası, boğucu gaz bombasıyla üç defa bombalarlar. Bunlara karşı gerekli bütün ted­ birler faaliyete geçirilir ve hepsi bertaraf edilir. Taksim Meydanı’- nda da çeşitli tahribat, patlama, yangın vesaire olduğu farzedilir ve ekipler orada da üstün başarı kazanırlar.

•Çocuk düşürme yakası

Ertesi günkü gazetelerin bil­ dirdiğine göre vukuat olarak sa­ dece bir çocuk düşürme vakası olmuştur.

Türkiye savaş ihtimaline kar­ şı hazırdır. Almanya’yla Sovyetler Birliği arasında bir saldırmazlık paktının imzalanması, oyundaki bütün kartları değiştirmiştir. Ger­ çi 25 Ağustos’ta Varşova elçimiz Cemal Hüsnü Taray itimatname­ sini törenle Polonya Cumhurbaş- kanı’na vermiştir ama, Ankara te­ tiktedir. 28 Ağustos’ta gazete başlıkları şöyledir: “Ankara’da va­ ziyetin inkişafına emniyetle inti­ zar ediliyor. —Millî Şef’in riyase­ tinde dün Ankara’da bir toplantı yapıldı— Vekiller bu sabah Anka­ ra’ya vardılar— Kabine Millî Şef’­ in riyasetinde toplanacak.”

Gerçi 29 Ağustos’ta ünlü as­ kerî uzman emekli general H.Emir Erkilet “ Bütün fena ha­ berlere rağmen harpten fazla sul- hü bekleyebiliriz” teminatını ve­ rirse de Alman orduları 1 Eylül günü sabaha karşı Polonya sını­ rını geçerler.

İkinci Dünya Harbi başlamış­ tır.

Polis Fuat, 3 kâğıt lira

rüşveti yutmakla suçlanıyor

Avrupa savaşa giderken İstanbul’da bir olay adli sorun haline geliyor. Üç kâğıt li­ rayı birden yutm ak kabul m idir, değil m i­ dir? Yutulsa bile ne kadar zam anda haz- molur? Polis F uat bir arabacıdan rüşvet almak ve tam yakalanacağı sırada bu üç lira rüşveti yutm akla suçlanmıştır.

İki tanık polis F uat’ı paralan yutarken gördüklerini mahkemede söylemişlerdir. Bunun üzerine^yargıç işi AdB Tıbba ha­ vale etmiştir. İkinci celsede üç doktor din­ lenmiştir. D oktorlar üç kâğıt lirayı bira- rada yutm anın kolay bir şey olmadığını, yutulsa bile iki saat içinde hazır,edileme­ yeceğini bildirmişlerdir. H albuki polis Fu­ a t’ın hadiseden iki saat geçmeden çekilmiş röntgeninde böyle bir paraya rastlanm a­ mıştır. Buna rağm en yargıç, polis F u at’ı altı ay hapse mahkûm etmiş, kendisini tev­ kif etmiştir.

Ancak Y argıtay midesi yıkanan ve röntgende para görünmeyen sanığın liraları yutam a- yacağı, onun için suçsuz olduğu gerekçesiyle karan bozm uştur. Mahkeme bu sefer Yargı­ tay ’a uymuş, polis F uat hakkında beraat hükm ü verm iştir. Polis F uat bu arada beş ay hapis yatmıştır.

Tramvaydan ürken

araba atı muhallebici

dükkânına girdi

Y ağpazarı’nda H asan’ın kahvesinde yatan İnebolulu M ehmet oğlu M ustafa dün araba iskelesinden getirmekte olduğu iki katırla Fındıklı’dan geçerken bunlardan bir tanesi tram vaydan ürkerek birden bire şahlanm ış ve M ustafa'yı ayakları altına alarak vücudunu ağır surette yaralam ıştır. Azılı hayvan bu arada bir muhallebici dükkânından içeri girmiş ve dükkânın cam larını kırarak içerisini altüst ettikten son­ ra güç halle yakalanmıştır. Yaralı M ustafa cankurtaranla Beyoğlu Hastanesi’ne kal­ dırılmıştır.

Vapurlar,Şirket-i Hayriye va­ purları olarak köprü ile bütün Bo­ ğaz iskelelerini, Denizyolları va­ purları olarak köprü ile Haydarpa­ şa, Kadıköy, Anadolu yakası ve Adaları bağlamaktadır. Köprü- Kandilli seferi 18 kuruştur. Deniz­ yolları vapurlarında üç sınıf var­ dır. Lüks, birinci ve ikinci. Lüks, gemilerin arkasındadır. Orada koltuklara oturulur. Birincilerde kanape, İkincilerde tahta sıralar vardır. Gemilerin yan tarafları, ki özellikle yazın en güzel mevkiler- dir, ikinci sınıfa dahildir, çünkü sıraları tahtadırlar.

Şehir kendine ait birtakım so­ runların çözümüyle meşgüldür. Bunlar bugün okunduğunda in­ sanın dudaklarında tebessüm ya­ ratmakta ve ona “Nasıl da, hiçbir şey değişmemiş” dedirtmekte­ dir. İşte, Akşam’ın 2 Ağustos 1939 tarihli bir haber başlığı.

"Şehirde sivrisinek mücade­ lesine başlanıyor. Vali B.Lütfi Kır- dar neşriyatımızı ehemmiyetle nazar ı dikkate aldı. Sıhhiye Mü­ dürü, Taksim, Şişli. Nişantaşı, Maçka ve Beşiktaş’ın 15 güne ka­ dar sivrisinekten temizleneceği­ ni söyledi.”

Bugün 1983’ün sonuna geli­ yoruz, İstanbul’da sivrisineğin kökü 1939’un sonbaharında kesi­ lecekti!

»Ah Boğaziçi

B' ^aziçi’nln imarı da o tarih- ■ e Bf ve tarafından ele

alın-SERVET DAĞITANLAR: NİMET ABLA. TEK KOLLU CEMAL, HAZIM VE NAŞİT

En büyük ikramiye 200 bin lira!

Tayyare Piyangosu'nun son özel çekilişinde en

büyük ikramiye bu kadar ama, o bugün 45

milyon demek

^ ^ -JE ylülü’nün 12’sinde gazetelerde bir ilân"vardır:

“Tay-1 fi ^

^lyare Piyangosu’nda 14750 numaralı bilete 15 bin A J lira isabet etti.” Ertesi günkü ilân şııdur: “ Tayya-rePiyangosu’nda 50 bin lira 20431 numaralı bilete isabet etti.”

Bunlar harp öncesinin en büyük ikramiyeleridir. O sıralar Tay­ yare Piyangosu’nun son günleridir, il Ekim 1939’da bir defa daha çekilecek, kasımda yerini Millî Piyango’ya bırakacaktır. Ancak o çekiliş halk için bir heyecan fırtınasıdır. Onun en büyük ikramiyesi tam 200 bin liradır. 1939’da 200 bin lirayla ne köşeler dönülebil- m ektedir. Piyango 10326 num aralı bilete vurur. 200 bin lira o sıra­ lar 180 bin dolardır. Yani, bugünkü parayla 45 milyon lira!

•Nim et Abla nın " u ğ u r u

12 Ekim günü bir ilân gazeteleri süslemektedir. D aha doğrusu aynı konuda iki ilân. Bunlar, zamanın piyango kralı ve kraliçesi Ni­

met Abla ile Tek Kollu Cem ai’dir. Nimet Abla kendisini şöyle ta-

. ılıtm aktadır:

“ Her keşidede en büyük ikramiyeleri vermekle talih rekoru­ nu kazanmış olan Piyango Kraliçesi Nimet Abla'nın NİM ET G İ­ ŞESİ bu son keşidede dahi üç büyük ikramiyeyi birden verdi.”

Nimet A bla’nın “ uğurlu eliyle sattığı” 10326 num aralı biletle 200 bin liralık ikramiyeyi kazanan müşteri isim ve adresinin teşhiri­

ni istememektedir. 25 bin liralık ikinci büyük ikramiyeyi kazanan 31771 num aralı biletin sahibi Bayan Kanza’dır. 10 bin liralık üçün­ cü ikramiye de NİM ET GİŞESİ tarafından satılmış 9999 antika nu­ m aralı bilete çıkmıştır. İlânın altında bir de not bulunm aktadır:

“ Nazar-ı dikkate: Nimet A bla’nın NİM ET GİŞESİ kendisi­ nin sattığı veya başka yerden alınan biletlerin en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün ikramiyeleri her ay on para bile kesmeden derhal ve tamamen vermiştir. MİLLÎ PİYANGO biletleri gelmiş­ tir. Birinci keşidenin en büyük ikramiyesi 80 bin liradır. HİÇBİR YERDE ŞUBESİ YOKTUR.”

A m a, ezelî rakibi Tek Kollu Cemal durur mu? Aynı gazeteler­ deki onun ilânı şöyle başlam aktadır: “ Tayyare Piyangosu veda edip

yerini Millî Piyango’ya bırakırken de gene Tek Kollu Cemal şam­ piyon, gene Tek Kollu Cemal en ö n d e...”

,0nun 10326 num aralı biletle 200 bin lirayı kazanan müşterisi bellidir: İstanbul Vilâyeti Ziraat Başkâtibi Bay Kemal. 20 bin liralık ikinci ikramiyeyi alan Bayan M arika teşhir istememektedir. Gala- t a ’da kolonyacı D inıitri’ye ise 10 bin vurm uştur.

O ilânın altında da bir tanıtm a notu vardır: Tek Kollu Cemal

harp meydanlarında eşini feda ettiği tek kolu ile piyango çıktığın­ dan beri istikamet (o ne demekse?) ve ciddiyetle çalıştı. Şimdiye kadar binlerce vatandaşı sevindirdi. On para borcu oltfiadan Milli Piyango İdaresi'nin karşısına açık ve temiz bir alınla çıktı. MİLLÎ PİYANGO intikal planı çok zengindir. Okuyunuz, birinci keşide 80 bin liradır. Acele ediniz.”

Talihlilerin isimleri çekilişin hemen ertesi günü nasıl biliniyor? Ç ünkü, müşterilerin adları satışta, adresleriyle birlikte alınıyor. Ay­

nı bileti nasıl birkaç kişi birden satıyor? Tam büet değildir de on­ d an ...

★ ★ ★

Uzun yıllar E m inönü’deki yan yana gişelerinde çalışacak olan Nimet A bla ile Tek Kollu Cem al’den başka iki meşhur piyango ba­ yii daha vardır: Komik-i şehir Naşid ile aktör Hazım KörmükçiL N aşid’in bir ilâm bu:

“ 5. keşidenin büyük ikramiyesini yine Naşid Gişesi kazandır­ dı. Bay Naşid'in uğurlu eliyle sattığı 20431 numaralı bilete isabet eden 50 bin liralık büyük ikramiyeyi İstanbul Belediyesi Yazı İşleri Kalemi memurlarından müşterek aldıkları altı arkadaş kazanmış­ tır. Paralan tamamen Bay Naşid kendi eliyle talihlilere vermiştir.”

H azım ’ı ise kendisiyle Akşam gazetesinde yapılan bir röportaj­ dan tanıyalım:

“ Tiyatro sanatçısı Hazım ’m piyango gişesini ziyarete gittim ve müşterileri hakkında sohbet ettik. Hazım ’ın geçenlerde talih ve uğur dilediği bir müşteri 500 lira kazanınca —seyyar bir limoncu— ona tutup 2 lira bahşiş vermiş. Kıbrıs’a giden bir dostundan latife olarak eşek istemiş, eşek hakikaten gönderilmiş. Bazı yaşlı kadın müşteriler bileti'Hazım’a çektirip,‘Aman, abdestli misin?’ diye so­ ruyorlarmış. Geçenlerde Kumkapı’dan üç balıkçı gelmiş, ‘Hazım Ağabey, senden bilet alabilmek için ta buralara geldik, sökül tramvay paralarını’ demişler. Tiyatro sanatçılarından Vasfı ve Bedia hiç bi­ let almazlarmış. Ertuğrul Muhsin ise, muntazam alırmış. Hazım’- ın en çok bilet alan müşterisi ise, 1500 liralık bilet alan Gevrek- yan.”

Röportajı yapan: Hikmet Feridun Es.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Self-Enhancement .861 86.587 .948 Electronic Social Interaction .866 63.386 .903 Exhibitionism .715 63.556 .854 Production of eWOM Messages .895 67.471 .946 Consumption of eWOM

yüzyıl ikinci yarısı için bölge ve kent ölçeğinde mekansal yapıya ilişkin sayısal verilerin en doğru olarak bulunabileceği resmi kaynaklardan biri olan salnameler

aynı yazarın bir eseri için güzel olsa dahi, diğerlerinde de kullanıl­ mışsa kanıksatıcı hale geliveriyor. Zor durumda kalındıkta çok ki­ şinin aklına

Bu çalışmada, yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın 2000’li yıllarda çektiği son beş filminde (Uzak, 2002; İklimler, 2006; Üç Maymun, 2008; Bir Zamanlar Anado- lu’da, 2011;

The so called Code of good organic retail practice involves 8 principles in business and staff related to the following contexts: social aspects, involvement in the organic

Tipik malt içkilerine bira, ale, porter (siyah bira), stout (siyah renkli- sert bira ) dahildir.. Malt çimlenmiş arpa tohumu olup, içinde tahıl nişastasını hidroliz

Two days after I/R injury to kidney, the numbers of DCs differentiated f rom PBMo, IL-12 production by DCs, expression of MHC-II (IA), and IFN-gamma production by DC-stimulated T

Gandi, kadim rişiler gibi, Hind'in bütün bilgelerini işbirliğine ça­ ğırmıyor, sadece emrediyordu : «eğirin, dokuyun.» Tek iş kalıyordu yapılacak : boyun