• Sonuç bulunamadı

XVI-XVII. YÜZYIL EDEBÎ METİNLERİNDE RASTLANAN OSMANLI DEVLET YAPISI VE TOPLUM DÜZENİNE AİT BAZI GÖRÜŞ VE BİLGİLER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "XVI-XVII. YÜZYIL EDEBÎ METİNLERİNDE RASTLANAN OSMANLI DEVLET YAPISI VE TOPLUM DÜZENİNE AİT BAZI GÖRÜŞ VE BİLGİLER"

Copied!
30
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Konferanslar:

XVI-XVII. YÜZYIL EDEBi METINLERINDE

RASTLANAN OSMANLI DEVLET YAPISI

VE TOPLUM DÜZENINE AIT BAZI

GÖRÜ~~

VE BILGILER

Prof. Dr. YA~AR YÜCEL

Klâsik Osmanl~~ siyasal ve sosyo-ekonomik yap~s~ na bak~ld~~~ nda, göze çarpan ilk özellik, teorik olarak yap~ya vücut veren bu sistemde yer alan bütün kurumlar~ n pâdi~âh~ n mutlak otoritesini gerçekle~tirme amac~ na dönük i~leyi~leridir. Merkezdeki en büyü~ünden en uzak köyündekine kadar ülkenin bütün yöneticileri hükümdâr~n kullanyd~. Yine ülkedeki üretime elveri~li bütün topraklar miri yâni mülkiyet hakk~~ devlete ait bulunuyordu. Yönetici kadrolar~n d~~~ nda bulunan, re'âyâ ad~yla ifade edilen Osmanl~~ toplumunun bütün zümrelerinin ya~ant~s~na ~eriat ve belki ondan daha çok Osmanl~~ Pâdi~âh~ n~n tedvin etti~i örfi kanunlar ~ekil veriyordu. Bu öyle bir etkiydi ki, ki~inin giyim tarz~ ndan mesle~indeki üretim biçimine kadar her alanda kendini göstermekteydi.

Toplum içindeki zümreler aras~nda ve mekândaki yer de~i~tirmeler bile bir ölçüde s~ n~rl~~ tutulmu~tu. Bilindi~i üzere Osmanl~~ toplumunda ba~l~ca iki tabaka vard~. Birincisi, hükümdâr~ n otoritesini temsil eden yönetici tabaka ki, bunlara askeriler denmekteydi. Her kademedeki yönetici ve askerler ile ilmiyye mensuplar~, devlet dairelerinde çal~~an kâtipler bu tabakay~~ olu~turmakta idiler.

Toplumun re'âyâ diye adland~r~lan bölümü ise üretim yapan bütün tebaay~~ kaps~yordu. Yönetenler ile yönetilenleri biribirinden ay~ran en önemli özellik, birinciler vergi vermez ve fiili üretimde bulunmazlarken, ikincilerin vergi yükümlüsü üreticiler olmalar~d~r. Bu ay~r~m Osmanl~~ impartorlu~unun her döneminde geçerli olmu~~ ve biribirine geçi~ler, daima devletin dayand~~~~ anlay~~la, pâdi~âh~ n otoritesiyle sm~rland~r~lm~~ t~r.

Ancak, bu durum Osmanl~~ toplumunun tarihi geli~imi boyunca incelendi~inde teoride bir de~i~iklik olmad~~~~ halde, Osmanl~~ kurumlar~n~n siyasal ve sosyal muhtevâs~ nda zaman ve mekâna göre yeni gibi görünen özelliklerin ortaya ç~kt~~~~ göze çarpmaktad~ r.

(2)

Kökleri bir yandan eski Türk töresinden bir yandan islami" kurallardan beslenen Osmanl~~ idari hukukunun pratikte tam anlam~yla ulgulanmad~~~~ yap~lan ara~t~rmalardan ortaya ç~kmaktad~r.

I~te, Türk toplumunun yaratt~~~~ kendine özgü bir devlet düzeni sayesinde Osmanl~~ Imparatorlu~u XVII. yüzy~l~n ba~lar~nda Yak~n-Do~u ve Balkanlar~ n sahibi durumuna gelmi~tir. Bu geli~me; toprak mülkiyeti, iktisadi-mali hayat, ki~ilerin devlet ile kendi aralar~ndaki hukuki ili~kilerini ayr~nt~l~~ biçimde düzenlemi~, yukar~da sözü edilen kanunlar~n ba~lang~çta iyi i~lemesinin bir sonucudur.

Ancak, Osmanl~~ Imparatorlu~unun XVI. yüzy~l~n ba~lar~ndan itibaren yönetim aç~s~ndan sosyal ve ekonomik durum bak~m~ndan yeni ~artlarla kar~~~ kar~~ya geldi~i gözlenmektedir. Gerek ça~da~~ ar~iv, gerekse kitapl~k bilgileri bu devrenin ba~lang~c~n~~ Kanûni devrine kadar indirmekte, III. Murad'~n saltanat~nda kesin ~ekilde belirlendi~i hususunda birle~mektedirler. Gerçekten de, III. Murad ve o~lu III. Mehmed devirlerindeki sosyo-ekonomik de~i~meler gözlendi~inde, böyle bir tarih ya~ant~s~mn önceki yüzy~l~n devlet düzenini sars~p Osmanl~~ Imparatorlu~u-na en az, XVII. yüzy~l~n ikinci yar~s~ndan ba~layarak yeni bir sosyal ve siyasal düzen içine atm~~~ oldu~u anla~~lmaktad~r. Her ne kadar imparatorluk III. Murad devrinde en geni~~ s~n~rlar~na eri~mi~se de bu dönemin Türk ve Bat~l~~ tarih ara~t~r~c~lar~, imparatorlukta ba~layan çalkant~ya dikkati çekmekte ve yak~n bir gelecekte siyasi kurulu~ta ba~l~yacak çöküntüden söz etmektedirler. I~te sözü edilen yüzy~lda, devlet ve toplum düzenini çökü~e götüren de~i~iklikleri, bir yandan Osmanl~~ iç bünyesinde görülen nüfus artmas~, mali bunal~m, merkez ve ta~ra örgü tlerindeki bo~luklar ve Celan fetreti gibi çok önemli olaylar haz~rlarken di~er yandan da, o dönemin dünya konjonktüründeki ~artlar bu tarihlere do~ru Osmanl~~ aleyhine büyük geli~meler göstermekteydi. Sözünü etti~imiz yüzy~l~ n ikinci yar~s~nda ba~layarak meydana ç~kan bu kesin ve genel de~i~ikliklerin Osmanl~~ devlet mekanizmas~n~~ da olumsuz yönde etkilemesi kaç~n~lmazd~.

Bu ara~t~rmada amaç imparatorlukta ba~~ gösteren bunal~mlar~n edebi eserlere nas~l yans~d~~~n~, bir ba~ka deyi~le de tarihçinin edebi eserlerden (~iir türü) kaynak olarak yararlanmas~~ gerçe~ini ortaya koymaktad~r.

Tarihçinin edebi eserlerden, edebiyatç~= da tarihten yararlanmas~~ gerekti~i gerçe~i, ne ilk olarak tarafim~zdan dü~ünülmü~, ne de ilk olarak taraf~m~zdan ileri sürülmektedir. Bu öteden beri herkesçe kabul edilen, temelde tart~~~lmas~na bile ihtiyaç duyulmam~~~ bir gerçektir. Ama

(3)

XVI-XVII. YÜZYIL'DA EDEBi METINLER 899

tarihçinin, bütün iyi niyetli tutum ve çabalara ra~men edebi eserlerden gerekti~i biçimde yararlanamad~~~~ da abart~lm~~~ bir yarg~~ say~lmasa gerektir. Bunun belli ba~l~~ sebebleri aras~ nda:

Edebiyat~ n ve tarihin iki ayr~~ uzmanl~k alan~~ olmas~,

Her iki alan~ n uzmanlar~ n~ n gerekti~inde, kaynaklara, di~er uzmanl~k alan~nda çal~~anlar~ n yard~m~na muhtaç olmadan e~ilebilecek biçimde yeti~meleri,

Do~al olarak bu iki alan~ n her birinde çal~~an uzmanlar~n öncelikle kendi alanlar~ n~~ ilgilendiren konulara öncelik vermek zorunda bulunmalar~, ç. Bizim ö~rencilik y~llar~m~zdaki bir uygulaman~ n, yani; edebiyat bölümü ihtisas ö~rencileri için tarih'in, tarih ö~rencileri için de edebiyat'~n, 4 sömestr (2 y~l), okunmas~~ zorunlu dersler aras~ nda yer verilmesinin yayg~ nla~mamas~ mn ve dolay~s~yla uzmanlar d~~~nda kalan, geni~~ bir tarihçi ve edebiyatç~~ kitlesi için tarih ve edebiyat~ n birbirinden iyice uzakla~maya ba~lamas~,

Di~er bir ifadeyle ve özetle tarihçi-edebiyatç~, i~birli~inin ihtiyaç duyulan ölçüde gerçekle~memesi ve buna pek de lüzum görülmemesi,

Divan edebiyat~ m~z~n kendi ~iir anlay~~~~ gere~i, tarihçi için önem ta~~yan malzemeye fazlaca yer vermemesi ve tarihçinin edebi eserlerden genellikle ayr~ nt~lara ili~kin bilgiler ç~karmak durumunda bulunmas~, gibi muhtelif hususlar dü~ünülebilecektir.

Herhangi bir yanl~~~ anlamaya ve polemi~e yol açmamak için hemen belirtmemiz gerekir ki amac~ m~z, bu konularda yap~lm~~~ ve yap~lmakta olan ve sayg~~ ile an~lmas~~ gereken çal~~malar~~ hafife almak de~il, aksine, bu tarz çal~~malar~ n daha da artmas~na ili~kin dileklerimizi dile getirmektir.

~üphesiz tarihçi için tarihi eserlerin ana kaynak oldu~u tart~~~lamaz. Mesela Kad~~ Burhaneddin'in divân~na dayan~larak Kad~~ Burhaneddin devletinin tarihi ve Kad~~ Burhaneddin'in hayat~~ yaz~lamaz. Ama, bu ~air hükümdar~ n (H. 745 - 800 / M. 1345 - 1398):

(I) Ezelde Hak ne yazm~~~ ise bolur Göz neni ki görecek ise görür Iki alemde Hak'a s~~~ nm~~~z Tohtam~~~ ne ola ya Ahsah Temur 2

1 Bu tuyu~un birinci m~srac~ nda vezin bozuktur. ~ayet m~sra (Hak ne yazm~~~ ise ezelde bolur) ~ekline konulursa vezin düzelmektedir.

(4)

Allah ta. ezelde (aln~m~za) ne yazm~~sa, (ne takdir etmi~~ ise), o olur. (gerçekle~ecek olan odur),

Göz, neyi görmesi takdir edilmi~~ ise onun görür.

Biz her iki alemde (dünyâda da, âhiretde de) Allah'a s~~mm~~~z:

Toktam~~~ ya da Aksak Timur bizim için ne ola ki, kim ola ki?" diyen tuyu~u veya ba~ka tuyu~larmdan ald~~~m~z:

Himmetümüz iki alemde gezer N'ol~sar Amasiye ya Nikisâr 3

(Bizim himmetimiz her iki alemde gezer Amasya ya da Niksar nedir ki?)

Er oldur Hak yoluna ba~~ oynaya, Dö~ekde ölen yi~it murdâr bolur 4.

(Er, yi~it Hak yolun can~n~~ fedâ etmekten çekinmeyen ki~idir; Ya-ta~~nda ölen yi~it murdar orur).

M~sralar~~ Kad~~ Burhaneddin'in dü~üncelerini, emellerini, karakterini de~erlendirirken tarihçinin kanaat~n~~ güçlendiren konuya ~~~k tutan birer belge olarak elbette gözden ~rak tutulamayacakt~r.

Daha önce de de~inildi~i gibi, divan edebiyat~m~zda tarihçinin i~ine yarayan malzeme fazla de~ildir ve tarihçilerimiz zaten bunlardan büyük ölçüde yararlanm~~t~r. Ancak bu durum, yararlanacak malzeme kalmad~~ anlam~na gelemeyece~i gibi bilinen malzeme de, ara~t~rmalar derinle~ip yönlendikçe de~i~ik yönlerden de~erlendirilebilecek, tarihçinin ihtiyac~na ve bak~~~ aç~s~na göre önem kazanabilecektir. Elbette, bize fazla bir ~eyler söylemeyen divan ~iirimizin ça~~n~n insan~na neler söyledi~i daha iyi ö~renilebilinir, anla~~labilirse o suskun, o dereden tepeden bahseder görünen ~iirlerin ~u ya da bu ölçüde kimi olaylara ~~~k tutaca~~~ da

3 Age., S. 588. 4 Age., S. 598.

(5)

XVI-XVII. YOZYIL'DA EDEBI METINLER 90 1

muhakkakt~ r. Somut bir örnekle arz~~ gerekirse XVI. yy'~ n ünlü ~airi Bald'nin divân~nda yer alan ancak Baki'nin olmad~~~~ da saptanm~~~ bulunan bir gazelin baz~~ beyitlerine göz atmakta yarar vard~r:

Cihânun ni'metinden kendi âb ü dânemiz ye~dür Ilün ka~anesinden g~:~~e-i virânemiz ye~dür G~ na sadr~ nda ~ol ma~rür na-asüde serverden Fenâ bezminde hab-alüd olan mestânemiz ye~dür Hürn-y~~ evc-i izzet gibi gayretsizden ey Baki*

Muhabbet ~em'ine ~eh-per yakan pervânemiz ye~dür 5 . Bunlardan:

"Ganilik, zenginlik, bolluk makam~n~ n, yerinin en üst kö~esinde oturan ve gailesiz, rahat olmayan uludan, yokluk meclisindeki uykulu sarho~umuz daha iyidir, üstündür.

Ey Baki! Izzet (yücelik, kuvvet, kudret) ~ahikas~ n~ n (doru~unun) Hümâ ku~u gibi bir gayretsizden, muhabbet mumuna kanad~ n~~ yakan pervânemiz daha iyidir, daha üstündür".

Diyen ve ilk bak~~ta pek çok benzeri gazelde oldu~u gibi ~airin tasavvuf ilkelerine uygun biçimde, dünya nimetlerinden, zevklerinden el etek çekmeyi, ilahi a~k ile yanmay~, o a~k ile mest olmay~; mevki, zenginlik, dünya mutlulu~u gibi herkesin pe~inde ko~tu~u çekici nimetlere üstün tuttu~unu belirten deyi~ler olarak kabul edilmesi do~al olan beyitler, K~nal~-zade Hasan Çelebi'nin tezkeresindeki (Cilt. 1, s. 208) 6 tan~ kl~~~ ndan anla~~l-d~~~na göre devrin padi~ah~~ III. Murad'a Baki'nin dü~manlar~~ taraf~ndan ~öylece arz edilmi~tir:

Mestâneden (sarho~tan) maksat baban~z Sultan Selim'dir (yani II. Selim, sarho~lu~uyla tan~nan Sar~~ Selim'dir) Baki. senin için gayretsiz diyor ve baban~~ senden üstün tuttu~unu aç~ kl~yor.

Bilindi~i gibi, günümüzün insan~n~n akl~na gelmeyecek bu aç~klamalar Sultan II. Murâd taraf~ndan ma'kul bulunmu~~ Baki derhal görevinden azledilmi~, dostlar~n~n araya girmelerine, ~iirin Baki taraf~ndan yaz~lmad~~~-

5 Divân-1 13ffici. Istanbul, 1276. s. 110-111.

6 K~ nal~-zade Hasan Çelebi, Tezkiretü'~-~uarâ. Ele~tirmeli bask~ ya haz~rlayan Dr.

(6)

n~~ kan~ tlamalar~ na ve eski mecmualarda bu ~iirin Nami adl~~ bir ba~ka ~airin ad~ yla kay~ tl~~ bulundu~unu göstermelerine ra~men, Baki, ölümden kurtulmu~~ ise de, tekrar eski görevine iade olunmam~~ t~ r.

Durum böyle olunca Baki'nin 7 (gerçekten Baki'ye ait) olan ~u gazete de~i~ik aç~ lardan bak~labilece~i derhal akla gelmektedir.

Zahm-~~ dilden kan akar bu çe~m-i giryân bi-haber; Garka virdi alemi bir katre ummân bi-haber. Yâr bi-perva Celâli gibi hat kald~ rd~~ ba~; Memlekette fitne peydâ oldu sultan bi-haber Muttas~ l atar dile peyveste müjgân oklar~ n, Câna geçdi zahm-~~ tir-i gamze cânân bi-haber Mest olub uyurken öpmü~~ cânân~~ rakib; Ehremenler Hatemi alm~~~ Süleyman bi-haber ~ tlerünle her gice gavgada Baki çâkerin Hab-~~ gafietde yatur a~yar-~~ nâ-dân bi haber 8 Gazelde ~öyle denilmektedir:

~ . Gönlün yaras~ ndan kan ak~ yor, fakat bu göz (kendisinden gözya~~~ olarak akan bu kandan) habersiz. Bir damla bütün dünyay~~ suya bo~du, fakat deniz (ancak kendisinin yapabilece~i ya da kendisinin bile yapamayaca~~~ bu i~i bir damlan~ n yapt~~~ndan) habersiz.

Sevgili pervas~z, oysaki hat (sevgilinin yüzündeki ayva tüyleri) Celali e~k~yas~~ gibi ba~~ kald~ rd~, Memlekette fitne (isyân, karga~al~k) ç~kt~, fakat Sultan bundan habersiz.

Hiç durmadan ard arda kirpik oklar~ n~~ gönle atar; Gamzenin Ulan= yaras~~ tâ cana dek geçti, i~ledi, fakat sevgili bundan habersiz

Sarho~~ olup kendinden geçmi~~ bir halde uyurken, rakib sevgilinin duda~~m öpmü~; Cinler yüzü~ü ele geçirmi~, fakat Süleyman bundan habersiz.

Sadettin Nüzhet Ergun, Baki, Hayat~~ ve ~iirler I, Divan. Istanbul 1935, S. 340-341.

(7)

XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEB~~ METINLER 903

5. Baki kulun her gece senin köpeklerinle didi~ip durmadad~r; Nâdân a~yar (rakib) ise gaflet uykusuna dalm~~~ uyumada ve bu olup bitenden habersiz.

Gazelin ikinci beytinde, sevgilinin yüzünde biten ayva tüylerinin ki, divan ~irinde "fitne" olarak nitelendi~i bilinir, Celali e~k~yas~ na te~bih edildi~i ve böylece XVI. yy'da devlet için büyük bir tehlike olarak ortaya ç~ kan Celâli isyanlar~ na telmil~ te bulunuldu~u belirgindir. Beyitte mü~evve~, leff ü ne~r sanat~~ yap~lm~~t~r. Birinci beyitteki "Yar" ile "Celali" ve hatt'a kar~~l~k ikinci beyitte sultan ve fitne zikredilmi~tir. ~air bir yandan memleket ile ifade etti~i sevgilinin yüzünde fitnenin yani hatt~n ortaya ç~kt~~~ n~~ belirtirken, hatt fitne-celali-sultan-sevgili kelimeleri aras~ ndaki ili~kiye dayanarak gerçekten ülkede Celalrnin ortaya ç~kt~~~n~~ yani fitnenin belirdi~ini, ama sevgilinin kar~~l~~~~ olan Sultân'~n yani padi~ah~n da (sevgilinin pervas~zl~~~ na mukabil) habersiz gibi davrand~~~ n~~ belirtmi~~ olmaktad~ r.

Dördüncü beyitte ise Hz. Süleymân'~ n kar~s~ na telim etti~i hâteminin - ki Süleyman bu yüzük sayesinde buyru~u alt~ ndakilere, cinlere de hükmedebilmektedir- Sahr (ya da Sâhir) adl~~ bir dev taraf~ndan-Süleyman Peygamberin k~l~~~na girilerek yani onun yerine geçilerek, Süleyman Peygamberin haberi yokken kar~s~~ Cerade'den al~nmas~~ Hz. Süleyrnan'~ n tahttan uzakla~~p kudret ve hakimiyetini yitirmesi olay~ na telmih vard~ r.

Öte yandan divan ~iirinde sevgilinin duda~~~ hâtemdir. Sevgili, Sultan yani süleymân'd~r, rakib ise Ehrimen'dir. Yani gerek te~bihler, gerek telmih, gerekse ifade bak~ m~ ndan gazelde dikkati çekecek hiç bir ~ey mevcut de~ildir. Fakat 2. beyitteki fitne-Celali ili~kisi vesilesiyle gerçe~e de~inildi~i göz önüne al~n~ nca BakPnin bu beyitte ve hatta bütün ~iirde Kanunryi habersiz oldu~u ya da onun önem vermedi~i baz~~ konularda uyarmaya çal~~t~~~~ ihtimali de derhal hat~ ra gelmektedir.

Baki'nin bu tarz gazellerinin d~~~nda do~rudan do~ruya somut tarihi olaylara de~inen ve a~a~~ya dört beyti al~nan gazelininkine benzer ~iirleri yok denecek kadar azd~r 9.

Reh-i mey-haneyi kat` itdi ti~-i kahr~~ Sultânun Su gibi aras~ n kesdi Stanbul u Kalata'nun Miyan-~~ âb ü ate~~ oldu cây-i ke~ti-i sahbâ Yitürdi rüzgar ayin-i ay~~n bezm-i rindânun

(8)

Yakan âb üzre ate~~ sanmanuz ke~ti-i sahbay~~ ~uca-i tig-i kahr~ ndan tutu~du ~ah Süleymân'un Hilal-asa füriizan oldu bahr-~~ nilgün üzre

~afaktan dem urur .b-1 ~arab-ali~du derya.= ". Baki diyor ki:

"Padi~ah'~ n kahr k~l~c~, meyhânenin yolunu kesti, "O k~l~ç ~stanbul ile (meyhanelerin çok oldu~u) Galata'n~ n aras~n~~ su gibi kesti

~arap gemisinin yeri su ile ate~in aras~~ oldu, Rüzgâr (zaman) rindlerin meclisinin ya~ama ve e~lence âyinini mahv etti.

Suyun üzerinde ~arap gemisin ate~in yakt~~~n~~ sanmay~ mz.

O gemi Sultan Süleymân'~n k~lc~n~ n ~ua~ndan, yal~ m~ ndan tutu~mu~tur.

Sadece bu beyitlerden dahi Sultan Süleymân'~n içki yasa~~~ koydu~unu, meyhaneleri kapatt~'~~n~, emre uymayarak ~arap getiren gemileri denizin üzerinde yüküyle birlikte yakt~rd~~~ n~~ anlamak kâbildir.

Baki H. ~ oo8/M. 1600'de ölmü~tür. Kendisinden 18 y~l kadar önce 1582'de ölen ve

Meded meded bu cilia= y~k~ld~~ bir yan~~ Ecel celalileri ald~~ Mustafa Hani

diyerek Celali e~k~yas~na da ~iirinde yer veren Ta~l~cal~~ Yahya Bey'in eserlerinde tarihi olaylar daha fazla yer al~r.

Yahyâ Bey, vas~ta beyti:

Hem hasib u hem nesib u hem sa'id u hem ~ehid Hem veli hem gazi hem dervi~~ hem ~ah-1 ferid

(9)

XVI-XVII. YeZYIL'DA EDEB~~ METINLER 905

olan 5 bendlik terci-i bendinin Sultan I. Murâd (Hüdavendigar)'~n ~ehadetini anlatt~~~~ 2. bendinde I ' aynen:

01 mahalde el öperken M ile itdi ~ehid Kaf~ rün elçisi ad~na gelüb bir ehl-i nâr

Ya'ni 'Bir cehennemlik, ki~i, kafir; dü~man~n elçisi s~fat~yla gelip, o yerde (Kosova ovas~ nda) el öperken, hile ile kendisini ~ehld etti" diyerek genellikle eski Türk kaynaklar~nca benimsenen ve Ahmedrnin Tevarlh-i Al-i Osman'~nda oldu~u gibi:

Kana bula~ubeni tâ pâ vü ser Bir geber yatur imi~~ anda meger Gevdeler içinde olm~~dur nihân Lik Gazi Han'~~ görürdi ayân Çün kaza irdi yaturken turd~~ ol S~çrayub hançerle ~ah' urd~~ ol 01 arada demde Sultan-1 sa'i'd Can~~ Hakk'a virüben old~~ ~ehld 12

Yani (Me~er orda tepeden t~rna~a kana bula~m~~~ bir Allahs~z yatarm~~. Cesetler aras~na gizlenmi~ti, fakat Gazi Padi~ah~~ apaç~k görebiliyordu. Vaktaki kaza eri~ti, o yatt~~~~ yerden kalkt~, s~çray~p hançerle padi~ah~~ vurdu. O yerde o anda o mübârek (âhiretini haz~rlam~~) Sultan can~n~~ Allah'a teslim edip ~ehit oldu) ~eklinde anlat~lan rivâyetin d~~~nda bir ölçüde Rum tarihçisi Dukas'~n anlatt~klar~na yakla~an ve Milo~~ Kobiloviç'i bir sava~~ alan~~ kahraman~~ olmaktan ç~karan de~i~ik bir görü~~ getirmi~~ olmaktad~ r.

XVII. yüzy~l, Osmanl~~ Imparatorlu~'unda olaylar~ n de~i~ik boyutlar kazand~~~, sosyal çalkant~lar~ n artt~~~, yükselme devrinin sona ermesinin yaratt~~~~ mes'elelerin iyice boyutland~~~, ancak baz~~ kesimlerde apaç~k görülen duraksaman~n Türk Edebiyat~ n~~ etkilemedi~i, aksine edebiyatta

11 Yahyâ Bey, Divân. Tenkidli bas~m Haz. Dr. Mehmed Çavu~o~lu. ~stanbul 1977, S. 143.

12 Kr

~. Die Altosmanischen Anoniymen Chroniken, Tevarih-i Al-i Osman. In Text und übersetzung Herausgegeben von Dr. Friedrich Giese Ordentl. Honorarprofessor an der Universitat Breslau. Tcil I Text und Variantenverzeichnis. Breslau 1922, S. 27.

(10)

yeni büyük ~airlerin ortaya ç~ kmas~ n~ n devam etti~i ilginç bir as~rd~r. Bu durum, bu olaylar~ n edebiyat~ m~za daha fazla yans~ mas~na ve tarihçiyi ilgilendiren daha geni~~ bir malzemenin ~iire girmesine de yol açm~~t~r.

Mesela 8 y~ld~r Neri ve Siham-1 Kaza's~~ üzerinde çal~~an edebiyat ara~t~r~c~s~~ Halil Erdo~an Cengiz'in bu konuda haz~rlad~~~~ henüz yay~ mlanmam~~~ eserindeki ön tesbitlerine göre, gerçek ya da takma adlar~yla, görevleriyle, ya da aile ba~lanyla (o~lu, k~z~, anas~, e~i, u~a~~~ gibi) belirtmelerle birlikte Siharn-1 Kazâ'da an~lan ki~ilerin say~s~~ 115'in üzerindedir. Bunlardan:

64 ki~i ~~'er ~iirde 20 ki~i 2'er ~iirde 7 ki~i 3'er ~iirde 3 ki~i 4'er ~iirde 2 ki~i 5'er ~iirde 5 ki~i 6'~ar ~iirde 4 ki~i 7'~er ~iirde

~~ ki~i 8 ~iirde ~~ ki~i 9 ~iirde 2 ki~i ~~ o ~iirde ~~ ki~i ~~ 4 ~iirde ~~ ki~i 20 ~iirde ~~ ki~i 24 ~iirde 1 ki~i 25 ~iirde ~~ ki~i 31 ~iirde ~~ ki~i 47 ~iirde an~lm~~~ bulunmaktad~r.

Bu say~lar yeni bulunacak hicviyelere ya da görülecek ba~ka yazmalardaki nüsha farklar~na göre çok az bir de~i~iklik gösterebilecek ise de, temelde, ana çerçeve de~i~meyece~inden önemlibir tesbit olarak ele al~nm~~t~r.

47 ~iirde an~lan ki~i devrin ünlü ~airlerinden ve kazaskerlerinden Gani-zade Nâdiri Mehmed Efendidir.

3 I ~iirde ad~~ geçen Vahdeti, 24 ~iirde an~lan ünlü ~air Kaf-zâde Faizi, 2 ~~ ~iirde ad~~ geçen Nev'i-zacie Atayi o'ar ~iirde an~lan devrin Defterdar-lar~ndan yani Maliye BakanDefterdar-lar~ndan Baki Pa~a ve Ekmekçi-zâde Ahmed

(11)

XVI-XVII. YeZYIL'DA EDE131 METINLER 907 Pa~a, 6'~ar ~iirde an~lan Sadrazam Gürcü Mehmed Pa~a, Veysi, Hekimba~~~ Emir Çelebi, 5 ~iirde an~lan Azmi-zade Hâleti gibi ki~iler elbette Im-paratorluk içinde sivrilen ~u ya da bu alandaki ünlü ki~iler kimi devlet adam~, kimi sanatç~~ ve bilgin, kimi hem bilgin hem üst düzeydeki devlet görevlisi olarak tarihçinin dikkatinden uzak tutulamayacakt~ r. Bilgilerin tarihçinin i~ine ne ölçüde yarayaca~~~ ayr~~ bir konudur. Ama kimi zaman en küçük, k~r~ nt~~ kabilinden bir bilgiye dahi ihtiyaç duyuldu~u bir anda belki tarihçi hiç bir i~e yaramaz görünen bir bilgiyi elindekilerle birle~tirerek kullanmaya yönelebilecektir. Mesela Nefi, Ekmekçi-zâde Ahmed Pa~a ile ilgili olarak ~iirleri aras~nda (anas~, babas~, e~i, dâmad~, Habib A~as~, Haf~z'', Ismail'i, kap~c~s~, Kas~ m çavu~'ü, kethüdas~, Kodaman'~, s~r kâtibi, hazinedar~ m) anm~~ t~ r. Hiç bir tarihte Etmekçi-zade'nin yak~ n~ nda bulunan bu ki~eler hakk~ nda böyle bir kadro çizen bilgiye rastlanmamaktad~ r. Nefinin, Ahmed Pa~a için (Anas~~ a~c~~ kenizek, babas~~ etmekçi) demesi ve böyle anas~ n~n bir a~c~~ cariye, Ahmed Pa~a'n~ n dâmad~ mn kendisi gibi sar~~~ n bir ki~i, haznedâr ba~~s~mn 16 ya~~nda biri oldu~unu ortaya koymas~, gerekti~inde tarihçinin kullanabilece~i birer k~r~nt~~ bilgidir. Yine Genç Osman vak'as~nda ad~~ geçen bir yeniçeri çavu~u Karamazak hakk~nda tarihlerimizde olaylardaki rolünü anlatanlar d~~~nda hiç bir bilgi bulunmamaktad~r. Fakat Nef'i, Keman-ke~~ Ali Pa~a'ya yönelik hicviyesinde Keman-ke~~ Ali Pa~a'n~n son derece esmer bir ki~i oldu~unu, damad~mn da kendisine benzedi~ini, Bâki Pa~a ile küfürle~erek ~akala~-t~klar~ m, kay~ nbabas~~ Rumeli kazaskerlerinden Bostanzâde Mehmed Efen-di'nin Ali Pa~a'n~ n yan~ nda son derece itibar~~ bulundu~u gibi hususlar~~ anlat~rken Karamazak'~n son derece ~i~man bir ki~i oldu~unu da söz aras~na s~k~~t~rmaktad~r.

Nefi üzerinde ayr~ca durulacakt~r. ~imdi XVI. yüz y~l~n sonlar~ nda H. ~~ oo5 / M. ~~ 595'te do~an H. ~~ o65 / M. ~~ 645'te ölen XVII. yy'~ n ünlü hattat ve ~airi Cevri' nin divamna 13 bir bakal~ m:

IV. Murâcl'~ n ok ve cirid atmaktaki silah kullanmaktaki ustal~~~~ tarih kaynaklar~ nda ayr~nt~l~~ bir biçimde yer al~r. Ama ayn~~ bilgileri Cevri divân~nda da ayr~nt~l~~ olarak bulmak mümkündür. Târih-i Beyzâ Bâ-fermân ba~l~kl~~ tarih k~ t'as~~ aynen ~öyledir:

Hazret-i Hn Murâcl-~~ zi-~ânun Her hünerde olur kemâli

13 Doç. Dr. Hüseyin Ayan, Ceyri hayâti, Edel~f Ki~ili~i, Eserleri ve divânin Tenkidli

(12)

Cümleden bir tüfeng ile hala Ki tokuz dirhem idi bi-noksan Urd~~ bu beyzay~~ sühület ile Old~~ f~ nd~ k yeri ~ikeste hemân Atd~~ k~rk dört zirâ yerden an~~ Zür-~~ baz<is~ na yeter bu ni~an Didi tarihini görüp Cevri Aferin ey dilir-i Sâm-Akrân 14 ~air bugünki dille ~öyle demektedir:

~anl~~ Sultan Murâd Hazretlerinin, Kemâli her hünerde apaç~k ortadad~r. Bu meyanda halen bir tüfeng ile

Ki (kur~unu) noksans~z dokuz dirhemdi, Bu yumurtay~~ kolayca vurdu

F~ nd~~~ n de~di~i yer hemen k~r~ld~.

o

f~nd~~~~ 44 zira (yakla~~k 33-40 m) yerden att~. Kolunun gücüne bu ni~an yeti~ir.

Cevri bu olay~~ görüp ~u tarih m~sras~ n~~ söyledi: Aferin ey Sam'~ n akran~~ olan yi~it.

Bu olay H. 1049'da (M. 164o)'da cereyan etmi~tir.

Yine divanda, Sultan Murad'~n cirid oyunundaki ustal~~~n~~ gösteren 2

tarih k~ t'as~~ vard~r.

Bunlardan birincisine göre 15.

Sultan Murâd H. 1043 (M. 1633'te) Eski Sarây'a gitti~inde ~ oo dirhemlik (yakla~~k 800 gr. l~k) bir ciridi atm~~t~. Bu cirid Bayezid câmini

14 Age., s. 289. 15 Age., s. 284-285.

(13)

XVI-XVII. YÜZYIL'DA EDEB~~ METINLER 909 geçip ta Harem'deki minârenin dibine dü~mü~tü. ~air en kat~~ bir yaydan 6 dirhemlik (yakla~~ k 20 gr'l~k) bir ok at~lsa en sert bir rüzgar~~ arkas~ na almas~~ halinde ancak bu mesâfeye ula~abilir demektedir.

~ kinci tarihe göre ikinci cirid at~~~~ padi~ah~ n H. ~~ o47 (M. 1637)'de Beykoz bahçesi'ne gitti~inde ~öyle vuku bulmu~tu:

Seyr için geldükde Begkoz Ba~~'na iclal ile Pay~ na yüz sürdü cûlar itmeyüb sabr u sükûn Kurd~lar pi~-i sarâya bir mu'allâ sâye-bn Eyledi anda vücûd~n tab-~~ germâdan =ün Gâh h~~ t u geh cirid alub o meydanda ele Kuvvet-i sahib-k~ rânisin iderken azmim Atd~~ ol yerden ciridin zûr-~~ bazis~~ gösterüb kar~us~ nda old~~ menzil-gâh ana mermer sütûn Add olund~~ bu'd-~~ meydan~~ yüz otuz be~~ zira ~ rmeye ol menzile bâd olsa tire reh-nümün 16

Bugünkü dille olay~~ ~öylece anlatabiliriz:

Sultan Murâd kudret ile ululukla Beykoz bahçesine gezinti için geldi~inde,

Akarsular yerlerinde durmaya sabredemeyip onun aya~~ na akt~ lar, yüz sürdüler.

Saray~ n önüne yüksek bir sayvan (gölgelik, çad~r) kurdular. Padi~ah mevsim s~ca~~ mn harâretinden vücûdunu orada korudu. O meydanda eline kimi zaman tu~la, kimi zaman cirid al~ p,

Sahib-k~ ranlarda bulunan kuvvetine s~ narken, Kolunun kuvvetini gösterip ciridini oradan att~, Ciridin yere dü~tü~ü mahal kar~~daki mermer dire~in bulundu~u yer oldu.

(14)

Aradaki uzakl~ k 135 zira yani (yani ~~ zira 75 cm'den hesaplan~ rsa gg metre, go cm'den hesaplan~rsa 121.5 metre) kabul edildi ki, yol göstericisi rüzgâr olsa bile, bu mesâfeye ok dahi eri~emezdi.

Cevrinin di~er bir tarihi ~udur:

Feth idüb Ba~dâd'~~ Gazi Murâd Hn Çün Diyâr-~~ Bekr'i k~ld~~ müstakarr Anda atd~~ alt~~ dirhem bir tüfeng Bir guru~a eyledi darb~~ eser Add olund~~ otuz üç buçuk zirâ Tül-i meydân-~~ ni~ân~~ ser-be-ser Didiler tarihini idüb duâ

Kuvvetün olsun mezld ey nâm-ver 17 Cevrl demektedir ki:

Gazi Sultan Murad, Ba~dâd'~~ fethedip Diyarbak~ r'da karar k~ld~~~ nda,

Orada bir tüfeng att~~ ve alt~~ dirhemlik bir kur~unu Bir kuru~a isabet ettirdi,

Ni~an alan~n~n uzunlu~u bir uçtan öbür uca, 33,5 zira (yakla~~k 25 ya da 30 metre) ölçüldü, Dut edip, olay~n tarihini ~u m~sra ile söylediler Ey ünlü (pâdi~ah) kuvvetin ziyâde olsun,

Târih m~srâ'~~ hesapland~~~nda bu olay~n H. ~~ o48/M. I638'de vuku' buldu~u anla~~lmaktad~ r.

Hat~ ra gelebilecektir ki bu olaylar baz~~ tarihlerde de yaz~l~d~r, Evliya Çelebi bile Sultân Murâd'~n sportmenli~i hakk~nda oldukça ilgi çekici bilgiler vermi~tir. ~u hâlde uzun incelemeleri, çal~~malara yol açan bu edebi

(15)

XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEBI METINLER 911

eserlerin de~erlendirilmesine ne gerek vard~ r? Cevrrnin tarih k~ t'alar~~ tarihçiye yeni ne ö~retmi~tir?

Bir tarihçi gözüyle, bu konudaki ki~isel dü~üncelerimizi ~öylece özetleyebiliriz.

Bir çok kaynakta bu olaylara ana çizgileriyle de~inildi~i halde kiminde olay~n yeri kiminde kur~unun a~~rl~~~~ gibi ayr~ nt~lara yer verilmemi~tir. Tarihçi, ihtiyaç duydu~unda, ayr~nt~lara ili~kin bilgileri buradan tamamlayabilecek, ayr~ca tarih kaynaklar~ nda yer alan bu bilgilerin do~rulu~unu, edebi kaynaklardan da te'yit etme imkan~ na kavu~acakt~ r.

En önemlisi, ~airin tarih k~t'alar~ n~ n her birinin sonuna ekledi~i "Ba-ferman-~~ `ali-~an" ya da "Bt-ferman" ibareleridir. bu k~ t'alar~ n padi~ah~ n fermâm, emri üzerine kaleme al~nd~~~ n~~ belirten bu küçük ibare tarihçi için; kayna~~n ve dolay~s~yle bilginin güvenilirli~ini, do~rulu~unu belirten önemli bir ipucu olmaktad~ r. Ayr~ca sadece bu ibare, padi~ah~ n ki~ili~ini de~erlendirirken, padi~ah~ n hangi olaylara önem verdi~ini tesbit ederken güvenilir bir dayanak olu~turmaktad~r. ~üphesiz sadece bu ibârelere dayanarak dahi Sultan Murad'~ n günümüzün deyimiyle rekorlar~~ olarak adland~r~labilcek olan o devrin deyimiyle pehlevanl~ktaki ba~ar~lar~na ne kadar büyük bir önem verdi~ini ve ayr~ca olay~n belgelenmesi, kal~c~l~k kazanmas~~ için ~airelere de tarih dü~ürmelerini emretti~ini söylememiz mümkündür.

~imdi "ba-ferman" gibi ibârelere dayanarak padi~ahlar~ n tarih dü~ürmesi için Cevri'ye hangi konularda emir verdiklerini görelim:

Fermân yani, buyruk, sipari~~ gere~i yaz~ ld~~~~ belirtilen, 13 manzu-meden 8'i Sultan Murad'la ilgilidir. Bunlar~ n 2'si cirid, 2'si tüfeng at~~lar~;

kö~k, has oda yapt~r~lmas~, has oda tamiri 'i gümü~~ taht yapt~r~lmas~~ konusundad~ r.

Sultan Ibrahim'in tarih dü~ürülmesini istedi~i konular ise 3 adet kö~ke, ayr~ca ~~ ba~ka kö~k ve sebil yapt~r~lmas~na ve ~~ kö~kün tamirine ili~kindir. Kalan ~~ tarih ise K~r~m Flam'n~ n yapt~ rd~~~~ çe~me için dü~ürülmü~tür.

Cevri Divan~'n~ n tenkidli bas~m~ndaki tarih k~ t'alar~ n~n say~s~~ 121'dir. Padi~ah'a= ve K~ r~ m 1-1ân~'mn teklifi yani sipari~i, emri üzerine yaz~lan, sözünü etti~imiz 13 k~ t'a ç~ kar~l~nca geriye 98 k~ t'a kalmaktad~ r.

~imdi de bu 98 k~ t'amn hangi konularda oldu~una bakal~ m.

. Içlerinde Ba~dad'~n fethinin Sultan Ibrahim'in ve IV. Mehmed'in cülüslarm~n, IV. Murad'~ n ve Sultan Ibrahim'in ~ehzâdelerinin do~umlar~-n~ n da yer ald~~~~ önemli tarihi olaylar~, padi~ahlar~, hanedado~umlar~-n~~ konu alan ~~ 3,

(16)

Kaptan-~~ deryal~k, Beylerbeyilik, Defterdarl~k, Hekimba~~l~k, ~eyhü'l-islâml~ k, Anadolu Kazaskerli~i, Nakibü'l-e~rafi~ k gibi görevlere yap~lan atamalar~~ konu edinen 18,

Sadrâzamlardan Bayram Pa~a, Sofu Mehmed Pa~a, Ahmed Pa~a gibi ~ah~slar~n yapt~rd~klar~~ da içlerinde bulunan cami, mescit ve türbeleri konu edinen 6,

Içlerinde Valide Sultan~n, Yeniçeri A~as~n~n; Siyavu~, Mehmed ve Ibrahim Pa~alar~n yapt~rd~klar~~ da yer alan kö~k, ev, han, hamam gibi yap~lar~~ konu edinen 26,

Kara Mustafa Pa~a ile Silahdar Mustafa Pa~a, Musâ Pa~a, Ahmed Pa~a gibi Pa~alar~n, Yeniçeri A~as~~ Tekeli Mustafa A~a'n~n, Dilsiz Tav~an A~a'n~n da içlerinde bulunduklar~~ muhtelif ki~ilerce yapt~r~lan sebil ve çe~meleri konu edilen 17,

Muhtelif ki~iler tarafindan açt~r~lan kuyular~~ konu edinen 2,

Sadrâzam Mustafa Pa~a'n~n yapt~rd~~~~ köprü konusunda 1, Harem-i hümâyunda olan silahdar odas~, Tir-en-dâzlar Tekyesi gibi bina, tekke, câmi tamirlerini konu edinen 4,

De~i~ik y~llarda k~~~ mevsimlerinin nas~l geçti~ini ve bunlardan birinde denizin dondu~unu konu edinen 3,

~~ o. ~air Hayli Bey, Ay~i, IV. Murad'~n ünlü ve sevgili müsâhibi Musâ Çelebi'nin de içlerinde bulundu~u de~i~ik ki~ilerin ölüm tarihlerini belirten 6,

Bir ~ükûfe-zar~n (çiçek bahçesinin) yapt~r~l~~~n~~ belirten t,

12. De~i~ik olaylar~, bu arada Enmuzce, Ahsenii'l-hadis, Nasayihül-Mülük li-Hüsni's-Sültik adl~~ kitaplar~n yaz~l~§ tarihlerini konu edinen 1, tarih k~t'as~n~n toplam~~ 98'e ula~maktad~r. Bu malzemeden tarihçinin yararlanmayaca~~~ elbette dü~ünülemez.

Bu kez de tarih k~tas~~ olmayan manzumelere bir göz gezdirelim. Görülen manzumeler aras~nda:

DER TA'RIF-I TU~RA-YI GARRA RA-FERMAN ba~l~kl~~ 7 beyitlik manzume 18,

~EHEN~AH-I C~ HAN PADI~AH-I ZAMAN HAZRET-I SULTAN IBRAHIM HAN YAPDURDU~I KAYIK VASFINDADUR KI FERMAN-I AL~-~AN ile

söylenmi~dür ba~l~kl~~ 13 beyitlik manzûme 19,

KIT'A DER-TARIF-~~ ARABA BA-FERMAN ba~l~kl~~ 2 beyitlik k~t'a 2°, 18 Age., s. 138.

19 Age., S. I 42- I 43- 20 Age., s. 148.

(17)

XVI-XVII. YCZYIUDA EDEBI METINLER 913 ç. KIT'A DER- TA'R~F-I KEMER BÂ-FERMÂN ba~l~ kl~~ 2 beyitlik k~ t'a 21, KIT'A DER VASF-I KEMER BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ keza 2 beyitlik k~ t'a 22,

KIT'A DER-TA'RIF-I CAM BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ 3 beyitlik k~ t'a 23, KIT'A DER TAVSIF-I SA~AR BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ yine 3 beyitlik k~ t'a 24,

KIT'A DER-SITÂYIS-I PIYÂLE BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ 3 beyitlik k~ t'a 25, KIT'A DER MEDH-I CAM BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ 3 beyitlik k~ t'a 26,

1. BEYT DER-TA'RIF-I OTAKA BÂ-FERMÂN ba~l~k beyt 27, BEYT DER-MEDH-I ELDIVEN BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ beyt 28.

ki ikisi beyt olmak üzere toplam ii parça etmektedir, bunlar~ n da padi~ahlar~n fermâm ile yaz~ld~klar~, ~airin koydu~u ibârelerden kesinlikle anla~~lmaktad~r.

Bunlar~n d~~~nda "Bâ-fermân" kayd~ m ta~~mad~klar~~ halde, sunulan örneklere bak~larak, fermân gere~i yaz~ld~klar~~ söylenebilecek parçalar da ~ unlard~ r:

I. Saltanat Kay~k' konusundaki 2 beyitlik k~ t'a 29, Kolçak konusundaki 3 beyitlik nazm 30,

Kemer konusunda mesnevi tarz~nda yaz~lm~~~ 3 beyit 31, Kemer konusundaki 3 beyitlik nazm 32,

Kemer konusunda mesnevi tarz~ nda yaz~lm~~~ 2 beyit 33,

21 Age., s. 149. 22 Age., s. 49. 23 Age., S. 149. 24 Age., S. 149-150. 25 Age., s. 152. 26 Age., s. 152. 27 Age., S. 153. 28 Age., S. 154. 29 Age., s. 151. 30 Age., S. 151. 31 Age., s. 152-153. 32 Age., S. 153. 33 Age., S. 153. Belleten C. LI, 58

(18)

Sorguç konusundaki ~~ beyit 34,

Tu~ra konusundaki 6 beyitlik nazm 35.

Bunlardan 2 parçan~n Sultan Ibrahim'in di~erlerinin Sultan Murad'~n

emriyle yaz~ld~klar~~ var olan ipuçlar~na dayanal~rak de~erlendirilebilecek-tir.

Bunlar padi~ahlann karakter ve zevklerine ~~~k tutan belgeler olarak ele al~nabilecektir. Mesela Sultan Murad'~n kadehleri, kemeri, av eldiveni sadece onun içki ve av dü~künlü~ünü de~il, ayn~~ zamanda bir sanatç~~ ruhuyla, yapt~rd~~~~ e~yalar~~ ne kadar çok severek yapt~rm~~~ ve kullanm~~~ oldu~unu da gösterebilecektir.

Her biri ~u yada bu ölçüde de~erli say~labilecek bilgileri muhtevi bu eserlerin d~~~nda, arayanlar daha ba~ka ~eylerde bulabileceklerdir. Mesela, Cevri Divan~'n~n Tenkidli Bas~m~nda ~~ 3'ünca sayfalannda yer alan ve ba~~ndaki "13a-teklif' kayd~na bak~larak IV. Murad'~n emri üzerine kaleme al~nd~~~~ kabul edilebilecek olan kaside tarz~nda kafiyelerimiz bu manzumeye dayanarak o zamanki saray yani Harem-i Has-~~ Hümayün Müsiki Hey'etinin ana kadrosunu isimleriyle ortaya koymu~tur. 53 beyitlik bu manzumedeki:

Çünki ta'rif-i kibâr old~~ bu resm üzre edâ Yaz~lursa n'ola ~imden girü evsaf-~~ s~gar Bir nice nev-heves ü hi~b-nefesler ki henüz Müsiki me~kin ider her birisi leyl ü nehir Anlar olm~~~ kimi sâzende kimi hânende Kabiliyyetleri hakka ki olunmaz inkar 36•

gibi beyitlerde büyük müsiki~inaslann anlat~lmas~ndan sonra s~ramn küçüklere geldi~i; kimi sâzende, kimi hânende yetenekleri inkâr edilmeyecek bir çok güzel sesli ve müsiki aletlerine hevesli ki~inin gece gündüz me~kle me~gul oldu~u belirtildi~ine göre, bir ana kadro ve bir de yeteneklilerden olu~an geni~~ bir yedek kadro vard~r. Hânende ve sazendelerin "kibar", "büzürg"ü olarak nitelenen ana kadro ~u ~ekilde ortaya ç~kmaktad~r:

34 Age., s. ~~ 3g. 35 Age., s. 139 36 Age., S. 113.

(19)

Sâzendeler Hânendeler 915 YA~AR YUCEI, Ahmed-i Miskali;

<,\

MISKAL

(Müsikar) Çalanlar

<\

ÇÖ~OR Çalanlar Muhammed (Mehmed);

~~...'

HAREM-I HAS-I

HOMAYI:IN \\...Müzisyenleri ...

4I A~A (Dervi~~ ~~mer'in Yeti~tirmesi) (~iirde de söylüyor. ~air) <\\ KEMAN Çalanlar\ >

—Kemâni Hüseyin (Rebab da çal~yor) (Mustafa'n~n ç~ra~~)

UD

Çalanlar Ayva(' (Udcu) Muhammed (Mehme. (Iran kökenli);

— Kemâni Mustafa (Kadroda bulunup: bulunmad~~~~ belirgin de~ildir);

ÇENG Çalanlar

TANBÜR\ Çalanlar>

Çalanlar

(Ustas~: Kemâni Mustafa); [Tanbüri Seyyid Hasan;

—Kavvâl Süleyman; [~BRAHIM;

Tanbüri Acem Ramazan; —Dervi~~ Yusuf;

(20)

Bu bilgilerden anla~~lmaktad~r ki Osmanl~~ Saray~nda dâimi görevli bir

HAREM-I HAS-I HOMAYÜN MUSIKI HEY'ETI vard~r. Hey'ette.

Kemân Ud Çeng Tanbur Ney Miskal Çö~ür

olmak üzere 7 de~i~ik çalg~~ ile en az 2 tanbur, 2 ney oldu~una göre 9

usta sâzende bulunmaktad~r. kemâni Hüseyin Rebâb da çald~~~na göre hey'etteki musiki aleti 8'e yükselmektedir. ~ki hanende ile birlikte hey'et tamamlanmaktad~r.

Cevrrnin bu manzumesinde çö~ür çalan ki~i ~u beyitlerde anla-t~lmaktad~r:

Biri çö~ürci MUHAMMED ki aceb sihr eyler Çö~ür alup eline perdesin itse hem-var Ud u tanbur g~nas~n virür itdükde nagam Bes ki destinden ider kesb-i nezaket evtar ~~ tse meclisde anunla eger âheng-i sürf~r Na~mesi dide-i mestânda komaz hab-~~ humâr Çö~ürün böyle kemâlin bilicek ~erminden Adem-âbâd a firar itdi KOR O~LI nâ-çâr 37

Buradan anlamaktay~z ki bu Çö~ürcü Muhammed eline saz~n~~ al~p sihirli parmaklanyla dokundu~unda ona ud ve tanburun ses zenginli~ini verebilen, sarho~lar~n gözünden mahmurluk uykusunu kald~ran bir ki~idir. Çö~ürün böylesine ustaca, kemâl derecesinden çal~nd~~~n~~ ö~renince ünlü halk ~airi KOR O~LU utanc~ndan ölüp gitmi~tir.

(21)

XVI-XVII. YOZYIL'DA EDEBI METINLER 91 7

Ancak bu sözlerden, bu çögürcünün ustal~~~n~n ötesinde, ç~karabilcek ~u önemli sonuçlar da vard~r:

. KOR O~LU, Cevrrnin bu ~iiri kaleme ald~~~~ tarihte ölmü~~

bulu-nuyordu.

2. Çö~ür Türk Halk Musikisinin bir saz~d~r. XVII. yy'~n ortalar~nda

Istanbul'da çö~ür çalan 3000 profesyonel sâzende vard~. Yeniçeri Oca~~nda da son derece tutulmu~tu. Kopuza benzerdi, 6 çift telli idi. Müzik ara~t~rmac~lar~~ çö~ürün bir yandan saz ~airleri taraf~ndan son derece sevildi~ini bir yandan da XVII. yy'da Klasik Mûsikimizde kullan~ld~~~n~~ kaydetmektedirler. Cevrrnin bu ~iiri çö~ürün sarâydaki Musiki Heyeti'ne girdi~ini göstermesi bak~m~ndan ara~t~r~c~lar~~ do~rulayan bir belge kimli~i kazanmaktad~r.

~ayet çö~ürle sarâyda halk musikisi çal~ nd~~~ n~~ gösterir bilgiler de elde edilebilirse bu, daha da önemli bir durum ortaya ç~karacakt~r.

Nefiye gelince, XVII. yüzy~l~n bu büyük ve ünlü, çok okunan ~airinin eserlerindeki tarihi unsurlar~~ çok k~sa ilk olarak Prof. Dr. Abdülkadir Karahan ortaya koymu~~ ve bir daha Doç. Dr. Tulga Ocak'~n d~~~nda, Nefrdeki tarihi ilgilendiren hususlara e~ilmek ihtiyac~~ hissedilmemi~~ gibidir.

Oysa ki Nefrde bile hala tarihçinin üzerinde durmas~n~~ gereken ilgi çekici ba~ka bilgiler vard~r. Mesela:

Merhabâ ey padi~ah-1 adil ü all-nijad Oldu te~rifinle ~ehr-i Edrene re~k-i bilâd

Matla'll kasidede yer alan ~u beyitlere bir bakal~ m: Sen tamam ahval-i din ü devlete virdin nizam Eyledin halka umûr-i saltanatda ictihâd Bir gazi itdin ki hiç itmi~~ de~'ül bir padi~ah I~idüb olsa n'ola Sultan Selim'in rühu ~ad Bir gazi itdin ki tahsin eyledi Mem sana Aferin ey husrev-i gazi gaza ferhünde-bad Katl idüb ol fasidi bozdun t~l~sm-~~ fitneyi Buldu bazar-~~ fesâd icra-y~~ hükmünle kesâd

(22)

~ ki hâin idi bunlar kim isabet oldu pek ~ kisinin dahi katli bir sebil-i ittirâd

Biri bu iblis-i pür-telbis-i fettân kim müdâm ~~ tmedeydi fitne vü a~üba tertib-i mevad Bir de ol ifrit-i kaf~ r-ki~-i küfr-endi~~ kim Ana mensüb idi heperbab-~~ bagi vü irtidâd ~ kisi de tig-i kahr~ nla cezas~ n buldular

Koluna kuvvet ola günden güne ömrün ziyâd Fitne bir yerde dahi ba~gösterir mi gör nice Gamze-i dil-ber gibi pinhân olur ehl-i fesâd Belki dil-bener kalur cümle hat-ver olmadan 01 kadar âh zuhür-i fitne bulur insidâd Ne memâlikde olur hiç ihtimâl-i ihtilal Ne adü bâc u hal-ac~~ virmege eyler inâd Arsa as ~imdengirü ~em~ir-i cevher-dar~m An~~ ta'lik itmege lay~k de~il seb'-i ~idad Dü~dü gerçi havf-~~ tiginle kulübe tefrika ~ tdi amma din ü devlet birbiriyle ittihâd Sana ~imden sonra yokdur hiç bir emr-i muhâl Buldun a'lâ zabt u rabt-~~ memleketde i'tiyâd Devlete laz~m umür oldu tamam illa hemân Kald~~ erbab-~~ tarik-i ilmi itmek ink~yad Ana da kâfidir edna himmetin

Ne murad eyler ki olmaz sendeki rü~d ü sedâd 38

(23)

XVI-XVII. YOZYIL'DA EDEBI METINLER 919

Nefi, bugünkü dille ~unlar~~ söylemektedir: Sen din ve devlet i~lerini tümüyle düzenledin, Do~rusu saltanat i~lerinde gücün yetti~i kadar çal~~t~ n ve bu alanda yeni bir müctehid oldun. Böylece, öyle bir gaza etdin ki hiç bir padi~ah böyle bir gaz â etmemi~tir,

Sultan Selim'in ruhu bunu duyunca ~ad olsa ~a~~l~r m~2 Öyle bir gaz â ettin ki cümle âlem seni begendi,

Aferin ey gazi hükümdar, gazân mübârek olsun

o

Fâsidi (Fesadc~y~) katlettirip fitnenin t~ls~m~n~~ bozdun,

Senin buyru~unun yerine getirilmesiyle (fitne pazar~~ kesâd buldu, al~~~ veri~te durgunlu~a u~rad~) Fitne pazar~n~n mallar~~ sürümünü yitirdi.

Bunlar~ n ikisi de hindi, ikisinin de katli

Birbirine uygun bir yoldu ve son derece isabetli oldu

Bunlar~n birisi fitneci, saret-i hakdan görünerek hile edip aldatan bir ~eytan idi ki,

Hiç durmadan fitne ve karga~al~k sorunlar~~ tertiplerdi. Biri de küfr dü~ünen kafir yarad~l~~l~~ o ifrit idi ki

Dininden dönen ve ~ekavetle u~ra~anlar guruhu hep ona mensuptu. ~ kisi de kahr~ mn k~l~c~~ ile cezalar~ n~~ buldular

Koluna kuvvet olsun, Allan günden güne ömrünü art~rs~n Gör bakal~m, bir daha, bir yerde fitne ba~~ gösterebilir mi? Gör, gönlü alan güzelin süzgün yan bak~~~~ gibi, fesadç~lar nas~l gizlenir!

Hattâ, fitnenin ortaya ç~kmas~, âh, o kadar önlenir ki

Belki, dilberlerin bile, güzel yüzünün fitnesi olan hat denilen ayva tüyleri bile ç~kmaz olur.

Ne ülkede ihtilal ç~kmas~~ ihtimali kal~r,

Ne de dü~man bac~m harac~n~~ vermemekte inada kalk~~abilir. Yedi kat gök o k~l~c~n as~lmas~na lay~k yer de~ildi,

Bundan sonra o mücevher i~lemeli k~lc~m Ar~'a göklerin en üst kat~na as,

(24)

Gerçi k~l~c~ n~n korkusuyla kalplere tefrika dü~dü ama, Din ile devlet de birbiriyle birle~ti.

Bundan sonra senin üstesinden gelemiyece~in hiç bir i~~ yoktu, Memleketde zapt ü rabt~~ temin etmeyi itiyâd edindin

Devlet için gerekli i~lerin hepsini yapt~n, tamamlad~n, Sadece ilmiye yolu mensuplar~na boyun e~dirmek i~i kald~~ Himmetinin en küçük bir ilgileni~i, bunu da yerine getirmeye yeterlidir,

Sendeki bu ak~l ve tedbirle do~ru yolda hareket edi~~ Neyi arzular da üstesinden gelemez ki?

Bilindi~i gibi Nefi bir padi~ah~~ ç~kmad~~~~ bir sefere dayanarak "O cevherli k~l~c~m gökler as" gibi gerçekle hiç ilgisi bulunmayan sözlerle övmü~~ bir ~air olarak ele~tirilmi~~ ve bu tutumu divan ~airlerinin tipik dalkavukluk örne~i olarak gösterilmek istenilmi~tir. Nefl bu tarz övgülerinden biri Genç Osman'a (Sultan II. Osman'a) yazd~~~~ "Aferin ey rüzgar~n ~eh-süvar-~~ safderi Ar~a as ~imden girü tig-i süreyya-cevheri ~la% kasidesinde di~eri de IV. murâd'a yazd~~~~ bu kasidede yer al~ r. Edebiyatç~~ arkada~~mla birlikte yapt~~~m~z iki yanl~~ de~erlendirmeleri birle~tiren çal~~mam~za göre:

Nef nin "gazi" demi~~ olmas~~ genellikle "muhârebe" olarak kabul edilmi~tir. Oysa ki burada Sultan Murad'~n Lehistan Seferi için Edirne'ye geçip sonra i~i bar~~la sonuçland~rmas~n~~ ele alm~~~ de~ildir. Neri "gaz" kelimesini anmadan önce "sen din ve devlet i~lerini düzenledin, saltanat i~lerinde ictihâd yoluna gittin" diyerek övgü konusunu belirtmekte ve bunu izleyen beyitlerde de bunu "gaza" yani din u~runa sava~~ sayd~~~n~~ aç~kça vurgulamaktad~r. Yapt~~~~ i~le Sultan Selim'in rilhunu ~ad etmesi de de~erlendirmemizle çeli~emez. Çünkü Sultan Selim sadece gâzi bir hükümdar de~il, ayn~~ zamanda o ça~~ için büyük önem ta~~yan halifeli~i Osmanl~~ tac~yla birle~tiren bir hükümdard~r. ~ayet bu ~ekilde dü~ünmeseydi, Nefrnin, ç~kmad~~~~ bir sefer için böyle parlak sözler söylemesi Sultan Murâcl'~~ övmek de~il, belki de yermek, alay etmek olurdu. Daha a~a~~daki beyitlerde gazamn iki ki~inin katli oldu~u da yine apaç~k söylenmektedir. Bu kadar övgüye lay~k görülen olay ne olabilir? Kroniklere bak~ld~~~nda burada söz konusu edilen as~l olay~n, Naimâ tarihinde de uzun anlat~lan sultan Murad'~n önce Iznik Kad~s~'m sonra da ~eyhü'l-islam Ahi-zade Hüseyin Efendi'yi öldürtmesi olabilece~i anla-~~ lmaktad~ r.

(25)

XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEBI METINLER 921

Osmanl~~ Imparatorlu~unda ilmiyye s~ n~fimn, din adamlar~n~n, bilginlerin, ~eriat ad~ na yarg~layan kad~lar~ n seçkin ve sayg~ n bir yeri vard~r. Medreseden yeti~en bu kesim, asker kesimiyle birlikte devlet içindeki temel güçleri olu~turmaktad~ r.

Kad~lar~ n öldürtülmesi pek büyük, iyice aç~~a ç~km~~~ önemli suçlar~~ olmad~kça s~k s~k rastlanan olaylardan de~ildi. Kazaskerlerden ~air Taci-zâde (Tc-zade) Ca'fer Çelebi'nin Yavuz Sultan Selim taraf~ndan öldürtüldü~ü de bilinmektedir. Fakat ~eyhü'l-islarnlardan birinin öldürtülmesi, de~il görülmü~, hat~rdan bile geçmi~~ bir ~ey de~ildi.

Sultan Murad'~n Ahi-zade Hüseyin Efendi'yi öldürtmesi yepyeni bir olayd~~ ve o zamane dek, suçlu görüldüklerinde, en a~~n görevden al~ nmak ve sürgüne yollamak suretiyle cezaland~r~ld~klar~ndan, bu olay, can korkusuna dü~en ulema üzerinde ~ok etkisi yaratm~~t~. Iznik Kad~s~'n~n ast~r~lmasma tepki gösteren ulemân~n ~eyhü'l-islâm'~n öldürülmesine tepki göstermemesi dü~ünülmeyecektir. Eski kaynaklarda bu tepkinin somut belirtilerine ili~kin somut giri~imlerden söz aç~lmamas~~ böyle bir tepkinin var olmamas~ndan de~il, Sultan Murâcl'~n aman vermez, insafs~z tutum ve davran~~lar~n~ n yaratt~~~~ sindiricilikten kaynaklanm~~~ olsa gerektir.

Nefrnin "Dü~dü gerçi havf-~~ tiginle kulübe tefrika" (K~l~c~n~ n korkusuyla kalplere tefrika dü~tü) diyen m~srâ'~~ ile Naima'n~n "Iznik Kad~s~'n~n selb olundu~u (as~ld~~~) âleme ~ayi' olub (yay~l~p) herkes müteaccib (~a~k~n) ve zümre-i kudata (kad~lar zümresine) havf ve ha~yet (korku ve ürkme) tari olub...." diyen cümlesi ayn~~ görüntünün de~i~ik kelimelerle yans~ t~lmas~ ndan ba~ka bir ~ey de~ildir.

Padi~ah~n ilmiyye s~ n~f~~ üzerine, kendisini tahttan indirecekleri yolundaki duyumlar, söylentiler sebebiyle, ~iddetle yürüdü~ü ve ~eyhü'l-islarn'~~ bile öldürttü~ü bir dönemde Ner rnin bu durumu "ictihâd" olarak nitelemesi ve üstelik bunlar~~ yeterli görmeyerek "Devlet" i~lerinin hepsini yoluna koydun Padi~ah~m, ~imdi geriye ilmiyye s~mf~na boyun e~dirmek i~i kald~" deyip padi~ah~~ daha hala ulemâ üzerine yürümeye k~~k~rtmas~, tarihçi taraf~ ndan çok yönlü olarak de~erlendirilmesi gereken bir gerçektir. Nefi'deki tarihle ilgili ö~eler birkaç makaleyi kapsayacak bir geni~likte oldu~undan örnekleri ço~altm~yoruz.

~imdi son olarak her m~srâ'~~ ça~~ n~ n tarihi olaylar~ n~~ yans~ tan ve 40 beytiyle, yaz~ld~~~~ zaman~n tarihinin bir özeti gibi de de~erlendirilebilecek olan bir kaside ile 39 ara~t~rmam~z~~ sonuçland~ rmak istiyoruz.

39 H. E. Cengiz'in eski bir mecmücada buldu~u metin esas al~nm~~, Prof. Fahir ~z'in ve

(26)

67 beyit tutan, Istanbul halk~na ve bu arada özellikle padi~aha seslenen bu kasidenin devrin ünlü ~air ve nesir yazar~~ Veysi'ye ait olmas~~ ihtimali güçlü görülmektedir. Tarihçi için kasidenin kimin taraf~ndan yaz~ld~~~ndan ziyâde, büyük bir cesaretle ne gibi hususlara de~indi~i önem ta~~maktad~r. Padi~ahtan ba~layarak vezirlerin, kad~lar~n, din adamlar~n~n, askerin durumlar~n~~ dile getiren beyitlere ~öylece göz at~labilir:

SIPAHI VE YENIÇERININ DURUMU Çal~~ur bir tank ile seferden kalma~a herkes Kan~~ bir atlanur gider gazaya fi-sebilillah Be~~ on Akça ulûfeyle sipahl neylesün nitsün E~er yeniçeri dirsen ne kâdir söylemek billah Bozulmas~na dünyan~n sebeb pa~alar a~alar Fesâd u fitneye bâ'is bulardur sübhesüz yallah "Herkes bir yolunu bulup sava~a, sefere gitmemeye çal~~~r,

Hani, atma binip Allah yoluna gazâya giden kim var, nerede? Ama be~~ on akçe ulgft ile sipâhi ne yaps~n, ne etsin?

~âyet yeniçeri ne haldedir dersen, allah için kimde söyleyecek kudret var. Dünyan~n bozulmas~n~n sebebi pa~alar ve agalard~r,

Fesat ve fitnenin sebebi hiç ~üphe yok bunlard~r." SAMIMIYETSIZ DINDARLARIN, HAM SOFULARIN DURUMU

Hemân bir hây u hûy ile y~kar câmi'leri süfi Kan~~ evrad ile esma kan~~ tevhid-i zikrullah Gerek va'zu hitabetler gerek ders ü imâmetler Virilmez olsa ücretler okunmazd~~ Kelamullah

~âir bu beyitlerde ham sofular~n hayhuy ile câmide ~amata etti~ini, ama Allâh'~n ad~n~~ bile anmad~klar~n~; okuma ücreti verilmemi~~ olsa Kur'an-~~ Kerim'in bile okunmayaca~~m dile getirmektedir.

(27)

XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEBI METINLER 923 VEZ~ RLERIN DURUMU

Vezire i'timâd itme benüm devletlü hünkârum Olardur dü~meni dinün olardur devlete bed-hâh Vezâret sadr~na geçmi~~ oturm~~~ bir bölük hayvan Bu din ü devlete yokdur ider hizmet bir âdem vâh "Benim devletü pâdi~âh~m! Vezirlerine itimad etme,

Dininin dü~man~~ onlard~r, devletin kötülü~ünü isteyenler onlard~r. bir bölük hayvan vezirlik makam~na geçip oturmu~tur,

raz~klar olsun! Bu dine ve devlete hizmet eden bir kimse kalmam~~t~r, yoktur."

REISÜ'L-KOTTAB VE DEFTERDARIN DURUMU Idinmi~~ kalfa iblisi re'is kuttâb ü defter-dâr

Tarik-i ~eytanetde ol degül mi bunlara hem-râh "Reisü'l-küttâb ile defterdar iblisi kalfa edinmi~ler, ~eytanl~k yolunda bunlara yolda~~ o iblis de~il mi?„ ASESBA~I VE SUBA~ININ DURUMU Cihânda h~ rs~z u yankesici kim durur dirsen Ases ba~~~ ile tahkik suba~~dur inan billah Bu dünyada h~rs~z ve yankesi ci kimdir dersen, Do~rusu Allah için inan, asesba~~~ ile suba~~dan ba~kas~~ de~ildir."

PADI~AH HAKKINDAKI BEYITLER

t. Acebdür izz ü devletde cemi'an Arnavud Bo~nak Çeker devrinde zilletler ~ehâ Resûllullah

2. Huzûr-~~ Hakk'a vardukda olursuz evvelâ mes'û'l

(28)

Süleymanlar gelüb gitdi nice bu ani dünyâya Kan~~ cedd-i izâmun pes kime kald~~ bu mülkullah Bugün adi eyleyüb halka idersen lûtf u ihsân~~ Yüzün a~~ ol~sar yar~n makamun z~ll-~~ ar~ullah

Bir alay mudhik ü dilsüz cücelerle karin olma Seyâtin kavmine uyma de~ildür fi'l-i z~llullah I. Ey pâdi~âh! ~a~~lacak ~eydir, senin zaman~nda,

cümle Arnavut ve Bo~naklar yüksek mevkilerde ve mutludur,

Fakat Allah'~n Peygamberinin soyundan gelenler hakir ve hor görülür durumdad~r.

Allah'~m huzuruna vard~~~m~zda önce siz sorumlu tutulursunuz.

Tannn~n kullan sizin elinize b~rak~lm~~, size emânet

Bu dünyaya Süleyman Peygamber gibi dünyaya hükmeden niceleri geldi ve gitti,

Hani senin büyük atalann? Bu Allah'~n mülkü kime kald~?

Bugün adaletli davran~r halka lütuf ve ihsânda bulunursan,

Yar~n yüzün ak, makam~n da Allah'~n ar~~n~n gölgesi olacakt~r.

Bir alay maskara ve dilsiz cüceleri yak~n olma, Allah'~n gölgesi hükümdar ve halifenin i~i, ~eytanlar topllu~una uymak de~ildir.

(29)

XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEBI METINLER 925 KAZASKERLERLE ILGILI BEYITLER

Bunlardan dahi azlemdür efendüm kâdi'askerler Cihan~~ irti~â birle harâba verdiler yallah

"Efendim! Kazaskerler, bunlardan (yani asesba~~~ ile suba~~dan) daha da zâlimdirler,

Bunlar, rü~vetle, vallâhi ci ham harab ettiler."

KADILAR

Kudât ahvâlini dirsen ne mümkindür beyan itmek, Eger hasmun ise kdi efendi yar~cun Allah

Kurub bir clam-~~ tezviri dimi~ler mahkeme ad~ n Kan~~ seccade-i Ahmed kan~~ ahkam-~~ ~er'ullah

"Kad~lar~n durumunu sorarsan anlatabilmek hiç mümkün mü?

E~er kad~~ seni hasm~nsa Allah yard~mc~n olsun. Bir yalan-dolan tuza~~~ kurmu~lar, ad~n~~ da mahkeme koymu~lar,

Hani Hz. Muhammed'in seccâdesi , hani Allâh'~n

~eriâtinin hükümleri nerede?"

Sonuç olarak diyoruz ki, burada verdi~imiz örnekler naz~ m parçalar~ndan tamamlay~c~~ bir tarihi kaynak olarak yararlanman~ n gerekti~ini ortaya koymaktad~ r. Umuyoruz ve bekliyoruz ki, ileride yap~lacak yeni ara~t~ rmalar ço~ald~kça, bu dü~üncemiz daha da güç kazanacakt~ r.

(30)

Referanslar

Benzer Belgeler

Oryantalist felsefenin temel argümanlarından biri hâline gelmiş olan bu iddia, Edward Said’in 1978 yılında yayımladığı ve söz konusu meseleye geniş bir

Kâtip Çelebi, İbn-i Haldunʹun toplum nazariyesini esas alarak devlet ve toplumun yapısını insan vücudundaki döngüye benzetmekte ve gelişme, duraklama ve

%30 mika takviyeli PA 6 kompozit malzemesine karşı katkısız PA 6 ve cam elyaf- mika katkılı PA 6 hibrit kompozitlerinin çalışması durumundaki sürtünme

Gelenekten bütün bütün bir kopuşu sağlamak amacıyla ortaya çıkmış, sanat dalları ile edebiyatta yenilikçi deyişler, olağandışı sunum teknikleri ve yepyeni

Rint, kadehi eline aldrgrnda Cem cenaph olur, ona &#34;qarap bitti&#34; dense bu korkung haberden dolayr tidti patlar, parlak ytizlti gtizel bir bdkireye benzeyen qaraba

&#34;Fele[in her igi tersinedir&#34; gekli de olan bu atas6ziiniin anlam bakrmrndan aynr fakat kelime dizimi bakrmrndan farkh bir diSer gekli de g6yledir:.

[r]

[r]