.
ahmed rasim beye^ ,b*ya£lnm ve gazeteciliğin(1864bilhassa ir.- 1932)
f
— Türk Abdülha-mid’in son yarım devresindeki en mühim çehrele
rinden biri olup ömrünün
nihayetine kadar yazı
| faa iyetine devam etmiş. , Cumhuriyet devrinde Mil
letvekilliği de etmiş oiı zattır. Babası, K ’brıslı Menteşeoğullarından Bc.- haeddin Efendi ismine' biridir. Küçüklüğünde ai lesiyle Ermeneğe göç e- den, Kıbrısta posta v.
telgraf memurluğunda
bulunan, runan derbcdeı ve mütemadiyen karı bo- şay p alır :ir adam olup
Ahmed Rasim’in evlât
lıkken aldığı annesi Nev ber Hanımı da sahile
tercümeye hâmile hu-
ünduğu sırada boşayıp
attığından, istanbulun te kir bir semtinde dünya
ya gelen muharriri bu
Nevber Hanım bin zah metle ve çocuğuna hem analık, hem babalık ede- telt büyütmüş, mahalle mektebinde okuttuktan sonra da Darüşşafakaya vermiştir. Bu mektebi pek çalış kan bir talebe olarak bitiren Ahmed Rasim, Posta ve Telgraf idaresine girmiş, bir müddet sonra d < ev lenmiş, fakat annesini daima (Valde Merhum) üive anmasına mukabil hiç zikretmediği babasından m i zaç itibariyle bazı cihetler tevarüs ettiği için, mi zacına memurluk hayatı ağır gelerek daha mek tep sıralarında intisap ettiği yazı hayatına kendin tamamen vakfetmiş, (Sabah) gazetesi başta gelmeli üzere pek çok gazete ve mecmuaya yazmış, II. Ab- dülhamid tarafndan 10 Temmuz inkılâbından be
müddet önce Maarif Nezaretinde tayin edıldiğ'
(Teftiş ve Muayene) heyeti âzatığı kendisine bir
memur hüviyeti vermediği gibi 1327 de, pek yorul muş ve çökmüş olduğu için Cumhuriyet rejiminin
kadirşinaslık ve saygı göstererek de Büyük
Millet Meclisine alışı ve yeni seçimde Me
busluğun tecdidi de kendisine hiç bir siyasi
hüviyet vermemiştir. Ahmed Rasim, sadece
bir Türk muharriri ve devrindeki muharrirlerin her nevide kalem oynatmakla beraber gündelik po'iti- kava hiç girmemiş bir muharriridir, ilk yazılarını Ahmed M dhat Efendinin (Tercümanı Hakikat) ga zetesiyle yazmağa başlayıp son yazılarını da (tüııı huri.vet) de neşretmiş, bu yazılar n mühim bir kısım cild halinde toplandığı gibi brzıları ve bu meyanda tedrisi mahiyettekiler de doğrudan doğruya kitap halinde çıkmıştır. J932 Eylülünde ve geçirdiği rin dime ömürden dolayı pek düşkün b*r halde Heybe i- adada ölmüş ve orada gömülmüştür.
-TT- ¿To
Ahmed Resim Bey şiirden hikâye, roman, ma- kale, fıkra, hâtırat ve tarihî etüde kadar her nevide,
kalem oynatmıştır. Unutulmak tehlikesine en az
avınız yazıları da m'zahî bir çeşni içinde îstrnbu-
lun küçük ve orta sm’flarının hayatlarını tasviı
eden musahabe ve hikâyeleridir. Tercümeni Haki
katte çıkan ilk yazıları ise fıansızc'dan yaptığı ve küçük cütler halinde çıkmış, fenni mevzulara ait
küçük kitap*arıdır. Bunlardan sonra, daha ziyad :
orta derecede bazı Fransız hikayecilerinden bir kn
eser tercüme etmiş, alfabeden matematiğe kadar
her Uonuda da mektep kitabı yazmıst’j-. Çalıştığı gazeteler tarafından muhtelif devirlerde bazı sey ı-
hatlere gönderildiğinden, bunları hikâye eden bir
Efendininki gibi sade ve tekellüfsüz, fakat onun kinden de çoti daha temiz ve pürüzsüz olup Ede biyatı Cedide sanatkârlarının veya Fransız edıble- rinin hiç birinden dil ve eda bakım ndan müteessir olmamıştır. Tamamen orta tabakadan, fakat mu vazi kütlelerin dit ve hayatlarını aksettirmeğe me raklı bir İstanbul Efendisi şeklinde yazmış, Edem- yatı Cedide mensuplarını da frenk mukallidi bulup kendileriyle eğlenenler arasına katılmış, ikinci Meş rutiyetten sonra edebî hüviyetini veya hikâyeciliği bıraktığ ndan edebiyat münakaşalarına artık tama men bigâne kalmıştır. Bunları söyledikten sonra, kendisinin şöhretini sag ayan eserler inden bahsede lim. Bunlardan bahsederken rind mizaç ve haya tının Ahmed Rasimi şairliğe şevketmiş olduğunu ur kaydetmek icap eder. Manzumelerini (Asâıı Hayalı adı altında toplamış bulunduğu söylenmekte ise «e bu eser intişar etmiş değildir ve unutulmamış oıaıı şiirleri hâlâ okunmakta olup bir kısmını bizzat bes telemiş bulunduğu şarkılardır. Manzume erinde es ki edebiyatın şekil ve edâsma sadıktır, şairlik de ğeri de mühim sayılamaz.
(Meyli Dit), (Nâgâm), (Kitabei Gam), (Ha mamcı Ülfet) gibi roman ve büyük hikâyelerindi de
mühim şeyler olduklaıı iddia edilememekle beraber, nevi ve edâları ile Hüseyin Rahmi nin romanlarım sık sık hatırlatan ve iç erinde bazan romantik aşır lar tasvir edilen bu hikâyeler, zamanla birer huy u vesikası mahiyeti almamış değillerdir. Hele (Eşkâl!
Zamm), (Ciddi) .Mizah), (Gecelerim), (I-'ub.şu Aîıkı (Gülüp Ağladıklarım), (Falaka) ve bilhassa dön ciltten mürekkep (İstanbul Mektupları), Ahmed Ra- sim Beyin şöhretini bi hassa temin etmi.ş eserleı olup içlerinde hakikaten canlı ve kudretli tasvirler ve yer yer muharririn kendi hayatına ait safhalar mevcuttur ve muharririn pek rahat ve tekellüfsüz konuşmakla beraber hiç birinde lâubaliliğe ve adi liğe düşmevişi de lehinde kaydı gerekli bir noktadır Eserlerinden bir kısmı da matbuat ve edebiyat tarihine ve doğrudan doğruya tarihe ait olup bun iarın (Makalât ve Musahabat) ve (Menakıb: Islâm) adını taşıyan ilkleri Sultan Abdülhamid'iıı son za
manlarında çıkıp muharriri Ülâ Sanisi rütbesiyle
maarif hizmetine sevketmekle beraber, Ahmed Ra
simin tarihçi hüviyeti kendini daha ziyade İkinci
Meşrutiyeti müteakip gösterebilmiştir. (Şair, Mu
harrir, Edib), (Matbuat Tarihine Medhai) ve (İlk Büyük Muharrirlerden Şinasi) İsimli eserler yazı
hayatımızın dününe ait bir çok hâtıraları ihtiva
edip bunlardan önce çıkan dört cilt ik (Resimli ve
Harltalı Osmanh Tarihi) de büyük bir itina ile ya
zılmış ve yeni vesikalar taranıp vücuda getirilmiş bir çalışma teşkil etmez ve hele ilk kısımlar altık tamamen eskimiş malûmatı muhtevidir. Buna rağ men, Sultan Aziz'in son zamanlarına kadarki va- kayii toplu bir halde verişi bakımından, alé husus intişarı sıralarında, büyük bir alâka dâvet etmemiş
değildir. Bunlar haricinde (Tarih ve Muharrir),
Sultan Hamidle Sadrazamları Sait ve Kâmil Pa
şaların münasebetlerini tahlil eden (İki Hâtırat,
Üç Şahsiyet) ve yakın tarihin bir nevi hülâsa ve
tahlili olan (istibdattan Hâkimiyeti Millîyeye)
isimli eserleri de tarih sahasındaki yad larındandır, ve Ahmed Rasim Beye ciddî ve mühim bir müverrih pâyesini elbette sağlamamakla beraber tarihçileri
miz arasında bir yeri bulunmasını yine temin
ederler.
Rasim’in bir hususiyeti Arap ve Fars kelimele rine zamanı iç'n hiç düşkün olmamasına mukabil Türkçenin ve İstanbul halk lehçesinin bütün ke ime ve ifade hususiyetlerine olan derin vukufu ve rağ betidir. Bu itibarla, ömrünün son senelerini tahsis ed'p k harfine kadar bitirdiği söylenen lisan lûga- t'n n yarıda kalması teessüfe, hakikaten oraya kadarı ikmal edilmiş halde ise büDun neşri temen niye lâyıktır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi