• Sonuç bulunamadı

Avşa 1995

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Avşa 1995"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1995

Avşa

İstanbul nemli havasıyla sırt ağrılarını, bel ağrılarını, burun tı­ kanmalarını başlatır başlatmaz, Yalıkavak’taki gencelmenin son gürlük olduğunu elbette anladım, ama buna inanmak istemedim. Gitmek düşüncesi yine öne çıktı. Bana Avşa’yı tanıtan sevgili arka­ daşım Lütfü ve ailesi işte yine adaya gidiyorlardı. Birkaç gün daha, neden olmasın?

Önce Nergis Çorakçı’yla Can Başak da geleceklerdi. Sonra tu­ haf adlı pamuk beyazı kedilerinin ruh bunalımları geçirdiği saptan­ dı. Sonrasında da Şehir Tiyatrola­ rı ’nda mevsim açılacak, Nergis’le Çan’ın zaten İstanbul’da bulun­ maları gerekecekti. Dahası, kedi­ leri onların evden ayrılmalarını is­ temiyor, onları çeşitli şekillerde sürekli cezalandırıyordu. Sözge­ limi Nergis’in yeni mayosunu özel kumu sanmakta ısrarlıydı. Nergis’i, Ç an’ı, kedileriyle baş başa bırakıp, bir sabah deniz oto­ büsüyle Avşa’ya yollandım.

Deniz otobüsleri iyi güzel de, soğuk hava donanımıyla o sırt, bel ağrılarını çarçabuk azdırıyor. Ke­ miklerimin sızladığını duyumsa- ya duyumsaya Avşa’ya vardık. Ve güneş! Sıcacık güneş! İskeleden otele yürürken Aşkn M emnu’da- ki zenci Beşir’in kızgın çölleri öz­ lemesi gibi ben de bu kızgın gü­ neşe özlem duyduğumu ayırt edi­ yordum. Lütfu’ye aslında zenci ruhu taşıdığımı söyledim. Lütfü yanıt vermedi.

Lütfü’ler, Avşa’nın evlerle do­ nanmış, sakin, öte ucunda pansi­ yonda kalıyorlardı. Ben, eğlence­ li, neşeli, müzikal uçta kalaca­ ğımdan pek hoşnuttum. Avşa’yı en çok o kalabalığı, eğlenen in­ sanları dolayısıyla sevmemiş miydim? Nihayet, gece, ikide mü­

zik kesiliyor, eğlenti bitiyordu. Bense ikiden önce nasılsa yatma­ yacaktım.

Evdeki hesabın çarşıya uyma­ dığını ilk gece öğrendim: Av- şa’nın bu ucunda kalabalık bam­ başka bir özelliğe bürünmüştü. Alçakgönüllü, orta halli yurttaşa açık Avşa bu yaz birdenbire dar gelirlinin az buçuk para kazanmı­ şına tatil beldesi olup çıkmış. Bir küçük buıjuva şenliğidir sürüp gi­ diyor. Şarkılar, nağmeler, hançe- reler, kıyamettir kopuyor. İki, iki buçuk, üç... Üçte müzik sona er­ di. Otelin balkonunda tek başıma, bir an önce uyuyabilsem, diyo­ rum ki, hayli neşeli bir orta yaş grubunun ta öte uçtan yeni yeni şarkılar, nağmeler, hançerelerle çıkageldiğini görecektim. Onlar­ la birlikte uzaklardan diskotekler­ den yankılar da peydahlanır ol­ muştu. tik gece saat beş buçukta sona erdi, gün ağarırken galiba baygın düşmüştüm.

Küçük buıjuva şenliği yalnızca geceleri hüküm sürmüyor. Deniz bisikleti mi, deniz motosikleti mi denen bir deniz canavarı otelin kumsalında her an meraklısına hizmet vermekte. İki kişi can ye­ lekleri takıp biniyorsunuz, deniz­ de yüzenlere inanılmaz ölüm, iki­ ye üçe biçilme korkulan verip, son hızla Ekinlik’e o munis ada­ cığa doğru açılıp gidiyorsunuz. Deniz motosikleti ilkçağ canavar- lan gibi uzun bir fıskiyeden sular fışkırtıyor. Uzaktan görünüşü bi­ le denizde fazla durmamanız ge­ rektiğine işaret etmekte.

Ertesi akşamüzeri Lütfu’lerin pansiyon kaldığı eve çaya gittim. Orada Yalıkavak’ı çağrıştırır ten­ halığı, dinginliği, hatta ağustos- böceği konserini bulunca içim sızladı. Fakat geçmiş ola...

Ahşap sundurmanın altında çaylanmızı içtik, tadı damağımda | kalan tuzlu lokmalanmızı yedik. L Bahçedeki şeftali ağacı yaz baş- i langıcmdan ham meyvelerle yük­ lüydü.

Yaz bitm ed i_____________

İkinci gecenin az buçuk sessiz­ liğini kandil gecesine borçluyum. Gazinolarda pek öyle çatırtı patır­ tı yoktu ve ‘altın çocuk’lar, ‘züm­ rüt çocuk’lar, ‘Avşa’mn sanat gü­ neşi’ filan şarkı söylemiyorlardı. Balkonda uzun süre denizin ses­ lerini dinledim. Fışırtılar iyi gel­ di; lokantada yanımdan ayrılma­ yan, biraz yaşlıca sarman kediyi düşündüm. Kedicikler, hepsi bir­ birinden güzel ada köpekleri kışın nasıl besleniyorlar?..

A da’da şöhretimin geniş bir skalasıyla karşılaştım. Bir iki ki­ şi: “Aa! Selim Bey_”falan dedik­ ten sonra, daha çok, Doktor Stress olarak tanındım. Bu kez: “Aa! Ne­ dim Bey değil misiniz?” diyorlar­ dı. Bir hanım da Sinan Erkoç ol­ duğuma karar verdi.

Kim olduğum konusundaki tar­ tışmalar sürerken sevgili Metin Çekmez, eşi ve kızıyla karşılaş­ tım. Metin’in çevresinde Süper Baba’nın izleyicileri ikide birde toplaşıyorlar ve Metin’i elbette ta­ nıyorlardı. O ara yine Doktor Stress olup olmadığım soruldu.

Avşa’nın en büyük sürprizi me­ ğerse üçüncü gecede saklı durur­ muş. Erkence yatayım, uykumu kaçırmazsam müzikal ve küçük buıjuvasal gürültüyü duymam I umuduyla lokantadan çıktığımda, kalabalık ön yoldan değil, tenha arka yoldan otele girmeye karar verdim. Uzayan bir yürüyüşten sonra yolumu kaybettiğimi fark ettim. Bir türlü deniz kıyısına ula- şamıyordum. Derken ışıklar azal­ dı, hiç kalmadı. Ağustosta ayışı- ğı solgun aydınlığıyla yol göste­ riyor, ben de Avşa mezarlığında tek başıma yürüyordum, iki ya­ nımda serviler, mezar taşlan; ha­ yatın gelip geçiciliği konusunda derin düşüncelere dalıp gitmişim. Bir yandan da uzaktaki ışıklan görerek, korkmuyorum-korkmu- yorum, diyorum...

Uzaktaki ışıklar, düşündüğü­ mün tersine, deniz kıyısının ışık­ lan değilmiş. Avşa mezarlığının bitiminde hayli büyük bir disko­ tek İstanbul Kuruşçeşme’den sah­ neler sunuyor. Mezarlığı yaradı­ lışıma daha yakın bularak gerisin geriye döndüm; bir buçuk saate ulaşan gece yürüyüşünden sonra Yarar Otel’e varabildim.

Dördüncü gün deniz otobüsle­ rine ek sefer konduğunu belediye anonslanndan işitir işitmez gişe­ lere koştum ve bilet değiştirdim. Kumsala dönerken bu kez de yan­ gın anonstan başladı; on beş ya­ şından altmış yaşına kadar bütün erkeklerin kazma ve küreklerini alarak yangın mevkiine gitmele­ ri istendi. Kazmayı, küreği heye­ candan bir türlü gözümün önüne getiremiyordum; anonslar üst üs­ te, bütün şiddetiyle akşama kadar sürdü. Akşam: Yangın söndürül­ dü.

Ertesi gün: Dönüş yolculuğu. Ama daha deniz otobüsü kalkar kalkmaz o burukluk: Yaz bitme- di-yaz bitmedi!

n O

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta ha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

GÜLENSOY, Tuncer (2007), Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları. KÂŞGARLI MAHMUD (2006), Divanü

MMO İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhçu, eylemde yaptığı konuşmada, toplandıkları yerin Kalam ış Antik Kenti’nin bir parçası olduğunu belirterek, Kadıköy’de

Bazı bakteriyel, Viral hastalıklar, Anemi Deride beyaz pamukçuklar Özellikle mantar enfeksiyonları,. Paraziter enfeksiyonlar Deride beyaz lekeler (lokal)

Ahmet Bey anlamıştı, o kapı ile birlikte tüm dünyaya kapılarının kapandığını.. Oğlu ise çoktan çalıştırmıştı

Hastalar.da kalb ·yetmezliginin ender gori.ilmesi has- talann hareket yeteneklerinin tahdit edilmi~ olmas1yla izah edilmek- tedir (1 0). Bu sebepten vakalanm1z1n

Sözü ve sesi koruyan peri kızlarının, Türk kültüründe varolmadığını düşünmek pek de doğru olmaz. Yakın zaman önce, Türkiye’de de yaşayan bir müze açma

YENİ.

YENİ.