ABBAS~LER TARIHINDE
ORTA ASYALI B~R PRENS
AF~IN
Prof. Dr. FARUK SÜMER
Bu makalede Halife Me'rnün ve Mu'tas~m devirlerinde mühim ba~ar~lar kazanarak Mu'tas~m'~n en gözde kumandan~~ durumuna yükselen ve sonra yine kendi hatalar~~ yüzünden feci ~ekilde hayat~~ sona eren Af~in'in hayat~~ anlat~lacakt~r.
U~rusana, Maverâü'n-nehr'in tan~nm~~~ bölgelerinden biri olup, Semerkand'~n do~usunda, So~d Irma~~~ ile Seyhun aras~ndaki arâziyi ihtiva ediyordu. Ba~~ ~ehri Bunciket olan bu yöre 1, eski zamanlardan beri "af~in" unvanl~~ hükümdarlar taraf~ndan idâre ediliyordu. Türgi~~ hükümdar~~ Sulu Ka~an 119 (737) y~l~nda ba~ar~s~zl~kla sona eren, Toharistan seferinden dönerken U~rusana'ya geldi~inde buran~n "melik"i bara Hanabire
tarafindan kar~~lanm~~~ ve ona her türlü konuk severlik gösterilmi~ti 2. Hna
Hire (?) U~rusana af~inlerinin tarihçe bilinen en eski ~ahsiyetidir. Hana t~ire'nin asl~n~n Türkçe Kara Bu~ra olmas~~ ve U~rusana af~inlerinin Türk asl~ndan gelmeleri belki imkans~z de~ildir. Ancak, böyle de olsa, onlar~n son mensuplar~n~n tamamen Acemle~mi~~ olduklar~~ görülüyor. Hn a bire'nin (?)
o~lunun ad~~ ayn~~ kaynakta Hara bire veya Hada Hire ( )
~eklinde kaydedilir 3.
Emeviler devrinde Maveraü'n-nehr'de fethedilmeyen yörelerden biri de U~rusana vilayeti idi. Hattâ mümtaz bir devlet adam~, tecrübeli bir kumandan say~lan Emeviler'in son Horasan valisi Nasr b. Seyyar'~n (öl. 748) bu bölgeye yapt~~~~ seferin ba~ar~s~zl~kla sona erdi~ini biliyoruz 4. Bu husus Türk ka~anlarm~n Maveraü'n-nehr'deki yerli hükümdarlara ~~ Bu yöre hakk~nda: G. Le Strange, The Lands of the eastern caliphate, Cabridge, 1930, S. 474-476.
2 Balâzuri, Kitâbu fütf~hi'l-buldân, Kahire, 1350, s. 418; Taberi, Târih er-rusul mulûk, yay~nlayan M.J. De Goeje, 11, Leyden, 1964, S. 1609, 1613; bu eserden naklen ibni.11-Esir, el-Kâmil, yay~nlayan C.J. Tornberg, V. S. 205. Bu sonuncu eserde: "Harâ Bu~ra (?) ebü Hünücize ceddu Kâvus ebi Af~in." deniliyor (gösterilen yer).
3 Taberi, 111, s. 634, 1 o65, 1069, 1613. Belüzuri, Fütühu'l-buldân, S. 418.
yard~mda bulunmalar~~ vâk~as~~ ile çok yak~ndan ilgili idi. Ancak, 766 y~l~nda Türgi~ler'in yerini alan Karluklar kuvvetli bir devlet kuramad~lar. Bu da Abbâsi hakimiyetinin Mâverâü'n-nehr'de sa~lam bir ~ekilde yerle~mesini kolayla~t~rd~. Halife el-Me'mün, daha Horasan'da iken asker göndererek etraftaki yerli hükümdarlar~n ço~unu vergi vererek kendisine tabi k~lmak mecburiyetinde b~rakm~~t~. Bu cümleden U~rusana "melik"i Kâvus da el-Me'mün'un veziri el-Fal b. Sehl'e mektup yaz~p vergi kar~~l~~~nda bar~~~ istedi; iste~i kabul edildi ise de, el-Me'mün'un Ba~dad'a gitmesi üzerine, vergiyi kesti 5. ~~ te Af~in, bu Kâvus'un o~lu olup ad~~ Ijayzar ( jJ.a ) d~r.
Fakat o kaynaklarda daha ziyâde bunun arapçala~t~r~lm~~~ ~ekli olan Haydar ad~yla an~l~r. Relâzüri'ye göre 6 Kâvus'un üzerinde büyük nüfuzu olan nâz~r~, Kâvus'un di~er o~lu damad~~ el-Fazl'~~ tutmakta buna kar~~l~k klayzar'~~ kötülemekte idi. Bu yüzden Hayar, nâz~r~~ öldürüp Huttal hâkiminin yan~na kaçt~~ ve ondan babas~~ ile aralar~n~~ bulmas~n~~ rica etti. Fakat Kâvus bunu reddetti. Bunun üzerine Fjayzar Müslüman oldu~unu ilan ettikten sonra Ba~dad'a gitti ve el-Me'mün'u al~nmas~n~n güç oldu~u bilinen, U~rusana'n~n kolayca fethedilebilece~ine ikna etti. El-Me'mün, Ahmed b. Ebi Hâlid kumandas~nda U~rusana'ya büyük bir ordu gönderdi. Bunu haber alan Kâvus, o~lu el-Fazl'~~ yollay~p Türkler'den yard~m istedi. Fakat Abbâsi kumandan~, klayzar'~n delâleti ile kestirme yoldan yürüyerek Türkler gelmeden önce Kâvus'un oturdu~u ~ehrin önünde göründü. Teslim oldu~u takdirde de hayat~na dokunulmayaca~~na söz verilmesi üzerine Kâvus, yap~lan teklifi kabul etti. Bunu ö~renen el-FazI'da yard~ma gelen Türkler'i yaln~z b~rak~p ayn~~ ~eyi yapt~. Türkler'e gelince, onlar, kaynaklara göre, çölde helâk oldular. Kâvus Ba~dad'a gelip el-Memün'un itimad~n~~ kazand~~~ndan U~rusana hükümdarl~~~~ yine kendisine b~rak~ld~. Fakat çok geçmeden tlayzar U~rusana "af~ini" olarak babas~n~n yerini ald~~ Belâzuri'nin tarihini bildirmedi~i bu hâdisenin 207 (822-823) y~l~nda vukubuldu~u anla~~l~yor 8. Böylece U~rusana meliki olan Hayzar bu bölgenin hükümdarlar~n~n unvan~~ olan af~in (el-Af~in) unvan~n~~ ta~~m~§ ve ülkesinden ayr~ld~ktan sonra da bu unvan~~ kullanm~~~ ve eserlerde bu unvan~~
5 Ayn~~ eser, s. 419. 6 Gösterilen yer. 7 Gösterilen yer.
Yakubi, Tarih, Necef, 134.8, ii, s. 192; Taberi, 111, s. 1065. Bu hususta Taberrde di~er bir rivayet vard~r. Buna göre Horasan valisi Talhab Tahir 207 (822) y~l~nda kumandan-lar~ndan Ebü Hâlid o~lu Ahmed'i Mâverâü'n-nehr'e göndermi~. Ahmed, Kâvus ile o~lu el-Fazl'~~ tutsak al~p U~rusana'y~~ feth etmi~~ ve Kâvus ile o~lu el-el-Fazl'~~ da Ba~dad'a yollam~~t~r. (s. ro66). Anla~~laca~~~ üzere Küvus'un o~ullar~ndan el-Fazl ~slâml ismi ile an~llyor.
ORTA ASYALI BIR PRENS AF~IN 653 ile an~lm~~t~r. Af~in'in U~rusana'da ne kadar kald~~~~ kesin olarak bilinemiyor. Bilinen husus onun 215 (830) y~l~nda henüz veliahd olan
el-Mu'tas~m'~n emrinde oldu~udur.
Anla~~ld~~~na göre Mâverü'n-nehr'i imparatorlu~a ba~lamak için bu ülkedeki melikler, beyler (dehâkin) Ba~dad'a celbedilip veliahd Ebü ~shak Muhammed'in (sonra el-Mu'tas~m) emrine verilmi~lerdir. Böylece ayn~~ zamanda Mâverâü'n-nehr beylerinin sava~ç~~ kabiliyetinden imparatorlu-~un bat~~ eyâletlerinde ç~kan isyanlar~ n bast~ r~ lmas~ nda faydalamlacak idi.
Af~in U~rusana melikli~i esnas~nda Semerkand'dan ~â~~ ( = Ta~~ Kend)'a giden anayol üzerindeki Dizek'e iki fersah mesafede (bir fersah 5,5-6 km.) bir ribât yapt~rm~~t~~ ki, Hudayser ad~n~~ ta~~yan bu ribât X. yüzy~ldan Mâverâü'n-nehr'deki en me~hur ribâtlardan biri say~lm~~t~r 9. Yine ayn~~ müellif Minek denilen yerde onun ad~yla (Af~in el-Ekber) tan~nm~~~ bir hisar bulundu~unu, Af~in'in buraya dinlenmek ve e~lenmek için geldi~ini yazar
213(828-829) y~l~nda el-Me'm~ln, el-Cezire ile uç vilâyetlerinin idâresini o~lu el-Abbâs'a, Suriye ve M~s~r'~n idâresini de karde~i Eb~l ~shak el-Mu'tas~ m'a verdi. Ertesi y~l (214 Rebiyülevvel = 829 May~s-Haziran) vekili el-Badgisi öldürülüp kar~~~kl~k ç~kt~~~~ için M~s~r'a giden el-Mu'tas~m asâyi~i tesis ettikten sonra geri döndü ise de, bu sefer de M~s~r'daki el-Be~rüd yöresi halk~n~ n ayakland~~~~ haber al~nd~. 2I5(830) de Dima~k'a (~am) gelen
Halife el-Me'mün, el-Mu'tas~m'a âsilerin üzerine Af~in'i göndermesini emretti. Bunun üzerine el-Mu'tas~m, yan~na Af~in'i alarak yeniden M~s~r'a gitti. Asilerin ayaklanmalar~na son vedikten sonra Af~in Berka'ya gönderildi. Af~in buradaki isyan~~ da bast~rd~~ ve âsilerin ba~~~ Müslim b. Nasr'~~ yan~na al~p M~s~r'a döndü. Bu esnada(2 ~~ 7 = 832) el-Me'mün da M~s~r'a gelmi~ti. El-Me'mün, Af~in'i öncü kuvvetlerinin ba~~~ yaparak A~a~~~ M~s~r'daki kar~~~kl~klara son verdi. Tutsak al~nan âsilerin reisleri Ba~dad'a gönderildiler 11.
El-Me'mün 218(833) de Pozant~'da öldü ve yerine karde~i el-Mu'tas~m geçti. El-Mu'tas~m'~n daha veliahd iken kalabal~k bir hassa askerine sahib oldu~u anla~~l~yor. Bu hassa askeri el-Etrâk, el-me~âribe, el-Ferâgine yahut el-Ebnâ, adlar~~ ile biribirinden farkl~~ üç askeri birli~e ayr~llyordu. Bunlardan el-Etrâk yani Türkler'in birli~i, üç veya dört bin Türk
9 Ibn Havkal, Kitâbu yay~nlayan J. H. Kramers, Leyden, 1927, 11, S. 504-
505. 10 s. 506.
memlûkünden müte~ekkil olup ipek elbiseleri, süslü kemerleri ve alt~ n kabzal~~ k~l~çlar' ile di~er birliklerden ay~-diyorlard~. El-Me~âribe M~s~rl~, Yemenli ve Kaysl~~ askerlerden meydana gelmi~ti. Ferâgine yahut Ebnâ' ise, Ferganal~, U~rusanal~~ ve So~dlu, bir kelime ile Mâverâü'n-nehirli askerlerden müte~ekkil idi. Bu sonuncu birli~in ba~~~ Af~in olup, Mengü Çûr (çor), ibn Ebu's-Sâc (Dâvdaz = Divdâd. b. Divdest ad~yla tan~nm~~t~), So~d meliklerinden el-Merzbân b. Türgi~~ (? =-<„; ) But~ffi- ljud-âh, Vâcin unvanl~~ melik ve beyler onun kumandanlar~m te~kil ediyorlard~. Bu hassa birliklerine Hazzarlar'dan müte~ekkil daha az ehemmiyette bir birlik de ilâve edilebilir. Bunlar aras~nda en fazla biribirini çekemeyen birlikler Türkler ile Mâveraü'nlüler (Ferâgine = el-Ebnâ') idiler. Bu birliklerin Samarra'da ayr~~ ayr~~ mahallelerde oturtulmalar~n~n sebeplerinden biri de budur. Samarra'da Af~in'e Matire denilen yer verildi. Af~in burada bir konak yapt~rd~~~~ gibi, U~rusanal~lar ile ona ba~l~~ di~er askeri birlikler Af~in'in kona~~n~n çevresinde yerle~tirildiler. Bunlar~n da mahallerinde küçük bir çar~~~ ile mescitler ve hamamlar in~a edildi 12.
El-Mu' tas~m halife oldu~u zaman Bâbek adl~~ reislerinin idaresinde 201
( = 8'6-817) tarihinde ba~lam~~~ olan Hürremi hareketi kuvvetli bir ~ekilde devam etmekte idi. Gerçekten Hârunu'r-Re~id'in o~ullar~~ Emin ve
el-Me'mün aras~nda ba~layan saltanat mücadelelerinden bir çok zümre ve topluluklar gibi, Hürremiler de faydalan~p Erdebil-Mukan ( = Mu~an) aras~ndaki da~l~k yöreye iyice hâkim olduktan sonra etrafa ak~nlar düzenleyip çok insan öldürmü~ler, ekserisi kad~n ve çocuklardan müte~ekkil çok insan~~ da tutsak al~p hizmetlerinde kullanm~~lard~. Müellifler, Hürremiler taraf~ndan yirmi sene içinde öldürülen müslümanlar~n say~s~n~n ikiyüz ellibe~~ bin be~yüz ki~i oldu~unu bildirirler 13. Mes'ûdf öldürülenlerin say~s~n~n be~yüzbin ki~i oldu~unun söylendi~ini kaydeder 14. Bu rakamlar~ n, mübala~al~~ olmakla beraber, öldürülenlerin say~s~n~n çok oldu~unu göstermeleri bak~m~ndan de~erleri vard~r. Hürremilerin tutsakl~~~ndan kurtar~lan kad~n ve çocuklar~n say~s~n~n da yedibin alt~yüz ki~i oldu~u kaydedilir ". Bu tutsaklar Af~in taraf~ndan ailelerine iade edildiler. Hürremilerin inançlar~na gelince bunlar~~ islâmiyetin ilkeleri ile telif etmek mümkün de~ildir. Kaynaklar taraf~ndan verilen bilgiler Hürremili~in, zaman~m~zda söylendi~i gibi 16 bir mezhep de~il bir din oldu~unu gösterir.
12 Yakubi, Kitâbu'l-buld'an, yay~nlayan M. J De Goeje, Leyden, 1892, S. 258, 262-263. 13 Taberl, ili, S. 1233; IbTIÜ'~-Esir, VI, S. 195.
14 Kiabu't-tenbil~~ ve'l-isrâf, Kahire, 1938, s. 305. 13 Gösterilen yerler.
ORTA ASYALI BIR PRENS AF~IN 655 Bu bilgilere göre Hürremiler tenâsühe inan~yorlard~. Dinleri ve kitaplar~~ ne olursa olsun bütün peygamberlerin bir ruhtan geldikleri inanc~~ tenâsühle ilgili oldu~u gibi, vahyin hiç bir zaman kesilmeyece~i akidesi de yine buradan geliyor. Onlar~n dikkate de~er inançlar~ndan biri de her hangi bir dinin sâlikinin mükâfat kar~~l~~~nda mücâzattan korktu~u müddetçe "hakikat" olusa olsun bütün peygamberlerin bir ruhtan geldikleri inanc~~ tenâsühle ilgili olduu gi.i, vahyin hiç bir zaman kesilmeyece~i akidesi de yine buradan geliyor. Onlar~ n dikkate de~er inançlar~ndan biri de her hangi bir dinin sâlikinin mükâfat kar~~l~~nda mücâzattan korktu~u müddetçe "hakikat" yolunda oldu~udur. Hürremiler'in Müslümanlara Yahudi (el-Yahûd), Müslümanlar'~n da Hürremilere "kafir" dedikleri biliniyor.
IX. ve X. yüzy~la ait co~rafya eserlerinde Bâbek'in oturdu~u Medinetü Bâbek(Bâbek ~ehri)de denilen el-Ba? z ( ) kalesi hakk~nda aç~k ve teferruatl~~ bir bilgiye rast gelinmez. Yaln~z ~bn Hurdadbih, el-Bazz'~n Berdaa'ya otuz fersahl~k bir yerde bulundu~unu yazd~~~~ gibi, yine onun ifadelerinden bu kalenin Erdebil'e yirmibir fersahl~k bir mesafede oldu~u anla~~l~r '7. Yâkût ise el-Bazz'~n Azerbaycan ile Errân aras~nda bir nâhiye (Idire) oldu~unu bildirir 18. Gerek 1bn Hurdadbih'in kay~ tlar~, gerek Taberideki Af~in'in harekat~~ ile ilgili bilgiler, el-Bazz'~n Erdebil'in takriben yüzyirmibe~~ kilometre mesafedeki da~l~k bölgede oldu~una ihtimal verdiriyor. El-Bazz kalesinin yan~nda ayn~~ adda bir de köy vard~.
Bâbek'in 201(816-817) tarihinden itibâren harekete geçip yörelere kanl~~ ak~nlar yapmas~~ ve Azerbaycan valilerinin onun kar~~s~nda âciz bir duruma dü~meleri üzerine el-Me'mûn devrinde 2o4(819-820)de Yahya b. Mu'âz, 205 (820-82 ~ ) de ~sa b. Muhammed, 209 (824-825) de Ahmed b. Cüneyd, ~brahim b. Leys ve 2 12 (827) de de Muhammed b. Humeyd et-Tûsi gibi kumandanlar Hürremi reisinin tenk~line memur edilmi~ler ise de, onlardan hiç biri vazifesinde ba~ar~l~~ olamam~~t~. Hattâ bu kumandanlar-dan Ahmed b. Cüneyd Babek'e tutsak dü~mü~, el-Tûsi de sava~~ meykumandanlar-dan~nda kalm~~t~~ (214 = 829). El-Mu'tas~m'~n halifelik makam~na geçti~i y~lda (218 = 833) Cibal eyâletinden (Irak-~~ Acem = Hemedan, ~sfahan, Rey ve Kazvin bölgeleri) kalabal~k bir toplulu~un Hürremi dinine girdi~i ve bunlar~n Hemedan'da biraraya geldikleri haber al~nm~~t~. Halife sava~mak için toplanm~~~ olan bu Hürremilerin üzerine ~shak b. ~brahim b. Mus'ab'~~ yollad~. ~shak onlardan ço~unu öldürdü; geri kalanlar~~ Rûm ülkesine yani 17 Kitâbu'l-mesâlik ve'l-memâlik, yay~nlayan M. J De Goeje, Leyden, 1889, s. 121, 122,
123.
Anadolu topraklar~ na kaçt~lar 19. Fakat ~shak Babek'e kar~~~ gönderilmi~~ olan karde~i Ibrahim'in bir i~~ görememi~~ olmas~~ üzerine el-Mu'tas~m, M~s~r'daki isyanlar~ n bast~r~lmas~ndaki ba~ar~lar~~ ile tan~nm~~~ olan, Af~in'e Cibal valili~ini verip onu Babek'in faaliyetlerinin sona erdirilmesine memur etti (Cumacielahire 220 = Haziran 835). Halife ile kumandan~, Babek i~inin pek mühim bir mesele oldu~u üzerinde tam bir görü~~ birli~i içinde idiler. Onlar Bâbek ve taraftarlar~n~n ölümü hiçe sayan cesaretleri yan~nda tecrübeli sava~ç~lar olduklar~n~~ biliyor, arâzinin sarpl~~~~ ve ikliminin sertli~i yüzünden harekat~ n kolayca yap~lamayaca~~n~~ anl~yor ve ba~ar~n~n kazan~lmas~~ için ikmal i~inin mükemmel bir ~ekilde yürütülmesi gerekti~ini kabul ediyorlard~. Bu sebeple Af~in sefer haz~rl~klar~n~~ tamamlamaya çal~~~ rken emirlerden Ebû Sâid Muhammed b. Yûsuf, önden gönderilip Babek'in y~kt~~~~ Zencan ile Erdebil aras~ndaki kalelerin onar~lmas~ na ve içlerine asker konulmas~na memur edildi. Bundan maksat erzak ve cephâneyi devaml~~ bir ~ekilde Erdebil'e ula~t~rmakt~. Ebû Said kaleleri onard~~ ve buna mani olmak isteyen Babek'in kuvvetlerini yendi. Bu ba~ar~ n~n ilk neticelerinden biri Babek'e itaat etmi~~ olan Tebriz ve ~ahl kalelerinin hakimi Muhammed b. Bu'ays'~n Bâbek'ten ayr~lmas~~ ve hattâ onun Ismet adl~~ kumandan~n~~ yakalay~p halifeye göndermesi oldu. Af~in Azerbaycan'a gelerek karargah~m Berzend'de kurdu (220 = 835). Buras~~ Bâbek'in oturdu~u el-Bazz kalesinin kuzeyine dü~üyordu. Ferganal~lar birli~inin bütün kumandanlar~~ sefere kat~lm~~lard~. Bunlar aras~nda Be~ir adl~~ Türk as~ll~~ bir kumandan da görülüyor.
Bazz kalesi ve Hürremiler'in tahassun ettikleri yöre her taraftan ku~at~ld~. Af~in'in kuvvetleri bask~ na u~ramamak için bulunduklar~~ mevzileri hendekler ile çevirdiler. Hattâ baz~~ yerlerde surlar bile yap~ld~. Erzak, cephane ve paran~n sâlimen ve kesilmeksizin ula~mas~~ için Af~in k~sa bir zaman içinde mükemmel bir te~kilat kurdu. Ilk y~lda Af~in Ar~ak denilen yerde Babek'i yendi~i gibi onu Mukan'a kaçmak zorunda b~rakt~. Ayn~~ y~lda Türk kumanlar~ ndan Büyük Bo~a Erdebil'e geldi. O askerin maa~~n~~ getirdi~i için yan~ nda az bir adam vard~. Ertesi y~l (221 = 836) Bo~a'n~n askerleri, Bâbek'in Hürremileri taraf~ndan ma~lup edildiler. Coyleki Bo~a'n~n askerlerinin her ~eyi dü~manlar~ n eline geçti. Buna mukabil Af~in Bâbek'i yeniden ma~lubiyete u~ratt~. Bo~a, Af~in'in emri üzerine Meraga'ya döndü. Bu husus kazan~lacak zaferde Bo~a'n~n hisse sahibi olmas~n~n istenmemesinden ileri gelmesi bence pek az muhtemeldir. 222 (837) y~l~nda Halife, yak~ nlar~nda Cafer b. Hayyât ile Aytah'~~ Af~in'e
ORTA ASYALI BIR PRENS AF~IN 657 gönderdi. Bu, Bâbek'in Bizans imparatoruna: "harekete geç; kar~~nda kimseyi bulamaycaks~ n. Zira Halife terzisi (el-Hayyât) ve ahç~s~ n~~ (Aytatt et-Tabbab) bile üzerime gönderdi" ~eklinde mektup yazmas~na vesile oldu. Bu y~lda Af~in harekât plan~n~~ mükemmel bir ~ekilde uygulay~p el-Bazz yahut Medinetü Bâbek'i fethetti (20 Ramazan 222 = 26 Temmuz 837) Bâbek'in ele geçirilen askerleri öldürüldüler. El-Bazz y~k~ld~. Bâbek birkaç adam~~ ile kaçmaya muyaffak oldu ise de s~~~nd~~~~ Ermeni reislerinden Sehl b. Sunbât taraf~ndan Af~ine teslim edildi. Af~in yan~nda Bâbek ile karde~i Abdullah ve üçbin üçyüz dokuz Hürremi kad~n~~ ile birlikte Samarra'ya hareket etti. El-Mu'tas~m, Af~in'e Berzend'den hareketinden Samarra'ya gelinceye kadar her gün bir at ve hilât gönderiyordu ki 20, bu, Halifenin hakl~~ olarak Af~in'in kazand~~~~ ba~ar~ya pek sevindi~ini ifade eder. Esasen Af~in'in karargah~~ olan Berzend-Samarra aras~ nda kurulmu~~ olan ulak te~kilat~~ ile Halife harekât hakk~nda hergün haber al~yordu. Halife, Af~in'i yeni askeri birlikler ile daima takviye etti~i gibi, askerin erzak ve maa~~n~n zaman~nda gönderilmesi ile de yak~ndan me~gul olmu~tu. Onun için Babek'e kar~~~ kazan~lan zaferde gerçekten dirayetli bir halife olan el-Mu'tas~m'~n pay~~ büyüktür. Af~in Samarra'ya girerken (Safer 223 = Ocak 838) Halifenin o~lu ve di~er aile efrad~~ taraf~ndan kar~~land~. Böylece sefer üç y~ldan fazla sürmü~~ oluyordu. Bâbek'in elleri ve ayaklar~~ kesildikten sonra ba~~~ da bir zaman Horasan ~ehirlerinde dola~t~r~ld~; karde~i Abdullah da Ba~dad'~n ayn~~ ~ey yap~ld~. Af~in'e muzaffer bir kumandan olarak ba~~na taç kondu ve elbise giydirildi; yar~s~~ kendisine ait olmak ve yar~s~~ da kumandan ve askerlerine da~~t~lmak üzere yirmi milyon dirhem verildi ve Sind eyaleti de Af~in'e ikta edildi. Ba~te Ebti Temmâm olmak üzere, ~iirler, Halife ve Af~in'i ö~en ~iirler yazd~lar 21.
Yine ayn~~ y~lda (223 = 838) Bizans hükümdar~~ Teophilos halifeli~in topraklar~na girerek Malatya'n~n güneyindeki Ziparta ~ehrini zapt edip yakt~~~, erkeklerin burunlar~n~, kulaklar~n~~ kestirdi~i, kad~nlar~~ ve çocuklar~~ tutsak ald~~~~ haber al~nd~. ~mparatorun bu seferi Bâbek'in iste~i üzerine yapt~~~~ kaydediliyor. Bizansl~lar'~n Müslüman halka kar~~~ gösterdikleri ~iddet Halifeyi çok k~zd~ rd~~~ ndan gecikmeden harekete geçildi ve intikam almak için Anadolu içlerine girildi. El Mu'tas~m Af~in'e Hades ( = Göynük) geçidi veya Malatya yolu ile Bizans topraklar~na girmesini emretmi~~ 22,
20 Taberi, ~~ ~~ 1, S. 1229.
21 Bu hadise hakk~ nda en tafsilatl~~ haber Taberi'dedir. ( ~ l 1, s. 1170-1234).
22 Bu hades, Mara~'~ n Pazarc~ k kazas~ na ba~l~~ Göynük köyüdür. Yol Göynük'ten
Af~in-Elbistan ovas~na yak~n Akça Derbend'e (~imdi Derbent) kadar pek ar~zal~~ ve o derecede me~akkatlidir. Yol Af~in-Elbistan ovas~ndan Hurman kalesi ile Sanz'a varmakta ve oradan Belleten C. LI, 42
kendisi de Tarsus'tan harekete geçmi~ti. Af~in Bizans'~ n Armenyak eyaletine (ba~l~ca Sivas-Amasya bölgeleri) girip bat~ya yöneldi. Yolda kar~~s~na ç~kan imparatoru bozguna u~ratt~~ (223 ~aban = 833 Temmuz). Af~in'in kazand~~~~ bu zafer el-Mu'tas~m ve bütün ordusunda derin bir sevinç yaratt~. Sonra Halife ve kumandan~~ Af~in Ankara'da bulu~tular. Halife buradan güneye yöneldi. Hedef Ammuriye (Amorium = Amirion) ~ehri idi. Bu ~ehrin Emirda~~ kasabas~n~n oniki kilometre do~usundaki Hac~~ Hamzal~~ köyü yak~n~ nda, oldu~u kabul edilmi~tir 23. Abbasi ordusunun sa~~ koluna
Af~in, sol koluna da A~nas et-Türki 24 kumanda ediyordu. El-Mu'tas~ m'~n çok sevdi~i ve kendilerine çok de~er verdi~i Türkler, A~nas'~n kumanda etti~i sol kol ile bizzat kendisinin idaresindeki merkez kolunda yer alm~~lard~. Ammuriye ~ehrine yedi konakta var~ld~~ ve elli be~~ gün ku~atmadan sonra fethedildi. (223 Ramazan = 838 A~ustos). ~ehrin kumandan~~ da tutsaklar aras~nda bulunuyordu. Seferden dönülürken büyük emirlerden `Uceyf b. cAnbese (So~dlu), Ferganal~~ cAmr ve daha bir çok emirin el-Mu'tas~m'~~ öldürüp yerine el-Me'mün o~lu el-Abbas'~~ geçirmek istedikleri haber al~nd~. Bunlar hem Af~in'in hem de A~nas, Aytah gibi emirlerin yükseltilmelerini çekemedikleri için bu fesat hareketini haz~rlam~~lard~. Birer birer tutulan suikastç~~ emirlerin hayatlar~na son verildi. Halife, ye~eni el-Abbas'', muhafaza etmesi için Af~in'e teslim etti. El-Abbas Menbic'e gelinceye kadar aç b~rak~ld~. Burada yemek arzu etti~i için, önüne çok yemek kondu; bu yemekleri yedikten sonra su istedi ise de verilmedi. Bunun tabii bir neticesi olarak çok geçmeden susuzluktan öldü 25.
224(839) y~l~ nda halife, çok sevdi~i emirlerden Türk A~nas'~n k~z~~ Otranca(?- ¥.,;1 ) veya Otarca (?-2....,1) ile 26 Af~in'in o~lu el-Hasan'~~ bizzat kendi saray~nda evlendirdi (Cumadel-ahire = Haziran-Temmuz 839) Bütün Samarra halk~n~n kat~ld~~~~ muhte~em bir dü~ün yap~ld~. Bu husus halifenin adlar~~ geçen emirlerine büyük de~er verip onlar~~ biribirlerine yine pek sarp da~~ yoluna saparak Zamanl~~ ovas~na ç~kmaktad~r. Bu yolun konaklarm~~ tesbit etmek için birkaç y~ldan beri çal~~maktay~m. Bu mühim askeri ve ticari yol Osmanl~~ devrine kadar kullan~lm~~~ ve ondan sonra terk edilmi~tir. TaberFcle Af~in'in bir yerde bu yoldan, di~er bir yerde de Malatya yolu ile Anadolu'ya girdi~i yaz~l~yor (1 ~~ 1, s. 1237, 1257).
23 Ammariye maddesi, Islam Ansiklopedisi, ~~ , S. 411-412. Hamza Hac~l~~ köyü, ad~n~~ Hamza Hac~!' Türkmen oyma~~ndan alm~~t~r. Bu oyma~m Bozulus Türkmeni'nden oldu~unu biliyoruz.
24 Bu isim nereden geliyor, bilemiyorum. XIII. yüzy~lda Seyhun boylar~nda bu ~ekilde
yaz~lm~~~ bir O~uz ~ehri vard~.
23 Taberi, ~~~ ,s. ~~ 265.
ORTA ASYAI,I BIR PRENS AF~ IN 659
yakla~t~ rmak istedi~ini gösterir. Böylece Türkler (el-Etrâk) Maverâü'n-nehrliler (Ferâgine = Ebnâ') aras~ndaki rekabet ve belki husûmet, daha do~rusu k~skançl~ k ortadan kald~ r~lacak veya en az dereceye indirilmi~~ olacak idi. Dü~ünden sonra el-Hasan'~n bir memuriyet ile Maverü'n-nehr'e gönderildi~i anla~~l~yor. Bu memuriyetin U~rusana valili~i oldu~u kabul edilebilir. Yani el-Hasan'~n babas~ na vekâleten U~rusana'n~n idaresine gönderilmi~~ olmas~~ mümkündür. El-Hasan kendisine ait baz~~ yerlere tasarruf ettirmedi~i için, Horasan valisi Abdullah b. Tahir'e ba~l~~ Maverü'n-nehr valisi Nüh b. Esed'den ~ikayetçi idi. Nuh b. Esed'in bunu Abdullah b. Tâhir'in emri ile yapt~~~ ndan ~üphe edilmez. Af~in ile Abdullah b. Tâhir aras~ ndaki derin, fakat iyice aç~~a ç~kmam~~~ husûmet de çoktan ba~lam~~~ bulunuyordu. Esasen Af~in'i felakete götüren hadiseler de ayn~~ y~lda ba~~ gösterdi. Filhakika Af~in Bâbek i~ini ba~ar~~ ile neticelendirdikten sonra kendine tabi olmak üzere Azerbaycan valili~ini kay~n biraderi Mengü Çûr(yahut Çûr)el-Ferganiye vermi~ti. Mengü Çûr Bâbek'in kale-sinde gizlenmi~~ zengin bir hazine ele geçirmi~~ ise de bundan ne halifeyi, ne de Af~in'i haberdar etmi~ti. Fakat Azerbaycan posta reisi durumu Halifeye bildirdi. Kaynaklara göre, Mengü Çûr posta reisi Abdullah b. Abdurrahman'~~ öldürmek istedi 27, hatta posta reisini koruyan Erdebilliler ile sava~t~. Bunu duyan halife Af~in'e Mengü Çûr'u azledip yerine bir ba~kas~ n~~ göndermesi emrini verdi. Af~in'de kalabal~k bir ordu ile Divdad adiyle tan~ nm~~~ olan Ebu's-Sac'~~ yollad~. Bu da Af~in'in hem~ehrisi ve onun buyru~undaki kumanlardan biri idi. Kaynaklara göre Af~in Divdad'a Mengü Ç~:~r ile sava~mamas~n~~ söylemi~ti. Bunun üzerine el-Mu'tas~m, Mengü Çûr'a kar~~~ Büyük Bo~a kumandas~ nda Türkler'den müte~ekkil bir kuvvet sevketti. I~siz, güçsüz tak~ m~m da hizmetine alarak askerinin say~s~ n~~ art~ ran Mengü Çûr, Erdebil önünde Bo~a ile muharebeye tutu~tu ise de yenildi; askerlerinin bir k~sm~~ ile Bâbek'in tahrib ettirdi~i bir hisar~~ onar~p Bo~a'ya mukavemete çal~~t~. Ancak çok geçmeden askerleri onu Bo~a'ya teslim ettiler 28. Yald~bi, Mengü Çur'un giri~ti~i sava~ta yenilece~ini
anlay~nca Bo~a et-Türki'den "âmân" istedi~ini, Bo~a'n~n da âmân verip onu Samarra'ya getirdi~ini yazar 29. 225(839-840) y~l~~ ba~lar~nda
Samarra'ya getirilen Mengü Çûr orada hapse at~ld~~ 3°. Ayn~~ y~l içinde 27 Taberi, I I I, s. 1300; Ibnül-Esir, VI, S. 505. Abdullah bin Abdurrahman'~ n oldu~u bildiriliyor (Taberi, I ~~ ~ , S. 30 ) Abbasiler devrinde vilayetlerdeki posta müdürlerinin ba~l~ca vazifeleri bulunduklar~~ yerlerdeki yüksek idarecilerin yapt~klar~~ i~leri halifelere bildirmekti.
28 Yâkubl, ~~ 1, s. 211; Taberi, ili,
~~ 3o1-13oz. 29 Il, S. 2III.
Af~in'de "haras" memuriyetinden yani muhafiz kumandanl~~~ndan azle-dildi~i gibi, az sonra da hapse konuldu. Af~in el-Cavsak'ta minareye benzer bir yer yap~larak orada hapsedilmi~ti. Buras~mn ancak oturulabilecek derecede geni~li~i olan bir yer oldu~u bildiriliyor. Halife, Mengü Çûr'un, Af~in'in emri üzerine itaats~zl~ k gösterdi~ini ö~renince ona kar~~~ tavr~~ de~i~mi~ti. Bunu anlayan ve gelece~inin hiç de iyi olmayaca~~n~~ gören Af~in, ülkesine kaçmak için bir plan haz~rlad~. Buna göre Af~in, kendi idaresindeki kuzeyde bulunan eyalet yolu ile Hazar ülkesine gidecek ve oradan da Türk illerini dola~~p U~rusana'ya ula~acakt~. Bu arada onun, mümkün olursa, hazar hakan~n~~ da Halifeye kar~~~ kullanmay~~ dü~ündü~ü de bildiriliyor. Sonra bu plana, verece~i bir ziyafette Halife ile A~nas, Aytah ve di~erleri gibi kumandanlar~n zehirlenmeleri de dahil edildi. Halife gelmez ise bu i~~ kumandanlara yap~lacak idi. Fakat Af~in'in kumandanlar~ndan ve ayn~~ zamanda kavimda~~~ hem~ehrisi Vâcin, bu plan~~ uygulaman~n mümkün olmad~~~n~~ ifade etmi~~ ve bu da Af~in'e yeti~tirilmi~ti. Af~in'in, hakk~nda tehdid edici sözler söyledi~ini haber alan Vâcin, hayat~n~~ tehlikede görüp geceleyin Halifenin saray~na gitti ve geceyi A~nas'~n yan~nda geçirdi; sabahleyin durumu Halifeye anlatt~~ (daha sonralar~~ Halife el-Mü tevekkil'in katline kat~lan Vâcin, i~te bu Vâcin'dir). El-Mu'tas~m Af~in'i ça~~rt~ p hapsettirdi. Vezir Abdulmelik b. Ziyâd, ba~~ Kad~~ Ahmed b. Ebû Davud ve emirlerinden ~shak b. ~ brahim b. Musab'dan müte~ekkil bir heyet Af~in'i muhakemeye memur edildi. Af~in ~u suçlar~~ i~lemekle itham ediliyordu: ~~ - U~ rusana'ya para yollamak. Af~in Bâbek i~i ile me~gul iken Azerbaycan ve Ermeniye vilayetlerinden kendisine verilen veya getirilen para ve de~erli nesneleri adamlar~~ vas~tas~~ ile U~rusana'ya yoluyordu. Horasan valisi Abdullah b. Tâhir, bunu Halifeye arz etmi~, Halife de gönderilen ~eylerin neler oldu~unu bildirmesini yazm~~t~. Sonra Abdullah b. Tâhir Ni~abur'da Af~in'in iki adam~n~~ yakalay~p onlar~n üzerinde çok miktarda para bulmu~~ ve bu paray~~ Türklere kar~~~ gönderece~i askere da~~tt~~~ n~~ 31 hem halifeye,
31 Bu sefer hakk~nda da~~n~ k ve müphem birkaç kayda rastgelinir. Bu kay~ tlara göre; sefer,
O~uzlar~n 205 (820-21) de U~rusana'ya sefer yapt~ klar~~ haber veriliyor ( 11, S. 04.4). Bu, Toguz Guziyye ( = Dokuz O~uzlar) ad~~ ile Bat~~ O~uzlar~'n~n yani Seyhun O~uzlar~'n~ n ifade edilmi~~ oldu~u ~üphesizdir. Çünkü Toguz Guza'lar ( = Uygurlar)'~n tarihleri boyunca Mâverâü'n-nehr'e herhangi bir sefer yapm~~~ olmalar~~ asla söz konusu de~ildir. ~~te Abdullah b. Tâhir, O~uzlar~ n 205 (820-21) de U~rusana'ya sefer yapt~klar~~ haber veriliyor (111, s. to4.4).Bu, Toguz Guziyye ( = Dokuz O~uzlar) ad~~ ile Bat~~ O~uzlar~'n~n yani Seyhun O~uzlar~'n~n ifade edilmi~~ oldu~u ~üphesizdir. Çünkü Toguz Guza'lar ( = Uyg-t~rlar)'~n tarihleri boyunca Mâverâü'n-nehr'e herhangi bir sefer yapm~~~ olmalar~~ asla söz konusu de~ildir. ~~te Abdullah b. Tâhir, Mâverâü'n-nehr halk~n~~ peri~an etmi~~ olan O~uz ak~nlar~na misillemede bulunmak için bir ordu haz~rlam~~ t~. Abdullah'~n o~lu Tahir kumandas~nda sevk etti~i bu ordu, daha önce ayak
ORTA ASYALI B~ R PRENS AF~IN 661 hem de Af~in'e bildirmi~~ ve Af~in'e: "e~er bu para senin ise Emirül-müminin'in asker için gönderece~i paradan o mebla~~~ ay~r~p sana gönderece~im" demi~ti. Bunun üzerine Af~in: "Horasan valisine Emirü'l-müminin'in mal~~ ile benimki aras~nda fark yoktur" ~eklinde bir cevap göndermek zorunda kalm~~t~. Af~in'in U~rusana'ya para göndermesi U~rusana'n~n Af~in ad~na o~lu, veya bir vekili taraf~ndan idâre edildi~ini gösterir. Esasen U~rusana'n~n Af~in'den sonra da 279(892-893) tarihine kadar yerli hükümdarlar taraf~ndan idare edildi~i paralardan anla~~l~yor ki 32 bu hükümdarlar~ n Af~in'in soyundan gelmeleri pek muhtemeldir. Af~in'in U~rusana'da bir hazineye sahib olmak istemesi hayati bir tehlike kar~~s~nda oraya kaçaca~~n~~ irade eder. Di~er taraftan Af~in'in verilen ve getirilen bu paran~ n hepsine sahiplendi~i için hazinenin hissesini de zimmetine geçirmi~~ say~lmas~~ muhtemeldir. Af~in'in bu ithama nas~l bir cevap verdi~i bilinemiyor. 2- Mazyar'~~ isyana te~vik etmek. Taberrde
Af~in'in Taberistan meliki Mâzyâr b. Karin'i isyana te~vik etti~i bunu da Maveraü'n-nehr'i içine alan geni~~ Horasan eyaletinin valisi olmak için yapt~~~~ anlat~l~yor 33. Hatta Af~in'in bu hususta Mazyar'a yazd~~~~ mektuplar~ n ele geçirilip el-Mu'tas~ m'a gönderildi~i bilidiriliyor 34.
Taberrnin kaynaklar~ndan birinde Mazyar'~n hem Horasan valisi Abdullah b. Tâhir'e, hem de Samara'ya getirildi~inde (224 = 839) el-Mu'tas~ m'a Af~in'in kendisine mektup yazd~~~n~~ ikrar etti~i bildiriliyor 35. Taberrnin di~er bir kayna~~na göre ise Mâzyâr, Halifeye Af~in'in kendisine mektup yazd~~~n~~ ikrar etmemi~tir 36. Hatta el-Mu'tas~m, Mazyar'~n bu
sözlerine k~z~p onu kamç~latm~~~ (dörtyüz elli kamç~~ vurdurmu~) ve Taberistan meliki yedi~i bu kamç~lardan sonra su istemi~~ verilen suyu içer içmez ölmü~tür 37. Yakiibrde Mazyar'~n Af~in taraf~ndan kendisine mektup yazmad~~~m, ancak vekiline Af~in'in çok iyi davrand~~~n~~ söyledi~ini kaydeder. Mes'üdi ise 38, Af~in'in, kendisini isyan hareketine giri~meye
bas~lmayan yerlere kadar ilerleyip O~uzlara kar~~~ zafer kazanm~~~ ve hatta onlardan '000 ki~iyi tutsak alm~~ t~. Bunlar~n paraca de~erlerinin 600.000 dirhem oldu~u bildiriliyor. Bu seferin hangi tarihte yap~ld~~~~ hakk~ nda bilgi edinemedim. Ibn Hurdadbih'deki 2 1 1-2 ~~ 2 (826-82 7) tarihi bir zuhuldur (s. 34, 37, 39). Bu sefer, 225 (839) y~l~nda yap~lm~~~ olabilir; Abdullah b. Tâhir'in ölümü ise 230 (844) da vukubulmu~tu.
32 Barthold, Turkestan, London, 1928, s. 211. 33 ur, S. 1268-1269, 1298. 34 111, s. 1298; Ibnü'l-Esir, VI, s. 504. 3 5 Taberi, ~~ ~~ ~~ , S. 1298, 1303. 36 Gösterilen yer. 37 II, S. 211. 38 Murücu'z-zeheb, Kahire, 1367, V, s. 61.
te~vik etti~i hakk~nda Mâzyâr'~ n ikrarda bulundu~unu bildirir. Af~in muhakeme edilirken Mâzyâr da ça~~r~l~ p mesele kendisinden soruldu. Mâzyâr: "karde~i ljâ~~ ) karde~im Kuhyâr'a yaz~ yordu; o mek- tuplardan birinde ~öyle deniliyordu. "Bu ak dini (yani Mecûsili~i) ben, sen ve Bâbek yeniden yükseltebilirdik. Bâbek'i kurtarmaya çal~~t~ m. Fakat ahmakl~~~~ buna mani oldu. E~er isyan edersen benden ba~ka seni yenebilecek kimse yoktur. Zira bahad~r atl~lar ve cesûr askerler benim buyru~um alt~ndad~ r. Onlar~~ sana gönderirsem kimse bizimle sava~amaz. Çünkü, Arab, köpe~e benzer, bir kemik at~p sonra topuzla ba~~ na vurursun. Sinekler yani Megaribe'ye gelince onlar sadece ba~~ yiyicidirler. ~eytanlar~ n o~ullar~~ olan Türkler'in ise oklar~~ tükeninceye de~in güçleri vard~r. Bu da bir saat sürer. Sonra athlar onlar~~ çevirip yok ederler. Böylece dinimiz de Acemler (Sâsâniler) zaman~ndaki yüksekli~ine eri~ir" 39. Tarih-i Taberistan
müellifi !bn ~sfendiyâr'a göre, tutsak al~nm~~~ ve verilen içkinin sarho~lu~u içinde bulunan Mâzyâr, Abdullah b. Tâhir'e ~u sözleri söylemi~: "Ben, Af~in Hayzar b. Kâvus ve Bâbek, bu üçümüz devleti Arab~n elinden al~p kisrâlar (Sâsâni) hânedâmn~ n mensuplar~na vermeyi kararla~t~rm~~t~k 40. Ibn isfendiyâr, Taberi'ye veya ona ba~l~~ eserlere dayanm~yorsa bu sözler dikkate ~âyând~r. Yine ona göre Mâzyâr, Abdullah b. Tahir'e: "evvelki gün Af~in'in bir adam~~ yan~ma geldi ve Af~in'in falan gün, falan saatte el-Mu' tas~m ve o~ullar~n~~ öldürece~ini bana bildirdi." itiraf~nda bulunmu~tur 41. Mes'ûd~~ de Af~in ile Mâzyâr'~n med~sl dinini diriltmek için ittifak ettiklerini yazar 42. Bu mesele ile ilgili olarak Af~in'in muhakemesin-de: "o, karde~imin karde~ine mektup yazd~~~n~~ iddia ediyor. Bu beni ilgilendirmez. Ben ona mektup yazsa idim onu kendime inand~r~p yakla~t~rd~ktan sonra ensesinden tutup Halifenin kat~na getirirdim. O zaman Abdullah b. Tâhir'in duydu~u sevinci ben duyard~m" sözlerini söyledi~i bildiriliyor. Her halde Af~in'in isyan etmesi için, do~rudan do~ruya veya karde~inin mektuplar~~ ile, Taberistan melikine te~vikte bulundu~unu kabul etmek lâz~ md~r. Bunu da Mâverâü'n-nehr bölgesini de içine alan Horasan valili~ini elde etmek için yapt~~~~ ~üphesizdir. Çünkü, Af~in, herkes gibi Taberistan meliki Mâzyâr'~n Horasan valisi Abdullah b. Tâhir'den nefret etti~ini biliyordu. Di~er taraftan bir gün yaln~z kald~klannda, Halife'den Tâhir o~ullar~n~~ Horasan'dan azl etmek istedi~i mânâs~n~~ veren sözler i~itmi~ti. Mâzyâr isyan bayra~~n~~ kald~rd~~~~ takdirde
39 Taberl, ili, S. 1312; VI, s. 51o.
40 Yay~nlayan A. Ikbal, Tahran, 1325, s. 220.
41 Gösterilen yer. 42 IV. s. 61.
ORTA ASYALI BIR PRENS AF~IN 663 el-Mu'tas~m'~ n isyan~ n bast~ r~lmas~ na kendisini vazifelendirece~ine inanm~~~ ve bu yolla Horasan valili~ini elde edebilece~i ümidine kap~lm~~t~. Gerçi Mâzyâr isyan etti, fakat isyan~ n bast~ r~lmas~ na Af~in memur edilmedi. 3- Af~in Müslüman olmay~p eski inanc~n~~ sürdürmü~tür. Mahkemeye pek yoksul giyimli iki ki~i getirildi. Bunlar~n s~rtlar~nda yedikleri kamç~~ darbelerinden et kalmam~~t~. Af~in biri imam, biri de müezzin olan bu iki adama biner kamç~~ vurdu~unu itiraf ettikten sonra: "bunlar U~rusanl~lar'a ait bir mâbetteki putlar~~ ç~kar~p oray~~ mescid yapm~~lar; zulmedip onlar~~ ibadethanelerine sokmam~~lar. Halbuki ben So~d melikleri ile herkesin serbestçe kendi dininde ibâdet edebilece~ine dair bir andla~ma (ahd) yapm~~t~m." dedi 43. Af~in'e ait alt~ n, mücevher ve ipekle süslü bir kitap
vard~; içinde putperestlik inançlar~~ (küfr) bulunan bu kitab~~ niçin okudu~u soruldu. Af~in, bunun, Kelile ve Dimne, Mezdek kitab~~ gibi bir kitap olup babas~ ndan kald~~~n~~ ondaki Acemlerin "adab~" ile ilgili bahisleri okudu-~unu ve bunlar~~ okuyan bir insan~ n dinden ç~km~~~ say~lamayaca~~~ cevab~ n~~ verdi. Sonra bir Mecüs~~ din adam~~ (Möbez) de ~öyle bir iffide verdi: "Af~in bo~ularak öldürülmü~~ bir hayvan~n eti, kesileninkinden daha yumu~akt~r". Bir gün de ~unlar~~ söyledi: "içlerine girdi~im ~u insanlar~n (Müslümanlar veya Müslüman Arablar) hiçbir ~eylerinden ho~lanmad~m. Onlar~n yü-zünden zeytin ya~~~ yedim, deveye bindim ve sandal (na'1) giydim. Bununla beraber benden bir k~l bile dü~medi, kan~m da akmad~, senin anlayaca~~n sünnet olmad~m" 44. Af~in bu iddiaya verdi~i cevapta, Meciisl olan bir
ki~inin ~ehadetinin kabul edilemeyece~inin bilinmesine ra~men bu adam~n konu~turulmas~m hayretle kar~~lad~~~n~~ ifade etti. Sonra So~d meliklerinden el-Merzban b. Türgi~~ (?) konu~turuldu. El-Merzuban U~rusana halk~n~ n Af~in'e falan o~lu falan kolundan ilahlar ilah~na ba~l~kl~~ mektuplar yazd~~~n~~ söyledi. Af~in ~u cevab~~ verdi: "bu do~rudur. Dedeme, babama ve Müslüman olmadan önce bana böyle yaz~l~rd~. Kendimi onlardan a~a~~~ görmekten ho~lanmam; çünkü bana kar~~~ itaatlar~~ bozulur" 45. Af~in'in bu
sözleri üzerine heyetten ~shak b. ~brahim: "Ay Haydar! yaz~klar olsun sana; bi'llahi diye nas~l yemin edebilirsin, sana nas~l inamlabilir ve sen nas~l Müslüman say~labilirsin; sen Firavun'un iddia etti~ini iddia ediyorsun" demekten kendisini alamad~. Sonra Af~in'e sünnetli olup olmad~~~~ soruldu; tehlikeli buldu~u için olmad~~~~ cevab~n~~ verdi. Böylece muhakeme sona erdi. Emirlerden büyük Bo~a onu mahbesine götürdü 46.
43 Taberi, 111, S. 1309. 44 Taberi, ~~~ , s. ~~ 3og- ~~ 3 ~~ o. 43 Taberi, ~~ 1, S. 1310-1311.
El-Mu' tas~m o~lu Harûr~~ (el-Vas~k); vas~ tas~~ ile Af~in'e bir tabak meyve gönderdi. Af~in de Halifenin bir adam~~ vas~tas~~ ile ona akl~ n almayaca~~~ bo~~ sözlere inand~~~n~, Mengü Çûr'u isyana te~vik etmedi~ini, kendisinin Halifenin bir kulcu~u ve yeti~tirmesi oldu~unu bildirdi ve buna, durumunun yenmek için efendisine y~rt~c~~ bir hayvan oldu~u ~srarla söylenen bir "buza~~"dan farks~z oldu~u sözlerini ekledi. Fakat el-Mu'tas~m onu affetmedi; saç~, sakal~~ kesilerek o~lu el-Hasan'a gösterildikten az sonra Af~in öldü (~aban 226 = May~s-Haziran 841); ölümünün açl~ktan ileri geldi~inden ~üphe edilmez. Zira kendisine hergün ancak bir dilim ekmek
(ragif) veriliyordu 47.
Af~in'in ç~plak cesedi bir saat kadar Babü'l-amme'de as~l~~ kald~ktan sonra yak~ld~~ ve külleri de Dicle'ye at~ld~~ 48; evinde ve kasr~nda yap~lan aramada a~açtan yap~lm~~, süslenmi~~ ve mücevher tak~lm~~~ bir insan heykeli bulundu. Bunun kulaklar~nda sedef türünden küpeler vard~. Yine Af~in'in evinden çirkin resimler, putlar Veziriyye'deki e~yas~~ aras~nda, ba~ka bir put bulundu~u gibi, kitaplar~~ aras~nda da, Mecûsi dinine ait "Zerâveye" adl~~ kitap ile içlerinde bu dinin esaslar~n~~ ö~reten ba~ka kitaplar da ele geçirildi 49.
Af~in, ~üphesiz Abbâsiler tarihinin en kudretli devrinin mühim simalar~ndan biridir; hât~ras~mn sonraki müelliflerce de ya~at~ld~~~n~~ biliyoruz. Gerçekten o daha halife Me'm~ln zaman~nda M~s~r'da ç~kan isyanlar~ n bast~r~lmas~ndaki ba~ar~lar~~ ile muktedir bir kumandan oldu~unu isbat etmi~tir. Bâbek'e kar~~~ giri~ti~i harekata dair verilen tafsilat, onun harp i~lerinde bilgili ve mâhir bir kumandan oldu~u hakk~nda daha iyi bir fikir veriyor; askerleri de cesûr ve tecrübeli olmakla berâber gösterdikleri yararl~klarda ~ahsiyetinin büyük bir pay~~ oldu~u ~üphesizdir. Çünkü Af~in'den sonra Maverü'n-nehirliler varl~klar~n~~ sürdürdülerse de üstünlü~ü Türkler'e kapt~rd~lar ve ç~kan f~rsatlardan da faydalanamad~lar. Af~in'in Türkleri ~eytanlar~n o~ullar~~ (evlâclü'~-~eyatin) ~eklinde vas~fland~rmas~~ dikkate ~ayand~r. Takriben bir as~r sonra Orta ~ran'a ta~allüb eden Gilânl~~ Merdaviç b. Ziyâr da Memlükleri olan Türkler'e: "siz ~eytans~n~z" demi~ti. Mamafih bu kay~tlar iran âleminde Türkler hakk~nda böyle bir sözün kullan~ld~~~n~~ ileri sürmek için kafi de~ildir. Af~in'in e~er yazd~~ ise Arablar hakk~ndaki vas~fland~rmas~, belki kendi zaman~ ndaki Arab as~ll~~ asker için olabilir. Ancak böyle de olsa bu vas~fland~rma haks~z ve pek yak~~~ ks~zd~r.
47 Tabed, ili, 5. 1317-1318.
48 Yakubi, II, S. 211; Tabed, ~~~ . s. 1317-1318. 49 Tabed, ~~~, s. 1318.
ORTA ASYALI BIR PRENS AF~IN 665 Af~in'in ~ rani kültürüne ba~l~~ oldu~u ve hatta onu üstün gördü~ü kabul edilebilir. Bu da Islam alemini geç bir ya~ta tan~m~~~ olmas~ndan ileri gelebilir. Fakat Sasani imparatorlu~unu diriltmek ve Med~sili~i hakim bir din haline getirmek gayesini ta~~d~~~~ iddialar~n~~ tasdik etmek için deliller, bize göre, kafi de~ildir. IX.-XIII. yüzy~llar aras~ nda Iran as~ll~~ emirler ve ayd~nlardan baz~lar~ n~n Iran kavrniyetçili~i ~uurunu ta~~d~klar~~ görülür. Fakat Islam'~n birle~tirici ilkeleri kar~~s~nda bu gibi dü~ünceler yayg~n ve devaml~~ bir cereyan haline gelememi~tir. Af~in'in görünü~te Müslüman, fakat içinden eski kav~ni dinine ba~l~~ oldu~u iddias~na gelince, verilen haberlerin hemen hepsi bu iddian~ n lehindedir. Af~in'in cesedinin yak~lmas~, Halife el-Mu'tas~m ile çevresindekilerin onun Müslüman olmad~~~na inand~klar~n~~ gösterir. Af~in'in halbuki el-Mutas~m'~n Af~in'e pek de~er verdi~ini biliyoruz. Hadiseler Halife'nin bu emirinin ~öhretini k~skanmas~~ ile ilgili olmad~~~n~~ aç~kça gösteriyor.
Af~in'in el-Hasan adl~~ o~lu yirmidört y~l hapis hayat~~ geçirdikten sonra 25o(864)'de serbest b~rak~ld~. El-Hasan Ba~dad'da bulunan Halife Müsta'in'in yan~na gitti. Bunun sebebi Maverâü'nlüler'den ekserisinin Müsta'in'in etraf~nda toplanm~~~ olmalar~~ idi. Türkler'in pek ço~u ise el-Mu'tezz ile birlikte Samarra'da bulunuyordu. El-Müsta'in, Af~in'in o~lunu U~rusanal~lar ile ba~kalar~ndan müte~ekkil bir askeri birli~in ba~~na geçirdi~i gibi, askerinin erzak~~ için her ay onalt~bin dirhem tahsis etti. El-Hasan'dan Ba~dad'a hücum eden el-Mu'tezz'in Türk ve Me~aribe askerlerine kar~~~ ~ehrin müdafaas~na kat~ld~~ (251-865). Bu tarihten sonra ondan bir daha söz edilmiyor.
Belâzûri, Fütûhü'l-buldân, Kahire, 1932, S. 320, 325, 418-420; Dineverl, Kitâbu ahbn't-tivâl, yay~nlayan. W. Guirgass, Leyden, 1888, s. 398, 399, 400, 401 (az ve mühim olmayan bilgiler); Ibn Kuteybe, Kitâbu'l-macârif, yay~nlayan. F. Wüstenfeld, Göttingen, 1850, S. 200 (ehemmiyetli kay~tlar yoktur); Yâ'kûbi, Tarih, Necef, ~~ 348, II, S. 192, 199, 200, 207, 208, 209, 210, 211, 212; Taberl, yay~nlayan M. J. De Geoje, III, dizin (beklenildi~i gibi en tafsilath ve en dikkate de~er haberler bu eserdedir); Mes'udi, Mürûcu'z-zeheb, Kahire, 1948, IV, s. 6o, 61, 62, ayn~~ müellif, Kitâbu't-tenbIl~~ ve'l-i~râf, Kahire 1938, S. 77, 144., 145, 305, 306, 308, 342 (Bu müelliften mühim bilgiler vermesi beklenirdi). Kitâbu'l-cuyûn~'l-hadâik, yay~nlayan De Geoje-P. De Jong, Lugdunu Batavarum 1869, dizin (Taberrdeki haberlerin tekran); Ibn Miskeveyh, Tecârübü'l-ümem, yay. M. J. De Geoje, Leyden 1871, S. 478-528 (Taberrden); Ibnü'l-Esir, yay. C. J. Tornberg, V-VII, dizin (Tabarrden); ibn Hurdadbih, el-Mesâlik ve'l-memâlik, yay. M. J. De Goeje, Lugduni-Batavorum, 1889, s. 20, 40, 120, 121, 122; Ya'kûbl, Kitabu'l-buldân, yay. M. J. De Geoje, Lugduni-Batavorum, 1892, S. 136, 262; Kitabu mesâliki'l-memâlik, yay. M. J. De Goeje, Lugduni- Batavorum, 1927, S. 292, 295, 323, 325, 326, 328; Ibn Havkal, Kitabu ~uretil-ari, yay. J. H. Kramers, Lugduni-Batavorum, 1939, II, s. 468, 499-500, 504, 505, 506, Yâkût, Mu'cemü'l-buldân, yay~nlayan F. Wüstenfeld, Leipzig, 1866-1873, I, s. 278, 464, 526, 744, 755, IV, s. 297, 403; W. Barthold, Turkestan down to the Mongolinvasion, GMNS, London, 1928, s. 167, 168, 21 ~ . Ibn T~ktaka (kitâbu'l-Fat~rf, Kahire, 1317 ile Hindû~ah b. Sencer'in (Tecârübü's-selef, yay~nlayan A. Ikbal, Tahran, 1344) eserlerinde Af~in'in ad~~ bile geçmiyor.