Tam yirmi bir yıl önce Cağaloğlu’tadakı Öncü Kitabevi’nin sahibi Zeki Oztürk'ün yüreğine bir kor düşmüştü. 2 Şubat 1976’da yayınevi, her fırsatta toplatılan 180 bin ço cuğuyla birlikte yakılmıştı. Denetlemek ten, toplatmaktan yorulan birileri sorunu kökten çözmüştü adeta. Sabotajla ilgili sır rı çözmeye çalıştıkça bugünlerde ekranla rımızdan naklen izlediğimiz kamyon ko m edisini^) aratmayacak bir maceranın içinde buluverdi kendisini Öztürk. 1961 yılında kurduğu yayınevini, faşist güçlerin baskı ve tehditlerine karşın 1976’ya kadar yaşatabilmişti. Her sol eylemde, her öğ renci eyleminin sonunda gericiler ve polis Öncü Yayınevi’ni basmadan edemiyordu. Beyazıt Meydanı’nda kitapları yakılıyordu Öncü’nün. Zeki Öztürk, o günleri anımsa yınca “Bütün bu olaylar 2 Şubat 1976 yan gınının habercisiydi aslında” diyor.
Yangında Öncü Yayınevi deposuyla bir likte tamamen kül oldu. Cengiz Gündoğ- du, Öztürk’ü teselli ederken, “Yahu dos tum kitaplar da yanacak elbette! Biz buna hüzünlenmiyoruz, ağlamıyoruz! Ama yeter ki insanlarımız yanmasın” diyordu. Öz türk, kitaplarının acısıyla yanıp kavrulur ken savcılık kendi yayınevini yaktığı ge rekçesiyle yayınevi aleyhine dava açtı.
Öncü Kitabevi’nin sahibi Zeki Öztürk Devlet, yangından ancak on beş gün son ra bir bilirkişi göndermişti. A BD’den ge len bilirkişi, yangının sigortadan kaynak landığını söylüyordu. Ancak Öncü Yayıne vi’nde yangına karşı şalter sistemi vardı ve pek çok tanık yangının beyaz bir arabadan inen kişiler tarafından çıkarıldığını söylü yordu . İtfaiye de yangından bir gün sonra verdiği raporda, yangının dışarıdan içeri ye doğru çıkarıldığını doğruluyordu.
Öztürk, yayınevini yakmadığını, ancak bir yıl süren dava sonunda kanıtlayabildi. Birkaç dostunun ve okurlarının yardımıy la yayınevini tekrar açabildi. Ancak 1976’nın acısını unutamadı. Davasını
sür-dürdü ve İçişleri Bakanlığı’na dava açtı. Avukatı bilinçli bir şekilde davayı uzattı. Öztürk, son çare olarak M tT ’e başvurduy- sa da güvenlik nedeniyle sabotajı gerçek leştiren kişilerin adlarının açıklanamayaca- ğı yolunda bir yanıt alabildi sadece.
Mücadelesini hâlâ sürdürüyor
1993 yılının Mart ayında, kitabevine ge len bir kişi, kundaklama olayının gerçek leştiği dönemde M İT’te çalışan bir sivil emniyet görevlisi olduğunu, sabotajı ken disinin gerçekleştirdiğini itiraf etti. Aynı kişi kendisiyle birlikte kundaklama olayı na karışan üç kişinin de adını verdi. Zeki Öztürk bunun üzerine Kâzım Ayaydın, Mehmet Gül, İbrahim Ön adlı kişilerin isimlerini Turgut Ozal, Deniz Baykal, İsma il Cem gibi dönemin yetkililerine iletti. Fa kat sonuç ya ilgisizlikti ya da yetkililerin olay için üzüldüklerini ancak bir şey yapa mayacaklarını belirten yanıtlardı. 5 Mayıs 1993 günü, Öncü Yayınevi mali nedenler le kapanmak zorunda kaldı
Mücadelesini hâlâ sürdüren Öztürk, bu gün ne iş yapıyorsunuz sorusunu “Üç yıl dır işsizim” diye yanıtlıyor. Ancak umudu nu yitirmemiş. Şu anda elinde kitabı ve ba sacak parası olmasa da kitaplarının hâlâ kütüphanelerde bulunuyor olması en bü yük avuntusu.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi