• Sonuç bulunamadı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Dergisi 2004; 47: 269-272 Vaka Takdimi

Süt çocukluðu döneminde þilöz asit

Ýki vakanýn takdimi

Doða Türkkahraman1, Reha Artan2, Tekinalp Gelen3, Binnur Karayalçýn4 Akdeniz Üniversitesi Týp Fakültesi 1Pediatri Araþtýrma Görevlisi, 2Pediatri Doçenti, 3Patoloji Doçenti, 4Nükleer Týp Profesörü

SUMMARY: Türkkahraman D, Artan R, Gelen T, Karayalçýn B. (Department of Pediatrics, Akdeniz University Faculty of Medicine, Antalya, Turkey). Chylous ascites in infancy: report of two cases. Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Dergisi 2004; 47: 269-272.

Chylous ascites is the extravasation of the chyle into the peritoneal cavity and a rare clinical entity in infancy. In this report, we discuss two cases of chylous ascites, admitted to our clinics with different complaints. In both cases, ascitic fluid obtained by abdominal paracentesis, was characteristically milky with high content of triglyceride and lymphocyte. In the first case, the reason of chylous ascites which was treated by surgical operation and diet, was lymphatic obstruction caused by inguinal hernia. In the second case, primary intestinal lymphangiectasia was diagnosed with the help of the duodenal biopsies. But unfortunately, a complete cure was not achieved in spite of the albumin transfusions, steroid treatment and low fat-high protein diet. In conclusion, chylous ascites is easily diagnosed but its treatment and prognosis is variable depending on the underlying reasons.

Key words: Chylous ascites, intestinal lymphangiectasia, low fat diet.

ÖZET: Þilöz asit lenfatik kanallarýn týkanmasý sonucu periton boþluðunda lenf sývýsýnýn birikmesiyle meydana gelen ve süt çocukluðu döneminde seyrek görülen bir klinik sorundur. Bu yazýda farklý nedenlerle kliniðimize baþvuran iki þilöz asit vakasýnýn taný ve tedavisi tartýþýlmýþtýr. Her iki vakada abdominal parasentez sonucu saptanan þiloz asit, karakteristik olarak süt görünümünde olup trigliserid konsantrasyonu ve lenfosit hücre sayýsý belirgin olarak yüksekti. Ýlk vakada saptanan þilöz asitin nedeni inguinal herni sonucu geliþen lenfatik obstrüksiyondu ve cerrahi müdahale ile kolaylýkla tedavi edildi. Ýkinci vakadaki þilöz asitin nedeni, duodenal mukoza biyopsileri ile saptanan primer intestinal lenfanjiektazi idi. Hastaya uygulanan albümin transfüzyonlarý, steroid tedavisi ve yaðdan fakir, proteinden zengin diyet sayesinde meydana gelebilecek komplikasyonlar önlendiyse de tam bir tedavi saðlanamadý. Sonuç olarak þilöz asit, tanýsý kolaylýkla konulabilen fakat tedavisi ve prognozu altta yatan nedene baðlý olarak çeþitlilik gösteren bir klinik sorundur.

Anahtar kelimeler: þilöz asit, intestinal lenfanjiektazi, yaðdan fakir diyet.

Þilöz asit, lenfatik kanallarýn obstrüksiyonu sonucu periton boþluðunda lenf sývýsýnýn birikmesiyle meydana gelir. Asit sývýsýnýn en önemli özelliði, trigliserid konsantrasyonunun yüksek olmasý (200-8100 mg/dl) ve hücrelerinin %70-90 oranýnda lenfosit olmasýdýr. Hastalýðýn yenidoðan dönemindeki insidansý 1:56.000 bin ile 1:177.000 bin arasýnda olup, kýz:erkek oraný 1:2’dir.1-3 Yenidoðan dönemindeki en sýk nedeni

%45-60 oranýnda görülebilen lenfatik kanallarýn konjenital malformasyonlarýdýr. Bunlar lenfatik kanallarýn atrezisi veya stenozu, mezenterik

kistler ve jeneralize lenfanjiomatozistir. Obstrüksiyon (lenfatiklere basý) sonucu geliþen þilöz asit %25-30 oranýnda görülür. Baþlýca nedenleri; invajinasyon, malrotasyon, inkarsere herni, metastatik kanserler, tüberküloz ve mezenter lenf bezlerinin büyümesine neden olan çeþitli enfeksiyonlardýr. Travma %15-20 oranýnda þilöz asit etiyolojisinde yer almak-tadýr4,5. Bu yazýda süt çocukluðu döneminde

þilöz asit saptanan iki vakanýn klinik, laboratuvar özellikleri ve tedavileri deðer-lendirilmiþtir.

(2)

Vakalarýn Takdimi

Vaka 1

Ýki aylýk erkek bebek kasýklarýndaki þiþlik nedeniyle getirildi. Öyküden bebeðin saðlýklý anne babanýn birinci çocuðu olarak, baþ-pelvis uygunsuzluðu nedeniyle sezaryen ile 3250 gr aðýrlýðýnda doðduðu öðrenildi. Prenatal ultrasonografik incelemeleri normaldi. Fizik muayenesinde karnýnda hafif gerginlik dýþýnda özellik yoktu. Hastaya bilateral inguinal herni tanýsý konularak ameliyat edildi. Ameliyat sýrasýnda herni kesesinden 100 ml kadar süt görünümünde sývý boþaltýldý ve testislerin kanlanmasýnýn bozuk olduðu (inkarserasyon) görüldü. Ameliyat sonrasý ultrasonografik incelemede asit saptanmasý üzerine abdominal parasentez yapýldý. Asit sývýsý süt görünümünde olup total protein 3.4 gr/dl, albümin 2.5 gr/dl, trigliserid 3912 mg/dl, glukoz 210 mg/dl, laktik dehidrogenaz (LDH) 226 U/L, amilaz 2 U/L, lökosit sayýsý 13200/mm3 olarak saptandý.

Lökositlerin %95’i lenfositten oluþmaktaydý. Eþ zamanlý serum deðerleri; total protein 5.7 gr/ dl, albümin 3.5 gr/dl, trigliserid 262 mg/dl, glukoz 99 mg/dl, LDH 390 U/L, amilaz 13 U/ L, hemoglobin 10.4 g/dl, lökosit sayýsý 4150/ mm3 idi. Akciðer grafisi ve tam idrar incelemesi

normaldi. Malignensileri ve lenfatik kistleri dýþlamak için çekilen bilgisayarlý tomografi (BT) normaldi. Üst gastrointestinal sistem (GÝS) endoskopisinde mukoza normal görünümlü olup mukoza biyopsilerinde intestinal lenfanjiektazi saptanmadý. Ýnkarsere inguinal herni sonucu geliþen þilöz asit saptanan bebeðe yaðdan fakir, proteinden zengin diyet baþlandý ve diyete MCT (medium chain triglyceride) yaðý 10 ml/gün dozunda eklendi. Anne sütüyle beslenmeye ek olarak MCT içeriði en fazla olan hazýr mama kullanýldý. Ýki ay süreyle iyi tolere edilen diyet sayesinde bebeðin karýn gerginliði tamamen kayboldu ve ultrasonografik kontrol-lerde asite rastlanmadý. Hastanýn diyetle tedavisi süresince ve altý aylýk izleminde ek sorunu olmadý, büyüme ve geliþmesinin normal olduðu görüldü.

Vaka 2

Ýki aylýk kýz bebeðin yapýlan rutin muayeneleri sýrasýnda labial sineþi saptandý. Öyküden bebeðin akraba olmayan saðlýklý baba ve talasemi taþýyýcýsý annenin birinci çocuðu olarak preeklempsi nedeniyle sezaryenle, 3760 gr

aðýrlýðýnda doðduðu öðrenildi. Prenatal ultrasonografik incelemeleri normaldi. Fizik muayenesinde ek bir özellik yoktu. Labial sineþi ve labial skrotalizasyon nedeniyle yapýlan hormon incelemeleri normal bulundu. Ultra-sonografide uterusu olan, fakat overleri görülemeyen hastanýn karyotipi 46 XX olarak saptandý. Dördüncü ayda labial sineþisi künt olarak açýlan hastanýn vücut aðýrlýðý artýþýnýn yavaþladýðý dikkat çekmekteydi. Beþinci aydaki ultrasono-grafik incelemede overleri saptanmakla birlikte karýn içerisinde serbest sývý görüldü. Abdominal parasentez sonucu elde edilen asit sývýsý süt görünümündeydi. Sývýda total protein 0.4 gr/dl, albümin 0.3 gr/dl, trigliserid 208 mg/dl, amilaz 3 U/L, lökosit sayýsý 280/mm3 olarak saptandý.

Lökositlerin %66’sý lenfositten oluþmaktaydý. Asit sývýsýnýn kültürü sterildi. Eþ zamanlý serum total proteini 2.5 gr/dl, albümin 1.6 gr/dl, trigliserid 63 mg/dl, amilaz 17 U/L, hemoglobin 11.2 gr/dl, lökosit sayýsý 6700/mm3 idi. Serum

immünglobülin (Ig) G 79 mg/dl, IgM 47.8 mg/ dl, IgA 18 mg/dl olarak bulundu. Üst GÝS endoskopisinde mukoza normal görünümlü olmakla birlikte ösefagus ve duodenum mukoza biyopsilerinde lamina propriada lenfanjiektazi saptandý (Þekil 1 ve 2). Her iki ayak birinci interdigital bölgeden verilen Tc-99m dextran (200 mikroküri s.c) ile yapýlan lenfosintigrafide periton boþluðuna kaçak olduðu gösterildi, fakat yeri belirlenemedi (Þekil 3). Hasta Turner, Noonan, Hennekam ve sarý-týrnak sendromu gibi intestinal lenfanjiektazinin de içinde bulunduðu sendromlar açýsýndan ayrýntýlý olarak incelendi, fakat ek anomaliler saptanmadý.

Primer intestinal lenfanjiektaziye baðlý þilöz asit tanýsý konulan hastaya yaðdan fakir, proteinden

Þekil 1. Ösefagus mukoza epiteli altýnda yer alan geniþlemiþ lenfatik boþluklar görülmektedir

(H.E. Boyasý X 10).

(3)

zengin diyet baþlandý. Anne sütü olmadýðý için MCT içeriði en fazla olan hazýr mama kullanýldý. Ayrýca MCT yaðý 10 ml/gün dozunda diyetine eklendi. Asit sývýsýnýn atýlýmýný hýzlandýrmak için spironolakton (1 mg/kg/gün p.o.) kul-lanýldý. Diyeti iyi tolere etmekle birlikte bir ay sonra akut viral gastroenterit ve dehidratasyon nedeniyle hastaneye yatýrýldý. Hipoalbüminemi nedeniyle tuzsuz insan albümini (1 gr/kg) verildi. Tedavinin ikinci ayýndaki kontrol ultrasonografide asit miktarýnda belirgin azalma saptandý. On hafta süren diyetin sonunda karýn çevresi belirgin olarak küçüldü. Boþaltýcý abdominal parasentez gereksinimi hiç

olmamakla birlikte izlemde derin hipo-albüminemi (1.4 gr/dl) nedeniyle iki kez daha tuzsuz insan albümini verildi. Belirgin asiti, ödemi ve ishali olmayan hastaya tekrarlayan hipoalbüminemi nedeniyle deflazakort 2 mg/kg/ gün dozunda oral olarak baþlandý. Bir aylýk tedavinin bitiminden iki ay sonra albümin transfüzyonu gereksinimi yineleyen hastanýn diyet, diüretik ve steroid tedavisi boyunca ek bir sorunla karþýlaþýlmadý, boy ve aðýrlýk persentilleri 10-25 arasýnda bulundu.

Tartýþma

Antenatal dönemde yapýlan ultrasonografilerde asit ve karýnda þiþlik saptanmayan bu vakalarda, asit konjenital olarak deðerlendirilmedi ve sekonder þilöz asit nedenleri araþtýrýldý. Ýlk vakanýn þilöz asit saptanmadan önceki büyüme geliþmesi tamamen normal, ikinci vakanýnkinin ise duraklamýþ olmasý dikkat çekmekteydi. Birinci vakada herni mi þilöz asite, yoksa þilöz asit mi herniye yol açmýþtý? Kasýklardaki þiþlik farkedildiðinde herniye neden olabilecek derecede büyük bir asit saptanmamýþ olmasý þilöz asitin inguinal herniye sekonder geliþtiðini düþündürmektedir. Herni kesesi içinde sýkýþan lenfatik kanallar þilöz asit oluþumunda rol oynamýþtýr. Nitekim, inguinal herni operas-yonundan sonra lenfatik kanallardaki obstrüktif geniþlemenin nedeni de ortadan kalktýðý için þilöz asit bir daha tekrarlamamýþtýr. Uzun zincirli yað asitlerinin oral alýmýnýn kýsýtlanmasý da lenfatiklerin iþlevini azaltarak iyileþmelerine yardýmcý olmuþtur.

Ýkinci vakada ise þilöz asitin nedeni, mukoza biyopsileri ile doðrulanan intestinal lenf-anjiektazi idi. Primer intestinal lenflenf-anjiektazi, bilinmeyen bir nedenle lenfatik kýlcallarýn geniþlemesi ve intestinal villus yapýsýnýn bozul-masý sonucunda meydana gelir6,7. Hastamýzda

intestinal lenfatik basýncý farklý yollarla arttýran tüberküloz, karýn travmasý, radyoterapi, lenfanjiosarkom, arsenik zehirlenmesi8 ve sað

atrium basýncýný, dolayýsýyla süperior vena kava ve torasik kanalýn basýncýný arttýran kardiak sorunlar bulunmadýðý için sekonder intestinal lenfanjiektazi tanýsý dýþlanmýþtýr9-11. Ýntestinal

lenfanjiektazi nedeniyle intestinal lümene lenf sývýsýnýn sýzmasý steatoreye, buna baðlý olarak baðýrsak lümeninden protein, yað ve lenfositten zengin lenf sývýsýnýn kaybý ise malnütrisyona yol açmýþtýr. Mukoza biyopsileri ile saptanamayan

Þekil 2. Duodenum mukoza biyopsisinde geniþlemiþ lenfatik boþluklar görülmektedir (H.E. Boyasý X 20).

Þekil 3. Tc-99m dextran lenfosintigrafisinde enjeksiyon sonrasý ilk 30 dakikada alýnan görüntülerde, karýn

bölgesinde giderek belirginleþen patolojik aktivite tutulumu görülmektedir.

(4)

subserozal düzeydeki lenfanjiektazi ise þilöz sývýnýn periton boþluðuna sýzmasýna ve sonuç olarak asite neden olmuþtur. Bu vakadaki asit sývýsýnýn trigliserid, albümin ve total protein düzeylerinin beklenenden düþük çýkmasýnýn nedeni de intestinal kayýplardan dolayý eþ zamanlý serum deðerlerinin düþük olmasýdýr. Fazla miktarda uzun zincirli yað asitlerinin alýmýnýn devam etmesi, lenfatik kýlcallarýn iyice geniþlemesine ve sonuçta parçalanmasýna yol açarak kayýplarý hýzlandýrmaktadýr. Kaybedilen proteinler, lenfositler ve immünglobülinler; yaygýn asit, periferik ödem, akciðer ödemi ve enfeksiyonlara yatkýnlýk gibi ek sorunlara yol açabilmektedir. Ýkinci vakada IgG düzeyi düþük olmasýna raðmen hastada sýk tekrarlayan ciddi enfeksiyonlar bulunmadýðý için intravenöz IgG verilmesi gerekmedi. Uygulanan diyetin, lenfatik transporta gerek duymadan emilebilen orta zincirli yað asitleri ile desteklenmesi ve albümin transfüzyonlarý da hastamýzda belirgin bir klinik düzelme saðlamýþ ve istenmeyen ek sorunlarý önlemiþtir. Yaðdan fakir, proteinden zengin bu diyetin süresi en fazla 10 haftadýr. Çünkü daha uzun süren yaðdan fakir diyet, linoleik asit gibi uzun zincirli çoklu doymamýþ yað asitlerinin eksikliðine yol açarak bebeðin nörolojik geliþimini bozar5. Bu süre sonunda

asit ve ödem devam ediyorsa total parenteral nütrisyon (TPN) ile beslenmeye geçilerek intestinal lenfatik kanallar tamamiyle devre dýþý býrakýlýr6,12. Bu tedavi de yaklaþýk 10 haftadýr

ve bu süre zarfýnda düzelme saðlanamaz ise cerrahi müdahale düþünülür3-5. Bu ise Tc-99m

dextran lenfosintigrafisi veya lenfanjiogram yardýmýyla tespit edilen lenf sistemindeki yapýsal bozukluðun cerrahi olarak düzel-tilmesiyle veya kaçaðýn önlenmesiyle gerçek-leþtirilebilir. Týbbi tedaviye yanýt vermeyen þilöz asitler cerrahi müdahale ile %85 oranýnda baþarýyla tedavi edilebilirler3,13. Buna raðmen

tekrarlayan þilöz asitlerde peritonovenöz þant uygulamasý denenebilir. Fakat cerrahi giriþim-lerin intestinal lenfanjiektazili hastalarda uygulanmasý oldukça zordur. Çünkü lenfatik sýzýntý tek bir noktadan deðil, bütün intestinal sistem boyunca gerçekleþmektedir. Primer intestinal lenfanjiektazili hastalarda tekrarlayan asit oluþumunun kortikosteroid14,15, somatostatin

analoglarý (octreotide)16,17 ve düþük doz

heparinizasyon18 ile düzeltilebileceðini gösteren

çalýþmalar da vardýr. Þilöz asitli hastalarda mortalite literatürde %24-30 oranýnda bildiril-mektedir1,3.

Sonuç olarak þilöz asit seyrek görülen, asit sývýsýnýn incelenmesiyle kolay ve doðru taný konulabilen, etiyolojik nedenleri ve nedene yönelik tedavisi de çeþitlilik gösterebilen bir klinik sorundur. Lenfatik obstrüksiyona baðlý þilöz asit, obstrüksiyonun giderilmesiyle hýzla düzelmekle birlikte intestinal lenfanjiektaziye baðlý þilöz asitin tedavisi için özenli bir beslenme ve yoðun destekleyici tedavi gerek-mektedir.

KAYNAKLAR

1. Vasco JS, Tapper RI. The surgical significance of chylous ascites. Arch Surg 1967; 95: 355-368.

2. Runyon BA. The serum-ascites albumin gradient in the differential diagnosis of ascites is superior to the exudate/transexudate concept. Ann Intern Med 1992; 117: 215-221.

3. Unger SW, Chandler JG. Chylous ascites in infants and children. Surgery 1983; 93: 455-462.

4. Loiterman DL, Bleicher MA. Chylous ascites: an etiology of peritonitis in infancy. J Pediatr Surg 1985; 5: 538-544.

5. Sanchez RE. Chylous ascites in children. Surgery 1971; 69: 183-193.

6. Chye JK, Lim CT, van der Heuvel M. Neonatal chylous ascites: report of three cases and review of the literature. Pediatr Surg Int 1997; 12: 296-310. 7. Waldmann TA, Steinfeld JL, Dutcher TF, et al. The role

of the gastrointestinal system in idiopathic hypoproteinemia. Gastroenterology 1961; 41:197-207. 8. Kobayashi A, Ohbe Y. Protein-losing enteropathy associated with arsenic poisoning. Am J Dis Child 1972; 121: 515-517.

9. Vesin P, Cattan D. Constrictive pericarditis with protein-losing enteropathy: role of the lymphatic system. In: Dirke G, Norberg R, Platin L (eds). Physiology and Pathophysiology of Plasma Protein Metabolism. London: Pergamon Press, 1968: 115-162. 10. Sondheimer JM, Hamilton JR. Intestinal function in infants with severe congenital heart disease. J Pediatr 1978; 92: 572-578.

11. Fledt RH, Driscoll DJ, Offord KP, et al. Protein-losing enteropathy after the Fontan operation. J Thorac Cardiovasc Surg 1996; 112: 672-680.

12. D’Agastino S, Costal L, Fibbro MA, Spina P, Musi L. Neonatal chylous ascites: a case report. Pediatr Med Chir 1998; 20: 285-286.

13. Pearl J, Joyner J, Collins DL. Chylous ascites: the first reported surgical cure by direct ligation. J Pediatr Surg 1977; 12: 687-689.

14. Rothman A, Snyder J. Protein-losing enteropathy following the Fontan operation: resolution with prednisone therapy. Am Heart J 1991; 121: 618-619. 15. Rychik J, Piccoli DA, Barber G. Usefulness of corticosteroid therapy for protein-losing enteropathy after the Fontan procedure. Am J Cardiol 1991; 68: 819-821.

16. Ballinger AB, Farthing MJ. Octreotide in the treatment of intestinal lymphangiectasia. Eur J Gastroenterol Hepatol 1998; 10: 699-701.

17. Kuroiwa G, Takayama T. Primary intestinal lymphangiectasia succesfully treated with octreotide. J Gastroenterol 2001; 36: 129-131.

18. Donnelly JP, Rosenthal A, Castle VP, et al. Reversal of protein-losing enteropathy with heparin therapy in three patients with univentricular hearts and Fontan palliation. J Pediatr 1997; 130: 474-478.

Referanslar

Benzer Belgeler

translocate to the perinuclear membrane and the nucleus or can cross from the cytoplasm, and, binding to the residue of N-lactosamine found on the

Freeman (1992) ve Nelson’a (1993) göre ulusal inovasyon sistemi dar bir tan mlamayla yeni › teknolojilerin üretim, yay n m nda aktif olarak bulunan özel ve kamu AR › › ›

Sığınmacıların kendilerini bağlı hissettikleri etnik ve milliyet grubuna göre iltica etmene denlerinin en yüksek yüzdeleri şu şekildedir: Kendisini ‘Türk’

In the pre-treatment clinical management of patients diagnosed with TOA, we believe NLR and PLR may be inexpensive complementary laboratory parameters that can guide

Genel olarak çatışmalar, çocuklar farklı gelişim süreçlerinden geçerken ortaya çıkar ve kardeşlerde zaman ve ilgi paylaşımıyla mücadele eder ve bireysel

Bu çalışmada amaç; insülin direnci açısından yüksek riskli olan MetS’lu popülasyonda, irisin düzeyleri ve MetS bileşenleri arasındaki ilişkiyi saptayarak,

Bu araştırma bireylerin finansal inançları, finansal kaygıları, satın alma davranışları, ekonomik durumlarına ilişkin algılarını ortaya koyabilmek, finansal

Ayrıca erkek, ebeveyn eğitim düzeyi düşük, ebeveyn tutumu baskıcı olan, babası çalışmayan, parçalanmış aile yapısına sahip çocukların akran şiddetine maruz kalma