• Sonuç bulunamadı

Fransız Dışişleri Bakanlığı arşivindeki belgelerle Çakırcalı Mehmet Efe

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fransız Dışişleri Bakanlığı arşivindeki belgelerle Çakırcalı Mehmet Efe"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

a y f a

T ~1 *

Fransız Dıg işleri B akan lığı arşivindeki belgelerle

G İ R İ Ş

Ç»kırc*lı M rim tit Efe onbeş yıl süre ite Aydın - İzmir vilâyetinde eşkıyalık yapmıştır. Bu devre 1896 yılında başlar ve 17 iuuum 1911de öltlmü İle son bulur. AbdiMuunid İstibdadının son onblr yılın, da hiç bir kuvvet Çakırcalı İle başedemea ve juMtişeh iki delà onunla müzakereye girişir, eşkıyanın şartlarına boyun eğe­ rek allım resmen İlân eder ve ancak bu şekilde vilâyette asayişi sağlamayı düşü­ nür.

II. Meşrutlyet’ln 1908 temmuzunda ilânından sonra da Çakırcalı Mehmet Ele, üzerine sevkedilen taburlara ve hattâ top­ lara rağmen bölgede hakimiyetini sürdü­ rür. eşkıyalığa Uç buçuk yıl daha devam eder ve ancak bir kazâ kurşunu ile ölür. O kurşunu yanlışlıkla atan da, kendi çe­ tesinin bir kızanıdır.

Paris'te Fransa Dışişleri Bakanlığı ar­ şivlerinde araştırma yaparken, İzmir'de görevli Fransız başkonsoloslarının 1903 yılından 19U’de ölümüne kadar Çakırcalı hakkında yolladıkları telgraflara ve ra. porlara rastladım. Bu telgraf ve raporlar: (Turquie: Politique Intérieure, Asie • Mineure, Archipel) başlığı altında ve 67 - 6g . 89 - 70’lnci ciltlerde toplan mıştır.

Fransız başkonsolostan, Çakırcalı Efenin âdi bir eş kİ ya olmadığını, yoksul köylüye yardım ettiğini, köprü ve yol yaptırdığını söylemekte birleşmektedirler. Osmanlı ordusunun generallerinden biri de bu iddiaları teyid eder. 1910 yılında. Aydın vilâyetindeki çeteleri yok etmekle görevlendirilmiş olan Ali Paşa, diğer

«8-■ Fransız Başkonsolosu Dışişleri Ba­

kanına gönderdiği telgrafta Çakır-

calı için «Alexandre Dumas'nın ef­

sanevî Uç Sîlâhşörünü gölgede bıra­

kır» diyordu.

ÇAKIRCALI MEHMET

{fcfanab. Ur kSjUyk konuşuyor.

EFE ADİ BİR

EŞKIYA

DEĞİLDİ

Çakırcalınm eşkiyalık yaptığı

devirde Osmanlı Devletlinin durumu

Kırk kadar Am avutun vilâyetçe silâhlandırılarak üzerine yol­

landığını öğrenen eşkıya, Tiıe Kaymakamına şu haberi yol*

lamıştı: «Emirlerime rağmen bölgede kalmakta ısrar eden

Arnavutları gömmek için tarla kiralamıştım. Sanırım bu me­

zarlığı genişletmem gerekecek...»

m

fİA K IR C A L I id i bir eş \\ |g kiva değildir ve yap-“ tıklan, Alexandre Du- mas'nm efsanevi ÜÇ Silâh«ör- iinUn sürüvenlerkıl şüpi vis gölgede bırakır.

Fransa’nın İzmir’deki Baş­ konsolosu Faul Blanc, 24 tem­ muz 1903’te Fransa Dışişleri Bakanına yolladığı bir telgraf­ ta Çakırcalı Mehmet Efe’den böyle bahseder. Başkonsolos, bir süre öncesine kadar sükûnet İçinde bulunan Ay­ dın vilayetinde asayişsizliğin arttığından yakınır, bir türlü yakalanamayan eşkiya çetele­ rinin birkaç güıı içinde çok. sayıda eşrafı dağa kaldırdık­ larını bildirir ve der ki:

«Soke'ni» zengin m&slfl- manlanndan Ziya bey, Çine’de Rom eşrafından Baruta is de Nikolaidis, Alaşehir’de Şükrü efendi gtipe göndür ve hatta resmî makamların gözleri dnünde kaçırılmıştır, tik öçü yüklü kurtuluş akçesi öde­ dikten sonra salıverilmiştir.. Yalnız dördüncünün akıbeti hakkında bir şey bilinmemek­ tedir.

«Bu olaylar halk arasında heyecan yaratmıştır. Hatta dolaşan şayialara göre bazı eşklya İzmir kapdarma ka­ dar varmış ve bunlardan biri de, meşhur Çakırcalı şehre dahi girmiştir.

«Çakırcalı âdi bir eşkiya- değildir ve yaptıkları Alexan­ dre Dumas’nın efsanevi Üç Sllahşör&nün sürüvenlerini şüphesiz gölgede turalar. Bun­ dan iki ay önce, resmen teyid edilmiş otan şu olay cereyan etmiştir:

«Bin kadar asker, Jandar­ ma ve başıbozıdc, Çakırcalı üe iki arkadaşının bulunduk­ ları dağı kuşatırlar. Fakat Çakırcalı bu çemberden sıy­ rılmaya muvaffak olur Ve kuşatıcı kuvvetleri geriden vurabileceği bir tepede kaya­ ların arasına rahatça mevzi alır. Ordan ateşe b&şlıyarak bir çırpıda on bir asker ve Jandarmayı öldürür, on dör­ dünü de yaralar. İki arkada­ şı da, Çakırcalı’nm böyleoe yarattığı gedikten faydalanır ve kaçmayı başarırlarj.

«Vilâyette faaliyette olan yalnız Çakırcalı’mn çetesi de­ ğildir. Daha bir çok çete var­ dır. Bu sebepledir kİ, bölge­ de mühim işletmelere sahip pek çok yabana, İşlerini yüz­ üstü bırakarak şehre dön­ müşlerdir.»

Konsolos, Gulffray, Cousi- nery ve Ussot gibi Fransızla­ rın Manisa taraflarında bü­ yük çiftlikleri bulunduğunu, bunların mahsul zamanı ora­ lara gitmek zorunda oldukla­ rını hatırlatır ve asayişsizli­ ğin genişlemesi sebebiyle duy duğu ciddi endişeleri Dışişle­ ri Bakanına duyurur.

EŞKIYA İLE PAZARLIK

Paul Blanc, eskiya ile mü­ cadele edecek olan Jandarma­ ya aylardır maaş verilmediği­ ni, vilâyetin zengin olmasına rağmen kasasının boş oldu­ ğunu, zira halktan toplanan bütün paranın vilâyette sarf edilmeyip tümü ile İstanbul tarafındufı çekildiğini yazar.

1908 yrtnŞey sonlarına doğ­ ru, Çakırcal^île başa çıka­ mayacağını' Anlayan Abdülha- mid, eşkîySHle pazarlığa giri­ şip, «yüze çıkması»m sağla­ mak ister. Saraydan İbriktar Zeybek Mustafa adında bir itimad, adamım doğruca Ça- kırcalıya yollar ve bu teşeb­ büsten Aydın Valisi Kâmil

eu Mkyflk aoy. M a s » Paşa.

Paşa’yı dahi haberdar etmez. Fransız Başkonsolosu, 3 a ralık 1903’de Istanbulda Fran sız sefirine ve ayrıca Paris’e Dışişleri Bakanına yolladığı uzun bir telgrafta bu gizli te­ maslardan bahsederken Çakır- calı Mehmet Efe hakkında şu yeni bilgileri verir:

«ödemiş, Tire ve Muğla havalisinde faaliyette olan eşkiya meşhur Çakırcalı, se­ rüvenlerine yenilerini ekle­ mekte ve bunlar onu efsanev] bir kahraman haline gerin­ mektedir. Sefarete yolladığım raporlarda daha önce de ken­ disinden bahsetmiştim.

«Çakırcalı’nın eşkıyalıktan vazgeçmesi tçtn birkaç haf­ tadan beri Saray kendisi ile temas halindeydi. Padişah, yatanlarından birini eşkıya­ ya yollamış ve kendisini af­ fedeceği hususunda teminat vermişti. Bu müzakereler ne­ ticelendirilmek üzere iken bir­ den kesilmiştir. Bazılarının iddialarına göre bahası. Pa­ dişah tarafından affedildikten sonra kahpece katledilmiş olan Çakırcalı sarayın yolladı­ ğı adamlara itimad etmemek­ tedir. Başkalağı ise VaJinia|

(Kam il FaşrU, kendisinden habersiz saray ile eşkiya ara­

sında doğruca temaslar ka­ nı İmasın dan tedirgin olarak son dakikada bütün İşi boz­ duğunu iddia etmektedirler.

Çakırcalı bundan sonra ye­ niden harekete geçmiştir.

«Vilayette kimi çoban, Mml çiftlik bekçisi olarak çalışan ve sayılan U r hayli kabarık bulunan arnavutlar, eşkıya­ nın hiddetinin kurbanı olmuş­ lardır. Anlattıklarına göre hu amavutlann biri Çakırcalı' u n akrabası bir kızın ırana geçmiştir. Çakırcalı da, sadık arkadaşlarım toplamış ve bun larla birlikte ve onbeş gün İçinde kırk kadar araavudu öldürmüştür.

«H alk onunla işbirliği ha­ linde olduğundan Çakırcalı tam bir emniyet içinde çalışa bilmektedir. Yoksul kimsele­ re, âcizlere U ç bir köyülüğü olmadığı gibi bunlan ayrıca korumakta ve üstelik onlara yardımlarda da bulunmakta­ dır. Yalnız zenginlerin kötüle­ rinden para istemekte ve is­ tediği parayı vermeyenler de ölümden knrtulamamaktadır.

«Ayrıca Çakırcalı, payına isabet eden paraya da dokun­ mamaktadır. Bu gelirini muh­ taç olanlara dağıtmaktadır. Çakırcalı U r köprü İnşa ettir­ miş, yollan tamir ettirmiştir. Fakir köylerdeki camilerin ta­ miri için de mühim miktarda para toplamıştır.

ME2ARLI6I

GENİŞLETECEĞİM..

«öldürülen araavudlardan altısı korkunç U r çete kur­ muşlar ve U r felaket haline gelmişlerdi. Bu dununda, köylülerin Çakırcalı "yİ dgfaiya değil de koruyucu olarak ka­ bul edip ona destek ve yar­ dımcı olmalarına nasıl şaşı­ labilir? Maaş bile alamayan Jandarma altıyüz metreden kurşunu istediği noktaya

ya-Çakırcalı Metimed E fe’ntn dağa çıkıp eş­ kıyalığa başladığı 19‘uncu asrın sonlarında Osmanlı devleti ne dunundadır ve bu dev­ leti kimler, nasıl İdare etmektedir?

İstanbul'da uzun yıllar Fransız Sefiri olarak bulunan Paul Cambon, 27 kasım 1895 de Dışişleri Bakanına yolladığı hlr raporda ( • ) Osmanlı ülkesini saran rüşvet İlletine da­ ir son günlerde cereyan ettiğini söylediği bir olayı misal verir ve şunları ahlatır:

»Mazine boştur. H er tarafta karışıklık ve sefalet bulunduğundu devlet getirlert top. 8*— — Hal buki seferberlik devletin masraflarım arttırmıştır. Bu aebetıle paraya ihtiyaç vardır. Para tMbnramınsa rediflerin (ihtiyat asker) firar edip eşUyahğa haşlam a, la n gibi bir tehlike Be karşı karşıya kalı­ nacaktır.

Bunun için de Tütün Reji İdaresinden (yabancı idaredir) bir milyon lira alınmasına karar verildi. Buna karşılık Reji İdaresinin İmtiyaz süresi uzatılacak ve ayrıca fantiyaz andlaşmesuun bazı maddeleri de Reji lehin­ de değiştirilecekti. Hükümet, Reji ve İlgili devlet daireleri arasında anlatana tamam­ landı. Fakat tam o sırada sadrazam anlaş­ mayı padişahın tasdikine sunmak için Szel surette 30 bin Ura talep etti. Hak,kam o ka­ dar büyüktü İd. Halil Rıfat Paşanın bu pa­ ranın yalnız bir kısmını kendisi İçin ayıca, cağı ve geri kalanını da kendisini himaye edenlere ve blRıassa sadrazam olarak tayi­ nini borçlu olduğu padişahın esvapcıbaşısı lü tfi Ağaya bırakacağı tahmin edildi. Fakat Reji, 30900 lirayı Ödemeyi reddetti ve iş böy- leoe kaldı.»

Fransız Sefiri, hükümet üyelerinin de hiç

bir yetkileri bulunmadığını, sefaretin en önemsiz İşler için dahi Dışişleri Bakanı T er­ fik Paşaya değil de saraya, kâtiplerden Su­ riyeli İzzet’e başvurduğunu yazar ve der ki: «Hükümet üyelerinin görevi, her iş (terinden alınan rüşveti saraya doğru hanalize etmek- ten ibarettir.»

Sefir bir başka telgrafında (31 ekim) Bayındırlık Bakanının (Mahmud Celâleddin Pasadır), emrinde bulunan Fransız uzman­ larından birine şunları söylediğini nakleder: «Çalmak zorunda bulunmak her zaman üzüntü verici bir işdir. Fakat başkaları hesa­ bın» çalarken b in a da kendini düşünmetneye imkân o hır mu?»

Sefir, en büyük soyguncunun Bahriye Ba­ kam Haşam Paşa olduğunu, korkunç bir ser- vet yığmış olan bu adamın devrinde Os­ manlI donanmasının ortadan kaybolduğunu anlatır vğ der ki:

«BabIali, hükümet, saray, İmparatorlu, ğun bütüıı resmî mürsseseleri Ud kişi tara, fından temsil ediliyor. Sızılardan biri Abdül- hamid'in odacıbuşısı Lfitfi ağa, diğeri de kâ­ tibi Suriyeli İzzet (Arap İzzet) beydir.»

Paul Cambon. Abdillhamid’in başitimad adamı olarak gösterdiği Arap İzzet’in, 1860 yılında Fransız kuvvetleri Suriye'de bulu­ nurken Beyrut'ta umumhane açarak zengin olan bir adamın oğlu olduğunu, İstanbul Ticaret Mahke«nesi Reisi iken aldığı rüşvet­ lerle tanındığını ve soygunu idare eden esas şahıs olarak görüldüğünü de bildirir.

( • ) Fransız Dışişleri Bakanlığı arşivi: (An. d e n Serte: T U R Q U IE , 524 ve 525’ind

ciltler)

pıştırabiten bu eşki yanın kar­ şısına çıkmak istememetote- tedir. Bunun içindir ki vilayet makamları kırk kadar arna- vudu silahlandırıp Çakırcalı üzerine göndermişlerdir. Bu arnavudlar, Çakırcalı tarafın­ dan öldürülen hemşerilerinln intikamım alacaklarına dair yemin etmişlerdir.

«Fakat Çakırcalı, amavudla- dan kurulu bir kuvvetin ken­ disine karşı gönderildiği ha­ berini fazla telaşla karşılama mıştır. Tire kaymakamına şu haberi yolladığı öğrenilmiştir:

«Emirlerime rağmen bölge­ de kalmakta İsrar eden araa- vudlan gömmek için bir tarla kiralamıştım, tzmirtfen da­ ha başka amavudların bura­ lara gönderilmeleri, mezarlı­ ğın sınırını genişletmeye beni mecbur etti.»

Başkonsolos, Çakırcalı çe­ tesi ile tarik amavud arasın­ da beklenen mücadelenin il­ ginç olacağım ve belki de sürprizlerle dolu olduğunu da yazar.

Başkonsolosun telgrafları arasında, Çakırcalı çetesi ile arnavudlar arasındaki çarpış maların neticelerine dair bil­ giye rastlanamamıştır.

Yalnız 1934 yılında İzmirli bir gazeteci Zeynel Besim (Sun) bölgede o günleri yaşa­ yanlardan Çakırcalı ve çete­ sine ait hatıraları toplamış ve o yıl içinde bunlan kitap ha­ linde yayınlamıştır. «Çakın

Efe» adındaki bu kitapta kırk amavud olayı şu şekilde an­ latılır:

«Vilayetçe gjlahfaatoUpa kıık amavud trenle Ödemiş’e gelirler. Orada bir kahveye yerleşerek Çakırcalı aleyhin­

le İleri geri konuşmaya baş­ larlar, ona meydan okurlar,. Onu çetesi ile birlikte yok edeceklerini söylerler. Fakat önceden tedbirlerini almış olan Çakırcalı ani olarak kah­ veyi basar ve arnavudlar ta- pırdayamadan yakalanır. Ça­ kırca Lı bunlan öldürmez. Yal­

nız bir çocuğa feslerinin püs­ küllerini kestirir, bunlan bir torbaya koydurur ve selam­ lan ile birlikte Aydın Valisi Kamil paşaya gönderir. Arna­ vudlar da, silâhsız olarak ve püskü İs üz fesleri ile trene bin dirilir ve İzmir’e gönderilir.»

--- -YARIN

:---ÇA K IC IN IN

BABASI NASIL

ÖLDÜRÜLDÜ?

gllltlIlllMliniUUMIIHimtimiltlIMHIllllltlIltlIllllltaMlllllIltUllllllMimrillllJllIlljlHiOiııııııfnıt«

T E Ş E K K Ü R

Aziz ve sevgili babamız, merhum

Hay'ım Fresko Değerlî'niıı |

aramızdan ebediyen ayrılması dolayısıyle acımızı pay- | laşan, evimize kadar gelerek taziyetlerini sunan, hayır | cemiyetlerine teberruda bulunan gazete ilânı, telgraf ve I telefonla başsağlığı dileyen dost, akraba, A LD A ö So- f ğutma Sanayii A.Ş. Yönetim Kurulu üyeleri ve men- I suplurıpa minnet ve şükranlarımızı arz ederiz.

A. F. DEĞERLİ ve ailesi §

M eran: 1303 . 3030 |

lttlllllltttttltltll||ltMllltltlllltlllltllllt06lfllll|||t|l4tlltlllttllHlltttllllllllllllllti|l|ltltlflll||||||||tl7

) )4444444*(4444444( 4(4 V »V ri4 4 4 4» ( ( ( H ( ( ( ( ( ( 4V(4444 ( ( ( ( ( ( 4 ( ( ( (4V 4W » ( 4 4 ( » ( W V

BİLİM İLÂÇ SANAYİİ ve TİCARET A.$.

TARAFINDAN BİLDİRİLMİŞTİR

Şirketimiz tarafından 1970 yılında ihraç edilen tahvillerin 2. taksidi Beyoğlu 4.) N o­ teri huzurunda çekilen kurla Ue tespit edilerek, 26 Haziran 1973 tarihinden itibaren itfa edilecektir.

4 P |

1. İtfa edilecek tahvil numaralan aşağıya çıkarılmıştır. Tahvil No. Adet Kupür Tahvil No. 002 0.13 010 017 018 10.000 .-10

.

000

.-10.000 -10.000 .-10.000 .-165—166 167—168 169—170 191—192 195—196 Adet 2 2 2 2 2 Kupür 5.000. — 5.000. — 5.000. — 5.000. — 5.000. — ■ ; 020 1 10.000.— 207—208 2 5.000.— 022 1 10.000.- 211—212 2 5.000 — 1; 034 1 10.000.— 213-214 3 5.000 — !' 035 1 10.000.— 229-230 2 5.000.— 036 1 10.000.— 249—250 2 5.000.— ! ^ 051—052 2 5.000.— 381—290 10 1.000 — ¡1 063—064 2 5.000 — 421—430 10 1.000 — ¡1 081—082 2 5.000.— 431—440 10 1.000 — 1 037—088 2 5.000 — 441—450 10 1.000 — ! 101—102 2 5.000.— 471-480 10 1.000.— [ 109—110 2 5.000.— 501—510 10 1.000.— ' 131—132 2 5.000.— 541—550 10 1.000 — i 143—144 2 5.000.— 581—590 lb 1.000.— l 147—148 2 5.00h.— 701—710 10 1.000.— I 161—162 2 5.000.—< 711—720 10 1.000.— 2. 3 No.lu kuponlar mukabili faizler Ue yukarıda yazılı, üzerlerinde 4 ve mütea/ kip faiz kuponlan da bulunan tahvillerin bedelleri, 26 Haziran 1973 talihinden itibar* ren T. Vakıflar Bankası T.A.O. Şişli Şubesi Ue Şirket merkezinin bulunduğu Şişli - Bomonti Fırın Sokak 55/A da ödenecektir.

3 Tüzel kişiliği haiz tahvil hamillerinin şirketimize belgeleri ile müracaatlarını rica ederiz.

Sayın tahvü hamillerine saygı ile duyurulur.

< ; Milliyet — 8068 J

Marmara Çimento Fabrikaları

İhracat ve Satış Birliğinden

Bugünkü nakliye ücretleri ve olanakla« dikkate alı­ narak bir torba çimentonun tüketicinin iş yerinde peşin fiyatla en çok.

O

N

Y

E

D

İ

Türk lirasına teslimi gerekmektedir.

Daha fazla fiyat talep eden çimento satıcılarının Birliğimize duyurulmasını ve bu fiyata çimento bula­ mayan tüketicilerin Birliğimize müracaatlarım rica ederiz.

Adres: Perşembe pazarı Caddesi, 53/5 Telefon: 49 71 18 — 45 26 88 — 4-1 26 83

Rtktaş: İİC9 - 8088

ERKEK SANAT ENSTİTÜSÜ

M EZUNLARI ARANIYOR

İzm it civarında kurulmakta olan fabrikalarımız­ da, Teknisyen ve operatör yetiştirilmek üzere ve var­ diyalı çalıştırılmak kaydıyle, askerliğini yapmış 30 ya­ şını geçmemiş Erkek Sanat Enstitülerinin Kimya, Motor, Tesviye, Demir ve Elektrik Bölümü mezunla­ rı aranmaktadır.

İsteklilerin 22 Haziran 1973 tarihine kadar P.K. 11 Yanm ca/İZM İT adresine tahsil, askerlik ve çalışma durumlarım özetleyen resimli bir dilekçe Ue müraca­ at etmeleri rica olunur.

NOT: Müracaatlar gizli tutulacaktır.

(2)

Hükümet, şaitlanııı kabol edince

tu

İ

RANSA’nm İzm ir Kon­ solos muavinlerinden Dollot, 1911 yılında Ça- kırcaü’nuı ölümü sebebiyle hazırladığı uzun bir raporda, 1903 yılında ilk defa «yüze çıktığı» güne kadar geçen ha yat hikâyesini anlatırken:

«Çakırcalı soylu bir eşkıya­ dır. Hayat hikâyesi roman ve efsane gibidir. Çakırcalı alel­ ade bir soyguncu da değil­ dir. Mörimö onun hakkını teslim ederdi (1 ). Babası da ödem işin ünlü bir kaçakçısı id i» der ve onu eşkıyalığa sürükleyen olaylar hakkında

ÇAKICI

D A Ğ D A N

İNİYOR

1899 yılında Adana çevresinde yakalanan üç şaki. Kara Halil oğlu İbrahim ve iki şeriki... Yukarıdaki resmi yayınlayan dergi eşkiyanın «Padişahın satvetl sayesinde» yakalandığını yaoar.

Fransız Başkonsolosu Paul Blanc, bir telgrafın­

da, «Kimseye hürmet etmeyen, istisnasız her­

kesi soyup öldüren çetelerden memleketi te­

mizlemekle ve ayrıca bu bölgede yerleşmiş Av­

rupalIları korumakla Çakırcalının vatandaşları­

mıza büyük hizmette bulunduğu muhakkaktır.»

Çakırcalı

efsanesinin

d o ğ u ş u

Y

değişik şeyler anlatüdığını söyler.

Konsolos muavini şunları yazar:

«Birinci iddia şöyledir: Ça- kırcalı 18 yaşında İken cina­ yetle suçlanır. Fakat aleyhin­ de kesin deliller bulunamaz. Hapiste iki yıl kalır. Köyüne döndüğünde bir komşusu- nun, durumdan faydalanıp atı He silâhını çaldığım öğ­ renir. Bunları gidip geri alır. Zaptiye müdahale eder. E v­ velce de babasını öldürmüş olan Hüseyin adında bir jan­ darma teğmeni eşkiyanın evi­ ne gider, anasına hakarette bulunur. Daha o günün akşa­ mı olmadan Çakırcalı, teğme­ ni öldürür ve dağa çıkar.

«İkinci bir iddiaya göre de Çakırcâh’nın babası Ue ka­ çakçılık İşlerine karışmış da­ ha 12 kişi İzmir vilâyet kona­ ğına davet edilir, önceden kabul edilmiş şartlar İçinde affedilecekleri bildirilir. Vali­ nin kat’i sözünü alan eşkiya, konağın merdivenlerinden çı­ karken, gizlenmiş olan jan­ darma ateş açar ve hepsini öldürür. Bu katliam bundan 15 yıl önce cereyan etmiştir. O zaman cesedlerin kaldırıl­ ması sırasında konakta bulu­ nan İzm ir eşrafından bazıları bu olayı bana bizzat anlat­ mışlardır. Çakırcalı, amansız bir mücadeleye atılarak baba­ sının İntikamını almaya ye­ min eder. Bu sözünü de yeri­ ne getirir.

«Çakırcalı 1896 yılında dağa çıkar ve çetesini kurup önce ödemiş havalisinde faaliyette bulunur. Başvurulan usul hep o"-»,Hır. Birkaç eşrafı dağa kaldırır, kurtuluş akçesi öden dikten sonra serbest bırakr-. Bu keskin nişancının peşine gönderilen jandarma müfıe- zeleri her zaman mağlûp olur. Her çarpışma, birkaç jandarmanın ölümüne sebe­ biyet verir.

«Çakırcalı fakir insanlara katiyen dokunmaz. Anlaşmaz­ lıklarda aracılık yâpar. aileler içindeki ihtilâfları halleder, genç kızlara başlık parası da­ ğıtır. Fakat ihbarla veya ge­ vezelikle jandarmanın peşine düşmesine sebebiyet vermiş olanlar ölümden katiyen kur­ tulamaz.

«Hükümet, bu neticesiz ta­ kiplerden nihayet yorulur ve Çakırcalı ile arkadaşlarım af­ fedeceğini bildirir. Çakırcalı, padişahın iradesi olmazsa yü­ ze çıkmayacağını duyurur. Bu da kabul edilir. Bundan son­

ra Çakırcalı, doğup büyüdüğü memlekette rahat, sakin bir hayat sürer. Zaman zaman ödemiş Kaymakamlığına git­ tiği, orada kaymakamla kah­ ve içip, sohbet ettiği görü­ lür.»

ÇAKIRCALININ

ŞARTLARI

Çakırcalı Mehmet Efe’nin 1903 yılı sonlarında, eşkıya­ lıktan vazgeçmesi ve «yüze çıkması» için cereyan eden ilk gizli müzakereler hakkın­ da Fransız Dışişleri Bakanlı­ ğı arşivinde hiç bir telgrafa rastlanmamıştır. Yalnız İngi­ liz ve Osmanlı kaynakları bu konuda bilgi verir.

Londra’da yayınlanan (W i­ de World Magazin) dergisinin 1908 yılında (109) numaralı nüshasında çıkan bir yazıda, eşkıyalıktan vazgeçip, yüze çıkması için Çakırcalı ile ya­ pılan görüşmelerde İzm ir’de yerleşmiş ve ticaretle meşgul olan Vltol’un esas rolü oyna­ dığı, ilk temasları onun yap­ tığı bildirilir. İngiliz dergisi­ nin İzm ir’deki muhabirinin

E K Lİ kaynaklara göre, I9’uneu yüzyılın ikinci yansında Ay dm vilâyetinde çok sayıda eşkiya vardır. (1877 - 1878) Osmanlı - Rus sa­ vaşı başında bunlar için af çıkarılır ve bâzılan gönüllü taburları ile cepheye gider. Savaşta uğranılan ağır yenilgi­ den sonra bunlar köylerine dönerler. Fakat 1882 yılından itibaren eşkiya fa aliyeti yeniden yayılır. Bunlar için ye­ niden «a ffı şahane» ilân olunur.

O devrin ünlü eşkiyalan arasında şu isimlere rastlanır:

Çakırcalı Ahmet (Çakırcalı Mehmet’­ in babası), Yörük Osman, Harputiu Ömer, Deli Mehmet, Kürk Mustafa, Piç Osman, Parmaksız Arap, Çallı Velli, Küçük Cerit, Büyük Cerit, Bakırlı...

B ir süre sonra, padişah tarafın­ dan affedilmiş olmalarına rağmen bü­ tün bu eşkiyanın, tuzağa dürüşülerek katledilmeleri kararlaştırılır. Hacı Naşit Paşa’nm valiliği esnasında, bun­ lardan bir kısmı İzm ir Vilâyet Kona­ ğına, o sırada çoğalan Rum eşkiya ile ne şekilde mücadele edileceği konusu­ nu görüşmek üzere davet olunur. Ora­ da âni baskınla tümü katledilir. Y ö­ rük Osman, Harputiu Ömer ve çetele­ ri o sırada imha olunur.

Diğerleri bulundukları yerlerde

mutasarrıflık veya kaymakamlık ko­ naklarına davet edilir ve bunlar da aynı şekilde öldürülür.

Bu arada Çakırcalı Ahmet de, aflı olduğundan, kendisini ziyarete gelmiş olan jandarma Boşnak Haşan Çavuşa karşı tedbirsiz davranır. Haşan Çavuşa vilâyetçe verilmiş görev ise Çakırcalı’ yı öldürmektir. Boşnak çavuş, ev sahi­ binin kendisine gösterdiği itimaddan faydalanır ve onu arkadan vurarak katleder.

O tarihte Çakırcalı Mehmet yedi yaşındadır.

Zeynel Besim «Çakıcı E fe» adlı eserinde, Çakırcalı Mehmet’in anası yanında büyüdüğünü, ilk öğretimini bitirdikten sonra da ödem iş’de Mar­ maralI Hoca’mn medresesine iki yıl devam ettiğini yazar. Mehmet, hem babasının intikamını almak ve ayrıca, kendisini de arayan Boşnak çavuşun anasına yaptığı hakareti temizlemek için onu öldürür ve dağa çıkar. Çavu­ şun ölümü ile sonuçlanan baskında, onun yanında bulunan jandarma teğ­ meni Hüseyin’i ilk önce vurmak iste mez, teslim olmasını söyler, fakat al­ dığı red cevabı üzerine onu da vurur. Bundan sonra Aydın vilâyetinde Çakırcalı Mehmet Efe efsanesi doğar.

Vitol’le konuşarak hazırladı­ ğı anlaşılan makalede Çakır- cali ile mülakatın Bozdağı’n- da bir kulübede cereyan etti­ ği anlatılır. Vitol:

T U R K TİRİ

M A C A R SALAMI

A

KAYSERİLİ

A P İK O GLU

KARDEŞLERİN

SUCUK FABRİKASI

TARAFINDAN

%M

DANA-MALAK E T İ

VE KOYUN KUYRUĞUNDAN

İMAL EDİLEN TÜRK TİPİ

MACAR SALAMLARINI

GÖNİİL RAHATLIĞI İLE YİYEBİLİRSİNİZ

Taşra siparişleri için

t e l c:

NAMLISUCUK-

İs t a n b u l-t l f:

22 13 91

G R U ü D I G ’in

'U.

yurd

dışına çıkanlara

ve işçilerimize

F A B R İ K A İ H R A C A T

F İ A T I N A S A T I Ş I

Yurda dönerken A L M A N G R U N D IG FA B R İK A L A R IN IN

en son model TELEVİZYON, STEREO TEYP, RAD YO v.s.

cihazları getirmeniz, hükümetimizce

alınan son karar uyarınca mümkündür.

Yalnız bizim aracılığımızla getireceğiniz orijinal Grundig

cihazları Almanya da olduğu gibi ,Türkiyede de

servisi tarafımızdan garanti edilecektir.

Grundig'in bu hizmetinden yararlanmak için

irtibat büromuzla temas ve teşhir

salonumuzu ziyaret ediniz.

\ T H A U

<^rBtA5 ^ 53

t « '

— Ben buraya valinin isteği üzerine geldim. İstanbul’dan bir emir geldi. Eğer affa razı olmazsan karınla ailen efra­ dından hepsi adalardan birine sürülecektir. Vali bunu iste­ miyor. Eşkiyahğa devam et­ mektense affı kabul ederek, ailenden ayrılmamam tavsiye ediyor. Seni affedecekler.

Çakırcalı şu cevabı verir: — Ben zaten ne karımı ne de ailemden bir kimseyi doğ­ ru dürüst gördüğüm yok. Şu halde karımın ödem iş’de bu­ lunması Ue adalardan birinde bulunması farketmez.

Fakat Vitol’un İsrarı karşı­ sında Çakırcalı nihayet razı olur, fakat şartlarım da ileri sürer :

¡ 0 Evvelâ beni takip İçin gönderilmiş ne kadar müf­ reze varsa, bunların hepsini hükümet geri çekecektir. 0 Sonra hükümet beni Kır-

serdan tayin edecektir. Eğer böyle yaparsa bu taraf­ larda hiç bir haydudun dola­ şamayacağım temin ederim.

Ayrıca Çakırcalı, kendisine düşman rakip çete reisi Ka- malıoğlu ile görülecek bir he­ sabı olduğunu, onun cezasmı verdikten sonra yüze çıkabi­ leceğini de ekler.

Vitol İzm ir’e döner, Kâmil P ışa ’ya durumu anlatır, şart­ lar kabul edilir ve böylece Çakırcalı’mn yüze çıkması sağlanır.

Osmanlı kaynaklarında ise konu değişik şeküde anlatı­ lır. Çakırcalı önünde devletin boyun eğdiği gizlenmek iste­

nir.

Kâmil Paşa tarafından 3 ekim 1903’de (20 eylül 1319) hükümete yollanan bir telg­ rafta (2) eşkiyalığı önleyebil­ mek için Çakırcalı’nın affını kabul etmekten başka çare kalmadığı bildirilirken önceki gelişmeler hakkında da şu bilgi verilir:

«Bundan önce, hükümetin de tasvibi ile Çakırcalı’nın yüze çıkması için aracılık yapanlar olmuştur. Fakat da­ ha sonra bunun kabulü (şa­ nı devlete layık) görülmemiş, bu teşebbüslerden vazgeçil­ miştir. Çakırcalı’yı takibe ve imhaya memur kuvvet arttı rılıruş ve bu arada onu diri veya ölü getirine bin mecidi­ ye nakdi mükafat vaadedil- miştir.»

İzm ir Valisi, gene de neti­ ceye varılmadığını, müsade­ melerde subay ve asker kay­ bedildiğini anlatır ve 1903 yı­ lı sonundaki temaslara dair şu bilgiyi verir.

«Eşkiyahğa son vermek için Çakırcah’nın affedilmesinden başka çare kalmadığı anla­ şılmıştır. Aracılara. Çakırca- lı’nın bu vilayetten çıkıp hü­ kümetçe tayin edilecek diğer bir vilayete gitmeyi kabul et­ mesi ile affuı gerçekleşebil» ceği bildirilmiştir. Çakırcrijı da bu şartı kabul etmiştir. Fakat kendisi vilayetten ay­ rıldıktan sonra can düşmanı diğer bir çete reisi Kamalı- oğlu’nun, ailesine ve akraba­ larına taarruz etmesi tehlike­ si karşısında bulunduğundan ancak onu öldürdükten sonra affını talep edebileceğini bil­ dirmiştir. Bu teşebbüsün ne­ ticesini beklemekteyiz.»

İstanbul’dan 19 kasım 1903 (6 teşrinisani 1319) tarihinde İzm ir vilayetine gelen bir şif rede de, hükümetin Çakırca lı’yı affedeceği ve eşkiyanın Konya taraflarına gönderilme

sinin münasip olacağı bildiri­ lir.

Fakat Çakırcalı memleketin­ den ayrılmayı kati şekilde red deder ve sonunda sarayın de­ ğil Çarkırcalı’hm şartlarına uyularak af muamelesi yürür­ lüğe konur.

Kâm il Paşa'nın hatıratından alınmış olan avdetinin cüm­ leler de bunu itiraf eder:

«B ir gün hususi trenle Ödemiş’ten İzm ir’e avdetim esnasında Ödemiş’e yakın bir istasyonda tren durmuştu. Orada beklemekte olan Çakır- cafı, on kişilik avanesi fcle beraber ve silahlı olarak bu­ lunduğum trene geldiler. El­ lerimi öperek af dilediler. Bundan sonra Çakırcalı eş- ■kiyahğı bıraktı ve arkadaşla­ rım geçindirmek için ödemiş civarında bir çiftlik kiraladı. (3).

Önce Zeynel Besim 1934 yı­ lında, Mithat Sertoğlu 1965’te ve nihayet Yaşar Kemal 1972 de Çakırcalı Mehmet E fe’nin hayatım hikaye ederken onun İngiliz vatandaşı V itol’le özel bir münasebeti bulunduğun­ dan bahsetmişlerdir. Hatta İn gilizler hesabma çalışmış ola­ bileceğini de ima etmişlerdir. Fransız Başkonsolosu Paul Blanc da 3 aralık 1903 tarihli telgrafında, Çakırcalı’nın ver­

diği söze bağlı kaldığım, hiç bir Avrupalıya dokunmadığım belirtir ve o günlerde cere­ yan eden bir olayı da örnek olarak gösterir:

«B ir kaç gün önce Çakırcalı tarafından takip edilmekte olan bir arnavud, demiryolu­ nun hendeğine kendini atar. Eşkiya, namlusunun ucundaki amavuda şöyle seslenir:

— Yürü git, demiryolundan da ayrılmamaya bak, hayatını ona borçlusun. Senin ölün vü- zünden AvrupalI şirketin başı derde girsin istemem (4).

«Ardından Çakırcalı istasyo­ na gider ve gar şefine olayı naklettikten sonra çalıştırdığı arnavudlar varsa bunları he­ men bölgeden uzaklaştırması­ nı İster»

Bu olayı naklettikten sonra Başkonsolos der ki:

«Çakıcı ile çetesini Month- yon mükafatına (5) namzed göstermek istemiyorum. Fa­ kat kimseye hürmet etmeyen, istisnasız herkesi soyup öldü­ ren çetelerden memleketi te­ mizlemekle ve ayrıca bu böl­ gede yerleşmiş AvrupalIları da korumakla Çakırcalının va­ tandaşlarımıza büyük hizmet­ te bulunduğu muhakkaktır. Bu sebeple çarpışmalardan bi­ rinde öldürülürse bundan ü- züntü duyulacaktır.»

Unutulmamalıdır ki yabancı­ lar da, yerli çiftlik sahipleri de Çakırcalıya ödedikleri be­ del karşılığında menfaat­ lerini diğer çetelere karşı em­ niyete almışlardır. Dev’ et bu bölgede asayişi sağlayamadı­ ğından oralarda ticaret yapan­ lar menfaatlerinin korunması görevini, bedeli karşılığında, Çakııiçalı’Va devretmişlerdir. V itol’ler de bu bedeli, Çakır- calı çetesine silâh ve cephane yollamakla ödemiştir. Çakır- calı hakkında ilk eseri hazır­ layan Zeynel Besim de bunu itiraf eder.

(1 ) Prosper M irim i, bilhassa Kor- siya haydutları hakkında çok eser yayınlamış olan bir Fran­ sız yazarıdır.

(2 ) Hatırat-ı Sadrı Esbak Kâmil Paşa, Konstantlnlye. 1329. (3 ) Aynı eser ve ayrıca Kâmil Pa­

şanın oğullarından Hilmi Kâ­ mil Bayur tarafından 1954'te yayınlanan (Sadrazam Kâmil Paşanın Siyasi Hayatı) adlı eser.

(4 ) Aydın demiryolu hattında İngi­ liz, kasaba hakkında Fransız sermayesi vardır.

(5 ) Baron de Jean Baptiste: Mil­ yonlar sarfetmiş ve iyilik ya­ pan kimselere verilmek üzere «fazilet mükâfatı» nı yarat­ mıştır.

---

YARIN

:---Kontes Vanutelli -

Çakırcalı görüşmesi

J

LİMASOLLU NACİ

a b a n a

İNGİLİZCE. KONUŞMA KAMPI

Amca ingilterede

YAZ OKULU

T . Zirai Donatım Kurumu

Memur ve Müstahdemleri

Yardımlaşma Derneğinden

31.5.1973 tarihinde çekilmesi kararlaştırılıp bilâhare Ankara Valiliğinin 12.5.1973 gün ve Hukuk İş. Md. 288 sayalı müsaadeleri ile,

18.4.1973 günü çekilen eşya piyango­

sunda ikramiye kazanan numaralar:

FORD 5000 traktör kazanan bilet No. 114417

RENAULT otomobil kazanan bilet No. 147111

MURAT 124 otomobil-kazanan bilet

188967

Televizyon kazanan numaralar:

063294, 086388

Arçelik buzdolabı kazanan numaralar.

024813, 047190, 081979, 121752, 178668

Hover çamaşır makinesi kazanan numaralar:

051265, 113157, 127494, 159851, 174368

Singer dikiş makinesi kazanan numaralar:

Son 4 rakkamı 9419 ile son bulan 20 bilet

Bisiklet kazanan numaralar:

Son 4 rakamı 8857 ile son bulan 20 bilet

Transistörlü radyo kazanan numaralar:

Son 4 rakamı 2032 ile son bulan 20 bilet ile, 000562, 009476, 022526, 043491, 056838, 067491, 136245 142043, 177967, 196569 tam numaralı 10 bilet

Elbiselik kumaş kazanan numaralar:

Son 4 rakamı 5798 ile son bulan 20 bilet ile

003399, 018914, 045914, 052542, 070462, 091915, 128117 150966, 174730, 181614 tam numaralı 10 bilet

Hislon kol saati kazanan numaralar:

Son 4 rakamı 5620, 6343 , 8519, 8787 ve 9023 ile son bulan 100 bilet

Elektrik ütüsü kazanan numaralar:

Son 4 rakamı 0750, 1081, 5662, 6418, 6986 ile son bu lan 100 bilet.

Ankara 3’üncü Noterliğinin 18.4.1973 gün ve 7269 sayılı keşide zaptı ile tasdiklidir.

DERNEK İDARE HEYETİ

(3)

S a y f a

5

F r a n s ı z D ı ş i ş l e r i B a k a n l ı ğ ı a r ş i v i n d e k i b e lg e le fle

Karaköy'de huzur içindeki yaşantı

sona eriyor

ÇAKIRCALI

TEKRAR

İzmir'e gelen yeni

takip kumandanı Ar­

navut Sait Paşa, tüm

eşkiyayı şartsız tes­

lim olmaya çağırdı.

Devletle yaptığı an­

laşmanın inkâr edil­

diği kanısına varan

Çakırcalı süratle ar­

kadaşlarını

topladı

ve...

D A Ğ A ÇIKIYOR

0

Ç

AK IR C ALI Mehmet E fe’nin tinü OsmanlI İm ­ paratorluğunun sınırla­ rını aşar. Yüze çıkan ve kö­ yüne çekilip sakin bir hayata başlayan Çakırcalı’yı ziyaret için müracaatta bulunan ya­ bancılar olur. Bunlardan biri de İtalyan kontesi Vanutelli’- dir.

Fransız konsolos muavini Dollot, bu ziyaret sırasında Çakırcalı’nm kontese şunları söylediğini nakleder:

«— Bu asalette olup da be­ ni bu kadar ucuza tanıyan ilk kimse sîzsiniz!»

Konsolos muavini, bu söz­ lerin Çakırcalı’nın bir latife- sinden ibaret olduğunu ekler ve «Çünkü dağa kaldırdığı bir tek Avrupalıya rastlanmaz. Çakırcalı her zaman Osman­

lIla ra İlgi göstermiştir!» «Çakıcı E fe» adli kitabında Zeynel Besim, bu ziyaretten uzun boylu bahseder. Yalnız Vanutelli’nln kontes değil ba­ rones olduğunu yazar. Ona göre, İtalyan geneh&llerinden olan Baron Vanutelli ile eşi Çakırcalı’yı ziyaret müsaade­ sini Istanbuldan alırlar. Bu- ıjjtn üzerine Kâmil Faşa, İz ­ mir'de bulunan TEMPS ga- zStesinin muhabiri I .ustan Laufon Gaıis’e de uzun za­ mandır istediği izni verir. Bunlar topluca Çakırcalı'nın Karaköy’deki evine giderler. Tercümanlığı Alyotller’in çift­ liğinin müdürü musevi Yusuf Levi yapar.

Görüşme esnasında genera­ lin eşi Çakırcalı’nın resmini çekmek için birkaç defa İs­ rar eder ve her defasında kati bir «H ayır» ile karşılaşır. Meşhur eşkiya kadına: « — Re­ sim çektirmek âdetim değil­ d ir» der. General, Çaknrcaiı’- ya bir dürbün hediye eder.

Kontes Vanutelli’nin, Ça­ kı rcalı Mehmet E fe’yi ziyare­ tinden ve görüşmelerinden Avrupa gazetelerinde de bah­ sedilir. Kontesin Mehmet E- fe’ye, bu kadar asker peşin­ de iken nasü korkmadan dağ­ larda dolaşabildiğini sorduğu ve Çakırcalı’nm da, Vali Kâ­ mil Paşanın oğlu Salt Paşanın

lan gazeteler nakledebilmek- tedirler.»

1X1 KARAR

Doğu Karadeniz vilâyetlerinde efkiyalık yapanlardan Köse Mehmed. Kâse Mehmed de 1899 yılında bir Jandarma baskınında yakalanmış ve Trabzon’a getirilerek hapsedilmiştir.

himayesinde bulunduğu için kimseden korkusu almadığı cevabını verdiği yazılır. Hat­ tâ Kontes Vanutelli’nin daha sonra bunları İtalyanın İzmir Başkonsolosuna anlattığı, o- nun da sefire bir rapor yolla­ dığı ve böylece meselenin bir nota ile Osınanh Dışişleri Ba­ kanlığına aksettiği de ekle­ nir.

" U Y D I M f l U Ş BİR

YALAN "

Kâm il Paşa hatıralarında, İtalyan Kontesinin Ödemiş’e gittiği sırada kendisinin de orada bulunduğunu, kontesle konuştuğunu, Çakırcalı’nın böyle bir söz sarfetmediğini yazar, bunun «Uydurulmuş bir yalan»dan ibaret olduğu­ nu söyler ve:

«Bütün bunlar Sultan Ha. mid’i yanıltmak için yazdı­ rılmış şeylerdir. Çakırcalı

öyle hodbin ve kibirli bir şa­ kidir kl, ne kimsenin hima­ yesine tenezzül eder ve ne de kimsenin emniyeti vardır» di­ yerek şu suali de sorar:

« — Vilayetten ayrılmamdan beri seneler geçtiği ve hükü­ metçe türlü tedbirler alındı­ ğı ve takibine taburlar sevke- dildiğl halde Çakırcalı’nın hâlâ eşkiyalığa devam ede­ bilmesi acaba kimin himaye- •sİ sayesindedir.»

Kâmil Paşa hatıralarını İz ­ m ir Valiliğinden azledildikten dört yıl sonra yazmıştır. O tarihte ise Çakırcalı Mehmet E fe eşkiyalığa devam etmek­ tedir.

1906 yılı ortalarına kadar Çakırcalı’nın bu sâkin haya­ tı devam eder. Fransız Baş­ konsolosu Paul Blanc tarafın­ dan 18 haziran 1906’da Paris’e yollanan bir telgraf buna de­ lildir.

Paul Blanc; «ödem iş mu­ tasarrıflığının yıllarca hakiki hâkimi olan meşhur çete re­ isi Çakırcalı’nın yüze çıkma;

Amasya. Tokat ve Kara W sar tararlarında faaliyet gOsterm ve Battım’4a yakalanan şakı Gürcü Emrnllah.

vallı adam gözü ile baktığı

köyünün Jandarma teğmeni­ ne silâhını teslim etmeyi red­ detti. Ayrıca Sait Paşanın si­ lâhını teslim almayı reddet­ mesinin, Çakırcalı’nın ünlü şövalye Unvanına ağır haka­ ret teşkil ettiğine inandı. Sa­ ğa sol ı dağılmış olan arka­ daşlarını süratle topladı, ö- demiş mutasarrıflığı, Said Paşa ile askerlerinin mevcu­ diyeti sebebiyle artık kendi­ si için emniyetli olmadığın­ dan daha uzak ve sâkin yer­ lere çekilmeye karar verdi. Süratli bir gece yürüyüşü ile Bozdağ’ı aştı ve Dereköy is­ tasyonuna vardı. Trenin gel­ mekte olduğu sırada çetesi İle gan İşgal etti. Yolcular kor­ kudan yan ölü halde idi. A- damlannı silâhlı olarak bü­ tün vagonlara dağıttı ve ay­ rıca lokomotifin üzerine de iki kişiyi yerleştirmek istedi. Gar şefi yalvarıp yakarıp si­ lâhlı bu iki eşkıyanın loko­ motife değil de hemen geri­ sindeki furgona yerleştirilme­ leri hususunda Çakırcalı *yı güçlükle İkna etti.

«Çakırcalı. çetesi ile birlik­ te Alkan İstasyonunda tren­ den İndi. Alaşehir kapılarında kahvaltı ettikten sonra dağa çıktı ve kayboldu.»

O ^ f O İ r O GÜLFEM’in

doğuşunu dostlara müjdeleriz. Fuat ve Meral UYCAN

26.5.1973 Güzel bahçe M illiyet: 8224

0 â O 2 O * O S O ? Ö

Dünya Ağır is

Makınalan Arasında

M odem tekniğin

Bir harikasıdır.

sıııa rağmen Aydın vilâyetin­ de eşkilyalığın son zamanlar­ da yeniden arttığım, yabancı­ ların İzm ir’den ayrılıp çift­ liklerine gidemediklerini, müs tumanların da bu durumdan şikâyetçi olduklarını» bildirir.

1906 yılı sonlanma doğru durum değişir. Sadrazam Ar- navud Ferid Paşa, Aydın vilâ­ yetindeki asayişsizlikten de faydalanarak Kâmil Paşanın başını yemek arzusundadır. Kâm il Paşanın İhtiyar ve âciz olduğunu, oğlu Sait Paşanın elinde oyuncak haline geldi­ ğini söyler, Abdülhamid’i İkna eder ve bu vilâyette asayişi sağlama yetkisini Kâm il Pa- şan-n elinden alır. Kendi a- damlarmdan Amavud Tüm­ general Sait Paşayı İzm ir’e gönderir. Yeni takip kuman­ danının vilâyete gelmesinden kısa süre sonra da Çakırcalı Mehmet Efe yenide* dağa çı­ kar.

Başkonsolos Faul Blanc, 31 ekimde yolladığı bir tel­ grafta, takip kumandam Said paşanın faaliyeti hakkında şu bilgileri verir:

«Said Paşa vilâyete gelir gelmez bütün eşkıyayı şartsız teslim olmaya dâvet etti. E l­ lerinde silâhla yakalanacak eşkıyanın derhal öldürülece­ ğini de bildirdi. Aflarını di­ leyecek olanlara da hiç bir vaadi olmadığını açıkladı.

Hareket başladıktan kısa zaman sonra beş eşkiya öl­ dürüldü. 32 eşkıya da ellerin­ de silâhlan olduğu halde ya­ kalandı. Köylerde de 27 eş- klya silâhsız olarak ele geçi­ rildi. 41 haydud af talebinde bulundu. Fakat bu rakkam- lar bir şey ifade etmez, çok ehemmiyetsizdir. Çünkü bu havalide bin kadar eşkıya vardır. Bin kadar asker ka­ çağı da eşkiyaUk yapmakta­ dır. Gazetelerin eşkiya faali­ yetinden bahsetmeleri yasak, lanmıştır. Ancak çok büyük ve gizlenmesi imkânsa

olay-Fransız Başkonsolosu, ta­ kip kumandanı Sait Paşanın şu iki katarım da bildirir: A Silâhını teslim etmek Is

temeyen eşkiya yeniden dağa çıksın. Onları saklandık­ ları dağlarda yakalayıp te­ mizleyeceğim!

0 Silâhım teslim etmek is­ teyen eşkiya bana değil, bulunduğu bölgedeki jandar­ ma kumandaıvna başvursun, şt’.âhını ona teslim etsin!

Böylece Çakırcalı Mehmet Efe, 1903 yılında, yüze çık­ ması için devletle yapmış ol­ duğu anlaşmanın inkâr edil­ mekte olduğunu görür, Padi­ şah tarafından verilmiş olan söze ihanet edildiği kanaati­ ne vaıtr ve yeniden dağa çık­ mayı kararlaştırır.

Başkonsolos: «300 kişinin ö- Iümüne sebep oUn bu kor- kunç eşkiyanın yeniden dağa çıkışı, bütün tafsilâtı İle an­ latılmaya değer» diyerek Dış­ işleri Bakanına şunları yazar: «Çakırcalı, her zaman

za-YARIN

«Kafa nasıl kesilir

size göstereyim...»

mmm

Eskişehir Kolej! 1. Basamak eleme

sınavım kazananların listesi

VEFAT ve

TEŞEKKÜR

Uzun yıllardan beri Bor- samız Doktorluğunu liyâ­ kat ve hazakatla ifa e t­ mekte iken kısa b ir has», ti ligi müteakip Hakkın rahmetine kavuşan

Dr. NİHAT ASRAL'ın

ölümünden duyulan a cım ı­ zı açıklarken, kıym etli As- ral vc Bcrlas ailelerine iç­ tenlikle taziyetlerimizi su­ nar ve merhumun cenaze­ sine iştirak ve başsağlığı dileğinde bulunanlara Bor_ samız adına teşekkürleri­ m izi arz ederiz.

İSTANBUL TİCARET BORSASI Yönetim Kurulu Başkanı

(Easm: 16283) - 8223

T ü rk iy e Umum M ü m es sili

MAHMUT GüCER

m e ş ru tiye t C ad. 42-44 İstanbul T e l . 44 68 44 *4 4 10 34

İzm ir. 41844 G aziantep. 4116-4226

İNGİLİZCE BİLEN ELEM AN

ARANIYOR

Yeşilköy Hava Limanında çalıştırılmak üzere as­ kerlik hizmetini yapmış, azami otuz yaşında ve iyi İn ­ gilizce bilen trafik memurları alınacaktır. İsteklilerin Cumhuriyet Caddesi 349/4’de Şirket Merkezine müra­ caatları rica olunur.

UÇAK SERVİSİ

ANONİM

ŞİRKETİ

Genel Müdürlüğü

(Basın 16205) - 8230 FATMA ve MUAMMER K IL IÇ oğulları M E T ÎN ’in doğumunu akraba ve dostlarına müj­ delerler. İstanbul 27/5/1973 Milliyet - 8233

A C I

K A Y B I N I Z

Bankamız eski Umum Müdür Muavinlerinden

r i i

T i N f î i 7 ’ i

¿ u n

kaybetmiş bulunuyoruz.

ı u

ı ı n i ı i i ı

Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli

aile-sine başsağlığı dileriz.

TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI

UM UM MÜDÜRLÜĞÜ

Poyrazlar; 1906 . 8225 K lâ s ik l e ri Di z is i

FREUD

HAYATI .

ESERLERİNDEN

SEÇMELER

Ü nlü düşünürü e tr a flıc a j a n la ta n k ita p

408 Sayfa - 5 renk kus* g ö m le k li lü k s c i l t l i 25 T L . |

M i l l i y e t D a ğ ıtım : C a ğ a lo ğ lu -İs ta n b u l

Çelik Mehmet. Üçer Ali Rıza, Mayatepek Şeref, Ka kascı Ramazan Bayram, K i­ raz Osman, Büyükabacı Mus tafa, Saraçel Ahmet, Leble- bicioğlu Hakan, Üraz Ongun, Dönmez N. Salih, Atak Selâ- hattin, Açıkgöz Bekir Sami, Duyar Özkan Alâattin. Kök- sal Mustafa, öğtinç Haşan, Hocaoğlu Hüseyin, Çakmak Serdar, Demirtaş Serdar, Kendirlioğlu Can, Güler Ün- sal, Akkor Faruk, Kara bey Lemi, Yıldırım Fatih, Yü- rükoğlu Kutsal, Küçükkurt Musa, Aydın Ergun, Savaş Kerim, Sungur Ender, özen Erdinç, Taşkan Hakan-, Tunçbilek D. Erkan, Metin Mürsel, Çatırlar Ercüment, Uzunöz Ömer, Kadıoğlu E- min, Tıknaz Ramazan ,Tat- lısumak Turgut, Saraç Galip, Avşar Mehmet îzzet, Saraç­ oğlu Ümit, Avanas Aysel, De­ mir Zekeriya, Demirtaş K e ­ mal, Cansevdi Erkan, Duran Yılmaz, Bilgin Nezih, özçe- lik Meryem, Fidan Mesut, Bilgin Yusuf Vehbi, önen Suna, Atlansoy Hüseyin, ö r ­ nek önder, Sankulak Ali Rı­ za, Ünal Ahmet, A n Hakan, Arslan Hakan, Bayraç H. Kemal, Yılmaz Gülay, Kural Selva, Hakimi Siren, Gül­ mez MUslüm, Taştaban Y ıl­ dız, Korkut Zahide, Sarbay Zeynep, Bayraç H. Naci, K a­ raca H. GUltekin, Köksu Behlül, Büyükışık Mustafa, Börçe Güven, Aktuna Bilgin, özkütük H. Hakan, Akalın Aysen, Sakaoğlu Gülnur, Kurt Kâmil, Zeytinoğlu Ay- şın, Ural Aygün Sibel, Ertan Ali Kadir, Tiryaki Göksenin, Uğur M. Cem, özttlrk Nazi- fe, öztürk Vedat, özbay İs ­ mail, Yakaroğlu Kemal, Bal­ cı Fethi, Ayzeren Rana, Erol Atila, Ergül Recep, Uzgören Ergin, Doğramacı Mutlu Yastıkçı Oya, Tarcan Mete Erken Merih, Aktaran ŞUk rü, Dündar Beriy, Aktaş E sin, Hayret Yalçın, Ay ilk nur. Sağdıç Çetin, Başak Do­ ğan, Altmel Ercan, Kaya İb ­ rahim, Başda Sezgin, Yavaş Zeki, Baksan Bedri, özçellk İsmail Hakkı, Sedef Şükrü, Ertopçu İlhan, Ertav Aytul, Bozloy İsmail, Erbay Tur­ han. Kirel Nezih, Taşkın Gürcan, Çellkoğhı Halime Atalay Alev, Yoleri Levent Kutlu Mehmet Yaşar, Demir eloğlu Erhan, Uzcan Nihal İnan Atillâ, Tümer Emin Ah met, Çelikoğlu Ceyhan, Yıl maz Şevket, Eykol Hakan Yazıcı Serdar, E roflu İlhan Tanyol Sacit, Tosunoğlu Funda, Bülkülmez Necdet Aydın Nuray, Bilge Pınar, Sözü şen Serdar, özgeneci Levent, Üstilnoğlu Ongun, Hoşcan Mesut, Ertem M. Ufuk, Gez Sefa, Demet Ya­ semin, Savaş Ayşen, Şengör Kenan, Erdeme! Fıılya, Ozay

Nurcan, Cemil N il gün, Bö lükbaşı Osman, Liceoğlu Ser­ hat, Mercan Gül seren, Yur­ dakul Berrin, K ılıç Serhan, Tepecali Sinan, Özkınm Ha­ lime, Selnur Narin, Kiraz Os­ man, ö zer Ömer, Candan Ce­ mal, Soytürk Mehmet, Kır- calı Gönül, Yeşilçay Ömer, Karuv A. Hakan, Minarecioğ- lü E. Selen, Karakaş Sarper, Inceoğlu İbrahim, Tarhan Anar, Teker Huriye, Aktaş Erkan, Saraç Selim, Tezer N. Cevat, Şerbetçi Kemal, Koşar Göktuğ, Genelioğlu H. Ayperi, Karabaş Rıdvan, Ban dırma Aydın, Seyrek Murat, Durmaz Gönül, Bilgin Ferruh, Özil Serdar, Karabuda Cem, Baysal Çağlar, Çalıkoğlu G. Didem, Sefa Ayhan, Ünlü Murat, Yılmaz Mehmet, öz- bilek Bülent, Kabadayı M. Birlik, Serhan Sarar, Kara­ göz Şems, özdem Özdemir, Köse Gökay, Besler Nilgün, Akgiln, Gülbin, Kozanlıoğlu M. Ersen, Özkan E. Nur, O- ruç Hazerfen, Çetin Alp, Ay­ dın Orhan, özdem ir I. Atil­ lâ, Aral H. Malih, Karabulut T. Mehmet, Saraçlar Vildan, Kaya M. Orhan, Türkmen Yasemin, Uçkan Tufan, Ço­ rapçı Aynur, öztürk Ali, Ata- sever M. Aydın, örken Me­ lek, Civelek Muammer. Kur­ tuldu O. Faik, Çıtak İsmet, İman Zergül, Meriç Niyazi, Oğuz Levent, Aksas M. Ümit, Birer Nihal, Nacak 1. Em­ re, Güngör Nuray, Doğru Bülent, Izgiç Kadriye, Onarı­ cı A. Halûk, Köymen A. Rils- tem, Gülol Adnan, Aldemir İbrahim, Yakar O. Gültekin. A n Erhan, Türkkan Berrin, Oskaylar Ayhan, Tan Nesrin, Bulunmaz Nurdan, Çetin Gülşen, Yıldırım Güven, Gön- liişen Nafiz, Yeşilyurt Metin, Böke Selçuk, Demircan A. Gür kan, Önsoy Ruhsar, Kaç­ maz Zafer, Savtak Atillâ, Miske Sare, Okun K. özcan, Tomsuk Hülya, Seçkin Gül, Karabaş İdris, Türk İsmail, Kısa Neı-min, Palaz Rasim, Polat Haşim, Koçak Serpil, Çelik llmay, Ersoy Şahan, Ataş Halim, Oksay Fatih Er- oğlu, Yudar Ersan, Altan Mahmut HUdai, Koçer Ma elt, Şanverdl Adnan, Bulgur Mustafa, Sağtekin Nermin, Tunç Gürol, Yaylı Mahmut Metin, Yasak Hilâl, Aşaner Halim, Sivri Şenol, özyüce Turan, Bayav Ünsal, Çam Metin, Ulusoy Necati. Yücel Oğuz Osman, Koç Tuncel; Barbaros Yusuf, Erzurum Ahmet İhsan, Can Attilâ, öz- yeğin M. Nevzat, Kıvanç At-, tilft, Çetinkaya Mustafa, Ta- lay Tamer, Zeyrek Naci, Baş kurt Fatih, Sarıhan Hüse­ yin, Uğurluoğlu Hatice Em­ rah, Ali Doğruyol. Alper Ser dar, Kâhyaoğlu Yücel. Türk men Tansel, Ercan Hamdi, Aktaş Nail. Tuncer "Mesut Eryılmaz ömür, Gün İsken der. Atik Aykut Hilmi. Me tinoğlu Levent.

SAKAT OLMAK SUÇ DEĞİL. SAKATI GÜÇSÜZ

VC ISSIZ BIRAKMAK SUÇTUR.

Referanslar

Benzer Belgeler

Levent-Atatürk Oto Sanayi Sitesi arası çalışan metro, saat 10.00-16.00 arası hizmet veriyor.. ‘Saatler çal ışan

Tarihçi Sinou*, Kahire doğumlu ol­ masına rağmen, Fransız bakış açısına, hele Kavalalı-Fransa ilişkilerini işlediği bölümlerde modern bir Oryantalistin kalemine sahip

請說明 102 年開始實施之二代健保有那些重要的新措施會影響到醫院的管理,並說明醫院在管理面(如財務、人

In eight sections, we offer a detailed analysis of the coverage of Islamophobic attacks, the discrimination felt by Turks in European countries, the

Eski bir itiyad ile bu musiki .ziyafetinin saatine dikkat etmiyenler benim gibi müsamereye saat sekiz buçukta gelecekler ve kon serin nasıl olduğunu ancak

Elektrikli araçlarda kullanılan bataryaların enerji ka- pasitesinin artırılması için araştırmalar devam ediyor ve lityum iyon bataryalarda elektrot ve elektrolit olarak

Prenses Hanzade ile Prens Mehmet Ali, Hayri Ürgüplü'nün babası eski Başbakan Suat Hayri Ür­ güplü ile annesi Nigâr Ürgüplü ev sahibi rolü yaptılar.. Nina

Bu yazıda ağız çevresinde belirgin olan ve tüm vücuda yayılan döküntüler ve ateş nedeniyle hastanemize başvuran, romatoid artrit nedeniyle metotreksat tedavisi alan, beş