• Sonuç bulunamadı

Yerli ve yabancı kalemlerden İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yerli ve yabancı kalemlerden İstanbul"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yerli ve

Yabancı

Kalemlerden

İki büyük cihanın mültekasında Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul bütün vatan­ daşların kalbinde yeri olan şehirdir.

A T A T Ü E K

İ S TA N B U L

Ah İstanbul! «Beni büyüleyen isimlerden en çok büyüleyeni gene sensin. Önümde bu isim tekrarlanınca, hemen gözümün önüne bir hayal gelir. Çok yüksek, hava­ larda ve belirsiz bir şekilde uzaklarda, muazzam, başka yerlerde kıyaslanması imkânsız bir şehir silueti görürüm. D e­ niz ayaklarımn altındadır. Binlerce ge­ milerin, sandalların, durmadan gelip geç­ tiği Bâbil Kulesi gibi, Doğu’nun bütün dillerinin duyulduğu bir deniz. Kapkara gemilerin ve yaldızlı kayıkların, renk renk kılıktaki insanların üzerinden ufki ve upuzun bir bulut gibi dumanlar dal­ galanır. Orada bulunanlar mallarını över ler, pazarlığını yaparlar. Durmadan tü­

ten dumanlar da, bütün bunların üstüne örtüsünü serer. İşte bu buhar ve maden kömürü tozları üstünde, o heybetli şe­ hir sanki asılıymış gibi durur. Masmavi gökyüzünde, tepeleri mızrak, kadar sivri minareler yükselmekte kubbeler, yu var­ lak, kirli beyaz, taştan kampana piramit­ leri gibi üstüste yığılmış kubbeler

gö-Yazan:

Pierre L O T I

«Fransız Edebiyatında İstanbul» dan

nizinde ilerlerken, yavaş yavaş küçülen ve nihayet büsbütün kaybolan bu şehrin siluetini sonsuz bir hüzünle seyrettim. Artık herşey belirsiz hale geldiği anda bile, gözden kaybolan şehrin gene o m i­ nareleri, kubbeleri, denizin soğuk sisinin üstünde farkediliyordu. İstanbul’un yük­ seklerdeki nefis çevresi büsbütün kaybol­ mamıştı. İşte bu son manzarada, arkamda bıraktığım her değerli şey, yâşadığım ve artık sona eren harikulâde hayat için duy duğum esef tecessüm ettiriyordu, sanki. Bu eşsiz silueti iyice hatırıma yerleştir­ dim, artık onu unutmama da imkân yok zaten. Sonradan yaşadığım gezici ve sür­ gün hayatımda, uzak denizlerde dolaşır­ ken kubbe ve minareli şehri; gece rü ya­ larımda gördüm. H er defasında da, kaybe­ dilmiş bir vatan gibi bana hüzün verdi.Ben oraların resmini hatasız çizebilirim. Her gidişimde hem acı, hem çok tatlı bir he­ yecan duyarım. Zaman da bu tesiri azalta mamıştır.

Fakat, şahsî hatıraların serabı bu ha­ rikulâde manzarayı, daha da güzelleşti­ riyor diyemem. Bu fevkalâdelikler kar­ şısında ne kimse itiraz edebilir, ne de

ak-BİR B A Ş K A TEPEDEN

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç

bir yer. Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre

değer. Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaradan. Yaşamıştır derim, en hoş uzun rü’yada Senden çok yıl yaşıyan, sende ölen, sende

yatan. Yahya K E M A L sini iddia eden olur. Hiç bir şeyden anla- mıyan gelişi güzel yolcular bile, o muaz­ zam siluet uzaktan görünür görünmez, garip bir tesir altında kalırlar. İstanbul maalesef günden güne bayağılaşıyor ve bütün dünya da ona karşı saygısızlık gös­ teriyor, bu şahane görünüşünü ve çizgile­ rini muhafaza ettiği müddetçe, her şeye rağmen, İslâmın muhteşem beldesi ve Doğu şehirlerinin kraliçesi olarak kala­ caktır.

Şehrin etrafında başka mahalleler, baş­ ka şehirler ve düzünelerle saraylar, ca­ miler bulunuyor. İşte bütün bunlar o mu­ azzam şehri teşkil etmekteler. Evvelâ Be­ yoğlu kısmı... Yani hıristiyanlann otur-

(Devam ı 32. sahifede)

-

1 3

İS T A N B U L ’U D İN L İY O R U M İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;

Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar ağaçlarda Uzaklarda, çok uzaklarda

Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul’ u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Kuşlar geçiyor, derken;

Yükseklerden, sürü, çığlık çığlık, Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. Serin serin Kapalıçarşı;

Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa; Güvercin dolu avlular.

Çekiç sesleri geliyor doklardan.

Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları: İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı, t Başımda eski âlemlerin sarhoşluğu, Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan

Küfürler, şarkılar, türküler, lâf atmalar Birşey düşüyor elinden yere

B;r giil olmalı

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kus çırpmıyor eteklerinde

Alnın sıcak mı. değil mi biliyorum Kalbinin vuruşundan anlıyorum Beyaz bir ay doğuyor, fıstıkların arka

sından İstanbul’u dinliyorum.

Orhan Veli K A N IK

rünmektedir. Bunlar asırların değiştire­ mediği, sabit camilerdir. Y ılla r geçtikçe belki daha da beyazlaşmışlar. Bu kutsal camiler, Batı’dan gelen vapurların hava­ yı bozmadığı zamanlar, sırf yelkenlilerin gelip de gölgelerine sığındığı vakitlerden beri ve asırlar boyunca, İstanbul’u dev kubbeleriyle hep böyle taçlandırmışlar ve dünyanın hiçbir yanında rastlanmayan büyüklükteki bu eşsiz silueti şehre bah- şetmişlerdir. Bu camiler, değişmez mazı- . nin nişanesidir. Taş ve mermerleri de es

ki müslüman zihniyetini yansıtırlar. Şa­ yet Marmara’nın yahut da Asya’nın uzak­ larından gelinecek olursa, ufku kaplayan sis tabakasının arasından ilk olarak bun­ lar göze çarpar. Deniz ve rıhtımlar da modern ve değersiz şeylerin üstünde, bunlar eski hatıralara, İslâmlığın tasavvuf hülyalarına Allahın büyüklüğüne ve ölü­ me yukarıdan bakıyor gibidirler.

Bu camilerin ayakları dibinde vaktiyle ömrümün en unutulmaz saatlerini geçir­ dim. O hızla uçan harikulâde günlerde maceralarla dolu hayatımın onlar daimî şahitleriydi. H er taraftan onları görür­ düm. Tenha yerler arıyarak, büyük çınar ağaçlarının gölgelerine sığındığım zaman, yaz güneşinin altında beyaz, bazan da ka­ ranlık kubbelerinin yuvarlaklığını seyre­ derdim. Aralık ayının soğuk gecelerinin kararsız mehtabında, uyuyan İstanbul’un kıyılarından kayığımla gizlice geçerken de onları görürdüm. Onlar hep mevcuttu­ lar, hep ebediydiler. H er birinden avrı bir hüzün ortalığa yayılır, hususî bir hu ­ şu duyulurdu. Gittikçe ve Türklerin haya­ tına karıştıkça bu camileri büsbütün baş­ ka türlü sevmeğe başlamıştım. Bu hayal­ ler kuran mağrur millete bağlanıyordum. O aman geçici ve kaygılı bir aşkla dolu olan ruhum, Doğu tasavvufuna açılıyor­ du.

Sonra da, gitmem icap ettiği zaman... bir puslu Mart ayı akşamı Marmara D e­

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ro s Arşivi

»IIHIIIMI

Referanslar

Benzer Belgeler

sızı kılıklı heriflerin; (Bu balık baş­ ka balık, on paraya bir balık) diye önüne gelene uzattığı, avuca koydun mu kıvrılıp kıvrılıp bükülen

4- Küçük bir çelik bilyenin denizde batmasına rağmen yüzlerce ton ağırlığındaki çelikten yapılmış bir geminin suda batmadan durabilmesini nasıl açıklarsınız.

(2007) Sinop yarımadası (Orta Karadeniz) sert substratumlarında yer alan bazı mollusca türleri üzerine bir araştırmasında sert substratumlarda yer alan toplam 14

Yatırımcı yabancı sermaye, ilgili olduğu yatırım konusuyla en az kendisi kadar riski üstlenen ve gayret gösteren bir yerel ortak sayesinde, uğraşması gerekecek olan bir çok

Özellikle İstanbul sosyoloji ekol anlayışı ile bu ekolün temsilcilerinden olan; Baykan Sezer ve Korkut Tuna’nın, Türk sosyolojisi oluşturma ve kendi toplumsal sorunlarımızı

Her halde mimarimize, Türk karakterini, muhallebisi ka- şıklarmdaki ay yıldız motiflerini taklit ile, kale duvarları ha- cimlerini kopya ile, beton-arme binalara ahşap saçak ve

nasilBagimliY 12/23/05 9:52 PM Page 53.. dinlenmesi buna örnek olarak verile- bilir. Ödül sisteminde, “do¤al yüksel- me” ad› verilen bu haz durumlar›na arac›l›k

[r]