Konferanslar:
XVI-XVII. YÜZYIL EDEBi METINLERINDE
RASTLANAN OSMANLI DEVLET YAPISI
VE TOPLUM DÜZENINE AIT BAZI
GÖRÜ~~
VE BILGILER
Prof. Dr. YA~AR YÜCEL
Klâsik Osmanl~~ siyasal ve sosyo-ekonomik yap~s~ na bak~ld~~~ nda, göze çarpan ilk özellik, teorik olarak yap~ya vücut veren bu sistemde yer alan bütün kurumlar~ n pâdi~âh~ n mutlak otoritesini gerçekle~tirme amac~ na dönük i~leyi~leridir. Merkezdeki en büyü~ünden en uzak köyündekine kadar ülkenin bütün yöneticileri hükümdâr~n kullanyd~. Yine ülkedeki üretime elveri~li bütün topraklar miri yâni mülkiyet hakk~~ devlete ait bulunuyordu. Yönetici kadrolar~n d~~~ nda bulunan, re'âyâ ad~yla ifade edilen Osmanl~~ toplumunun bütün zümrelerinin ya~ant~s~na ~eriat ve belki ondan daha çok Osmanl~~ Pâdi~âh~ n~n tedvin etti~i örfi kanunlar ~ekil veriyordu. Bu öyle bir etkiydi ki, ki~inin giyim tarz~ ndan mesle~indeki üretim biçimine kadar her alanda kendini göstermekteydi.
Toplum içindeki zümreler aras~nda ve mekândaki yer de~i~tirmeler bile bir ölçüde s~ n~rl~~ tutulmu~tu. Bilindi~i üzere Osmanl~~ toplumunda ba~l~ca iki tabaka vard~. Birincisi, hükümdâr~ n otoritesini temsil eden yönetici tabaka ki, bunlara askeriler denmekteydi. Her kademedeki yönetici ve askerler ile ilmiyye mensuplar~, devlet dairelerinde çal~~an kâtipler bu tabakay~~ olu~turmakta idiler.
Toplumun re'âyâ diye adland~r~lan bölümü ise üretim yapan bütün tebaay~~ kaps~yordu. Yönetenler ile yönetilenleri biribirinden ay~ran en önemli özellik, birinciler vergi vermez ve fiili üretimde bulunmazlarken, ikincilerin vergi yükümlüsü üreticiler olmalar~d~r. Bu ay~r~m Osmanl~~ impartorlu~unun her döneminde geçerli olmu~~ ve biribirine geçi~ler, daima devletin dayand~~~~ anlay~~la, pâdi~âh~ n otoritesiyle sm~rland~r~lm~~ t~r.
Ancak, bu durum Osmanl~~ toplumunun tarihi geli~imi boyunca incelendi~inde teoride bir de~i~iklik olmad~~~~ halde, Osmanl~~ kurumlar~n~n siyasal ve sosyal muhtevâs~ nda zaman ve mekâna göre yeni gibi görünen özelliklerin ortaya ç~kt~~~~ göze çarpmaktad~ r.
Kökleri bir yandan eski Türk töresinden bir yandan islami" kurallardan beslenen Osmanl~~ idari hukukunun pratikte tam anlam~yla ulgulanmad~~~~ yap~lan ara~t~rmalardan ortaya ç~kmaktad~r.
I~te, Türk toplumunun yaratt~~~~ kendine özgü bir devlet düzeni sayesinde Osmanl~~ Imparatorlu~u XVII. yüzy~l~n ba~lar~nda Yak~n-Do~u ve Balkanlar~ n sahibi durumuna gelmi~tir. Bu geli~me; toprak mülkiyeti, iktisadi-mali hayat, ki~ilerin devlet ile kendi aralar~ndaki hukuki ili~kilerini ayr~nt~l~~ biçimde düzenlemi~, yukar~da sözü edilen kanunlar~n ba~lang~çta iyi i~lemesinin bir sonucudur.
Ancak, Osmanl~~ Imparatorlu~unun XVI. yüzy~l~n ba~lar~ndan itibaren yönetim aç~s~ndan sosyal ve ekonomik durum bak~m~ndan yeni ~artlarla kar~~~ kar~~ya geldi~i gözlenmektedir. Gerek ça~da~~ ar~iv, gerekse kitapl~k bilgileri bu devrenin ba~lang~c~n~~ Kanûni devrine kadar indirmekte, III. Murad'~n saltanat~nda kesin ~ekilde belirlendi~i hususunda birle~mektedirler. Gerçekten de, III. Murad ve o~lu III. Mehmed devirlerindeki sosyo-ekonomik de~i~meler gözlendi~inde, böyle bir tarih ya~ant~s~mn önceki yüzy~l~n devlet düzenini sars~p Osmanl~~ Imparatorlu~u-na en az, XVII. yüzy~l~n ikinci yar~s~ndan ba~layarak yeni bir sosyal ve siyasal düzen içine atm~~~ oldu~u anla~~lmaktad~r. Her ne kadar imparatorluk III. Murad devrinde en geni~~ s~n~rlar~na eri~mi~se de bu dönemin Türk ve Bat~l~~ tarih ara~t~r~c~lar~, imparatorlukta ba~layan çalkant~ya dikkati çekmekte ve yak~n bir gelecekte siyasi kurulu~ta ba~l~yacak çöküntüden söz etmektedirler. I~te sözü edilen yüzy~lda, devlet ve toplum düzenini çökü~e götüren de~i~iklikleri, bir yandan Osmanl~~ iç bünyesinde görülen nüfus artmas~, mali bunal~m, merkez ve ta~ra örgü tlerindeki bo~luklar ve Celan fetreti gibi çok önemli olaylar haz~rlarken di~er yandan da, o dönemin dünya konjonktüründeki ~artlar bu tarihlere do~ru Osmanl~~ aleyhine büyük geli~meler göstermekteydi. Sözünü etti~imiz yüzy~l~ n ikinci yar~s~nda ba~layarak meydana ç~kan bu kesin ve genel de~i~ikliklerin Osmanl~~ devlet mekanizmas~n~~ da olumsuz yönde etkilemesi kaç~n~lmazd~.
Bu ara~t~rmada amaç imparatorlukta ba~~ gösteren bunal~mlar~n edebi eserlere nas~l yans~d~~~n~, bir ba~ka deyi~le de tarihçinin edebi eserlerden (~iir türü) kaynak olarak yararlanmas~~ gerçe~ini ortaya koymaktad~r.
Tarihçinin edebi eserlerden, edebiyatç~= da tarihten yararlanmas~~ gerekti~i gerçe~i, ne ilk olarak tarafim~zdan dü~ünülmü~, ne de ilk olarak taraf~m~zdan ileri sürülmektedir. Bu öteden beri herkesçe kabul edilen, temelde tart~~~lmas~na bile ihtiyaç duyulmam~~~ bir gerçektir. Ama
XVI-XVII. YÜZYIL'DA EDEBi METINLER 899
tarihçinin, bütün iyi niyetli tutum ve çabalara ra~men edebi eserlerden gerekti~i biçimde yararlanamad~~~~ da abart~lm~~~ bir yarg~~ say~lmasa gerektir. Bunun belli ba~l~~ sebebleri aras~ nda:
Edebiyat~ n ve tarihin iki ayr~~ uzmanl~k alan~~ olmas~,
Her iki alan~ n uzmanlar~ n~ n gerekti~inde, kaynaklara, di~er uzmanl~k alan~nda çal~~anlar~ n yard~m~na muhtaç olmadan e~ilebilecek biçimde yeti~meleri,
Do~al olarak bu iki alan~ n her birinde çal~~an uzmanlar~n öncelikle kendi alanlar~ n~~ ilgilendiren konulara öncelik vermek zorunda bulunmalar~, ç. Bizim ö~rencilik y~llar~m~zdaki bir uygulaman~ n, yani; edebiyat bölümü ihtisas ö~rencileri için tarih'in, tarih ö~rencileri için de edebiyat'~n, 4 sömestr (2 y~l), okunmas~~ zorunlu dersler aras~ nda yer verilmesinin yayg~ nla~mamas~ mn ve dolay~s~yla uzmanlar d~~~nda kalan, geni~~ bir tarihçi ve edebiyatç~~ kitlesi için tarih ve edebiyat~ n birbirinden iyice uzakla~maya ba~lamas~,
Di~er bir ifadeyle ve özetle tarihçi-edebiyatç~, i~birli~inin ihtiyaç duyulan ölçüde gerçekle~memesi ve buna pek de lüzum görülmemesi,
Divan edebiyat~ m~z~n kendi ~iir anlay~~~~ gere~i, tarihçi için önem ta~~yan malzemeye fazlaca yer vermemesi ve tarihçinin edebi eserlerden genellikle ayr~ nt~lara ili~kin bilgiler ç~karmak durumunda bulunmas~, gibi muhtelif hususlar dü~ünülebilecektir.
Herhangi bir yanl~~~ anlamaya ve polemi~e yol açmamak için hemen belirtmemiz gerekir ki amac~ m~z, bu konularda yap~lm~~~ ve yap~lmakta olan ve sayg~~ ile an~lmas~~ gereken çal~~malar~~ hafife almak de~il, aksine, bu tarz çal~~malar~ n daha da artmas~na ili~kin dileklerimizi dile getirmektir.
~üphesiz tarihçi için tarihi eserlerin ana kaynak oldu~u tart~~~lamaz. Mesela Kad~~ Burhaneddin'in divân~na dayan~larak Kad~~ Burhaneddin devletinin tarihi ve Kad~~ Burhaneddin'in hayat~~ yaz~lamaz. Ama, bu ~air hükümdar~ n (H. 745 - 800 / M. 1345 - 1398):
(I) Ezelde Hak ne yazm~~~ ise bolur Göz neni ki görecek ise görür Iki alemde Hak'a s~~~ nm~~~z Tohtam~~~ ne ola ya Ahsah Temur 2
1 Bu tuyu~un birinci m~srac~ nda vezin bozuktur. ~ayet m~sra (Hak ne yazm~~~ ise ezelde bolur) ~ekline konulursa vezin düzelmektedir.
Allah ta. ezelde (aln~m~za) ne yazm~~sa, (ne takdir etmi~~ ise), o olur. (gerçekle~ecek olan odur),
Göz, neyi görmesi takdir edilmi~~ ise onun görür.
Biz her iki alemde (dünyâda da, âhiretde de) Allah'a s~~mm~~~z:
Toktam~~~ ya da Aksak Timur bizim için ne ola ki, kim ola ki?" diyen tuyu~u veya ba~ka tuyu~larmdan ald~~~m~z:
Himmetümüz iki alemde gezer N'ol~sar Amasiye ya Nikisâr 3
(Bizim himmetimiz her iki alemde gezer Amasya ya da Niksar nedir ki?)
Er oldur Hak yoluna ba~~ oynaya, Dö~ekde ölen yi~it murdâr bolur 4.
(Er, yi~it Hak yolun can~n~~ fedâ etmekten çekinmeyen ki~idir; Ya-ta~~nda ölen yi~it murdar orur).
M~sralar~~ Kad~~ Burhaneddin'in dü~üncelerini, emellerini, karakterini de~erlendirirken tarihçinin kanaat~n~~ güçlendiren konuya ~~~k tutan birer belge olarak elbette gözden ~rak tutulamayacakt~r.
Daha önce de de~inildi~i gibi, divan edebiyat~m~zda tarihçinin i~ine yarayan malzeme fazla de~ildir ve tarihçilerimiz zaten bunlardan büyük ölçüde yararlanm~~t~r. Ancak bu durum, yararlanacak malzeme kalmad~~ anlam~na gelemeyece~i gibi bilinen malzeme de, ara~t~rmalar derinle~ip yönlendikçe de~i~ik yönlerden de~erlendirilebilecek, tarihçinin ihtiyac~na ve bak~~~ aç~s~na göre önem kazanabilecektir. Elbette, bize fazla bir ~eyler söylemeyen divan ~iirimizin ça~~n~n insan~na neler söyledi~i daha iyi ö~renilebilinir, anla~~labilirse o suskun, o dereden tepeden bahseder görünen ~iirlerin ~u ya da bu ölçüde kimi olaylara ~~~k tutaca~~~ da
3 Age., S. 588. 4 Age., S. 598.
XVI-XVII. YOZYIL'DA EDEBI METINLER 90 1
muhakkakt~ r. Somut bir örnekle arz~~ gerekirse XVI. yy'~ n ünlü ~airi Bald'nin divân~nda yer alan ancak Baki'nin olmad~~~~ da saptanm~~~ bulunan bir gazelin baz~~ beyitlerine göz atmakta yarar vard~r:
Cihânun ni'metinden kendi âb ü dânemiz ye~dür Ilün ka~anesinden g~:~~e-i virânemiz ye~dür G~ na sadr~ nda ~ol ma~rür na-asüde serverden Fenâ bezminde hab-alüd olan mestânemiz ye~dür Hürn-y~~ evc-i izzet gibi gayretsizden ey Baki*
Muhabbet ~em'ine ~eh-per yakan pervânemiz ye~dür 5 . Bunlardan:
"Ganilik, zenginlik, bolluk makam~n~ n, yerinin en üst kö~esinde oturan ve gailesiz, rahat olmayan uludan, yokluk meclisindeki uykulu sarho~umuz daha iyidir, üstündür.
Ey Baki! Izzet (yücelik, kuvvet, kudret) ~ahikas~ n~ n (doru~unun) Hümâ ku~u gibi bir gayretsizden, muhabbet mumuna kanad~ n~~ yakan pervânemiz daha iyidir, daha üstündür".
Diyen ve ilk bak~~ta pek çok benzeri gazelde oldu~u gibi ~airin tasavvuf ilkelerine uygun biçimde, dünya nimetlerinden, zevklerinden el etek çekmeyi, ilahi a~k ile yanmay~, o a~k ile mest olmay~; mevki, zenginlik, dünya mutlulu~u gibi herkesin pe~inde ko~tu~u çekici nimetlere üstün tuttu~unu belirten deyi~ler olarak kabul edilmesi do~al olan beyitler, K~nal~-zade Hasan Çelebi'nin tezkeresindeki (Cilt. 1, s. 208) 6 tan~ kl~~~ ndan anla~~l-d~~~na göre devrin padi~ah~~ III. Murad'a Baki'nin dü~manlar~~ taraf~ndan ~öylece arz edilmi~tir:
Mestâneden (sarho~tan) maksat baban~z Sultan Selim'dir (yani II. Selim, sarho~lu~uyla tan~nan Sar~~ Selim'dir) Baki. senin için gayretsiz diyor ve baban~~ senden üstün tuttu~unu aç~ kl~yor.
Bilindi~i gibi, günümüzün insan~n~n akl~na gelmeyecek bu aç~klamalar Sultan II. Murâd taraf~ndan ma'kul bulunmu~~ Baki derhal görevinden azledilmi~, dostlar~n~n araya girmelerine, ~iirin Baki taraf~ndan yaz~lmad~~~-
5 Divân-1 13ffici. Istanbul, 1276. s. 110-111.
6 K~ nal~-zade Hasan Çelebi, Tezkiretü'~-~uarâ. Ele~tirmeli bask~ ya haz~rlayan Dr.
n~~ kan~ tlamalar~ na ve eski mecmualarda bu ~iirin Nami adl~~ bir ba~ka ~airin ad~ yla kay~ tl~~ bulundu~unu göstermelerine ra~men, Baki, ölümden kurtulmu~~ ise de, tekrar eski görevine iade olunmam~~ t~ r.
Durum böyle olunca Baki'nin 7 (gerçekten Baki'ye ait) olan ~u gazete de~i~ik aç~ lardan bak~labilece~i derhal akla gelmektedir.
Zahm-~~ dilden kan akar bu çe~m-i giryân bi-haber; Garka virdi alemi bir katre ummân bi-haber. Yâr bi-perva Celâli gibi hat kald~ rd~~ ba~; Memlekette fitne peydâ oldu sultan bi-haber Muttas~ l atar dile peyveste müjgân oklar~ n, Câna geçdi zahm-~~ tir-i gamze cânân bi-haber Mest olub uyurken öpmü~~ cânân~~ rakib; Ehremenler Hatemi alm~~~ Süleyman bi-haber ~ tlerünle her gice gavgada Baki çâkerin Hab-~~ gafietde yatur a~yar-~~ nâ-dân bi haber 8 Gazelde ~öyle denilmektedir:
~ . Gönlün yaras~ ndan kan ak~ yor, fakat bu göz (kendisinden gözya~~~ olarak akan bu kandan) habersiz. Bir damla bütün dünyay~~ suya bo~du, fakat deniz (ancak kendisinin yapabilece~i ya da kendisinin bile yapamayaca~~~ bu i~i bir damlan~ n yapt~~~ndan) habersiz.
Sevgili pervas~z, oysaki hat (sevgilinin yüzündeki ayva tüyleri) Celali e~k~yas~~ gibi ba~~ kald~ rd~, Memlekette fitne (isyân, karga~al~k) ç~kt~, fakat Sultan bundan habersiz.
Hiç durmadan ard arda kirpik oklar~ n~~ gönle atar; Gamzenin Ulan= yaras~~ tâ cana dek geçti, i~ledi, fakat sevgili bundan habersiz
Sarho~~ olup kendinden geçmi~~ bir halde uyurken, rakib sevgilinin duda~~m öpmü~; Cinler yüzü~ü ele geçirmi~, fakat Süleyman bundan habersiz.
Sadettin Nüzhet Ergun, Baki, Hayat~~ ve ~iirler I, Divan. Istanbul 1935, S. 340-341.
XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEB~~ METINLER 903
5. Baki kulun her gece senin köpeklerinle didi~ip durmadad~r; Nâdân a~yar (rakib) ise gaflet uykusuna dalm~~~ uyumada ve bu olup bitenden habersiz.
Gazelin ikinci beytinde, sevgilinin yüzünde biten ayva tüylerinin ki, divan ~irinde "fitne" olarak nitelendi~i bilinir, Celali e~k~yas~ na te~bih edildi~i ve böylece XVI. yy'da devlet için büyük bir tehlike olarak ortaya ç~ kan Celâli isyanlar~ na telmil~ te bulunuldu~u belirgindir. Beyitte mü~evve~, leff ü ne~r sanat~~ yap~lm~~t~r. Birinci beyitteki "Yar" ile "Celali" ve hatt'a kar~~l~k ikinci beyitte sultan ve fitne zikredilmi~tir. ~air bir yandan memleket ile ifade etti~i sevgilinin yüzünde fitnenin yani hatt~n ortaya ç~kt~~~ n~~ belirtirken, hatt fitne-celali-sultan-sevgili kelimeleri aras~ ndaki ili~kiye dayanarak gerçekten ülkede Celalrnin ortaya ç~kt~~~n~~ yani fitnenin belirdi~ini, ama sevgilinin kar~~l~~~~ olan Sultân'~n yani padi~ah~n da (sevgilinin pervas~zl~~~ na mukabil) habersiz gibi davrand~~~ n~~ belirtmi~~ olmaktad~ r.
Dördüncü beyitte ise Hz. Süleymân'~ n kar~s~ na telim etti~i hâteminin - ki Süleyman bu yüzük sayesinde buyru~u alt~ ndakilere, cinlere de hükmedebilmektedir- Sahr (ya da Sâhir) adl~~ bir dev taraf~ndan-Süleyman Peygamberin k~l~~~na girilerek yani onun yerine geçilerek, Süleyman Peygamberin haberi yokken kar~s~~ Cerade'den al~nmas~~ Hz. Süleyrnan'~ n tahttan uzakla~~p kudret ve hakimiyetini yitirmesi olay~ na telmih vard~ r.
Öte yandan divan ~iirinde sevgilinin duda~~~ hâtemdir. Sevgili, Sultan yani süleymân'd~r, rakib ise Ehrimen'dir. Yani gerek te~bihler, gerek telmih, gerekse ifade bak~ m~ ndan gazelde dikkati çekecek hiç bir ~ey mevcut de~ildir. Fakat 2. beyitteki fitne-Celali ili~kisi vesilesiyle gerçe~e de~inildi~i göz önüne al~n~ nca BakPnin bu beyitte ve hatta bütün ~iirde Kanunryi habersiz oldu~u ya da onun önem vermedi~i baz~~ konularda uyarmaya çal~~t~~~~ ihtimali de derhal hat~ ra gelmektedir.
Baki'nin bu tarz gazellerinin d~~~nda do~rudan do~ruya somut tarihi olaylara de~inen ve a~a~~ya dört beyti al~nan gazelininkine benzer ~iirleri yok denecek kadar azd~r 9.
Reh-i mey-haneyi kat` itdi ti~-i kahr~~ Sultânun Su gibi aras~ n kesdi Stanbul u Kalata'nun Miyan-~~ âb ü ate~~ oldu cây-i ke~ti-i sahbâ Yitürdi rüzgar ayin-i ay~~n bezm-i rindânun
Yakan âb üzre ate~~ sanmanuz ke~ti-i sahbay~~ ~uca-i tig-i kahr~ ndan tutu~du ~ah Süleymân'un Hilal-asa füriizan oldu bahr-~~ nilgün üzre
~afaktan dem urur .b-1 ~arab-ali~du derya.= ". Baki diyor ki:
"Padi~ah'~ n kahr k~l~c~, meyhânenin yolunu kesti, "O k~l~ç ~stanbul ile (meyhanelerin çok oldu~u) Galata'n~ n aras~n~~ su gibi kesti
~arap gemisinin yeri su ile ate~in aras~~ oldu, Rüzgâr (zaman) rindlerin meclisinin ya~ama ve e~lence âyinini mahv etti.
Suyun üzerinde ~arap gemisin ate~in yakt~~~n~~ sanmay~ mz.
O gemi Sultan Süleymân'~n k~lc~n~ n ~ua~ndan, yal~ m~ ndan tutu~mu~tur.
Sadece bu beyitlerden dahi Sultan Süleymân'~n içki yasa~~~ koydu~unu, meyhaneleri kapatt~'~~n~, emre uymayarak ~arap getiren gemileri denizin üzerinde yüküyle birlikte yakt~rd~~~ n~~ anlamak kâbildir.
Baki H. ~ oo8/M. 1600'de ölmü~tür. Kendisinden 18 y~l kadar önce 1582'de ölen ve
Meded meded bu cilia= y~k~ld~~ bir yan~~ Ecel celalileri ald~~ Mustafa Hani
diyerek Celali e~k~yas~na da ~iirinde yer veren Ta~l~cal~~ Yahya Bey'in eserlerinde tarihi olaylar daha fazla yer al~r.
Yahyâ Bey, vas~ta beyti:
Hem hasib u hem nesib u hem sa'id u hem ~ehid Hem veli hem gazi hem dervi~~ hem ~ah-1 ferid
XVI-XVII. YeZYIL'DA EDEB~~ METINLER 905
olan 5 bendlik terci-i bendinin Sultan I. Murâd (Hüdavendigar)'~n ~ehadetini anlatt~~~~ 2. bendinde I ' aynen:
01 mahalde el öperken M ile itdi ~ehid Kaf~ rün elçisi ad~na gelüb bir ehl-i nâr
Ya'ni 'Bir cehennemlik, ki~i, kafir; dü~man~n elçisi s~fat~yla gelip, o yerde (Kosova ovas~ nda) el öperken, hile ile kendisini ~ehld etti" diyerek genellikle eski Türk kaynaklar~nca benimsenen ve Ahmedrnin Tevarlh-i Al-i Osman'~nda oldu~u gibi:
Kana bula~ubeni tâ pâ vü ser Bir geber yatur imi~~ anda meger Gevdeler içinde olm~~dur nihân Lik Gazi Han'~~ görürdi ayân Çün kaza irdi yaturken turd~~ ol S~çrayub hançerle ~ah' urd~~ ol 01 arada demde Sultan-1 sa'i'd Can~~ Hakk'a virüben old~~ ~ehld 12
Yani (Me~er orda tepeden t~rna~a kana bula~m~~~ bir Allahs~z yatarm~~. Cesetler aras~na gizlenmi~ti, fakat Gazi Padi~ah~~ apaç~k görebiliyordu. Vaktaki kaza eri~ti, o yatt~~~~ yerden kalkt~, s~çray~p hançerle padi~ah~~ vurdu. O yerde o anda o mübârek (âhiretini haz~rlam~~) Sultan can~n~~ Allah'a teslim edip ~ehit oldu) ~eklinde anlat~lan rivâyetin d~~~nda bir ölçüde Rum tarihçisi Dukas'~n anlatt~klar~na yakla~an ve Milo~~ Kobiloviç'i bir sava~~ alan~~ kahraman~~ olmaktan ç~karan de~i~ik bir görü~~ getirmi~~ olmaktad~ r.
XVII. yüzy~l, Osmanl~~ Imparatorlu~'unda olaylar~ n de~i~ik boyutlar kazand~~~, sosyal çalkant~lar~ n artt~~~, yükselme devrinin sona ermesinin yaratt~~~~ mes'elelerin iyice boyutland~~~, ancak baz~~ kesimlerde apaç~k görülen duraksaman~n Türk Edebiyat~ n~~ etkilemedi~i, aksine edebiyatta
11 Yahyâ Bey, Divân. Tenkidli bas~m Haz. Dr. Mehmed Çavu~o~lu. ~stanbul 1977, S. 143.
12 Kr
~. Die Altosmanischen Anoniymen Chroniken, Tevarih-i Al-i Osman. In Text und übersetzung Herausgegeben von Dr. Friedrich Giese Ordentl. Honorarprofessor an der Universitat Breslau. Tcil I Text und Variantenverzeichnis. Breslau 1922, S. 27.
yeni büyük ~airlerin ortaya ç~ kmas~ n~ n devam etti~i ilginç bir as~rd~r. Bu durum, bu olaylar~ n edebiyat~ m~za daha fazla yans~ mas~na ve tarihçiyi ilgilendiren daha geni~~ bir malzemenin ~iire girmesine de yol açm~~t~r.
Mesela 8 y~ld~r Neri ve Siham-1 Kaza's~~ üzerinde çal~~an edebiyat ara~t~r~c~s~~ Halil Erdo~an Cengiz'in bu konuda haz~rlad~~~~ henüz yay~ mlanmam~~~ eserindeki ön tesbitlerine göre, gerçek ya da takma adlar~yla, görevleriyle, ya da aile ba~lanyla (o~lu, k~z~, anas~, e~i, u~a~~~ gibi) belirtmelerle birlikte Siharn-1 Kazâ'da an~lan ki~ilerin say~s~~ 115'in üzerindedir. Bunlardan:
64 ki~i ~~'er ~iirde 20 ki~i 2'er ~iirde 7 ki~i 3'er ~iirde 3 ki~i 4'er ~iirde 2 ki~i 5'er ~iirde 5 ki~i 6'~ar ~iirde 4 ki~i 7'~er ~iirde
~~ ki~i 8 ~iirde ~~ ki~i 9 ~iirde 2 ki~i ~~ o ~iirde ~~ ki~i ~~ 4 ~iirde ~~ ki~i 20 ~iirde ~~ ki~i 24 ~iirde 1 ki~i 25 ~iirde ~~ ki~i 31 ~iirde ~~ ki~i 47 ~iirde an~lm~~~ bulunmaktad~r.
Bu say~lar yeni bulunacak hicviyelere ya da görülecek ba~ka yazmalardaki nüsha farklar~na göre çok az bir de~i~iklik gösterebilecek ise de, temelde, ana çerçeve de~i~meyece~inden önemlibir tesbit olarak ele al~nm~~t~r.
47 ~iirde an~lan ki~i devrin ünlü ~airlerinden ve kazaskerlerinden Gani-zade Nâdiri Mehmed Efendidir.
3 I ~iirde ad~~ geçen Vahdeti, 24 ~iirde an~lan ünlü ~air Kaf-zâde Faizi, 2 ~~ ~iirde ad~~ geçen Nev'i-zacie Atayi o'ar ~iirde an~lan devrin Defterdar-lar~ndan yani Maliye BakanDefterdar-lar~ndan Baki Pa~a ve Ekmekçi-zâde Ahmed
XVI-XVII. YeZYIL'DA EDE131 METINLER 907 Pa~a, 6'~ar ~iirde an~lan Sadrazam Gürcü Mehmed Pa~a, Veysi, Hekimba~~~ Emir Çelebi, 5 ~iirde an~lan Azmi-zade Hâleti gibi ki~iler elbette Im-paratorluk içinde sivrilen ~u ya da bu alandaki ünlü ki~iler kimi devlet adam~, kimi sanatç~~ ve bilgin, kimi hem bilgin hem üst düzeydeki devlet görevlisi olarak tarihçinin dikkatinden uzak tutulamayacakt~ r. Bilgilerin tarihçinin i~ine ne ölçüde yarayaca~~~ ayr~~ bir konudur. Ama kimi zaman en küçük, k~r~ nt~~ kabilinden bir bilgiye dahi ihtiyaç duyuldu~u bir anda belki tarihçi hiç bir i~e yaramaz görünen bir bilgiyi elindekilerle birle~tirerek kullanmaya yönelebilecektir. Mesela Nefi, Ekmekçi-zâde Ahmed Pa~a ile ilgili olarak ~iirleri aras~nda (anas~, babas~, e~i, dâmad~, Habib A~as~, Haf~z'', Ismail'i, kap~c~s~, Kas~ m çavu~'ü, kethüdas~, Kodaman'~, s~r kâtibi, hazinedar~ m) anm~~ t~ r. Hiç bir tarihte Etmekçi-zade'nin yak~ n~ nda bulunan bu ki~eler hakk~ nda böyle bir kadro çizen bilgiye rastlanmamaktad~ r. Nefinin, Ahmed Pa~a için (Anas~~ a~c~~ kenizek, babas~~ etmekçi) demesi ve böyle anas~ n~n bir a~c~~ cariye, Ahmed Pa~a'n~ n dâmad~ mn kendisi gibi sar~~~ n bir ki~i, haznedâr ba~~s~mn 16 ya~~nda biri oldu~unu ortaya koymas~, gerekti~inde tarihçinin kullanabilece~i birer k~r~nt~~ bilgidir. Yine Genç Osman vak'as~nda ad~~ geçen bir yeniçeri çavu~u Karamazak hakk~nda tarihlerimizde olaylardaki rolünü anlatanlar d~~~nda hiç bir bilgi bulunmamaktad~r. Fakat Nef'i, Keman-ke~~ Ali Pa~a'ya yönelik hicviyesinde Keman-ke~~ Ali Pa~a'n~n son derece esmer bir ki~i oldu~unu, damad~mn da kendisine benzedi~ini, Bâki Pa~a ile küfürle~erek ~akala~-t~klar~ m, kay~ nbabas~~ Rumeli kazaskerlerinden Bostanzâde Mehmed Efen-di'nin Ali Pa~a'n~ n yan~ nda son derece itibar~~ bulundu~u gibi hususlar~~ anlat~rken Karamazak'~n son derece ~i~man bir ki~i oldu~unu da söz aras~na s~k~~t~rmaktad~r.
Nefi üzerinde ayr~ca durulacakt~r. ~imdi XVI. yüz y~l~n sonlar~ nda H. ~~ oo5 / M. ~~ 595'te do~an H. ~~ o65 / M. ~~ 645'te ölen XVII. yy'~ n ünlü hattat ve ~airi Cevri' nin divamna 13 bir bakal~ m:
IV. Murâcl'~ n ok ve cirid atmaktaki silah kullanmaktaki ustal~~~~ tarih kaynaklar~ nda ayr~nt~l~~ bir biçimde yer al~r. Ama ayn~~ bilgileri Cevri divân~nda da ayr~nt~l~~ olarak bulmak mümkündür. Târih-i Beyzâ Bâ-fermân ba~l~kl~~ tarih k~ t'as~~ aynen ~öyledir:
Hazret-i Hn Murâcl-~~ zi-~ânun Her hünerde olur kemâli
13 Doç. Dr. Hüseyin Ayan, Ceyri hayâti, Edel~f Ki~ili~i, Eserleri ve divânin Tenkidli
Cümleden bir tüfeng ile hala Ki tokuz dirhem idi bi-noksan Urd~~ bu beyzay~~ sühület ile Old~~ f~ nd~ k yeri ~ikeste hemân Atd~~ k~rk dört zirâ yerden an~~ Zür-~~ baz<is~ na yeter bu ni~an Didi tarihini görüp Cevri Aferin ey dilir-i Sâm-Akrân 14 ~air bugünki dille ~öyle demektedir:
~anl~~ Sultan Murâd Hazretlerinin, Kemâli her hünerde apaç~k ortadad~r. Bu meyanda halen bir tüfeng ile
Ki (kur~unu) noksans~z dokuz dirhemdi, Bu yumurtay~~ kolayca vurdu
F~ nd~~~ n de~di~i yer hemen k~r~ld~.
o
f~nd~~~~ 44 zira (yakla~~k 33-40 m) yerden att~. Kolunun gücüne bu ni~an yeti~ir.Cevri bu olay~~ görüp ~u tarih m~sras~ n~~ söyledi: Aferin ey Sam'~ n akran~~ olan yi~it.
Bu olay H. 1049'da (M. 164o)'da cereyan etmi~tir.
Yine divanda, Sultan Murad'~n cirid oyunundaki ustal~~~n~~ gösteren 2
tarih k~ t'as~~ vard~r.
Bunlardan birincisine göre 15.
Sultan Murâd H. 1043 (M. 1633'te) Eski Sarây'a gitti~inde ~ oo dirhemlik (yakla~~k 800 gr. l~k) bir ciridi atm~~t~. Bu cirid Bayezid câmini
14 Age., s. 289. 15 Age., s. 284-285.
XVI-XVII. YÜZYIL'DA EDEB~~ METINLER 909 geçip ta Harem'deki minârenin dibine dü~mü~tü. ~air en kat~~ bir yaydan 6 dirhemlik (yakla~~ k 20 gr'l~k) bir ok at~lsa en sert bir rüzgar~~ arkas~ na almas~~ halinde ancak bu mesâfeye ula~abilir demektedir.
~ kinci tarihe göre ikinci cirid at~~~~ padi~ah~ n H. ~~ o47 (M. 1637)'de Beykoz bahçesi'ne gitti~inde ~öyle vuku bulmu~tu:
Seyr için geldükde Begkoz Ba~~'na iclal ile Pay~ na yüz sürdü cûlar itmeyüb sabr u sükûn Kurd~lar pi~-i sarâya bir mu'allâ sâye-bn Eyledi anda vücûd~n tab-~~ germâdan =ün Gâh h~~ t u geh cirid alub o meydanda ele Kuvvet-i sahib-k~ rânisin iderken azmim Atd~~ ol yerden ciridin zûr-~~ bazis~~ gösterüb kar~us~ nda old~~ menzil-gâh ana mermer sütûn Add olund~~ bu'd-~~ meydan~~ yüz otuz be~~ zira ~ rmeye ol menzile bâd olsa tire reh-nümün 16
Bugünkü dille olay~~ ~öylece anlatabiliriz:
Sultan Murâd kudret ile ululukla Beykoz bahçesine gezinti için geldi~inde,
Akarsular yerlerinde durmaya sabredemeyip onun aya~~ na akt~ lar, yüz sürdüler.
Saray~ n önüne yüksek bir sayvan (gölgelik, çad~r) kurdular. Padi~ah mevsim s~ca~~ mn harâretinden vücûdunu orada korudu. O meydanda eline kimi zaman tu~la, kimi zaman cirid al~ p,
Sahib-k~ ranlarda bulunan kuvvetine s~ narken, Kolunun kuvvetini gösterip ciridini oradan att~, Ciridin yere dü~tü~ü mahal kar~~daki mermer dire~in bulundu~u yer oldu.
Aradaki uzakl~ k 135 zira yani (yani ~~ zira 75 cm'den hesaplan~ rsa gg metre, go cm'den hesaplan~rsa 121.5 metre) kabul edildi ki, yol göstericisi rüzgâr olsa bile, bu mesâfeye ok dahi eri~emezdi.
Cevrinin di~er bir tarihi ~udur:
Feth idüb Ba~dâd'~~ Gazi Murâd Hn Çün Diyâr-~~ Bekr'i k~ld~~ müstakarr Anda atd~~ alt~~ dirhem bir tüfeng Bir guru~a eyledi darb~~ eser Add olund~~ otuz üç buçuk zirâ Tül-i meydân-~~ ni~ân~~ ser-be-ser Didiler tarihini idüb duâ
Kuvvetün olsun mezld ey nâm-ver 17 Cevrl demektedir ki:
Gazi Sultan Murad, Ba~dâd'~~ fethedip Diyarbak~ r'da karar k~ld~~~ nda,
Orada bir tüfeng att~~ ve alt~~ dirhemlik bir kur~unu Bir kuru~a isabet ettirdi,
Ni~an alan~n~n uzunlu~u bir uçtan öbür uca, 33,5 zira (yakla~~k 25 ya da 30 metre) ölçüldü, Dut edip, olay~n tarihini ~u m~sra ile söylediler Ey ünlü (pâdi~ah) kuvvetin ziyâde olsun,
Târih m~srâ'~~ hesapland~~~nda bu olay~n H. ~~ o48/M. I638'de vuku' buldu~u anla~~lmaktad~ r.
Hat~ ra gelebilecektir ki bu olaylar baz~~ tarihlerde de yaz~l~d~r, Evliya Çelebi bile Sultân Murâd'~n sportmenli~i hakk~nda oldukça ilgi çekici bilgiler vermi~tir. ~u hâlde uzun incelemeleri, çal~~malara yol açan bu edebi
XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEBI METINLER 911
eserlerin de~erlendirilmesine ne gerek vard~ r? Cevrrnin tarih k~ t'alar~~ tarihçiye yeni ne ö~retmi~tir?
Bir tarihçi gözüyle, bu konudaki ki~isel dü~üncelerimizi ~öylece özetleyebiliriz.
Bir çok kaynakta bu olaylara ana çizgileriyle de~inildi~i halde kiminde olay~n yeri kiminde kur~unun a~~rl~~~~ gibi ayr~ nt~lara yer verilmemi~tir. Tarihçi, ihtiyaç duydu~unda, ayr~nt~lara ili~kin bilgileri buradan tamamlayabilecek, ayr~ca tarih kaynaklar~ nda yer alan bu bilgilerin do~rulu~unu, edebi kaynaklardan da te'yit etme imkan~ na kavu~acakt~ r.
En önemlisi, ~airin tarih k~t'alar~ n~ n her birinin sonuna ekledi~i "Ba-ferman-~~ `ali-~an" ya da "Bt-ferman" ibareleridir. bu k~ t'alar~ n padi~ah~ n fermâm, emri üzerine kaleme al~nd~~~ n~~ belirten bu küçük ibare tarihçi için; kayna~~n ve dolay~s~yle bilginin güvenilirli~ini, do~rulu~unu belirten önemli bir ipucu olmaktad~ r. Ayr~ca sadece bu ibare, padi~ah~ n ki~ili~ini de~erlendirirken, padi~ah~ n hangi olaylara önem verdi~ini tesbit ederken güvenilir bir dayanak olu~turmaktad~r. ~üphesiz sadece bu ibârelere dayanarak dahi Sultan Murad'~ n günümüzün deyimiyle rekorlar~~ olarak adland~r~labilcek olan o devrin deyimiyle pehlevanl~ktaki ba~ar~lar~na ne kadar büyük bir önem verdi~ini ve ayr~ca olay~n belgelenmesi, kal~c~l~k kazanmas~~ için ~airelere de tarih dü~ürmelerini emretti~ini söylememiz mümkündür.
~imdi "ba-ferman" gibi ibârelere dayanarak padi~ahlar~ n tarih dü~ürmesi için Cevri'ye hangi konularda emir verdiklerini görelim:
Fermân yani, buyruk, sipari~~ gere~i yaz~ ld~~~~ belirtilen, 13 manzu-meden 8'i Sultan Murad'la ilgilidir. Bunlar~ n 2'si cirid, 2'si tüfeng at~~lar~;
kö~k, has oda yapt~r~lmas~, has oda tamiri 'i gümü~~ taht yapt~r~lmas~~ konusundad~ r.
Sultan Ibrahim'in tarih dü~ürülmesini istedi~i konular ise 3 adet kö~ke, ayr~ca ~~ ba~ka kö~k ve sebil yapt~r~lmas~na ve ~~ kö~kün tamirine ili~kindir. Kalan ~~ tarih ise K~r~m Flam'n~ n yapt~ rd~~~~ çe~me için dü~ürülmü~tür.
Cevri Divan~'n~ n tenkidli bas~m~ndaki tarih k~ t'alar~ n~n say~s~~ 121'dir. Padi~ah'a= ve K~ r~ m 1-1ân~'mn teklifi yani sipari~i, emri üzerine yaz~lan, sözünü etti~imiz 13 k~ t'a ç~ kar~l~nca geriye 98 k~ t'a kalmaktad~ r.
~imdi de bu 98 k~ t'amn hangi konularda oldu~una bakal~ m.
. Içlerinde Ba~dad'~n fethinin Sultan Ibrahim'in ve IV. Mehmed'in cülüslarm~n, IV. Murad'~ n ve Sultan Ibrahim'in ~ehzâdelerinin do~umlar~-n~ n da yer ald~~~~ önemli tarihi olaylar~, padi~ahlar~, hanedado~umlar~-n~~ konu alan ~~ 3,
Kaptan-~~ deryal~k, Beylerbeyilik, Defterdarl~k, Hekimba~~l~k, ~eyhü'l-islâml~ k, Anadolu Kazaskerli~i, Nakibü'l-e~rafi~ k gibi görevlere yap~lan atamalar~~ konu edinen 18,
Sadrâzamlardan Bayram Pa~a, Sofu Mehmed Pa~a, Ahmed Pa~a gibi ~ah~slar~n yapt~rd~klar~~ da içlerinde bulunan cami, mescit ve türbeleri konu edinen 6,
Içlerinde Valide Sultan~n, Yeniçeri A~as~n~n; Siyavu~, Mehmed ve Ibrahim Pa~alar~n yapt~rd~klar~~ da yer alan kö~k, ev, han, hamam gibi yap~lar~~ konu edinen 26,
Kara Mustafa Pa~a ile Silahdar Mustafa Pa~a, Musâ Pa~a, Ahmed Pa~a gibi Pa~alar~n, Yeniçeri A~as~~ Tekeli Mustafa A~a'n~n, Dilsiz Tav~an A~a'n~n da içlerinde bulunduklar~~ muhtelif ki~ilerce yapt~r~lan sebil ve çe~meleri konu edilen 17,
Muhtelif ki~iler tarafindan açt~r~lan kuyular~~ konu edinen 2,
Sadrâzam Mustafa Pa~a'n~n yapt~rd~~~~ köprü konusunda 1, Harem-i hümâyunda olan silahdar odas~, Tir-en-dâzlar Tekyesi gibi bina, tekke, câmi tamirlerini konu edinen 4,
De~i~ik y~llarda k~~~ mevsimlerinin nas~l geçti~ini ve bunlardan birinde denizin dondu~unu konu edinen 3,
~~ o. ~air Hayli Bey, Ay~i, IV. Murad'~n ünlü ve sevgili müsâhibi Musâ Çelebi'nin de içlerinde bulundu~u de~i~ik ki~ilerin ölüm tarihlerini belirten 6,
Bir ~ükûfe-zar~n (çiçek bahçesinin) yapt~r~l~~~n~~ belirten t,
12. De~i~ik olaylar~, bu arada Enmuzce, Ahsenii'l-hadis, Nasayihül-Mülük li-Hüsni's-Sültik adl~~ kitaplar~n yaz~l~§ tarihlerini konu edinen 1, tarih k~t'as~n~n toplam~~ 98'e ula~maktad~r. Bu malzemeden tarihçinin yararlanmayaca~~~ elbette dü~ünülemez.
Bu kez de tarih k~tas~~ olmayan manzumelere bir göz gezdirelim. Görülen manzumeler aras~nda:
DER TA'RIF-I TU~RA-YI GARRA RA-FERMAN ba~l~kl~~ 7 beyitlik manzume 18,
~EHEN~AH-I C~ HAN PADI~AH-I ZAMAN HAZRET-I SULTAN IBRAHIM HAN YAPDURDU~I KAYIK VASFINDADUR KI FERMAN-I AL~-~AN ile
söylenmi~dür ba~l~kl~~ 13 beyitlik manzûme 19,
KIT'A DER-TARIF-~~ ARABA BA-FERMAN ba~l~kl~~ 2 beyitlik k~t'a 2°, 18 Age., s. 138.
19 Age., S. I 42- I 43- 20 Age., s. 148.
XVI-XVII. YCZYIUDA EDEBI METINLER 913 ç. KIT'A DER- TA'R~F-I KEMER BÂ-FERMÂN ba~l~ kl~~ 2 beyitlik k~ t'a 21, KIT'A DER VASF-I KEMER BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ keza 2 beyitlik k~ t'a 22,
KIT'A DER-TA'RIF-I CAM BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ 3 beyitlik k~ t'a 23, KIT'A DER TAVSIF-I SA~AR BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ yine 3 beyitlik k~ t'a 24,
KIT'A DER-SITÂYIS-I PIYÂLE BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ 3 beyitlik k~ t'a 25, KIT'A DER MEDH-I CAM BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ 3 beyitlik k~ t'a 26,
1. BEYT DER-TA'RIF-I OTAKA BÂ-FERMÂN ba~l~k beyt 27, BEYT DER-MEDH-I ELDIVEN BÂ-FERMÂN ba~l~kl~~ beyt 28.
ki ikisi beyt olmak üzere toplam ii parça etmektedir, bunlar~ n da padi~ahlar~n fermâm ile yaz~ld~klar~, ~airin koydu~u ibârelerden kesinlikle anla~~lmaktad~r.
Bunlar~n d~~~nda "Bâ-fermân" kayd~ m ta~~mad~klar~~ halde, sunulan örneklere bak~larak, fermân gere~i yaz~ld~klar~~ söylenebilecek parçalar da ~ unlard~ r:
I. Saltanat Kay~k' konusundaki 2 beyitlik k~ t'a 29, Kolçak konusundaki 3 beyitlik nazm 30,
Kemer konusunda mesnevi tarz~nda yaz~lm~~~ 3 beyit 31, Kemer konusundaki 3 beyitlik nazm 32,
Kemer konusunda mesnevi tarz~ nda yaz~lm~~~ 2 beyit 33,
21 Age., s. 149. 22 Age., s. 49. 23 Age., S. 149. 24 Age., S. 149-150. 25 Age., s. 152. 26 Age., s. 152. 27 Age., S. 153. 28 Age., S. 154. 29 Age., s. 151. 30 Age., S. 151. 31 Age., s. 152-153. 32 Age., S. 153. 33 Age., S. 153. Belleten C. LI, 58
Sorguç konusundaki ~~ beyit 34,
Tu~ra konusundaki 6 beyitlik nazm 35.
Bunlardan 2 parçan~n Sultan Ibrahim'in di~erlerinin Sultan Murad'~n
emriyle yaz~ld~klar~~ var olan ipuçlar~na dayanal~rak de~erlendirilebilecek-tir.
Bunlar padi~ahlann karakter ve zevklerine ~~~k tutan belgeler olarak ele al~nabilecektir. Mesela Sultan Murad'~n kadehleri, kemeri, av eldiveni sadece onun içki ve av dü~künlü~ünü de~il, ayn~~ zamanda bir sanatç~~ ruhuyla, yapt~rd~~~~ e~yalar~~ ne kadar çok severek yapt~rm~~~ ve kullanm~~~ oldu~unu da gösterebilecektir.
Her biri ~u yada bu ölçüde de~erli say~labilecek bilgileri muhtevi bu eserlerin d~~~nda, arayanlar daha ba~ka ~eylerde bulabileceklerdir. Mesela, Cevri Divan~'n~n Tenkidli Bas~m~nda ~~ 3'ünca sayfalannda yer alan ve ba~~ndaki "13a-teklif' kayd~na bak~larak IV. Murad'~n emri üzerine kaleme al~nd~~~~ kabul edilebilecek olan kaside tarz~nda kafiyelerimiz bu manzumeye dayanarak o zamanki saray yani Harem-i Has-~~ Hümayün Müsiki Hey'etinin ana kadrosunu isimleriyle ortaya koymu~tur. 53 beyitlik bu manzumedeki:
Çünki ta'rif-i kibâr old~~ bu resm üzre edâ Yaz~lursa n'ola ~imden girü evsaf-~~ s~gar Bir nice nev-heves ü hi~b-nefesler ki henüz Müsiki me~kin ider her birisi leyl ü nehir Anlar olm~~~ kimi sâzende kimi hânende Kabiliyyetleri hakka ki olunmaz inkar 36•
gibi beyitlerde büyük müsiki~inaslann anlat~lmas~ndan sonra s~ramn küçüklere geldi~i; kimi sâzende, kimi hânende yetenekleri inkâr edilmeyecek bir çok güzel sesli ve müsiki aletlerine hevesli ki~inin gece gündüz me~kle me~gul oldu~u belirtildi~ine göre, bir ana kadro ve bir de yeteneklilerden olu~an geni~~ bir yedek kadro vard~r. Hânende ve sazendelerin "kibar", "büzürg"ü olarak nitelenen ana kadro ~u ~ekilde ortaya ç~kmaktad~r:
34 Age., s. ~~ 3g. 35 Age., s. 139 36 Age., S. 113.
Sâzendeler Hânendeler 915 YA~AR YUCEI, Ahmed-i Miskali;
<,\
MISKAL
(Müsikar) Çalanlar<\
ÇÖ~OR Çalanlar Muhammed (Mehmed);~~...'
HAREM-I HAS-IHOMAYI:IN \\...Müzisyenleri ...
4I A~A (Dervi~~ ~~mer'in Yeti~tirmesi) (~iirde de söylüyor. ~air) <\\ KEMAN Çalanlar\ >
—Kemâni Hüseyin (Rebab da çal~yor) (Mustafa'n~n ç~ra~~)
UD
Çalanlar Ayva(' (Udcu) Muhammed (Mehme. (Iran kökenli);
— Kemâni Mustafa (Kadroda bulunup: bulunmad~~~~ belirgin de~ildir);
ÇENG Çalanlar
TANBÜR\ Çalanlar>
Çalanlar
(Ustas~: Kemâni Mustafa); [Tanbüri Seyyid Hasan;
—Kavvâl Süleyman; [~BRAHIM;
Tanbüri Acem Ramazan; —Dervi~~ Yusuf;
Bu bilgilerden anla~~lmaktad~r ki Osmanl~~ Saray~nda dâimi görevli bir
HAREM-I HAS-I HOMAYÜN MUSIKI HEY'ETI vard~r. Hey'ette.
Kemân Ud Çeng Tanbur Ney Miskal Çö~ür
olmak üzere 7 de~i~ik çalg~~ ile en az 2 tanbur, 2 ney oldu~una göre 9
usta sâzende bulunmaktad~r. kemâni Hüseyin Rebâb da çald~~~na göre hey'etteki musiki aleti 8'e yükselmektedir. ~ki hanende ile birlikte hey'et tamamlanmaktad~r.
Cevrrnin bu manzumesinde çö~ür çalan ki~i ~u beyitlerde anla-t~lmaktad~r:
Biri çö~ürci MUHAMMED ki aceb sihr eyler Çö~ür alup eline perdesin itse hem-var Ud u tanbur g~nas~n virür itdükde nagam Bes ki destinden ider kesb-i nezaket evtar ~~ tse meclisde anunla eger âheng-i sürf~r Na~mesi dide-i mestânda komaz hab-~~ humâr Çö~ürün böyle kemâlin bilicek ~erminden Adem-âbâd a firar itdi KOR O~LI nâ-çâr 37
Buradan anlamaktay~z ki bu Çö~ürcü Muhammed eline saz~n~~ al~p sihirli parmaklanyla dokundu~unda ona ud ve tanburun ses zenginli~ini verebilen, sarho~lar~n gözünden mahmurluk uykusunu kald~ran bir ki~idir. Çö~ürün böylesine ustaca, kemâl derecesinden çal~nd~~~n~~ ö~renince ünlü halk ~airi KOR O~LU utanc~ndan ölüp gitmi~tir.
XVI-XVII. YOZYIL'DA EDEBI METINLER 91 7
Ancak bu sözlerden, bu çögürcünün ustal~~~n~n ötesinde, ç~karabilcek ~u önemli sonuçlar da vard~r:
. KOR O~LU, Cevrrnin bu ~iiri kaleme ald~~~~ tarihte ölmü~~
bulu-nuyordu.
2. Çö~ür Türk Halk Musikisinin bir saz~d~r. XVII. yy'~n ortalar~nda
Istanbul'da çö~ür çalan 3000 profesyonel sâzende vard~. Yeniçeri Oca~~nda da son derece tutulmu~tu. Kopuza benzerdi, 6 çift telli idi. Müzik ara~t~rmac~lar~~ çö~ürün bir yandan saz ~airleri taraf~ndan son derece sevildi~ini bir yandan da XVII. yy'da Klasik Mûsikimizde kullan~ld~~~n~~ kaydetmektedirler. Cevrrnin bu ~iiri çö~ürün sarâydaki Musiki Heyeti'ne girdi~ini göstermesi bak~m~ndan ara~t~r~c~lar~~ do~rulayan bir belge kimli~i kazanmaktad~r.
~ayet çö~ürle sarâyda halk musikisi çal~ nd~~~ n~~ gösterir bilgiler de elde edilebilirse bu, daha da önemli bir durum ortaya ç~karacakt~r.
Nefiye gelince, XVII. yüzy~l~n bu büyük ve ünlü, çok okunan ~airinin eserlerindeki tarihi unsurlar~~ çok k~sa ilk olarak Prof. Dr. Abdülkadir Karahan ortaya koymu~~ ve bir daha Doç. Dr. Tulga Ocak'~n d~~~nda, Nefrdeki tarihi ilgilendiren hususlara e~ilmek ihtiyac~~ hissedilmemi~~ gibidir.
Oysa ki Nefrde bile hala tarihçinin üzerinde durmas~n~~ gereken ilgi çekici ba~ka bilgiler vard~r. Mesela:
Merhabâ ey padi~ah-1 adil ü all-nijad Oldu te~rifinle ~ehr-i Edrene re~k-i bilâd
Matla'll kasidede yer alan ~u beyitlere bir bakal~ m: Sen tamam ahval-i din ü devlete virdin nizam Eyledin halka umûr-i saltanatda ictihâd Bir gazi itdin ki hiç itmi~~ de~'ül bir padi~ah I~idüb olsa n'ola Sultan Selim'in rühu ~ad Bir gazi itdin ki tahsin eyledi Mem sana Aferin ey husrev-i gazi gaza ferhünde-bad Katl idüb ol fasidi bozdun t~l~sm-~~ fitneyi Buldu bazar-~~ fesâd icra-y~~ hükmünle kesâd
~ ki hâin idi bunlar kim isabet oldu pek ~ kisinin dahi katli bir sebil-i ittirâd
Biri bu iblis-i pür-telbis-i fettân kim müdâm ~~ tmedeydi fitne vü a~üba tertib-i mevad Bir de ol ifrit-i kaf~ r-ki~-i küfr-endi~~ kim Ana mensüb idi heperbab-~~ bagi vü irtidâd ~ kisi de tig-i kahr~ nla cezas~ n buldular
Koluna kuvvet ola günden güne ömrün ziyâd Fitne bir yerde dahi ba~gösterir mi gör nice Gamze-i dil-ber gibi pinhân olur ehl-i fesâd Belki dil-bener kalur cümle hat-ver olmadan 01 kadar âh zuhür-i fitne bulur insidâd Ne memâlikde olur hiç ihtimâl-i ihtilal Ne adü bâc u hal-ac~~ virmege eyler inâd Arsa as ~imdengirü ~em~ir-i cevher-dar~m An~~ ta'lik itmege lay~k de~il seb'-i ~idad Dü~dü gerçi havf-~~ tiginle kulübe tefrika ~ tdi amma din ü devlet birbiriyle ittihâd Sana ~imden sonra yokdur hiç bir emr-i muhâl Buldun a'lâ zabt u rabt-~~ memleketde i'tiyâd Devlete laz~m umür oldu tamam illa hemân Kald~~ erbab-~~ tarik-i ilmi itmek ink~yad Ana da kâfidir edna himmetin
Ne murad eyler ki olmaz sendeki rü~d ü sedâd 38
XVI-XVII. YOZYIL'DA EDEBI METINLER 919
Nefi, bugünkü dille ~unlar~~ söylemektedir: Sen din ve devlet i~lerini tümüyle düzenledin, Do~rusu saltanat i~lerinde gücün yetti~i kadar çal~~t~ n ve bu alanda yeni bir müctehid oldun. Böylece, öyle bir gaza etdin ki hiç bir padi~ah böyle bir gaz â etmemi~tir,
Sultan Selim'in ruhu bunu duyunca ~ad olsa ~a~~l~r m~2 Öyle bir gaz â ettin ki cümle âlem seni begendi,
Aferin ey gazi hükümdar, gazân mübârek olsun
o
Fâsidi (Fesadc~y~) katlettirip fitnenin t~ls~m~n~~ bozdun,Senin buyru~unun yerine getirilmesiyle (fitne pazar~~ kesâd buldu, al~~~ veri~te durgunlu~a u~rad~) Fitne pazar~n~n mallar~~ sürümünü yitirdi.
Bunlar~ n ikisi de hindi, ikisinin de katli
Birbirine uygun bir yoldu ve son derece isabetli oldu
Bunlar~n birisi fitneci, saret-i hakdan görünerek hile edip aldatan bir ~eytan idi ki,
Hiç durmadan fitne ve karga~al~k sorunlar~~ tertiplerdi. Biri de küfr dü~ünen kafir yarad~l~~l~~ o ifrit idi ki
Dininden dönen ve ~ekavetle u~ra~anlar guruhu hep ona mensuptu. ~ kisi de kahr~ mn k~l~c~~ ile cezalar~ n~~ buldular
Koluna kuvvet olsun, Allan günden güne ömrünü art~rs~n Gör bakal~m, bir daha, bir yerde fitne ba~~ gösterebilir mi? Gör, gönlü alan güzelin süzgün yan bak~~~~ gibi, fesadç~lar nas~l gizlenir!
Hattâ, fitnenin ortaya ç~kmas~, âh, o kadar önlenir ki
Belki, dilberlerin bile, güzel yüzünün fitnesi olan hat denilen ayva tüyleri bile ç~kmaz olur.
Ne ülkede ihtilal ç~kmas~~ ihtimali kal~r,
Ne de dü~man bac~m harac~n~~ vermemekte inada kalk~~abilir. Yedi kat gök o k~l~c~n as~lmas~na lay~k yer de~ildi,
Bundan sonra o mücevher i~lemeli k~lc~m Ar~'a göklerin en üst kat~na as,
Gerçi k~l~c~ n~n korkusuyla kalplere tefrika dü~dü ama, Din ile devlet de birbiriyle birle~ti.
Bundan sonra senin üstesinden gelemiyece~in hiç bir i~~ yoktu, Memleketde zapt ü rabt~~ temin etmeyi itiyâd edindin
Devlet için gerekli i~lerin hepsini yapt~n, tamamlad~n, Sadece ilmiye yolu mensuplar~na boyun e~dirmek i~i kald~~ Himmetinin en küçük bir ilgileni~i, bunu da yerine getirmeye yeterlidir,
Sendeki bu ak~l ve tedbirle do~ru yolda hareket edi~~ Neyi arzular da üstesinden gelemez ki?
Bilindi~i gibi Nefi bir padi~ah~~ ç~kmad~~~~ bir sefere dayanarak "O cevherli k~l~c~m gökler as" gibi gerçekle hiç ilgisi bulunmayan sözlerle övmü~~ bir ~air olarak ele~tirilmi~~ ve bu tutumu divan ~airlerinin tipik dalkavukluk örne~i olarak gösterilmek istenilmi~tir. Nefl bu tarz övgülerinden biri Genç Osman'a (Sultan II. Osman'a) yazd~~~~ "Aferin ey rüzgar~n ~eh-süvar-~~ safderi Ar~a as ~imden girü tig-i süreyya-cevheri ~la% kasidesinde di~eri de IV. murâd'a yazd~~~~ bu kasidede yer al~ r. Edebiyatç~~ arkada~~mla birlikte yapt~~~m~z iki yanl~~ de~erlendirmeleri birle~tiren çal~~mam~za göre:
Nef nin "gazi" demi~~ olmas~~ genellikle "muhârebe" olarak kabul edilmi~tir. Oysa ki burada Sultan Murad'~n Lehistan Seferi için Edirne'ye geçip sonra i~i bar~~la sonuçland~rmas~n~~ ele alm~~~ de~ildir. Neri "gaz" kelimesini anmadan önce "sen din ve devlet i~lerini düzenledin, saltanat i~lerinde ictihâd yoluna gittin" diyerek övgü konusunu belirtmekte ve bunu izleyen beyitlerde de bunu "gaza" yani din u~runa sava~~ sayd~~~n~~ aç~kça vurgulamaktad~r. Yapt~~~~ i~le Sultan Selim'in rilhunu ~ad etmesi de de~erlendirmemizle çeli~emez. Çünkü Sultan Selim sadece gâzi bir hükümdar de~il, ayn~~ zamanda o ça~~ için büyük önem ta~~yan halifeli~i Osmanl~~ tac~yla birle~tiren bir hükümdard~r. ~ayet bu ~ekilde dü~ünmeseydi, Nefrnin, ç~kmad~~~~ bir sefer için böyle parlak sözler söylemesi Sultan Murâcl'~~ övmek de~il, belki de yermek, alay etmek olurdu. Daha a~a~~daki beyitlerde gazamn iki ki~inin katli oldu~u da yine apaç~k söylenmektedir. Bu kadar övgüye lay~k görülen olay ne olabilir? Kroniklere bak~ld~~~nda burada söz konusu edilen as~l olay~n, Naimâ tarihinde de uzun anlat~lan sultan Murad'~n önce Iznik Kad~s~'m sonra da ~eyhü'l-islam Ahi-zade Hüseyin Efendi'yi öldürtmesi olabilece~i anla-~~ lmaktad~ r.
XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEBI METINLER 921
Osmanl~~ Imparatorlu~unda ilmiyye s~ n~fimn, din adamlar~n~n, bilginlerin, ~eriat ad~ na yarg~layan kad~lar~ n seçkin ve sayg~ n bir yeri vard~r. Medreseden yeti~en bu kesim, asker kesimiyle birlikte devlet içindeki temel güçleri olu~turmaktad~ r.
Kad~lar~ n öldürtülmesi pek büyük, iyice aç~~a ç~km~~~ önemli suçlar~~ olmad~kça s~k s~k rastlanan olaylardan de~ildi. Kazaskerlerden ~air Taci-zâde (Tc-zade) Ca'fer Çelebi'nin Yavuz Sultan Selim taraf~ndan öldürtüldü~ü de bilinmektedir. Fakat ~eyhü'l-islarnlardan birinin öldürtülmesi, de~il görülmü~, hat~rdan bile geçmi~~ bir ~ey de~ildi.
Sultan Murad'~n Ahi-zade Hüseyin Efendi'yi öldürtmesi yepyeni bir olayd~~ ve o zamane dek, suçlu görüldüklerinde, en a~~n görevden al~ nmak ve sürgüne yollamak suretiyle cezaland~r~ld~klar~ndan, bu olay, can korkusuna dü~en ulema üzerinde ~ok etkisi yaratm~~t~. Iznik Kad~s~'n~n ast~r~lmasma tepki gösteren ulemân~n ~eyhü'l-islâm'~n öldürülmesine tepki göstermemesi dü~ünülmeyecektir. Eski kaynaklarda bu tepkinin somut belirtilerine ili~kin somut giri~imlerden söz aç~lmamas~~ böyle bir tepkinin var olmamas~ndan de~il, Sultan Murâcl'~n aman vermez, insafs~z tutum ve davran~~lar~n~ n yaratt~~~~ sindiricilikten kaynaklanm~~~ olsa gerektir.
Nefrnin "Dü~dü gerçi havf-~~ tiginle kulübe tefrika" (K~l~c~n~ n korkusuyla kalplere tefrika dü~tü) diyen m~srâ'~~ ile Naima'n~n "Iznik Kad~s~'n~n selb olundu~u (as~ld~~~) âleme ~ayi' olub (yay~l~p) herkes müteaccib (~a~k~n) ve zümre-i kudata (kad~lar zümresine) havf ve ha~yet (korku ve ürkme) tari olub...." diyen cümlesi ayn~~ görüntünün de~i~ik kelimelerle yans~ t~lmas~ ndan ba~ka bir ~ey de~ildir.
Padi~ah~n ilmiyye s~ n~f~~ üzerine, kendisini tahttan indirecekleri yolundaki duyumlar, söylentiler sebebiyle, ~iddetle yürüdü~ü ve ~eyhü'l-islarn'~~ bile öldürttü~ü bir dönemde Ner rnin bu durumu "ictihâd" olarak nitelemesi ve üstelik bunlar~~ yeterli görmeyerek "Devlet" i~lerinin hepsini yoluna koydun Padi~ah~m, ~imdi geriye ilmiyye s~mf~na boyun e~dirmek i~i kald~" deyip padi~ah~~ daha hala ulemâ üzerine yürümeye k~~k~rtmas~, tarihçi taraf~ ndan çok yönlü olarak de~erlendirilmesi gereken bir gerçektir. Nefi'deki tarihle ilgili ö~eler birkaç makaleyi kapsayacak bir geni~likte oldu~undan örnekleri ço~altm~yoruz.
~imdi son olarak her m~srâ'~~ ça~~ n~ n tarihi olaylar~ n~~ yans~ tan ve 40 beytiyle, yaz~ld~~~~ zaman~n tarihinin bir özeti gibi de de~erlendirilebilecek olan bir kaside ile 39 ara~t~rmam~z~~ sonuçland~ rmak istiyoruz.
39 H. E. Cengiz'in eski bir mecmücada buldu~u metin esas al~nm~~, Prof. Fahir ~z'in ve
67 beyit tutan, Istanbul halk~na ve bu arada özellikle padi~aha seslenen bu kasidenin devrin ünlü ~air ve nesir yazar~~ Veysi'ye ait olmas~~ ihtimali güçlü görülmektedir. Tarihçi için kasidenin kimin taraf~ndan yaz~ld~~~ndan ziyâde, büyük bir cesaretle ne gibi hususlara de~indi~i önem ta~~maktad~r. Padi~ahtan ba~layarak vezirlerin, kad~lar~n, din adamlar~n~n, askerin durumlar~n~~ dile getiren beyitlere ~öylece göz at~labilir:
SIPAHI VE YENIÇERININ DURUMU Çal~~ur bir tank ile seferden kalma~a herkes Kan~~ bir atlanur gider gazaya fi-sebilillah Be~~ on Akça ulûfeyle sipahl neylesün nitsün E~er yeniçeri dirsen ne kâdir söylemek billah Bozulmas~na dünyan~n sebeb pa~alar a~alar Fesâd u fitneye bâ'is bulardur sübhesüz yallah "Herkes bir yolunu bulup sava~a, sefere gitmemeye çal~~~r,
Hani, atma binip Allah yoluna gazâya giden kim var, nerede? Ama be~~ on akçe ulgft ile sipâhi ne yaps~n, ne etsin?
~âyet yeniçeri ne haldedir dersen, allah için kimde söyleyecek kudret var. Dünyan~n bozulmas~n~n sebebi pa~alar ve agalard~r,
Fesat ve fitnenin sebebi hiç ~üphe yok bunlard~r." SAMIMIYETSIZ DINDARLARIN, HAM SOFULARIN DURUMU
Hemân bir hây u hûy ile y~kar câmi'leri süfi Kan~~ evrad ile esma kan~~ tevhid-i zikrullah Gerek va'zu hitabetler gerek ders ü imâmetler Virilmez olsa ücretler okunmazd~~ Kelamullah
~âir bu beyitlerde ham sofular~n hayhuy ile câmide ~amata etti~ini, ama Allâh'~n ad~n~~ bile anmad~klar~n~; okuma ücreti verilmemi~~ olsa Kur'an-~~ Kerim'in bile okunmayaca~~m dile getirmektedir.
XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEBI METINLER 923 VEZ~ RLERIN DURUMU
Vezire i'timâd itme benüm devletlü hünkârum Olardur dü~meni dinün olardur devlete bed-hâh Vezâret sadr~na geçmi~~ oturm~~~ bir bölük hayvan Bu din ü devlete yokdur ider hizmet bir âdem vâh "Benim devletü pâdi~âh~m! Vezirlerine itimad etme,
Dininin dü~man~~ onlard~r, devletin kötülü~ünü isteyenler onlard~r. bir bölük hayvan vezirlik makam~na geçip oturmu~tur,
raz~klar olsun! Bu dine ve devlete hizmet eden bir kimse kalmam~~t~r, yoktur."
REISÜ'L-KOTTAB VE DEFTERDARIN DURUMU Idinmi~~ kalfa iblisi re'is kuttâb ü defter-dâr
Tarik-i ~eytanetde ol degül mi bunlara hem-râh "Reisü'l-küttâb ile defterdar iblisi kalfa edinmi~ler, ~eytanl~k yolunda bunlara yolda~~ o iblis de~il mi?„ ASESBA~I VE SUBA~ININ DURUMU Cihânda h~ rs~z u yankesici kim durur dirsen Ases ba~~~ ile tahkik suba~~dur inan billah Bu dünyada h~rs~z ve yankesi ci kimdir dersen, Do~rusu Allah için inan, asesba~~~ ile suba~~dan ba~kas~~ de~ildir."
PADI~AH HAKKINDAKI BEYITLER
t. Acebdür izz ü devletde cemi'an Arnavud Bo~nak Çeker devrinde zilletler ~ehâ Resûllullah
2. Huzûr-~~ Hakk'a vardukda olursuz evvelâ mes'û'l
Süleymanlar gelüb gitdi nice bu ani dünyâya Kan~~ cedd-i izâmun pes kime kald~~ bu mülkullah Bugün adi eyleyüb halka idersen lûtf u ihsân~~ Yüzün a~~ ol~sar yar~n makamun z~ll-~~ ar~ullah
Bir alay mudhik ü dilsüz cücelerle karin olma Seyâtin kavmine uyma de~ildür fi'l-i z~llullah I. Ey pâdi~âh! ~a~~lacak ~eydir, senin zaman~nda,
cümle Arnavut ve Bo~naklar yüksek mevkilerde ve mutludur,
Fakat Allah'~n Peygamberinin soyundan gelenler hakir ve hor görülür durumdad~r.
Allah'~m huzuruna vard~~~m~zda önce siz sorumlu tutulursunuz.
Tannn~n kullan sizin elinize b~rak~lm~~, size emânet
Bu dünyaya Süleyman Peygamber gibi dünyaya hükmeden niceleri geldi ve gitti,
Hani senin büyük atalann? Bu Allah'~n mülkü kime kald~?
Bugün adaletli davran~r halka lütuf ve ihsânda bulunursan,
Yar~n yüzün ak, makam~n da Allah'~n ar~~n~n gölgesi olacakt~r.
Bir alay maskara ve dilsiz cüceleri yak~n olma, Allah'~n gölgesi hükümdar ve halifenin i~i, ~eytanlar topllu~una uymak de~ildir.
XVI-XVII. YCZYIL'DA EDEBI METINLER 925 KAZASKERLERLE ILGILI BEYITLER
Bunlardan dahi azlemdür efendüm kâdi'askerler Cihan~~ irti~â birle harâba verdiler yallah
"Efendim! Kazaskerler, bunlardan (yani asesba~~~ ile suba~~dan) daha da zâlimdirler,
Bunlar, rü~vetle, vallâhi ci ham harab ettiler."
KADILAR
Kudât ahvâlini dirsen ne mümkindür beyan itmek, Eger hasmun ise kdi efendi yar~cun Allah
Kurub bir clam-~~ tezviri dimi~ler mahkeme ad~ n Kan~~ seccade-i Ahmed kan~~ ahkam-~~ ~er'ullah
"Kad~lar~n durumunu sorarsan anlatabilmek hiç mümkün mü?
E~er kad~~ seni hasm~nsa Allah yard~mc~n olsun. Bir yalan-dolan tuza~~~ kurmu~lar, ad~n~~ da mahkeme koymu~lar,
Hani Hz. Muhammed'in seccâdesi , hani Allâh'~n
~eriâtinin hükümleri nerede?"
Sonuç olarak diyoruz ki, burada verdi~imiz örnekler naz~ m parçalar~ndan tamamlay~c~~ bir tarihi kaynak olarak yararlanman~ n gerekti~ini ortaya koymaktad~ r. Umuyoruz ve bekliyoruz ki, ileride yap~lacak yeni ara~t~ rmalar ço~ald~kça, bu dü~üncemiz daha da güç kazanacakt~ r.