24 NİSAN 1983
Devekuşuna m ektuplar
Haldun
Taner
US.
YUTTU RM ACILIĞA KARŞI
K
EMAL Tahir öleli on yıl geçmiş. Ne çabuk da geç miş. Şimdi artık o da çok sevdiği tarihin dağarına katılalı beri hakkında ileri geri çok fikirler ileri sürülü yor. Daha da sürülecek. Sıradan olmayan her kişilik sahibi yazar ve düşünür gibi elbet onun da dostlan, düşmanları ola cak. Yakından tanıdım Kemal Tahir’i. Yıllar yılı haftanın en azından bir gecesini onun sofrasında geçirdim, iyi kötü günlerimde ağabeyce dostluğunu gördüm. Sofra sohbetlerin de bilmediğim şeyler öğrendim. Bildiklerime yeni ve taptaze bakışlar edindim. Onun fikirlerini bazen tam bilimsel bulmadığımı, tartışmaya muhtaç bulduğumu yüzüne karşı ve bazı yazılanımda da söylememe karşın onu yaşamakta olan en özgün, en canlı ve candan Türk romancısı saydım.C
OGU kimse onu paradoks meraklısı sanmak istemiştir. Oysa o her gerçeği hazır lokma olarak kabul etme- » yip deşeleyen, didikleyen, Frenklerin “ esprit de cont radiction” dedikleri itirazcı bir yaratılışa ve kafa yapısına sahipti. Olaylara hep alışılagelmiş gözlüklerle bakmaya alışmış bir toplumda Kemal Tahir, bu bayat ve yorgun bakışların rahatlığına yatmıştan elbet yadırgatacaktı. Haklı olsun, olmasın tartıştığı her soruna taze bir bakış açısı ve o zamana kadar akla gelmemiş alternatifler boyutu getirdiği sanınm inkâr olunamazdı. Ben, en çok, bizde örneği az olan bu dinamik ve mücadeleci yanını severdim.Herkesin nabzına göre şerbet hazırlayan nice yazarlann topladığı sempati yanında bu tutumda bir karşıkoyuşun hele bizim ortamımızda pek de dost kazandırıcı olmadığını tahmin edersiniz. Hayatında da çok düşmanı oldu. Şimdi bunlar daha da çoğaldı. On üç yıl solculuktan hapis yatmış olmasına karşın, zaman geldi sol onu aforoz etti. Sağ ise zaten baştan etmişti. Kaba sofu politik gruplardan güç almaya, sırt dayamaya oldum bittim tenezzül etmediğinden bu iki ortada kalış onu hiç ırgalamıyordu. Ibsen’ln “ Bir Halk Düşmanı” nda- ki Dr. Stocmann gibi “ En güçlü insan tek kalan insandır” övüntüsünde olduğunu tahmin ederim.Bazı ham dostların kendini abartılı övüş romantizmine, emin olun, bazı demagog ama zeki düşmanların zehirli eleşti rilerinden daha çok kahrolurdu. Çünkü İkincilerle kendi mizacı arasında hücumcu bir ortaklık bulurdu, bir. Bir de ortada zekâ dalga uzunluğu bulunduğundan iyi kötü ipe sapa gelir bir tartışma mümkün olabilirdi, iki.
D
ESC AR TES’in her sağduyulu insana salık verdiği şüpheciliği ve onun gerçeği ince eleyip sık dokuma dan hemen kabullenmeme alışkanlığını yeremeyenler onun antitez olarak ileri sürdüklerine sarılıp oradan cerhet- meye çalışırlardı. Ve kabul etmeli ki açıklar yakalayabilirlerdi. Ama dedim ya ben daha çok onun iddialarını değil, tutumunu severdim. Öldüğünün ertesi gün Taksim’deki bir lokalde beni arayıp sıcağı sıcağına ve irticalen duyguianmı öğrenmek isteyen T R T ’cilere Lessing’in şu sözünü hatırlatmıştım. “ Lesslng ‘Tanrı bir eliyle bana gerçeği, öbür eliyle de gerçeğe giden yolu uzatıp bir tercih yapmamı istese ben İkinciyi seçer dim’ der. İşte benim tanıdığım Kemal Tahir de böyle bir tercih yapardı. Ben de zaten onu en çok bundan dolayı severdim” demiştim.R
OMANCILIĞIMIZA tarihî gelişimimizi tanıma sorumluluğunu ve her romanını geçtiği dönemin tarihi, sosyal, İktisadî ortamı üzerine oturtma zorunluluğunu o ge tirdi denebilir. Osmanlı imparatorluğu’nun hangi çekirdekten fışkırdığını anlatan “ Devlet Ana” bir bakıma ondan önce ve sonra yazdığı tüm romanlannın da anası, simgesi ve örneği sayılabilir. Kemal Tahir romanlan, hikayeleri ile olduğu kadar sohbetleri, fikirleri ile Türk aydınlannı olumlu ya da olumsuz ilgilendirmeye devam ediyor.Şu demektir ki hâlâ yaşıyor.
Taha Toros Arşivi