2 Nisan 1969
Velinimetim, büyük Hoca’m efendim;
Opera provalarımın bir gün aksaması ve araya cumartesi pazar günlerinin girmesinden bil’istifade, kızlarım Ankara’ya bir buçuk günlüğüne bir kaçamak
yapmakla, elim haberi alarak beynimizden vurulmuşa döndük... Başımız sağolsun, nurlar içinde yatsın!...
Ancak, ailece toplanmış, bugünkü mevcudiyetimizin kurulmasında,
cennetmekanın ilahi ve sonsuz ulüvvü cenabını, saymakla bitmez iyiliklerini birbir zikreder, torunlarımıza anlatırken,... nasıl olduysa, belki hepimizde aynı anda, ılık ılık şöyle bir his doğup içimizde yerleşti:
Dedik k i; zatı devletleri gibi bir şahsiyetle yarım asrı mütecaviz “ o ömrü” süren Cennetmekan teyzemiz hanımefendi, bugün o mertebededir ki, dünyasını
değiştirmekle, aramızdan çıktı, gitti, yok oldu demek değildir!... Hâşâ !...
Onu, her zamandan çok, her zamandan sıcak içimizde yaşatıp, bize yaptığı iyilik ve büyüklükleri torunlarımıza anlattığımız gibi, onlarda çocuklarına anlatacaklardır... ve, kendileride, yeni dünyalarında, bunu hissedeceklerdir...
Size teselli vermek, haddim değildir; bizler tesellimizi bu düşünce ve hisde bulduk ve ulu Tanrı’ya bize böyle bir his ilham ettiği için, bir kere daha hamd ettik...
O broşüre gelince..., taaa derinlerden kopan sonsuz bir şükranla, ilk
nüshasının zâtı âlilerine gönderilmesine ve ancak elinize salimen geçtiği haberini aldıktan sonra, yavaş yavaş diğer nüshaların tevzüne geçilmesini senelerden beri bir uğur, bir fâl i havr, addederek, bu yılda karar vermiş bulunuyordum... netekim,
kudretli ve kutsal şahsiyetimiz 2 kızım üzerinde öylesine unutulmaz bir tesir icra etmiş ki, “ baba, boğazımıza bir şey tıkandı tutulup kaldık... böyle bir şahsiyetle ilk defa karşılaşıyoruz...” demekle ve gözyaşı dökmekle iktifa etmektedirler...
Yaşadığımız enteresan ! vasatta (galiba şimdi ortam diyorlar), bu jübile olur veya olmaz... inanırmısınız ona bile pek önem verdiğimiz yok... ben, bir yerde,
hakiki saadeti bulduğumu sanıyorum... içimde çok huzurlu ve sükunlu bir kanıksama var.
Bu memlekette, (Batı müziği sahasında), derece derece yetişkin 200 kadar violonist var ise (ki bu sayı, hakiki duruma pek yakın düşecektir!) bunların 180’ i
yetişmelerini, bir kere zâtı âlilerinin de şeref verdiğiniz konservatuardaki “ o oda” ma medyundurlar...
(violomistik formasyonlarından... kuvvet zayıf ve muhtaçların vitamin haplarına... şurubuna(.!.)... ailevi durumlarından... ruhi, maddi, mesleki ve her türlü dert ve problemlerine kadar, 9 sene (münferiden !) kuyumcu sabrı ile hepsiyle geceli gündüzlü uğraşılarak!!!).
Bu bana yetmez mi ?..
Büyük, çok büyük bir kısmı, sayemizde olmuştur.
Eşim, kızlarım, damatlarım ve torunlarımla birlikte, daima kalbimizin en kutsal köşesinde yaşatacağımız cennetmekan teyzemiz hanımefendiye gufran ve sonu gelmeyen nurlar diler, muhterem ellerinizden ailece öper, hayırdualarınızı bekleriz, velinimetimiz efendim.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi