»
; Hélène Vacaresco isimli ve Ru- ! men aslından Fransız gairesinin i seksenini bulmuş olarak ölümünü [ Paristen gelen gazetelerde oku. ! dum. Kendisi büyük bir şair değil, i di, felsefî fikirlerle yüklü şiirleri
ne ebediyet nasip olmıyacaktır. 1 Zaten de, hudutları aşmış şöhre- i tini şiirlerinden ziyade şahsiyeti
temin etmiş, bu şöhreti bir genç- ; lik zaferi yahut gençliğindeki gii- 1 zeîliği sağlamıştır. İtibarlı bir aile
ye mensup bulunan Vacaresco genç kızken ilk Kumanya kraliçe, si Elisabeth’ia nedimelerinden imiş. Beyaz saçlı, kırmızı yüzlü ve daima beyaz-entariler giyip yerine geçen kraliçe Marie hin hatıraların da dediğine göre duygularım ga. yet teatral bir şekilde ifade etme ğe meraklı olan Elisabeth de, ma lûmdur ki, şairdi ve Carmen Silva imzasile bir hayli eser bıraktı. Ev lâdı bulunmadığı için, kocası kral I. Carol vatanından, yani Alman- yadan bir yeğenini Rumanyaya veîiahd olarak getirmiş ve şimdiki Majeste kralın dedesi olan bu prense, yani müstakbel I. Ferdi- nand’a, Hélène Vacaresco, kendi. Bini sevdirmeğe muvaffak olmuş. Fakat I . Carol, yerli bir madmaze j
lin günün birinde tahta çıkmasına şiddetle muhalefet etmiş, ve veli- ahd matemler etmekle beraber makamı sevdaya tercih ettiğinden kopan fırtına madmazel Vacares- eo’nun Rumanyadan uzaklaştml- masile sona varmış, hattâ bir müd det, bu izdivaca belki de “ hükmü me tâbi olur, minnettarlıktan ötü rü huzurumda hep el pençe divan durur,, düşüncesile pek taraftar lık etmiş bulunan Elisabeth veya Carmen Silva’yi de kocası mem leketten çıkarmış, Venedik şehrin de ikamete memur etmiş, Pierre Loti, (L ’Exilee), yani (sürgün ka_ j dm) isimli eserinde sürgün kadın . iiye bu kraliçeyi kastederek ma
ceranın. Romanya sarayında baş. I layığını ve Eîisabeth’le Venedikte
buluşmalarım uzun uzun anlat, j mıştır, hikâyesinde de madmazel bir aşk kurbanından çok ziyade riyakâr ve entrikacı şeklinde gö. rünür. Vacaresco Rumanyadan Parise gitmiş ve kraliçe olamama- . nın acısını büyük bir şaire olup j
I unutmağa teşebbüs etmiş. Geçen
1 gün okuduğuma göre de, o tarih-
' lerde pek meşhur olan Leccmte de Lisle’e yardımım rica etmek üze re müracaat edip yazdıklarım gös terince, ünlü sanatkâr kendisine: — Madmazel, sizin gözlerinize malik olan kadm ya pek büyük bir şair, yahut da pek büyük bir âlüfte olmalıdır, diyerek galiba büyük bir şair olanuyacağım an latmak istemiş. Leeonte de Lisle’e bu cümleyi söylemek cüretini mad mazel biraz da oynak davı anıp mı vermiş bilmiyorum ama, pek piş kin davranıp (ikisini birleştirme ğe cevaz yok mudur?) mukabele sinde bulunduğunu da söylediğim, yazıda okudum. Herhalde, bir taç kaçırdıktan sonra şuna buna var- mayıp madmazel kalan ve resim leri kendimi bildim bileli şişman ve sakil bir kadın manzarası arze. den Vacaresco Parıste kendini ta . nıtmağa muvaffak olmuş ve bir kaç şiir kitabı neşrettiği gibi bü yük bir entelektüel şöhreti de elde etmiştir. Mitoloji, tarih ve edebi yat mevzuları üzerinde verdiği konferanslar arasında pek güzel olanlarım hatırlıyorum. Bunları | tek nota bakmadan, irticalî olarak ! söylermiş. Senelerce müddet de Cemiyeti Akvam da Rumanyayi temsil etmişti: Belli ki, meramını elde ettikten sonra kraliçe Elisa beth’in huzurunda dursa dursa üç gün el pençe duracak tıynette, kuvvetli ve iddialı bir şahsiyet, miş