M illi Eğitim Bakanlığının kurduğu (Ingüâp tarihi Enstitüsü) yayımları na başladı. (Atatürk’ün Söylev ve De meçleri), isabetli ve tabiî bir intihapla bu neşriyatın ilkini teşkil etmektedir. Bu “ söylev ce demeçler,, , Ebedî Şef’in 23 Temmuz 1919 da Erzurum Kongre sini açarken söylediği sözlerle başla makta, son nutku da, Büyük Millet Meclisinin dördüncü toplantı yılının a- çılışında hastalığı bizzat söylemesine müsaade etmediği için başvekile okut tuğu 1 Kasım 1938 tarihli nutuk teş kil etmektedir. Atatürk’ün Büyük M il let Meclisinde ve Cümhuriyet Halk Partisi Korultaylanndaki nutukların dan mürekkep bulunan kitap, Türkiye- nin yirmi yıla yakın bir zamanının ta rihini azametli b ir lisandan anlatmak ta, birinci kısım M illî Mücadeleye ait bir destan mahiyetini de hâiz bulun maktadır. Ayni zamanda, eserin sahi- feleri çevrilmekte devam edilirken dil sadeleşmesinin seyri de pek açık ve gü zel bir şekilde görünmektedir.
Bu nutuklar, büyük asker, inkı lâpçı ve devlet adamı Atatürk’ün hem de pek kuvvetli bir hatip olduğunu an latıyor. M illî Mücadele başlangıcına kadar ismini ilk Cihan Harbinde yü zümüzü ağartmış bir muzaffer kuman dan olarak duymuş olduğumuz BbedL Şef, Samsuna ayak bastığı tarihten itibaren etrafını sözile kazandı, Erzu rum kongresile de hitabetini oda ve meydandan meclise, hem de gürültülü, muhalifli, türlü cereyanlarla kaynaşan bir meclise götürdü. Atatürk M illî Mü cadeleyi askerliğinin kudretile kazan mış bulunmakla beraber, muvaffakiyet ve zaferinde, ve bilhassa İçtimaî bün yemizde vücude getirdiği inkılâpları başarmasında, kudretli bir hatip olma sının tesiri muhakkak ki biiyük olmuş tur. Hatibin sözlerinin yanında sesinin maddesi, konuşurken arzettiğı manza ra ve bu suretle kendisini dinliyenler üzerinde yaptığı tesirlerin manzarası da ayn ayrı müessir olan unsurlardır. Hattâ, pek çok kere söylenmiş olduğu gibi, sözleri haddizatinde hiç de büyük bir kıymeti haiz değilken sırf sesinin maddesindeki fevkalâdelik sayesinde çılgın alkışlar toplamış ve devlet ada mı sanılmış kimselerde vardır. Düne kadar meşum sesile on milyonlara hâ kim olmuş adamı zikretmeden, meselâ Fransız başvekillerinden Briand’ı ve nutuklarının dinlçyici ile okuyum r-e - rinde yaptığı tesirler arasın d'
betsizligi hatırlıyabiliriz. Fak
türk asla böyle hatiplerden değ/.uır. Sözü okunurken de mânâ ve cevherden hiç mahrum kalmamakta, ehemmiye tinden kaybetmemekte, bir fiil ve bir irşat pâyesini muhafaza eylemektedir.
Eyvah ki kaç yıldır susan hu bü yük sesin memleket ufuklarında on dokuz yıl çınlamış olmasına rağmen o- nu ancak iki üç kere dinliyebilmiş ol maklığıma, boş ve mahrum geçmiş öm rümün mahrumiyetlerinden biridir. Bu cihetle de, Millî Eğitim Bakanlığının neşrettiği bu eseri hem derin bir alâka
ile, hem de bir hasreti gidermenin mahzun hazzı ile okudum.
Eserin mahiyeti hakkında başka bir bakımdan malûmat vermek üzere de ilâve edelim ki, 398' büyük sahifeden terekküp . ¿ı \c uakan Haşan A li Yücelün güzel bir önsözünü ihtiva ey- diyen bu ciltte siklet merkezi, hatibi bütün kudret ve ehemmiyetile gösteren kısım, Atatürk’ün Mustafa Kemal P a şa ve Gazi olarak Meclis müzakereleri nin nâzımı, bazan da hücumlarının yal çın hedefi olduu yıllara ait nutukları dır. 1924 yılından itiaren ki nutuklar da ise, devlet rei, , Meclisin toplantı devrelerini açtıkça btün vekâletlerden getiriliş malzeme va malûmatı terkip ederek hükümetin icraatını bildir mektedir., ve bu kısım eserin 314 ün cü sahifeden sonuna kadarki, yani ötekine nisbeten kısa olan parçasını teşkil eylemektedir. İkinci bir cildin ise Atatürkün daha az resmî sebep lerle, bir takım toplantılarda ve he yetler karşısında yerdiği beyanatı ih tiva edeceğini tahmin ve bu cildin de biran evvel hazırlanıp çıkarılmasını temenni ediyorum. Ve kuvvetle uma rım ki, Atatürkün ikinci Cihan Har binden bir iki yıl kadar önce bir ecne bi gazeteciye söylediği sözlerin bir su reti de bu ikinci ciltte yer alacaktır. Harb başlar başlamaz paramparça o- lacak memleketlerin başındakiler bile ufukları tozpembe görürlerken söy lenmiş olan bu sözler, dünyanın bir kaç cani tarafından bir korkunç ateşe fırlatılm ak üzere bulunduğunu en kati bir edâ ile bildiriyordu. Yazık ki o heybetli ve söyleyenini artık ebediyen konuşmağa tenezzül ettirmiyecek de recede eheminiyetli sözler, kâinatın tüylerini dehşetle diken diken edecek tarzda akisler yapmadan gazete sü tunlarında sönüp gitiler. Fakat biran evvel yayınlanmasını temenni ettiğim ciltte bu sözler bir kere daha okunuk dukları zaman, Ebedî Şefin her şeyi vaktinde görmüş ve vaktinde bütün İnsanlığa haber vermiş bulunduğu takdir edilecektir.